MERHABALAR NASILSINIZ?
ASLINDA ŞUNU SÖYLEMEM GEREKİRSE BİRAZ ÜZGÜNÜM YANİ DÜNKÜ SİSTEMSEL SORUN OKUNMAYI DÜŞÜRDÜ BU DA BENİ ÇOK ÜZDÜ🥲
RİCA ETSEM OY VE YORUM VERİR MİSİNİZ?❤️🔥😍😘💕
BEN BAYADIR BURALARDA KİTAP OKUMADIĞIMDAN BUGÜN Bİ BAKINAYIM DEDİM. BENİM KADAR BÖLÜM ATMAMIŞ, HATTA BÖLÜM ATMAK İÇİN ŞART KOYMUŞ İNSANLAR BİLE, BEN HER GÜN ATMAMA RAĞMEN OKUNMA, OY VE YORUM OLARAK BENDEN ÇOK ÖNDELER. BU BENİ ÇOK ÜZDÜ.😰😨😥😓
ELEŞTİRİ YAPMAK HADDİM DEĞİL, SADECE ŞUNU DEMEK İSTİYORUM. YAZIM TARZINA BAKINCA BİLE TUHAF KALEMLERE DENK GELDİM. HATTA BENİM KADAR BİLE BÖLÜMLERİ UZUN TUTMAYANLAR DA GÖRDÜM. ÖZENSİZ ATILAN BÖLÜMLER BİLE ÇOKÇA OKUNMUŞ. O YÜZDEN NEDENSE KURGUMUN HAK ETTİĞİ DEĞERİ ALDIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM.😫😩🥺😢😭
BEN HİÇ ŞART KOŞMAMIŞTIM. AMA HAKETTİĞİ KADAR OKUNDUĞUNU, OY VERİLDİĞİNİ YA DA YORUM YAPILDIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM BU BENİ ÇOK ÜZDÜ.🥹🥲
BUNDAN SONRA BÖLÜMLERİ KISA TUTMAYA KARAR VERDİM. ŞİMDİ ATACAĞIM BÖLÜM UPUZUNDU AMA KISALTMAK İÇİN KESTİM O BÖLÜMÜ YARIN OKUYACAKSINIZ. OY VE YORUMLARA BAĞLI BÖLÜM ATMAYI DÜŞÜNÜYORUM. EN AZ 150 OKUNMA VE 50 OY 50 YORUM ŞİMDİLİK KÜÇÜK BİR HEDEF BELİRLEDİM. TABİ BU HEDEFİ İLERİDE KALDIRABİLİRİM. ŞUAN SADECE MOTİVASYONUM DÜŞTÜĞÜ İÇİN UYGULAMAK ZORUNDAYIM BENİ AFFEDİN🫶🏻🫀🥲🥹
SİZİ GERÇEKTEN ÇOK SEVİYORUM. SİZİNLE YORUMLARDA GÜLÜP EĞLENİYORUM. LÜTFEN BENDEN DESTEĞİNİZİ ÇEKMEYİN SİZİ ÇOK SEVİYORUM OKURKUŞLARIM🫶🏻🫀☹️🙁😕
“Yuva 1, köye baskın oldu. Sayıları çok fazla ve giderek artıyorlar. Her yerden kuşatılıyoruz. Bize destek yollayın Yuva 1, 3 şehidim var!” Serdar Yüzbaşı yanına gelmeye çalışan teroristin kafasına sıkmıştı. Askerler köyün arka ve ön tarafından gelen yoğun atışlara karşılık vermeye çalışıyordu. Hızla ilerleyen teroristlerin çoğu köye sızmayı başarmıştı.
“Yuva 1 dinlemede!” Yavuz Albay sert sesiyle konuşmuştu.
“Komutanım, köy kuşatılmaya başladı. Yetersiz kalıyoruz. 3 şehidimiz var. Acil dest….” Ses kesilmişti. Albay telaşla telsiz odasından çıkarak koridora yöneldi.
“Ömer, hemen timini topla köye desteğe git. Köye baskın olmuş. 3 şehidimiz var.” Ömer Üsteğmen başıyla onaylayarak aceleyle arkasını döndüğünde Tuna Yüzbaşı çatık kaşlarla onlara bakıyordu.
“Gidiyoruz Ömer, sen timi topla birazdan oradayım.” Yavuz Albay sert çehresiyle Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Sen hiçbir yere gitmiyorsun Tuna, daha bugün taburcu oldun. Sen burd….” İlk defa Albayının sözünü kesmişti.
