@sidelyacicegi
|
MERHABALAR BİR ŞEYLERDEN SÖZ SÖZ EDECEĞİM HİKAYENİN NASIL GİTTİĞİNİ SİZE SORMAK İSTİYORUM SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? BU BÖLÜMDE HEM GÜLÜP HEM DE ÜZÜLECEĞİNİZE GARANTİ VEREBİLİRİM AÇIKÇASI AREN VE DOKTOR ÖNDER'İN KONUŞTUĞU SAHNELERDE YAŞAMIŞ GİBİ YAZDIĞIMDAN YAZARKEN ETKİLENDİĞİM BÖLÜMLERDEN BİRİYDİ BU HİKAYENİN BASİT BİR ASKERİ KURGU OLMAYACAĞINI SÖYLEMİŞTİM AÇIKÇASI BELİRTMEM GEREKİRSE PSİKOLOJİK GİZEM GERİLİM VE ASKERİ KURGUSU DEMEK DAHA MANTIKLI OLUR SANIRIM NE AŞKI ÖN PLANDA TUTACAĞIM, NE DE ASKERİ KISMINI, NE DE PSİKOLOJİK KISMINI, HEPSİ DOZUNDA VE KARARINDA OLACAK BELKİ DE AKLINIZA TAKILAN BİR SÜRÜ DETAY VAR. BU DETAYLARI ŞİMDİ ÖĞRENMENİZİ İSTEMEDİĞİM İÇİN ÜSTÜ KAPALI ANLATIYORUM ÇÜNKÜ SİZİNDE BAZI ŞEYLERİ TUNA ve SARE İLE AYNI ANDA ÖĞRENİP ŞOK İÇİNDE EKRANA BAKMANIZI İSTİYORUM YANİ ŞUAN KURGUDA TAŞLAR YERİNE OTURMUŞ DEĞİL YENİ YENİ OTURACAK OLMASINDAN BAHSEDİYORUM. BU YÜZDEN ARALARINDA BİR AŞK VARSA DA İKİSİNİNDE ÖZELLİKLE DE TUNA TARAFINDAN OLDUKÇA ÇELİŞKİLİ OLACAĞINI SÖYLEYEBİLİRİM AMA ÇOK GÜZEL İŞLENMİŞ VE İNCE İNCE YAZILMIŞ BİR AŞK YAZACAĞIM ÇÜNKÜ KARAKTERLERİMİN RUHUNU HİSSETMEYİ SEVİYORUM KEYİFLE OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. TUNA VE SARE DIŞINDA BAŞKA HANGİ KARAKTERİ SEVDİNİZ? 🫶🏻🫀🥰
“Merhaba Önder abi nasılsın?” Aren şirketinde kendi ofisindeydi masasının üstündeki bilgisiyarla Doktor Önder ile görüntülü konuşma yapacaktı ekran açıldığında gülümseyerek konuşmaya başladı.
“İyiyim Aren, seni en son gördüğüme nazaran iyi görünüyorsun ama zayıflamışsın” Doktor Önder babacan bir tavırla Aren’e gülümsüyordu.
“Kusura bakma yanına gelecek vaktim olmadı işlerle ilgili şehir dışına çıkmak zorunda kaldım.” Doktor Önder anlayışla başını salladı.
“Sorun değil Aren, seni anlıyorum işin çok” Aren endişeyle alelacele gülümseyerek konuşmaya devam etti.
“Sare’nin durumu hakkında bilgi alacaktım abi iyiye gidiyor mu?” Doktor Önder düşünceli bir şekilde çenesindeki sakallarını ovaladı ardından Aren’e baktı.
“Açıkçası şuan da iyiye gidiyor diyebilirim ama ilerisi için kesin konuşamıyorum, kişilikleriyle konuşmayı denedim ama henüz ortaya çıkmadılar açıkçası onları neyin tetiklediğini bulduğumu düşünüyorum.” Aren kuşkuyla ekrana baktı ellerinin içi terliyordu.
“Bana da bilgi verebilir misin neyle başa çıkmak zorunda olduğumu bilirsem önlemimi erkenden almış olurum.” Doktor Önder yeniden anlayışla gülümseyerek konuşmaya devam etti.
