@sidelyacicegi
|
HER GECE OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE BURDAYIM KEYİFLİ OKUMALAR OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYORUM 🫀🫶🏻 “O kötü şeyler planlıyor.” Rebecca, el işaretleriyle Mohat’la konuşuyordu.
“Biliyorum ama merak etme halledildi.” Rebecca rahat bir nefes alarak yeniden ellerini kullandı.
“Ahad yakalandığı zaman rahatlayacağım, onun arkası çok sağlam.” Mohat elleriyle yüzünü ovalayıp sıkıntılı bir nefes verdi.
“Yila, bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ama biraz daha dayanmalıyız. Netice de bunu devletimizin bekası için yapıyoruz.” Mohat elleriyle konuştuğunda Yila başını hüzünle salladı.
“Bana dokunmasından nefret ediyorum ama Rebecca olduğum için kıyamıyor.” Mohat kaşlarını çattı.
“Sana dokundu mu?” Yila başını iki yana salladı.
“Korkak küçük kız çocuğu hallerimden dolayı pek yaklaşmasa da bir gün deneyecek, o zaman umarım kendimi boğazını kesmemek için tutarım.” Mohat istemsiz gülümsedi onu birazcık tanıyorsa dediğini yapacağını biliyordu.
“Adrian Salavos’u Karasu Timi almış, şu bomba patlamadan konuştururlar umarım.” Yila ellerini yeniden kullandı.
“Onları tanıyorum merak etme, Yavuz Albay onu konuşturur.” Mohat başını sallayarak onayladı.
“Sen biraz kabuslar falan görüyormuş gibi yap iyileştiğini düşünmemeli.” Yila başını salladı ardından Mohat çıkmak için yöneldiğinde Yila gözlerini sırtına dikmişti. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN “Ne saçmalıyorsun İmre, ben adamın boyunu niye ölçeyim.” Utançtan yerlere yatmama az kalmıştı.
“Ya burada, önemli olan boyu değil zaten yanına geldi mi, ne yaptınız onu soruyorum.” Yutkundum ona çok sinirliydim çünkü 4 gündür arayıp sormadı madem bunları yapmayacaktı ne diye numaramı almıştı ayrıca ne aramama ne de mesajlarıma cevap vermişti.
“Tuna Yüzbaşı’dan konuşmak istemiyorum.” Sesimin sinirli çıkmasına engel olamasam da İmre bir şeyler olduğunu elbette anlamıştı.
“Ne oldu bir sorun mu var, geleceğini söylemiştin yanına gelmedi mi?” Hüzünle telefona baktım ama o bunu elbette göremedi.
“Geldi ve sonra görev için gitti sonra yine geldi, her gelişinde de soğuk davrandı, sonra kusura bakma dedi, tam kabul ediyorum yine aynısını yaptı o yüzden artık onunla bir daha konuşmama kararı aldım.” İmre düşünceli bir ses çıkarttı ardından konuşmaya başladı.
“Hmm, bence kafası karışık, bir şeyleri kafasında tartıyor tam bir şeye karar veriyor, bu büyük ihtimalle senin karşına bir daha çıkmamak ama her defasında da yine senin yanına geliyor ve kendi verdiği karardan yine kendisi vazgeçiyor.” Hiç böyle düşünmemiştim. ben benden nefret ettiğini bile düşünüyordum. Hatta ona zahmet verdiğim için kendimi suçlu da hissetmiştim hatta bir ara acaba bana acıdığı için mi böyle yapıyor diye düşünmüştüm.
“Bu sessizliğine bakılırsa aklına gelen en kötü ihtimalleri düşünüp kendi kendine sinirlendin.” Bu kız nasıl oluyor da beni bu kadar iyi tanıyabiliyordu. Demek isterdim çocukluk arkadaşım olduğu aklıma gelince dudaklarımı bastırdım.
“Evet böyle düşünmemiştim ama ne fark eder ki ne de olsa umursamadığı çok belli, 4 gündür köye gelmedi bende bugün mesaj attım hatta aradım da hiçbirine cevap vermedi.” Bir anda böyle anlattığım için İmre şaşırmıştı. Bende kendime üzülmüştüm, tamam güçlü bir duruşa sahiptim inatçı bir kişiliğim vardı ve çoğu zaman insanların ne yaptığını ya da benim hakkımda ne düşündüğünü hiç umursamadım ama nedense şimdi içimde bir yerlerde kırılan çok yer vardı.
“Nasıl yani senin numaranı mı aldı siz konuşuyor musunuz oha niye söylemiyorsun Sare?” Gözlerimi kapatıp açtım yeniden konuştum.
