Yeni Üyelik
24.
Bölüm

U.S 22. BÖLÜM LOJMAN BASKINI

@sidelyacicegi

STOK BÖLÜMLER YAZMAYA BAŞLADIM YANİ ELİMDE ARTIK HAZIR BÖLÜMLERLE AÇIKÇASI YAZARKEN ÇOK HEYECANLIYIM LÜTFEN OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN YENİDEN TEŞEKKÜR EDERİM 🫀🫶🏻

Merkeze geldiğimizde arabayı marketin önünde durdurdu ben kemeri çözüp arabadan ondan önce inmiştim benim arkamdan o da indiğinde hızla markete yöneldim daha fazla onu oyalamak istemiyordum.

 

“Niye acele ediyorsun?” Arkamdan bana yetişmeye çalışan Tuna Yüzbaşı’ya baktım.

 

“Daha fazla seni oyalamak istemiyorum belki işin vardır.” Uzanıp kolumu tuttuğunda kendisine çekmişti.

 

“İşim olsa söylerdim olmadığı için köye gelip duruyorum ya ayrıca köyde de işim yok zaten” Kaşlarımı çatmıştım işi yoksa köyde ne işi vardı beni görmek için mi gelmişti bu mümkün müydü?

 

“Niye geliyorsun o zaman?” Yutkundu pot kırmış gibiydi cevap vermeden market arabasını çekip bana uzattı kendi içinde bir tane almıştı.

 

“Niye cevap vermiyorsun?” Israrla arabamı onun arabasına vurdum bana hayretle baktı.

 

“Ne yapıyorsun Öğretmen hanım?” Yeniden resmiyete bağlamıştı.

 

“Cevap vermemeyi bırakır mısınız Yüzbaşı bey?” Önünde duran makarna paketlerinden birini alıp arabasına koydu sonra bende aynısından kendi arabama koydum.

 

“İyi bende sizinle konuşmuyorum o zaman” Arabamı ileriye doğru sürdüğümde peşimden takip etti.

 

“Sen bana trip mi atıyorsun?” Şaşkınlıkla ona baktım ağzım açık kalmıştı.

 

“Na…nasıl yani anlamadım?” Yeniden güldü Timinin yanında da böyle miydi yoksa olay ben miydim çözemedim.

 

“Ben ihtiyaçlarımı alayım” Hızla arabamı sürdüğümde arkamdan gülüyordu bende duymazdan gelerek arabamı dolduruyordum.

 

“Sare” Biri bana seslendiğinde şok içinde ona baktım.

 

“Siz?” Şaşırmıştım çünkü öğrencilerimden birinin velisiydi ve bana geçen aylarda çok ödev vermemem konusunda uyarıda bulunan benim yaşlarımdaki genç bir adamdı.

 

“Nasılsın, o gün biraz fazla kaba davrandım?” O güne nazaran Türkçe konuşuyordu ama zar zor konuşmuştu bazı harfleri yutuyordu yeni yeni öğrenmiş gibiydi.

 

“Sorun değil, öğrencilerimin velilerinin fikirlerini önemserim ayrıca o güne nazaran baya iyi Türkçeniz var, Türkçe bildiğinizi bilmiyordum.” Adam gülerek cevap verdi karşılık vermiştim gözlerim istemsiz Tuna Yüzbaşı’yı aradı arabanın koluna kollarını yaslamış kaşlarını çatmış çenesi kasılmış gözlerini benimle konuşan kişiye dikmişti sinirli miydi değil miydi ya da ne düşünüyordu pek kestiremedim.

 

“Evet kardeşimden öğrendim, ona öğrettiklerinizi akşam gelip tekrar yapıyor bende bana Türkçe öğretmesini istedim sizinle konuşabilmek için” Adam gülünce ben sadece gülümsemekle yetindim niye benimle konuşmak için Türkçe öğrenmişti ki şaşırarak ona baktım.

 

“Aaa veli toplantıları için iyi olabilir evet” Bir an önce konuşmayı bitirmek istiyordum gözlerim istemsiz Tuna Yüzbaşı’ya kayıp duruyordu bana bakmadan adama bakarak çenesini oynatıyordu başını yana eğmişti.

 

“Ben alışverişe devam edeyim size iyi günler” Gülümseyerek arabamı başka yöne çevirdim ama adam arkamdan gelmeye devam etti.

