36. Bölüm

U.S 33. BÖLÜM PERDE

Esma Gül
sidelyacicegi

YENİ BÖLÜMÜ MERAKLA BEKLEMENİZ ÇOK HOŞUMA GİDİYOR SİZİ ÇOK SEVİYORUM BU BÖLÜMLERDE DE LÜTFEN YORUMLARDA BULUŞALIM TEPKİLERİNİZİ MERAK EDİYORUM🥰💕

OY VE YORUMLARINIZI MERAK EDİYORUM. SİZLERİ SEVİYORUM 🫶🏻🫀💕

YENİ OKURLARIMA SELAMLAR🙋‍♀️

Avcumdan bileğimin içine doğru öpmeye devam etmişti. Bileğimin üstünüde öpmeye başladığında yutkunarak ona bakmaya başladım.

 

“Devam et” Ne diyeceğimi bile unutmuştum. Kalbim hücrelerimde atıyordu.

 

“Ben sana güveniyorum. Bu yüzden içimden ilk defa bunları birine anlatmak geliyor.” Bunu söylediğimde bana anlamlandıramadığım bakış atarak yeniden öpmeye devam etti.

 

“Biliyorum.” Nefesini bileğimde hissettiğimde, irkilerek geri çekmek istedim. Tabiki izin vermedi.

 

“Sare, seni dinliyorum.” Tüm vücudum heyecandan titremek üzereydi ama kendimi toparlayarak konuştum.

 

“Sadece dinle olur mu?” Başını salladı yeniden avcumu öptü.

 

“Ben, 16 yaşımda kliniğe çoklu kişilik bozukluğu nedeniyle yatırıldım. Bunun sebeplerini şimdi söylemek istemiyorum. Ben,” Gözlerimi kapatarak sustum. Gözlerim yeniden bana ihanet etti. Bana nasıl baktığını göremedim. “Doktorum Önder abi, içimde travmaya bağlı 7 kişilik oluşturduğumu söyledi. Ben ikisini biliyorum sadece, diğerlerini pek tanıyamadım ya da ben farkına varamadım.” Gözlerimi açtığımda yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başlamıştı. Bana bakmadı bakmasını da istemiyordum. Bunu anladığından emindim. Çünkü bana bakarsa anlatmakta tereddüt edebilirdim. Beni istemeyeceğinden çok korkuyordum.

 

“Aslında ben iyileşmiştim. Yani yıllarca bunun için uğraştık. Bu kaçırılma olayı yüzünden yeniden ikiside ortaya çıktı. Ben geçen sanırım diğerleriyle de tanıştım. Korkum aslında bu yüzden, Azer eğer benimle uğraşmaya devam ederse, bilmiyorum daha kötü olur muyum emin değilim.” Birine anlatmam gerekiyordu. Ailemi telaşlandırmamak için ya da beni buradan alacak sebep vermemek için, kendimle savaşmıştım. Artık içimde biriktirmek çok zordu. Bunu koz olarak kullansın ya da kullanmasın sadece anlatıp rahatlamak istiyordum.

 

“Biliyorum sana garip gelebilir. Ben içimde daha fazlasını tutamıyorum. O kadar çok doldum ki, abime anlatmam gerekiyor ama onu yeniden benim yüzümden perişan halde görmek istemiyorum. Bu yüzden sana anlatmak istedim bunu bana koz olarak kullanma olur mu? Bu canımı çok yakar.” Sol elimle gözlerimi sildiğimde, Tuna Yüzbaşı sol eliyle elimi bırakıp yüzüme dokundu. Gözyaşlarımı siliyordu.

 

“Asla, canını yakabilecek hiçbir şeyi sana karşı kullanmam.” Yanağımı Tuna Yüzbaşı’nın eline yasladım. Gözlerimi kapatıp sessizce ağladım.

 

“Şimdi benim hakkımda ne düşündüğünü bilmiyorum eğer uzaklaşmamı istersen bunu yapa….” Sözümü kesmişti. Beni kendisine yaklaştırmak için kolumu kavrayıp yavaşça çektiğinde yutkunarak ona baktım. Demirli tabureden kalkıp sedyede oturmaya başlamıştım. Eli yeniden yüzümdeki yerini almıştı.

 

“Sen dünyada gördüğüm en temiz insansın Sare, o kadar kirli insan gördüm ki, sen bunlardan biri bile olamazsın. Bu yüzden kendini farklı görme, benden ya da gördüğün hiç kimseden farklı değilsin. Seni yargılamıyorum ya da deli olduğunu düşünmüyorum.” Beni yargılamamıştı. Bazen kişiliklerimden biri ortaya çıkarken beni gören gözlerin yargılayıcı ya da acıyıcı bakışlarına maruz kalıyordum. Bana ne acıyor ne de yargılayıcı gibi bakıyordu. Gözlerinde sadece saf bir anlayış vardı.

 

“Teşekkür ederim” Yüzümü kendisine yakınlaştırdığında alnım bir anlığına alnına değdi. Heyecandan kalbim göğsümden çıkıp karşımda zıplayarak dans edecek gibiydi. Gözlerime daha yakından yoğun bakıyordu. Çok çok yakındı. Ateşe değmişim gibi kendimi hızla çekerek doğruldum. Bu tepkime şaşırmıştı. Utançtan gözlerine bakamıyordum.

 

“Be…ben, şey lavaboya gideyim. Elimi yüzümü yıkayıp gelirim.” Heyecanla kapıya yaklaştığımda arkamdan şaşkınlıkla baktığını biliyordum. Ayıp mı olmuştu bilmiyorum ama utanmıştım. Elimde değildi. Kendime kızdım. Belki de ona yakın olmak istemediğimi düşünmüştü bilmiyorum. Koridorda koşarak ilerlemem Karasu timi de muhtemelen şaşırtmıştı. Yüzlerine bakma fırsatım olmuştu. Acaba onlar da mı görmüştü. Şuanda biri beni alıp uzaya fırlatabilir miydi?

HAZE

Yoğun bir ameliyat sonrası odama geçip koltuğuma oturdum. Bu gece gelen hasta bana yarı ölü gelmişti. Onu kurtamak için elimden geleni yapmıştım. Malesef onun narin bedeni aldığı darbeye daha fazla dayanamadı. Kendimi kötü hissediyordum. Ellerimde kaybettiğim her hasta beni mahfediyordu.

 

“Haze hanım” Telaşla odama gelen asistanıma baktım.

 

“Ne oldu?” Yüreğim sıkışmıştı bu gece bir kez daha ameliyata girersem yorgunluktan bayılacaktım.

 

“Az önce ölen hastanın eşi, karısının vefatını öğrendi. Hastaneyi yıkıyor, acil gelmelisiniz.” Hayır, ona haberi ben vermeliydim. Benden önce kim vermişti?

 

“Eşine bilgiyi kim verdi. Benim vermem gerekiyordu!” Hızla merdivenlere yönelmiştim.