“Üzgünüm Komutanım, beni burada tutamazsınız. Vereceğiniz her cezaya razıyım ama benim canım o köyde atarken asla burada kalamam.” Tuna Yüzbaşı arkasına dönüp ilerlediğinde, Albayı arkasından seslense bile geri adım atmamıştı. Emri çiğnediği için alacağı cezayı biliyordu. Ama bunu şuan düşünecek kadar mantıklı davranamıyordu.
“Tuna bak eğer sana bir şey olursa bir de seninle uğraşmayalım. Bırak ben öncülük edeyim. Sen burada kal. Söz veriyorum Sare’ye bir şey olmasına, ya da köydeki kimseye bir şey olmasına asla müsade etmem.” Ömer Üsteğmen, Tuna Yüzbaşı üniformasını giyerken konuşuyordu.
“Ben iyiyim bana sakat muamelesi yapmayın. Dediğim gibi canım orada atarken burada kalıp bekleyemem. Acele et asker emrediyorum!” Tuna Yüzbaşı kararını vermişti. Ömer Üsteğmen ikiletmeden başını salladı. Bir süre sonra askerler kendilerini bekleyen araçlara hızla bindiğinde araçlar hareket etmişti.
🩸
“Komutanım, çok yaralımız var iyice sızdılar köye, köylüleri evlerinden alıyorlar!” Asker, Serdar Yüzbaşı’ya bakıyordu.
“Durmak yok. Destek gelecek, kanımızın son damlasına kadar durmak yok!” Serdar Yüzbaşı hızla hareket ettiğinden bir kaç askerde onunla hareket etmişti.
Teroristler köye sızmış, köylülerin evini basmıştı. İnsanlar çığlık çığlığa kaçmaya çalışıyorlardı. Rehin aldıkları köylülerin çoğunu yanlarında sürüklerken, direnenleri öldürüyorlardı.
“Dikkat dikkat, ses bir iki ses, beni duyuyor musunuz askerler?” Caminin hoparlöründen ses duyulduğunda, Serdar Yüzbaşı yumruklarını sıkmaya başladı.
“Çakırdere köyünün güzel insanları, direnmeyi bırakıp bize teslim olun. Serdar Komutan, askerlerin tek tek şehit oldu. Bir çoğu yaralı, pes et artık!” Serdar Yüzbaşı etrafa baktı. Askerlerinin çoğu bir yana dağılmış yerde yatıyordu. Aralarında köylüler de vardı. Direnenlerin çoğu öldürülmüş ya da ağır yaralanmıştı.
“Pes etmeyeceksen korkarım seni de öldürmek zorunda kalacağım.” Serdar Yüzbaşı sertçe bağırdı.
“Gel lan, senden mi korkacağım it, kanımın son damlasına kadar karşındayım, yüreğin varsa karşıma çık. Masum insanlara dokunma!” Hoparlörden kahkaha sesi duyulduğunda dişlerini sıktı. Öne doğru atılarak gelen teroristlerin kafasına sıktı.
“Ne zaman kadar dayanacaksınız Komutan, merminiz bittiğinde ne yapacaksınız?” Terorist keyifle konuştu.
SARE LİA SARUHAN
“Abi sana bir şey söyleyeceğim.” Silah seslerini duymamızla evdeki camlardan uzak durmaya başlamıştık.
“Sakın abim olduğunu söyleme, belli etme.” Ağabeyim bana dehşetle baktı.
“Ne saçmalıyorsun Sare?” Eğer ağabeyim olduğunu öğrenirlerse ona zarar vermelerinden korkuyordum. Onu bana karşı, beni de ona karşı kullanırlardı.
“İmre sende sakın, gerekirse beni tanımıyormuş gibi yapın.” Ağabeyim kolumdan tutarak beni kendisine çekti.
“Aklından ne geçiryors…..” Sözünü kestim.
“Beni tanıyacaklardır. Sizin yakınım olduğunuzu öğrenirlerse size de zarar verirler.” Ağabeyim sert sesiyle konuştu. Kapımın sertçe açıldığını duydum. Aklım çıkacak gibiydi.
“Abi, siz saklanın ne olur.” Ağabeyim ve İmre bana hayretle baktı. Öne atıldığımda ağabeyim beni durdurmuştu.
