32. Bölüm

U.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUN

Esma Gül
sidelyacicegi

MERHABALAR BEN GELDİM HER GECE OLDUĞU GİBİ BURALARDAYIM KURGUMA VERDİĞİNİZ DEĞERDEN DOLAYI ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM İYİ Kİ VARSINIZ. BANA WATTPAD'DİN YOKLUĞUNU HİSSETTİRMEDİNİZ HATTA DAHA ÇOK BİLE SEVDİM ÇÜNKÜ KURGUM ARTIK ÖN PLANDA VE SİZİN SEVGİNİZ KAYBOLAN UMUDUMU GERİ GETİRDİ🥹🥰

EVET BİLİYORUM HEMEN EVLENMELERİNİ İSTİYORSUNUZ AMA BEN KARAKTERLERİMİN DUYGULARINI SİZE YANSITMAK İSTİYORUM. BU YÜZDEN ACELECİ DAVRANARAK ARALARINDAKİ KİMYAYI BOZMAK İSTEMİYORUM. SİZE GÜZEL BİR SPOİ VERECEĞİM İLERLEYEN BÖLÜMLERDE BİR ŞEYLERE ADIM ATACAĞIZ SONUNDA🥳🎉🎊🎈

OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI ÇOOOOOKKK İSTİYORUM VE SİZİNLE YORUMLARDA BULUŞMAYI SEVİYORUM TEŞEKKÜR EDERİM İYİ Kİ VARSINIZ BEBEKKUŞLARIM🫶🏻🫀🎈

Tuna Yüzbaşı bana garip garip bakmıyordu aksine yüzündeki ifade çok farklıydı ona bakmayı özlediğimi fark etmiştim. Açıklama yapmaktan yorulmuştum bu yüzden daha fazla açıklama yapmak istemedim.

 

“Ya da her neyse, senin yakının olmadığım için bilgi vermeyeceklerini söylediler bende yalan söylemek zorunda kaldım. Özür dilerim.” Başımı eğmiştim utanıyordum.

 

“Senin yüzünden tüm karargah bana kırgın” Başımı kaldırdım ben ne yapmıştım ki kırılmışlardı?

 

“Neden?” Şaşkınlık içerisinde konuştum.

 

“Tuna Yüzbaşım bizi niye nişanına davet etmedi diyorlar” Ağzımı açtım ve geri kapadım. Ne yani nişanımız olsaydı tüm karargah mı gelecekti?

 

“Ne yani nişanımız olsaydı tüm karargah mı gelecekti?” Ağzımı açtığımla kapamam sonrada başımı eğip gözlerimi kapatıp utanç içinde beklemem bir anda olmuştu. İçimden söylediğim şeyi yanlışlıkla dışımdan tekrarlamıştım.

 

“Ben öyle demek istemedim yani, ya da boşver ya kaç gündür sürekli açıklama yapmaktan yoruldum.” Pes edip ona doğru ilerledim ardında ayakları demirli üzerinde minderi olan tabureyi alıp Tuna Yüzbaşı’nın sedyesine doğru yaklaştım ve oturdum.

 

“Nasılsın?” Bana yine o yoğun bakışlarını gönderiyordu.

 

“Şimdi daha iyiyim” Yutkundum şimdi derken benim gelmemden mi bahsediyordu yoksa sadece iyi olduğundan mı?

 

“Sevindim” Ardından hemen ciddileşerek konuştu.

 

“Sen iyi misin bayıldığını duydum?” Ağzım açık kalmıştı cama doğru baktığımda Ömer Üsteğmen bana el salladı. Dişlerimi birbirine bastırdım uyuz adam her şeyi söylemek zorunda mıydı?

 

“Yok, Ömer Üsteğmen biraz fazla telaşlandı. Ne bayılması uyumuşum.” Tuna Yüzbaşı kahkaha atmaya çalıştığında yüzünü buruştursa da gülmeye devam etti.

 

“Sare” Sesine içimin gittiğini söylemiş miydim?

 

“Hayır ilk defa duyuyoruz.” Lia, içimde konuştuğunda yutkundum. Görmezden gelerek Tuna Yüzbaşı’ya baktım.

 

“Efendim?” Gözlerinden bu sefer gözlerimi çekmemiştim. Bir şey söylemesini umdum ama söylemedi nedenini anlamamıştım.

 

“Neye karar vereceğimi bilemiyorum ama seni önemsemediğimi düşünme.” Şaşkınlıkla ona baktım. Telefon konuşmamızın neredeyse hepsini duymuş olmalıydı.

 

“Tamam, nasıl vurulduğunu sorsam?” Tuna Yüzbaşı konuyu değiştirmeme güldü.

 

“Tek kaçan ben değilmişim” Şuanda boyutlar arası ışınlanmam gereken anlardan biri, nerede bu geçit.

 

“Ben kaçmıyorum, sadece merak ediyorum.” Tuna Yüzbaşı başını iki yana salladı.

 

“Görev hakkında bir şey söyleyemem.” İyi de ben ona ne için gittiklerini sormadım ki nasıl vurulduğunu sordum.

 

“Nasıl vurulduğunu soruyorum. Ne için göreve gittiğini değil!” Sesim beklediğimden daha yüksek çıkmıştı.

 

“O da göreve dahil” Israr etmedim ama suratımı astım. Gözlerimi ondan çekerek başka yerlere baktım.

 

“Gözlerini kaçırdığında” Sustu bir şey demek istiyor gibiydi. “Neyse uyuyacağım.” Şöyle gelişine yüzüne bir tane çaksam diyorum hem yaralıydı hiçbir şey de yapamazdı.

 

“İyi, uyu, ne yaparsan yap” Sesim beklemediğinden daha tavırlı çıkmıştı. Ayağa kalkıp cama doğru ilerledim ve kollarımı göğsümde kavuşturup camdan dışarıyı seyrettim.

 

“Sare” Cevap vermedim. Ne hali varsa görsün umrumda değildi. Tamam umrumdaydı ama şuan değilmiş gibi yapmam gerekiyordu. O sırada kapı çaldığı için bakışlarım oraya yöneldi.

