@sidelyacicegi
|
STOK BÖLÜM YAZINCA HAZIR BÖLÜMLERİ ATMAYI UNUTUYORUM APSLQPSLQĞÖSPWÖSŞS SİZE BOL DRAM, AKSİYON VE YOĞUN HİSLERİN OLDUĞU BİR BÖLÜMLE GELDİM LÜTFEN OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN SİZİ SEVİYORUM🫶🏻🫀💕 CEM ADRİAN - GEL GÖR BENİ (Bu bölümü bu şarkıyla dinleyebilirsiniz) Sıcak çatışma hala devam ediyordu Karasu Timi kampa girmeye başlamıştı kampın etrafını çevrelediklerinden teroristlerin kaçmak için pek fazla bir alanı kalmamıştı kalanı da indiriyorlardı Adrian Salavos kaçmaya niyetlendiğinde Ahmet Başçavuş onu diz kapağından vurmuştu aşağıda çatışma sesleri azalmaya başladığında dürbününü Karasu Timine çevirdi onlar kampa girmişti etrafı kontrol ediyorlardı.
“Ulan hepiniz gebereceksiniz!” Tuna Yüzbaşı kampa adımlarken sağ tarafından elinde bıçakla kendisine bağırarak yaklaşan teroristi sona ana kadar fark etmemişti büyük bir gürültüyle yanında hareketlilik sezdiğinde arkasına döndü ve Ömer Üsteğmeni gördü sinirle kendisine yaklaşıyordu az önceki teroristi o vurmuştu.
“Bana bak Tuna” Yakasına yapışıp sert sesiyle konuştu. ”Anlıyorum aklın dalgın ama kendini öldürtme yoksa seni ben öldürürüm, kendine gel az daha ölecektin!” Tuna Yüzbaşı’nın gözleri onda değildi aklı da onda değildi onun kendisini sarsmasından da zerre etkilenmemişti.
“Şu haysiyetsizi alın bir an önce çıkalım buradan” Ömer Üsteğmen sert sesiyle konuşmuştu, mağaraya baktıktan sonra içeride mühimmatla dolu olduğunu gördüklerinde o bölgeden hızla uzaklaşmışlardı ellerindeki el bombalarının pimini çekerek iyice uzaklaştıklarından emin olarak kampın bulunduğu yöne fırlattılar mağara içindeki yanıcı maddelerle birlikte büyük bir gürültüyle patladığında hızla ilerlemeye devam ettiler.
“Bana bak lan sakın öleyim deme” Ahmet Başçavuş adamı tutarak konuşmuştu.
“Az daha öldürüyordun herifi Tuna” Tuna Yüzbaşı Ömer Üsteğmeni dinlemiyordu adamı sırt bölgesinde kürek kemiğinden vurmuştu yarası çokta ölümcül olmayabilirdi.
Karasu Timi hiçbir şey demeden öylece ilerleyen Komutanlarına bakıyordu hepsi konuşmadan sadece bakışlarıyla anlaşıyordu Tuna Yüzbaşı ise yüzü ifadesiz olsada aklında büyük bir yangın vardı bir şey olma ihtimaliyle kafayı yiyecek gibiydi.
“Sakın ağzınızı açmayın, bırakın gitsin siz sadece etrafa dikkat edin bir gözünüz Komutanınızda olsun” Ömer Üsteğmen konuştuğunda Karasu Timi hiç ses çıkarmadan başını sallamıştı telsizden gelen haberi hepsi duymuştu ama çoğu Komutanlarında son zamanlardaki değişikliği farketsede bu denli içe kapanacağını ve dalgın olacağını beklemiyordu. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN “Öğretmen hanım kapıyı tamir ettik siz evinize girip istirahat edebilirsiniz, merak etmeyin biz buradayız.” Kapının yapılmasını beklerken soğuktan titriyordum evime girip sobaya odun attım solondaki koltukta sobanın başında sıcaktan mayışıyordum tüm iliklerimdeki buzlar çözülüyor gibiydi dizlerim alev alev yansada kalkıp uğraşacak gibi değildim koltuktan güçlükle doğrulup yatağıma yattım odamda soba yoktu ama kat kat yorgan örtünüyordum tek istediğim bu geceyi bitirmekti saate baktığımda saatin 21:30 olduğunu görmüştüm sonrasında görüşüm bulanıktı uyuyakalmıştım. YAZARIN KALEMİNDEN Helikopter Türkiye sınırına geldiklerinde onları karşılamıştı teker teker ellerinde Adrian ile helikoptere bindiklerinde derin bir nefes almışlardı yolda tek tük pusu olsa da sınırı geçmeyi başarmışlardı.