 

“Burada çalışıyorum eğer bir şeye ihtiyacınız olursa söyleyin getiririm.” Söyleyene kadar üzerinde marketin logosunun olduğu giysiyi farketmemiştim başımı sallayıp gülümsedim ardından çikolataların olduğu raflara ilerledim arkamdan başka bir araba sesi duyduğumda Tuna Yüzbaşı’nın tam yanımda durduğunu gördüm.

 

“Bir şey mi oldu Yüzbaşı?” Şaşkınlıkla ona bakarken o gözlerini benden çekip önce kasaya yönelen adama sonra çikolata rafına ondan sonra da bana bakmıştı bana bakması ne uzun sürdü aylar geçmişti sanki.

 

“Buraya alışverişe mi geldiniz sohbet etmeye mi Öğretmen hanım acele edin işim var” Buz gibi sesiyle bana bakarken suratımı astım az önce işinin olmadığından bahsetmişti şimdi niye işi olduğunu söylemişti?

 

“Kusura bakma hemen acele ediyorum” Rafa dönüp istediğim çikolataları hızla arabama yerleştirdim ardından kolumdan tutulduğunda şaşkınlık önüme döndüm.

 

“Bir şey yok Sare, devam et acele etme” Gerçekten şaşkınlıkla ona baktım bu adam benimle dalga mı geçiyordu ya da ben az önceki sözlerini hayal mi etmiştim.

 

“Gerçekten tuhafsın merak ediyorum dağda teroristlerin aklıyla da oynuyor musunuz?” Yeniden arabanın kulpuna yaslanıp bana baktı bu sefer ki bakışlarında az önceki gibi sertlik yoktu.

 

“Yani senin aklınla mı oynuyorum?” Yutkundum hemen gözlerimi kaçırıp elimi kahve dünyasının fıstıklı çikolatasına götürdüm fiyatı pahalıydı ama mocha ile aşırı iyi gidiyordu neredeyse tüm kutuyu aldım evet gerçekten tüm kutuyu almıştım.

 

“Yakın zamanda komaya girme gibi bir fikrin mi var, ayrıca benimle resmi konuşma” Arkamı dönüp ona baktım gülüyordu tüm dişlerini görebildiğime emindim.

 

“Sorularımdan susarak mı kaçmayı planlıyorsun?” Elimdekileri arabaya koyarak surat astım o da bana 32 diş gülerek bakıyordu.

 

“Ömer Üsteğmeni arayıp Komutanınız sürekli gülüyor mu diye soracağım?” Bir anda kaşları çatıldı yüzü ciddileşti.

 

“Ömer’in numarası mı var sende?” Şaşkınlıkla yeniden baktım yoktu onu lafın gelişi söylemiştim ayrıca nasıl olsun adamı nerede görüp numarasını alacaktım.

 

“Yok, nasıl olsun?” Yüzü gevşedi ve başını salladı.

 

“Neyse bana da biraz ayır o çikolatalardan, bu kadar fazla aldığına göre güzel sanırım” Arabamdan 4 tanesini alınca eline vurdum.

 

“Olmaz onlar benim zaafım mocha’yla çok güzel gidiyor.” Çikolataları o çekiyor ben çekiyordum ikimizde verme niyetinde değildik istemeden gülerek ona baktım o da gülmüştü sonra elini gevşeterek çikolataları bana verdi zaten almayacağını biliyordum sonra dayanamayarak iki tanesini ona verdim sonra kahve rafından 4 tane mocha alıp ona uzattım.

 

“Bununla dene yerken mocha’nın içine koy erisin sonra ye çok güzel oluyor.” Gözlerime yine yoğun bakıyordu istemeden kirpiklerimin sayısını sormak istedim.

 

“Deneyeceğim” Ona gülümseyerek bakıp arabamı sürdüm.

YAZARIN KALEMİNDEN

Sare ve Tuna gülerek konuşurken onları köşede kıskançlıkla izleyen adam sinirden köpürüyordu Sare’den gördüğü günden beri hoşlanıyordu şimdi durmuş Tuna Yüzbaşı’yla gülüşmesini seyretmek zoruna gitmişti aralarındaki çekim onu delirtiyordu telefonunu çıkarıp birbirlerine gülerken fotoğraflarını çekti aklındakini yapacaktı köyde tam bir kaos yaratmak istiyordu bu Sare’nin canını yakacak olsa bile umrunda olmamıştı.

 

“Alo Zaho” Birini aramıştı gerginlikle konuştu.

 

“Azer abim hala içeride mi?” Sinirle soluyordu.

