YOĞUN OLDUĞUM İÇİN UNUTMAMAK ADINA HEMEN ATAYIM DEDİM. BOMBAYI SİZE BIRAKIYORUM.
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM YORUMLARDA BULUŞALIM BEBEKLER🫶🏻🫀💕
Yeni bir güne merhaba demişken, yatağımda uyuyan bakır saçlı güzele hayran hayran bakıyordum. İmre’yi çok özlemiştim. Dün gece geç saatlere kadar konuşmuştuk. Ona Tuna ile yaşadığım her şeyi anlatmıştım. Başta neden ona anlatmadığıma kızsa da yüzyüze anlatmanın daha iyi olacağını düşündüğümü söylediğim için bana çok kızmamıştı. Bizi destekliyordu, hatta abin karşı çıkarsa bile arkanızdayım demişti. Onun varlığı beni mutlu ediyordu. Dün abimin getirdiği ekmekleri gece acıkıp yediğimizden, hazırlanıp Salim amcadan ekmek almaya gidecektim. Çizmelerimi ayaklarıma geçirip kapıyı açtım. Soğuk yüzüme çarptığında dişlerim titremeye başlamıştı.
“Günaydın” Serdar Yüzbaşı yoktu bende sadece askerlere günaydın demiştim.
“Günaydın Sare hanım, Valla yokluğunuzda kimse halımızı hatrımızı sormadı.” Gülümsedim. Bende böyleydim işte kendim gibi kıyıda köşede unutulan insanları bulur onlara selam vermek için uğraşırdım.
“Üzüldüm. Neyseki ben varım.” Asker güldüğünde, yanından uzaklaşarak yokuşu çıktım. Muhtara bu yokuşu düzeltmesini söylemeliydim. Yorgunluktan bayılacaktım yoksa.
“Nasılsın Salim amcam günaydın?” Salim amca neşeyle gazetesini bırakıp bana döndü.
“Ooo köyümüzün neşesi gelmiş.” Gülerek cevap verdim. Herkesin olmasa da bazıların neşesiydim.
“Ekmek alacaktım.” Salim amca başıyla dolabı işaret etti. Ekmekleri alıp poşete koyduğumda hemen önündeki çikolatalardan 2 tane poşetin içine attı. Ne zaman gelsem aynısını yapardı.
“Teşekkür ederim Salim amca ama ben” Sözümü kesti.
“Rica ediyorum kızım her seferinde aynı tantana” Gülerek başımı salladım ardından kolay gelsin diyerek bakkalın çıkışına ilerledim.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Nasılsın şekerim uf olmuşsun?” Aren, Tuna Yüzbaşı’ya mesaj atmıştı. Ardından gülen emojiyle kalpli emoji koymuştu. Sare’nin hastanede kaldığı süre zarfında aralarında güzel bir arkadaşlık oluşmuştu. Tabi bu zamanla devam etmeye başlamıştı. Şimdi gayet iyi denilebilecek düzeyde samimi arkadaşlıkları vardı. Tuna Yüzbaşı o sırada telefonda Albay’ıyla konuşmayı yeni bitirdiğinden mesajı hemen yanıtladı.
“Bazen bana aşık olmaya başladığını düşünüyorum.” Tuna Yüzbaşı yazdığı sözlerin yanına gülen emoji koyarak mesajı göndermişti.
“Yok ben kadınlardan hoşlanırım.” Aren gülen emojiyle birlikte yollamıştı.
“Uf oldum. Gel yaralarımı sar.” Tuna Yüzbaşı sorusuna yanıt vererek gülmüştü.
“Saran sarmış zaten” Aren’in imasıyla bedeni kasılmaya başlayan Tuna Yüzbaşı, bir süre görüldü de bırakarak daha sonra yazdı.
“Kimse senin kadar saramaz.” Tuna Yüzbaşı dalgaya almazsa Aren’i kuşkulandıracağını biliyordu. Belki de çoktan anlamıştı?
