@sidelyacicegi
|
MERHABALAR YENİDEN BEN GELDİM NASILSINIZ? UMARIM İYİSİNİZDİR OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM SİZİ ÇOK SEVİYORUM🫀🥰
"Söylediğiniz gibi kampları kontrol ettim efendim" Ahad buna emindi yinede sorguluyordu. "Nasıl kampların durumu iyi mi?" Yetiştirdikleri terorist kamplarından bahsediyordu. "Açıkçası Baver burnunun dikine gitse de adamları güzel yetiştiriyordu şuankiler pek faydasız." Ahad sinirle Mohat'a yaklaştı Mohat ise yutkunarak onu izledi. "Bizzat gidip sen ilgilen söyle başlarındakilere bana iyi adamlar lazım silah tutmayı beceremeyen adamı ben ne yapayım." Mohat başını sallayarak konuştu. "Ben gerekli uyarıyı Raşit'e ve Ezna'ya söyledim onlar gereken yerlere iletecek." Ahad başını sallayarak çenesini ovaladı. "Çok büyük bir eylem planlıyorum" Mohat gözlerini Ahad'a dikerek kaşlarını çattı. "Ne gibi efendim?" Ahad gülerek konuştu. "Biliyorsun en son Tusaş'a saldırı yaptık Türkiye beş şehit verdi, dördü mühendis yani savunma sanayisindeki en önemli mühendislerinden dördünü aldık." Keyifle sırıtırken Mohat tepkisiz kalmayı tercih etti. "Şimdiki eylememiz nedir efendim?" Ahad gülerek yerine oturdu. "Galata kulesinin orada çok sayıda turist ve Türkler var Mohat, oradaki cafenin önünde düzinelerce insan sadece tatlı yemek için dikiliyor, ne kadar da acınası" Mohat yutkunarak Ahad'a baktı tepkisiz kalmaya özen gösterdi. "Ruşa oraya Çarşamba günü canlı bomba gönderecek, düşünsene binlerce insanların parçalanmış cesetleri, ne kadar da zevkli bu sefer video kaydına almasını istedim. Türkler beni sinirlendirdikçe vatandaşlarının parçalanmış cesetlerini izleyeceğim ve keyif yapacağım." Mohat, Ahad gibi gülüyordu, Ahad bardağındaki sarı renkteki sıvıyı kafasına diktiğinde Mohat ciddiyetle onu izledi. "Rebecca'mın yanına git arkadaşa ihtiyacı var." Mohat başını sallayarak konuştu. "Tabi efendim" Mohat giderken sıkıntıyla nefes verdi. "Rebecca nasılsın?" Rebecca gözlerini Mohat'a dikti elleriyle işaret yaptı. "Nasıl gidiyor" Rebecca elleriyle konuştuğunda kapıya doğru bakıyordu. "Bana eyleminden bahsetti çok büyük bir şey planlıyor" Mohat başını salladı yeniden işaret dilini kullandı. "Türkiye için durum kötü" Mohat konuştuğunda Rebecca yüzünü buruşturmuştu. 👩🏻🏫 Ne kadar süredir orada kalmıştım bilmiyorum ama öğrencilerimden biri çağırdığında okula girmek zorunda kalmıştım ve ders bitene kadar dalgınlıkla oturmuştum ardından ders bittiğinde okulu kilitleyip evime doğru yürüdüm arabam patlatığından beri okula yürüyerek gidip geliyordum kar iyice doldurmuştu çizmelerim karda iz bırakıyordu. Eve geldiğimde yemek yiyememiştim iştahım nedense yoktu bende öğle namazı vaktini kaçırmadan kılıp biraz uyumuştum. YAZARIN KALEMİNDEN Tuna Yüzbaşı arabanın direksiyonunu öyle sert tutuyordu ki parmak uçları beyazlamıştı kendisiyle savaştığı bir şey vardı ve o savaşı istemediği bir tarafı kazanmıştı araba kışlaya geldiğinde hızla inip evine