“Şöyle söylemeliyim ki Sare’nin yeniden kişiliklerinin ortaya çıkmasının başlıca nedeni bu kaçırılma olayı, biliyorsun ki Sare’nin toplamda tamı tamına 7 kişiliği var ve kendisinin de bildiği iki kişiliğinden birisi korkularından diğeri öfkesinden ve acılarından besleniyor, diğerlerini tanımaması onların hiç çıkmadığı anlamına gelmiyor, yani demek istediğim 16 yaşında atlattığını sandığı hastalığı korkarım ki yeniden nüksediyor olabilir.” Aren ellerini alnına dayadı gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı bundan korkuyordu.
“Peki bunu yeniden atlatabilir mi yani bunu önlemenin daha güçlü yolları yok mu yine kliniğe yatmak zorunda kalacak mı?” Aren bunun cevabının hayır olmasını diledi çünkü ona söz vermişti onu bir kez daha oraya yatırmayacaktı eğer bu gerçekleşirse ona olan sevgisini kaybedeceğini düşünüyordu.
“Aren seninle açıkça konuşacağım sana gereksiz bir umut vermek istemiyorum o yüzden doğru neyse onu söyleyeceğim, Sirel’i gördüm ekranda benimle konuşurken bakışını, sinirini, öfkesini hissettim benden ölesiye nefret ediyor bu önemli değil ama bir şey var ki eskiden olduğu gibi Sirel 16 yaşındaki küçük kız çocuğu gibi değil yani Sare nasıl büyüdüyse kişilikleri de onunla birlikte büyüdü yani artık hiçbiri toy bir çocuk değil.” Aren içine düşen sıkıntıyla dikkatle Doktoru dinledi cevap vermedi ve devam etmesini bekledi.
“Şöyle söyleyeyim Sirel artık sadece bir çocuğun öfkesine ve acısına sahip değil artık o da Sare gibi bir yetişkin bu yüzden hissettiği öfke, acı, kırgınlık, kızgınlık ve hayal kırıklıkları daha büyük, eskisinden daha güçlü ve tehlikeli yani eğer ortaya tamamen çıkarsa bu büyük ölçüde bir tahribata neden olacaktır özellikle de çevresine karşı onu öfkelendiren her şeye karşı.” Aren korkuyla yutkundu ve konuşmaya başladı.
“Sare’ye zarar verir mi en son çıktığında ölmekten söz etmişti.” Doktor Önder derin bir nefes alarak yeniden konuştu.
“Sare’ye zarar vereceğini düşünmüyorum ona çok kızgın ama aynı zamanda ona değer veriyor onun onurunu her şeye rağmen üstün tutuyor, ben aslında çevresindekilere zarar vereceğini düşünüyorum.” Aren kaşlarını çatmıştı.
“Nasıl yani, peki ya diğer kişilikleri onların ne yapabildiğini henüz bilmiyoruz.” Doktor Önder yeniden konuştu.
“Aslında ben biliyorum ama hasta ve doktor gizliliği açısından bundan sana söz etmedim kişiliklerinin hepsiyle tanıştım ama şuanda bu gizliliği ihlal edip sana söylemek istiyorum en azından önlemi nasıl alacağın konusunda sana yardımcı olmak için” Aren heyecanla ve sabırsızlıkla başını salladı.
“Çok teşekkür ederim” Doktor anlayışla gülümseyip yeniden konuştu.
“Sare’nin Sirel ve Lia’dan sonraki diğer kişiliklerinden birisi 5 yaşında küçük bir kız çocuğu o en zararsız olanı ve onun tek derdi oyuncaklarıyla oynayıp odasını dağıtmak, onun çocukluğuna duyduğu özleminden dolayı ortaya çıktığını düşünüyorum, diğeri ise gay bir erkek çocuğu muhtemelen 13-15 yaşlarında onun gay olmasının sebebinin o yaşlarda cinsiyet ayrımını yapamadığı için ortaya çıkardığı kişiliği olduğunu düşünüyorum senden dolayı ne demek istediğimi anladın, her neyse diğer ikisi de Sare’nin öğrencilik yıllarında ortaya çıkmış, biri aşırı derecede çalışkan bir öğrenci, Sare’nin yks sürecini hatırlıyor musun başka bir şehirde istediği bölümü okuyup buradan uzaklaşmak için çok çalıştı hatta derece bile yaptı bu kişiliğinin o zamanlar ortaya çıktığını düşünüyorum, diğeri ise tembel bir öğrenci bu kişiliği de muhtemelen üniversiteyi kazandıktan sonra ortaya çıktı çünkü o kadar çok ders çalışmıştı ki kendisine hiçbir konuda vakit ayıramadı bu yüzden hedefine ulaştığı için üniversitede biraz tembellik yapmak istedi bu kişiliğininde bu zamanda ortaya çıktığını düşünüyorum.” Doktor derin bir nefes alıp dinlendikten sonra yeniden söz aldı.
