@sidelyacicegi
|
YEPYENİ BİR BÖLÜMLE YENİDEN BURDAYIM LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZI BENDEN ESİRGEMEYİN KEYİFLİ OKUMALAR İLERLEYEN BÖLÜMLERİ GERÇEKTEN MERAK EDİYORUM ÖZELLİKLE TEPKİLERİNİZİ🫶🏻🫀 “Sare’yi yanında istiyor bunun için de her şeyi yapacağına eminim” Aren gerginlikle konuştuğunda karşıdaki seste aynı ses tonuyla karşılık verdi. “Bunu biliyorum bu yüzden iş dünyasındaki herkese kız kardeşini öldüresiye dövdüğün yalanını uydurmuş çoğu da bunun böyle olduğuna çoktan inanmış senin itibarını zedeleyerek senin alacağın ihaleleri elinden alıp seni iflas ettirmenin peşinde” Aren yumruğunu sıkarak ayağa kalktı. “Abi ben kardeşime asla dokunmam onu ondan koruyabilmek için ne çocukluğum kaldı ne de” Devamını getirmek istememişti hatırlamak istemediği şeyleri dile getiremiyordu. “Bunu ben biliyorum sen biliyorsun evlat ama bunu bizden başkası bilmiyor neyseki benim birlikte iş yaptığım ortaklarıma durumu izah etmek için bir toplantı ayarlayacağım orada bulunmanı istiyorum bak ben baban gibi değilim sizin çocukluğunuzu biliyorum her zaman yanındayım.” Aren gerginlikle elini saçlarından geçirdi derin nefes alarak devam etti. “Abi sen beni biliyorsun Sare’nin tehlikede olacağını bile bile buraya gelmesine izin verdim çünkü ondan uzakta olması gerekiyordu kardeşimi kötünün iyisine gönderdim çünkü onun yanında kalırsa kardeşimi kaybederim eninde sonunda istediğini yapacaktır biliyorsun.” Cesur derin bir nefes aldı Aren’in çaresizliğine içi gidiyordu. “Babanın eli kolu uzun arkasında kimler olduğunu henüz bilemiyoruz ama iyi korunduğu kesin topladığımız deliller bile işe yaramadı Sare’yi oraya gönderdiğine göre güvendiğin birisi var yoksa sen bu riski göze almazsın biliyorum.” Aren gözlerini kapadı çıldıracak gibiydi. “Şuan köyde askerler var iyi korunuyor tabiri caizse kuş uçurtmuyorlar, Sare’nin en azından bir süre daha burada kalmasını istiyorum onu içeriye tıkana kadar, biliyorsun eğer bu atama işi olmasaydı asla Sare’nin uzaklaşmasına izin vermezdi ve zaten elini kolunu bağladım onun Sare’yi buraya bilerek gönderdiğimi asla bilmemesi gerek.” Aren yerinde duramadan bir ileri bir geri gidip geliyordu. “Şirketin batmasına izin veremem abi, bunun olması demek elimi kolumu bağlaması demek.” Cesur sert ve belirgin ses tonuyla konuştu. “Ahh deden babannene kanmasaydı üzerindeki malların çoğunu babannene devretmeseydi şuan da hiçbir şey elde edememiş olurdu babannen tam bir kurnazdı hepsini Haktan’a devretti neyseki en azından deden senin payını ayırmış yoksa işimiz daha zor olurdu.” Aren babannesinden ne kadar nefret ettiğini bir kez daha hatırladı onun nursuz yüzünden tiksiniyordu. “Babannem oğlunun bir numaralı yardakçısıydı oğlu çocukluğumu mahfederken sessizce oturup izliyordu cenazesine bile gitmedim dua almayı bile hak etmiyordu.” Cesur dikkatlice dinleyip yeniden konuştu. “Sare için bilgi alabileceğim birilerini göndereceğim ya da köyden birilerini ayarlarız en ufak bir şeyde haberdar oluruz ya da Sare’ye yardımcı olur ne dersin?” Aren başını iki yana salladı. “Köy tekin bir tipe benzemiyor ama güvendiğim biri var, yani yeni tanıştık ama dürüst bir adama benziyor onunla konuştum.” Cesur çatık kaşlarıyla Aren’i dinledi. “Bu kim, nasıl tanıştın” Aren anında cevapladı. “Yüzbaşı, merak etme ben hallettim ara sıra Sare’yi kontrole geleceğim bir şeyler daha düşünüyorum.” Cesur gergin yüz hatlarını düzelterek konuştu. “Her zaman planın var Aren, eminim kafanda ne tilkiler dönüyordur senin gibi oğlum olsaydı asla sırtım yere gelmezdi.” Aren gülümsedi ve konuştu. “Yine de oğlunum öyle değil mi hissetmediğim baba sevgisini senden gördüm Allah razı olsun” Cesur’un manevi oğluydu hiçbir