Tuna Yüzbaşı telsizi duyduğundan beri hiç kimseyle konuşmamıştı, Komutayı yolda Ömer Üsteğmen devralmıştı aklı durmuş gibiydi hiçbir şey söyleyemiyor ve sesi çıkmıyordu bugüne dek göğsünü kabartan Vatan aşkı kalbini süslüyordu ama bugünde bir değişiklik vardı soğukkanlılığını ilk defa koruyamamıştı kendisine kızıyordu ama aklının Sare’ye gitmesine engel olamamıştı delirecek gibiydi niye böyle olduğunu defalarca sorguladı hiçbirinin cevabını bilmiyordu tek istediği şu yolu bitirmek ve gidip onu görmekti.
Helikopter Karargahın iniş alanında yavaşlayıp durduğunda helikopterden ilk inen Tuna Yüzbaşı olmuştu kendisini bahçede bekleyen Albay’ına sabırsızlıkla bakıyordu.
“Afferim evlatlarım görevi başarıyla tamamladınız.” Sağlık ekibi Adrian Salavos ile ilgilenirken Karasu Timi ise tebrikleri minnetle kabul ediyordu tek bir kişi haricinde o da Tuna Yüzbaşı’ydı.
“Kürek kemiğinden ve diz kapağından vurarak etkisiz hale getirmek zorunda kaldık kaçmaması için” İlk defa konuştuğunda Timi Komutanlarını dikkatle izledi Albay kendisinin gözlerine bakamayan Tuna Yüzbaşı’ya bakmıştı.
“Haberim var evlat, Ömer Üsteğmen bilgilendirdi.” Tuna Yüzbaşı kendisine kızarak başını salladı, içi içini yiyordu adımları o yöne gitmek istese de Albay’ının karşısında hiçbir şey yapamıyordu.
“Sor hadi” Tuna Yüzbaşı anlamsız bakışlarını Albay’a çevirdi.
“Anlamadım?” Albay babacan bir ifadeyle gülümseyerek konuştu.
“Sormak istediğin soruyu sor oğlum” Kendisine oğlum dediğine göre Albay olarak değil baba olarak soruyordu.
“Köy?” Sadece bunu diyebilmişti kelimeleri zihninde dönüp dolaşıyor ama birini seçip soramıyordu.
“Baskını teroristler değil, köyün erkekleri yapmış lojmana gidip kapıyı kırıp Öğretmeni dışarıya çıkartmışlar, Barış Timinin yerinde müdahelesiyle zarar görmeden Öğretmenimizi korumayı başardık.” Tuna Yüzbaşı yol boyunca düşündüğü felaket senaryolarının ardından gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve yeniden konuştu.
“Neden baba?” Sesi kısık çıkmıştı Timinin yanında aciz görünmek istememişti ama elinde de değildi.
“Seninle olan bir fotoğrafı Azer’in yeğeni Zaho köylülere elden ele dolaştırıp kışkırtmış köyümüzde namussuz Öğretmen istemiyoruz çocuklarımıza kötü örnek olacak diye topladığı köyün erkekleriyle de Sare hanımın lojmanını bastılar.” Tuna Yüzbaşı keskin gözlerini Albay’ına dikti yumruklarını sıkıyordu.
“Namustan söz edenler 13-14 yaşındaki kızlarını koca koca adamlara veriyor” Dişlerinin arasından konuşurken Albay’ın karşısında kendisine hakim olmaya çalışıyordu stresle istemeden elleriyle saçlarını çekiştirdi.
“Hadi git” Yerinde duramazken tek istediği Sare’yi görmekti.
“Ne?” Albayı gözlerinin içine bakıyordu.