 

“Hemşirelerden biri vermiş” Asistanıma sinirle baktım.

 

“Bu onların üstüne vazife mi ne diye karışıyorlar!” Sinirden katları nasıl çıktığımın bile farkında değildim. Göğsüm korkuyla kasıldı. Birine zatar verme düşüncesi beni mahfetmişti.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Hava almak için dışarıya çıkıp yeniden yukarıya çıkacaktım. Yüzüm alev alev yanıyordu. İlk defa birine bu kadar yakın olmuştum. Selim benim eski sevgilimdi ama onunla hiç yakınlaşmamıştım. Hatta bazen bana yakın olmaya çalıştığında kendimden uzaklaştırırdım. Tuna öyle değildi. Onu istemediğimden değil fazla heyecan yaptığımdan kaçmıştım.

 

“Ahh, beyefendi dikkatli olur musunuz önünüze bakın lütfen?” Hastanenin çıkışına yönelirken bir adam yanımdan geçerken sertçe omzuma çarpmıştı. Bir an yerinden çıktığını düşündüm. Çıkmış bile olabilir. Çok yoğun sızlamıştı. Adam gözlerinden akan yaşla nefret dolu bana baktı. Gözleri kıpkırmızı, elleri titriyordu. Keskin gözleri bir adım geriye gitmeme sebep olmuştu. Daha fazla orada durmak istemedim. Dışarıya çıkmaktan vazgeçip yanından geçerek merdivenlere doğru adımladım. Tuna’nın yanına gidecektim. Nedense bir ürperdi beni korkutmaya başlamıştı. Bir el arkamdan boğazımı tutup beni kendisine hızla çekerek çevirdi. Sırtım adamın göğsündeydi. Kolunu boğazıma dayadı. Neye uğradığıma şaşırmıştım. Ellerimle kolunu boğazımdan çekmeye uğraştım.

 

“Ne yapıyorsun bırak beni!” Dememe kalmadan silahını kafama dayadı. Korkudan vücudum gerim gerim gerildi. Eski anılar zihnime üşüştü ve ben kaçırıldığım günkü gibi bir korkuyla titremeye başladım. Silahı olduğunu bile fark etmememiştim. Ardından havaya 2 el ateş etti. Hastane çalışanları ve hastalar korkuyla çığlık çığlığa kaçışmaya başlarken göğsüm korkuyla inip kalkıyordu. Kulaklarım dehşetle kasıldı.

 

“Doktor!” Bağırdığında kolunun altında irkilmemi hissetmişti.

YAZARIN KALEMİNDEN

Karasu timi silah sesiyle anında hareketlenmişti. Silahın sesini tek duyan onlar değildi. Tuna Yüzbaşı silah sesini duymasıyla sedyede hareketlenmeye başladı. Doğrulmaya çalıştığında timinden biri hızla odaya girdi.

 

“Silah sesi, Sare az önce odadan çıktı Karan!” Acıyla konuştuğunda Asteğmen Karan telaşla Komutanına yaklaştı. Tuna Yüzbaşı eli karnında doğrulmaya çalışıyordu.

 

“Komutanım, lütfen siz hareket etmeyin biz bakar geliriz. Rica ediyorum dikişlerinizi açacaksınız.” Karan Asteğmen Tuna Yüzbaşı’yı sakinleştirmeye çalışırken, Murat Teğmen, Biran Teğmen, Hakan Asteğmen, Üstçavuş Mehmet ve Astçavuş Baran, silahın geldiği yöne doğru hareketlenmişlerdi. Aşağıya indiklerinde hastanenin ortasında dikilmiş etrafına silah doğrultan adamı gördüler, adam kendi etrafında sürekli dönerek arkasına sağına soluna bakıyordu. Askerler silahlarını çıkartarak konuştu.

 

“Bırak kızı!” Murat Teğmen konuşmuştu. Adam Sare’yi daha sıkı sardı.

 

“Doktor Haze!” Sare korkuyla elinden kurtulmaya çalışırken adam kafasına yeniden silahı dayadı.

 

“Beni zorlama yoksa dağıtırım kafanı!” Sare yaşadığı berbat günden sonra gecenin bir vakti yeniden berbat bir gece yaşadığı için artık dayanamıyordu. Muhtemelen yakında göz pınarlarından yaş bile akmayacaktı.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

“Lütfen bırak beni” Ağlayarak yalvardığımda silahı kafama dayamaya devam etti.

 

“Eğer o kıza bir şey olursa buradan sağ çıkamazsın!” Biran abi konuşmuştu. Onların burada olmaları bana güven veriyordu. Ağlayarak canımı yeniden kurtamak için gelen Karasu timine baktım. Gözleri bana sakin ol der gibi bakıyordu.

 

“Ben zaten ölüyüm!” Havaya bir kez daha ateş ettiğinde artık tüm hücrelerime kadar titriyordum. Çığlık atmıştım.

 

“Yapma bırak onu!” Haze’nin sesini duydum. Şuan bu durumda olmamdan mutlu olmadığı için istemsiz memnun olmuştum. Nedense ölmemi istediğini düşünüyordum.

 

“Sen bana karımı getirene kadar, bu kızı bırakmayacağım.” Milletin karısının bile kurbanı ben oluyordum. Bıkmıştım, artık meteor düşse bu kesin beni bulurdu.

 

“Bak bu şekilde öğrenmeni istemezdim. Karını kurtarmak için elimden geleni yaptım. Lütfen onu bırak” Silahı benden çekip Haze’ye doğrulttu.

 

“Elinden geleni mi yaptın, yaptıysan benim karım nerede!” Sesinden nefret etmeye başlamıştım. Boğazıma dayadığı kolu nefes almama imkan vermiyordu. Şuan tek istediğim Tuna’nın yanına gidip güvende olmaktı.

 

“Karının çatıdan düştüğünü söyledin. Bana geldiğinde karın yarı ölüydü. Gerçekten elimden geleni yaptım. Acıya dayanamadı, lütfen artık bırak onu, onun bir suçu yok!” Haze’nin ilk defa beni düşündüğüne şahit olmuştum. Kötü biri olmadığını biliyordum. Beni düşünmesi istemsiz beni mutlu etmişti. Tüm bunları geçtim ben gerçekten suçsuzdum.

 

“Sen bana karımı göstereceksin doktor, yoksa bu kızı senin yüzünden öldürmek zorunda kalacağım!” Kalbim sıkıştı. Korkudan bayılmak üzereydim. Karasu timine baktım. Beni kurtarmalarını her şeyden çok istiyordum.

 

“Eğer ondan ellerini çekmezsen, burada ölecek olan tek kişi sen olacaksın!” Hakan abi konuşmuştu. Minnetle ona baktım.

 

“Ne yapacaksın, kafasına sıktığımda bana ne yapabilirsin!” Ağlamam daha da şiddetlendi. Karasu’ya güveniyordum. Onlar beni uçsuz bucaksız dağdan kurtarıp getirmişti.