“Benimle özel ilgilen diyorsun yani, zaten bunu yapan yok muydu?” Zihninde Aren’i boğmayı hayal ediyordu. Sonra gözlerinin önüne Sare gelince ellerini havada sallandırdı. Sanki hayali yok etmek ister gibiydi.
“Boş boş konuşma, kendi yaralarımı kendim sardım.” Aren yattığı yerden gülmeye başladı.
“Kesin öyledir. Her neyse ziyaretine geleceğim. Uygun mudur?” Tuna Yüzbaşı gülümsedi.
“Uygundur kardeşim” Erkeklerin samimi olma süresi kadınlara göre gerçekten daha kısaydı. Her zaman her yerde hangi şartlarda olursa olsun. Samimi olabilmeleri bence gerçekten çok iyi bir özellikti.
SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN
“Sare” Arkamdan gelen sesle başımı o yöne çevirdim. Bu sese aşinaydım. Aykut bana doğru gülümseyerek geliyordu.
“Efendim?” Buz gibi bir sesle konuşmuştum.
“Nasılsın?” Nasıl olduğumdan bahsetmek istemiyordum. Aklıma Tuna’nın ve Biran abinin uyarıları geliyordu.
“İyi sen” Soğuk ve mesafeliydim önüme dönerek onu yok saydım.
“Hastaneye ya da merkeze gitmek istersen seni götürürüm.” Hı hı seninle geleyim de Tuna seni oracıkta boğsun. Bence boğardı. Yani emin değildim ama bence yapardı.
“Gerek yok, artık abim ve kardeşim geldi. Onlarla giderim.” Aykut’un yüzü düşmüştü. Aklıma Tuna’nın yanında yalan söylediği anlar gelmişti.
“Olmadı bak şimdi, yeniden seninle yolculuk yapmak keyifli olurdu.” Ya ne keyif ama yol boyunca Sirel’le seni boğmasın diye cebelleşmiştim.
“Yeniden insanlara benim hakkımda yalan söylemek sizi keyiflendirirdi demek, ama üzgünüm beni keyiflendirmedi.” Aykut’un yüzü düşmüştü. Bunu beklemiyor gibiydi. İçimdeki Sirel neredeyse kalkıp halay çekecek düzeyde gururla kabardı.
“Ben o gün için özür dilerim. Tuna ile” Sözünü kestim.
“Bakın Aykut bey, Tuna ile ne gibi bir probleminiz var bilmem, bu beni de ilgilendirmez. Bir daha beni Tuna’ya karşı kullanmaya çalışmayın, ben böyle konuların parçası olacak biri değilim.” Sanırım onu gerçek anlamda dumura uğratmıştım. Beni ne sanıyordu saf salak bir kız mı?
“Ben o niyet…..” Yeniden sözünü kestim. Evet bu saygısızlıktı ama o da bana o gün saygısızlık yapmıştı.
“Ben bunu hangi niyetle yaptığınızı gayet iyi biliyorum. Siz beni salak mı sandınız?” Ağzı şaşkınlıkla açıldığında geri kapandı ne diyeceğini bilememişti.
YAZARIN KALEMİNDEN
Aykut karşısındaki kıza şaşkınlıktan dili tutulmuş gibi bakıyordu. Hayatında ilk defa böylesine sivri dilli bir kıza denk gelmişti. Bu hem ilgisini çekmiş hem de onu şaşırtmıştı. Aklına hastane odasındaki konuşmalarını geldi. Tuna’nın sözünü hatırlamıştı. ‘Aklındaki her neyse Sare ona düşmez’ demişti. Evet bu kız gerçekten de onu zorlayacaktı.
“Sare, bak ben gerçekten o gün için özür dilerim niyetim seni kullanmak değildi.” Durumu toparlamak için konuşuyordu. Ama Sare geri adım atmadı.