“Zaten aklında onu görmek var, hadi git görünmeden gör” Tuna Yüzbaşı yutkundu ardından hızla Karargahın çıkışına yöneldi hızlı adımlarla onları almaya gelen Askeri araca binerek kışlaya gitti üstünü değiştirip köye gidecekti.
“Sizde gidip dinlenin hadi” Karasu Timi selam vererek karargahın çıkışına yöneldi.
“Ulan haysiyetsiz Azer, içeride de rahat durmadı.” Ömer Üsteğmen sinirle konuşmuştu.
“Valla Sare hanımın çekmediği çile kalmadı.” Teğmen Biran konuşmuştu.
“Tuna Yüzbaşımı öyle gördüm ya içim gitti, içi içini yiyordu ilk defa Yüzbaşımı öyle gördüm.” Ahmet Başçavuş düşünceli bir ses tonuyla konuşmuştu.
“Eee akla bir kere düştü o, kalp durur mu aldı artık aşkın kokusunu” Teğmen Murat konuşmuştu onun ardından tüm Tim gülümseyerek başlarını eğmişti.
“Valla Tuna Yüzbaşımı da böyle gördüm ya, sıra sende Ömer Üsteğmenim” Ömer Üsteğmen topun kendisine gelmesiyle sahte sinirle konuştu.
“Oğlum beni kimse kolay kolay çekemez, ayrıca benim espri anlayışımda biri olması lazım, şimdi ben bir espiri yaparım anlamaz soğurum ben” Ömer Üsteğmene timi gülmüştü Ömer Üsteğmen de eşlik etmişti.
“Çıkar belki Komutanım, her şeyi dalgaya alan biri” Ömer Üsteğmen kaşlarını çatarak Ahmet Başçavuş’un ensesine kolunu koydu aşağıya kafasını eğerek konuştu.
“Sen bana dalgacı mı diyorsun Ahmet?” Ahmet Başçavuş elinden kurtulmaya çalışarak zar zor konuştu.
“Yok, valla demiyorum Komutanım” Tim araca bindiğinde kışlaya doğru ilerlemeye başladılar. TUNA YÜZBAŞI’NIN AĞZINDAN Hayatımda görevler haricinde ilk defa üstümü bu kadar hızlı değişmiştim öyle ki ne zaman giyindiğimi bile bilmiyordum hızla arabaya yöneldim aracı çalıştırdğımda tek düşündüğüm Sare’yi fazla incinmiş bulmamaktı. Telsizden askerin sesini duyduğumdan beri bütün uzuvlarım ateşe atılmışım gibi yanıyordu, ilk defa Komutayı görev esnasında kontrol edememiştim vücuduma inme inmiş gibi öylece duruyordum kendime ne kadar kızsam da kendime gelemiyordum tek düşündüğüm oydu, onu eğer canı fazla yanmış görürsem neler yapabileceğimi ben bile kestiremiyordum köyü ateşe verip komple yaksam bile bu içimdeki alevi söndüremeyecekmiş gibiydim, görüşüm istemsiz puslu olmaya başlıyordu ben hiçbir zaman o günden beri aciz olmamıştım, benim acizliğim o gün son bulmuş gibiydi, o günden beri hiçbir şeye üzülmedim, hiçbir şey canımı bu kadar yakmamıştı, o günden beri vurulsam da, yaralansam da canım o günkü gibi yanmamıştı ve ilk defa o günden sonra bugün dehşetle sarsılmış ve istemeden gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Ben hayatımdaki acının sınavını o gün verdiğimi sanarken imtihanımın bitmediğini bugün anlamıştım o telsizi duyduğumda göğsüm dehşetle sıkıştığında anladım, artık birini önemsemeye başlamıştım gözlerimden o görüntüsü gitmiyordu ürkek hali, ismimi sayıkladığı kabusları ve acısı yüzünden uyuyamadığı o geceleri aklıma hücüm ettiğinde direksiyonu sıkıca sıktım arabayı hızlandırdım yolun karla kaplı olması umrumda değildi.