“4 gün önce almıştı ama hiç konuşmadık neyse önemli değil bir daha asla konuşmayacağım zaten, yolda görsem yolumu değiştireceğim.” Tabiki tüm detaylarıyla anlatamazdım çünkü beni asla salmazdı bu yüzden üstün körü anlatmıştım. İmre kahkaha atmıştı buna niye böyle bir tepki verdi anlayamadım.
“Sare sen şuan Yüzbaşı’ya trip mi atıyorsun?” Gülmeye devam edince morelim bozuldu.
“Ne tribi İmre sinirlerimi bozma!” Suratımı asarak telefona bakıyordum. Trip atmıyordum sadece anlaşılmak istiyordum çünkü Tuna Yüzbaşı’nın böyle yapması kafamı karıştırıyordu. Ona yakın mı olmalıyım uzak mı durmalıyım karar veremiyordum. Bu halleri de içimde bir yerlerde kendisini bastırdığım Sirel’in sinirlenmesine sebep oluyordu. Ben ise gerçekten aldatıldığımda bile bu kadar kırıldığımı hissetmemiştim.
“Neyse sinirlenmekte haklısın ama ben Tuna Yüzbaşı’nın nedense bunu sebepsiz yaptığını düşünmüyorum.” Bu umrumda değildi. Bana kötü hissettirmesine hiç gerek yoktu.
“Beni ilgilendirmiyor İmre, ayrıca sen kimin tarafındasın bir de beni suçla istersen.” O kadar huzursuzlanmıştım ki istemeden daha çok sinirleniyordum.
“Bebeğim ben obektif bakmaya çalışıyorum, yoksa senin üzüldüğünü hissedebiliyorum.” İmre hep böyleydi, ben gibi değildi ben bir insandan kötü enerji alırsam ona karşı ön yargılı davranabilirdim ama İmre bunun sebebini araştırırdı. İnsan hareketlerinin boşa yapılmayacağını savunan bir arkadaşım vardı ve çoğu zaman haklıydı.
“Ay dalyan gibi bir damadımız olacaktı, neyse kapın asker yuvası yine de şansımız var.” Telefona hayretle baktım bu kız her şeyi dalgaya almak zorunda mıydı?
“İşin gücün dalga İmre” İmre yeniden güldü.
“Kız ben her şeyi dalgaya almasam çok şeye ağlarım.” Bu konuda haklıydı o da kendisini bu şekilde kamufle ediyordu.
“Acaba Tuna Yüzbaşı’nın sevgilisi mi var?” Yutkunamadım bir süre sessiz kaldım. Sevgilisi olsa evime kadar gelmezdi herhalde, gelir miydi aklıma yine bir yığın düşünce yerleşmişti.
“Bilmem, varsa da beni ilgilendirmiyor.” Sesim soğuk çıkmıştı ama kalbim bir anlığına sıkıştı.
TUNA YÜZBAŞI’NIN AĞZINDAN
“Sare bu arada Selim’i gördüm nişanlısıyla Alişveriş merkezindeydi, bir de selam veriyor hödük” Duyduğum isimle tüm dikkatimi oraya vermiştim.
“Selim mi?” Sesinde anlamlandıramadığım bir ton vardı ve bu tonu sevmedim.
“Evet seni sordu” Kaşlarımı istemsiz çatarak oraya baktım, Sare yaptığı börekleri fırından çıkarıyordu.
“Beni niye soruyor anlamadım?” Bende anlamadım ne diye Sare’yi soruyordu.
“Bilmiyorum sanırım hala sende aklı, neyse zaten nişanlısı gözünün yaşına bakmıyor.” Çenemi sıktığımı yeni yeni farketmiştim. İstemsizce tüm hücrelerime sinir doldu.
“Beni ilgilendirmiyor umarım o kızı da aldatmaz.” Sare’nin aldatıldığını duyduğuma şaşırmıştım. Bu kadar güzel bir kadını aldatabilecek erkeğin aklına diye başlayan küfürlerimi yeniden dağılan odağımla susturdum.
“Sare, farkettiğim bir şey var da nedense onun seni aldattığına çok üzülmedin, tabi ben zaten onu hiç sevmediğimden seninde sevmemeni umuyordum ama gerçekten sevmediğini düşünüyorum.” Sare’nin cevabını merak ettim. Sessizlik içinde geçen saniyelerde kafamda bir ton soru geçmişti. Yutkanamadan öylece bekledim.