 

“Ona söyle onun orada olmasını sağlayan Öğretmen hanımdan intikam alacağı bir şeyi ona vereceğim buna çok sevinecek” Yutkunmuştu her ne kadar Sare’den hoşlansa da Tuna Yüzbaşı’yla yakın olmasından nefret etmişti ve kendisinden kaçar gibi uzaklaşmasına sinirlenmişti şimdi ise onun canını yakmak için elinden geleni yapacaktı.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Alışverişimi bitirdiğimde kasaya doğru ilerledim Tuna Yüzbaşı’yı görememiştim yan tarafa baktığımda rafta yulaf ezmelerine bakıyordu.

 

“Granola’yı bende seviyorum şunu, almayı unutmuştum iyi oldu hatırlattığın” Elimle gösterip Tuna Yüzbaşı’ya baktım yüzüme bakıp gülümsedi hayranlıkla izledim.

 

“Yoğurt ve meyveyle tadı güzel oluyor, yaban mersiniyle denedim ama beğenmedim böğürtlen daha iyi” Şaşkınlıkla bakmama şaşırıp başını ‘ne oldu’ der gibi salladı.

 

“Bende aynısını düşünüyorum denemediğim meyve kalmadı ama böğürtlenle aşırı lezzetli” Güldüğünde 4 paket almıştı bende 4 paket alacaktım ama elime hafifçe vurdu anlamsız bakışlarımı ona yönelttim.

 

“İkimize de aldım, fazlasını almak istiyorsan söyle alayım” Yutkundum bebek gibi gülümsüyordu yani gülüşünü tarif edemiyordum çok sevimliydi.

 

“Olur 2 tane de daha alalım o zaman çünkü ben merkeze her zaman çıkamıyorum o yüzden hepsini bir fazla aldım.” Yüzü düşmüştü nedenini anlamadım.

 

“Ne zaman ihtiyacın olursa söyle gelir alırız.” Başımı sallamıştım başka çarem yoktu en azından şimdilik, telefonu çaldığında iki paket daha alıp arabasına koydu.

 

“Ne var Ömer, boş boş konuşacaksan kapatıyorum” Sahte bir sinirle söylenmişti ama aniden duruşunu dikleştirip yüzünü gerginleştirdi karşıdan gelen sesi az da olsa duyabiliyordum nedense bu gergin yüz hattını sevmemiştim.

 

“Efendim Komutanım, kusura bakmayın ben Ömer” Sözüne devam edemeden karşıyı dinledi.

 

“Sorun değil Tuna, acilen Karargaha dönmelisin” Başını sallayarak yeniden konuştu.

 

“Tamamdır Komutanım” Bir süre sonra telefon kapanacak sandım ama yeniden konuştu.

 

“Ömer ne diye telefonu Albayımın açacağını bana söylemiyorsun?” Sinirle söylendiğinde karşıdan gelen sesle başını sallamıştı.

 

“Kardeşim kusura bakma da, Albayım durun önce ben konuşayım diyemedim adama” Tuna başını sallayarak yeniden konuştu.

 

“İyi geliyorum, Time haber et” Sonra telefonu kapamıştı bana döndüğünde gergin yüz ifadesi hemen silinmişti gülümseyerek bana baktı.

 

“Sanırım gitmek zorundayız işin bitti mi?” Başımı hemen sallayıp arabamı kasaya yönelttim.

                                🪖

Tuna Yüzbaşı köylülerin göremeyeceği bir yerde Sare’yi evine yakın bir konuma bıraktı ve hızla Karargaha dönmüştü bunu yapmasının bir nedeni vardı köylü arasında dedikodu çıkmasını ve bunun da Sare’yi üzmesini istememişti Karargaha döndüğünde Timiyle beraber toplantı odasına ilerdi sandalyelerden birine oturup Albay’ının konuşmasını bekledi.

 

“Adrian Salavos” Albay söze girmişti ekranda 40’lı yaşlarında bir adam belirmişti.

 

“Dün gece itibarıyla mit’ten bir haber geldi, Galata kulesinin önünde bir cafede bekleyen yığınla insanın olduğu bölgede patlama yapılacağı haberini aldık bu patlamayı yönetecek olan kişi Adrian Salavos” Elindeki çubuğu adamın yüzüne doğrultmuştu.