zaman yalnız bırakmamıştı tüm imkanlarını seferber etse de asla ondan vazgeçmemişti. “Her neyse yinede dikkatli olalım bir kez daha bu durumu göze alamayız.” Aren başını sallayarak yanıtladı. “Yanımda olduğun için teşekkür ederim baba iyi ki varsın.” Cesur’un gözleri dolmuştu camdan dışarıyı izlerken telefonu biraz uzaklaştırdı ve dudaklarını birbirine bastırdı. “Her zaman oğlum” Aren’in her oğlum değişinde içi gidiyordu duygulandığını hissetmişti ardından telefon kapandığında kapının önünde taş merdivenlere oturdu öylece dışarıyı izliyordu yan tarafında ise askerler vardı kapının açılma sesini duydu ama oraya bakmamıştı gelen kişi merdivende yanına oturdu. “Kaçak nasılsın?” İmre, Aren’e gülümsediğinde Aren gergin ifadesini bozarak cevapladı. “İyiyim sen nasılsın Orta doğu ve Balkanların en iyi doktoru?” İmre gülerek karşılık verdiğinde Aren de gülmeye başladı. “Dünyanın bir kere o” Aren başını sallayarak onayladı. “Sare iyi değil mi bir şeyi yok?” İmre başını sallayarak yanıtladı. “Merak etme bomba gibi hatta açılın ben ders vereceğim diye başımızın etini yedi.” Aren gülmüştü gözleri istemsiz doldu. “Aren gerçekten soruyorum sen nasılsın yorgun görünüyorsun hiç uyumadın mı?” Aren ciddileşerek İmre’ye baktı. “Yalan söylersem beni en iyi yakalayacak insanlardan biriyle şuan başbaşayım, diğeri içerde” İmre gülümseyerek konuştu. “Kafanın için her ne varsa yanındayım elimden geldiğince destek olurum ara sıra Sare’yi görmeye gelirsen bana da söyle lütfen bende gelirim.” Aren başını sallamıştı ve gülümseyerek bakıp cevapladı. “İyi ki varsın biliyorum her zamanda olacaksın şuanlık iyi değilim Sare’nin hayatı kaldığı yerden devam ederse iyi olacağım.” İmre tam konuşacaktı ki Aren’in telefonu çalmıştı ekrana baktıklarında ‘Seher’ ismi yazıyordu. “En son ayrıldığınızı söylemişti Sare barıştığınıza sevindim” İstemsiz gözlerini kaçırarak karşıya bakmıştı. “Ayrıyız aslında” İmre başını sallayarak konuştu. “Aç lütfen belki bir şey olmuştur.” Aren, İmre’ye baktı İmre Aren’e bakmıyordu içinden defalarca açmaması için dua etmişti ama telefon sustuğunda telefondan gergin ses tonu geldi Aren telefonu açmıştı. “Efendim Seher” İmre gözlerini kapadı ve dudaklarını bastırarak tepkisiz kalmaya kendisini zorladı. “Aren neden beni aramıyorsun?” Hopörlerde değildi ama telefondan sesi duyuluyordu. “Kardeşimle ilgileniyordum ayrıca bana arama dedin.” Aren gergin ses tonuyla soğuk konuştuğunda Seher bağırarak konuştu. “Sare artık iyileşmedi mi üstelik 1.5 aydır oraya gidip geliyorsun ve İmre de orada biliyorum ayrıca arama deyince niye aramıyorsun?” İmre adını duyduğunda çatılmış kaşlarla telefona baktı Aren huzursuzca gözlerini kapadı sabretti ve en sonunda konuştu. “Arama dedin ve bende aramadım.” Seher yeniden bağırarak konuştu. “Arama deyince aranır neyin peşindesin?” Aren’in sabrı tükeniyordu. “Bir insana arama dersin aranmaz neden bana yapma denileni yapayım yüzsüz müyüm ben!” Seher de karşılık olarak bağırmaya başladı. “Eğer arama diyorsam aramanı istiyorumdur her ayrılıkta aynısını yapıyorsun ve şuan İmre’ylesin değil mi o aptal kız kafanı karıştırıyor!” İmre ve Aren bir kaç saniye göz göze gelmişti. “Seher bir daha benim yakınlarıma hakaret etme bu bir ikincisi ben senin kuklan değilim arama dedin aramadım ne bekliyorsun başımda bir ton dert varken peşinde koşmamımı artık şu çocukça tavrından vazgeç!” Aren telefonu yüzüne kapattığında telefonu kıracak gibi sıkıyordu. “Neyse ben yeniden yuva yıkan kadın olmadan gideyim.” İmre’nin kolundan tutarak durdurdu ve ayağa kalktı. “Gerçekten özür dilerim her ayrılığı üzerine yıkmasından sıkıldığını biliyorum ama ben” İmre sözünü kesmişti. “Aren bana kendini anlatma ben