doğru ilerledi o kadar kızgındı ki arabayı orada öylece bırakıp inmişti. Evinin önündeki tahtadan yapılmış masa ve sandalyenin önünde durarak sandalyeye oturdu dizlerini gerginlikle sallıyordu. “Tuna Yüzbaşım” Kendisine seslenilmesiyle aniden ayaklanarak konuştu. “Bir şey mi oldu Murat, görev emri mi?” Murat Teğmen kendisine dalgınlıkla ve endişeyle bakan Tuna Yüzbaşı’ya baktı. “Yok Komutanım sizi böyle soğukta dalgın dalgın görünce gelmek istedim.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak yerine oturdu. “Gel otur” Tuna Yüzbaşı sandalyeyi işaret etmişti. “Sen niye evlendin Murat?” Murat Teğmen Komutanının sorusuyla şaşkınlıkla Komutanına baktı. “Yani evlenmemem mi gerekiyordu Komutanım?” Tuna Yüzbaşı belli belirsiz gülümseyerek başını eğdi. “Yok, korkmadın mı diyorum?” Murat Teğmen ne demek istediğini anlayarak gülmüştü. “Evlenmekten mi yok hiç korkmadım.” Tuna Yüzbaşı başını iki yana salladı. “Hayır ondan bahsetmiyorum yani biz askeriz gecemiz gündüzümüz bir değil ne zaman geliriz Allah bilir işimizde riskli, hiç korkmadın mı sana zarar gelirse onun üzülmesinden” Murat Teğmen gülümseyerek konuştu. “Aslında sevdiğim kadınla evlenememekten daha çok korktum Komutanım, babası asker olduğum için vermek istemedi ama şimdi sorsan en sevdiği damadı benim” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak yutkundu hiçbir şey söylememişti. “Komutanım bizler insanız robot değiliz yani bizimde insani duygularımız var, kendimizi insanlardan soyutlayarak hayatsız yaşayamayız, evet korktum ama onsuz olmaktan daha çok korktum karımla ayrıyken acı çekmesinden daha çok korktum, şöyle düşünelim ölüm hiçbir şey yapmadan da bizi bulabilir neden ansızın gelecek ölüm için sevdiğimize acı çektirelim onları yokluğumuza mahkum edelim ki?” Tuna Yüzbaşı kendisine aykırı düşüncelerle ilk defa yüzleşiyordu onun aklında tek bir şey vardı ve bu da bir gün dünyadan göçtüğünde arkasında yaralı kimse bırakmak istemiyordu. Bu yüzden hiç kimseyle duygusal bir bağ kurmamıştı kuracağı zaman o bağı zamanında kesiyordu ama nedense bunda bu sefer başarılı olamamıştı istemsiz kendisini o yönde buluyordu. “Komutanım, Ömer Üsteğmenim ima da bulunuyorsa boşa bulunmaz aklınızın karışık olduğunu biliyorum hatta gelen görev emrini bile unuttuğunuza bakılırsa kafanız baya dalgın, yani şöyle söyleyeyim geleceği bilemeyiz bilemediğimiz gelecek için niye bugünü harcayalım bir şey varsa tutmayın kendinizi, ben göreve her gittiğimde döneceğim bir sebep için savaşıyorum onlar için yaşıyorum. Sizin de dediğiniz gibi ölmeye gitmiyoruz bize Vatanı koruyacak insanlar lazım her giden ölüme giderse o halde bu Vatanı kim koruyacak, sizin de dönecek bir sebebiniz varsa bunu elinizle itmeyin bir kez kaybettiğiniz zaman onun ağırlığı zor oluyor.” Tuna Yüzbaşı, Murat Teğmeni dikkatle dinleyip başını sallamıştı her kelimesine hak veriyordu. “Birini kırdım” Kısık çıkan sesiyle konuştu. “Onu incittiğim için tabiri