 

“Aldığımız bilgiye göre bu adam Türkiye’ye ırak sınırı üzerinden geçecek ırak’ta bulunan terorist kamplarından birinde olduğunu düşünüyoruz henüz hangi terorist kampında olduğundan emin değiliz ama emin olduğumuz bir şey varsa bu adamın şuan da ırakta olduğu o Türkiye’ye geçmeden onu alıp gelmenizi istiyorum evlatlar” Tuna Yüzbaşı’nın tüm vücudu patlamayı duyduğunda kasılmıştı o tanıdık hissi yeniden vücudunda hissettiğinde gözlerini sıkıca yumup yeniden açtı.

 

“Allahın izniyle alır geliriz Komutanım” Konuşan kişi Ömer Üsteğmen’di.

 

“Evlatlar bu sınır ötesi bir görev olduğu için oraya hava savunmamızı göndermemiz sıkıntı çıkarabilir yani orada köşeye sıkışsanız bile size destek göndermemiz uzun zaman alır aynı zamanda gizli bir görev olduğu için de Türkiye sıkıntıya düşer.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak konuştu.

 

“Türkiye’yi sıkıntıya düşürecek bir şey olmaması için elimizden geleni yaparız Komutanım” Tuna Yüzbaşı konuştuğunda Albay başını salladı buna zaten emindi onları kendisi yetiştirmişti.

 

“Rabbim ayaklarınıza taş değdirmesin evlatlarım” Karasu Timi selam vererek üniformalarını giyecekleri odaya ilerlediler hepsi hızla giyinip silahlarını kuşanmıştı Tuna Yüzbaşı askeri aracı açıp Timinin girmesini bekledi.

 

“Gazamız mübarek olsun” Üstçavuş Mehmet konuştuğunda diğer Timin üyeleri amin demişti.

 

“Tuna Yüzbaşım yüzünüze renk gelmiş” Ömer Üsteğmen yine sırıtarak Tuna Yüzbaşı’ya baktı.

 

“Ömer sen bir an olsun susmaz mısın Kardeşim?” Ömer Üsteğmen gülerek arkasına yaslandı ardından susup yolun bitmesini bekledi bir süre sonra araç durduğunda askerler sırtlarında çantayla kendilerini bekleyen helikoptere bindiler.

👩🏻‍🏫

1 AY SONRA

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Tuna Yüzbaşı’nın beni eve bırakmasının ardından 1 ay gibi bir zaman geçmişti ama bana nedense 1 yıl gibi geliyordu yılbaşında istemsizce gelip beni görmesini beklemiştim ama bu olmadı bende tüm gün İmre, ağabeyim ve annemle görüntülü konuşma yapmıştım Tuna Yüzbaşı sanırım hala görevdeydi ve ne zaman geleceğini merak ediyordum nedense onu özlemiştim içimde bir yerlerde bir şeyler kopuyordu, sanki bu duyguları derinden hisseden tek ben değilmişim gibiydi sanki benden daha yoğun hisseden biri daha vardı sanırım bu Sirel’di onun öfkesiyle zaman zaman başa çıkmak zorunda kalıyordum ortaya çıkmaması için kendimi baskılıyordum çoğu zaman kabuslarım daha da şiddetleniyordu yanımda Tuna Yüzbaşı’nın olduğuna kendimi inandırmıştım çoğu zaman bu sayede korkum azalıyordu.

 

Şuanda ocağın sonlarındaydık bu yüzden kar daha da şiddetlenmişti istemeden Tuna Yüzbaşı’yı ve Karasu Timini düşünüyordum acaba onlar için görev nasıl gidiyordu kar onları çok üşütüyor olmalıydı bunu düşününce yüzüm istemsiz düşüyordu.

 

Köy son zamanlarda daha kötü bir hal almıştı yine eskisi gibi kiminle konuşsam bana yüz çeviriyordu kime gülümsesem ters ters bakıyordu kimisi yanımdan fısıltıyla geçiyordu ve bu 1 ay kadar devam etti ne olduğunu hiç anlamamıştım benden yeniden mi nefret etmişlerdi düşünmeden edemiyordum aynı zamanda yeniden öfkelerini hissetmekten ve öfkemi kontrol edemeyip Sirel’in ortaya çıkmasından daha da korkuyordum.

 

“Salim amca Rahen teyze beni çağırmıştı evde mi?” Salim gülümseyerek başını salladı.

 

“Evet kızım çık yukarı sen, zaten gün mü ne yapıyorlar benide attılar dışarı sobanın başından ayrılmıyorum.” Kıkırdayarak evin giriş kapısını açtım ve merdivenleri çıktım kapıyı tıkladığımda kapıyı açan 14 15 yaşlarında bir kız çocuğuydu gülerek konuşmuştum.

