Yeni Üyelik
20.
Bölüm

U.S 18. BÖLÜM BIRAKMAM

@sidelyacicegi

MERHABLAR YENİDEN BEN GELDİM HEYECANLA BEKLEDİĞİNİZ BİR BÖLÜMLE GELDİM BENDE AÇIKÇASI BURDAN SONRAKİ BÖLÜMLERİ BEKLİYORUM UMARIM SİZDE BENİM GİBİ HEYECANLISINIZDIR UMARIM OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM 🫶🏻🫀💕💜

TUNA YÜZBAŞI’NIN HASTANEYE GİTMEDEN ÖNCESİ

“Bu gece yola çıkacaksınız Tuna, teroristlerin elinde önemli bir mit mensubumuzun olduğu haberini aldık.” Tuna Yüzbaşı ifadesiz yüzünü Komutanına çevirerek başını salladı.

“Köye asker yolladınız mı Komutanım?” Sesi gergin ve stresliydi.

“Neyi düşündüğünü biliyorum merak etme, Barış Timini köye yolladım Serdar Yüzbaşı görevi devraldı.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak konuştu.

“Ömer Üsteğmene haber ederim Timi haberdar eder.” Soğuk ve belirgin ses tonuna karşılık Albay kuşkuyla baktı.

“Bugüne kadar göreve giderken seni hiç tedirgin görmedim ya da gitmek istemiyormuş gibi görünmedin bir sorun mu var oğlum?” Tuna Yüzbaşı yutkunarak gözlerini kaçırdı ve konuşmaya devam etti.

“Sorun yok Komutanım” Albay Tuna Yüzbaşı’nın omuzlarından sıkarak konuştu.

“Komutanın olarak değil baban olarak sordum.” Tuna Yüzbaşı Albayının gözlerine bakmıyordu.

“Sorun yok baba” Albay, Tuna Yüzbaşı’nın yüzünü dikkatlice inceledi.

“Neyse ben ne olduğunu görüyorum sen söylemesen de” Tuna Yüzbaşı ağzını açıp bir şey söyleyecekken Albay hızla başka bir koridora yöneldi ve sessizce gidişini izledi.

                             🪖

Tuna Yüzbaşı bir süre sonra kışlaya geldi ve evine girerek üstünü değiştirdi kapıyı açıp dışarıya çıktı evini kilitleyerek yönünü çıkışa doğru ayarladı tam o sırada arkadan kendisine seslenen Ömer Üsteğmene başını çevirdi ardından unuttuğu emri hatırladı kafası o kadar dalgındı ki Ömer Üsteğmene göreve gidecekleri emrini söylemeyi unutmuştu.

“Tuna Yüzbaşım?” Tuna Yüzbaşı ifadesiz bir yüzle cevap verdi.

“Efendim?” Ömer Üsteğmen Tuna Yüzbaşı’yı inceleyerek konuştu.

“Tuna, biraz konuşabilir miyiz alt-üst ilişkisi olmadan kardeş olarak” Tuna Yüzbaşı yüzünü gevşetti başını salladı ve konuştu.

“Efendim kardeşim” Ömer Üsteğmen gülümseyerek konuşmaya başladı.

“Şurada biraz otursak mı?” Tuna Yüzbaşı Ömer Üsteğmenin gergin ifadesine kaşlarını çatarak baktı ve başını salladı.

“Sorun yok değil mi?” Ömer Üsteğmen başını iki yana sallayarak tahta sandalyeye oturdu.

“Hayır 2 haftadır seni gören cennetlik kardeşim, bu konuşmayı yapmak için seni her yakalamaya çalıştığımda benden hemen sonra çıkmış oluyorsun.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak cevap vermedi dinlemeyi tercih etti.

“Sözünü kesmek istemem ama söylemeyi unuttum gece göreve çıkacağız görevin detaylarını akşam anlatırım Timi haberdar edersin.” Ömer Üsteğmen başını sallayarak güldü.

“Biliyorum Yavuz Komutanım söyledi.” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatarak baktı anlam veremedi.

“Şey, yani dedi ki bizim oğlanın bu ara kafası dalgın unutur falan senin haberin olsun dedi.” Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla Ömer Üsteğmene baktı.