caizse bok gibi hissediyorum.” Murat Teğmen, Komutanının nadiren ağzını bozduğunu bildiği için şuan da hissettiği duyguları en iyi tanımlayabileceği sözlerin bu olduğunu biliyordu. “O halde o ‘biri’ her kimse telafi edin, çünkü hayat robot gibi yaşayarak çekilmez Komutanım” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak güldü. “Aklımda bulundururum konuşma için sağ ol, hadi git dinlen yenge bekler.” Murat Teğmen gülerek cevap verdi. “Bizim yengeyi de biz bekliyoruz umarım uzun sürmez.” Tuna Yüzbaşı sahte bir sinirle ters ters baktı. “Ömer’le çok takılma, bak devrelerin yanmaya başlamış.” Murat Teğmen gülerek arkasını döndü lojmanına doğru ilerledi. 👩🏻🏫 SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN Bugün cumartesiydi Tuna Yüzbaşı’yı gördüğüm günün üzerinden iki gün geçmişti telefonumun ekranına bakıyordum ellerim onun numarasının üzerinde geziniyordu çaktırmadan İmre’nin yardımıyla ağabeyimin telefonundan almıştım. Mutfak masasının önünde oturmuş öylece telefonumu izliyordum izlemeyi bırakıp dolaba ilerledim çok fazla kahvaltılık kalmamıştı merkeze gitmem gerekiyordu ama arabam yoktu aynı zamanda ekmeğimde kalmamıştı. Ağabeyime daha fazla yük olmak istemediğimden araba alma teklifini kabul etmemiştim az da olsa kulak misafiri olduğum için işlerinin iyi gitmediğini duymuştum onu zora sokmamak için teklifini reddetmiştim babamdan zaten asla istemezdim istesem de bana şartlarını sunardı ve bundan nefret ediyordum ağabeyimde buna sinirlenirdi bu yüzden hiç karışmamayı tercih etmiştim. Camdan dışarıya bakmak için yatak odama geldim burası ön tarafı görüyordu perdeyi açtığımda sırtı dönük sivil kıyafetleriyle onu gördüm burada ne işi vardı? Gerçi o bir asker elbette bir işi olurdu neyse bunu düşünmeyi artık bırakmalıydım. İstemsiz camdan biraz uzaklaşmıştım sadece bir kaç metre uzağımda olmasına rağmen nasıl bu kadar heyecanlanabilirdim, kendime kızarak bakmayı kestim üstümü değiştirerek ekmek almak için çizmelerimi giydim kar diz kapağıma kadar geliyordu kaymamak için altı tırtıklı çizmelerimi tercih etmiştim. Kapıyı açtığımda o tarafa bakmadım önümde yavru kedi görünce istemsiz ona doğru yönelip kucağıma aldım. “Ya sen burada ne arıyorsun üşüdün mü?” Kedi küçücüktü ve çok üşümüş görünüyordu üzülerek dudaklarımı büzdüm. “Burada bekle sana süt getireceğim.” Kediyi kapımın önüne bırakarak içeriye koştum. TUNA YÜZBAŞI’NIN AĞZINDAN Burada ne işim olduğunu defalarca sorguluyordum ama defalarca ayaklarımın gittiği yönü takip etmekten de vazgeçmiyordum, iki gündür kendimle savaşıp buraya gelmeyi reddetmiştim bugün ise savaşmayı tamamen bırakıp buraya gelmiştim. Kapının açılma sesini duyduğumda o yöne baktım yutkunarak montuna sarılan kızı izledim bu görüntüyü 1.5 ay boyunca düşünmüştüm niye bunu yaptığımın farkında bile değildim. Kediyi severken ki şefkatli haline istemeden gülümsedim ama bana bakmamıştı oysa beni camdan gördüğünü görmüştüm arkamı