 

“Rahen teyze beni çağırmıştı da” Kız gülümseyerek bana baktı kenara çekildiğinde evin aşırı kalabalık olduğunu gördüm neredeyse 10-15 kadın oturmuş konuşuyordu.

 

“Geldi benim güzel kızım” Rahen teyze beni görür görmez ayaklanıp yanıma geldi sarılıp saçlarımı okşadı sonra beni içeriye ilerletti ama evdeki kadınların tuhaf bakışları benim utanmamı sağlamıştı.

 

“Merhaba” Utangaç bir tavırla konuşmuştum bazıları bana karşılık verirken bazıları yüzüme bakmamıştı buna bozulup başımı yere eğdim ardından yere oturup çantamı yanıma koydum ve sırtımı duvara yasladım.

 

“Sare Öğretmenimiz maşallah pek bi güzel” Nazım abinin karısı Rana teyze konuşmuştu gülümseyerek konuştum.

 

“Teşekkür ederim Rana teyze” Gülümseyerek ona baktığımda yandaki teyzelerden biri konuşmaya başladı.

 

“Ne güzeli, oğluma almam” Kadına hayretle baktım ben ne yapayım senin oğlunu, yüzümü buruşturmuştum buna gerçekten sinirlenmiştim tam ben konuşacakken Rahen teyze konuştu.

 

“Sare ne yapsın senin çelimsiz oğlunu, senin oğlan daha yeni konuşmaya başladı sayılır.” Gülmemek için dudaklarımı bastırdım tepki vermemek için kendimle savaşıyordum.

 

“Benim delikanlı oğlum ne yapsın asıl bunu” Sinirlenmeye başlıyordum kaşlarımı çattım tam da bu zamanlarda İmre’ye ihtiyacım oluyordu.

 

“Sare buraya senin oğlanı istemeye gelmedi Rojin, kendi kendine söylenme” Rana teyze konuşunca tanıdık gelen isimle vücudumdaki tüm kan çekilmişti kalp atışlarımın sesini duyuyordum Sirel’in bu isme olan öfkesini hissedebiliyordum kulaklarım uğulduyordu bir süre konuşulan hiçbir şeyi duyamamıştım yumruklarımı sıkmaktan tırnaklarım avuçlarıma batıyordu nefesimi kontrol etmeye çalıştım Sirel’i baskılamam gerekiyordu.

 

“Ayy bizde gelin namuslu alınır, bunun namusu mu var ki oğluma alayım?” Başımı hızla kadına çevirdim duyduklarıma hem şaşırmış hem de öfkelenmiştim.

 

“Ya ya sorma tüm köy bunu konuşuyor” Başka bir kadın konuştu, neyi konuşuyordu bunların neyden bahsettiğini anlayamıyordum.

 

“Market köşelerinde Yüzbaşı’ıyla kırıştırıyor” Beynim alev almış gibi başka bir kadın daha konuştuğunda hayretle ona baktım.

 

“Sorma diğer askerlerle de çok yakın hangisini seçeceğine karar veremedi galiba” Başka bir kadın daha konuştuğunda kulaklarım uğuldamaya başladı Sirel içimde kaynıyordu gözüm kararmaya başlamıştı kendime hakim olmaya çalışıyordum.

 

“İstanbulda ki kızlarda namus ne arar, gör bak nasıl fingirdeşiyor askerlerle” Benim yaşlarımda hamile bir kız konuşarak güldü.

 

“Yeter ne saçmalıyorsunuz siz, saçma sapan dedikodularınızı kesin kimin eli kimin cebinde biz biliyoruz Allaha şükür” Rana teyze konuşunca bir kaç kadın da ona katılmıştı ardından Rahen teyze de konuştu.

 

“Edebinizle oturacaksanız oturun oturmayacaksanız kapı orada, benim haneme gelip benim misafirimin namusuna laf ettirmem namusu arıyorsan sen kendi kocan da ara, daha geçen üzerine birini getirdi nerde kaldı namus erkeğin yapınca namusta, gencecik kızın bir fotoğrafını gördün diye mi namussuz ilan ettin defol evimden!” Rahen teyze bağırınca 6 kadın söylene söylene çıkmaya hazırlanıyordu.

 

“Sizde bu Öğretmene çocuklarınızı okutun bakalım, onları namussuz yetiştirsin de görün!” Sinirle ayağa kalktım.