“Sakın kızma doğru, neyse bunu akşam konuşuruz bir dur da iki dakika konuşayım, her neyse ben o günkü tavrımdan dolayı özür dilerim yani seni en iyi tanıyanlardan biri olarak o çıkışım kabul edilir değildi sadece seni düşünüyordum kendini çok yoruyorsun, kardeşimsin sonuçta sana zarar gelse benim canım yanar.” Tuna Yüzbaşı başını salladı ve belli belirsiz gülümsedi.

“Ben seni tanıyorum sana alınmam” Ömer Üsteğmen rahat bir nefes bırakarak konuştu.

“Yeminle o kadar kafaya taktım ki kafayı yedim seni kırdım diye” Tuna Yüzbaşı gülerek konuştu.

“Olum koskoca adamım niye kırılayım” Ömer Üsteğmen yüzünü buruşturdu.

“Robot değilsin kendinin de insan olduğunu unutmasan iyi olur ayrıca Öğretmen hanımla yakından ilgilenmen merhametinden mi yoksa” Tuna Yüzbaşı hızla sözünü kesti.

“Boş boş konuşma Ömer, neyse benim işim var özrünü kabul ettim ve Time haberdar etmeyi unutma.” Ömer Üsteğmen kahkaha atmıştı Tuna Yüzbaşı ise çatık kaşlarla baktı.

“Unutmam kardeşim ne de olsa benim kafam dalgın değil, sen gönül rahatlığıyla git gör Sare hanımı” Tuna Yüzbaşı dişlerinin arasından konuştu.

“Özrünü kabul etmeseye miydim acaba biraz sürünseydin, vicdan azabı çekerdin.” Ömer Üsteğmen tahta sandaleyede arkasına yaslandı tam bir şey söyleyecekken Tuna Yüzbaşı böbürlendi.

“Ayrıca hastaneye gitmiyorum.” Ömer Üsteğmen keyifle yüz ifadesini seyretti.

“Yüzbaşım selam söyleyin Öğretmen hanıma, geçmiş olsun dileklerimi iletin lütfen” Tuna Yüzbaşı sinirle Ömer Üsteğmene döndü.

“Hastaneye gitmiyorum dedim ya Ömer, uzatma git Time haber ver!” Ömer Üsteğmen inanmamıştı kahkaha atarak onu izliyordu Tuna Yüzbaşı ise önüne dönmüş giderken aklından Ömer Üsteğmene nasıl bir ceza vereceğini planlıyordu.

                             🏥

Sare saat 09:00’dan 11:00’e kadar camın önündeydi abisi onu ikna etmeye çalışsada oradan ayrılmayı istemiyordu.

“Meleğim rica ediyorum artık yatağa uzanır mısın?” Sare ağabeyini duymuyormuş gibi camdan dışarıyı izlemeye devam etti. Ağabeyi pes ederek odadan çıktığında eli cebine gitti rehberine girmişti Tuna Yüzbaşı’dan aldığı numarayı tuşladı.

“Alo, Tuna Yüzbaşı” Tuna Yüzbaşı anında aranan telefonu açıp kulağına götürmüştü.

“Alo, bir şey mi oldu?” Aren sıkıntıyla bir nefes vererek konuştu.

“Senden bir şey istesem çok mu şey istemiş olurum bilmiyorum ama” Sözü kesilerek Tuna Yüzbaşı söze girdi.

“Hayır sorun nedir bir şey mi oldu?” Aren yutkunarak yeniden konuştu.

“Sare sabahın dokuzundan beri camın kenarında senin gelmeni bekliyor onu yatağa uzanması için ikna edemedim eğer, yani işin yoksa müsaitsen onu gelip kısacıkta olsa görebilir misin?” Tuna Yüzbaşı istemeden belli belirsiz gülümsemişti ama kendisini anında toparlayarak boğazını temizler gibi yaptı.

“Sorun yok müsaitim, zaten hastaneye geliyordum.” Aren şaşırmıştı bir an cevap veremedi sonrasında konuştu.

“Teşekkür ederim” Tuna Yüzbaşı anında cevapladı.

“Sorun yok önemli değil” Ardından telefon kapandığında Aren elindeki telefonunun ekranına garip garip bakmaya devam etti.