 

“Tuna, hemşire hanım artık uyandığın için sana refaket edecek birisinin olmasını söyledi. Bizde sırayla bekleyelim dedik, bu gece için ben bur…..” Sözünü kesmişti.

 

“Gerek yok, siz gidin dinlenin daha üniformalarınızı bile çıkarmamışsınız.” Ömer Üsteğmen başını iki yana salladı.

 

“Gece bir şeye ihtiyacın olursa ne yapacaksın?” Yutkundum kaç gündür hastanede olsakta Karasu timinin yüzünden yorgunluk akıyordu. Çünkü geldiklerinden bu yana bir kez bile hiçbirinin hastaneden ayrıldığını görmemiştim.

 

“Olmaz idare ede….” Gözlerimi devirip bir anda söze girdim.

 

“Ben refakatçi olurum.” Zaten gitmeye niyetim yoktu. Açıkçası bende Karasu timinin dinlenmesini istiyordum. Halleri hiç iyi görünmüyordu.

 

“Yani aslında doğru söylüyorsunuz. Şimdi nişanlısı varken bize düşmez.” Ömer Üsteğmen güldüğünde suratımı asarak ona baktım ve bu onu daha da güldürdü.

 

“Olmaz Sare’yi evine bırak” İkimizde başımızı Tuna Yüzbaşı’ya çevirdik.

 

“Senin söz hakkın yok şuanda” Ömer Üsteğmen konuştuğunda Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla baktı.

 

“Bence de olmamalı, hem seni burada boğsam bile hiçbir şey yapamazsın.” Bana şaşkınlıkla bakan Ömer Üsteğmene gülmüştüm.

 

“Umarım birbirinizi yemeden durabilirsiniz, tabi mecazi anlamda” Ömer Üsteğmen göz kırparak Tuna Yüzbaşı’ya bakınca istemsizce Tuna Yüzbaşı’nın kaşlarını çatmasına gülesim gelmişti ama bunu yapmadım.

 

“Ömer boş boş konuşma kızı eve götür.” ‘Kız’, neyse ki ‘biri’den kıza terfi etmiştim demek ki.

 

“Kardeşim, bak biz kaç gündür buradayız, bugün gidelim bir duş falan alalım dinlenelim, olmadı sabah birimizden biri gelir. Sonra ben bırakırım Sare’yi evine bugün kalsın.” Ömer Üsteğmen ciddileşerek Tuna Yüzbaşı’ya bakınca Tuna Yüzbaşı ifadesiz yüzüyle bakıyordu. Ne düşündüğünü merak ediyordum.

 

“Eğer istenmiyorsam sorun değil gidebilirim. Zaten burada beni ilk istemeyen sen değilsin sorun etmem.” Açıkçası kırılmamak için özen gösteriyordum. Tuna Yüzbaşı’nın gözleri beni buldu. Bende gözlerimi Ömer Üsteğmene çevirdim. Bana anlayışla bakıyordu. Çünkü Haze’nin beni her gördüğünde istemediğini söylediğini o da biliyordu.

 

“Ben seni istemediğim için değil, yorulmanı istemediğim için kabul etmedim. Peki pes ediyorum burada kal, gece ihtiyacım olabilir.” Ona bakmadım ne olursa olsun beni kırmasından sıkılmıştım. Ömer Üsteğmen bakışlarını benden çekip Tuna Yüzbaşı’ya çevirdi.

 

“Bana dediklerini unutma Tuna, hayat kısa ve ne zaman öleceğimiz belli olmuyor.” İçim bir tuhaf olmuştu her ne söylediyse Ömer Üsteğmen onu söylemesi için teşvik ediyordu. Tabi yumruğumu yüzüne geçirmemek için zor tuttuğum Tuna Yüzbaşı ona ifadesiz baktığı için ne düşündüğünü yine anlayamadım.

 

“Bir şey olursa numaram var Sare, ararsın” Başımı salladığımda Ömer Üsteğmen dışarıya çıkmıştı.

 

“Numarası mı?” Tuna Yüzbaşı sorgulayacı bakışlarla bana bakarken omuz silktim. Hep ben sineye çekiyordum bu sefer yapmayacaktım.

 

“Cevap ver Sare” Sinirlendiği ses tonundan anlaşılıyordu.

 

“Ben senin askerin değilim. Bana emir verme” Sakin kalmaya çalıştığını hissedebiliyordum.

 

“Sana bir soru sordum?” Ona bakmadan konuştuğum için yüz ifadesini göremiyordum.

 

“Ayrıca konuşurken yüzüme bak” Yine emir kipiyle konuştu ve ben bundan nefret ediyordum.

 

“Tekrar söylüyorum ben senin askerin değilim. Bana emir verme!” Tuna Yüzbaşı’ya bakmadığım için ne hissettiğini bilemedim. Hiçbir şey söylemedi.

 

İçimde tuhaf bir şey oluştu, ayakta kalmaya zorlandım. Tüm hücrelerim bir anda alev alev yanmaya devam etti. Hayır şimdi olamazdı.

 

“Benim tuvalete gitmem gerek” Hemen kapıya doğru koştum. Kimsenin beni görmesini istemiyordum. Tuvalete girdiğimde başım korkunç bir şekilde dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başladı. Tırnaklarımı avcuma bastırmam ya da nefesimi düzene sokmaya çalışmam işe yaramamıştı. Bilincimi kaybediyordum. Duvara yaslanıp hızla kaydım ve gözlerim kapandı.

SİREL

Sare duygusal buhrandan çıktıktan sonra bedenime kavuşmayı arzuladım. Artık acı hissetmiyordu. Yani o zaten hiçbir acıyı hissetmezdi hep ben hissederdim. Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen erkekleri görmemle şok içinde kalmam bir olmuştu.

 

“Ne yapıyorsunuz!” Hızla ayağa kalkarak doğruldum.