 

“Eğer o kızın kafasına silahı tutmaya devam edersen. Senin kafanı dağıtırım. Ne yapabileceğimizi o zaman anlamaya vaktin bile kalmayacak!” Murat abi yeniden konuştuğunda adam beni kendisine daha fazla siper etmişti.

 

“Karımı göster!” Haze’ye yeniden baktı.

 

“Tamam göstereceğim birlikte morga gidelim.” Haze’nin sözleriyle başımın arkasında adam kükreyerek konuştu. Evet ciddi anlamda kükremiş gibiydi. Mecazi değildi.

 

“Bana karımı canlı göstereceksin yoksa hiçbirinizi yaşatmam!” Başıma yeniden silahı dayamıştı. Ardından silahını kendisine silahlarını doğrultan Karasu timine çevirdi. Ayaklarım artık yere basmakta güçlük çekiyordu.

 

“Bunu yapamam. Keşke yapabilseydim ama üzgünüm, bak onun suçu yok. Eğer birinden acısını çıkarmak istiyorsan beni al!” Bunu duyduğumda dehşetle başımı iki yana salladım. Ben kurban olmak istemiyordum ama birinin benim yerime geçip kurban olmasına izin veremezdim.

 

“Hayır, ikimizinde suçu yok. Bak eğer Haze yaşatabilseydi emin ol bunu senden bile çok isterdi. O bir doktor, yaşatmak için yaşar. Lütfen bunun acısını kimseden çıkarma.” Güçsüz ses tonum onu sinir etmiş olsa gerek, çünkü silahı başıma iki kez vurdu. Bayıltacak gibi değildi.

 

“Eğer benim karımı yaşatamadıysan, sana ömür boyu vicdan yükü vereceğim.” Bir şeye karar verdiğini düşündüm. Korkuyla Karasu’ya baktım.

 

“Hayır yapma ne olur!” Haze adama doğru istemsiz adımladığında, başımı korkuyla iki yana salladım. Gelmesini istemiyordum.

 

“Haze yaklaşma, Sare bana bakar mısın?” Gözlerim Karasu’ya kaydı. Murat abi konuşmuştu. Elini hafifçe sallayarak ağzıyla ‘sakin ol’ demişti. Başımı belli belirsiz sallayıp hareketlenmeyi bıraktım. Başını yana doğru eğdiğinde onun yaptığını yapıp başımı hafifçe yana doğru eğdim. Ayaklarımı serbest bırakıp hafifçe kaydım. Beni tutmak için hızla hareketlenmişti. Ardından silah sesi yeniden duyulduğunda, arkamdaki hareketlilik yavaşça benden uzaklaştı ne olduğuna anlam veremeden olduğum yerde kalakalmıştım. Gözlerim arkamdaki adamı bulduğunda yere uzanmıştı. Sağ göğsünden yaralanmıştı. Cam sesi duyduğuma emindim. Hastanenin çıkışına baktığımda Ahmet’i görmüştüm. Silahını yeni indiriyordu.

 

“Afferim Ahmet, iyi nişancısın” Biran abi konuştuğunda, kulaklarım uğulduyordu. Etrafımdaki hiçbir şeyi algılayamıyordum. Ellerim titremeyi bırakmadı.

 

“Sare” Başımı yanımda duran Ömer’e çevirdim.

 

“Ömer” Göz pınarlarım artık kuruyacak gibiydi ama yinede akmaya devam ediyordu. Kolunu uzatıp beni kendisine çekti. Sarıldığında korkuyla ona sarılmaya başladım. Onların ne zaman geldiğini bile bilmiyordum. Murat abinin Ahmet’in orada olduğunu ne zaman gördüğünü bile bilmiyordum. Ben görmemiştim. Muhtemelen adam da görmemişti.

 

“Hemen ameliyathaneye alın, kurşunu çıkartmamız gerek.” Haze’nin sesini duymuştum.

 

“Özür dilerim Sare, bunu haketmedin.” Haze hızla konuşup yanımdan uzaklaşmıştı.

 

“Tamam kardeşim geçti.” Ömer’in sesini kulaklarımda duyduğumda bile sakinleşememiştim.

 

“Ya bunlar ne ara oldu. Allahtan haber verdin Murat abi” Ahmet başımda şaşkın ses tonuyla konuştuğunda, ağlamalarım artık kesik kesikti. Ömer’den uzaklaştığımda gözlerimi siliyordum. Hastanenin banklarına doğru ilerledim. Ayakta kalacak gücüm yoktu. Oturduğumda, yüzümü ellerimin arasına aldım. Berbat bir gün geçirmeye devam ediyordum. Karasu başımda sessizce bekliyordu.

 

“Su iç biraz” Ahmet suyu uzattığında ellerim titreyerek aldım.

 

“Teşekkür ederim.” Bana gülümseyerek baktı.

 

“Ne teşekkürü sadece bir su verdim.” Gözlerimi silerek baktım.

 

“Hayır hayatımı yeniden kurtardığınız için” Anlayışla gülümsedi. Yanımda oldukları için çok mutluydum.

 

“Valla sende ben gibi bela mıknatısısın, ikimizde nerde bela var üzerimize çekiyoruz.” Gülerek söylediğinde istemeden gülerek ağlamaya devam ettim.

 

“Valla ağlaman için söylemedim ya, gülersin diye söylemiştim. Sen ikisini de aynı anda yaptın.” Tepkisine gülmek istesem de sinirlerim bozulmuştu. Ağlıyordum.

 

“Senin sözlerine değil Ahmet, yaşadığı günün berbatlığına ağlıyor.” Murat abi konuşmuştu. Haklıydı onun sözlerine gülmüştüm ama ardından yaşadığım günün berbatlığına ağlamaya başladım.

 

“Bölmek gibi olmasın ama beni ısrarla arayan biri var. Korkarım eğitim alanından hiç çıkamayız gibi” Biran abi konuştuğunda kimden bahsettiğini anlamıştım.

 

“Gidelim mi?” Ömer yanımda anlayışla bana bakınca başımı salladım. Koridorda Karasu ile merdivenleri çıkıyordum. Hayatımdaki en güvende olacağım yerlerden birindeydim. Çünkü Karasu arkamdan geliyordu. İstemsiz arkama bakıp onlar geliyor mu diye kontrol ediyordum. Hepsi anlayışla gülümsüyordu. Tuna’nın bulunduğu kata geldiğimizde durarak onlara baktım.

 

“Ben elimi yüzümü yıkayayım” Başlarını salladıklarında ben hızla tuvalete yöneldim.