“Sirel ve Lia gibi onları tanımamasının nedeni ise 5 yaşında küçük bir kız çocuğunun ona zararı olmaması odayı kendisinin dağıttığını düşünmesi, gay olan zaten çok fazla dışarıya çıkmıyor çıktığında da uzun süre kalmıyor o yüzden onu tanıma fırsatı olmadı, diğer iki öğrenci kişiliğe gelecek olursak zaten Sare ders çalışmayı hem çok sevip hem de sevmeyip tembellik yapmayı sevdiği için bunları kişilik olarak değilde sadece kendisinin yaptığını düşündüğü için onları da tanımıyor.” Aren, Sirel’den ziyade Lia’yı seviyordu Lia, Sare’ye en çok benzeyen kişiliklerinden biriydi diğer kişiliklerini ise şaşkınlıkla dinledi ama aynı zamanda zararsız oldukları için sevinmişti.
“Bu anlattıklarına şaşırdım tehlikeli olmadıklarına da sevindim, az önce Sirel’in çevresine zarar verebileceğini söylemiştin nasıl bir zarar bu, Sare’ye zarar vermeyeceğinden nasıl bu kadar eminsin?” Doktor yeniden nefeslenerek konuşmaya başladı.
“Yıllardır baskılanan bir kişilikten bahsediyoruz Aren, yıllar sonra kavuştuğu bedeni öldürmek istemeyecektir ama çevresine zarar verebileceği konusuna gelirsek, Sare’nin duygu değişimleri Sirel’in ortaya çıkmasına neden olabilir yani hissedeceği büyük bir öfke, acı, kızgınlık, kırgınlık ya da hayal kırıklığı Sirel’i besleyebilir ve bunu yapan her kimse ona öldürücü zararlar verebilir.” Aren derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
“Yani bu kaçırıldığında korktuğu için Lia’nın ortaya çıkması ve öfkelendiği için Sirel’in ortaya çıkması gibi” Doktor başını sallamıştı ve yeniden konuşmaya başladı.
“Bana Tuna adında bir Yüzbaşı’dan bahsetmiştin genelde Sare sakinleşmek için seni yanında istediğini ama hastane de Tuna Yüzbaşı’nın yanında sakinleştiğini ve seni istemediğini söyledin yanlış hatırlamıyorum değil mi?” Aren başını salladı ama bunu neden söylediğini anlamamıştı.
“Evet küçüklüğünden beri geçirdiği krizlerde hep beni yanında istiyordu ve güvendiği kişinin ben olduğumu söylüyordu, açıkçası Sirel benden nefret etsede o da bana güveniyor.” Doktor Önder anlayışla, düşünceli ve biraz da endişeyle başını salladı Aren’in içine kuşku düşmüştü.
“Sanırım Sare ona bağlandı ve ilk defa sen dışında kendisini güvende hissettiği biri var, korkarım ki bağlanan kişi Sare olsun.” Doktor başını olumsuz anlamda sallayıp endişeyle Aren’e bakınca Aren yutkunarak nedenini merak ettiği soruyu sordu.
“Ne demek istediğini anlamadım?” Doktor yeniden konuştu.
“Şöyle söyleyeyim eğer Tuna Yüzbaşı’ya bağlanan Sare değilse ve kişiliklerinden biriyse özellikle de Sirel ise bu sıkıntılı bir durum olacaktır.” Aren endişeyle bir nefes verip yeniden konuştu.
“Nasıl, bu mümkün olabilir mi?” Doktor başını salladı.
“Elbette bazen kişilikler bedenin gerçek sahibinden habersiz birilerine aşık olabiliyor ya da haddinden fazla bağlanabiliyor, Yüzbaşı’ya bağlanan ya da her ne hissediyorsa hissettiği şeyin sahibi umarım Sare’dir.” Aren sustu ve devam etmesi için bekledi.