Çığ düşse yarıp ona ulaşacak gibiydim gözlerimden yanaklarıma bir yaş süzüldüğünde elimin tersiyle sildim bu halde olmaktan nefret ediyordum göğsümü sıkıştıran kadının haberi kulaklarıma ulaştığından beri ben eski Tuna değildim.
Arabayı köyün girişine girmeden bıraktım geri kalan yolu yürüyecektim saat 02:00’di, onu uyandırmak istemiyordum eğer bunu yaparsam korkacağını da biliyordum ya da acısı yüzünden belki uyuyamıyordu bu düşünce beni daha da delirtmişti. Sare’nin evinin arka tarafından dolandım orayı daha önce de gözlemlemiştim tuvalet camının ittiğimde açılabildiğini biliyordum hala neden burayı yaptırmadığına anlam verememiştim belki de açılabildiğini kendi de bilmiyordu yerdeki odun yığınına bastım tuvalet camını elimle güçlü bir şekilde ittim zaten gücümle geriye açıldı ses çıkarmaması için elime tuttum ardından odunlara basıp yükseldim tuvalet camından içeriye adımladığımda ayağımı sağda duran dolabın üstüne koydum içeriye tamamen girdiğimde camı sıkıca kapadım.
İçerisi karanlıktı soba sönmüştü ve ev buz gibiydi salondan geçip tuvaletin karşısında ki odaya girdim kapısı kapalıydı sessizce kulpu çevirdiğimde onu gördüm küçük bir gece lambası yüzünü aydınlatıyordu yine iki büklüm kıvrılmış yatıyordu biraz daha ilerlediğimde uykusunda ne kadar güzel olduğunu bir kez daha zihnime kazır gibiydim daha fazla yaklaştım göğsüm sıkışmıştı yeniden ismimi sayıklıyordu.
“Tuna, Tuna Yüzbaşı” Uykusunda her ne görüyorsa eliyle yastığını sıkıyordu hala ismimi sayıklayıp sayıklamadığını istemsiz merak ediyordum şimdi zihnime dolan sese gözlerimi kapatıp öylece dinlemiştim.
“Tuna, lütfen beni bırakma” Yüzümü yüzüne yaklaştırdım kısık çıkan sesiyle ismimi sayıklarken yutkunamamıştım.
“Bırakmam” Kısık bir sesle konuştuğumda hafifçe irkildi ama uyumaya devam etti sanki şimdi daha rahattı gözlerim yeniden puslandı onu uyurken izlemeyeli baya olmuştu incindiğini düşünmek içimde bir yerlerde bazı şeyleri dağıtıyordu sol gözümden kurtulan bir damla yaş Sare’nin avucunun içine düştüğünde irkildi telaşla hızlı adımlarla odanın dışına çıktım Sare ise huzursuzca irkilip gözlerini açıp aniden doğruldu.
“Tuna!” Göğsüm sıkıştı beni gördüğünü düşünmüyordum ama ismimi seslendiğine anlam verememiştim.
“Sare ne saçmalıyorsun, onun burada ne işi var?” Kendi kendine konuştuğunda duvara başımı yaslayıp gözlerimi kapadım ağlama sesini işittiğimde adımlarım ona yönelse de durdum.
“Korkuyorum Allahım, artık güçlü olmaya çalışmaktan yoruldum, neredesin Tuna gerçekten hiç olmadığı kadar ihtiyacım var sana” Nefesim kesildi öylece kalakaldım onun korkuyla çıkan sesi beni mahfetmişti.
“Özür dilerim sana fazla yük oldum, ama ne yapabilirim güvendiğim tek kişi sensin” Benden özür diliyordu bana ihtiyaç duyduğu için, onunla birlikte gözlerim yeniden puslandı, ben o günden sonra hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim.
Sare ağlayarak uykuya dalana kadar onu bekledim sabah gün doğmaya başlayana kadar başındaydım tüm gece ismimi sayıklayıp kabus gördüğünde yanındaydım ona bunu bir kez daha yaşatan herkesi kafamda defalarca öldürüyordum.