“Saçma sapan konuşma” Sesi kısık çıkmıştı. Bizi arkasına aldı.
“Öğretmenim, beni de eğitin lütfen” Teroristin iğrenç sesini duyduğumda, zihnime korkunç anılar üşüşmüştü. Korkudan titriyordum.
“Askerlerin gelip seni kurtaracağını düşünüyorsan, üzgünüm Öğretmen, hepsi öldü!” Kalbime korkunç bir acı saplandı. Her sabah günaydın demeden geçmediğim askerler ölmüş müydü?
“Abi sakın, abim olduğunu belirtme yalvarırım.” Gözlerim abime yalvararak bakıyordu. Onların ölmesini izlemektense ölmeyi tercih ederdim.
“Hadi ama saklanbaç oynamayalım.” Bulunduğumuz odanız kapısı tıklandığında korkuyla kapıya baktım. Ağabeyim kapının arkasındaydı. Terorist kapıyı açtı. Hafifçe öne doğru ilerlediğinde, ağabeyim diz kapağının arkasına sertçe tekme atarak diz çökmesini sağladı. Elleriyle başını kavrayıp duvara iki üç kez çarpmıştı. Ardından bir çok teroristin evime akın akın geldiğini duydum. Köyde cidden askerler yok muydu?
Teroristler tek tek odaya geldiklerinde ağabeyim yine aynı şekilde karşılık vermişti. Sayıları giderek artıyordu. Bir sürü terorist silahlarıyla aynı anda odaya daldığında silahlarının hedefi bizdik. Ağabeyim bize baktığında, ne yapmayı düşündüyse, onu yapmaktan vazgeçmişti.
“Sakın bir şeye yeltenmeyin. Yoksa sıkarım kafanıza.” Ağabeyim olduğu yerde dururken, terorist silahın namlusuyla bize yanına gelmemiz için işaret etti.
“Buraya gelin!” Korkuyla yerimizden sıçramıştık. Ağabeyimi kolundan tutup dışarıya sürüklemişlerdi. Bizide kolumuzdan tutup dışarıya sürüklediklerinde, köyün meydanına doğru götürülüyorduk. Geçtiğimiz yolda askerlerin ve köylülerin bedenleri vardı. Öylece hareketsiz yatıyorlardı. Korkuyla etrafıma bakıp başımı iki yana salladım. Köyün meydanına geldiğimizde çoğu köylüyü buraya topladıklarını gördüm. Sağ tarafta yüzü darmadağın olmuş Serdar Yüzbaşı’ya baktım. Yanında sadece 5 asker vardı. Onlarında yüzleri darmadağın olmuştu. Acıyla onlara baktım.
“Geç şuraya geç” Beni yere fırlatan teroriste nefret dolu bakışlarla bakıyordum.
“Sizde şuraya geçin!” Korkudan başıma ağrı girmişti. Ağabeyim ve İmre’yi benden ayırmışlardı. Onlar benim karşımdaydı. Bense köylülerin olduğu yerde ortadaydım. Ağabeyime baktım. Bana sakin olmamı söyler gibi bakıyordu. İmre ise çatık kaşlarla kendisini yere fırlatan teroriste baktı.
“Aranızda doktor var mı?” Gözlerimle İmre’ye baktım. Kendisini ifşa etmesinden korktum.
“Tekrar soruyorum lan, aranızda doktor var mı?” İmre yutkunarak bana baktı. Başımı belli belirsiz iki yana salladım.
“Bu köyde doktor yok.” Muhtar Nazım abi konuşmuştu.
“O halde hepinizi bunun için öldürebilirim. Çünkü kardeşimin yaşaması gerek.” Terorist yan tarafta yatan adama baktı.
“Var.” Aykut konuştuğunda, korkuyla ona baktım.
“Öğretmen hanım, senin arkadaşın doktor değil mi?” Yüreğim sıkışmıştı. Bana gözlerini kenetleyip soru sorar gibi baktı. Tam şuanda gırtlağına yapışıp öldürmek istemiştim.
“Hayır doktor değil!” Sesim yüksek çıktığında terorist çenemi kavrayarak ona bakmamı sağladı.
“Bana bakan küçük yaratık. Seni burada gebertirim. Yalan söylemeye çalışma!” Baver’in bana seslendiği gibi seslenmişti. Tüm hücrelerim aynı anda titremeye başladı.