 

“Erkekler tuvaletinde ne işin var onu merak ediyoruz?” İki üç genç erkeklerdi. Yaşları tahminimce benden küçüktü.

 

“Ahh, kendimi iyi hissetmiyordum elimi yüzümü yıkayacaktım da bayılmışım.” Bana başlarını sallayarak anlayışlı bakmışlardı.

 

“Az daha doktor çağıracaktık” Çağırmanıza gerek yok, ben zaten doktoru kendim bulacaktım.

 

“Sorun değil teşekkür ederim. Ben gideyim.” Toparlanıp kapıya doğru giderken arkamdan seslendiler.

 

“Abla arkan tozlanmış, sırtını istersen bir silkele” Gülümseyerek baktım ve teşekkür ettim. Neyseki Sare gibi davranmayı çok iyi biliyordum. Şimdi ise kendim gibi davranmalıydım.

 

“Senin erkekler tuvaletinde ne işin var be kızım!” Yaşlı bir amca elini kolunu sallayarak bana bakıyordu. İçeriye girmek için adımladığında kenara çekildim.

 

“Bir arkadaşa bakıp çıktım ihtiyar, söylenmede geç içeri” Kaba insanlardan nefret ederdim. Özellikle de bunlar yaşlı ve kabaysa daha çok nefret ediyordum.

 

Koridorda üstümü silkeleyerek ilerlerken gözlerim Haze’yi arıyordu. Onun odasını bulmak istiyordum.

 

“Merhaba Haze hanıma randevum vardı. Odası ne tarafta acaba?” Gülümseyerek kıza baktım. Kız nüfüs müdürlüğünde, sanki dünyayı kurtarıyormuş edasıyla yüzlerine yerleştirdikleri suratsızlıkla konuşan çalışanlar gibi bana baktı. Bu hastane sekreterlerinin doktorlardan daha çok iş yapıyormuş gibi havaya girip suratsız davranıp ters ters bakmalarına uyuz oluyordum. Eğer şeytana uyacak olsaydım kızın kafasını klavyeye geçirecektim. Neyse ki ben namazında niyazında bir insanım.

 

“Randevunuz var mıydı?” Gerçekten bunların devlet tarafından atanmış olmasına şaşırıyordum. Bu zekasızlıkla hiçbir şey olmamaları gerekirdi.

 

“Az önce randevum var dedim ya!” Sesim yüksek çıktığında ters ters bana baktı.

 

“4. Kat, Ortapedi ve Travmatoloji polikinliği 1’de” Kıza ters ters bakarak başımı salladım. İçimden teşekkür etmek bile gelmedi.

 

Merdivenleri çıkıp koridorda gezindim köşeye döndüğümde oda karşımdaydı. Kapıya tıkladım içeride olmasını umdum. Bir kez daha sekreterlere maruz kalmak istemiyordum.

 

“Gel” Sesini duymamla içeriye girmem bir olmuştu.

 

“Sare?” Şaşkınlıkla bana baktı. Lakin ben Sare değildim o yüzden kapıyı hiç kibar kapatmamıştım.

 

“Nasılsın Haze?” Yapmacık bir gülümseme ile konuşup masasının önündeki koltuklardan birine oturdum ve iki koltuk arasındaki sehpaya ayaklarımı uzattım. Başımı koltuğa yasladım. Bunu beklemediğini biliyordum ama gözlerim tavana baktığı için nasıl bir şokla bana baktığını göremedim.

 

“Ne istiyorsun?” Sorumu görmezden gelmişti. Neyseki nasıl olduğunu merak etmiyordum.

 

“Orta şekerli bir Türk kahvesi” Ona bakarak söylemiştim. Şaşkınlıkla bana baktı.

 

“Anlamadım buraya kahve için mi geldin?” Sorusunu görmezden gelerek düşündüm.

 

“Ne istiyorsun?” Ona bakmadan odasını inceledim çok sıkıcı bir tarzı vardı.

 

“Orta şekerli bir Türk kahvesi” Bıkkınlıkla bana baktığında doğruldum ama ayaklarım hala sehpanın üzerindeydi.

 

“Ayaklarını oradan çeker misin yaptığın saygısızlık?” Kahkaha atmıştım evet gerçekten gülüyordum.

 

“Saygıdan bahsedecek en son kişisin” Suratı düşmüştü. Tam ağzını açacaktı ki yeniden konuştum.

 

“Orta şekerli bir Türk kahvesi istiyorum.” Haze yutkunduğunda elini telefonuna götürdü. Birini arayıp kahve istediğinde gülümsedim.

 

“Şimdi bana ne istediğini söyle!” Hiçbir cevap vermedim kahvemi bekleyecektim.

 

“Eğer buradan hemen gitmezsen güvenliği çağıracağım!” Sert sesiyle konuştuğunda ona baktım.

 

“Çağırırsan, güvenlik bile güvende olmaz.” Kuşkuyla bana baktığında kapı tıklanıp açıldı. Kahvem gelmişti.

 

“Teşekkürler” Kahveyi getiren kadın gülümseyip odadan çıktı. Bende kahvemi dudaklarıma götürdüm.

 

“Ne istiyorsun!” Sesi artık sinirli çıkıyordu.

 

“Kahve istedim kırk yıllık hatrı olsun diye ama düşündüm de senin hatrın benim işime yaramaz.” Sabırsız haline güldüm sonrasında kahvemi masaya bıraktım.

 

“Defolup gitmezsen gerçekten güvenlik çağıracağım.” Artık sinirlenmeye başlıyordum.

 

“İnsanlar hakkında bir tek sen araştırma yapmıyorsun Haze.” Bana şaşkınlıkla baktı. Ne demek istediğimi düşünüyordu.

 

“Sende bana yansıttığın gibi fakir ama gururlu bir doktor değilmişsin, gayet gücü ve parası olan bir adamın kızısın, aaaa ne derler onlara aşiret ağası mı?” Dalga geçtiğimde bana kaşlarını çattı. Öfkesini hissediyordum ve bu beni besliyordu.