 

“Sare orası erkekler” Utançla Biran abiye baktım. Beni ikinci kez yakalamıştı. Başımı sallayarak hemen kadınlar tuvaletine yöneldim. Gülmemek için kendilerini zor tuttuklarına emindim. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı açtığımda elimle karıştırdım. Gözlerim kızarmıştı. Buna yapabilecek bir şeyim yoktu. Tuvaletten çıktığımda hepsini beni kapıda beklediğini görmüştüm. Şaşırmamak için kendimi zorlasam da bu benim hoşuma gitmişti. Sanki kurtlar kuzuyu koruyordu. Daha sonra Tuna’nın yanına giderek odasının kapısını açmadan Ömer Üsteğmene baktım.

 

“Ona bir şey söylemeyin olur mu?” Karasu’ya tek tek baktığımda, başlarını iki yana sallamışlardı.

 

“Sare, Komutanımdan bir şey saklamak pek mümkün değil malesef” Ömer Üsteğmen konuşmuştu.

 

“Yinede deneseniz” Murat abiye bakıyordum.

 

“Deneriz de zaten anlamıştır. Senin ortalarda olmadığını gördüğünde” Başımı sallayarak yutkundum ve kapıyı açtım.

 

“Ohh Allahıma şükürler olsun. Geldi Sare Komutanım” Karan Asteğmen gurbetten gelen akrabasını görmüş gibi sevinçliydi.

 

“Bana ne olduğunu anlat Ömer!” Ömer’e baktım. Anlatmamasını istiyordum. Tuna Yüzbaşı’nın sesi sertti.

 

“Sonra konuşuruz bu geceyi artık bitirelim.” Tuna buna izin verecek gibi değildi.

 

“Anlat dedim Ömer, delirtme beni!” Acı dolu sesiyle konuştuğunda yarasının sızladığına emindim.

 

“Ya adamın birinin, karısı vefat etmiş sanırım. Haze’den onu canlı göstermesini istedi.” Sözünü keserek konuştu.

 

“Haze’ye mi bir şey oldu?” Sesinde endişe vardı.

 

“Hayır, yani Haze’yi karısını göstermesi için, Sare’yle tehdit etti.” Yüzüne ifadeler birbir yerleştiğinde, çarşafı sıkarak konuştu.

 

“Bu olayın Sare ile ne ilgisi varmış?” Tuna’nın keskin gözlerine baktığımda gidip adamın üstüne atlayacak gibiydi.

 

“Yani Sare’nin aşağıda ne işi vardı bilmiyorum ama Sare’yi yakalayıp öldürmekle Haze’yi tehdit etti işte” Murat abi konuşmuştu. Tuna ellerini yumruk yapmıştı. Sıkmaya devam ediyordu. Dişlerini sıkarak konuştu.

 

“Nerede o” Sesinin tonundan ben bile ürkmüştüm.

 

“Bir şey olmadı zaten Karasu oradaydı. Bana asla bir şey olmazdı.” Haline içim gidiyordu. Daha fazla bunları düşünsün istemiyordum. Yatağa uzanıp eliyle karnını tuttuğunda ona doğru hareketlendim. Hepimiz endişelendik.

 

“Ya gözünü seveyim, bir rahat dur be adam, zaten Sare’ye biz varken kim ne yapabilir!” Ömer Üsteğmen sinirle konuşmuştu.

 

“Yarası kanıyor, Haze şuan ameliyatta” Korkuyla konuştuğumda bileğimi tuttu.

 

“Beni yarın taburcu et Ömer” Dehşetle ona baktım. Bunu sadece ben yapmadığımı biliyordum. Karasu’nun da şaşkınlıkla Komutanlarına baktığına emindim.

 

“Bak Komutanımsın diye sövmüyorum ama bir söverim, ne ceza alacağım da umrumda olmaz. Biz kanaman var diyoruz, adam taburcu et diyor. Oğlum ben doktor muyum kafama göre taburcu edeyim?” Hak veriyordum. Tuna ise bu umrunda değilmiş gibi bakıyordu.

 

“Ben hemşire falan çağırayım, ya da ne bileyim Haze’ye haber edeyim.” Karan abi konuşunca başımı salladım. O kadar haklıydı ki anlatamam.

 

“Allah aşkına bir dur Tuna, zaten başımızdan bela eksik olmuyor. İpini koparan bela bela diye ortalıkta dolaşıyor.” Murat abi konuştuğunda Tuna acıyla gözlerini yumdu. Cevap vermemesine istemsiz sevindim.

 

Karan abi odaya Haze ile girdiğinde şaşırmıştım. Ameliyatta olduğunu sanıyordum. Tuna’ya hızla yaklaşarak yarasına bakmıştı.

 

“Dikişlerin açılmamış ama zorlamışsın, bir daha yapma Tuna” İfadesiz ses tonuyla konuşmuştu.

 

“Adam yaşıyor mu?” Bana bakmadan cevap verdi.

 

“Ahmet tehlikeli sayılmayacak yerden vurmuş, kurşunu çıkardım. Tam ameliyathaneden çıktım. Tuna yerinde rahat duramamış!” Sinirliydi bu seferki sinirine hak veriyordum.

 

“Beni yarın taburcu et” Haze şaşkınlıkla baktı.

 

“Hayır tabiki bu delilik olur.” Tuna bıkkınlıkla nefes aldı ve yeniden konuştu.

 

“Beni yarın taburcu et” Haze başını iki yana salladı.

 

“Hayır Tuna şimdi artık dinlen” Haze giderken Tuna yeniden konuştu.

 

“Bu ilk yaram değil” Sözünü sertçe kestim.

 

“Muhtelemen son yaran da olmayacak ama yeter, taburcu olmayacaksın!” Benden bu tepkiyi beklemediği açıktı. Gerçi bende kendimden beklememiştim. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Sağlıklı düşünemiyordum.

 

“Lütfen artık daha fazla itiraz etme” Ağlamaktan artık nefret ediyordum. Başımı başka yöne çevirdim. Ağlamamak için tırnaklarımı avcuma bastırdım.

 

“Tırnaklarını serbest bırak.” Şaşkınlıkla ona baktığımda elime baktığını gördüm.

 

“Sende inat etmeyi bırakacaksan neden olmasın?” Başını belli belirsiz salladığında rahatlamıştım.

 

“Her neyse artık uyu Tuna” Haze konuştuğunda hızla dışarıya çıktı. Bana bulaşmadığı için memnundum. Karasu da dışarıya çıkmıştı.

 

“Ağrın çok değil mi?” Başını iki yana salladı.

 

“Ağrım yok” Yanına yaklaştım. Tabureyi başucuna doğru getirdim. Tabureye oturup yana eğildim. Başının yanına başımı koydum. Serumlu olan kolunu dikkatle kollarımla sardım. Utanıyordum ama aynı zamanda güvendiğim yerde olmak istiyordum. Bunu beklemediğini biliyordum. Bir an elimin altındaki kolu gerilmişti. Yutkunduğunu gördüm adem elması gözümde parlamıştı. Gözlerimi kapadım. Uykum geliyordu.