“Açık olmak gerekirse aldatılmak hiç hoş bir şey değil, sonuçta başka bir kadının sana tercih edilmiş olması insanı biraz kötü etkiliyor, şunu söylemem gerekirse ondan hoşlanıyordum ama ona aşık değildim. Yani hoşuma gitmedi ama yıkalacak kadar da kafaya takmadım. Çünkü ben insanlara bana önem verdikleri kadar önem veririm ve bunu yapmayı bırakırlarsa bende bırakırım.” Bu cevap istemsiz hoşuma gitmişti neden bilmiyorum ama sırıttığımı yeni farkediyordum.
“Yani o beni önemsemeyi bırakıp aldattı, bende onu önemsemeyi bırakıp aldattığını kafama takmadım. Açıkçası umrumda bile olmadı. Yapan kendine yapar İmre, şimdi aklının bende olmasını da anlayabiliyorum çünkü onun aldattığına beklediği gibi kahrolmadım bu yüzden zoruna gitti.” Sanırım en çok onun güçlü ve inatçı tavrına karşı duramıyordum. Yere öyle sağlam basıyor ki beni bile şaşırtacak hamleler yapıyordu.
Ayaklarım istemsizce ona doğru gitti tepsideki börekleri kesiyordu. Tezgaha elimi koyduğumda donup kalmıştı, bir süre öylece bekledi ardından başını çevirerek sağına baktı. Gözlerini özlediğimi farketmiştim, derin bir nefes alarak önüne dönmüştü nabzının hızını hissedebiliyordum. Bıçağı elinden alıp yavaşça tepsinin üzerine bıraktım ve onu kendime çevirdim. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN İmre ile konuşurken arkamda bir hareketlilik sezmiştim ama bir anlık korkuyla hiçbir tepki veremedim bıçağı sıkı sıkı tutuyordum. Sonrasında elini tezgaha dayayan birini gördüm başımı çevirdiğimde onu görmüştüm. Kalbimin ritmi değişmeye başlayınca önüme döndüm bakmak istemiyordum. Elimden bıçağı alarak beni kendisine döndürdü ve sonra elini dudaklarına götürerek sus işareti yaptı. Bende ne diyeceğini merak etmiştim.
“Sare orada mısın?” İmre bana seslenene kadar zaman ve mekan kavramımı yitirmiştim. Telefona baktım ve konuştum.
“İmre seni daha sonra arasam olur mu?” İmre kuşkulu bir sesle onayladı ama endişelenmişti sorugulamadan kapattı. Büyük bir gökgürültüsüyle elektirikler gidince irkildim. Hava gittikçe daha kötü oluyordu.
“Senin ne işin var burada?” Sesimin cılız çıkmasına engel olamamıştım bu kadar kısık çıkabileceğini bende tahmin etmiyordum.
“Göreve gideceğim.” Kalbimin üstüne bir sıkıntı çöktü, az önce bıçağı aldığı elimi tuttu ve içini okşadı. Örgü şişleri yüzünden kesik kesik olmuştu. Tabi bugün sinirden salata doğrarken de elimi kesmiştim.
“Yine sana geldim” Sesinde pişmanlık vardı ama ne için olduğunu anlayamadım, avcumun içine dokunmayı bırakmadı gözlerime yine o eski yoğunlukla bakıyordu.
“Gelmemem gerekiyordu, defalarca kendime hatırlattım, ama yine yolum sana çıktı.” Kendisine kızar gibiydi gözlerini kapatıp söylemişti elimi alnına götürüp elimi alnına yasladı. Sanırım İmre haklıydı kendi içinde bir şeylerle çelişiyordu.
“Yine savaşı sen kazandın Sare” Sesi kısık çıkıyordu hala gözleri kapalıydı ve avcuma dokunmaya devam ediyordu. Bense hiçbir şekilde cevap verecek gibi değildim.
“Seni tehlikeye attığımın farkındayım ama yine buradayım, ne garip değil mi?” Benimle değil kendisiyle konuşuyordu ve karanlıkta seçebildiğim kadarıyla gözleri hala kapalıydı.
“Ben buraya geldiğimde zaten tehlikeli olduğunun bilincindeydim.” Parmaklarımı hafifçe okşadı yanağını parmaklarımın üstüne koymuştu.
“Sare” Ses tonu beni mahvetti, hiç adımı bu kadar sevmemiştim.
“Neye karar verirsem vereyim yine sana geleceğim.” Gözlerimi kapadım heyecandan kulaklarım uğulduyordu.
“Mesajlarıma ve aramama dönmedin?” Burda olduğumu yeni farketmiş gibi gözlerini açıp bana baktı.