 

“Kes sesini” Çok kabaydı ve ben kaba insanlardan nefret ederdim.

 

“Neden, benimle iyi şartlar hakkında konuşuyordun. Baban sana iyi şartlar sağlamadı mı?” Babasının Çakırdere köyünden daha nüfuslu bir köyün aşiret ağası olduğunu öğrenmiştim. İnşaat şirketleri vardı ve şehirdeki neredeyse tüm binalar bu şirket tarafından yapılmıştı. Evet benim babam ve ağabeyim kadar güçlü ve varlıklı değillerdi ama hatırı sayılır paraları olduğu açıktı.

 

“Bak Haze, beni vurmaya çalıştığın yerden vurulmanın nasıl olduğunu hissediyor musun?” Hiçbir şey söylemedi sadece beni izliyordu.

 

“Neyin peşindesin Sare?” Dişlerinin arasından konuştuğunda kaşlarımı çattım.

 

“Bir daha benim onurumu incitecek ve beni insanların önünde küçük düşerecek bir şey yaparsan buna seni pişman ederim.” Haze yutkundu ama korkusunu belli etmemeye çalışıyordu. Yeniden çatık kaşlarıyla konuştu.

 

“Ne o, yoksa bana saldıracak mısın?” Sırıtarak bakıyordu. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.

 

“Üzerinde üniforması olan bir doktora saldıracak değilim. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayan asalaklardan olmadığımı anladığını varsayıyorum.” Rahatlamıştı ama ben rahatlamasını istemiyorum.

 

“Benimle uğraşma Sare, dediğin gibi fakir bir doktor değilim babam çok tehlikeli biridir yani beni karşına almak istemezsin.” Beni babasıyla tehdit ettiğinde ayaklarımın altındaki sehpayı tekmeyelerek diğer koltuğa doğru ittim ardından korkuyla hafif bir ses çıkardı sonra elimi masaya vurarak doğruldum. Kahve masanın üzerine düşmüştü.

 

“Aynı zamanda gururlu da değilsin Haze, ama bu benim problemim değil. Bir daha beni insanların içerisinde küçük düşürecek olursan dediğimi yaparım. Benim hakkımda araştırma yaptığına göre benim tehdit edebileceğin sıradan bir insan olmadığımı anladığını düşünüyorum.” Haze korkuyla elini göğsüne götürmüştü. Yutkunarak beni izliyordu.

 

“Sana saldırmayacağım demem hiçbir şey yapmayacağım anlamına gelmez.” Ben ona doğru giderken o korkuyla sandalyesini geri çekti ama ben nazikçe kolundan tutarak kendime çektim.

 

“Eğer buradan hemen gitmezsen seni doğduğuna pişman ederim!” Haze korkuyordu ama korkarken korkutmaya çalışmak pekte başarılı olmuyordu.

 

“Ben zaten doğduğuma her gün pişman oluyorum Haze, neyse ki şuan bu önemli değil. Eğer bir daha beni tehdit edecek olursan, ya da beni küçük düşürmeye çalışırsan, onurumu insanların içinde ayaklar altına almaya kalkışırsan, sana iyi bir psikiyatrist ayarlamak zorunda kalacağım.” Haze titriyordu. Elimi kolundan çekerek rahatlamasını sağladım.

 

“Kağıt kalem çıkart!” Yüzüme bön bön baktı. Soyun demek isterdim ama kadın olduğum için halinden anlamam gerekiyordu.

 

“Ne yapacaksın kağıt kalemi?” Bıkkınlıkla nefes verdim zaten Sare içimde bir yerlerde beni zorluyordu.

 

“Sana kağıt ve kalem çıkart dedim.” Titreyen elleriyle çekmecesinden kağıt çıkartarak kalemliğinden kalem aldı.

 

“Şimdi oraya ben söylemeye başladığımdan itibaren yazmaya başla. Bir daha Sare’yi” Yüzüme bön bön bakınca sinirlendim.

 

“Dediğimi yaz, zaten çok vaktim yok seninle uğraşamam.” Titreyen elleriyle kalemi tutup kağıda götürdü.

 

“Bir daha Sare’yi insanların içinde küçük düşürmeye çalışmayacağım. Onun onurunu incitecek hiçbir şey yapmayacağım.“ Titreyen elleriyle yamuk yumuk yazıyordu.

 

“Hızlı ve düzgün yaz, 50 yok 100 kez bunu yazacaksın.” Bana şaşkınlıkla baktı ama onu umursamadım.

 

“Yaz dedim oyalama beni” Dişlerimin arasından konuşmuştum.

 

“Kaç oldu?” Korkarak bana baktı.

 

“55” Gerginlikle bir nefes aldım.

 

“Hızlı yaz dedim.” Yeniden kağıda dönüp yazdığında hala titremesi geçmedi.

 

“Şimdi kaç oldu?” Bıkkınlıkla bakmıştım.

 

“99” Gülümsedim.

 

“Tamam onun üzerine 3 daha koy” Bana şaşkınlıkla baktığında gözlerimle kağıdı işaret ederek yazmasını sağladım. Bitirdiğinde bana baktı.

 

“Şimdi oku bakayım, neyi yapman gerektiği yazıyor orada?” Sinirle bir nefes aldı ardından dişlerinin arasından konuştu.

 

“Bir daha Sare’yi insanların içinde küçük düşürmeye çalışmayacağım. Onun onurunu incitecek hiçbir şey yapmayacağım.“ Bunu büyük bir utançla okuyordu. Tüm hücrelerinin küçük düşürülmeyi hissettiğini anlamıştım.

 

“Küçük düşürülmüş gibi hissediyorsun değil mi?” Cevap vermeyince yeniden konuştum.

 

“Sen anlamadan dinlemeden herkesin içinde beni yalancı diyerek küçük düşürdüğünde aynısının daha fazlasını hissetmiştim.” Bana bakmadı elleri hala titriyordu.

