BEN GELDİM YENİDEN MERHABALAR, ÇOK GÜZEL BÖLÜMLERLE HER GECE GELİYORUM VE BUNDAN SONRAKİ BÖLÜMLERİ AĞLAYARAK YAZDIM VE DÜZENLERKEN YENİDEN AĞLADIM NEYSE AŞIRI DRAM DOLU SAHNELERE ADIM ATIYORUZ AMA ÇOKTA DRAMA BOĞMAYACAĞIM AYOOOLLL🤐
OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN🫀🫶🏻
İçimde elimde olmayan bazı hisler vardı. Ona karşı ne hissediyordum bunu bilmiyordum ya da bildiklerimi kendime itiraf edemiyordum. Sadece görevden sağ salim dönmesini ve yine bana ansızın gelmesini istiyordum.
“Ögretmen hanım” Salim amcadan ekmek almıştım eve giderken şiveyle konuşarak bana seslenen adam baktım. Bana bakıp sakallarını ovuyordu.
“Pek güzelsiniz ha, oğlum sizi çok begenmiştir.” Adama anlamsız bakışlarla bakıyordum. Oğlumu yoksa kendisi mi beğenmişti anlam verememiştim. Bu bakışa içimdeki Sirel köpürdükçe köpürmüştü, Lia ise oradan uzaklaşmamı söylüyordu.
“Banane sizin oğlunuzdan!” Yoluma devam etmek istediğimde yanındaki iki adam yolumu kesmişti, nabzım hızla yükseldi ve korkudan tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim.
“Bak Ögretmen hanım, bizim buralarda böyle olmaz, erkek kızı begenir, alır getirir karısı yapar.” Sinirle adama baktım kendini ne zannediyordu.
“Ben buralı değilim o yüzden sizin ne yaptığınızla da ilgilenmiyorum. Eğer önümden çekilmezseniz askerlere bağırırım.” Tabiki tehditime karşılılık sakallarını ovalayarak gülmüştü.
“Esger bana hiçbir şey yapamaz, Ögretmen hanım” Bana doğru adımladığında istemsiz geriye adımladım o geldikçe ben gidiyordum ve sırtım duvara yaslandığında elimi çantama atarak, küçük sevimli maket bıçağımın onları korkutmasını diliyordum.
“Alın şu kızı, ogluma karı olacak, ha bak istersen Ögretmenliğine devam edersin” Korkudan yutkunamamıştım aklım Tuna Yüzbaşı’ya gitmişti. Burada olmasını herşeyden çok istemiştim.
“Dokunma bana yoksa seni öldürürüm!” Sesimi askerlere duyurmak istemiştim onlardan kaçmaya çalıştım kaçamadan bileklerimden iki adam tutmuştu.
“Bırak beni, imdat!” Ağzımı kapatarak yürümeye zorlamışlardı. İçim dehşetle sarsıldı ayağımın altındaki zeminden yüzlerce var gibiydi gözlerim buğulandı ve ben gözlerimi kapamak zorunda kaldım.
SİREL
Gözlerimi açtığımda birinin kucağındaydım nereye götürdüğünü çözemiyordum ama kar yüzünden hızlı hareket edemediğini anlamıştım. Sare’nin yine ve yine kullanmaya cesaret edemediği maket bıçağı ellerimdeydi onu çaktırmadan açtım ve beni tutan adamın boynuna çizik atmıştım. Adam acıyla beni bıraktığında diğer adam üzerime atılmak için geç kalmıştı çünkü şok içinde boynundan yaraladığım adama bakıyordu.
“Sen ne yaptın lan!” Elini tokat atmak için havaya kaldırdığında bileğinden tutarak arkaya doğru hızla çevirdim. Büyük bir kırılma sesi geldiğinde bile bırakmamıştım ardından sertçe beyninin olduğu o bacaklarının arasındaki münasip bölgeye tekmemi geçirdiğimde adam acıyla diğer adama çarpıp yere düşürdü ardından kendisi de onun üstüne düşürmüştü.
“Ne oldu ihtiyar, az önce sakallarını ovalıyordun?” Korkudan tirtir titreyen adama sırıtarak baktım. İşte Sare ile aramdaki fark buydu, o savunmasızdı ben ise savunmanın ve saldırının kendisiydim.
