49. Bölüm

U.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUM

Esma Gül
sidelyacicegi

MERHABA CANLARIM NASILSINIZ?

BUGÜNKÜ BÖLÜMÜN ULAŞILMASI GEREKEN SINIR, 200 OKUNMA, 65 YA DA 70 OY VE 200 YORUM GELDİĞİNDE YENİ BÖLÜM GELECEK. YENİ HEDEFİMİZ BU BEBEKKOLARIM🫶🏻🫀

OKUNMA, OY VE YORUM SINIRINI TAMAMLAMAYI UNUTMAYALIM BEBEKLERİM TAMAMLANMADIĞI SÜRECE ATMAYI DÜŞÜNMÜYORUM🫶🏻🫀

BU ARADA ŞÖYLE BİR ŞEY DÜŞÜNDÜM. TABİ BUNU SİZE DE DANIŞMAK İSTEDİM. ACABA BÖLÜMÜ YAYINLAMADAN ÖNCE ÖĞLEN SAATLERİNDE 11:00-14:00 ARASI BÖLÜMDEN ALINTI YAYINLAYARAK FRAGMAN ŞEKLİNDE PAYLAŞSAM SİZCE NASIL OLUR? GÜZEL OLUR GİBİME GELİYOR, HEM HEYECANLA BEKLEMENİZ İÇİN SEBEPLER OLUR NE DERSİNİZ?

Arabaya yaklaşıp sağ koltuğa oturduğumda, Tuna Yüzbaşı da benim arkamdan arabaya binmişti. Gergin bir yüz ifadesiyle direksiyonu kıvararak geriye doğru gidip ardından sola doğru arabayı döndürdü. Yola çıktığında istemsizce utanmıştım. Sol bacağımda olan yırtmaç derin olduğu için utanıyordum. Ama bir kez bile dönüp bakmamıştı.

 

“Geleyim bari diyor birde, bu kadar hazırlık yapmışsın.” Belli belirsiz tebessüm ettiğinde anında konuştum.

 

“Konuşmamız bittikten sonra biriyle buluşacağım. Planımız var.” Hayır yoktu. Kimle buluşacaktım zaten, kimi tanıyordum sanki?

 

“Ne demek bu?” Sinirle bana baktı. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalışırak baktım.

 

“Hazırlanmamın asıl sebebi farklı diyorum yani” Gerginlikle sol elini ensesine götürdü. Camı açıp dirseğini cama dayadı.

 

“Seni bu elbiseyle birinin yanına göndereceğimi mi sanıyorsun?” Bana gözlerini kısarak baktı. Yutkundum. Bu artık onu ilgilendirmezdi.

 

“Buna karışabileceğini mi sanıyorsun?” Gerginlikten zor duruyor gibi görünüyordu. Bana o sözleri söylemiş olmasaydı. Şuan kıskandığını düşünürdüm.

 

“Sen şu elbiseyle seni başka birinin yanına göndereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun.” Çıldıracaktım. Biz diye bir şey mi vardı diyen adam ondan izin alacağımı mı sanıyordu?

 

“Senden izin alacağımı mı düşünüyorsun?” Tuna gözlerini bana çevirerek sertçe baktı. Bende ona gözlerimi dikmiştim.

 

“Sare” Sinirlerim gerildi.

 

“Sen iyice delirdin. İstersen Doktor Önder abiye sana da bir randevu vermesini söyleyeyim. Dediğinle, yaptığın bir değil. Sen değil miydin biz diye bir şey mi vardı diyen, yoksa ne diye yanıma geliyorsun, hesap sorar gibi konuşuyorsun?” Yutkundu. Sanırım dediklerini unutmaya çalışıyordu. Ama ben tek bir harfini bile unutmamıştım. Ezberlemiştim.

 

“Bak biz seni kurtardık, dayanamadım halin çok kötüydü. Yanında kaldım. Sonra sen, ben hastanedeyken geldin. Ödeşmiş olduk. Sen fazlasının olduğunu mu düşündün, diyen sen değil miydin?” Gözlerini sıkıca yumdu ve geri açtı. Ama ben susmaya niyetli değildim.

 

“Sana acımadım. Sadece ben merhametliyim. Yardım etmek istedim diyen sen değil miydin?” Bana baktı. Gözleri duymak istemediği şeyleri söylememem için yalvarır gibi bakıyordu. Bende ona o gün böyle bakmıştım. Ama susmadım yeniden konuştum.

 

“Hadi ama Sare, eğer bende gerçekten bir şeyler değişmiş olsaydı. Sence seni yanımda istemez miydim, istemiyorsan niye kapımın önüne geldin?” Ellerini gerginlikle yine ensesine götürdü. Konuşamıyordu. Konuşacak neyi kalmıştı ki?