TUNA YÜZBAŞI’NIN AĞZINDAN

Hastaneye gelirken yapmak istemediğim ama yapmak zorunda olduğumu hissettiğim şeyi yapacaktım çünkü Sare’yi daha fazla savunmasız ve bana ihtiyaç duyarken görmek istemiyordum. Çünkü o güçlü bir kadındı koskoca köyü bile dize getirmişti kendi gücünü yeniden bulmasını istiyordum, sorun onun yanında olmak ya da ona yardımcı olmak için zahmete girip girmemek değildi bunu zaten her koşulda yine olsa yine yapardım ama benim için mühim olan o köye ilk geldiği günden beri karşımda cesurca dikilen istediğini elde eden ve korkusuzca savaşan o kızın geri gelmesini ve bu güçsüz halinden bir an önce çıkmasını istiyordum.

Çünkü ben her şeye rağmen vazgeçmeyen herkese kafa tutan ve pes etmeyen o Öğretmen hanımı geri istiyordum. Bir çiçekçiden çiçek almıştım söyleyeceklerimi telafi etmesini istiyor gibiydim hastane odasına geldiğimde kapıyı tıklayarak içeri girdim onunla konuşurken onun mutluluğunu hissediyordum günden güne iyileşiyordu ve bu beni mutlu etmişti aynı zamanda beni kandırmaya çalışmasına keyiflenmiştim.

Ağabeyi yeniden babasının çıkardığı sorunlarla uğraşmak için odadan çıktığında içimden gelmese de istemediğim şeyleri söylemek zorunda kalmıştım bana hayal kırıklığı ile bakarken yutkunamadan ifadesiz tutmaya çalıştığım yüzümü ona yöneltmiştim.

“Beni kovuyor musun?” Yüzüme bakmadı çiçekleri yanındaki küçük komadininin üstüne koydu elleriyle oynuyordu.

“Sen beni kovdun ben değil” Yüz ifadesine gülümsememek için kendimi tuttum.

“Ben sadece senin” Yeniden sözümü kesti.

“Ben köye geldim ve doğru bildiğim her şey için savaştım, mesleğimi nerede icra edeceğimi kimseye soracak değilim köy benimle mücadele ederken bende onlarla mücadele ettim ve ben kazandım artık öğrencilerim var, beni dört gözle beklediklerine eminim onları yetiştirip ortaokula uğurlamadan asla bu köyden ayrılmayacağım unuttun mu sana benim öğrencilerim olacak demiştim onları ben eğiteceğim ve bunu yaparken de onların güçlü olması için elimden geleni de yapacağım.” Gözlerime bakarken ki gördüğüm kadın, köy meydanında benimle inatlaşan bana kafa tutan o kadındı ve bu kadını görmeyi nedense çok özlediğimi hissettim.

Korkusuzdu, cesurdu, kararlıydı ve vazgeçmeyecek oluşunu söylerken başı dikti, ben bu Sare’yi kendi içinde bulması için ona git demiştim ve düşündüğüm gibi oldu bana yeniden kafa tutmak için içinde bulunan o ateşi harladı ve yeniden bana korkusuz gözlerini dikti.

“Pekala sen bilirsin buna karışamam.” Suratını asarak bana bakıyordu istediğime ulaşmıştım onunla inatlaşıyor gibi yapıp benimle inatlaşmasını sağlamıştım çünkü buna karşılık vereceğini biliyordum.

“Görev emri geldi bu gece yola çıkacağım.” Asık suratını yeniden bana çevirdi gözlerine baktığımda yeniden tüm gardını indirmiş küçük kız çocuğu görmüştüm.

“Geri gelecek misin?” Asık suratıyla bakarak kısık bir sesle konuştu.

“Az önce bir daha gelme demiştin ama evet geleceğim.” Yüzünde belli belirsiz gülümseme oluştu.

“Sana bir daha gelmemeni söylememe rağmen neden gelmekte ısrar ediyorsun?” Şok içinde ona baktım ağzım açık kalmıştı az önce bana gelecek misin diye soran kızın şimdide bunu söylemesine şaşırmıştım.

“Ne?” Sare gözlerini çekerek omuz silkti.

“Bıraksana lan beni, Sare!” Kapı büyük bir gürültüyle açıldığında şaşırarak o yöne baktım ardından gözlerimi Sare’ye çevirdim yatakta korkuyla doğrulmuştu.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Onun gelmesini istiyordum ama hevesli görünmek istememiştim önce ona soru sordum sonra da geleceğini söylediğinde umursamıyormuş gibi yapmıştım yüzündeki şaşkınlığa gülmemek için omuz silkerek dudaklarımı bastırdım ardından büyük bir gürültüyle odamın kapısı açıldı babam büyük bir hiddetle benim adımı haykırıyordu.