“Demek istediğim şey ona bağlanan kişi Sirel ise Sare’nin hissedeceği herhangi bir üzüntü, öfke, acı, kırgınlık, kızgınlık ve hayal kırıklığı Sirel’i tetikler, ortaya çıkmasına neden olur ve duyduğu tüm öfkeyi Yüzbaşı’ya yöneltir belki de ona zarar verebilir ileriye giderse onu öldürmek isteyebilir.” Aren sıkıntıyla ellerini saçlarından geçirdi.
“Yani Yüzbaşı diyelim ki Sare’ye bağlanmadı ya da Sare’ye karşı bir şey hissetmiyor yine de Sirel ortaya çıkar mı?” Doktor başını salladı ve konuştu.
“Emin değilim ama bu olabilir, üzülen ve acıyı çeken Sirel olarak bakacak olursak artık yetişkin ve aşk acısı çeken Sirel’in neler yapabileceğini kestiremiyorum.” Aren sıkıntıyla yeniden bir nefes verip konuştu.
“Tamam ama bu mümkün değil yani zamanında Selim onu aldattığında ve ayrılıklarında Sare’yi hiç perişan halde görmedim ya da herhangi bir tehlikeli yanına rastlamadım gayet normaldi.” Selim’in adını söylerken tiksintiyle yüzünü buruşturmuştu.
“Yeniden gizliliği ihlal edip bana Sare’nin seanlarda dediği şeyden bahsedeceğim, Sare ile yaptığım bir seansta Selim’in onu aldattığını ve ayrıldıklarını ama nedense üzülmek istese bile üzülemediğini ya da ağlamaya kendisini zorlasa bile ağlayamadığını sanki hiçbir şey olmamış gibi hissettiğinden bahsetti, bence kardeşin ona aşık değildi ya da senin düşündüğün gibi sevmiyordu ya da bağlanmamıştı Aren” Aren kuşkuyla ekrana baktı.
“Belki de ona zararsız olan kişiliklerinden biri ilgi duyuyordu bu da Sare’ye çok zarar vermemişti bu olabilir mi? Doktor Önder düşünceli bir şekilde başını salladı.
“Olabilir, bunu bende düşündüm ama bu bir ihtimal böyle olduğunu kabul edemeyiz, dediğim gibi umarım Yüzbaşı’ya gerçekten bağlanan ya da her ne hissediyorsa onu hisseden kişi Sare olmasını umuyorum çünkü biz erkekleri biliyorsun bazen kadınlara karşı kırıcı olabiliyoruz umarım Yüzbaşı onu incitecek bir şey yapmaz.” Aren başını anında iki yana salladı.
“Yapmaz, yapması gereken bir şey olursa da incitmeden yapar.” Doktor Önder şaşkınlıkla baktı.
“Sen onu eskiden de tanıyor muydun yani onunla yeni tanışmış gibi konuşmadın, sanki onu iyi tanıyormuş gibisin?” Aren yutkunarak cevapladı.
“Ahh, hayır Önder abi onunla hastanede tanıştım ama iyi biri olduğunu varsayıyorum.” Doktor dudaklarını yukarıya kaldırarak düşünüyormuş gibi yaptı.
“O zaman umalım da Tuna Yüzbaşı’ya bağlanan ve aşık olan Sare olsun yoksa işler istediğimiz gibi gitmez.” Aren istemsiz gerildi.
“Neden aşık olsun, olmaz niye olsun yani uzak durmasını söyleyebilirim eğer bu sıkıntı çıkaracaksa” Doktor başını iki yana sallayarak ciddileşti.
“Bunu yapma, yaparsan onu duygusal bir buhrana sokabilirsin, Yüzbaşı’nın gelmesini beklediğini söyledin onu 1.5 ay beklemiş olan Sare’den söz ediyoruz bunu kişiliklerinin mi ya da Sare’nin mi önemsediğini bilemeyiz şuan da kişilikleri tetiklemesek iyi olur, Sirel konusunda araştırmalarım devam ediyor Sare ile aynı hastalığa sahip olan hastalarımı da inceledim hepsinin dosyasına teker teker baktım.” Aren soru soran gözlerle dinledi.