dönünce camdan uzaklaştığını görmediğimi sanıyorsa yanılıyordu. “Ya nereye gittin?” Gözleri hüzünle kediyi aradı evinin etrafına baktı ama bulamadı sonrasında sütü kar’ın gelmeyeceği noktaya koyarak doğruldu ve ilerledi. “Günaydın Serdar Yüzbaşı” Gülümseyerek yanımdan geçti Serdar Yüzbaşı’ya bakıyordu. “Günaydın Sare hanım” Bana bir kez bakmasını istedim ama beni görmezden gelerek yoluna devam etti. “Sizi soruyordu geçenlerde, ama şimdi size bakmadan geçince şaşırdım açıkçası” Gözlerini bana çevirmişti bense sadece Sare’nin gidişini izliyordum. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN “Günaydın Salim amca ekmek geldi mi?” Salim amca bana hüzünle bakarak konuştu. “Ahh be kızım köyü kar doldurduğundan ekmekçi gelemedi ama ben bi Rahen teyzene sorayım fazla varsa sana getirsin.” Başımı iki yana salladım bunu kabul edemezdim onlar iki kişiydi ben tek kişiydim idare edebilirdim. “Yok, yok evde bir tane vardı onu yerim iyi günler abi” Yalan söyleyerek hızla bakkaldan kaçmıştım eğer dursaydım asla bırakmazdı ve ekmeği vermek için ısrar ederdi kimseyi zor sokmak ya da benim için zahmete girmesini istemiyordum zaten geçenlerde Tuna Yüzbaşı’ya verdiğim rahatsızlıktan dolayı utanç içindeydim bir kez daha başkasının bana yardım etmesine izin veremezdim. “Tuna Yüzbaşı” Bir anda kendimi de şaşırtacak şekilde ağzımdan çıkan isme şok içinde kalakaldım, bunu kendimden beklemiyordum alışkanlık mı olmuştu ya da başka bir şey mi anlam veremedim Tuna Yüzbaşı da bunu beklemiyor olacaktı ki aynı şaşkınlıkla bana bakıyordu şimdi çağırıp bir anda çekip gidemezdim ona doğru ilerlerken ne diyeceğimi düşündüm çarşıya beni bırakmasını isteyebilirdim ama bu okula gelip bana mesafeli davranmadığı zaman diyebileceğim bir şeydi sözünü bile zorunda olduğunu hissettiği için dolaylı yoldan tutmuştu ayrıca artık yük olmak istemiyordum. TUNA YÜZBAŞI’NIN AĞZINDAN Bana seslendiğinde şaşırarak ona baktım az önce beni görmezden gelen kızın şimdi bana şaşkınlıkla bakmasına şaşırmıştım kendiside seslendiğinin farkında değil gibiydi elini şaşkınlıkla ağzına götürüp gözlerini yere çevirip öylece durduğunda anlamıştım. “Buyrun Sare hanım” Sesim yumuşak çıkmıştı gözlerini yerden çekerek bana baktı. “Yanlışlıkla seslendim alışkanlık olmuş” Tam tahmin ettiğim gibiydi kendiside seslendiğinin farkında değildi ama benden bir şey isteyeceğini hissetmiştim vazgeçmişti. “Sorun yok, bir şey mi oldu?” Bana bakarken gözlerini kaçırıyordu bunu yapması hoşuma gitmemişti ayrıca ona bunun için kızmaya hakkım yoktu ona soğuk davrandığım için muhtemelen mesafeli tavrıma mesafeli yaklaşıyordu. Önümden geçip giderken önüne geçtim yutkunarak bana baktı. “Hayır olmadı kusura bakmayın.” Yine resmi bir şekilde konuşuyordu. Bu ses tonunu sevmemiştim nedense aramızdaki soğukluk bu buz gibi havayı aşıp içimi daha da soğutmuştu ama önünden çekilmedim öylece bekledim. Hadi Sare, bir şey söyle benden bir şey isteyeceğini biliyorum hadi söyle, ama yüzüme bakmadan topuklarının üzerinde dönerek Serdar Yüzbaşı’ya baktı. “Serdar Yüzbaşım sizden bir şey rica edebilir miyim?” Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım saçlarından gelen şampuanın kokusu iliklerime işlemişti ama bana değilde diğer Yüzbaşı’dan rica etmesine yutkunamamıştım. “Buyrun Sare hanım” Gözlerimi Sare’nin saçlarına diktim hastanede gördüğüm zamana nazaran bakımlı ve gür duruyordu cansız halinden eser kalmamıştı. “Bakkala kar yüzünden ekmek gelmemişte rica etsem yani beni siz” Serdar Yüzbaşı sözünü keserek araya girdi. “Üzgünüm Sare hanım köyden ayrılamayız emir böyle” Sare dudaklarını bastırarak hüzünle bakıp önüne döndü açıkçası Serdar Yüzbaşı’nın niye böyle söylediğine anlam verememiştim. “Yine de teşekkür ederim.” Bir anda yürüdü ve evine doğru gitti yeniden beni görmezden gelmişti sanki hiç olmamışım gibi. Arkamı dönüp arabaya doğru yürüdüm benden isteyecekti ama muhtemelen o günkü soğukluğum yüzünden benden istemek istemedi bu hoşuma gitmedi kendime sinirlendim arabaya sinirle binip yönümü merkeze çevirdim. “Efendim Ömer” Israrla çalan telefonu en sonunda açarak yanıtladım. “Kardeşim mangal yapıyoruz da ne zaman geleceksin diye soracaktım.” Aklım Sare’ye gitti onun aç kalıp kalmayacağı beni endişelendirmişti. “Siz devam edin ben ekmek alıp geleceğim.” Ömer Üsteğmen ağzındaki her neyse çiğnerek konuştu bundan hoşlanmadığımı bile bile yapması sinirimi bozuyordu. “Ekmek aldık biz, gel sen” Bıkkınlıkla yanıtladım. “Bize değil, neyse alıp gelirim, kapatıyorum.” Telefonu kapadığımda hızlı ve dikkatli sürmeye özen gösteriyordum. YAZARIN KALEMİNDEN Sare eve hızla gelerek camdan dışarıyı izledi Tuna Yüzbaşı'yı yok saydığı için Yüzbaşı’nın yüz hatları gergin ve sinirliydi onu hızla arabasına doğru giderken izlediğinde aslında böyle davranmak istememişti ama kendisine mesafeli davranan birine gereksiz yere samimi davranmak istemediği için bunu yapmıştı. Üzerini çıkardı ve mutfağa yöneldi ekmeksiz canı bir şey istemiyordu. “Bir dahakine merkeze gidebilirsem gerçekten un çuvalı alacağım en azından kendim yaparım.” Kendi kendine söylenirken yiyebileceği ürünleri masaya koydu. Bir süre sonra Tuna Yüzbaşı elinde 5 ekmekle arabadan inip Serdar Yüzbaşı’ya doğru yürüdü Serdar Yüzbaşı ise sırıtarak kendisine baktı. “Bunları ona verir misin benim aldığımı söyleme almaz.” Tuna Yüzbaşı gerginlikle konuşmuştu camdan onu görmemesi için acele etmek istiyordu. “Açıkçası aranızda her ne olduysa seninle birlikte gelsin diye öyle söyledim, sanırım kırmışsınız Öğretmen hanımı” Tuna Yüzbaşı gerginlikle başını ensesine götürdü hatasının farkındaydı. “Yaptık bir şeyler neyse sen verirsin.” Ardından hızla arabasına ilerleyip aracı geldiği yöne doğru sürdü. Kapı çaldığında Sare hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi bunu neden yaptığını bilmiyordu kapıda görmeyi beklediği yüz kesinlikle bu değildi kim olduğunu