seni çok iyi tanıyorum bizim çocukluğumuz birlikte geçti biz aynı tabaktan yemek yedik, ben önemli değilim gerçekten ama sen artık bu toksik ilişkide kullanıldığını anla, sen sana yaşattıklarını hak etmiyorsun bunları onu kötülemek için söylemiyorum her ayrıldığınızda bana gelip tonlarca hakaret yağdırırken bile senin hatrın için sustum ama bunları senin için diyorum dostum yapma bunu kendine” Aren, İmre’nin sözlerinin hepsini anlıyordu sonuna kadar haklı olduğunu biliyordu ama içinde bir yerlerde hala atmakta olan o kalbini susturmayı başaramıyordu her defasında buna yenik düşüyordu. “Haklısın ama bunları zaten biliyorum ama bunu bilmiyorum niye yapamadığımı gerçekten bilmiyorum onu sevmemeyi diledim ama olmuyor demek ki insan her şeyde başarılı olamıyormuş.” İmre göğsüne düşen sıkıntıyla Aren’e bakarken gözlerinde gördüğü saf sevginin bir an kendisine ait olmasını istemişti ama sonra bu düşünceyi tamamen sildi çok uzun zaman önce o defteri rafa kaldırmıştı şimdi tozlu sayfaları açmaya gerek yoktu. “Kendi duyguların Aren umarım toparlarsınız şimdi Sare’ye bakayım ben” İmre ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzünü Aren’den çekerek içeriye geçmişti kapıyı açtığı gibi kapadı kapının arkasına yaslanıp kendisiyle savaş veriyordu ağlamak istemiyordu ağlamak zayıflıktı. “Sare neredesin?” Gülen yüzüyle mutfağa girdi hiçbir şey belli etmiyordu. “Buradayım seni arıyordum.” Sare, İmre gülerken yanına gelmişti sarıldı ve kulağına fısıldadı. “Ağladın mı sen bu yüz ifadesini biliyorum.” Herkese gizleyebilirdi ama onun her şeyini bilenden gizleyemeyeceğini biliyordu. “Ahh ben duygusallaşmam bilirsin” İmre gülerek Sare’de ayrılmıştı. 👩🏻🏫 Bir süre sonra İmre Sare’nin annesi Nadide hanım ve Aren gitmek için dışarıya çıkmışlardı Sare onların gitmesini istemese de hayatlarına müdahale etmek istemiyordu. “Kızım istersen ben kalayım” Sare başını iki yana salladı. “Anne sen gitmezsen babam da gelir biliyorsun hem ben iyiyim askerlerde var bir şey olmaz merak etme.” Emin değildi ama iyi görünmek zorundaydı. “Bak dediğim gibi telefon bir çalışımda açılacak iki olursa beklerim üç olursa buradayım ufaklık haberin olsun tüm köyü ayağa kaldırırım.” Sare gülerek ağabeyine sarıldı. “Seni seviyorum lütfen üzülme benim için ve çok mutlu ol” Aren saçlarına öpücük kondurarak uzaklaştığında annesi sarılmıştı annesine dolu dolu gözlerle baktı. “Ayy tamam kızı kocaya vermiyoruz sonuçta ne ağladınız sizde” İmre gergin ve melankolik havayı yine dağıttığında Aren sahte bir sinirle ters ters baktı. “Ne bakıyorsun öyle fena mı olur, şöyle 1.85 1.90 boyunda yakışıklı mı yakışıklı Tuna Yüzbaşı gibi bir damat artık boyu kaç bilemiyorum onu da sen ölçersin Sare’cim” Sare utançla İmre’nin kolunu sıktığında İmre kahkaha atmıştı. “Tövbe tövbe kızım sen de” Nadide hanım gülerek söylendiğinde İmre yüz ifadesine kahkaha atmıştı. “İmre anlaşılan sana köy havası yaramamış iyice kafayı bozdun sen” Aren sahte bir sinirle konuştuğunda İmre keyifle onu izledi. “İmre askerler duyacak niye bağıra bağıra konuşuyorsun.” Sare utançtan ağabeyinin yüzüne bakamıyordu. “Ayy niye öyle diyorsunuz çok güzel ilgilendi Yüzbaşı bizim kızla” Sare ağabeyini işaret ederek İmre’ye bakıyordu. “Neyse hadi binelim artık yoksa iyice yakacak kafayı” Aren araca yöneldiğinde İmre ve Nadide hanımda onun arkasından arabaya binmişti ardından Sare’ye el sallayıp oradan uzaklaşmaya başlamışlardı. Sare utançla askerlerin duyup duymadığına bakarken kendisine bakan Serdar Yüzbaşı ile göz göze geldi utançla eve koşmuştu. 