 

“Ben yinede senin onurunu kurtardım. Bunu arkadaşlarının önünde de yapabilirdim. Burada yapmayı seçtim. Bir daha aklının ermeyeceği insanlara bulaşma tavsiye etmem.” Ardından arkamı dönerek odadan çıkmıştım. 3. Kata inip koridorda yürüdüğümde tanıdık bir simayla karşılaştım. Teğmen Biran’ı görmüştüm. İtiraf etmem gerekirse bu köy cennet gibiydi. Tüm yakışıklı askerlerin olduğu bir cennetti. İçim bir tuhaf olduğunda bunun Sare’nin hiç hoşuna gitmediğini anladım. Neyseki umrumda değildi.

 

“Sare” Bu adamın gözleri çok güzeldi ve ben flört etmeyi çok seviyordum.

 

“Seni arıyorduk bir anda gitmişsin, Tuna Yüzbaşım merak etmiş” Bu bilgiyle içimde kıvranan Sare çıkmak için debelendi. Bense malesef ona ayak uydurmak zorunda kalacaktım. Tamam Sare tamam senin Yüzbaşın en yakışıklı adam şimdi kes şunu.

 

“Ya lavabodaydım, neyse sen nasılsın?” Sare beni zorluyordu. Ayakta durmaya bir anlığına zorlandım. Karşımdaki Teğmen kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bense hızla arkamı dönerek lavaboya girdim. Ardından erkeklerin şaşkınlıkla bana bakmasıyla hızla dışarıya çıktım. Teğmen şaşkınlıkla bana bakıyordu. Hemen çaprazdaki lavaboya koştum.

 

“Senden nefret ediyorum Sare!” Neyseki kimse yoktu ve ben bedenime hızla veda ettim.

SARE LİA SARUHAN'IN AĞZINDAN

Gözlerimi açtığımda soğuk betonun üzerinden kalkmıştım. Öyle yorgundum ki vücudum sızlıyordu. Doktoruma bunlardan bahsetmem gerekiyordu çünkü Sirel artık durmadan çıkıyordu.

 

Lavabodan çıktığımda karşımda Teğmen Biran’ı görmemle şok içinde kalmış ve kaşlarını çatmış adama ne diyeceğimi merak ettim.

 

“İyi misin Sare?” Yutkundum ben iyiydim ama şimdi ne demem gerekiyordu?

 

“Ben kendimi kötü hissettim de, kaç gündür bir şey yemedim.” Başını anlayışla salladı.

 

“Sen Komutanımın yanına çık, ben sana yiyecek bir şeyler alacağım.” Başımı sallayarak koridorda ilerledim. Şimdi Tuna Yüzbaşı’ya ne diyeceğimi merak ediyordum.

 

“Yüzbaşı bey” Az önce ona tavır yapıyordum ama şuan beni sorgulamaması için neşeli olmam lazımdı.

 

“Bak sana dedim, geri gelir diye” Ömer Üsteğmen bıkkınlıkla Tuna Yüzbaşı’ya baktı.

 

“Şey benim midem kötüydü de çıkamadım lavabodan” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatarak bana bakıyordu.

 

“Neyin var, burada kalma git dinlen” Sesi soğuk ve sertti. Bu ses tonunun bende bıraktığı izi sanırım asla öğrenemeyecekti.

 

“İyiyim, ayrıca hastanede olmam daha iyi, ya kötüleşirsem?” Ömer Üsteğmen bana hak veriyormuş gibi başını salladı.

 

“İyi o zaman şu koltuğa uzan ve dinlen” Tuna Yüzbaşı yeniden o sinir bozucu ses tonunu kullandı. Şeytan diyor ki emir verirken bir tane çak suratına ama işte ben Allah yolunda insanım şeytana uyamam.

 

“Olur, emredersiniz Komutanım demem gereken yerdeyim sanırım, hatta siz beni askere falan alın, Karasu timiyle birlikte dağlarda terorist avlarım. Nasılsa tecrübem var.” Ömer Üsteğmen güldüğünde başını sallayarak konuştu.

 

“Gerçekten bu iyi olurdu ama atışmalarınız yüzünden muhtemelen son görevimiz olurdu. Neyse Sare biz gidiyoruz, bir şey olursa ararsın.” Başımı sallayarak gülümsedim.

 

“Aman kaybolma bir yere, tüm hastaneyi baştan sona bize aratıyor sonra” Tuna Yüzbaşı sinirle konuştu.

 

“Boş boş konuşma Ömer çık dışarı.” Ömer Üsteğmen başını sallayarak çıktı. Bende ne yapacağımı bilemediğim için öylece bekledim. Daha sonra camın oraya gidip dışarıyı seyrettim.

 

Bir süre ikimizde konuşmadık başımı ona doğru çevirdiğimde açıkçası uyuduğunu sanıyordum ama bana bakıyordu.

 

“Sare” Yumuşak bir tonda seslenmişti.

 

“Bir şey mi oldu?” Yanına gelmiştim ağrısı olduğunu düşünüyordum. Elimi alnına götürdüm. Omzundan yaralandığında ateşi çıkmıştı. Yeniden çıkıp çıkmadığını kontrol etmek istedim. Alnına dokunduğumda gözlerini kapadı.

 

“Ateşin var sandım yokmuş” Gözlerini açmamıştı. Ona bakmayı özlemiştim öylece bekledim elimi alnından çekmedim.

 

“Sare” Yeniden seslendiğinde gözlerini açtı.

 

“Kırdığım için” Yeniden özür dileyecekti ama bunu istemiyordum.

 

“Sorun değil, senin ne kadar huysuz olduğunu biliyorum. Artık kırılmıyorum ayrıca yaşlılığın bence hiç çekilmez.” Güldüğünde serumlu olmayan sol kolunu hareket ettirdi ve elleri alnındaki ellerimi kavradı.

 

“Benim için sorun” Yine bana değilde kendisine söylüyormuş gibiydi.

 

“O zaman bunu yapma” Gözlerini yeniden kapadı. Parmaklarımı okşuyordu.