“Hayır basbaya beni Tuna’ya karşı kullanıp onun sinirini bozmak istedin. Ne sanıyorsun, Tuna’nın benim seninle samimi bir sohbet içerisinde olduğumu düşündüğünü mü?” Aykut yutkunarak Sare’ye baktı. O gün yaptığı hamle tüm planlarını bozmuştu.
“Tuna beni bilir. Tanımadığım kimseyle samimi olmayacağımı da, yani Tuna’yı alt etmek istiyorsan, zekice davranmalısın.” Aykut bir şey diyemeden, karşısındaki sivri dilli kız önüne dönüp gitmişti. Arkasından takip ediyordu. Sare ister istemez tedirgin olduğundan, sevimli bulutlu maket bıçağının ucunu açtı.
“İstersen hemen şurda onu boğabilirim Sare” Sirel kulaklarında çınladığında, maket bıçağını sıktı.
“Saçmalama Sirel, hapse mi girelim?” Mantıklı tarafı Sare tarafından onaylanmıştı.
“Sare?” Ağabeyinin sesini duymasıyla hızla ona doğru koştu. Aren çatık kaşlarla arkasından gelen Aykut’a baktı.
SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN
Beni arkamda takip etmeye başladığında tüm hücrelerim birbirine girmiş, düğüm düğüm olmuştu. Korkudan neredeyse aklım çıkacaktı. Beynimde binbir türlü senaryo oluştu. Ya beni köşeye sıkıştırırsa ya da duvara yaslar hareketimi engellerse, ya da bana dokunmaya çalışırsa, sanırım hayatım boyunca erkeklere karşı hep bu bakış açısında olacaktım. Çünkü bana hiçbiri güven vermiyordu.
“Bize güven vermesi gereken kişi vermedi Sare, doğmamız onun için bir mucizeydi. Bizim içinse cehennemimize adım atışımızın ilk adımlarıydı.” Sirel konuştuğunda neredeyse korkudan ağlayacaktım. Evet ağabeyim kendimi savunacağım dövüş tekniklerini öğretmişti. Ama erkeklere karşı korkum hiç değişmiyordu.
“Sare?” Ağabeyimin sesini duyduğumda 5 yaşındaki çocuk gibi ona doğru adımladım.
“Abimmm” Bana kollarını sardığında kokusunu özlediğimi fark ettim. Gerçekten aşırı yakışıklıydı. Umarım ilerideki yengemle anlaşabilirdim.
“Seni göremeyince merak ettim meleğim” Saçlarımı öptüğünde için kıpır kıpır oldu.
“Bu kim, seni takip mi ediyor?” Sinirli ses tonunu duyduğumda başımı göğsünden kaldırıp, yüzüne baktım. Avını köşeye sıkıştırmış saldırmak için an kollayan aslanlara benziyordu.
“Kusura bakmayın rahatsız ettim. Sare benim arkadaşım sayılır.” Bu adamın sürekli hakkımda yalan söylüyor olması beni çıldırtıyordu.
“Sayılır ise arkadaş değilsiniz o zaman, hayırdır niye takip ediyorsun?” Ağabeyim beni kollarından nazikçe ayırıp Aykut’un karşısına dikildi. Gözlerim bizden biraz uzakta olan askerlere değdi. Sorun çıkma ihtimaline karşın bizi izliyorlardı.
“Takip etmiyordum.” Aykut’un sesi gerilmişti. Açıkçası ilk defa hiçbir şey yapmadan izlemeyi tercih edecektim.
“O zaman evinin önünde dolaşma, git nereye gidiyorsan” Ağabeyime başını sallayıp arkasına döndü. Rahat bir nefes aldım.
“Kim bu lavuk?” Gülmemek için dudaklarımı bastırdım.
“Bilmiyorum, yani fazla tanımıyorum.” Ağabeyimin sorgulayıcı bakışlarının altında neredeyse titreyecektim.
“Bir daha muhattap olma, gözüm tutmadı. Deli deli bakıyor insana” Başımı salladığımda, askerlere başıyla selam verip beni kolumdan nazikçe tutarak içeriye yöneltti.