🪖 1.5 aydır bu dağlarda iz peşinde koşan Karasu Timi nihayet ellerinden almak istedikleri mit mensubunun getirildiği kampı bulmuştu şimdi geriye onu oradan çıkartmak kalmıştı Tuna Yüzbaşı silahının dürbünüyle etrafı izlediğinde bir sürü teroristin kampı koruduğunu görmüştü. “Ahmet ben 30 a yakın saydım” Ahmet Başçavuş derin bir nefes alarak yanıtladı. “50 yapın Komutanım siz onu benim tarafta gözcü de var yani öyle kolayca çıkamayız keskin nişancı hepimizi avlar.” Tuna Yüzbaşı sıkıntılı bir nefes verdi. “Direkt bomba atalım şerefsizlerin kafasına” Uzman çavuş Yuşa konuşmuştu. "Oğlum adamların tepesine bomba attık diyelim mit mensubumuzu nasıl kurtaracağız?” Ömer Üsteğmen konuştuğunda Tuna Yüzbaşı gerginlikle konuştu. “Ömer sen yanına 4 kişi al sağ tarafa ilerle, Murat sende 4 kişi al sola doğru git diğer 4 kişi de benimle birlikte buradan çatışacak, Ahmet senin yerin iyi mi kaç kişiyi avlarsın.” Ahmet Başçavuş anında cevapladı. “Komutanım benim görüşüm açık emrinizi bekliyorum avlayabildiğim kadar çok avlarım.” Tuna Yüzbaşı gerginlikle cevapladı. “Senin ateşinle başlamayacağız yavaş yavaş yaklaşıp sessizce avlamamız lazım yoksa mit mensubumuzun hayatını riske atarız.” Karasu Timi Komutanlarının ne planladığını şimdi anlamıştı. “O zaman bıçağımız keskin olsun Komutanım” Teğmen Biran konuştu. “Ahmet sen emrimi bekle sana emri verdiğim gibi vurmaya başla.” Ahmet Başçavuş hızla konuştu. “Tetikteyim Komutanım” Ahmet Başçavuşun sesiyle yavaş yavaş harekete geçerek hissettirmeden ilerlediler gece olduğu için göz gözü görmüyordu sadece teroristlerin kamp alanında yaktığı ateşin aydınlığı vardı. Tuna Yüzbaşı kayanın üstünde duran teroriste belli belirsiz bir ıslık çaldı terorist ne olduğuna bakmak için aşağıya eğildiğinde yakasından tutarak boynunu yan yatırdı sertçe çevirdi ve kırdı ardından bir sonraki hedefine ilerledi. Ömer Üsteğmen ise kayalığa sırtını yaslamış suyunu içen teroristi kolundan tutup aşağıya çekerken bıçağını terorist bağıramadan göğsüne saplamıştı. Teğmen Biran ise bıçağını elinde döndürerek yavaş adımlarla ilerledi ve teroristin arkasına geçti bilerek ayağını sürtüp ses çıkardığında terorist arkasına döner dönmez bıçağı göğsüne saplayarak kimse görmemesi için aşağıya çekti. Asteğmen Karan sessizce yaklaştığı teroristin boynunu kırarak sürükleyerek teroristi yavaşça aşağıya bıraktı. Teğmen Murat ise sessizce ilerlediği teroristin boynuna koluyla baskı yaparak kenara çekti ve konuştu. “Çırpınma lan” Kısık çıkan sesinin ardından boynunu döndürdü ve bir kırılma sesi duyulmuştu. Karasu Timi tek tek çoğu teroristi avlarken hedeflerine yaklaşmaya başlamışlardı neredeyse kampın içine kadar ilerlemişlerdi ama istedikleri gibi gitmeyen bir şey oluştu bir terorist içlerinden birini fark ederek yüksek sesle bağırdı. “Baskın var!” Ardından Tuna Yüzbaşı’nın hızla emir verdi. "Ahmet sıra sende” Ahmet Başçavuş tek tek kaçmaya çalışan teroristleri avlarken teroristler gafil avlandıklarını anlayamadan Ahmet Başçavuş onları vuruyordu kurtulanlar ise Karasu Timiyle çatışmaya başlamıştı gürültülü bir çatışmanın ardından teroristle kampa hızla girerek mit mensubuyla birlikte açtıkları delikten arka tarafa yönelmişlerdi ama hesap edemedikleri bir şey vardı Tuna Yüzbaşı bunu tahmin ederek Ömer Üsteğmeni ve yanında 4 askerini arka tarafa yollamıştı onlarda oradan çıkarken Ömer Üsteğmen ve 4 asker onları yeniden gafil avlamıştı şimdi ise etrafları iki yandan Karasu Timiyle çevrilmişti. “Bize onu teslim et!” Tuna Yüzbaşı konuşmuştu. “Onun anca ölüsünü alırsınız!” Teroristin kafasına sıktığında yeniden konuştu. “Seninkini alacağımız sana süpriz oldu.” Karasu Timi ön taraftan kampın içine sızmayı başarmışlardı teroristleri tek tek indirdikten sonra mağaranın içine girmişlerdi arka taraftan ise Ömer Üsteğmen ve diğer Karasu Timinden 4 kişi onları sıkıştırarak