 

“Yapmayacağım” İçim umutla dolmuştu. Belki de artık kendi içinde savaşmayı bırakırdı. Parmaklarımı dudaklarına götüreceği sırada kapı bir anda açılınca hızla elimi ellerinden çektim. İçeriye Haze girmişti.

 

“Durumunu kontrol etmeye geldim.” Sesi sinirli ve sertti. Yutkundum Sirel’in ona saldırmadığına mutluydum ama elbette o bana yine tiksinir gibi bakıyordu. Sirel’e bunu yaptığı için kızsam da bu bakış yüzünden neredeyse iyi ki yaptın diyecektim.

 

“Senin ne işin var burada Sare?” Yine o aynı ses tonunu kulaklarımda duyduğumda beynim uğuldadı bu Sirel’in hoşuna gitmemişti. Bir dahaki sefere bu kadar kibar uyarmayacağını biliyordum. Muhtemelen beynini dağıtırdı.

 

“Tuna Yüzbaşı’nın refakatçisi olarak kaldım.” Kaşlarını çatarak bana baktı.

 

“Tuna’nın refakatçiye ihtiyacı yok, onunla ben ilgilenirim. Dışarıda bekleyen askerlerden araç iste seni evine götürsünler.” Ne münasebet, devletin askeri benim makam şöförüm mü ben onlardan bana araç getirmelerini isteyecektim. Ayrıca Tuna Yüzbaşı’ya refakat edip etmeyeceğimi ona soracak değildim.

 

“Siz her hastanızla yakından mı ilgileniyorsunuz ya da her hastanınız refakatçilerine bu şekilde mi davranıyorsunuz?” İşini bitirdikten sonra bana doğru geldi.

 

“Siz kendinizi Tuna’nın nişanlısı olma rolüne fazla kaptırdınız sanırım size düşmeyen vazifeleri üstlenmeyin. Şimdi kalabalık yapmayı bırakıp çıkın dışarı.” Sirel içimde büyük bir gürültüyle isyan ettiğinde çıkmak için beni zorluyordu. Eğer çıkarsa bu sefer onu kesinlikle boğardı.

 

“Devletin askeri benim makam şöförüm değil. Üstelik ne yapıp ne yapmayacağıma ben karar veririm. İster rol yaparım ister yapmam, kendinizi doktorluğa mı yoksa doktorculuk oynamaya mı adadığınızı gözden geçirin. Çünkü bir daha benimle bu şekilde konuşursanız sizi hasta yakınlarına kaba davranızdan dolayı hastane yönetimine şikayet edeceğim.” Benden ne bekliyordu bilmiyorum ama kesinlikle bu tepkiyi beklemediğini biliyordum.

 

“Sare hanım b…” Sözünü kesen ben değildim.

 

“Haze, Sare burada kalacak, durumumda ters giden bir şey yoksa lütfen çık dışarı.” Haze hayal kırıklığı ile Tuna Yüzbaşı’ya baktı.

 

“Seninle ilgilenmesi gereken o değil.” Tuna Yüzbaşı’ya bakarken yüz ifadesini çözememiştim. Bu arkadaşça değildi sanki daha farklı şeyler vardı.

 

“Benim doktorum sensin ve benimle yeterince ilgilendin. Sare refakatçim olmak istedi bende kabul ettim.” Haze, Tuna’ya doğru yaklaşıp alnına dokunduğumda istemsice ellerimi yumuk yapıp sıktım. İçimde bir yerlerde bir kıskançlık duygusu tüm vücudumu sarıp kanımla bütünleşti ve tüm vücuduma hızla yayıldı.

 

“Tuna, senin ameliyatını yaparken nasıl olduğumu tahmin edemezsin, ilk defa ellerim titredi seni kaybetmekten korktum.” Yutkunamadım hiçbir şey diyemeden onun ellerini alnından yüzüne getirmesini izledim.

 

“Ben olsaydım boğardım” Sirel kulaklarımda uğuldadığında benimle dalga geçtiğini biliyordum.

 

“Haze sen gerçekten benim için iyi bir arkadaşsın ama artık kararlarımı sorgulamayı bırakmalısın.” Bu benim hoşuma gitsede Haze’nin zoruna gitmişti.

 

“Şuanda sağlıklı düşünemiyorsun ve sana iyi gelmeyecek birini yanında tutamam. O yüzden Sare evine gitmelisin hem de hemen!” Şaşkınlıkla ona baktım o bu cüreti nereden buluyordu?

 

“Haze seni kırmamak için özen gösteriyorum diye fazla ileri gidiyorsun. Sare’yi rahatsız etmeyi bırakıp çık dışarı!” Onu kovmuştu. İkimizde şaşkınlıkla baktık.

 

“Beni kovuyor musun?” Sesinde hayal kırıklığı vardı.

 

“Sana nazikçe söylemenin fayda etmediğini görüyorum. Benim yanımda kimin kalıp kalmayacağına ben karar veririm. Doktorum olman refakatçi olarak kimin kalmasını belirleyeceğin anlamına gelmez. Artık lütfen çık dışarı, beni kalbini kırmak zorunda bırakma.”

 

Haze gittikten sonra koltuğa yönelip oturmuştum. Hiçbir şey söylemedim Tuna da uyuyakalmıştı. Ara ara ateşi var mı diye kontrol ediyordum. İçime bir kurt düştüğü için yeniden kontrol etmeye gitmiştim. Elimi alnına götürdüm alnı sıcacıktı ama yakacak derece de ateşi yoktu. Çarşafı üstüne daha da örttüm ve onu izlemeye başladım. Çok güzel uyuyordu ve onu izlerken uykum gelmişti. Başımı sedyeye koydum canını yakacak bir şey yapmak istemiyordum. Eli hemen başımın yanındaydı sağ elimi içerisine koydum. Hissetmiş gibi kavradı ama gözlerini açmadı. Gözlerimi kapatarak uykuya teslim oldum.