YAZARIN KALEMİNDEN

Sabah olduğunda Ömer Üsteğmen durumu Albayına söylediğinden, Albay sabahın erken saatlerinde hastaneye gelmişti.

 

“Komutanım, Tuna Komutanım beni taburcu edin diye tutturdu. Gece yaşanan olaydan sonra kendisini zorlamış kanaması oldu. Benim Komutanım olduğundan emirlerini uygulamak durumunda kalıyorum. Elimi kolumu bağlıyor. Size haber vermek istedim. Sizi dinler.” Albay başını sallayarak konuştu.

 

“Elbette beni haberdar etmek zorundasın. Merak etme ben ilgileneceğim.” Yavuz Albay kapıyı açıp içeriye girdiklerinde, kesinlikle karşılarında bu görüntüyü göreceklerini düşünmemişlerdi. Sare ve Tuna’nın başları birbirine değiyordu. Sare’nin elleri Tuna’nın kolunu sarmıştı. İkiside uyuyordu. Yavuz Albay gülümsese de boğazını temizleyerek ses çıkarmıştı. İlk uyanan Tuna’ydı, Tuna komutanını görünce gerilerek hareketlendiğinden Sare istemsiz olarak uyanıp önce Tuna’ya sonra kapıya doğru baktı. Karşısında Yavuz Albay’ı görünce aniden yerinden kalkmıştı. Dengesini sağlayamayarak öne doğru sendeledi. Tuna Yüzbaşı bileğini öne doğru uzatsada yakalayamamıştı. Neyseki kendisini zamanında toparladı. Tüm vücudu tutulmuştu.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Nasa falan beni alıp uzaya fırlatabilir miydi çünkü şuanda utançtan yerin yedi kat dibine girmek istiyordum. Başımı eğerek dudaklarımı bastırdım.

 

“Müsait bir zaman değil sanırım Komutanım” Ömer gülmemek için dudaklarını bastırdığında gözlerimi kısarak baktım.

 

“Komutanım” Tuna gerginlikle doğrulmaya çalıştı.

 

“Hareketlenme Tuna” Babasının ses tonu sertti.

 

“İyileşmeden taburcu olmayı istemek nedir Tuna?” Tuna gerginlikle yutkundu. Cevap vermesini beklemeden babası yeniden konuştu.

 

“Ömer, ikinci bir emre kadar benim dışımda kimseden emir almayacaksın.” Tuna Yüzbaşı’nın gerginlikten dişlerini sıktığına emindim. Çene kasları çok gergindi.

 

“Emredersiniz Komutanım” Ömer ciddileşerek konuşmuştu.

 

“Bize biraz izin verin Sare hanım, daha sonra gelirsiniz.” Başımı sallayarak kabanımı ve çantamı aldım kaçar gibi odadan çıkmıştım.

MESAJLAR

“Meleğim, İmre’yle konuştum. Yarın yola çıkacağız. Bizden istediğin bir şey var mı?” Çok mutlu olmuştum. Güne mutlulukla başlamıştım. İlk defa.

 

“Bebekkuş, Aren’le birlikte yarın yola çıkıyoruz. İkimize bugün bir sürü şey alacağım. Fotoğraflarını atarım. İstediğin bir şey varsa söyle” Bu sefer neredeyse sevinçten ağlacaktım.

 

“Tamam abim, siz gelin yeter.” Ağabeyime mesaj attıktan sonra İmre’nin mesajına tıkladım.

 

“Balım siz gelin yeter. Ben sizi istiyorum.” Çok mutluydum. Koridorda zıplamamak için zor duruyordum.

 

“Sonunda ya, gülerken gördük seni” Karasu timinden biri konuşmuştu ama ben adını bilmiyordum.

 

“Evet, abimle kardeşim yanıma geliyor da mutlu oldum. Bu arada isminizi bilmiyorum. Nasıl hitap edebilirim bilemedim.” Gülümseyerek kendisini tanıttı.

 

“İsmim Baran” Gülümseyerek konuştum.

 

“Size nasıl hitap etmemi isterseniz?” Gülümseyerek yanıtladı.

 

“İstediğini söyle ben takılmam” Gülümseyerek başımı salladım.

 

Hastaneden dışarıya çıkalı bir saat olmuştu. Şehir merkezinde yanımda, Ahmet ile geziyorduk. Çünkü canım tatlı istiyordu. Neden istediğine kesinlikle emindim. Reglim yaklaşıyordu. Ben tam bir tatlı canavarına dönüyordum.

 

“3 ya da 4 kilo soğuk baklava alabilir miyim acaba?” Ahmet, bana şaşkınlıkla bakıyordu. Çünkü ona canımın tatlı çektiğini ve gidip almak istediğimi söylediğimde, hastaneden onunla çıkabileceğimi söylemişti. Tuna öyle istemiş, nedenini elbette bilmiyordum.

 

“4 kilo soğuk baklavayı yersen, Tuna abimin karşısındaki odaya seni yatırırız herhalde, komaya girersin çünkü” Güldüğünde gülmüştüm. Elbette tek yemeyecektim tüm time alıyordum. Ne tuhaf benden bir yaş büyüktü ve Tuna’ya abi diyordu. Bense sadece Tuna diyordum. Yani şu durumda abi demem çok saçma olurdu.

 

“Neden hep önemsiz detaylara takılıyorsun Sare? Adama aşık oldun!” Sirel kulağımda çınladığında yutkundum. Beni sürekli ikaz etmesinden sıkılmıştım.

 

“Teşekkür ederim ne kadar?” Kadın iki ayrı paket yapıp poşete koyduğunda gülümsedim.

 

“4.500” Kartımı çıkarttığım anda kadın iki ayrı karta şaşkınlıkla baktı. Çünkü benimle birlikte Ahmet’te uzatmıştı.

 

“Buradan çekin.”

 

“Hayır buradan, ben alıyorum.”

 

“Sare rica ediyorum. Beni Komutanımla uğraştırma.”

 

“Ya ne alakası var Ahmet?”

 

“Lütfen buradan alır mısınız?”

 

“Hayır lütfen buradan alın.”

 

Haberlerdeki hesap ödeme kavgalarını hatırlayınca istemsiz gülmemek için kendimi zor tuttum. Kadın şaşkınlıkla bir bana bir de Ahmet’e bakıyordu.

 

“Bir karar verin lütfen” Kadın şaşkınlık içerisinde bize bakınca, Ahmet’in telefonu çaldı. Ahmet telaşla telefonu açarken bir anlık dalgınlıkla elini indirdi anında kadının eline kartımı tutuşturdum.

 

“Ya Sare, Allah aşkına” Ahmet isyanlardaydı. Gülmemek için zor tuttum.

 

“Bir şey yok Komutanım, tamam ben iletirim kendisine” Tatlıları alarak tatlı tatlı gülümsedim.

 

“Beni gafil avladın.” Somurtarak bana baktığında gülerek tatlıcıdan çıkmıştım.