tanımadığı askerlerden biriydi şaşkınlıkla baktı. “Buyrun bir şey mi oldu?” Asker elindeki ekmekleri Sare’ye uzattı bir an bunu beklemediğinden öylece kalmıştı. “Tuna Yüzbaşım gönderdi.” Şaşkınlıkla bir askere bir de elindeki ekmeklere bakıyordu asker ısrarcı bakışlarını Sare'ye yönelterek elindeki ekmekleri gösterdi Sare uzanıp aldığında kapıdan dışarıya baktı etrafta Tuna Yüzbaşı görünmüyordu. “Neden kendisi vermedi?” Asker merdivenlerden inerken Sare’ye baktı. “Yüzbaşımın acil bir işi vardır yoksa kendisi verirdi.” Asker yalan söyleyerek durumu toparlamıştı ama Sare için bu yeterli bir nedendi, elindeki ekmeklere bakarak gülümsedi kapının arkasında istemsiz kendi kendine gülüyordu. 🪖 Kamuran Akkor - Ben sarhoş oldum (Burdan sonrasını bu şarkıyla okuyabilirsiniz) “Baktım maziye ne mutluymuşum Gelecekten nasıl umutluymuşum Şaştım sanki niye aşık olmuşum Seven kalbim sarhoş ben sarhoş oldum.” Ömer Üsteğmen şarkıyı söylerken Karasu Timi de ona eşlik ediyordu. Timini sağlıklı ve mutlu görmesi her şeyden önce geliyordu kendisinin mutluluğunu bile bu kadar önemsememişti ama bu ara istemediği şeyler yapmaktan kendisini alıkoyamıyordu mesela gitmemesi gerektiği halde Sare’yi görmek için köye gidiyordu soğuk ve mesafeli olması gerekirken ona yakın olmamak için savaşıyordu. Gözlerini kapadı şarkının büyüsüne kapılmıştı gözlerinin önüne gelen görsellere gülümsemeden duramamıştı sonrasında anında toparlayarak kendisine kızdı. “Ooo Tuna Yüzbaşım buyrun” Konuşan Ahmet Başçavuş’tu Tuna Yüzbaşı sandalyede kendisine yer bularak oturdu. “Ne o aşk acısı mı çekiyorsun Ömer?” Ömer Üsteğmen başını yere eğdi ilk defa bir şey dememişti Tuna Yüzbaşı ise kırdığı pota karşın yeniden kendisine kızdı. “Valla Ahmet çekiyor gibi Komutanım” Tuna Yüzbaşı başını Teğmen Biran’a çevirip ardından sırıtarak Ahmet Başçavuşa baktı. “Ne o Ahmet sen en son rus’la konuşuyordun.” Tuna Yüzbaşı’nın sözleriyle tüm Tim kahkaha atarak Ahmet Başçavuşa baktı. “Komutanım, o az daha dolandırılmadan önceydi benden sürekli belli miktarda para istiyordu bende ben fakirim beni seveceksen böyle sev dedim sonra Türk askeri fakir mi dedi bende yerine göre borç gırtlakta dedim.” Bu sefer kahkaha atan Tuna Yüzbaşı’ydı Timine eşlik ediyordu Ömer Üsteğmen çaktırmadan Tuna Yüzbaşı’ya baktı. “Ee Tuna sen nereden geliyorsun, hani ekmek?” Tuna Yüzbaşı gülüşünü sonlandırdı ciddileşerek konuştu. “Yedim Ömer yedim” Ömer Üsteğmen keyifle sırıttı. “Kiminle yedin o önemli?” Tuna Yüzbaşı yutkunarak sessiz kaldı. “Komutanım siz Öğretmen hanıma meftun mu oldunuz?” Ahmet Başçavuş şaşkın şaşkın Tuna Yüzbaşı’ya bakarken Tuna Yüzbaşı çenesini sıkmaya başladı. “Ahmet sabaha hatırlat seni güzelce öpeceğim.” Ömer Üsteğmen yeniden araya girdi. “Hepte bizi öpüyorsun Tuna, artık bizden hoşlandığını düşüneceğim, kardeşim şimdiden söyleyeyim ben kadınlardan hoşlanıyorum tamam yakışıklısın iyisin hoşsun da benlik değilsin.” Tuna Yüzbaşı başını Allahtan