“Yapmam gerekeni yapmalıydım ama her defasında sana kaybediyorum.” Gözlerini yeniden kapatıp elimi alnına yasladı. Telefonu çaldığında istemsizce sağ eliyle telefonunu çıkartırken sol eli hala avcumu okşuyordu.
“Geliyorum” Gitmesini hiç istemiyordum.
“Eline ne yaptın böyle?” Soru sorar gibi değil de hesap sorar gibiydi.
“Sevdiğim köylülerden örgü örmeyi öğrendim.” Gülümsedi ama elimi bırakmamıştı.
“Bana bir atkı örersin o zaman” Gülmüştü sesi dalga geçiyormuş gibiydi, ama zaten ördüğümü bilmiyordu bitmek üzereydi.
“Ben niye örüyorum git kendin ör” Yeniden güldüğünde onu hayranlıkla izledim. O hep bana kaybediyorsa sanırım bende ona kaybediyordum, az önce yolumu değiştirecektim şimdi hayran hayran izliyorum.
“Tuna” İlk defa rütbesi olmadan seslenmiştim.
“Efendim” Sesi fısıltı gibi çıkmıştı.
“Dikkatli ol, bilmiyorum ama nedense kötü hissediyorum ve bu bir kaç gündür var.” Gülümseyerek gözlerime baktı, cevap vermemişti.
“Geri gelecek misin?” Evet demesini umdum.
“Dönebileceksem evet” Gülümseyince dudaklarıma baktı. Ardından gözleri tüm yüzümü dolaştı.
“İstersen inanma ama altıncı his mi ya da başka bir şey mi bilmiyorum, kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Lütfen dikkatli ol.” Gözlerime bakıp avcumu yeniden okşadı cevap vermemişti ama sanki avcumu öpmek isteyip vazgeçiyor gibiydi.
“Gözlerinde gördüğümü seviyorum.” Anlamamıştım gözlerimde ne görüyordu, neyi saklayamıyordum?
“Şimdi gitmem gerek, lütfen ben dönene kadar kimseyle tartışma kimseye kafa tutma.” Başımı hafifçe salladım bana yeniden öyle yoğun baktı ki yutkunamamıştım. Sanki uzanıp uzun uzun öpmek isterken sadece hayaliyle yetiniyor gibiydi.
“Dikkatli ol lütfen” Tuvalete doğru ilerlerken aniden durdu şaşkınlıkla bir şey oldu sandım.
“Beni bekleyecek misin?” Soruyu sorarken gözlerini kaçırmıştı.
“Dönebileceksen evet” Onun cevap verdiği gibi verince gülmüştü bende güldüm bir anlık adım atar gibi oldu sonra başını iki yana sallayıp tuvalet camına yöneldi.
“En çok neye sinirleniyorum biliyor musun sana çok şey söyleyebilecekken hiçbir şey söyleyemediğime, ama dönersem bunu aşacağım.” Bana değil de kendisine söylüyormuş gibiydi arkasından izlerken gözlerimin dolmaması için zor tutuyordum. Camdan çıkınca gözlerim benden bağımsız yanaklarımdan süzülmüştü. YAZARIN KALEMİNDEN Azerbaycanlı tim ve Karasu timi buluşma noktasına varmışlardı, birlikte helikoptere binmek için adımlıyorlardı.
“Tuna Yüzbaşı, sizinle tanışmak büyük bir onur, bu görevde bizim yanımızda olduğunuz için Türkiye’ye ve Karasu timine müteşekkiriz.” Tuna Yüzbaşı sabahkinden daha iyi bir enerjiyle gülümseyerek kendisine uzatılan eli sıktı.
“Yüzbaşı Ramil, benim için de sizinle tanışmak büyük bir onur, elbette yardım edeceğiz biz kardeşiz.” İkiside birbirlerinin elini sıkarak tanışmışlardı ve helikoptere bindiklerinde helikopter sınıra yakın buluşma noktasına ilerliyordu.
“Açıkçası namızını duydum, Karasu baya iyi ekipsiniz.” Karasu timi memnuniyetle gülümsemişti.
“Sizi de duymak nasip oldu Ramil Yüzbaşı, siz ve ekibiniz baya iyisiniz.” Askerler birbirleriyle kaynaşmaya başladığında helikopter göklerde yerini almıştı. Tuna Yüzbaşı sohbetten biraz uzaklaşarak telefonuna baktı.
“Sare, bir şey olursa köydeki askerlere söyle eğer aksilik olursa hemen karargahı ara” Tedirginlikle cevap gelmesini bekledi. Sare bir kaç dakika sonra görmüştü.