 

“Ben avlamadım Tuna avladı.” Ahmet iletmek zorunda olduğu şeyi hatırlayıp anında konuştu.

 

“Bu arada sana yazmış Tuna abim, telefonuna baksın diyor.” Ahmet’le kim ödeyecek tartışması yaparken telefonumun titrediğini hissetmiştim. Mesajın üstüne tıklayarak cevap yazdım.

 

“Neredesin?” Beni merak mı etmişti bu çok hoşuma gitti.

 

“Canım tatlı çekmişti. Ahmet’le soğuk baklava aldık geri dönüyoruz.” Beni telefonun başında bekliyor gibi anında mavi tık olunca gülümsedim.

 

“İyi seninle gelmeyi ihmal etmemiş.” Kızıyor muydu yoksa tebrik mi ediyordu anlamadım.

 

“Yanıma gel” Bu bir emirden ziyade farklı bir şeydi sanki beni görmeye can atıyormuş gibiydi.

 

“Geliyorum” Telefonu kapatıp açık arabanın kapısına baktım. Ahmet benim işimin bitmesini bekliyordu.

 

“Özür dilerim dalmışım” Ahmet gözlerini yoldan çekerek konuştu.

 

“Daldığın yerden sakın çıkma Sare, Komutanım sonra bize sarıyor.” Yaptığı imayı anlamıştım utanarak arabaya bindiğimde hızla hastane yönüne sürdü.

 

“Yanlış anlama ama ciddiyim, şeker komasına sokar insanı” Güldüğümde şaşkınlıkla baktı.

 

“Bunu tek başıma yemeyeceğim ki sizinle birlikte yemek için aldım.” Ahmet bir anlık şaşırıp başını ‘heee’ anlamında salladı. Şuan çok safoz görünüyordu.

 

“Bu ara zekamdan çok ödün verdim. Leb demeden leblebiyi anlardım ben, yaşlanıyorum.” Gülmüştüm. O da eşlik ettiğinde hastaneye yaklaşmıştık.

 

Hastaneye vardığımızda bu sefer nihayet koşarak ya da üzgün olarak değil normal gülerek giriyordum. Ta ki çıkan fısıltılarda kendi adımı duyana kadardı.

 

“İşte bu kız, Komutanın nişanlısıymış.”

 

“Bende diyorum kaç gündür ne işi var burada.”

 

“Off çok sinir bozucu, ben daha tanışamadım adamla ne ara nişanlanmış.”

 

“Haze’nin dediğine göre yalanmış ama.”

 

“Nasıl yani uydurmuş mu?”

 

“Evet kafadan gidik diyorlar.”

 

“O zaman hala Yüzbaşı için şansım var.”

 

“Açıkçası çok yakışıklı bende şansımı denerim Valla üniformaya zaafım var.”

 

“Haze sizi boğar!”

 

“O kızı boğmadıysa bize dokunamaz tatlım.”

 

‘Haze sizi boğar’ derken ne demek istiyordu? Onların aralarında bir şey mi vardı. Kalbim bu düşünceyle kasılmıştı. Benimle birlikte fısıltıları duyan Ahmet kaşlarını çatmış beni hafifçe ilerletiyordu. Çünkü ben yerimde kalakalmıştım. Resmen gözümün içine baka baka dedikodumu yapıyorlardı.

 

“Sen Yaralı olan askerin nişanlısısın sanırım” Hiç tanımadığım kız bir anda önümü kesince şoka girmiştim.

 

“Nişanlısı değil, Nurten” Soğuk ve sert bir ses konuşunca o tarafa doğru baktım.

 

“Neden olduğunuz karışıklılığa bakın Sare hanım, milletin ağzı torba değil büzesin.” Sinir kat sayım artmıştı ve tüm vücudumu sarıyordu.

 

“O halde sizin sorumluluğunuzdaki sağlık çalışanının, dün neden olduğu karışıklılığa bakın, neredeyse ölüyordum. Bence bunu da biraz konuşsunlar.” Haze yutkunmuştu. Dün için kendisini hala suçlu hissediyordu.

 

“Arkanızda Karasu timinden birileri olunca bana cevap vermekte çekinmiyorsunuz.” Ahmet’e bakıyordu. Ahmet kaşlarını çattı. İçimde Sirel fokurdayarak kaynadı taşmak için an kolladı. Kendimi kontrol edemeseydim hemen burada onu boğmak için çıkardı.

 

“Size cevap vermeyeşim umrumda olmayışınızdandı. Şimdi cevap verme sebebimse artık haddinizi aşmanıza tahammülüm kalmadığından, ben beni öldürmekle tehdit eden köylüden çekinmemişim. Teroristler 6 gün boyunca bana sayısız işkence ettiğinde bile korkmadan karşılarına dikilmişim, Sizden mi çekineceğim.”Sözlerim karşısında hakkımda fısıltıyla konuşanlar pür dikkat bizi izliyordu. Haze sırıtarak baktı. Asla kendisinden ödün vermeyecekti.

 

“Amacın dikkat çekmekti. Sen bunu iyi başarıyorsun. Masum ve acınası kız rolünü iyi oynuyorsun. Tam da erkeklerin istediği ezik kızlar gibisin.” Sözlerine öyle öfkelenmiştim ki bu öfke Sirel’e mi yoksa bana mı aitti kavrayamamıştım. Tam söze girecektim ki Ahmet konuştu.

 

“Haddini aşma Haze, Sare’yi böyle itham edip, kendini de cesur ve ayakları yere sağlam basan kadın olarak mı tanımlıyorsun? Buradan bakılınca kıskınçlığı takıntıya dönüşen ergen gibi görünüyorsun. 29 yaşında yetişkin gibi davran. Sözlerinle birilerini incitmeyi bırak.” Ahmet beni belimden ilerleterek Haze’nin yanından geçip gitmemizi sağladı. Ona minnettardım.

 

“Niye beni uzaklaştırıyorsun?” Ahmet gülümsedi.

 

“Sen onun gibi değilsin, seni aşağıya çekmesine izin verme. Herkesin önünde sen onlara malzeme ol diye konuşuyor seninle, göz göre göre buna izin veremezdim.” Evet bunu yapmaya çalıştığını anlamıştım beni kışkırtıp hata yapmamı sağlayacaktı. Sonra da kötü ben olacaktım. Bende kendime hakim olmak için savaşsamda az daha kontrolümü kaybedecektim. Çoğu zaman susmamın sebebi umursamadığımdandı. Ama asıl sebep kişiliklerimden birinin duygu değişimlerime bağlı olarak çıkmasından korkmamdı. İyi ki öfkeyle kalkıp zararla oturan biri değildim. Yani en azından çoğu zaman.

 

“Teşekkür ederim.” Ahmet anlayışla gülümsedi. Ömer’in bile Haze ile olan arkadaşlığını önemsediğini görmüştüm ama Ahmet Haze’den pek hoşlanmıyor gibiydi.