Gün doğmadan buradan çıkmak zorundaydım onu zor durumda bırakmak istemiyordum yeniden tuvalet camından çıktığımda etrafıma bakarak arabama yürüdüm arabama bindiğimde derin bir nefes vermiştim. YAZARIN KALEMİNDEN Gün çoktan doğmuştu Tuna Yüzbaşı sinirle köye gidiyordu akşam lojmanı basanlar öylece serbest bırakılmıştı düşündükçe deliriyordu arabasını köyün kahvehanesine sürdü büyük bir hızla tam önüne park etti ardından sinirle inerek kahvehaneye girdi onu görünce kahvehanedeki adamlar gerginlikten nefeslerini tutmuşlardı.
“Zaho, nerede o!” Kahvehanedeki masayı alt üst ederken sinirden gözü dönmüştü.
“Burdayım Komutan, hayırdır?” Ellerini beze silerek çay ocağından çıkan Zaho serbest kaldığı için sırıtarak Tuna Yüzbaşı’ya bakıyordu Tuna Yüzbaşı ise yakasından tutarak dışarıya doğru çekti sürükleyerek yere fırlattı.
“Duyduğuma göre hakkımda bazı dedikodular uydurmuşsun Zaho?” Zaho korkuyla Tuna Yüzbaşı’ya bakarken Tuna Yüzbaşı yakasından tutarak arabasına yasladı.
“Benim yüzüme de söyle hadi!” Arabaya belini sertçe çarpmıştı.
“Komutan bi dur” Korkuyla konuştuğuna Tuna Yüzbaşı yere fırlatarak sayısız yumruğunu yüzüne geçirmeye başladı dün duyduğu o korku ve Sare’nin korkuyla yalvaran sesi kendisinin ismini sayıklarken ki gördüğü kabuslar gözünün önünden gitmiyordu hiçbir güç onu durduramaz gibiydi.
“Ulan terorist misiniz lan siz, sana mı kaldı lan kızın namusunu düşünmek, ister benimle olur ister başkasıyla sen misin ahlak bekçisi!” Ardı ardına attığı yumruk ve tekmelerle Zaho nefessiz kalmıştı ardından Askeri aracıyla Tuna Yüzbaşı’ya doğru yaklaşan Serdar Yüzbaşı aceleyle askerle birlikte Tuna Yüzbaşı’ya adımladı üzerinden çekip aldıklarında öfkeyle konuştu.
“Bir daha içinizden herhangi biri, bir kez daha Sare’ye elini sürecek olursa bu köyü içinde siz varken yakarım!” Serdar Yüzbaşı zorlukla onu Zaho’dan ayırdığında kendinde değildi.
“Tuna yeter kendine gel!” Serdar Yüzbaşı omuzlarından sarsarak Tuna Yüzbaşı’yı kendisine bakmasını sağladı.
“Bu itleri dışarıya saldıkları için biz dağda terorist bitirmeye çalışıyoruz tek amaçları terorist yandaşı olup kaos çıkarmak, hay ben böyle adeletin!” Serdar Yüzbaşı, Tuna Yüzbaşı’yı sakinleştirmeye çalışmak için oradan uzaklaştırmaya çalıştı.
“Kendine gel önce, hiç iyi görünmüyorsun” Tuna Yüzbaşı’ya askerlerden biri su uzatınca kanlanan elinin üstüne dökmüştü Zaho’nun kendi tabirince pis kanını ellerinde istemiyordu.
“Biz duygularımızla hareket etmeyiz Tuna, biz adeletin temsilcisi de değiliz gidip kendi adeletimizi kesemeyiz.” Tuna Yüzbaşı kendisinden beklenmeyecek soğuklukta konuştu.
“Adaletin temsilcilerinin yaptıklarını da gördük dün lojman basanlar bugün kahvehanede oturup çay keyfi yapıyor adalet bunun neresinde, bu köyde dün siz olmasaydınız o zaman ne olacaktı zamanında bu köy döve döve bir doktor katletmedi mi!” Sesi tüm göğü yarıp geçmiş gibiydi kahvehanedeki bazı adamlar başlarını yere eğdi bu sözlere tanık olan ise acıyla Yüzbaşı’ya bakan Bakkal Salim’di kendi kızının cesedini köylünün kanlı ellerinden almıştı. 👩🏻🏫 Sare, Rahen ve Rana ile birlikte kendisine sıcak ve samimi davranan kadınlardan el işi öğreniyordu çat pat yapmaya başlasada şişleri her defasında eline batırıyordu ilk örmek istediği şey bir atkıydı içinden Tuna Yüzbaşı’ya atkı örmek gelmişti kabul eder miydi bilmese de örecekti üniformasının yeşilinin aynı tonunda ip almıştı.