“Sen na…nasıl” Adamları yokken tüm erkekliği eriyip biten adamı seyrettim sonra yukarıya doğru kaçmaya başlayınca paltosundan çekip boğazına yapıştım ardından sertçe duvara yapıştırdım.
“Bana bak siz kadınlarınızı kendinize mal olarak görüyor olabilirsiniz, ama ben mal olarak göreceğin en son kişi bile değilim!” Adam nefes alamadan elleriyle boğazındaki elimi tutuyordu. Benimse acımaya niyetim yoktu.
“Şimdi seninle şöyle güzel bir gezintiye çıkalım, belli ki sen seviyorsun güçsüz gördüğün kadınlara erkeklik taslamayı.” Tekmemi münasip yerine geçirince iki büklüm olmuştu. Sanırım 40’lı yaşlarında adamın hayatını bitirmiştim ama umrumda değildi.
“Yürü!” Onu kendimle köy meydanına doğru sürüklüyordum. Üzgünüm Sare ama birazdan buralar karışacak.
“Ahali, siz izlemeyi seversiniz öyle değil mi lojman baskınına bile ses çıkarmadınız. Bu gibi aptalların size hükmetmesine izin vermek daha kolay çünkü değil mi?” Bağırarak konuştum. Zaten genellikle insanlar köy meydanında toplaşırdı. Şimdi şaşkınlıkla bana ve elimdeki bu yav…. Neyse küfür etmeyeceğim.
“Bu adam yolumu kesti ve dedi ki, oglum seni beğendi ona seni karı yapacağım!” Onun gibi konuşmuştum ardından adamı öne fırlatıp tekmemi sırtına geçirdim.
“Bana bakın, ben buralı değilim ve sizden olmaya da hiç niyetim yok, bir daha bana elinizi sürecek olursanız hepinizi bu köy meydanında bu leş gibi sergilerim. Benim sizin korkaklık ettiğiniz erkeklerinizden korkum yok, siz kadınlar sizi mal olarak gören erkeklerinizi yüceltiyor ve böyle haşin davranışlarını seviyor olabilirsiniz ama ben böyle şeyleri sevmem, haddinizi bileceksiniz bunca zaman göz ardı ettim, bir daha etmeyeceğim!” Köylü şok içinde aylardır işkence ettikleri kızın değişimine bakıyordu. Gözlerindeki o korkuyu görmüştüm, evet Sare kimseyi incitmemek için tatlı dilli olabilirdi ama ben bedenimizi kimsenin incitmesine izin vermeyecek kadar gözümü karartmıştım.
“Soyun!” Adam yüzüme bön bön baktı.
“Soyun dedim, ağasın ya paşasın ya istediğini alır ya, soyun yoksa seni gebertirim.” Adama yeniden tekme savurduğumda adam iki büklüm kıyafetlerini çıkarmaya başladı. İğrenç vücudunu görmekten midem bulanmıştı.
“Bir daha söyle beni ne yapacaktın?” Adam korkuyla bana bakarken zevkle onun korkusunu seyrediyordum.
“Be…ben özür dilerim Ögretmen hanım” Ellerini birleştirmiş utançla benden özür diliyordu.
“Ama ben özür kabul edecek sınırı çoktan geçtim.” Karnına yeniden bir tekme savurduğumda adam sırt üstü uzanmıştı bedenini kapatmaya çalışıyordu.
“Eğer bir daha onurumu ayaklar altına almaya çalışan olursa, kendisini bu köy meydanında hayal etsin. Bu utançla yaşayabilirseniz yaşayın!” Gözlerimi köylülerin teker teker yüzünde dolaştırıyordum. Aylardır Sare’ye yapmadıklarını bırakmayanlar şimdi korkuyla başlarını eğiyorlardı. Gözlerime bakacak cesaretleri bile yoktu.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Ne yapıyor bu kız, kafayı mı yedi.” Serdar Yüzbaşı haberi alır almaz köy meydanına askerlerle birlikte gelmişti ama gördüklerini hepsi şok içinde izliyordu.