“Sonuç ne oldu?” Doktor yeniden konuştu.
“Açıkçası bazı hastalarımın kişiliklerinin kendisinin sevdiği ama onu sevmeyen insanları öldürmek adına güçlü bir dürtüye sahip olduğunu gözlemedim yani kişilikleri sevip bağlandıkları kişileri seviyor ama onların kendisini sevmediklerini düşündükleri zaman onları öldürüyorlar, ama aynı şeyi Sirel için söyleyemem Sirel önemsediği insanlara zarar vermiyor kendisini sevmese bile, sadece ona acı çektirenlerden nefret ediyor açıkçası Sare bazı hastalarıma nazaran oldukça güçlü bir kız kendisiyle ve içindeki kişilikleriyle savaşıyor, bunu yapmayıp tamamen onlara teslim olan çok hasta tanıyorum çoğu kendisini öldürdü.” Aren yutkunarak Doktora baktı.
“Yüzbaşı ona iyi geliyorsa bu güzel bir şey aslında, çünkü başka birini kabul edebileceğini gösteriyor yani güven duygusunu keşfetmeye başlıyor, çoğu hastam insanlara güvenemediği için kendilerine zarar vereceğini düşündüğünden ya kendisini öldürdü ya da çevresindeki tanıdık ya da tanımadık herkesi” Aren başını sallamıştı endişeyle dinliyordu.
“Sen müdahale etme ara sıra ziyaret et, kardeşinle eskisi gibi dertleş ve aralarındaki iletişimi gözlemleyip beni haberdar et hatta en kısa zamanda onu ziyaret etmeni istiyorum.” Aren başını sallayarak konuştu.
“Bunu işlerimi yoluna koyduktan sonra en kısa zamanda düşünüyorum sadece biraz zamana ihtiyacım var yardımcı olduğun için teşekkür ederim Önder abi” Doktor Önder anlayışla gülümsedi.
“Rica ederim Aren seninle konuşmak güzeldi şimdi kapatmak zorundayım hastalarımı ziyaret etmem gerek.” Aren gülümseyerek başını salladı ve ekran bir süre sonra kapandı.
SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN
“Daha önce burada kimse oturmadı mı koltuk aşırı dik, nasıl rahat ettiğini merak ettim doğrusu” Koltuk o kadar dikti ki bir an belim sopa yutmuşum gibi olmuştu elimi koltuğun yan tarafına götürüp hafifçe arkaya iterek konuştuğumda Tuna Yüzbaşı arabayı çalıştırıp ilerledi ve belli belirsiz gülümseyerek yola baktı.
“Daha önce kimse oraya oturmadı, bende açıkçası orayı kullanmadığım için dik olup olmamasını önemsemedim.” Şaşkınlıkla ona baktım Timinden birileri de mi arabasına binmemişti ya da bir kız, istemsizce merak etmiştim.
“Timinden kimse binmedi mi?” Tuna Yüzbaşı başını bana çevirerek gözlerime baktı yutkunarak gözlerimi yola çevirdim.
“Hemen hemen hepsinin kendi arabası var” Kuşkuyla ona yeniden baktım yola bakıyordu.
“Yani herhangi biri binmedi.” Ne demek istediğimi anlamak ister gibi belli belirsiz sırıttı belki de çoktan anlamıştı.
“Hayır senden başka bir kadın binmedi Sare, eğer bunu merak ediyorsan.” Hızla başımı iki yana salladım ve hemen inkar ettim.
“Hayır ne münasebet neden merak edeyim, Timini sordum ben” Tuna Yüzbaşı sırıtarak yola baktığında bana inanmadığı her halinden belliydi yüzümü cama çevirerek suratımı astım utanmıştım.
“Daha ne zamana kadar bu sesi dinleyeceğiz?”Anlamsız bakışlarımı ona çevirdim gözleriyle beni işaret etti neyden bahsettiğini anlamamıştım.
“Hangi sesi?” Tuna Yüzbaşı gülmüştü evet basbaya gülüyordu.
“Kemerini diyorum ne zaman takacaksın?” Kemerimi takmadığım için çıkan sesten bahsediyordu hatırlayarak kemeri çekmeye çalıştım.