sabır dilercesine kollarını iki yana açarak yukarı çevirince Üstçavuş Mehmet konuştu. “Komutanım selamet isteyin.” Tuna Yüzbaşı anlamsız bakışlarını Üstçavuş Mehmet’e yöneltirken Ömer Üsteğmen kahkaha attı. “Kamu spotu gibi ortada dolaşıyorsun Mehmet” Ömer Üsteğmen keyiften gülmeye devam ettiğinde Tuna Yüzbaşı’nın yüz ifadesi gerginlikten kasılmıştı. “Hangi imtihanımın cezasısın Ömer anlamadım ki” Tuna Yüzbaşı’nın önüne tabağın konulmasıyla yeniden aklı Sare’ye gitmişti ekmeği alıp almadığını merak ediyordu. “Komutanın niye yemiyorsunuz?” Tuna Yüzbaşı sessizce elleri montunun cebinde tabağa bakıyordu. “İştahım yok siz yiyin, bana müsade” Tuna Yüzbaşı yavaşça sandalyeden kalkıp evine doğru ilerledi. “Ömer Üsteğmenim, Tuna Yüzbaşımın bir derdi mi var?” Asteğmen Karan konuşmuştu. “Dert değil aslında kendini dertlendirmese de, işte Yüzbaşın rahat durmayı sevmiyor Karan” Konuşan kişi Murat Teğmendi, Asteğmen Karan ise anlamsız bakışlarını ona yöneltmişti. 👩🏻🏫 Sare cama yaslanmış kitabını okuyordu daha doğrusu odaklanabilseydi kitabını okuyacaktı gözleri askerlerin bulunduğu yerdeydi bir anlığına zihnine düşen anıları hatırladı Karasu Timinin burada olduğu anlardı eli yine telefonuna gitti hiç arayamadığı numarayı izledi sonrasında buna son vererek uyumak için yatağa yöneldi kendisini hiç iyi hissetmiyordu. Sabaha karşı uyandığında açlıktan midesi bulanıyordu dolaba baktığında hiçbir şey yoktu dünde sadece kendisine ekmek arası yapmıştı hazırlanmaya başladı muhtarın yanına gidecekti merkeze götürmesi için rica edecekti çizmelerini giyerek dışarıya çıktı muhtarın evinin olduğu yokuşu çıkarak kapıyı tıkladı. “Merhaba Nazım abiye bakmıştım.” Muhtarın hanımı gülümseyerek açtı. “Kızım Nazım saat 10 gibi çıktı merkeze gitti arabanın bir yerinde bir sorun mu ne varmış” Sare hüzünle başını salladı şimdi yapacak bir şeyi kalmamıştı. “Kusura bakmayın lütfen, ben gideyim” Başka bir şey söylemeden hızla arkasına döndü istemsiz olarak ağlamak istedi bu dürtüye engel olmak istesede yapamıyordu aracı patladığından beri sürekli birilerine muhtaç olmaktan bıkmıştı telefonunu çıkarıp ağabeyini aramamak için kendisini zor tutuyordu. Gözleri dolduğunda bileklerindeki yünlü monta sildi köyde kimseyle Nazım ve Salim kadar samimi değildi diğerlerinden böyle bir şey rica edemezdi burnunu çekerek yürümeye devam etti iyice sinirleri alt üst olmuştu. “Sare” Dalgınlıkla yürürken tanıdık sesle önüne baktı kendisini tutmaya çalıştı çünkü onu görür görmez bastırdığı tüm göz yaşları gözlerini yakmaya başladı. “İyi misin?” Tuna Yüzbaşı kendisine soru soran gözlerle bakıyordu Sare hiçbir tepki vermeden öylece bekledi. “İyiyim” Mırıldandığında başını yere eğerek yürümeye başlamıştı ama Tuna Yüzbaşı önünü kestiğinde başını kaldırıp yüzüne baktı. “Bir şey mi oldu Yüzbaşı?” Soğuk sesiyle yüzüne bakıyordu ama gözlerine bakmıyordu. “Neyin var?” Sare sessiz kaldı elbette ona bundan bahsetmeyecekti