“Kalk gidiyoruz burada durmana izin vermeyeceğim!” Korkuyla yatakta doğruldum sırtım sedyenin başlığına dayanmıştı.

“Ne diyorsun istemiyorum.” Babam üzerime atıldığında Ağabeyim önüme geçti.

“Ondan uzak dur!” Korkudan bedenim titriyordu.

“Leş gibi bir köye yeniden geri mi dönecek sen aklını mı kaçırdın yine kaçırılırsa ne yapacaksın!” Ağabeyim babamı kapıya doğru ittirdi.

“Sare tedavisini burada görecek isterse kalır gelmek isterse de bizimle gelir buna sen karar veremezsin.” Babam hiddetlenerek ağabeyime atıldı annem ve İmre ne olduğunu anlayamadan yanıma gelmişlerdi İmre kollarını bana sardı.

“Sen kimsin de bana ne yapacağım hakkında emirler yağdırıyorsun kızımı daha fazla burada tutmayacağım Sare benimle İstanbul’a dönecek!” Ardından Ağabeyimi iterek bana yöneldiğinde kolumdan tutarak sertçe çekti karnımdaki morluklar sızladığında canımın acısıyla bağırdım.

“Bırak beni lütfen” Sesim kısık çıkmıştı ve iki büklüm olmuştum.

“Yeter artık ya yeter, şu kıza şunu yapmaktan vazgeç artık 2 haftadır ne söylersen söyle susup bir şeye karışmıyorum ama Sare’yi incitmeyi bırak artık!” İmre dayanamadan araya girdi açıkçası 2 haftadır bu kadar sabretmesi mucizeydi.

“Sen karışma lan kimsin de karışıyorsun defol git burdan.” Ağabeyim önüne geçerek yeniden ittirdi babam yapılı olduğu için ona kaba kuvvet kullanmak biraz zordu.

YAZARIN KALEMİNDEN

Haktan delirmiş gibi herkese saldırırken bu sefer hedefi İmre’ydi onun babasını sevmiyordu ve sürekli iş dünyasında karşısına çıkmasından nefret ediyordu.

“Sen az önce onu incittin mi?” Aren’in sesi kısık ama güçlü çıkmıştı dişlerini bastırıyordu anında yakasına yapışarak duvara yasladı.

“Bir daha ona elini sürecek olursan o eli kırarım duydun mu bir daha benim kardeşime dokunacak olursan seni yakarım canlı canlı yakarım!” Haktan Aren’in bileklerini tutarak onu kendisiyle birlikte karşı duvara yasladı.

“Bana ne yapacağımı söylemeyi bıraksan iyi olur Aren, çünkü yapabileceklerimi biliyorsun!” Sırıtarak oğluna bakarken Aren gözlerinde gördüğü şeye dehşetle bakıyordu.

“Sare, yürü gidiyoruz!” Sare’ye yeniden döndüğünde Sare korkarak İmre’ye sarıldı İmre sağ elini Sare’nin önüne koymuştu.

“Allah aşkına kız zaten acı çekiyor yapma şunu yeter!” Annesi feryat eder gibi konuştuğunda babası onu dinlemeden Sare’ye atıldı.

“Aile içi tartışmanız diye araya girmek istemedim ama burası bir hastane ve Sare dışında burada tedavi gören hastalarda var kızınız olduğu için düşünceli olduğunuzu varsayıyorum ama bu hareketleriniz onu incitmekten başka bir şey yapmıyor.” Tuna Yüzbaşı sert sesiyle konuştuğunda Sare gözlerini ona dikti babası ise sırıtarak ona dönmüştü.

“Senin gibi bir yarasanın dağlar dışında şehirde ne işi olur sen dağına çıkmıyor musun?” Aren sinirle konuşmaya başladı.

“Seninde içeride olup dışarıda olmaman gerekiyordu ama gel gör ki her zaman olması gereken olması gerektiği gibi değil Haktan Saruhan!” Baba dememek için ismiyle hitap etmişti yüzünü buruşturarak baktı Tuna Yüzbaşı ise sabırla bekledi hiçbir şey söylemedi Aren hızla babasını odanın dışına itti ardından kapıyı kapattı.