“Olayı duydunuz mu?” İçeriye kendi yaşlarında bir kız sevinçle geldi.
“Ne oluyor kızım ne bu heyecan?” Kadınlardan biri kıza baktı Kız yerinde duramadan konuşmaya başladı.
“Tuna Yüzbaşı gelmiş dünkü lojman baskını için, kahvehanenin önünde Zaho’yı pert etmiş yakmış yıkmış valla köyü” Sare heyecanla bir anda ayağa kalkınca üzerindeki ip ve şişler yere düşmüştü.
“Nasıl yani Tuna mı geldi, yani Tuna Yüzbaşı mı?” Kız heyecanla başını salladı.
“Valla filinta gibi adam, maşallah çokta yakışıklı özellikle sinirli hali” Sare yutkunarak çatık kaşlarla baktı bu onun hoşuna gitmemişti aceleyle çantasını alarak merdivenlere yöneldi onu görmek istiyordu kadınlar koşa koşa giden Sare’ye gülmüştü. Köy meydanına ilerlediğinde gözleri istemsiz Tuna Yüzbaşı’yı aradı ara sokaktan girdiğinde karşıdan gelen aracı tanımıştı bu onun arabasıydı. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN Kızın hayran hayran ondan bahsetmesine sinir olmuştum evet ben sinir olmuştum bu sefer Sirel değildi hatta bunu o anlamsız bulmuş bile olabilirdi bu da umrumda değildi hızla köy meydanına ilerlediğimde etrafımda onu görmeyi bekliyordum onu görmeyi o kadar çok özlemiştim ki kalbim kulaklarımda atıyordu ara sokaktan girdiğimde onun aracını tanımıştım arkasında askeri araçla geliyordu önünde dikildiğim için ilerleyemedi gözlerine bakmak istedim ama bana bakmıyordu bir kez korna ötmüştü çekilmedim onun araçtan inmesini bekledim benimle birlikte gelen benim yaşlarımdaki kızlar heyecanla ona baktığında göğsümde bir sinir kütlesi hissettim bu sefer ki Sirel’di.
“Niye aracın önünde dikiliyorsun Öğretmen hanım!” Araçtan inip bana bağırdığında irkildim evet bana gerçekten bağırmıştı ilk defa onun sinirine maruz kalıyordum.
“Ben seni görmek istemiş..” Sözümü sert sesiyle kestiğinde gözlerim doldu.
“Ne saçmalıyorsunuz Öğretmen hanım, yanlışlıkla markette karşılaştık diye zaten köylü saçma sapan dedikodular uydurmuş, çekilin aracımın önünden!” Hiçbir şey diyemeden sözlerini söyleyip aracına ilerlemesini izledim ayaklarım geriye adımladığında gözlerimin yaşarmaması için tırnaklarımı tenime batırıp dudaklarımı birbirine bastırdım arkamdaki kızlar fısır fısır güldüğünde bu bile beni öfkelendirmemişti çünkü o kadar çok kırılmıştım ki göğsüme ve boğazıma bir yumru oturmuş gibiydi gözlerim bir an da karardı gözlerimin önünde sis bulutu var gibiydi dengemi kaybettiğimde başımı ellerimin arasına aldım bir elimi evin duvarına koyarak yere çöktüm.
“Hayır Sirel” Sesim fısıltı gibi çıkmıştı ve gözlerim kapandı. SİREL Yeniden bedenime kavuştuğumda doğruldum ve arkamda bana küçümseyerek bakıp fısıldaşarak gülen kızlara sırıtarak baktım nefret ettiğim bir şey varsa da Sare’nin onurunun kırılmasıydı.
“Sen neye gülüyorsun?” Kıza doğru yaklaşmaya başladığımda pis sırıtışını keserek yutkundu.