içeriye itmişlerdi şimdi ise elinde mit mensubunu tutan terorist kapana kısılmış bir şekilde etrafındaki askerlere bakıyordu. “Eğer çekilmezseniz öldürüm bunu!” Terorist silahını mit mensubuna doğrulttu. “O ölmeyecek ama sen onu bırakırsan seni öldürmeyiz.” Ömer Üsteğmen silahını adama doğrultarak konuşmuştu. “Size asla teslim olmam!” Adam kendisine acıyarak bakan askerlere karşı konuşmuştu. “O zaman ölürsün” Tuna Yüzbaşı sert çehresini teroriste yöneltmişken terorist Tuna Yüzbaşı’yı hedef alarak silahını ona yöneltti tam tetiğe basacağı sırada Ömer Üsteğmen ve Biran Teğmen acele davranarak teroristi başından ve omzundan vurmuştu. “Hani teslim alacaktık Ömer Üsteğmenim” Tuna Yüzbaşı gülerek konuştu. “Sana silah doğrultunca fikrimi değiştirdim.” İkiside birbirine gülmüştü. “Hadi Mit mensubumuzu alıp çıkalım buradan” Hızla dışarıya yöneldiklerinde Ahmet onları izleyerek etraftan gelecek pusuya karşı onları korkuyordu. “Komutanım acele edin füze!” Ahmet füzeyi ateşlemeye çalışan adamı daha net görebilmek için koşarak yer değiştirdiğinde Karasu Timi Mit mensubuyla birlikte aceleyle mağaranın etrafından ayrılmaya çalışıyordu Ahmet yere uzandı ve silahının dürbününden teroriste baktı saliselik bir hareketle onu sağ göğsünden vurduğunda terorist aşağıya düşmeden bir kez daha vurmuştu ardından derin bir nefes bıraktı. “Sağ ol Ahmet” Karasu Timinin sesini kulaklarında hissetmişti. “Allah aşkına aldınız acele edin uzaklaşın şurdan afedersiniz Komutanım ama götümden ter aktı.” Ahmet Başçavuşun sözlerine gülen Tim az önce yaşanan şey olmamış gibi davranıyorlardı artık yıllardır bu işin içinde olmalarından alışkanlık haline getirmişlerdi. “Özellikle Tuna Yüzbaşımı koru Ahmet bekleyeni vardır.” Ömer Üsteğmen sırıtarak ilerlerken Tuna Yüzbaşı’ya baktı Tuna Yüzbaşı ise ters ters Ömer Üsteğmene bakıyordu. “Biraz su için iyisiniz değil mi?” Asteğmen Karan Mit mensubuyla konuşmaya çalışıyordu. “İyiyim aralarına sızıp ifşa olunca durum bu oldu sağ olun” Karasu Timi başını sallamıştı Ömer Üsteğmen yeniden konuştu. “Kaç yıldır aralarındasınız?” Mit mensubumu minnetle baktı. “Görev söylenmez” Ömer Üsteğmen gülümseyerek başını salladı. “Doğru gizlilik esastır” Tuna Yüzbaşı konuştuğunda Ömer Üsteğmen lafa girdi. “Her konuda esas olmasın Tuna Yüzbaşım anlatın içinizdekileri” Tuna Yüzbaşı dişlerini sıkarak Ömer Üsteğmene bakarken Ömer Üsteğmen ise keyifle seyrediyordu. "Boş boş konuşma Ömer acele et” Karasu Timi ise aralarında geçen konuşmayı anlayamadan öyle birbirine baktı. “Ömer Üsteğmenim yanlış anlamayın merakımdan soruyorum Tuna Yüzbaşıma imada bulunuyor gibisiniz.” Ömer Üsteğmen keyifle konuşan Teğmen Biran’a sırıttı. “Ohooo Biran hiçbir şeyden haberin yok ateş bacağı sardı ev komple yanıyor sen hala ayakta uyu” Karasu Timi anlam veremeden Komutanlarına baktığında Tuna Yüzbaşı sinirle Ömer Üsteğmene baktı. “Hatırlat Karargaha dönünce seni güzelce öpeceğim.” Dişlerinin arasından konuştu. “Tuna Yüzbaşım kusura bakmayın ama acaba yengemiz mi var?” Başçavuş Kerim konuşmuştu Ömer Üsteğmen kahkaha attığında silahını etrafa tutarak hareketlilik olup olmadığını gözledi. “Yok ama şimdilik bekleyeni var” Ömer Üsteğmen keyifle yürürken Tuna Yüzbaşı gökyüzüne bakarak sabır dileniyordu. “Acaba Mit mensubumuzu alıp Ömer’i mi bıraksaydım gene çenesi düştü.” Ömer Üsteğmen keyifle güldüğünde Tuna Yüzbaşı’yı sinirlendirmek bu hayatta keyif aldığı en güzel şeydi. “Alınıyorum ama Komutanım nikah şahidiniz olacağım.” Tuna Yüzbaşı Ömer Üsteğmene hareketlendiğinde Ömer Üsteğmen kahkaha atarak kendisinden uzaklaştı. “Boş boş konuşma Ahmet” Ahmet şaşkınlıkla silahının dürbünden gözlerini çekip Tuna Yüzbaşı’ya baktı. “Hayda Komutanım ben