“Özür dilerim” Sare gözyaşlarıyla Tuna Yüzbaşı’ya baktı Tuna Yüzbaşı ise hiçbir şey söylememişti ardından kapıya yöneldi.

“Bırak beni Aren kızımı alıp gideceğim sana da annene de onun yüzünü göstermeyeceğim!” Aren babasına adımlayarak ittirdi.

“Beni sinirlendirmek istiyorsan durma yap ama unutma ben seninle büyüdüm her hamleni bilecek kadar ustalaştım ama sen beni tanımak istemeyecek kadar kördün tekrar söylüyorum ona elini sürersen o eli keserim seni canlı canlı yakarım bunu boş tehdit sanma yapacağımı bilecek kadar tanıdığını varsayıyorum.” Babasının gözlerinden bir anlığına korku geçmişti nefes nefese kalarak etrafına baktı gözlerini Tuna Yüzbaşı’ya yönelttiğinde sinirle ağzını açacaktı ki Tuna Yüzbaşı’nın sert ifadesi onun geri adım atnasını sağlamıştı.

“Daha sonra görüşürüz Aren” Aren’e bakarak başını sallamıştı aralarında sözsüz bir konuşma geçti.

                              🪖

SAAT AKŞAM 22:00
TUNA YÜZBAŞI’NIN AĞZINDAN

40 50 dakika sonra görev için yola çıkacaktım ama nedense içimde bir huzursuzluk vardı yaptığım konuşmanın ardından onun yanına gitmemem gerekiyordu ama istemeden ayaklarım oraya doğru ilerledi yine arabama bindim üniformamı giymiştim yola çıkmak için hazırlıkları tamamlıyorduk ama ben dayanamamıştım yolum yine ona çıkıyordu.

“Hayır Tuna hayır” Kendi kendime konuşuyordum direksiyonu sertçe sıktım geri dönmem gerektiğini bilsem de geri dönemedim ve hastaneye doğru arabayı sürmeye devam ettim.

Hastane odasının önüne geldiğimde kapıda askerler dışında hiç kimse yoktu onlara selam vererek içeriye girdim ama beklediğim manzara bu değildi yine ismimi sayıklıyordu telaşla ona yöneldim sağ elimi kırık olan bileğinin eline koydum elimi bulduğunda sıkıca sardı.

“Tuna, Tuna Yüzbaşı” Bu hali içimi parçalıyordu.

“Buradayım” Sesimi duyduğunda irkildi ama uyumaya devam etti.

“Lütfen, lütfen beni bırakma” Ellerimi güçsüz elleriyle sıkmaya çalışıyordu sanki kaçıp gidecekmişim gibi.

“Bırakmam” Başını salladı uykusundaydı ama her ne görüyorsa yanında olduğuma kendisini ikna etmeye çalışıyor gibiydi.

“Beni bırakma korkuyorum” Gözlerimi kapadım onu böyle görmeyi istemiyordum.

“Bırakmam” Yeniden konuştuğumda sesimi tanıdı başını bana doğru çevirerek uyumaya devam etti.

“Gülüşünü duymak istemiyorum.” Baver’i öldürdüğümüz anı defalarca gözümün önüne getirip defalarca yeniden öldürdüm.

“Tuna, Tuna Yüzbaşı beni buldun.” Ne görüyorsa sanırım onu rüyasında bulmuştum rahatlamıştı başını hafifçe oynatıp gözlerini yavaşça açtı.

“Gelmişsin” Kısık sesiyle konuşurken sesi çatallıydı.

“Geldim” Hafifçe gülümsedi karanlıkta gözleri parlaktı içi doluydu.

“Gelmeyeceğini düşünmüştüm, hani gidecektin?” Gülümsedim elimi sıkmaya devam etti.

“Birazdan yola çıkacağım” Sare gözlerini gözlerime dikti.

“Geri gelecek misin?” Aynı soruyu yeniden sorduğunda gülümsedim.

“Geleceğim” Yeniden gülümsedi gözlerimi kapadım bu görüntüyü hafızama kazır gibiydim.

“Söz ver” Gözlerimi açıp gözlerine baktım ne diyeceğimi bilemiyordum görevden sağ gelip gelmeyeceğim belli değildi söz veripte gelemezsem içimden asla çıkmazdı zaten buraya da görevden sağ gelip gelmeyeceğim belli olmadığı için gelmemiş miydim son kez görmek istememiş miydim?