“Komutanım, Tuna Yüzbaşı kendisi gibi birine tutulmuş.” Askerler şok içinde izlerken gülmemek için zor duruyorlardı.
SİREL
“Sen benim babama ne yapıyorsun lan!” Arkamdan hiddetle kalabalığı yararak gelen adama baktım muhtemelen benden bir kaç yaş büyüktü, belki Sare’nin tutulduğu Yüzbaşı’yla aynı yaştaydı.
“Baban beni zorla götürmeye çalışmasaydı, bunu yapmazdım. Bence siz her şeyin sahibi olduğunuzu düşünmeyi bırakın.” Oğlu şok içinde yumruğuyla bana atıldığında, yaklaşamadan yumruğumu sağ yanağına geçirmiştim. Ardından yerinde sarsılan adam kendisini toparlamak için eliyle başını tuttu. Tabi bende durmadım kendi etrafımda dönerek, ki bu hareketi çok seviyordum çenesine doğru tekmemi savurduğumda neye uğradığına anlam veremeyerek yüz üstü babasının olduğu yere düşmüştü.
“Ulan it bende bir şey yapacaksın sanmıştım.” Babası kendi oğluna doğru konuşuyordu. Oğlunun şuanda tilkileri saydığına emindim.
“Evet, şimdi ne yapıyoruz, çocuklarınızı okula, kendinizi de doğru insan olmaya adıyorsunuz.!” Eyvah eyvah, Serdar Yüzbaşı bana doğru geldiğinde çatık kaşlarla beni izliyordu. Yakışıklı ve gerçekten karizmatikti, ansızın içimde bedenini almak isteyen Sare’nin sinirine denk geldim. Tamam tamam kesinlikle senin Tuna’ndan daha yakışıklı değil.
“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz Öğretmen hanım” Hayretler içerisinde bana bakıyordu. Elindeki yüzlüğü görmemle tüm hayallerim son bulmuştu. Neyseki hala elimizde Tuna Yüzbaşı vardı. Diyecektim ki Sare beni yine zorluyordu.
“Ne yapıyorum Serdar Yüzbaşı?” Şaşkınlıkla baktı açık olmam gerekirse askerlerin çoğu aşırı derece de yakışıklıydı.
“Köyün meydanında yaptığınız iş mi?” Bana kızıyordu ne yapsaydım onun sümüklü oğluyla mı evlenseydim?
“Evet, çünkü beni zorla oğluyla evlenmem için götürüyordu bende ona bunu yapmamasını güzel bir dille ifade ettim.” Yanındaki asker şaşkınlıkla sordu.
“Güzel bir dille, Sare hanım, hadi bizim Tuna Yüzbaşımız delidir de bari siz deli olmasaydınız.” Çocuğun şaşkın bakışları hoşuma gitmişti ve parmağında yüzlük yoktu. İstemsiz ona doğru adımladım ama Sare içimde dehşetle köpürdü. Midem bulanmaya ve başım dönmeye başlamıştı. Korkarım ki bizim Sare bu Tuna Yüzbaşı’ya baya baya tutulmuştu.
SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN
“Tuna” Sanırım yarı baygındım çünkü kendimi halsiz hissediyordum.
“Tuna Yüzbaşı değilim ben, onu görürseniz sizi kucağımda taşıdığımı söylemeyin ne olur.” Evimin merdinlerinden çıkarken hafifçe beni yere indirmişti. Kendime gelmeye çalıştım Sirel beni olduğundan çok fazla yoruyordu ama bu sefer ona kızmamıştım. Genelde benim yapmaya cesaret edemediğim şeyleri yapıyordu ve bu sefer gerçekten hayatımı kurtarmıştı.
“İyi misiniz?” Asker bana dokunmamaya çalışarak ellerini gözümün önünde sallıyordu.
“Başım çok ağrıyor, ne olduğunu anlamadım.” Asker bana şaşkınlıkla bakarken yan taraftan hızlı hızlı gelen Serdar Yüzbaşı’ya ne diyeceğimi düşünüyordum.