“Tamam öyle yapacağım, sen dikkatli ol olur mu?” Gülümseyerek mesajı okudu akşamdan beri kendisine dikkatli olmasını söyleyen birinin varlığı ile mutlu olmuştu.
“Geldiğinde bana yine soğuk davranacak mısın ya da cevapsız mı bırakacaksın?” Onu ne kadar üzdüğünün farkındaydı sıkıntılı bir nefes vererek yeniden yazdı.
“Hayır aksine söylemek istediklerimi söyleyeceğim, kaçmanın bir sonu yok.” Ardından mesaj gittiğinde aniden mavi tik olmuştu ama artık telefon çekmemeye başlamıştı. Kaşlarını çattı gelecek cevabı bekliyordu. HAZE “Sana kötü bir haberim var” Bakışlarımı merakla Sezen’e çevirdim.
“Bahsettiğin kız, Sare Lia Saruhan baya varlıklı bir aileden geliyormuş, şahsen ben olsam böyle bir köyde görev almak istemezdim.” Çayımdan içerek tostumdan bir ısırık alıp hiç umrumda değilmiş gibi durmaya çalışıyordum.
“Macera arıyordur.” Gülerek yeniden çayımdan içtiğimde Sezen’de gülmüştü.
“Babası ve ağabeyinin iki ayrı şirketi varmış, babasının şirketi inşaat sektörü üzerine, ağabeyinin ki mimarlık üzerineymiş, yani bu kız hem babadan hem ağabeyinden zengin” Huzursuzlukla kıpırdandım torpilli tipleri sevmiyordum.
“Babasından küçük bir macera için köye gelmeyi rica etmiştir.” Sezen tavrıma şaşkınlıkla baktı.
“Yani kim niye onca dayak yedikten sonra kalmayı tercih eder ki, üstelik babası da pek iyi bir tipe benzemiyor.” Umursamaz bir tavırla omzumu silktim.
“Tuna’nın onunla ilgilenmesi hoşuna gitti, o yüzden kalmıştır.” Sezen yeniden bana inanamıyormuş gibi baktı.
“İyi de kız kendisinde değildi bunu sende biliyorsun, üstelik neredeyse kaçırıldığı için onu suçlayacak gibisin?” Yutkundum o kızdan hoşlanmıyordum ve Tuna’ya davranışlarından yakınlığından nefret etmeye başlamıştım.
“Kaçırılması onun suçu değildi ama saçma sapan rol yapması onun suçuydu, sırf Tuna’nın vicdanına oynamak için yaptı. Çok iyi nir rolcü.” Sinirden mantıklı düşünemediğim doğruydu ama kızın Tuna’ya yakın olmasını istemiyordum. Tunayla benim bir geçmişimiz vardı elbette eninde sonunda birbirimizi bulacaktık.
“Arkadaşını da araştırdım, İmre kuzgun Özel Sezginer hastanesinde görev alıyormuş ama yakın zamanda istifa edip babasının hastanesine geçmiş, o da çok varlıklı bir aileden geliyor.” Sırıtarak arkadaşıma baktım.
“Emir kulu olmak zoruna gitmiş olmalı, istifa edip babasının hastanesine geçtiğine göre” O kızın da bir şey biliyormuş gibi karşımda konuşmasından nefret etmiştim.
“Yanılıyorsun kız 3 yıldır orada çalışıyormuş, neyse bence işinde çok iyi bir cerrah, en riskli ameliyatları gerçekleştirmiş önemli ödülleri de var.” Bıkkınlıkla onları öven arkadaşıma baktım.
“Torpille herkes ödül alır canım, kolaysa gelsin burada görev alsın.” Arkadaşım kıkırdayarak bana baktı.
“Bu arada Sare Öğretmen ile Tuna Yüzbaşı’nın hakkında dedikodu çıkmış köyde, köylü Öğretmen lojmanını basmış.” Gülerek ona baktım arkadaşım buna şaşırmıştı.
“Sonunda Tuna onunla ilgileniyormuş gibi dedikodu çıkardı demek, nedense hiç üzülmedim kim olduğu ve ne olduğu çok belli, baştan çıkarmak için yapmadığı şey kalmadı. Neyseki Tuna bunlara düşmez.” Sinirle söylediğim sözlerden sonra Sezen şaşkınlıkla bana baktı.
“Gerçekten Tuna’ya olan aşkın akıl almaz bir hal aldı. Yani bir kadını bu şekilde vurmak doğru değil.” Sezen yanımdan sert bir tavırla ayrıldığında şaşkınlıkla ona baktım. BÖLÜM SONU |
0% |