“Veremem ama geleceğim.” Gözlerini çekmeden hüzünle baktı yüzü düşmüştü.

“Neden?” Çatallanmış sesiyle endişeyle sordu.

“Göreve gidiyorum sonucu belli olmayan bir şey için söz veremem ama eğer dönersem geleceğim.” İrkilerek doğrulmak istedi doğrulup sol elimi saçlarına götürdüm.

“Dönemez misin?” Ağlıyordu bu görüntüden nefret ediyordum.

“Bunları konuşmayı bırakalım mı bana nasıl olduğunu söyle kafam rahat olsun” Gülümseyince gülümsedim aklından neler geçtiğini tahmin etmek zor değildi.

“Karnım ağrıyor, kollarım sızlıyor, başım dönüyor, bileklerim acıyor.” Gülümseyerek konuştum.

“Sana berbat bir oyuncusun demiştim.” Güldüğünde aynı şekilde ona karşılık verdim ardından saçlarındaki elimi hareket ettirdim gözlerini kapadı saçlarını okşadığım için uykuya dalmak üzereydi iyileşmeye yüz tutmuş yüzünü seyrettim ayrılmak zorunda olmama istemeden sinirlendim.

Uykuya daldığında bir kaç dakika daha onu seyrettim sonrasında dışarıdan gelen tanıdık sesle bıkkınlıkla oraya doğru yöneldim sinirlenmiştim ve artık sabrımın sınırındaydım.

“Ulan yarasa sürüsünün Komutanı bile benden daha çok görüyor kızımı” Kapıyı açıp çıktığımda nefretle gözlerime bakarak konuştu Aren yorgunlukla ona baktı bana hakaret etmesi umrumda değildi ama Timime hakaret etmesi tüm sinirlerimi ruhumda alevlendirmişti.

“Sare’ye senden daha iyi geldiği içindir, senin enerjinde mi tükenmiyor bıktım şu tavırlarından” Babası kahkahası ile karşılık verdi.

“Şu üniformalı salak bile kızımı benden çok gördü.” Aren ağzını açacak gibi olduğunda araya girdim.

“Senin gibiler para dolu havuzun içinde şehirde sefa sürsün diye kaç askerimi kollarımda şehit verdim, kaç askerimin cansız bedenini ailesine verdim, çoğu askerimin parçasını bile bulamadım, bulduğumuz parçaları geride kalmasın ailesine verecek bir şeyimiz olsun diye saatlerce askerimin bedenlerinin parçalarını ellerimle taşıdım, neden, sizin gibiler bize üniformalı salak ya da yarasa sürüsü desinler diye mi bugün sen para dolu havuzunda yüzüyorsan şehirde istediğin gibi sefa sürüyorsan bugün bizler milletimizi koruduğumuz için ve sınırlarımızda terorist devleti kurulmasını engelliyoruz diye bedelini ödediğimiz için, şehit verdiğimiz için, kendimizden, ailemizden geçip Vatan saolsun dediğimiz için bu kadar rahat konuşuyorsun!”

YAZARIN KALEMİNDEN

Bugüne dek Tuna Yüzbaşı’yı ilgilendiren tek şey Sare olmuştu onun dışında kim ne derse desin umursamamıştı ama şimdi adamın sözleri kendisine değilde askerlerine geldiğinde sinirle konuşmuştu artık sabredemiyordu çünkü kimse onun askerlerine tek kelime edemezdi ettirmezdi.

“Ben göreve gidiyorum Aren kız kardeşine söyledim umarım üstesinden gelirsiniz tekrar geçmiş olsun.” Aren başını sallayıp onunla koridorda yürümeye başladı.

“Onun adına” Diye söze başlamıştı ki sözü Tuna Yüzbaşı tarafından kesilmişti.

“Kimsenin adına benden özür dilemene gerek yok Aren, seninle tanıştığıma memnun oldum umarım bunu en kısa zamanda atlatırsınız bu arada yerinde olsam bende aynı şeyi yapardım böyle bir adamla kardeşini yalnız bırakmamak verebileceğin en doğru karar.” Aren başını sallayarak minnetle gülümsedi ve konuştu.