Eve girdiğimizden bu yana birlikte mutfağa geçerek şarkı eşliğinde ağabeyimle kahvaltı hazırlıyorduk. Ağabeyimin evi İstanbul’da ayrı olduğundan ben hep onda kalırdım. Bizde her sabah, yani ortalıktan kaybolmadığı sabahlarda kahvaltıyı birlikte hazırlıyorduk.
“Çayır biçiyom çayır yanıyom cayır cayır
Çayır biçiyom çayır yanıyom cayır cayır
O kırmızı yanaktan o kiraz dudaklardan
Benim payımı ayır hoptek” Şarkıyla birlikte ikimiz karşılıklı çiftetelli oynarken, ağabeyimin göğsüne doğru sırtımı döndüm başımı boynuna doğru götürüp omuzlarımı salladım.
“Ne kadar vereyim meleğim?” Ne zaman böyle oynasak ondan para koparmadan asla geri çekilmezdim.
“Hımm düşüneyim, 2000 bin” Ağabeyim gülerek başımı öptüğünde dünyalar benim olmuştu.
“Kartında” Sonra önüme dönüp sarıldım.
“Yakışıklı abimmm” Kahkaha attığında, beni sıkıca sardı.
“Aaa kıskanıyorum.” İmre dudaklarını büzerek kapının eşiğinden bakıyordu.
“Gel gel doktor hanım, sizsiz olmaz.” Ağabeyim İmre koşarak geldiğinde ikisine de dolu dolu sarılıyordum.
“Biraz daha böyle sarılmaya devam edersek, açlıktan bayılacağım.” Kahvaltı masasına oturduğumuzda ağabeyim durmadan bana bakıyordu.
“Hadi yiyelim, hastane ziyaretine gideceğiz.” Kesinlikte tepkime bakmak için bakıp bakıp duruyordu. Yutkundum hiçbir şey demedim.
“Bence de gidelim görelim, hasta bizim sonuçta” Ağabeyim neredeyse çayı püskürtecekti.
“Lafın gelişi dedim hemen boğulma” İmre gülerek konuştuğunda tek sessiz olan bendim. Evet onu özlemiştim ama ağabeyimin yanında deli gibi utanıyordum.
“Kızım sende saçma sapan konuşma” Ağabeyime İmre çatık kaşlarla bakmaya başladı.
“Seni vururum Aren, kızım mızım deme Valla neşteri saplarım.” Yapardı. Valla İmre sonuçta her şeyi beklerim. Hiçbir şey demeyecektim.
HAZE
3 gündür Sare hastane de yoktu. Neredeyse bayadır alamadığım o huzurun kokusunu alıyordum. Beni irite eden o kızı görmeye dayanamıyordum.
“Askeri ne zaman taburcu edeceğiz? Değerleri gayet iyi” Yanımdaki asistanım konuşmuştu. Aslında Tuna’yı sonsuza kadar yanımda tutmak istiyordum.
“Henüz değil” Asistanım şaşkınlıkla baktı.
“Bence taburcu olması işimize gelir. Hastanede zaten yatak sayısı az, hem değerleri gerçekten iyi.” Sinirle asistanıma baktım.
“Sana henüz değil diyorsam değil, sakın gidip de onlara böyle bir şey deme, Tuna’nın bir kaç gün daha benimle vakit geçirmesini istiyorum.” Asistanım şaşkınlıkla baktı. Bana tek şaşkınlıkla bakan o değildi. Kadın doğum doktoru olan arkadaşım kulak misafiri olmuştu.
“Haze, Tuna seninle vakit geçirmiyor ki, kendini artık yıpratmamalısın.” Ona sinirle baktım. Bu kesinlikle doğru değildi.
“Acınası kız yanında değilken gayet iyiyiz.” Başını iki yana salladı.
“Bence sen artık bunu yapmaktan vazgeç, çünkü gerçekleri göremiyorsun.” Yanımdan gittiğinde ondan nefret etmeye başladım. Ne haddineydi beni sorgulamak?
SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN
Hastaneye geldiğimizde tedirginlikle baktım. Umarım ağabeyimin yanında pot kırmazdım. Bir yerlerden Haze’nin çıkmaması için dua ediyordum. Ben kendimi tutabilmiştim. Ama İmre’yi asla tutamazdım. Tuna’nın bulunduğu kata geldiğimizde Karasu timini gördüm. İçimde bir özlem belirdi onları özlemiştim.
“Hoşgeldiniz” Konuşan Murat abiydi. Bana gülümsemişti. Tabi ağabeyim ve İmre’ye de.
“Hoşbulduk, Tuna’yı ziyarete geldik ama müsait değil mi?” Ağabeyim konuştuğunda ona baktım. Murat abi başını sallayarak konuştu.
“Tabi tabi buyrun geçin” Murat abiye gülümseyerek, içeriye girmek için kapıyı tıkladık.
“Gel” Ahh, içimde kelebekler dans etmeye çoktan başlamıştı.
“Hoşgeldiniz” Sıcacık ses tonuna sarılmamak için zor tuttum.
“Hoşbulduk, geçmiş olsun.” İmre ve ağabeyim konuşmuştu ben hiçbir şey dememiştim. Ağabeyim demirli üzerinde minderi olan tabureye oturduğunda, ben sedyenin biraz önünde ayakta dikilmeye başlamıştım. Benimle birlikte İmre de dikiliyordu. Yanaklarımın içini ısırmaya başladım.
“Baya iyi vurmuşlar seni” Ağabeyim gülerek sorduğunda, şaşkınlıkla ona baktım. Tuna gülerek karşılık verdi. Ne ara bu karar samimi olmuşlardı?
“Ee bir canım eksildi.” Ağabeyim yeniden konuştu.
“Valla iyi iş çıkarmışsınız” Ağabeyim konuştuğunda, ondan tarafa hiç bakmamıştım. Gözlerim Tuna’yı buluyordu. Sonra hemen çekiyordum. Tuna laf arasında gözlerini bana çevirip anında ağabeyime odaklıyordu. İçeride olan Ömer ve Ahmet’i yeni farketmiştim. Bana oynadıkları oyun için onlara surat astım. Ne mi yaptılar elbette gülmemek için dudaklarını bastırdılar.
“Öyle oldu, zorlu görevdi.” Tuna konuştuğunda ağabeyim düşünceli ses tonuyla konuştu.
“Valla haberlerde sizden bahsediyorlardı. Gazeteci kızı kurtaran yiğit askerler diyerek, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Türkiye’ye yardımlarından dolayı teşekkür etti. Tabi kurtardığınız gazetici kızın babası olan Milletvekili de öyle” Gazeteci kız, derken ağabeyim iki kez bana bakmıştı. Bense şok içerisindeydim. Bunu bilmiyordum. Bana gizli bir görev demişti. Ben dışında sağır sultan bile duymuştu.
“Sare, abicim niye öyle şaşırdın, yoksa haberleri takip etmiyor musun?” Ağabeyim tekrar bana baktığında, herkesin dönüp bana baktığını farkettim.
“Yok abi nereden haberim olsun.” Ağabeyim sorgulaycı bakışlarla bana bakıyordu.
“Allah Allah” Cevap vermedim.
“Zorlu ama üstesinden geldiğimiz bir görevdi.” Tuna Yüzbaşı keskin çene hatlarını ağabeyime dikmişti. Sanki uzatma der gibiydi.
“Valla bize öyle bi tebrik, teşekkür gelmedi ama canları sağ olsun.” Ömer Üsteğmen konuştuğunda imalıydı. Neyden bahsettiğini anlamadım.
“Yalnız, gazeteci güzel kızmış değil mi Tuna?” Bakışlarımı Tuna’ya çevirdim. İster istemez somurtmaya başlamıştım. Ne tepki vereceğini merak ediyordum.