 

“Siz kendinizi ne zannediyorsunuz, siz düzgün insanlar mısınız kendinizden olmayan, sizin gibi düşünmeyen hiçbir insanı aranızda kabul etmeyecek kadar sığ ve dar görüşlüsünüz ayrıca kendi özel hayatım hakkında kimseye hesap verecek değilim önce gidin kendi mahfettiğiniz hayatlarınızla ilgilenin ayrıca biriyle görüşüp görüşmemem beni namussuz yapmaz sen bana namussuz dedin diye namussuz olacakta değilim Allaha şükür edebimde, namusumda sizden daha temiz!” Kadınlar bana hayretle bakıyordu hiçbirinin benden böyle bir tepki beklemediği açıktı ama susmaktan sıkılmıştım kimseye bulaşmadan görevimi tamamlayayım diyordum ama onlar benimle uğraşmaya devam ediyordu nedense içimde bir gurur belirdi Sirel ilk defa benimle gurur duymuştu.

 

“Seni burada barındırmayacağım Öğretmen defolup gideceksin!” Hamile olan kadın üzerime yürüdüğünde geri çekildim elbette hamile olan birine karşılık verecek değildim o çocuğunu düşünmese bile ben düşünüyordum.

 

“Defol git evimden hadi!” Rahen teyze yeniden kovmuştu.

 

“Kızım biz özür dileriz bunların böyle yapacağını bilsek çağırır mıyız?” Hüzünle onlara döndüm gerçekten bu kadar kırılgan olmaktan aynı zamanda kırıldığımı gizlemeye çalışmaktan yorulmuştum.

 

“Sorun değil sizin bir suçunuz yok ama izninizle ben evime gidip dinlenmek istiyorum belki daha sonra gelirim olur mu?” Hepsi hüzünle başını salladığında çantamı alarak çıkışa yöneldim.

                             🛕

“Azer abim, köyümüzde namussuz Öğretmen istemeyiz çocuklarımıza nereden belli kötü bir şey aşılamadığı dedi.” Zaho tüm köyün erkeklerini kahvehaneye toplamıştı onları örgütlemeye çalışıyordu.

 

“Valla benim oğlan baya ilerledi derslerde ben sizin gibi düşünmem” Adamlardan biri buna açıkça karşı çıkmıştı.

 

“Fotoğrafları da mı görmedin Serat, Öğretmen Yüzbaşı’yla kırıştırıyor.” Serat çatık kaşlarla bakmaya devam etti.

 

“Valla beni ilgilendirmez Öğretmen hanım kimle takılırsa takılsın ben ahlak bekçisi miyim?” Serat’a katılan 10-15 kişi vardı ama çoğunluk Zaho’ya katılıyordu.

 

“Bende öyle düşünüyorum Zaho, bu namussuz aklımızı çelmeye çalışıyor, Baver bile yıldıramadı.” Sararmış dişleriyle sırıtıyordu.

 

“Ayrıca pekte güzel maşallah madem Yüzbaşı’yla takılıyor bizimle de takılır” Başka bir adam sakallarını ovalayıp konuştuğunda diğerleri ona eşlik etti buna dayanamayıp masadan ilk kalkan Serat olmuştu onunla birlikte 10-13 kişi kalktı diğer iki karşıt görüşlü olan kararsızdı.

 

“Bir gecede bizim olsun Öğretmen hanım”

 

“Sonra bende isterim Baho”

 

“Beni unutmayın 3. Karım yaparım”

 

Serat yüzünü buruşturmuş onları izliyordu aralarında espri yaparak bunun zevkli olduğunu düşünen gruba küçümser gibi baktı onunla birlikte 10-13 kişi de aynı ifadeyle izliyordu.

 

“Bana müsade namustan bahsedilip, gencecik bir kızın aşağılandığı yerde durmam ben” Serat’ın arkasından yavaşça kalktıklarında Zaho önünü kesti.

 

“Azer pişman etmesin seni, otur yerine” Serat korkusuzca gözlerini Zaho’ya dikti.

 

“Burada durup gencecik bir kızın hakkında bel altı konuşmalarınızı dinleyecek değilim, Azer de umrumda değil şimdi çekil önümden!” Ardından Zaho’nun omzuna vurup oradan uzaklaştı arkasından 10-13 kişi onunla birlikte kahvehaneden çıkmıştı.

 

“Bunların da sırası gelecek ha, önce gidip şu vahşi güzeli görelim.” Kahkaha attıklarında ayaklanarak Öğretmen Lojmanına doğru yol almışlardı.