“Yaptığın her şey için minnet duyuyorum umarım kazasız belasız Allahın izniyle geri gelirsiniz Rabbim ayağınıza taş değdirmesin.” Ardından tokalaşarak vedalaştılar ve Tuna Yüzbaşı yoluna devam etti Aren ise öylece gidişini izledi.

                            🏥

Sabah olmuştu ve Sare gözlerini açtığında düne nazaran kendisini iyi hissediyordu çünkü Tuna Yüzbaşı gitmeden onun yanına gelmişti bu da gerçekten gitmesini istemediğini hissettirmişti ya da öyle hissetmek istiyordu.

Bilgisiyarını dizlerinin üstüne koydu Doktoru ile görüntülü konuşacaktı ne kadar çabuk toparlarsa o kadar çabuk hayatına devam ederdi ve öğrencilerini gerçekten çok özlemişti.

Bilgisayarın ekranına baktığında bir anlığına görüşü karardı başını tutmuştu serumlu elini istemsizce gözlerine doğru götürüp ovaladığında karartı gitmemişti ne olduğunu anlamadı ama bu tanıdık hissiyat onu korkutmaya başlamıştı.

“Hayır yine olamaz” Kısık çıkan sesle kendisini toparlamaya çalıştı tüm vücudu gerilmişti yeniden kulaklarında o tanıdık sesi duydu.

“Bana direnme Sare” Korkudan ne yapacağını bilemedi gözlerini açık tutmak istese de yapamadı geri doğru yaslandı ve gözlerini kapadı başı sedyenin başlığına düşmüştü.

SİREL

Sonunda bedenime kavuşmuştum yeniden özgürdüm bedenimi Sare’den almıştım ve özgürlüğümün tadını çıkarmak istedim dizlerimde bilgisayar vardı ekrana baktığımda bir sayfanın içerisindeydi aniden görüntü geldiğinde beni yok etmeye çalışan Doktor Önder’i gördüm beni görünce gülümsedi bende ona gülümsedim.

“Merhaba Sare bugün nasılsın?” Doktordan nefret ediyordum onun yüzünden yıllardır zindanda gibiydim.

“İyiyim Önder sen nasılsın beni özlemiş olmalısın?” Sırıtarak baktığımda şok içinde kalmış yüzüne keyifle bakıyordum.

“Sirel onu rahat bırak, senin yüzünden yeterince acı çekti.” Sinirlenmiştim bu benim bedenimdi.

“Bu benim bedenim Sare’nin değil yıllardır tüm acıyı ben çektim.” Önder sakince yanıtladı.

“Sen sadece onun kendi içinde oluşturmak zorunda kaldığı kişiliklerinden birisin, sen gerçekte yoksun hiç var olmadın o beden sana ait değil.” Sinirle bilgisayarı duvara fırlatmıştım ekran karardığında kolumdaki serumu çıkarıp cama doğru yaklaştım dışarıda karınca sürüsü gibi yığınla insan hastaneye girip çıkıyordu.

“Sare, nasılsın meleğim” Ağabeyime döndüm onu özlemiştim ama aynı zamanda nefret ediyordum o gece orada değildi.

“İyiyim sevgili abim sen nasılsın?” Gözleri gözlerimle buluştuğunda şaşkınlıkla baktı.

“Sirel, hayır bu olamaz.” Şaşkınlığına kahkaha atarak bakmıştım.

“Beni yok etmeye çalışmana alındım abim” Aren sinirle bana doğru yürüdü.

“Bu beden senin değil yeniden yok olman için elimden geleni yapacağım.” Bana dokunmaya çalıştığında geriye adımladım.

“Senden nefret ediyorum ama aynı zamanda seni seviyorum abi, ama o gece orada değildin geç kaldın ve biz çekebileceğimiz en büyük acıyı çekerek ortaya çıktık şimdi gelip bu bedenin bize ait olmadığını mı söylüyorsun?” Aren’in gözleri dolmuştu evet o gece için hala kendisini suçluyordu.

“Sare’yi özgür bırak ona daha fazla acı çektirme senin yüzünden yeniden aynı şeyleri yaşamasına izin vermeyeceğim.” Güldüm iğrenç bir kahkaha attım ardından ağladım.