“Ben dizilerdeki kemer sahnelerine çok gülüyorum biliyor musun başraldeki kızları saf saf yazıyorlar, bir kemeri bile takamıyorlar sonra başrol erkek gelip yakınlaşarak kemeri takıyor falan sonra göz göze gelip romatik dakikalar yaşıyorlar çok komik değil mi bir kemeri de takamıyorsan yani bunun nesi romantiklik?” Cümlemi bitirir bitirmez kemeri sertçe çekmeye çalıştım ama bir anlık gelmemişti sözlerimi yutmamak için yutkundum Tuna Yüzbaşı ise bana bakarak kahkaha atmıştı.
“Ne gülüyorsunuz Yüzbaşı bey, Allah Allah” Tuna Yüzbaşı gülüşünü kesmeye çalışarak konuştu.
“İstersen yardım edebilirim.” Utançtan kafamı camlara vurmama az kalmıştı.
“Gerek yok ben yapabilirim, bak az kaldı şunu şuraya taktığım zaman bitecek” Güçlükle kemeri yerine taktığımda derin bir nefes alarak yola baktım Tuna Yüzbaşı ise dudaklarını birbirine bastırıyordu.
“Kaç yaşındasın” Bir süre daha yolu izleyerek giderken merkezin ne kadar uzakta olduğunu bir kez daha hatırladım üstelik kar yüzünden yavaş sürüyordu sıkıldığım için aklıma gelen ilk soruyu sordum.
“29” Benden 5 yaş büyüktü zaten büyük duruyordu tam yaşını gösterdiğini söyleyebilirdim.
“Hangi ay da doğdun?” Tuna Yüzbaşı bana bakıp yola bakmaya devam etti.
“15 kasım 1995” Dudaklarımı birbirine bastırdım Akrep burcuydu ve doğum günü geçmişti.
“Doğum günün geçeli bir kaç hafta olmuş geçmiş doğum günün kutlu olsun, Akrep burcusun yani?” Doğum gününde dağdaydı o günü nasıl geçirdiğini istemsiz merak etmiştim muhtemelen terorist avlıyordu Tuna Yüzbaşı bana baktığında gözlerimi telefonuma çevirip google’ye girdim.
“Teşekkür ederim ama çokta önemsediğim söylenmez” Gözlerini yüzüne diktim ama o yola bakmaya devam etti.
“Bende önemsemiyorum” Dedikten sonra bana yine o yoğun bakışlarından yolladı.
“Burcunun özelliklerini biliyor musun?” Tuna Yüzbaşı başını iki yana sallayıp konuştu.
“Burçlarla Ahmet ilgilenir bakmak için pek vaktim olmadı.” Google’den özelliklerini okurken sadece başımı sallamıştım.
“Akrep burcu erkeği; yoğun, tutkulu, duygusal, gizli, cinsel, şehvetli, derin, intikamcı, ihtiyatlı, sadık, gölgeli özelliklere sahipmiş, Akrep erkeklerinin biraz olumsuz bir itibarı olduğundan ilk başta temkinli görünebilirmiş ancak güvenini kazandıktan sonra, onun tamamen farklı bir yanını görüyormuşuz, Sadık, tutkulu, yaratıcı ve şaşırtıcı derecede romantik oluyormuşsun ve Akrep erkekleri cinsel hayatına düşkünmüş, Tutku ararlar yoğun duygular arasında kaybolmak isterler. Akrep erkeğinin güçlü sezgileri varmış, Bunun sayesinde partnerinin ne zaman kötü bir ruh halinde olduğu hemen anlarmış.” Akrep burcunun özelliklerini okurken bazı yerlerinde utançtan dudaklarımı birbirine bastırıp duruyordum yanaklarım yanıyordu.
Tuna Yüzbaşı ise kısık gözlerle bana bakıyordu ondan gözlerimi her kaçırdığımda gülerek yola bakıyordu yutkunarak ona baktım duyduklarını kafasında tartıp kendisiyle eşleştiriyor gibiydi dudaklarını büzüp başını salladı.
“Doğrudur” Suratımı asarak ona baktım.
“Ne doğrudur?” Yutkunamamıştım cinsel hayatına düşkün demekte ne oluyordu?
“Yani anlattıkların özelliklerimden biriymiş ya ona dedim” Kaşlarımı çatıp ona baktım.