“Yalan söylemiyorum.” Korkusuz bakması için mücadele ettiğim, gözlerimi teroriste diktim.
“Yalan söyleme Sare, hepimizi öldürtecek misin? Şuradaki kız doktor.” Hızla başımı ona çevirmeye çalışırken terorist çenemdeki ellerini sıktı. Aykut İmre’yi işaret etmişti.
“Güzel, o zaman gel bakalım doktor hanım.” Beni bırakıp İmre’ye yöneldi.
“Kardeşim yaralandı. Hemen onu tedavi et!” Başına silah dayadığında korkuyla baktım.
“Yapamam” İmre sert ses tonuyla konuşmuştu.
“Ne demek yapamam lan!” Saçını çektiğinde, korkuyla ona doğru adımladım. Ama teroristin biri beni tutmuştu.
“Yapamam, çünkü malzemeler yanımda yok!” Aykut yeniden konuştuğunda, tüm hücrelerim onu öldürmek için ayağa dikilmişti.
“Var. Dün arabanın bagajını açarken gördüm.” İmre konuşan, Aykut’a çatık kaşlarla baktı. Sert sesiyle yeniden konuştu.
“Doğru malzemelerim yanımda, ama bir leşi tedavi edecek değilim!” Terorist ona sertçe tokat attığında, başı ağabeyime doğru savruldu. Ağabeyim hiçbir tepki vermemişti. Sadece gözlerini sıkıca yumdu. Dişlerini sıktığını görebiliyordum.
“Bana bak, kardeşim ölürse bende senin arkadaşını öldürürüm!” Eliyle beni işaret etmişti. Gözlerimiz kesiştiğinde başımı iki yana salladım.
“Hatta denememizi ister misin?” Bana adımladığında korkuyla geriye kaçmaya çalıştım.
“Hadi güzel bir oyun oynayalım. Onu çırılçıplak soymama ne dersin?” İmre dehşetle bana baktığında, korkuyla ağabeyime baktım. Gözlerini açmış kesik kesik nefesler alıyordu. Kendisini zoru tuttuğunu görebiliyordum. Başımı iki yana salladım. Ağabeyim olduğunu bilmelerini istemiyordum.
“Bırak beni!” Saçlarımdan tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nefesinden midem bulanmıştı.
“Tamam tamam yapacağım. Malzemeleri almama izin ver.” İmre ile birlikte bir terorist ilerlediğinde, bir süre sonra İmre çantasıyla gelmişti. Teroristin yanına diz çöküp ona baktı.
“Yapma İmre” Sesim fısıltı gibi çıkmıştı.
“Yapmazsan onu çırılçıplak soyar, tüm köyün ortasında onun bedenini sergilerim.” İmre kaşlarını çatarak ona bakıp konuştu.
“Elimden geleni yapacağım ama durumu ağır. Çok fazla kan kaybetmiş. Yaşar mı bilmiyorum.” Terorist İmre’nin saçlarından çekip nefretle konuştu. Kalbim kasılmıştı.
“Eğer o yaşamazsa bende onu yaşatmam!” İmre başını sallayarak aceleyle çantasını açtı.
İmre’nin ilk defa ellerinin titrediğini görmüştüm. Bir süredir teroristle uğraşıyordu. Kurşunu çıkardığına şahit olmuştuk. Ama işler yolunda gibi görünmüyordu.
“Bu adam böyle yaşayamaz. Kurşunu çıkardım ama nabzı düşüyor. Adam ölecek. Onun hastane koşulları altında tedavi, hayır, hayır, hayır ölemezsin.” Ne olduğunu anlamadım ama adam birden titremeye başladığında İmre kendi sözünü tamamlayamadan korkuyla adama hızlı hızlı kalp masajı yapmaya başladı. İmre ağlayarak ona ölmemesi için yalvarıyordu. Kendisinden nefret eder gibi konuştuğuna ilk defa şahit olmuştum.
“Ne oluyor?” Terorist sert sesiyle konuştu.
“Sana dedim bu adam bu şartlar altında yaşayamaz demiştim.” Hiç durmadan kalp masajı yapmaya devam ettiğinde, bir süre sonra pes etmşti. Adam sanırım ölmüştü.
“Niye durdun?” Terorist dehşetle konuştu.
“Öldü.” İmre korkuyla adama baktığında, adam hızla bana adımladı. Saçlarımı eline aldığında çekerek beni yerden kaldırdı.