“Banane elin kızından Aren” Dişlerini sıkıp gülümsemeye çalışarak konuştu.
“Yani o kadar gündür birlikte dağdaydınız ondan sordum.” Ağabeyim keyifle sırıttı. İçimde tuhaf hisler gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.
“Görevin amacı kızı kurtarmamızdı. Bizde üzerimize düşeni yaptık.” İstemsizce sadece Tuna’yı değil Karasu’yu da kıskanmıştım. Beni kurtardıkları ana gittim. Niye böyle yapıyordum. Sanırım hepsine bağlanmıştım. Sevdiğim kimseyi paylaşamama gibi bir huyum vardı.
“Gülçöhre İlhame, gerçekten etkileyici bir kızmış ama teroristlerin elinde harcanmamasına sevindim.” Ağabeyime ters ters baktım. Çünkü sürekli bana bakıyordu. Gözleri sürekli bendeydi. Benimle Tuna arasında gidip geliyordu.
“Sare” İmre kısık sesle konuştu. “Bence abin anlamış imada bulunuyor. Sakın çaktırma şuan seni deniyor. Tepki vereyim deme.” Yutkundum. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım. Biraz daha sabretmem gerekiyordu.
“Aren kızı çok beğendiysen, Tuna sana yardımcı olsun tanışın.” İmre kasvetli havayı dağıtmaya çalışarak konuşmuştu.
“Etkileyici mi, Komutanım o kız yüzünden vuruldu.” Başımı anında Ahmet’e çevirdim. Kaşlarımı çatıp konuştum.
“Ne, gerçekten mi, Tuna onun yüzünden mi ölümden döndü?” İmre kolumu çimdikleyerek beni kendime getirdi. Göz ucuyla ağabeyime baktığımda, boyutlar arası kapının hemen şimdi benim için geçit oluşturması için dua ettim.
“Bakıyorum da ilgini çok çekti kardeşim?” Eyvahlar olsun ağabeyim bana meleğim dememişti. Ayvayı yemiştim.
“İnsanlık hali Aren, anlatıyorsunuz olayları tepkisiz mi kalalım?” İmre yeniden imdadıma yetişmişti.
“Kesinlikle insanlık halidir değil mi Sare?” Yutkunamadım. Ayıptır söylemesi tükürüğümde boğulacaktım.
“Her neyse işte, geçmiş gitmiş bir olay gerçekten ilgi çekici.” Ömer Üsteğmen havadaki kasveti dağıtmak için konuşmuştu.
“Aynen öyle, Aren uzatma istersen.” Tuna gözleriyle ağabeyimi oyacak gibi bakarken, ağabeyim keyifle sırıttı. Tam o anda kapı yine alışılagelmiş bir şekilde Haze tarafından açıldığında, göz devirdim. Niyeyse geldiğine şükredecektim.
“Bakıyorum da odan yine dolup taşmış Tuna, içerisi iyice kalabalık olmuş. Hiç iyi bir şey değil.” Şuanki gerginlikle trafo gibi patlamamak için kendimi zor tuttum.
“O zaman sen çık istersen, daha fazla kalabalık yapma.” İmre’yi tutamayacağımı söylemiştim. Haze şaşkınlıkla İmre’ye bakıyordu. Oda bir anda sessizleşmişti. Ömer Üsteğmen ağzını ‘oooo’ şeklinde yapmış İmre ve Haze’ye bakıyordu.
“Ben onun doktoruyum” Haze sert ve sinirli bir ses tonunda konuştu.
“Bizde onun hasta ziyaretine gelen misafirleriyiz. Sakıncası mı var?” İmre’nin kolundan tutup geriye çekmeye çalıştım. Ama İmre, Haze’nin karşısına dikildi.
“Hasta ziyaretleri kısa olur. Siz gidin isterseniz. Tuna için iyi değil.” İmre gülerek saçlarını geriye attı. Perçemlerini gözlerinden çekerek yana doğru savurdu. Bu sinirlenmeye başlıyorum hareketiydi.