nefes bile almadım.” Tuna Yüzbaşı omuz silkerek cevapladı. “Farkeder mi birazdan nefes almadan konuşurdun zaten şimdiden söyleyeyim” Ahmet Başçavuş yine Komutanın haklılığına başını sallayarak güldü. “Yuva 1 Tuna Yüzbaşı konuşuyor, Mit mensubumuzu aldık kordinatları attım mağarayı patlatabilirsiniz biz yeterince uzaklaştık Yuvaya dönüş izni istiyoruz.” Tuna Yüzbaşı sessizce karşı taraftan ses gelmesini bekledi. “Karasu 3, buluşma yerinde sizi helikopter bekliyor olacak Yuvaya dönüş izni verildi.” Karasu Timi belirlenen kordinata ilerlerken gökyüzünden duydukları sesle başlarını çevirmişlerdi ardından arkalarında büyük bir gürültüyle mağara patlatılmıştı. 🏫 Yeni bir gün doğmuştu Sare annesi, Ağabeyi ve İmre gittikten bir kaç gün sonra eğitime yeniden başlamıştı yalnız kalmaya başladığı günden beri uykularından korkuyla uyansada yanında Tuna Yüzbaşı varmış gibi hayal ediyordu bu da onda kısa süreli rahatlama oluşturuyordu. Yeniden bir pazartesi sabahı Sare elinde termosu ve ajandasıyla evinden çıkıp kapıyı kilitledi ardından kafasındaki sorulara cevap arayarak Serdar Yüzbaşının yanına gitti. “Merhaba” Gülümseyerek konuştuğunda Serdar Yüzbaşı dikkatini Sare’ye vererek konuştu. “Merhaba Öğretmen hanım” Sare çekinerek Serdar Yüzbaşı’ya bakarken Serdar Yüzbaşı konuşmasını bekledi. “Size bir şey soracağım sorabilir miyim?” Serdar Yüzbaşı hafifçe kafasını salladığında Sare çekinerek söze girdi. “Tuna Yüzbaşı’dan haber var mı yani siz bir şey biliyor musunuz?” Serdar Yüzbaşı tahmin ettiği soruyla gelen Sare’ye gülümseyerek baktı. “Karasu Timi göreve gittiğinde genellikle 2 3 ay dönmediği olur muhtemelen hala görevdedir.” Sare yüzünü asmamaya çalışarak yeniden konuştu. “Yani bir şey olmamıştır değil mi kötü bir haber gelse haberiniz olurdu değil mi?” Serdar Yüzbaşı başını sallayarak konuştu. “Evet muhtemelen olurdu.” Sare derin bir nefes alarak yeniden konuştu. “O halde siz bana gelip gelmediğine dair ya da Allah korusun kötü bir şey olup olmadığına dair bir şeyler söyler misini?” Sare’yi dikkatle izleyen Serdar Yüzbaşı başını iki yana sallayarak konuştu. “Üzgünüm yakını değilseniz bilgi vermem doğru olmaz.” Sare telaşla konuştu. “Lütfen sadece iyi olup olmadığını bilmem yeterli detaylı bir bilgi istemiyorum.” Serdar Yüzbaşı başını sallayarak yeniden söz aldı. “Pekala sadece bunu söyleyebilirim.” Sare gülümseyerek minnetle baktı. “Teşekkür ederim” Dedikten sonra utanarak hızla uzaklaşmıştı. 🪖 “Yavuz Komutanım” Tuna Yüzbaşı sabaha karşı geldiklerinde ilk iş Albayına durum güncellemesi yapmak adına Karargaha gitmişti. “Mit mensubumuzu güvenle teslim ettik sağlık kontrolü için hastaneye götürdüler.” Albay oğlunu özenle süzdü bir yerinde bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu. “Haberim var evlat bir şeyin var mı?” Tuna Yüzbaşı kendisini süzen Komutanına başını iki yana sallayarak konuştu. “Yok Komutanım, şimdi izninizle ben gideyim.” Yavuz Albay, Tuna Yüzbaşı’nın kendisine sabırsızlıkla bakmasına gülerek karşılık verdi. “Lojmana mı gidiyorsun evlat?” Tuna Yüzbaşı başını sallayıp konuştu. “Evet üstümü değiştireceğim.” Yavuz Albay keyifle oğlunun kendisinden kaçmak için debelenmesini izledi. “Benim bildiğim Tuna lojmana gider uyur sen sanki bir yere uğrayacak gibi acelecisin.” Tuna Yüzbaşı Albayının gözlerine bakmadan konuştu. “İşim var Komutanım ama eğer benimle bir işiniz varsa bekleyebilirim.” Yavuz Albay güldüğünde Tuna Yüzbaşı anlamsız bakışlarını ona çevirdi. “Belli ki senin acele etmeni sağlayacak başka bir işin var git evlat, ha bu arada Sare hanım taburcu olalı çok oldu hastaneye uğramana gerek yok.” Tuna Yüzbaşı, Ömer Üsteğmene kızarken babasının imada bulunmasına tepki veremeden