 

“Bana acıdığı için merhamet gösteren, beni bir şeylere karşı umutlandırıp, bende de bir şeyler değişti diyen adamın bu sözleri inan bana çok canımı yaktı!” Hızla bana baktı. Bir şeyler söylemesini umdum. Susmasından sıkılmıştım.

 

“Ben sana acımadım.” Sesi sert ve aynı zamanda güçsüz çıkmıştı.

 

“Acıdın!” Bağırmıştım. Dişlerini sıktığını çenesinin kaskatı oluşundan anlamıştım. Kendisine kızıyordu. Hatta benim canımı yaktığı için kendinden nefret ediyor gibiydi. Bence de etmesi gerekirdi.

 

“Ben sana hiçbir zaman acımadım. Gidelim bir yere oturalım nedenini de açıklayacağım.” Başımı iki yana salladım. Bu sefer deli gibi gülen bendim.

 

“Neyi açıklayacaksın Tuna, senin tek bir sözüne artık inanacağımı mı sanıyorsun?” Hızla arabayı durdurdu. Öne doğru savrulduğumda sağ kolunu bana doğru uzatmıştı. Kemerimi takmadığım için az daha cama yapışacaktım. Sahi niye takmamıştım?

 

“Sare, ben” Sözünü kestim.

 

“Ne sen, sana inanacak hiçbir şey bırakmadın bende, bana deliymişim gibi davrandın, defalarca ben kendi kendime mi gelin güvey oldum diye düşündüm. Tamam normal biri değilim, ama en azından zekasız bir insan olmadığımı biliyorum.” Tuna gözlerime bakmıyordu. Bakamazdı da bakacak yüzü yoktu. Gözleri dolmuştu. Bunu görebiliyordum. Ama ona üzülmemiştim. O gece kendimden vazgeçtiğim gece, şuan baktığı kız belki de oradan kendisini atmış olacaktı. Sirel çıkmasaydı belki de benim gözlerime bir kez daha bakamayacaktı.

 

“Kendine normal değilmişsin gibi bir imada bulunma!” Bana bağırdığında istemsiz yerimden sıçradım.

 

“Ben en azından ne olduğumu kabulleniyorum. Sen o kadar korkaksın ki anca kırıp dökmeyi biliyorsun. Bunun doğru olduğuna inanmışsın, verdiğin kararın arkasında duramıyorsun. Önce bende de bir şeyler değişti diyorsun sonra hiçbir şey olmamış gibi seni yanımda istemiyorum diyorsun. Amacın ne senin ben senin oyuncağın değilim!” Gözlerim dolmaya başladığında kendimi tutmak için tırnaklarımı avcuma gömdüm.

 

“Haklısın, nedenini anlatacağım, gerekirse kırdığım yerleri onarana kadar anlatmaya devam ederim.” Ben haklı olmak istemiyordum. Ben anlaşılmak istiyordum.

 

“Sen var ya beni mahfettin, şimdi ne yaparsan yap seni asla affetmem!” Arabanın kapısını açmaya çalıştığımda uzanıp ellerimi çekti. Ellerimi ondan kurtarmaya çalıştım.

 

“Bırak beni!” Açıkta olan sırtım arabanın koltuğuna sürtünüyordu.

 

“Bırakmam.” Ona öyle sinirle baktım ki onu boğacağımı düşündüm.

 

“Bırakacağını söyleyen sen değil miydin niye şimdi karşımdasın?” Bileklerimi tutup beni kendisine çekti.

 

“Sen benim ne dediğime ne bakıyorsun, ben kendi içimdeki savaşı kaybedip her seferinde yine sana geliyorum. İddiaya bile girerim sana geleceğimi biliyordun.” Evet, Albay gelip Tuna’yı beklememi söylemeseydi. Ben yinede içten içe onun geleceğini biliyordum. İstemsiz böyle olacağına inanan bir tarafım vardı. Tabi bunu ona belli etmedim.

 

“Baban haber vermeye geldi.” Ondan bileklerimi kurtaramıyordum. Şuna bi çaksam da kurtulsam. Yeminle ilk fırsatta yumruğumu suratına yapıştırmazsam bana da Sare demesinler.

 

“Ben haber vermesini söyledim zaten, söylemeseydi de benim geleceğimi zaten biliyordun. Çünkü ben hep sana gelirim.” Gözlerime bakmamak için her yere bakan adam şimdi gözlerini gözlerimden bir an olsun çekmiyordu. Gözlerini kaçıran ben olmuştum.