merhametini kullanmak istemiyordu kimsenin ona verdiği sözleri dolaylı yoldan tutmasını ya da tutmak zorunda olmasını istemiyordu. “Sare” Yeniden kendisine seslendiğinde Sare gözlerini Tuna Yüzbaşı’ya çevirdi sol gözünden akan bir damla yaş yanaklarına süzüldü anında koluna silerek konuştu. “Bir şey yok iyiyim” Tuna Yüzbaşı etrafına baktı hemen arkasında az ileride askerler vardı tepkilerini kısıtlı kullanıyordu. “Niye ağlıyorsun?” Sare yutkunarak konuştu. “Ağlamıyorum” Yeniden kısık sesle konuştu Tuna Yüzbaşı sıkıntılı bir nefes vererek Sare'ye bakıyordu. “Sare, anlat ne oldu?” Sare gözlerini yeniden Tuna Yüzbaşı’ya çevirdi. “Kendim hallederim” Sare hiçbir şey söylemek istemiyordu yeniden ona yük olmak istememişti yanından geçip gidecekken kolunu tuttu Sare gözlerini yeniden Tuna Yüzbaşı’ya çevirdi. “Ne olduğunu sordum Sare, biri bir şey mi dedi canını mı sıktı?” Kolunu kurtarmaya çalışarak konuşmaya başladı ama kendisini tutamamıştı sinirden ağlamaktan nefret ediyordu. “Bir şey yok seni ilgilendirmiyor kolumu bırakır mısın?” Tuna Yüzbaşı Sare’nin yüzüne dikkatle baktı gözlerinin içine bakıyordu öyle yoğun baktı ki Sare'nin gözlerindeki tüm kirpiklerin sayısı bilecek kadardı. “Bir daha sormayacağım Sare, söyle ne olduğunu?” Sare sabrının sonuna gelmişti kendisine mesafeli davranan Tuna Yüzbaşı’nın şimdi soru sorması ve onunla ilgileniyor olması sinirlerini bozmuştu. “Bunu söylemekten nefret ediyorum ama arabam patlatıldığı için merkeze gidemiyorum, muhtarın evine gittim saat 10’da merkeze gitmiş onu kaçırdım, beni merkeze götürür müsün lütfen çünkü kaç gündür merkeze gidemediğim için alışveriş yapamadım ve gerçekten çok açım” Sare kendisini tutamadan ağlamaya başladı, bu köyde yalnızdı ve güvendiği tek kişinin ona mesafeli olması canını yakıyordu ona her ne kadar kızgın ya da kırgın olsa da yine ona söylemişti çünkü başka kimseye onun kadar yakınlık duymuyordu ve aç kalmaktan artık midesi bulanıyordu, mide bulantısından nefret ettiği kadar hiçbir şeyden nefret etmemişti ona hatırlattığı şeylerden nefret ediyordu ağlaması istemsiz daha da şiddetlenince Tuna Yüzbaşı'nın endişesi de artmıştı. “Bunu niye defalarca sormadan ilk sorduğumda söylemiyorsun, hadi gidelim” Tuna Yüzbaşı kolundaki ellerini bırakmadan ama aynı zamanda onu incitmeden kendisiyle arabaya yönlendirdi. “Merkezde işin olduğu bir gün gideriz şimdi zahmet etme” Tuna Yüzbaşı kapıyı açıp ters ters Sare’ye baktı ama uzanıp göz yaşlarını silmemek için zor duruyordu. “Sorun yok arabaya biner misin?” Sare durgun bir ifadeyle bakmıştı. “Yük olmak istemiyorum.” Tuna Yüzbaşı gergin yüz ifadesiyle Sare'yi izlerken Sare gözlerini kaçırıyordu ardından yeniden konuştu. “50 kilo bile yoksun ne yükü, bin Allah aşkına” Sare şaşkınlıkla ona baktı ardından Tuna Yüzbaşı Sare'yi arabaya doğru hareketlendirince arabaya binmek zorunda kalmıştı koltuk aşırı dikti ilk oturduğunda koltuğa şaşkınlıkla baktı. BÖLÜM SONU |
0% |