“Bu yüzden artık buna son vereceğim bence güzel bir ölümü hakettik öyle değil mi sevgili abim” Aren korkuyla bana atıldığında ondan kurtulmak için ona direndim ama Sare’nin güçsüz bedeni beni engelliyordu beni kolayca yakaladı ve kolunu karnımdan belime doğru sardı.

“İmre!” Dostuma çağırıyordu o da burada mıydı?

“Bırak beni!” Aren sımsıkı sardığı için hareket edemiyordum.

“Aren ne oluyor?” Aren dehşet içerisinde İmre’ye baktı.

“Yeniden hastalığı nüksetmiş sanırım sakinleştirici yapar mısın?” İmre şaşkınlıkla bana bakmıştı ondan kurtulmaya çalışıyordum.

“Aren bırak beni dedim!” Aren ise kollarını sertçe bana sarmaya devam etti.

“Tamam bir sakinleştirici bulup geliyorum.” İmre’ye doğru haykırdım.

“Hayır, tek sevdiğim sensin İmre beni kaybetmek istemezsin.” İmre bir kaç dakika sonra geri geldiğinde elindeki iğneyi sertçe omzuma batırdı bir kaç saniye sonra görüşüm karardı ve ağabeyime doğru yığılmıştım.

1.5 AY SONRA

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Aralığın ikinci haftasıydı Tuna Yüzbaşı’yı gördüğüm geceden sonra bir daha onu görememiştim muhtemelen görevdeydi ya da ben öyle olmasını istiyordum. Tuna Yüzbaşı’nın gitmesinin ardından 1 hafta sonra taburcu olmuştum evde tedavime devam ediyordum yanımda İmre ve annem vardı ve evimdeydim ağabeyim ise bazı zamanlar eskisi gibi ortadan kaybolsada yanıma uğruyordu ve babam bir daha hiç gelmemişti ağabeyim ne dedi onu ikna etti bilmiyordum şaşırtıcı olan şu ki bu köye geldiğimde bana nefretle bakan insanlar beni ziyaret etmek için ellerinde yemekle evime geliyorlardı annem ve İmre de onlarla tanışmıştı hızla toparlanmıştım ve Doktor Önder beyle seanlarım sıklaşmıştı ağabeyim bana yeni bir bilgisyar almıştı Doktorumla görüntülü olarak konuşmaya devam ediyordum ve ne zaman kötü hissetsem onu arıyordum. Sirel, Tuna Yüzbaşı’nın gittiği günün sabahında sadece bir defa çıkmıştı ondan sonra bir daha çıkmamıştı.

Eğitime henüz başlamamıştım bu hafta başlamayı düşünüyordum çünkü artık kendimi iyi hissediyordum. İstemsizce aklımın bir köşesinde Tuna Yüzbaşı vardı bazı zamanlar onu düşünmekten dalıp gidiyordum ve gelip sözünü tutacağı günü bekliyordum sağ salim dönmesi için dua ediyordum.

“Kızım ben bunları hazırladım, akşamdan sarma sardım sonra merkezden abine dometes aldırdım menemelikte yaptım sonra ağabeyine et, tavuk ne varsa aldırıp dolaba attım yemeyi unutma tamam mı benim güzelim.” Küçük mutfak camının baktığı arka tarafı izliyordum gözlerimin önüne yine o gelmişti boşluğa gülümserken annemin kolumu dürttüğünü hissettim.

“Efendim anne” Gülümseyerek ona baktım bugün gideceklerdi ve aklının bende kalmaması için uğraşıyordum.

“İyi misin kuzum?” Başımı salladım ve gülümsedim.

“İyiyim annem teşekkür ederim hepsini yerim” Yanaklarımı sıkarak öpmüştü bende ona karşılık verdim.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Alo Cesur abi müsait miydin?” Aren gerginlikle telefonu tutuyordu aradığı kişi İmre’nin babasıydı onunla birlikte iş yapıyordu.

“Buyur oğlum söyle” Aren’e şevkatle seslendi Aren ise kendisine oğlum dediği için içinde istemsiz bir mutluluk oluşmuştu.

“Abi bizim ihale ile ilgili kulağıma bir şeyler geldi de” Aren gerginlikle oturduğu yerde dizlerini sallamaya başladı.

“Biliyorum oğlum, baban bel altı oynuyor.” Aren gözlerini kapattı sakinleşmek için kendisiyle savaşıyordu.

BÖLÜM SONU

Loading...
0%