“Sare hanım, bakın Tuna Yüzbaşım buradan giderken bizzat bana söyledi. Kimseye kafa tutmasın damarına basmasın dikkat edin dedi. Siz köy meydanında köyün ileri gelen adamını soyup rezil ettiniz. Üstelik adamlarını ve oğlunu dövdünüz, açıkçası bunu nasıl yapabildiğinizi anlamadım ama niye bize haber vermediniz?” Serdar Yüzbaşı’ya garip garip bakarken içimdeki Sirel boğazlamamak için zor duruyordu.
“Adam tuttu kolumdan beni zorla oğluma karı yapacağım diye götürdü, ne yapsaydım evet mi deseydim?” Serdar Yüzbaşı kaşlarını çatmış yeniden bana bakıyordu. Açıkçası korkmaya başlamıştım, inşallah hapis yatmazdım.
“Madem size zarar veremeyecek kadar etkisiz hale getirdiniz gerisini bize bıraksaydınız?” Ben olsam öyle yapardım ama Sirel yaptı nasıl diyecektim.
“Haklısınız ben kontrol edemedim kendimi” Serdar Yüzbaşı sıkıntılı bir nefes aldı.
“Burak Üsteğmenim siz lojmanın ve okulun güvenliğini arttırın burası sizde, ne yapacakları belli olmaz. Bize emanet kendisini öldürtmeden Tuna Yüzbaşı gelene kadar göz kulak olun.” Tuna Yüzbaşı beni onlara mı emanet etmişti. İster istemez heyecanlanmıştım.
“Gerçekten aşık olmayı nasıl başardın Sare, bir de bununla uğraşıyorum senin yüzünden!” Kulaklarımda Sirel’i duyduğumda yutkunamadım. Ondan korkuyordum ve bu artık sıklaşmaya başladığı için buna bir an önce son vermeliydim.
“Ben evime gidebilir miyim?” Serdar Yüzbaşı ters ters bakarak başını salladı.
“Al birini vur ötekine, karşımda Sare Öğretmen yok Tuna Yüzbaşı var sanki bakışlar bile aynı, gram pişmanlık yok içinde” Burak Üsteğmen gülerek Serdar Yüzbaşı’ya baktı.
“Komutanım bir makale de ruh eşlerinin birbirine çok benzediğini okumuştum.” Ne konuştuklarını merak ettiğim içim için içeriye girdiğim gibi hava alsın diye yalandan kapının yanındaki küçük pencereyi açmıştım. Burak Üsteğmenin söylediği söze ister istemez sırıtmıştım.
YAZARIN KALEMİNDEN
2 GÜN SONRA
Azerbaycanlı gazeticiyi bulmak için 2 gün önce sınırı geçmişlerdi, hala gazeteciden bir haber yoktu. Bastıkları kamplarda izine rastlamamışlardı.
“Şuan buradayız, şu tepenin ardında muhtemelen terorist kamplarından biri var.” Tuna Yüzbaşı ve Ramil Yüzbaşı haritayı inceliyorlardı.
“Oradan gidersek avlanırız.” Tuna Yüzbaşı’nın düşünceli ses tonu ortamı daha da kasvetli hale getiriyordu.
“Şu geçiti kullanalım o zaman, buraya İn geçiti derler, çok dar ama idare edebilirsek onları biz avlarız.” Tuna Yüzbaşı, Ramil Yüzbaşı’nın gösterdiği yere gözlerini odakladı. Başını sallayarak konuştu.
“Herkes dikkatli olsun, bu geçidi kullanacağız.” Askerler başlarını sallayarak temkinli bir şekilde yolda ilerlemeye devam ettiler.
🪖
Albay elindeki evrakları bırakıp odasından dışarıya çıkmıştı. İçinde Karasu timi yola çıktığından beri bir sıkıntı vardı. Üniformasının yakalarını çekiştirerek kendisini nefes almaya zorlamıştı.
“Komutanım” Askerlerden biri yanına gelince dikkatle onu dinlemişti. Ardından kaşlarını çatarak konuştu.
“Bu kız niye dikkat çekiyor, Serdar Yüzbaşı’ya söyleyin gözünü ayırmasın.” Askerler köyde olan durumu Albay’a anlattıklarında hem şaşırmış hem de hafif bir sinirle konuşmuştu. Kışlaya giderek evine doğru ilerlemeye başladı.