 

“Merhaba Karasu” Neşeyle koridorda kendi aralarında konuşan askerlere baktım sayıları bir hayli artmıştı. Sanırım tüm Karasu buradaydı.

 

“Ömer rica etsem bunu alır mısın?” Ömer şaşkınlıkla elimdeki kutuya bakmıştı. Eline tutuşturduğum için almak zorunda kalmıştı. Kutunun büyük boy olanını onlara vermiştim. Küçük boy olanını ise Tuna’yla ben yiyecektim.

 

“Canım soğuk baklava çekmişti de hepimize birlikte almak istedim. Kabul ederseniz çok mutlu olurum. Çatal da aldım.” Çatalları da uzatırken, Karasu timi bana şaşkınlık ve anlayış dolu bakıyordu.

 

“Niye zahmet ettiniz, sağ olun düşünmeniz yeter.” Murat abinin yaşlarında bir asker konuşmuştu ama ben adını bilmiyordum.

 

“Rica ederim. Kusura bakmayın isminizi bilmediğimden hitap edemedim. Aslında öğrensem çok iyi olur.” Elini ilk uzatan az önce teşekkür eden askerdi. İsminin Yuşa alduğunu öğrenmiştim. Tek tek isimlerini bilmediklerimle de el sıkıştığımda isimlerini öğrendiğim için istemsiz mutlu olmuştum.

 

“Ben içeriye geçeyim size afiyet olsun.” Hepsi nazikçe teşekkür ettiğinde utanarak içeriye girdim.

 

“Merhaba Yüzbaşı bey” Kutuyla neşeli bir sesle girmiştim. İstemsiz bugün kendimi mutlu hissediyordum. Çünkü ağabeyim ve İmre geliyordu.

 

“Günaydın, nedense azarlandığım zamanlarda çok mutlusun.” Gülmüştüm. Babası gerçekten de azarlamıştı sanırım.

 

“Onun için değil, abim ve İmre geliyor. Bir süre benimle kalacaklar.” Tuna’nın yüzünde istemsiz tuhaf bir ifade geçmişti. Ardından kendisini toparladı.

 

“Sevindim” Sevinmemiş gibiydi.

 

“Neden böyle soğuk davrandın yine?” Eskiye mi dönmüştük. Kalbim sıkışmıştı bunu kaldırabileceğimi sanmıyordum.

 

“Soğuk davranmadım.” Davranıyordu. İstemsiz yüzüm düştü.

 

“Soğuk baklava aldım. Yiyelim istersen, merak etme timine de aldım.” Yüzümü düşürmemeye çalışarak kutuyu komadinin üstüne koydum. Allahtan yatakta doğrulmuş sırtı başlığa dayalı duruyordu.

 

“Ben abim varken çok sık gelemeyebilirim ama gelmeye çalışırım.” Yüzü ifadesizdi bir an yutkundum.

 

“İstemezsen….” Sözünü kesti.

 

“Şu camın perdesini kapat” Gözlerimi kırpıştırdım. Ne dediğini anlamadım. Emir vermesinden nefret ediyordum.

 

“Ben senin…..” Derken yeniden yeniledi.

 

“Camın perdesini kapat” Oflamamak için zor duruyordum. Camdan göz göze geldiğim Karasu timine gülümseyip örtüyü çektim. İnşallah yanlış anlamamışlardır.

 

“Bana emir verip durman sinirlerimi bozuyor. Sedyeye oturdum bir çatalı ona verdim. Diğerini kendime aldım.

 

“Gelme” Sesi buz gibiydi. “Köyde kal, abin buradayken buraya gelme.” Soğuk baklavayı ağzıma götürememiştim. Çünkü tüm iştahım kaçmıştı. Cevap vermeden çatalımdaki baklavayı kutuya geri koydum. Bakışları üzerimdeydi. Ben beni kırmasından artık çok sıkılmıştım.

 

“Sanırım gitmeliyim.” Kabanımı giyip, çantamı taktım.

 

“Sana şimdi git demedim.” Ona bakmıyordum. Bunu anlamıştım. Yinede içimden bir ses gitmemi söylüyordu.

 

“Açıkçası bir şeyler değişmiştir sanıyordum ama hiçbir şey değişmemiş, yine aynı noktadayız. Bu her neyse artık bana zarar veriyor. Çünkü arkadaş olmadığımız çok belli” Onunla ilk defa açık ve net konuşuyordum. Artık kaçmak yerine sadece amacını belli eden bir kaç cümle duymak istiyordum. Onunda aynı şeyleri hissedip hissetmediğini bilmem gerekiyordu. Eğer tek hisseden bensem kendimi daha fazla umutlandırmayacaktım. Elbette cevap vermemişti. Ne bekliyordum ki, boşa kürek çekmekten başka bir şey değildi.

 

Bekledim.

 

Bekledim.

 

Bekledim.

 

Hiçbir şey söylemedi. Bence artık onuruma zarar veriyordum. Gitmem gerekiyordu. Kapıya yönelemeden kapı hızla açıldı. Haze her zamanki gibi yine buradaydı. Bence fareler bile onun kadar her delikten çıkamazdı.

 

“Burayı niye örttün?” Bana bakıyordu. Sanki ben biliyormuşum gibi, ardından cama gidip örtüyü sıyırdı. Karasu timi şaşkınlıkla cama doğru bakmıştı. Aynı zamanda sinirli görünüyorlardı.

 

“Tuna Yüzbaşı istedi.” Sesim eski soğukluğuna geri dönmüştü. Onu ilk tanıdığım andaki ses tonuna sahiptim. Bu beni gururlandırdı.

 

“Niye Tuna?” Tuna gözlerini ağır ağır kutudan Haze’ye çevirdi.

 

“Neden geldin?” Soğuktu ama bana karşı olan soğukluğundan daha hafifti . İstemsiz kötü hissettim.

 

“Buna bir son verebilir miyiz artık refakatçiye ihtiyacın kalmadı.” Bu kız tüm hücrelerimi harekete geçiriyordu. Bana yaptığı saygısızlıktan sıkılmıştım.

 

“Senin derdin ne?” Sinirlenmiştim bundan sonra beni tutabilen olacaksa hodri meydan. Hızla ona doğru yürüdüm. “Sen kendini ne zannediyorsun, haddini aşmayı kes, ben ne yapıp ne yapmayacağımı sana soracak değilim. Doktorsan doktor gibi davran, 5 yaşındaki küçük bir kızın istediği olmayınca kıvranması gibi kıvranma karşımda” Sözlerime hayretle baktı. Karşıma dikildi. Gözlerine bakıyordum. Dişlerimi sıkmaya başladım. Biraz daha üzerime gelirse onu boğacak kadar sinirliydim.

 

“Haddini bil!” Bana bağırmıştı. Geldiğimden beri azarlanan bendim.