👩🏻‍🏫

“Anne bende hamsi kızarttım seninkiler gibi olmadı ama idare etti.” İmre ve annemle görüntülü aramadayken yemek yiyordum.

 

“Özledim seni kız valla burnumda tütüyorsun” İmre dudaklarını büzerek bana baktı.

 

“Bana neden benim yüzümden hastaneden ayrılmak zorunda kaldığını söylemedin İmre, sana hala kızgınım” Sahte bir tavırla surat asmıştım ağabeyim ağzından kaçırmasa asla öğrenemezdim.

 

“Kuzum senin yüzünden değil elbette sen iyileşene kadar dönemezdim, onlarda sorun çıkarttı bende istifamı verdim ayrıca işsiz değilim babamın hastanesinde çalışıyorum geçiçi olarak” Hala surat astığımda çatalına batırdığı salatalığı ekrana uzattı uzanıp ağzımla alıyormuşum gibi yapmıştım annemde kıkırdıyordu.

 

“Öğretmen!” Büyük bir gürültü duyduğumda belli etmemek için zor durmuştum ardından hemen ekrana baktım.

 

“Bir şey mi oldu kızım?” İkisi de endişeyle bana baktı.

 

“İnternet çekmiyor kapatmak zorundayım.” Bilgisayaramın kapaığını hemen kapatıp kapıya koşmuştum.

 

“Çık dışarı namussuz!” Sözler kalp ritmimin hızla atmasına neden olmuştu.

 

“Çık dedim sana çık!” Kapının yanındaki küçük pencereden bakmıştım köyün neredeyse tüm erkekleri kapımdaydı kapım kırılacak gibi çalınıyordu askerler ise telaşla bu yöne doğru koşuyordu.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Hedefi bulduk, benim atışımla başlayacağız.” Tuna Yüzbaşı’nın sert ve keskin sesi Karasu Timinin kulaklarında duyulmuştu.

 

“Buraya gelene kadar 6 noktayı indirdik, haysiyetsizi sonunda bulduk” Ömer Üsteğmen konuşmuştu silahının dürbününden kampı izliyordu.

 

“Benden sonra önce Ahmet ateş edecek ardından siz, plana sadık kalın gerekmedikçe planın dışına çıkmayın.” Tuna Yüzbaşı konuşurken silahının dürbününden izliyordu elini tetiğin üstüne koydu uzun namlusunu teroriste doğrulttu Adrian Salavos teroristin biriyle dışarıda yoğun bir konuşma içerisindeydi izledi ve izledi adam istediği noktaya gelene kadar bekledi istediği yere geldiğinde silahını ateşlemeye hazırdı ama o sırada telsizlerinde bir ses duyuldu.

 

“Serdar Yüzbaşıma haber edin Öğretmen Lojmanına baskın var, acele edin bu tarafa gelin hemen!” Tuna Yüzbaşı dürbününden adamı izlerken eli tetiğinde öylece kalmıştı yutkunamadı aklına hücüm eden o eski görüntüler Sare’nin teroristlerin elindeki görüntüsü tüm vücudundaki kanın çekilmesine neden olmuştu öylece bekledi hareket edemiyordu, yutkunamıyordu kalbinin korkuyla atan ritmi kulaklarında çınlıyor ve gürültülü bir patlamayla tüm vücudunu yakıyordu.

 

“Tuna Yüzbaşım hedef uzaklaşıyor.” Teğmen Murat konuşmuştu, Tuna Yüzbaşı’nın kulakları duymamıştı telsizinden gelen ses kulaklarında dönüp dolaşıyor büyük bir çınlamayla beyninde patlıyordu.

 

“Ömer Üsteğmenim hedef uzaklaşıyor” Asteğmen Karan aceleyle konuştu.

 

“Ahmet senin görüşün açık mı?” Ömer Üsteğmen durumu toparlamak için aceleyle konuştu.

 

“Ters görüşteyim Komutanım, ilk ateş eden Yüzbaşım olacaktı bende kendi görüşümdekileri indirecektim.” Ömer Üsteğmen sıkıntıyla nefes verdi.