YAZARIN KALEMİNDEN

Ömer Üsteğmen akşam olduğunda hastaneye gelmişti. Dinlemesi gerektiğini biliyordu ama aklı Tuna Yüzbaşı’daydı. Yukarıya çıkarak Tuna Yüzbaşı’nın bulunduğu kata gelmişti.

 

“Kolay gelsin, ters bir durum var mı?” Albayın görevlendirdiği askerler kapıda bekliyordu.

 

“Hayır Ömer Üsteğmenim” Ömer Üsteğmen başını sallayarak cama doğru ilerledi. Gördüğü manzaraya gülümsemişti. Sare Tuna Yüzbaşı’nın sedyesine başını koymuştu ve elleri birbiriyle birleşmişti. Bir araya geldiklerinde birbirleriyle inatlaşmaları onu güldürüyordu.

 

“Refakatçiye bak uyuyor.” Yanına gelen Haze’ye baktı. Kollarını göğsünde kavuşturmuş camı çatık kaşlarla izliyordu.

 

“Ne işi var onun burada?” Ömer Üsteğmen bıkkınlıkla yanıtladı.

 

“Haze şu görüntüye bak, sence Tuna bu durumdan rahatsız gibi mi duruyor?” Haze sırıttığında Ömer Üsteğmen şaşırmışrı.

 

“Tuna şuan uyuyor kendinde bile değil” Ömer Üsteğmen gülmüştü ama bu çok soğuk bir gülüştü.

 

“Bahse girerim Tuna’da şuanda uykunun zerresi bile yok, bak senin kırılmanı istemiyorum diye çoğu zaman diyeceklerimi yutuyorum ama şunu bil, Tuna sen istesen de istemesen de Sare’yi önemsiyor.” Haze kalbine saplanan acıyla yutkundu.

 

“Hayır Tuna ona acıyor.” Ömer Üsteğmen ciddileşerek kaşlarını çattı.

 

“O kızın acınacak bir durumu yok!” Haze sinirle Ömer Üsteğmene baktı bu sabah olanları kimseye anlatmamıştı. Çünkü kendisini küçük düşürüşünü kimsenin bilmesini istemiyordu.

 

“O kızı ben tedavi ettim, aklını kaçırmış gibiydi.” Ömer Üsteğmen yüzünü buruşturdu.

 

“Biz o kızı ne halde aldık, sence de o şekilde olması normal değil mi kendini onun yerine koy tüm vücudunun mosmor ve acıyla kıvrandığını hayal et, teroristlerin çok akıl almaz, akıl oyunları var. İnsanı kendisine bile düşman ederler. Sare gerçekten iyi bile dayandı.” Haze gülünce Ömer Üsteğmen sinirlenmeye başlıyordu.

 

“O kız sadece size kendisini acındırıyor. Sizde bunu yiyorsunuz.” Sabrı tükenmek üzereydi.

 

“Haze, ne halin varsa gör. Umarım şu saçma sapan takıntın yüzünden bir gün gerçekten kalbin kırılmaz.” Ömer Üsteğmen, Haze’den uzaklaşarak askerlerle konuşmaya gitti.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Elimin üstünde hareketlilik hissedince başımı kaldırdım. Tuna Yüzbaşı bana bakıyordu. Bakışlarında yine o eski yoğunluk vardı. Buna içim gidiyordu. Yutkunarak bakarken belli belirsiz gülümsedi bende gözlerimi kaçırdım.

 

“Uyandırmak istemedim.” Sesi kısıktı ve acı çekiyormuş gibi yüzünü buruşturdu.

 

“Canın mı acıyor doktoru çağırayım.” Hızla kalkmaya çalıştığımda elimi bırakmadığı için geri oturdum ve gözlerime yoğun bir şekilde baktığı için utanıp gözlerimi kaçırdım.

 

“Gözlerini kaçırdığında” Yine aynı sözü söylemişti devamı getirmeyeceğini bildiğimden başımı sedyeye koyup gözlerimi kapadım. Ben koyar koymaz konuşmuştu bense yutkunamadan öylece donakaldım. “Çok hoşuma gidiyorsun.” Elleriyle ellerimi çok sıkı tutuyordu sanki kaçıp gidecekmişim gibiydi.

 

“Kafayı delireceğim artık” Kendi kendine konuşuyordu. Bense utançtan gülmemek için dudaklarımı bastırıyordum. Onun hoşuna gitmek hoşuma gitmişti.

 

“Benden saklanma” Kafamı hala kaldırmadım.

 

“Gülmemek için dudaklarını bastırdığını hissediyorum.” Başını tam kaldıramadığı için beni göremez sanıyordum ama sözlerine şaşkınlıkla başımı kaldırıp bakmıştım.

 

“Şey ben sana su” Kalkmaya çalışırken elimi tuttuğu için tekrar geri oturdum.

 

“Ateşim çıktı gibi hissediyorum.” Telaşla alnına baktığımda saçlarım yüzüne değmişti. Tuna Yüzbaşı terlediğinden saçlarının bir kısmı alnına yapışmıştı. Bu görüntü istemsiz yutkunmama sebebp oldu. Hiç ateşi varmış gibi bir sıcaklık hissetmiyordum. Bunu söylemek için ona baktığımda gözlerini kapatmıştı. Bunu neden yaptığını merak ediyordum.

 

“Ateşin yok” Gözlerini yavaşça açıp bana baktı.

 

“Biliyorum.” Benimle dalga mu geçiyordu? Korkudan bayılacaktım.

 

“Benimle dalga geçmek hoşuna mı gidiyor Yüzbaşı bey?” Gülmüştü ve bu çok hoşuma gitti.

 

“Herşeyin” Anlamamıştım.

 

“Ne anlamadım?” Gülmüştü sonra yeniden konuştuğunda gözlerimi kaçırdım.

 

“Hoşuma giden tek şey bu değil.” Kalbim tüm hücrelerimde atıyor olabilirdi. Hatta kalbimin yerini unutmuş bile olabilirdim çünkü tüm vücudumu gezdiğini düşünüyordum.