“Sana, az önce reddedildin sanki” Aralarında gülüştüklerinde konuşan kıza hızla yaklaşıp elimi boğazına yapıştırdım ve hızla karşımdaki evin duvarına yasladım bana korkuyla baktığında benden bunu beklemediği açıktı.
“Bir daha o lanet olası çeneni kullanacak olursan ve bana bu şekilde küçümseyici bakarsan senin o almayı haketmediğin nefesini keserim!” Diğer kızlar korkuyla kaçtığında arkadaşlarının gitmesinin ardından elimin altında debelenen kıza baktım nefes almak için uğraşıyordu.
“Onurumuzun kırılmasından nefret ederim özür dile hemen!” Kız güçlükle ellerini elime sardı kurtulmaya çalıştı başarılı olamayınca konuştu.
“Özz….ür dil…erim” Ona öyle nefret dolu bakıyordum ki burada boğmak istedim daha sonra elimi çekerek onu serbest bıraktım.
“Bir daha karşıma çıkacak olursan son nefesin olurum!” Kız öksürük krizine girip korkarak koştuğunda etrafıma baktım burası ağabeyimin evi gibi değildi tuhaf taş evler vardı etrafımdan geçerken iğrenç bakan erkeklere sinirle baktım o iğrenç yüz ifadeleriyle ağızları sulanan pisliklerden nefret ediyordum.
“Öğretmen hanım yine ateşlisiniz ha” Sare’ye her gün laf attıkları yetmiyormuş gibi banada atmışlardı ama ben Sare değildim.
“İğrenç halinle bir de tatmin olmak için bana laf atman seni tatmin ediyor mu?” Çocuğa doğru yaklaştım ona doğru yaklaştığım anda heyecanla yutkundu.
“Hem de nasıl güzelim” Elindeki tesbihi sallıyordu uzanıp tesbihi elinden aldığımda heyecanla konuştu.
“Ne olacak şimdi, evim yukarda ama boş değil ne yapacağız?” Güldüm ve tesbihi tutup suratına vurdum ardından tekmemi bacaklarının arasına geçirip karnına yeniden bir tekme savurduğumda duvara çarpmıştı iki büklüm haliyle elimi boğazına götürüp başını duvara vurdum.
“Bundan sonra beni gördüğünde yolunu değiştirmezsen seni aynı böyle yeniden boğarım” Tesbihi suratına vurdum.
“Bir daha yoluma çıkmayacaksın, adımı ağzına almayacaksın, sizin gibi haysiyetsizler gelip mesleğimin adını ağzına dolasınlar diye okumadım ben, bir daha mesleğimi ağzına almayacaksın!” Tehditlerimi her savurduğumda suratına tesbihi vuruyordum o da hem acıdan hem de nefessizlikten çırpınıyordu.
“Ta..taa…mam” Başımı sallayıp yere bıraktığımda öksürük krizlerine girdi.
“Soyun” Hayretle öksürerek bana baktı.
“Burada mı?” Kesik kesik konuşmuştu ona doğru eğilerek diz çöktüm saçlarını çekip bana bakmasını sağladım.
“Sana soyun dedim!” Korkuyla üzerindeki kıyafetleri çıkardığında ona bakmamaya özen gösterdim.
“O kalsın, kimse onu merak etmiyordur.” Baksırından bahsetmiştim ardından kıyafetlerini aldım.
“Şimdi köy meydanında aynı böyle dolaşıp evine git, bir daha yam yam gibi bir kıza laf atttığın zaman bu rezil halini düşünüp utanırsın belki” Çocuk yaşlı gözlerle bana bakıyordu.
“Ne olur yapma” Evet ağlıyordu hem de yalvararak.
“Sana zaten çok bile sabrettim şimdi dediğimi yapmazsan yeniden soluğunu keserim, yürü!” Çocuk korkuyla koşturduğunda köy meydanında olan herkes tuhaf tuhaf ona bakıyordu.