“O halde seninle başbaşa kalalım güzellik” Korkuyla kendimi çekmeye çalıştım. Nabzım deli gibi atıyordu.
“Sende gördün. Ben elimden geleni yaptım. Ne olur bırak onu!” İmre yalvararak konuşmuştu.
“Sana dedim o yaşamazsa onu yaşatmam dedim!” Terorist beni sürüklemeye başladığında ağabeyimin konuştuğunu gördüm.
“Onu bırak!” İlk defa konuşmuştu. Ama bu ses tonu çok farklıydı.
“Sen kimsin de bana ne yapıp ne yapmayacağımı söylüyorsun lan!” Terorist bağırdığında ağabeyime başımı iki yana sallayarak baktım.
“Bu adam senin neyin oluyor!” Söylemedim asla söylemeyecektim. İmre’ye baktı.
“Söyle yoksa şimdi sıkarım kafasına!” İmre bana ağlayarak baktı. Terorist silahı kafama dayamıştı.
“Abisi” Terorist bunu duymasıyla sırıttı. Ardından korkunç bir ses duydum. Tam dibimden gelen bir sesti. Önce teroriste sonra silahın patladığı yere baktım. Ağabeyimi vurmuştu.
“Abi!”
“Aren!” İkimizde aynı anda atıldığımızda, teroristler bizi durdurmuştu.
“Bırak beni, seni kendi ellerimle öldüreceğim!” Teroristen kurtulmaya çalışırken, terorist beni saçımdan sürükleyerek oradan uzaklaştırıyordu.
YAZARIN KALEMİNDEN
İmre titreyen elleriyle Aren’e yaklaşmak için uğraşıyordu. Onun vurulmasına kendisinin sebep olduğunu düşünmüştü. Korkuyla ona doğru atılmaya çalışırken, kendisini tutana teroriste yerden taş alıp fırlatmıştı. Terorist başını tutarken, Aren’e atıldı. Ona ulaşamadan saçından çekildiğinde, acıyla bağırdı.
“Bırak beni, eğer ona bir şey olursa seni öldürürüm!” İmre acıyla bağırıyordu. Aren’e bir şey olma düşüncesi onu mahfetmişti.
🪖
“Serdar!” Anons sesi duyuldu.
“Nasılsın Komutan?” Serdar Yüzbaşı sinirle sesi dinledi.
“Askerlerin şehit oldu. Köy esir oldu. Bak burada caminizdeyim, pek sevmiyorum burayı, keşke bir cuma günü bombalasaydık. Neyseki ezan sesini bir daha bu köyde duyamayacaksınız, sadece bu köyde değil, Türkiye’nin her bölgesinde yavaş yavaş sileceğiz size ait olan her sesi, o caminizin minaresine asılı olan bayrağınızı paçavra gibi fırlattım aşağıya, neden gelip onu almıyorsun? Siz canınızı verirdiniz bu bayrak yere düşmesin diye, bak şuanda aşağıda bayrağınızı ayağıyla çiğneyen adamlarımı görüyorum. Gelde engel ol.” Caminin hoparlöründen ses duyulduğunda Serdar Yüzbaşı ve askerler sinirle atılmıştı. Bayrak denilince Türkiye’de akan kan dururdu.
Silah sesi duyulduğunda İmre, korkuyla etrafına baktı. Bu silahın Sare’de patlamamasını umuyordu. Acıyla bağırıp, Sare’yi götürdüğü yere gitmeye çalıştı. Terorist yeniden saçından tutup engel olduğunda kurtulmak için çırpınmıştı. Caminin anonsu yeniden duyulduğunda, sadece köylüler değil teroristlerde dikkat kesilmişti.
“Bu Ülkenin hiçbir bölgesinde, ne ezan sesini yok edebilirsiniz ne de bu bayrağı indirebilirsiniz!” Tuna Yüzbaşı konuştuğunda elinde tuttuğu teroriste baktı. Onun anonsu yaptığı yerde konuşuyordu.
“Ömer, şunların ayağını bayrağımızın üzerinden çek!” Tuna Yüzbaşı konuştuğunda, bayrağa basan teroristler etrafına baktı. Etraflarında kimseyi göremiyorlardı.
“Onları öpüyorum o zaman bebeğim.” Ömer Üsteğmen küfür etmemek için edeceği küfrün yerine başka bir kelime koymuştu. Sırıtarak saklandığı yerden çıktığında, teroristleri önce ayaklarından sonra aynı hızda karşılık vermelerine fırsat vermeden başlarından vurmuştu.