“Hepsi mi doğru yani düşkün müsün?” Tuna Yüzbaşı sorduğum soruyla yüksek sesli güldüğünde utançla kafamı cama vurmamak için hatta kapıyı açıp atlamamak için zor tuttum.
“Yani sen şimdi onca kelimeden sadece ona mı takıldın?” Neye takılacaktım ki ya da ben mi fesat düşünmüştüm.
“Yok takılmadım her neyse” Geçiştirmek istesem de yanaklarım alev alev yanıyordu İmre olsa ömür boyu benimle dalga geçerdi.
“Neyse Akrep burcunun ve Aslan burcunun uyumuna bakaca…..” İçimden söylemem gereken şeyi dışımda söylediğimde dehşetle önce ona baktım sonra sessiz kaldım ve en sonunda telefonuma bakıp kapadım sonra bana şaşkınlıkla bakan Tuna Yüzbaşı’ya açıklama yapmak için kelimelerimi toparladım.
“Ben, şey yanlış anlama, o anlamda değil yani şey için, şey anlamında, şey yapmak için yani şey” Çokta kelimelerimi toparlayabildiğim söylenemezdi Tuna Yüzbaşı güldüğünde daha da rezil olmuştum ben gerçekten şuan burada oyuk açılsa da içeriye atlasam diye düşünürken Tuna Yüzbaşı şaşkın ifadesini çoktan bozmuş gülüyordu beyefendinin keyfi pek yerindeydi.
“Niye gülüyorsun yanlış anlama o anlamda değil yani” Sözümü keserek bana baktı.
“Yanlış anlayacağım anlam nedir?” Gülerek sorduğunda yutkunmaya çalıştım.
“Şey, neyse ne yoruldum açıklama yapmaktan konuşmayacağım, dolaylı yoldan seni rahatsız etmek istemem.” Tuna Yüzbaşı kendisini sözüyle vurduğumu anlayıp kendini toparladı.
“O gün onu söylemek istememiştim.” Yüzüne bakmamıştım cama döndüm aniden o günü hatırladığımda modum düşmüştü. Telefon sesi duyduğumda ona doğru baktım telefonu açıp kulağına götürdü.
“Efendim?” Soru sorar gibi cevaplamıştı.
“Merkeze gidiyorum” Sesi istemsizce gerilmişti açıkçası kiminle konuştuğunu merak etmiştim.
“İşim var o yüzden gidiyorum bir sorun mu var sesin gergin?” Karşıdaki kişi her ne dediyse önce kaşlarını çattı sonra ifadesizliğine devam ettimişti tamamen ilgimi oradan çekerek kemere odakladım, kemer çok sıktığı için çıkartıp yeniden takmak istedim ama elimden kayıp yerine doğru hızla çekildi ve ses çıkarttı sanki benim arabada olduğumu unutmuş gibi hayretle bana baktı bende yutkunarak başımı kemere çevirdim.
“Ses mi?” Şaşkınlıkla sordu.
“Yalnız değilim daha sonra konuşalım müsait zamanda” Gerginlikten çatlayacak gibiydi niye bu kadar gerildi anlamamıştım.
“Evet yanımda biri var” ‘Biri’, benden sadece biri olarak bahsetmişti ben sadece biri’ydim, buna biraz alınmıştım nedenini bilmiyordum ismimi söyleyebilirdi kim olduğumdan bahsedebilirdi sadece Öğretmen hanım var da diyebilirdi bilmiyorum ya da ben abartmıştım ama ‘biri’ demesi neden zoruma gitti bilmiyorum istemsizce alındım niye alındığımı çözemedim, sinirlenmiştim ama sinirlenen ben değilmişim gibiydi bu daha çok Sirel’i sinirlendirmişti.
“Biz insanların hayatlarında sadece ‘biri’ olabiliriz Sare, ne bekliyordun gerçekten bizi seveceğini mi üstelik bizi en çok sevmesi gereken kişi bizi yanlış sevmişken?” Kulaklarımda duyduğum sesle yutkunamadım boğuluyormuşum gibi ellerimi boğazıma götürdüm nefes almaya çalışıyordum bu ses Sirel’e aitti vücudum korkudan titremeye başladığında arabanın kapısının kulpunu tuttum kesik kesik nefesler alıyordum.
“Sare?” Ona bakmamıştım beni şimdi bu halde göremezdi hayır Sirel ile karşılaşmamalıydı.