“Hayır Sare, direnme az tadını çıkarayım” Evime doğru ilerlerken nefesim kesilmeye başladı başım dönüyordu Sare bedenini geri istiyordu vermemek için ben dirensem de o daha da güçlü direniyordu evime yakınlaşmıştım yolumun üzerindeydi ama görüşüm pusluydu önümdeki asker aracına tutundum diz çöktüğümde nefesim daha çok kesilmeye ve gözüm kararmaya başladı elimi asker aracından çekerek yere kendimi bıraktığımda gözlerim kapanmıştı. YAZARIN KALEMİNDEN Sare asker aracının önüne doğru bayıldığında Sirel bedenine veda etmişti gözlerini açmak istesede bunu yapamamıştı öylece gözleri kapalı baygın halde uzanıyordu.
“Sare hanım!” Askerlerden biri aracın yanında onu farkettiğinde hızla yanına geldi.
“Sare hanım iyi misiniz?” Askerler başına doluştuğunda askerlerden biri kucağına almıştı bu koku istemsizce ona tanıdık gelmişti.
“Tuna” Gözlerini açtığında barut kokusunun ona ait olmadığını görmüştü hiç tanımadığı bir yüze aitti.
“Sare hanımı sağlık ocağına götürelim” Askerlerden biri konuşurken beynide canlanan sahneler şimşek gibi çakmıştı hızla korkuyla gözlerini açtı ve inmeye çalıştı.
“Hayır doktor hain orası olmaz!” Korkuyla askerlerden uzaklaşmaya çalışmıştı.
“Anlamadım ne?” Asker anlamsız bakışlarını Sare’ye çevirmişti.
“Sizin kaçırılmanızda parmağı olan doktordan bahsediyorsanız o alındı burada değil” Rahat bir nefes alarak göğsüne elini bastırdı.
“Zaten doktor yok Kemal köyde, daha birini yollamadılar.” Onlar aralarında konuşurken ben artık daha fazla dışarıda kalmadan kendimi evime atmak istiyordum. 🪖 Gece olduğunda yine kendimi Sare’nin tuvalet camının önünde bulmuştum bugün köylü daha fazla dedikodu çıkarmasın diye ona ters davranmıştım gözleri dolduğunda neredeyse tüm gardımı indiriyordum kendime ne kadar kızsam da bunu yapmak zorundaydım onun güvende olması için her şeyi yapardım.
Tuvalet penceresini açıp içeriye girdiğimde çıkan sesi duymamasını umdum dolabın üstüne basıp aşağı inmiştim tuvaletten tam çıkmak üzereydim ki elinde küçük parlak bıçağıyla beni bekleyen Sare’yi görmemle ve onun çığlık atmasıyla bir an olduğum yerde kaldım sonrasında hızla kolunu tutarak tuvalete çektim duvara yaslayarak ağzını kapadım o ise çırpınmaya başlıyordu.
“Benim Tuna” İsmimi duymasıyla bana batırmaya çalıştığı şeyi durdurmuştu eline baktığımda ne olduğunu çözememiştim elim ağzının üstündeyken konuşmaya çalışıyordu.
“Eğer sessiz olup tüm Karargahı başıma toplamayacaksan elimi ağzından çekeceğim.” Başını hafifçe salladı elimi ağzından çeker çekmez konuşmaya başladı.
“Senin ne işin var burada, sen nasıl girdin evime!” Yüksek sesle konuştuğu için yeniden ağzını kapadım gözlerine bakmayı özlediğimi fark ettim.
“Tuvalet camını tam kapatamadım sesin dışarıya gidecek” Gözlerini önce cama sonra bana çevirdi en sonunda başını salladığında onu bıraktım uzaklaşıp önce camı sıkıca kapadım, kapandığı kadar kapadım desem daha doğruydu.
“Sen evime tuvalet camından mı girdin?” Şaşkınlıkla bakarken elindeki şeyi hala bana savuruyordu.
“O şeyle beni yaralayabileceğini düşünmedin umarım?” Önce bana sonra elindekine baktı.
“Fena acıtıyor küçük olduğuna bakma” İstemsiz güldüğümde bana suratını astı.
“O nedir?” Gülüşümü bastırarak sordum.
“Bulutlu maket bıçağı” Dudaklarımı yukarıya doğru büzerek anladığımı belirterek başımı salladım ama Sare bana sinirle bakıyordu. BÖLÜM SONU
|
0% |