“Hoşgeldin Yavuz” Hanımına ilk günkü gibi bir sevgiyle bakıyordu.
“Hoşbuldum, nasılsınız çok yormadın İnşallah kendini?” Hanımı gülümseyerek eşine baktı. Ardından başını sallayarak konuştu.
“Yormadım da, sen o gün Tuna’yı fazla mı azarladın, çocuk çok kötü çıktı evden aklım onda kaldı.” Hanımını gülümseyerek yanına çekti ve sarıldı.
“Oğlunda aynı kendisi gibi inat, burnunun dikine giden birine tutulmuş.” Hanımı şok içinde ve merakla eşine baktı.
“Kim bu kız, yoksa numarasını verdiğim kızlardan biri mi ya da Haze mi?” Albay kahkaha atarak salondaki koltuğuna oturdu.
“Sen verdiğin numarada ki kızları aradığını mı düşünüyorsun?” Hanımı suratını asarak eşine baktı.
“Haze o zaman, eee hani onu sevmiyordu?” Albay başını yine iki yana salladı.
“Yaa yok sultanım, Sare Öğretmenden bahsediyorum.” Hanımı ağzını kapatarak yanına oturdu. Şok içinde ona bakıyordu.
“Kim ki bu kız huyu suyu nasılmış?” Albay kahkaha attığında hanımı elindeki fırın beziyle göğsüne doğru hafifçe vurdu.
“Oğlunun tıpatıp aynısı” Kadın havaya eyvahlar olsun diye bakarken eşi gülmeye devam ediyordu.
“Ee bunlar birbirini yer o zaman, bizim Tuna çok aksi dediğim dedik.” Albay başını iki yana salladı.
“Senin Tuna, Sare’ye mum olmuş, senin dediğine bak, lojmana baskın olduğunda kızı göreceğim diye gecenin bir vakti gitti.” İkisi birlikte güldüğünde hanımı konuşmaya başladı.
“Ben bir göreyim bu kızı merak ettim.” Albay gülerek başını salladı.
“Gör gör, eminim çok seversin” İmalı konuşunca yeniden göğsüne hafifçe vurmuştu.
🧨
Ahad, masaya sırtını yaslamış ve masadaki adamlara gözünü dikmişti. Adamlar ise planın en önemli adamını Türkiye’ye kaptırdıkları için sinirden kuduruyordu.
“Sen nasıl olur da o adamı beceriksiz heriflerle gönderirsin Ahad!” Büyük Birlik dedikleri adamların karşısında Ahad eğilip bükülüyordu.
“O aptal kendisi düştü tuzağa ona ne yapması gerektiğini söylemiştim beni dinlemedi.” Adam masaya yeniden elini vurduğunda gür bir ses çıkmıştı.
“Kaç hafta oldu biz hala Türklerin canını yakabilmiş değiliz!” Ahad yutkunarak konuştu.
“Bu bombayı önlemiş olsalar da daha büyük bir darbeyle geleceğim.” Büyük Birlik’ten biri daha konuşmuştu.
“İçimizde biri var, bu son derece gizli bir bilgiydi, kim zafiyet gösterdi öğren yoksa senin kelleni alırım. Senin yerine talip olan çok yoldaş var!” Ahad tedirginlikle yutkundu başını sallamakla yetindi.
“Şu Azerbaycan milletvekilinin kızı hala Irak’ta kampta mı?” Ahad başını salladı.
“Güzel, o halde o kızı dediğim zaman da infaz et” Ahad başını salladı yeniden konuştu.
“Türkiyeyle ilgisi olmayan bir kızı niye bunca zamandır tuttuk?” Büyük Birlik’te ki bir sürü adam gülmüştü. Ahad sinirlense de bir şey demedi.
“Türkiye de gelecek, işte o zaman onların en değerlilerini alacağız.” Ahad yeniden başını sallayarak müsade istedi.
“Bizzat ben orada olacağım, bu işi kimseye bırakamam.” Ahad izin isteyerek çıkmıştı.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
75.03k Okunma |
6.34k Oy |
0 Takip |
92 Bölümlü Kitap |