“Yani gördüğüme göre Tuna bey, gayet kendisini toparlamış görünüyor. Yani hasta ziyaretlerinin bir sakıncası olacağını sanmıyorum.” Sanırım 1. Doktor savaşı birazdan bu hastanede çıkacaktı. İmre’nin sabırsızlandığını hissedebiliyordum.
“Hakkında bir şey bilmediğiniz işlere dahil olmayın.” İmre bir adım daha attığında, gözlerim ağabeyimi buldu. Ağabeyim keyifle seyrediyordu.
“Aynı bölümde iki doktoruz, bunu size daha öncede söyledim. Mesleğim hakkında pekçok şey biliyorum.” Haze gülmeye başladı.
“Tıpkı arkadaşın gibi insanları irite etmeyi seviyorsun sanırım.” Laf bana gelmişti. Bu kız cidden sapığım falandı galiba.
“Yok, ben genellikle insanları komalık etmeyi seviyorum. Sonra iyileştirip yeniden ediyorum. Ne yaparsın benimki de meslek aşkı işte” İmre sahte gülüşüyle saçlarını yeniden arkaya attı.
“Haze yeter, saygısızlık etmeyi kes!” Tuna’nın sesini duyduğumda içim istemsiz ona çekildi. Aptal aşık gibiydim.
“Öylesin zaten” Sirel’i boğmak istiyordum.
“Çık dışarı!” Onu yeniden kovmuştu. Haze sinirle kapıyı çarpıp çıktı. Kırıp çıktı demem daha doğru olurdu.
“Kusura bakmayın, ben böyle saygısızlığa cevap veremeden duramıyorum da” İmre kendini zor tutuyormuş gibiydi.
“Sorun değil, ben özür dilerim.” Tuna mahçubiyetle konuşmuştu.
“Sevgilinin rahatsız olması çok normal Tuna, belli ki kıskandı anlayışla karşıla” Beynimden vurulmuşa döndüm. Sadece ben değil, Ömer ve Ahmet’te aynı durumdaydı. Onların neden şaşırdığına anlam veremedim.
“Haze benim hiçbir şeyim değil, arkadaşlık dışında bir bağım yok Aren, bugün ne çok konuştun. Ayaklanmamı bekle” Son sözü tehdit gibiydi ama ağabeyim gülüyordu. Niye böyle davrandığını anlayamadım.
“Tek temennim o Tuna, neyse ben kızlarımı alıp gidiyorum.“ Gözlerimi Tuna’ya diktim ama bana bakmıyordu.
“Sare” Ağabeyime somurtarak baktım. Arkamı dönüp dışarıya çıktım. Haze koridorda bana sinirle bakıyordu. Allahım bu kız cidden artık kabuslarıma girecekti.
“Sare hanım” Biz arkamızı dönmüş giderken bana seslenmesiyle üçümüzde durup Haze’ye doğru döndük.
“Ağabeyiniz Tuna için uydurduğunuz nişanlılık yalanını biliyor mu, yani Tuna’yla nişanlıymış gibi herkesin önünde kendi kendine rol yaptığını, bence kardeşinin kendisini insanların önünde küçük düşürdüğünü bilmeli.” Yutkunamadım. Beni resmen Ağabeyime şikayet ediyordu. Ağabeyimin önünde küçük düşürmüştü. Şuanda onu ilk defa hayal kırıklığına uğratmış gibi hissediyordum. Gözlerimi korkarak ağabeyime çevirdiğimde, bana çatık kaşlarla bakıyordu. Benim hakkımda ne düşündüğünü gözlerinden anlayamamıştım. Onun karşısında küçük düşmüştüm. Utançtan yüzüm kızarmıştı. Eve dönüp bunları duyduğu için defalarca özür dilemek istiyordum.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
75.04k Okunma |
6.34k Oy |
0 Takip |
92 Bölümlü Kitap |