izlemekle yetinmişti. “Yok Komutanım, o değil yani” Aklına söyleyebileceği herhangi bir şey gelmeyince öylece durmuştu. "Eğitime başlamış hadi git gör” Yavuz Albay omzuna vurup yanından ayrıldığında Tuna Yüzbaşı ensesine elini götürerek öylece durdu ardından hareketlenerek çıkışa yöneldi. “Ömer tek kelime daha edip benim sinirimi bozma zaten her yerim ağrı içinde seninle uğraşamam.” Ömer Üsteğmen yanndan geçip giden Tuna Yüzbaşı’ya şaşkınlıkla baktı aslında hiçbir şey söylemeyecekti. “Tuna” Tuna Yüzbaşı Karargahtan çıktığı sırada karşısında Heza’yı görmüştü. “Görevden geldiğini duydum seni görmek istedim nasılsın?” Tuna Yüzbaşı aceleci bir tavırla konuştu. “İyiyim, neden görmek istedin sen nasılsın?” Tuna Yüzbaşı yüzüne bakmadan aceleci bir tavırla etrafına baktı. “Merak ettim, bana neden bakmıyorsun?” Heza, Tuna Yüzbaşı’nın yüzüne dokunarak anlık olarak okşadı ardından Tuna Yüzbaşı hızla geriye çekildi. “O gün yaptığın şeyi hala unutmadım Heza” Heza hüzünle Tuna Yüzbaşı’ya yaklaştı. “Özür dilerim konu sen olunca agresif olabiliyorum, nereye gidiyorsun lojmana gidip dinleneceksin sanırım” Tuna Yüzbaşı sert çehresini Heza’ya yöneltti. “Konu ben değilim olmamalıyım da ayrıca özrün sahibi de ben değilim yanlış kişiden diliyorsun şimdi çekilir misin birini görmem gerek.” Tuna Yüzbaşı yanından geçmek istediğinde Heza önünü kesmişti. “Sare’yi mi görmeye gideceksin sence de bu fazla değil mi neden onun yanına gidiyorsun zaten iyileşti.” Tuna Yüzbaşı Heza’nın göğsüne koyduğu ellerini hızla çekerek konuştu. “Nereye gidip gitmeyeceğimin hesabını verecek değilim sen kafanda beni nereye koyduysan bir an önce bundan vazgeç kalbini kırmamak için susuyorum ama benimde sabrımın sonu olduğunu bil” Ardından aceleyle yanından hızla uzaklaşıp askeri araca binerek lojmana doğru ilerledi. Heza karargahtan çıkan Ömer Üsteğmenin önünğ keserek hızla konuşmaya başladı. “Ömer, Tuna neden Sare’ye gidiyor bu çok saçma değil mi zaten iyileşti ayrıca o kızı görmesine ne gerek var ki?” Ömer Üsteğmenin gözleri postallarındaydı anlık olarak şok içinde Haze’ye baktı. “Nereden bileyim ben Haze, başımın üstüne mermi yağarken tutupta sen neden Sare’ye gideceksin diye soramadım kusura bakma ayrıca bende iyiyim sağ ol” Haze söylenen Ömer Üsteğmene anından cevap verdi. “Sadece merak ettim onun yanına gitmesi hoşuma gitmiyor.” Ömer Üsteğmen bıkkınlıkla söylene söylenen Karargahtan çıktk ve askeri araca ilerledi. “Koskoca adamı dağa mı bağlasaydım ben ne yapayım nereye gidiyorsa” Heza sinirle Ömer Üsteğmenin araca binmesini izlemişti. 🚗 Tuna Yüzbaşı üstünü değiştirip kendi aracına bindiğinde yönünü Çakırdere köyüne çevirmişti görevden sabaha karşı gelmesine rağmen hiç dinlenmeden köye doğru yol almıştı nedense içinde tuhaf bir acelelik vardı bir an önce ulaşmak istiyor gibiydi 30 40 dakika sonra köyün girişine geldiğinde ilk olarak arabasını Sare’nin evinin bulunduğu alana doğru sürdü Serdar Yüzbaşı’ya selam verecekti. “Serdar Yüzbaşı” Tuna Yüzbaşı arabadan inerek Serdar Yüzbaşı’ya doğru ilerledi. “Ooo Tuna Yüzbaşım hoşgeldiniz” Tuna Yüzbaşı çaktırmadan Sare’nin evine bakarken Serdar Yüzbaşı’nın uzattığı eli sıkarak söze girdi. “Nasıl gidiyor nöbet bir sorun var mı?” Serdar Yüzbaşı başını iki yana sallamıştı. “Gelen giden yok ortalık sakin” Tuna Yüzbaşı fazla uzatmadan yanından ayrılmak için söze girecekti ki Serdar Yüzbaşı yeniden konuştu. “Öğretmen hanım sabah seni sordu geldi mi diye haber alırsam iletmemi rica etti sen kendin iletirsin.” Tuna Yüzbaşı elini ensesine götürerek belli belirsiz gülümsedi anında ifadesini toparlayarak ifadesiz bir yüzle başını salladı. “İletirim, hadi hayırlı nöbetler” Hızlı adımlarla cevap beklemeden arabaya binmişti. Okula geldiğinde okulun kapısının açık olduğunu görmüştü istemsiz bir heyecan dürtüsü onu ele geçirmişti yavaş yavaş ilerleyerek ders veren Sare’yi izledi. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN “Tahtaya yazdığım toplama işlemlerini çözün şimdi bilene hediye çıkartma vereceğim.” Öğrencilerim çoşkuyla beni izlerken merakla onların cevabı bulmalarını bekledim. “İyilik meleği Sare” Tahtaya yeniden yaklaştığımda kulaklarımda duyduğum sesle olduğum yerde kaldım ve tebeşir hızla elimden kayıp yere düştüğünde üç parçaya bölünmüştü ses Sirel’e aitti. “Öğetmenim bir şey mi oldu?” Hızla kendimi toparlayarak güldüm ve onlara döndüm. “Hayır bir şey olmadı.” Gülümseyerek onları izledim. “Öğetmenim ben buldum.” Hızla öğrencimin yanına geldiğimde gülerek konuştum. “Cevap 9 yanlış bilmişsin 4+4 dokuz etmez.” Dudak büzerek yeniden denemek için defterine döndü ardından çocuklar kendi aralarında gülüşürken onlara anlam veremeyerek bakıyordum. “Komutan abi hoşgeldin.” Erkek öğrencilerimden biri konuştuğunda olduğum yerde kalakaldım bu Tuna Yüzbaşı mıydı belki de Serdar Yüzbaşı’ydı heyecandan bakamamıştım. “Tuna abi hoşgedin.” Kız öğrencim konuştuğunda kalbim sıkışmaya başlamıştı neler oluyordu böyle? Başımı çevirdiğimde bana değil öğrencilerime bakarak el sallıyordu karşımdaydı canlıydı gülümsüyordu ama aynı zamanda yorgundu peki ya ben neden bu kadar heyecanlıydım onu son görüşümden bu yana neden onu özlemiş gibiydim. “Bende asker olacağım” Tuna Yüzbaşı gülerek yanıtladı. “Memleketin Adalete ihtiyacı var sen Hakim ya da savcı ol” Öğrencim güldüğünde Tuna Yüzbaşı da gülmüştü adımlarım ona yöneldiğinde gözlerini bana çevirmişti ona yutkunarak baktım. “Siz tahtada yaptığım işlemleri çözün ben geleceğim.” Ardından yanından geçerek hızla dışarıya adımladım arkamdan geldiğinde gülümseyerek ona baktım. “Gelmişsin” Sesimdeki heyecanın anlaşılmamasını umdum. “Geldim” Gözlerinde yorgunluğu bariz bir şekilde görmüstüm nedense için sızlamıştı. “Sözünü tuttun” Gözlerimin içine baktığında bir anlığına dünyada sadece ben ve o kalmış gibiydik. “Dönebileceksem sözümü tutarım demiştim.” Neden ayaklarım ona gitmek istiyordu bilmiyordum ama buna engel olamadım ya da olmak istememiştim hızla öne atılıp sarıldığımda Tuna Yüzbaşı öylece kalmıştı bana sarılıp sarılmaması umrumda değildi sözünü tutmuş olması benim için yeterliydi. Kollarını yavaşça kaldırıp bana doğru hareketlendiğinde sarılmıştı ama elleri bana değmeyecek mesafedeydi rahatsız olacağımı düşündüğü içindi. “Teşekkür ederim seni gerçekten merak ettim.” Hiçbir şey demeden öylece bekliyordu başımı çevirdiğimde gözleri kapalıydı ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini açıp bana baktığında yeniden hastanede gördüğüm o yoğun bakışı görmüştüm. “Merak edilecek bir şey yok Öğretmen hanım, epey iyi gördüm sizi” Ardından sarılmayı bırakarak benden tamamen uzaklaşıp arasına mesafe koydu istemsizce kırılmıştım bu hakkım varmış gibi, sesi soğuk ve mesefeli çıkmıştı bir anda ne olduğunu anlayamamıştım. “Ben dolaylı olarak verdiğim sözü tutmak için geldim iyi olduğunuza göre gidebilirim size iyi dersler” Yanımdan geçip gittiğinde hiçbir şey diyemedim neden kırılmış gibi hissettiğime anlam verememiştim yutkunarak gözümün dolmasını engelledim bu soğukluk nedense benim canımı yakmıştı aramızda bir bağ oluştuğunu sanmıştım sanırım sadece kendi kafamda kurduğum bir bağdı ve ona gerçekten yük olduğumu şimdi anlamıştım iyileştiğimi görünce rahatlamış gibiydi belki de ona yeniden yük olacağımı düşünmüştü. Araba sesi duyduğumda arkamı yavaşçı döndüm yüzüme bakmamıştı direksiyonu kavrayarak döndü ve ilerledi bende öylece onu izlemiştim. BÖLÜM SONU |
0% |