 

“Had bilene had bilinir. Sen had bilmezin tekisin!” Sabrımın sonundaydım. Sirel olsa ne yapardı bilmiyorum ama biraz daha bana laf söylemeye devam ederse onu boğacaktım.

 

“Bir dakika, sizin aranızda ne var?” Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla baktı. Ardından kaşlarını çattı. Şimdi daha net anlıyordum. Aralarında geçmişten gelen bir şeyler vardı. Bu yüzden belki de kendiyle savaşıyordu. Haze’nin bana olan nefreti tamamen kıskançlığındandı. Bunu düşünmek istememiştim ama artık düşünüyordum.

 

“Bu seni ilgilendirmez.” Kalbim kasıldı. Beynim algılayamadı.

 

“Eğer bir şey varsa, zaten benim burada durmam mantıksız, başında bilseydim asla durmazdım.” Haze başını salladığında göğsüm alev aldı. Kandırılmış gibi hissediyordum. Hayatımın en önemli sırrını verdiğim adama bakamadım bile, gelmemi istememesinin nedeninin bu olmasından çok korktum. Belki de içindeki savaşı bu sefer ben kaybetmiştim.

 

“Hiçbir şey yok. Olmadı da” Tuna Yüzbaşı’nın sesi sert ve netti. Kalbime çöken ağırlık yerini rahatlamaya bırakıyordu.

 

“Haze ile bizim bir geçmişimiz olmadı. Ben onu iyi bir dost olarak görüyorum. Onunda beni öyle gördüğünü umuyorum.” Gözlerim yeniden Tuna’ya odaklandığında gözlerimin içine o eski yoğunlukla baktı.

 

“Haze, bir şeyim yok. Olursa çağırırılar, çıkarken perdeyi örtersen sevinirim. Sare ile konuşmam gereken bir mesele var.” Haze’ye ister istemez içim sızlamıştı. Dediği onca kalp kırıcı söze rağmen hala onun için içimin sızlamasına anlam verememiştim. Tuna ciddi bakışlarını bir an olsun çekmemişti. Haze yavaşça cama yönelip perdeyi kapadığında istemsizce durmasını söylememek için dudaklarımı bastırdım.

BÖLÜM SONU

Bölüm : 12.12.2024 22:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Esma Gül / UZAKTAKİ SES / U.S 33. BÖLÜM PERDE
Esma Gül
UZAKTAKİ SES

75.03k Okunma

6.34k Oy

0 Takip
92
Bölümlü Kitap
TANITIMBİR HAYAL UĞRUNAÇOCUK İSTİSMARIU.S DUYURUSUÇLULUKU.S 4. BÖLÜM DİKİŞU.S 5. BÖLÜM YAŞATMAK İÇİN ÖLDÜRMEKU.S 6. BÖLÜM ATEŞU.S 7. BÖLÜM SİLAHU.S 8. BÖLÜM İKNAU.S 9. BÖLÜM İNATÇIU.S 10. BÖLÜM HAİNU.S 11. BÖLÜM BEKLENMEYEN KİŞİLİKU.S 12. BÖLÜM TANINMAZ HALU.S 13. BÖLÜM TÜRKİYE GELMEYECEKU.S 14. BÖLÜM AY YILDIZU.S 15. BÖLÜM ŞEHİT EMRİU.S 16. BÖLÜM ZEHİRU.S 17. BÖLÜM KABUSLARU.S 18. BÖLÜM BIRAKMAMU.S 19. BÖLÜM MESAFEU.S 20. BÖLÜM KIRGINU.S 21. BÖLÜM AKREP VE ASLANU.S 22. BÖLÜM LOJMAN BASKINIU.S 23. GÖĞSÜMÜ SIKIŞTIRAN KADINU.S 24. BÖLÜM KALBİYLE SAVAŞMAKU.S 25. BÖLÜM SANA KAYBEDİYORUMU.S 26. BÖLÜM RUH İKİZİU.S 27. BÖLÜM KURŞUNU.S 28. BÖLÜM NİŞANLISIYIMU.S 29. BÖLÜM BANA GEÇ KALDINU.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUNU.S 31. BÖLÜM SALDIRIU.S 32. BÖLÜM ÖPÜCÜKU.S DUYURUU.S 33. BÖLÜM PERDEU.S 34. BÖLÜM DUDAKLAR VE PARFÜMU.S DUYURUU.S 35. BÖLÜM OYUNU.S 36. BÖLÜM KÜÇÜK DÜŞÜRMEKU.S 37. BÖLÜM ŞEHİTU.S 38. BÖLÜM KANLA SÜSLENMİŞ AY YILDIZU.S DUYURUU.S 39. BÖLÜM AŞIK ATIŞMASIU.S 40. BÖLÜM SEVDİĞİM KADINU.S 41. BÖLÜM SARE’DEN TUNA’YAU.S 42. BÖLÜM DEKOLTEU.S DUYURU VE ALINTIU.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUMU.S 44. BÖLÜM FRAGMANIU.S 44. BÖLÜM YALANINI ÖPEYİM SENİNU.S 45. BÖLÜM FRAGMANIU.S 45. BÖLÜM KISMEN SEVGİLİMU.S 46. BÖLÜM TELLİ TURNAU.S 47. BÖLÜM FRAGMANIU.S 47. BÖLÜM ÇOCUKLUKU.S 48. BÖLÜM FRAGMANIU.S 48. BÖLÜM TAKİPU.S 49. BÖLÜM FRAGMANIU.S 49. BÖLÜM VİDEO KAYDIU.S 50. BÖLÜM SENİ KENDİME SAKLIYORUMU.S 51. BÖLÜM FRAGMANIU.S 51. BÖLÜM ALYAU.S DUYURUU.S 52. BÖLÜM FRAGMANIU.S 52. BÖLÜM KOALAU.S ÖNEMLİ ACİL DUYURU ‼️‼️‼️U.S 54. BÖLÜM FRAGMANIU.S 55. BÖLÜM FRAGMANIU.S 53. BÖLÜM MANGALU.S 54. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 54. BÖLÜM TEST SONUÇLARIU.S 55. BÖLÜM MADURU.S 56. BÖLÜM KARIM DİYECEĞİM TEK KADINU.S 57. BÖLÜM FRAGMANIU.S 58. BÖLÜM FRAGMANIU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 57. BÖLÜM ASKERİNE VEDA ETU.S DUYURU ACİL‼️U.S 58. BÖLÜM KISMEN BARIŞTIKU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIKU.S ACİL DUYURUU.S 60. BÖLÜM KİŞİLİK ÇATIŞMASIU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S ACİL DUYURU🥺‼️U.S 61. BÖLÜM FRAGMANIU.S 61. BÖLÜM MİSAFİRU.S 62. BÖLÜM FRAGMANIU.S 62. BÖLÜM İSTANBULU.S ACİL DUYURUU.S 63. BÖLÜM GEÇMİŞ
Hikayeyi Paylaş
Loading...