“İyi misin ne oluyor?” Ellerim boğazımda nefes alamıyordum istemsizce ona yalvaran gözlerle baktım.
“Lütfen arabayı durdurur musun ben nefes alamıyorum?” Tuna Yüzbaşı aniden sağa çekip durduğunda hızla kapıyı açıp kendimi dışarıya attım soğuk hava ciğerimi delip gelmişti kar yüzünden ayaklarım kayıp duruyordu dengemi sağlayamadım.
“Lütfen, beni rahat bırak lütfen” Kendimi o kadar çok sıkıyordum ki soğuktan mı yoksa gerginlikten mi bu kadar titrediğimi bilmiyordum arkamda hareketlilik hissedince konuşmayı bıraktım.
“Sare iyi misin?” Beni bu halde görmemeliydi bana acıyarak bakmasını istemiyordum.
“Sare” Kar’da diz çökmüştüm diz kapaklarım ıslanmıştı yanıma çöktü saçlarımı eliyle kulaklarımın arasına sıkıştırdı.
“Benim midem bulandı da araba tuttu sanırım” Yalan söylemiştim ama sanki bana ne olduğunu anlıyor gibi bakıyordu yutkunamadım ağlamamak için kendimi tutuyordum.
“Açıklama yapmak zorunda değilsin, sadece şuan da iyi olup olmadığını merak ediyorum.” Ellerimi boğazımdan çektim nefesim düzene giriyordu.
“Ben özür dilerim” Hareketlenerek ayağa kalktım ne diyeceğimi bilemiyordum.
“Ne için?” Yüzümün her yerine dikkatle baktı gözlerimdeki kirpiklerin sayısını bildiğine emin gibiydim.
“Araba tuttu ya, inmek zorunda kaldığım için beklettim seni de belki bir işin vardır.” Sorgulamadı sanki yalan olduğunu bilsede öyle olmasına inanmak istiyordu.
“Sorun yok iyiysen gidelim mi yoksa kalıp biraz daha hava almak ister misin?” Başımı salladım nefesim biraz daha düzene girene kadar bekleyecektim.
“Özür dilerim biraz daha hava alabilir miyim?” Başını salladığında yanından geçip arabaya yaslandım kollarımı göğsümde kavuşturduğumda karla kaplı tarlayı izledim.
“Gergin gibisin?” Soruma gülümsedi yanıma gelip arabaya yaslanım benim gibi kollarını göğsünde kavuşturdu.
“Ben hep gerginimdir.” Ona bakıp gülümsedim sonra gözlerimi kaçırdım.
“Hep bunu yapıyorsun” Anlamsız bakışlarımı ona çevirdim.
“Neyi?” Yeniden ona bakıp gözlerimi kaçırdım.
“İşte bunu, bana bakıp sonra utanıp gözlerini kaçırıyorsun” İşaret parmağını yüzüme yaklaştırıp güldüğünde daha çok utandım yerin dibi olsa da girsem diye beklerken oyuk bulmayı hayal ettim.
“Özür dilerim Sare, o gün niyetim seni incitmek değildi.” Başımı çevirip ona baktım bana bakıyordu utanıp yine başka yere bakınca yeniden gülmeye başladı.
“Ama kırdın” Bu kadar açık sözlü oluşum onu şaşırtmıştı.
“Biliyorum ama kötü bir niyetimin olmadığını bil” Beni sorgulamamıştı bende onu sorgulamayacaktım çoktan affetmiştim ama bunu ona söylemeyecektim.
“Anladım öyle olsun ne diyeyim” Suratımı asıp tarlaya baktım bana baktığını hissediyordum o bana bakarken yerimde duramadım ona bakmamak için kendimi zor tutuyordum sonra yeniden yüksek sesli gülüşünü işittiğimde şok içinde ona baktım.
“Ne gülüyorsun, genelde sürekli böyle güler misin?” Şok içinde sorduğum için bu onu daha da keyiflendirdi.
“Nadiren, neyse üşüdün arabaya binelim mi buranın havası şakaya gelmez çarpar adamı” Suratımı asarak ona baktım omuz silkip inat edecektim ama sonradan vazgeçtim yine gözlerimi kaçırınca yeniden güldü. BÖLÜM SONU |
0% |