“Bu Ülkenin bu bayrak için canını verecek askeri ve milleti varken, bu bayrağa elinizi sürmenize asla izin vermeyiz. Ne ezanı susturabilirsiniz ne de bayrağımızı kirli ellerinizle kirletebilirsiniz. Az önce ne diyordun, gel de engel ol demiştin öyle değil mi? Bir daha şehit kanıyla süslenmiş Ay Yıldıza dokunmaya kalkacak olursanız. Şimdi olduğu gibi leşinizi bu topraklara sermeye devam edeceğiz!” Tuna Yüzbaşı konuşmuştu. Anons sesi kesildikten sonra Tuna Yüzbaşı, sürükleyerek teroristi cama yönlendirdi.
“Karasu sıkın kafalarına!” Emir gelir gelmez köyün her yerinden silah sesleri duyulmuştu. Karasu gizlendikleri yerden hızla çıkarak köy meydanındaki teroristleri birbir indiriyordu. Karşılık vermeye çalışan teroristler koşarak saklanmaya çalıştı.
“Sen benim bayrağımı buradan mı aşağıya fırlatmıştın?” Terorist yutkunarak baktı.
“Bak konuşabiliriz.” Korkuyla Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Biz o bayrak yere düşmesin diye kendimizden geçmişiz. Ne konuşacaksın!” Tuna Yüzbaşı dişlerini sıkarak konuşmuştu.
“Bak yapma, sana öyle şeyler söylerim ki” Tuna Yüzbaşı camı açtığında adam korkuyla baktı.
“Ben öğrenmek istediğim şeyleri kafanıza sıka sıka öğrenirim.” Ardından adamı cama yaklaştırıp, güç uyguladı. Adamı aşağıya sarkıttığında adam yalvarmaya devam ediyordu. Hızla aşağıya ittiğinde, adam bağıra bağıra aşağıya düştü. Ardından Tuna Yüzbaşı ellerini çırparak üstüne sildi. Ona dokunmak midesini bulandırmıştı.
“Benim bayrağımı kimse fırlatıp atamaz.” Camdan uzaklaşıp, caminin dışına yönelmek için adımladı. Karşısına çıkan teroristleri birbir indiriyordu.
Bir süre sonra yoğun atışlar susmaya başladığında tek tük terorist dışında başka kimse kalmamıştı. Yerde yatan masum canların yanında, teroristlerin cesetleri de vardı. Silah sesleri durduğunda, Karasu etrafa bakıyordu.
“İyi misiniz?” Tuna Yüzbaşı Köylülere göz gezdirdi. Sare’sini görememişti.
“Allah sizden razı olsun oğlum.” Kadın hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
“Rabbim bu devlete zeval vermesin. Yiğitler geldi sonunda.” Yaşlı adam ağlayarak konuşmuştu.
“Amin abim amin” Biran Teğmen konuşmuştu.
“Tuna” Gözleri tanıdık sesi buldu.
“Sare’yi götürdüler. Aren vuruldu. Lütfen bir yere taşıyalım kurşunu çıkarmam gerek.” İmre gözyaşlarını silip konuşmuştu. Tuna aceleyle Aren’e doğru koştu.
“Ne tarafa doğru götürdü. Aren’in durumu ağır mı?” Tuna Yüzbaşı konuşarak Aren’e doğru eğildi. İmre aceleyle konuştu.
“Çok olmadı sizin önünüzden götürdü zaten, şu tarafa doğru ilerledi. Aren ölümcül olabilecek bir yerden vurulmamış, bir yere taşırsak kurşunu çıkartabilirim.” Tuna hızla doğrularak, Murat Teğmene baktı.
“Yaralıları sağlık ocağına taşıyın. Doktora hanıma yardımcı olun. Ben Sare’yi alıp geleceğim.” Murat Teğmen endişeyle konuştu.
“Yanında birimiz gelelim. Tek gitme.” Tuna Yüzbaşı arkasına dönmüş koşarken yeniden konuştu.
“Emrimi sorgulama Murat, dediğimi yap. Alıp geleceğim.” Ardından gözden kaybolacak kadar uzaklaşmıştı.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
75.04k Okunma |
6.34k Oy |
0 Takip |
92 Bölümlü Kitap |