 

“Su içmek iste…..” Sözüm pat diye açılan kapıyla yarıda kesildiğinde korkuyla kapıya bakarak kulaklarımı kapadım. Bana bu gürültü bir şeyleri hatırlatmıştı başıma korkunç bir ağrı girdiğinde bir an düşeceğimi sandım.

 

“Ne diye öyle giriyorsun?” Tuna Yüzbaşı’nın sesi sertti, açıkçası bu tonu hiç bana kullanmadığını, şuan gerçektende sinirli olduğunu hissetmiştim.

 

“Durumunu kontrol etmek istedim.” Tuna Yüzbaşı’nın sıkıntılı bir nefes verdiğini duymuştum.

 

“Sare sen iyi misin?” Kulaklarımda anlık olarak Baver’in sesini duyduğumda irkilerek ellerimi kulaklarımdan çekerek önüme baktım. Karşımdaki kişi şaşkınlıkla bana bakıyordu. Daha sonradan gözlerimdeki buğu kalktı ve gelen kişinin Ömer Üsteğmen olduğunu anladım. Rahatlamıştım yeniden aynı şeyi yaşayacağımı sandım.

 

“Evet iyiyim, sorun yok” Haze bana nefretle bakarken yutkunarak koltuğa oturdum.

BÖLÜM SONU

Bölüm : 09.12.2024 21:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Esma Gül / UZAKTAKİ SES / U.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUN
Esma Gül
UZAKTAKİ SES

75.03k Okunma

6.34k Oy

0 Takip
92
Bölümlü Kitap
TANITIMBİR HAYAL UĞRUNAÇOCUK İSTİSMARIU.S DUYURUSUÇLULUKU.S 4. BÖLÜM DİKİŞU.S 5. BÖLÜM YAŞATMAK İÇİN ÖLDÜRMEKU.S 6. BÖLÜM ATEŞU.S 7. BÖLÜM SİLAHU.S 8. BÖLÜM İKNAU.S 9. BÖLÜM İNATÇIU.S 10. BÖLÜM HAİNU.S 11. BÖLÜM BEKLENMEYEN KİŞİLİKU.S 12. BÖLÜM TANINMAZ HALU.S 13. BÖLÜM TÜRKİYE GELMEYECEKU.S 14. BÖLÜM AY YILDIZU.S 15. BÖLÜM ŞEHİT EMRİU.S 16. BÖLÜM ZEHİRU.S 17. BÖLÜM KABUSLARU.S 18. BÖLÜM BIRAKMAMU.S 19. BÖLÜM MESAFEU.S 20. BÖLÜM KIRGINU.S 21. BÖLÜM AKREP VE ASLANU.S 22. BÖLÜM LOJMAN BASKINIU.S 23. GÖĞSÜMÜ SIKIŞTIRAN KADINU.S 24. BÖLÜM KALBİYLE SAVAŞMAKU.S 25. BÖLÜM SANA KAYBEDİYORUMU.S 26. BÖLÜM RUH İKİZİU.S 27. BÖLÜM KURŞUNU.S 28. BÖLÜM NİŞANLISIYIMU.S 29. BÖLÜM BANA GEÇ KALDINU.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUNU.S 31. BÖLÜM SALDIRIU.S 32. BÖLÜM ÖPÜCÜKU.S DUYURUU.S 33. BÖLÜM PERDEU.S 34. BÖLÜM DUDAKLAR VE PARFÜMU.S DUYURUU.S 35. BÖLÜM OYUNU.S 36. BÖLÜM KÜÇÜK DÜŞÜRMEKU.S 37. BÖLÜM ŞEHİTU.S 38. BÖLÜM KANLA SÜSLENMİŞ AY YILDIZU.S DUYURUU.S 39. BÖLÜM AŞIK ATIŞMASIU.S 40. BÖLÜM SEVDİĞİM KADINU.S 41. BÖLÜM SARE’DEN TUNA’YAU.S 42. BÖLÜM DEKOLTEU.S DUYURU VE ALINTIU.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUMU.S 44. BÖLÜM FRAGMANIU.S 44. BÖLÜM YALANINI ÖPEYİM SENİNU.S 45. BÖLÜM FRAGMANIU.S 45. BÖLÜM KISMEN SEVGİLİMU.S 46. BÖLÜM TELLİ TURNAU.S 47. BÖLÜM FRAGMANIU.S 47. BÖLÜM ÇOCUKLUKU.S 48. BÖLÜM FRAGMANIU.S 48. BÖLÜM TAKİPU.S 49. BÖLÜM FRAGMANIU.S 49. BÖLÜM VİDEO KAYDIU.S 50. BÖLÜM SENİ KENDİME SAKLIYORUMU.S 51. BÖLÜM FRAGMANIU.S 51. BÖLÜM ALYAU.S DUYURUU.S 52. BÖLÜM FRAGMANIU.S 52. BÖLÜM KOALAU.S ÖNEMLİ ACİL DUYURU ‼️‼️‼️U.S 54. BÖLÜM FRAGMANIU.S 55. BÖLÜM FRAGMANIU.S 53. BÖLÜM MANGALU.S 54. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 54. BÖLÜM TEST SONUÇLARIU.S 55. BÖLÜM MADURU.S 56. BÖLÜM KARIM DİYECEĞİM TEK KADINU.S 57. BÖLÜM FRAGMANIU.S 58. BÖLÜM FRAGMANIU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 57. BÖLÜM ASKERİNE VEDA ETU.S DUYURU ACİL‼️U.S 58. BÖLÜM KISMEN BARIŞTIKU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIKU.S ACİL DUYURUU.S 60. BÖLÜM KİŞİLİK ÇATIŞMASIU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S ACİL DUYURU🥺‼️U.S 61. BÖLÜM FRAGMANIU.S 61. BÖLÜM MİSAFİRU.S 62. BÖLÜM FRAGMANIU.S 62. BÖLÜM İSTANBULU.S ACİL DUYURUU.S 63. BÖLÜM GEÇMİŞ
Hikayeyi Paylaş
Loading...