 

“Hedefi ben indireceğim, Karasu hazır ol!” Tuna Yüzbaşı ise daldığı yerden toparlanabilmek için uğraşmıştı kalbi hala akıl almaz bir ritimde atmaya devam ediyordu, teroriste sıkarken elleri hiçbir zaman titremeyen ve zaferle dolu askerlik hayatında hata yapmayı en aza indiren Yüzbaşı’nın görüşü pusluydu ve elleri tetikte titriyordu, nefes alamamıştı göğsünde sanki ağır bir taş varmışta onu atmadıkça rahatlayamayacak gibiydi kendisini toparlamaya çalıştı, Ömer Üsteğmen, Tuna Yüzbaşı’nın bulunduğu konuma hızla gelirken Tuna Yüzbaşı gözlerini kapatıp açtı kendisine gelmeye çalışıyordu ardından puslu gözleriyle tetiğe bastı ve Adrian Salavos’u sırtından vurdu teroristler hiçbir şey anlamadan kaçışmaya başlarken Ahmet bir bir kendi görüşündekileri indiriyordu ardından ilk ateşi duymasıyla Karasu Timi de harekete geçmişti.

 

“Yanlış telsize bağlandın, ben Tuna Yüzbaşı” Sesinin gür çıkmasına özen gösteremeden çatallaşmış sesiyle konuştu ve önündeki teroristleri indirmeye çalışırken hala gözleri pusluydu ve puslu olmasının sebebi gözlerinin dolmuş olmasıydı.

 

“Kusura bakmayın Komutanım” Tuna Yüzbaşı cevap vermemişti.

 

Karasu Timi kampa yaklaşmaya başladığında teroristlerin ateşleride sıklaşmaya başlamıştı Adrian Salavos’u oradan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı ama Ahmet onun yanındakileri indirirken bu hiç mümkün değildi.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Kapım büyük bir gürültüyle açıldığında içeriye giren adamlardan biri kolumdan tutarak merdivenlerden sürükledi ve yere fırlattı araya giren askerler kalabalığı dağıtmaya çalışırken acıyla diz kapaklarıma yüzümü buruşturmuştum.

 

“Ne oluyor lan burda!” Serdar Yüzbaşı’nın sert sesini duymuştum biri neredeyse saçıma yapışmak üzereyken askerlerden biri silahının arkasıyla sertçe adamın koluna vurduğunda kırılma sesini duymuştum ardından 3 asker beni yerden kaldırarak uzaklaştırmışlardı beni arkasına aldıklarında Serdar Yüzbaşı tüfeğini havaya doğru ateşledi.

 

“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz, eğer durmazsanız vur emri vereceğim!” Sesi öylesine sert ve gürdü ki ben bile korkmuştum aynı zamanda silahın sesi beynimde uğultuya neden olmuştu hissettiğim o korku yeniden gün yüzüne çıkmıştı.

 

“Köyümüzde namussuz kız istemeyiz, bu Öğretmen Yüzbaşı Tuna’yla kırıştırıyor!” Tuna Yüzbaşı’nın ismini duymamla gözlerime yaşların doluşmasına engel olamamıştım kalbim kulaklarımda atıyordu korkudan dizlerimi yere çöktüm bana iğrenç sözler söylüyorlardı canım fazlasıyla yanıyordu.

 

“Kes lan sesini sana mı kalmış milletin namusunun peşine düşmek, ahlak bekçisi misin lan sen!” Serdar Yüzbaşı adamın yakasından çekip sözlerini yüzünü buruşturarak tükürür gibi söylemişti.

 

“Bak Komutan bu köyü bilirsin” Serdar Yüzbaşı sözlerine devam etmesine izin vermeden adamı sarstı.

 

“Ben bu köyü bilirim Zaho köyde beni bilir, köyde neler döndüğünü de bilirim siz kendi namusunuzu kurtardınız da, sıra benim Yüzbaşım’la Öğretmen hanıma mı geldi, lan sana mı soracak millet birbiriyle görüşürken!” Adam korkudan kekelemeye başlayınca Serdar Yüzbaşı adamı yakasından tutup aynı beni fırlattığı gibi yere fırlatmıştı.

 

“Alın şunları Jandarma karakoluna teslim edin!” Askerleri aldıkları emriyle hepsini teker teker araca bindirirken ben öylece yerde ellerim saçlarımda titriyordum.

 

“Öğretmen hanım” Yanıma Serdar Yüzbaşı geldiğinde bunun Tuna Yüzbaşı olmasını dilemiştim ona şuan gerçekten çok ihtiyacım vardı ağlamam şiddetlendiğinde hiçbir şey yapamadan öylece başım yere eğik beklemeye devam ettim.

BÖLÜM SONU

Loading...
0%