 

“Beni bırakmazsan!” Sinirlenmiştim onun hakkında artık hiçbir şey bilmiyordum. Sözümü kesti.

 

“Bırakmazsam?” Bir anlığına yakınlaştığında nefesimi kaybedecek gibi oldum.

 

“Beni zorlama Tuna, Vallahi kafa atarım!”Güldüğünde, kendime inanamamıştm. Kafa atmak ne?

 

“Buna inanırım. Aykut’a ne yaptığını gördükten sonra” Gözleri yüzümden sol elime kaydığında kaşlarını çattı.

 

“Eline ne yaptın?” Bir kaç gün önce kendi kendime sinirlenip tuvalet camına çivi çakmaya kalkmıştım. Elime çekici vurduğumda baş parmağım, işaret parmağım ve orta parmağımın üçüde mosmor olmuştu.

 

“Bir şey yapmadım. Bırak beni” Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

 

“Eline ne yaptın?” Yüzümü geri çektim. Kaşlarımı çatarak baktım.

 

“Tuvalet camına çivi çakarken oldu.” Önce sol elime bakıp ardından belli belirsiz tebessüm ederek dudaklarını mosmor olan parmaklarıma bastırdı. Az daha yumuşayacaktım. Kendimi zor tuttum. Affetmeyecektim. Ben gurursuz ve onursuz değildim. Ama biraz daha öpmeye devam ederse kendime koyduğum kuralları çiğneyebilirdim.

 

“Haklısın, ama izin ver oturup konuşalım.” Elleri gevşediğinde hızla bileklerimi kendime çektim.

 

“Dikkatimi dağıtıyorsun.” Üstümü düzeltmeye çalışıyordum. Çırpınmaktan elbisem biraz daha yukarıya çıkmıştı. Başımı kaldırdığımda bana değil yola baktığını gördüm. Nedense şaşırmıştım. Yüzüm dışında asla ama asla çıplak bacağıma ve belime aynı zamanda göğüs dekolteme göz ucuyla bile bakmamıştı.

 

“Sende benim dengemi bozuyorsun.” Yolun kalan kısmını susarak geçirdik zaten mücadele edecek tarafım isyanlardaydı.

 

“Sare sakın affetme, yoksa seni boğarım.” Sirel, sinirle konuştuğunda ona hak verdim. Affedersem ben kendimi boğardım.

 

“Saçmalama Sirel, biz onu seviyoruz.” Lia’ya da hak verdim.

 

“3 hafta önce seviyordu da ne oldu. Bizi bıraktı!” Sirel haklıydı ona daha çok hak verdim.

 

“Her insan ikinci şansı hak eder.” Lia’da hak verdim. Beynim çorba gibi olmuştu.

 

“Biz zaten Tuna’ya defalarca şans verdik. Bir geldi bir gitti dengemizi bozdu!” Sirel’e daha çok hak verdiğimi kabullendim.

 

Bir süre sonra merkeze geldiğimizde arabadan inmişti. Ben inmeden arabada öylece bekledim. Kendi tarafındaki kapıyı açarak bana seslendi.

 

“İnmeyi düşünmüyor musun Sare?” Düşünmüyordum. Hatta ondan nefret etmeyi bile düşünüyordum.

 

“Tabi kesin düşünmüşsündür bunu” Sirel dalga geçtiğinde ona sinir oldum. Tuna bıkkınlıkla kapıyı kapadı ve benim tarafıma gelerek kapıyı açtı.

 

“Hadi in” Emir kipinden nefret ediyordum. Ben onun askeri değildim. Acaba botumu çıkarsam ve topuğuyla kafasını delene kadar vursam kaç yıl yerdim? Hiçbir tepki vermedim.

 

“Sare” Dişlerinin arasından konuştu. Anında toparlayarak rica kipini kullandı. “Sare şu arabadan iner misin?” Somurtarak baktım. İnmediğim için uzanıp sağ elini bana uzattı. Önce elbisemin kumaşını tutarak sol bacağımın yırtmacını aşağıya çekti. Bunu yaparken gözlerime bakıyordu. Utanıp başımı eğdim ve elini çekmeye çalıştım. Kesinlikle elleri bacağıma değmemişti. Ne yaptığına anlam veremeden sağ kolunu bacaklarımın altına sol kolunu da belime, yani çıplak belime koyup beni kucağına alarak arabadan çıkartmıştı. Hayretle ona bakarken hiçbir şey söyleyemedim. Bedenim gerilmişti. Tüm hücrelerim aynı anda beni yakmaya başlamıştı. Eli belime değmemesi için elinde geleni yapıyordu. Beni indirdiğinde yine yırtmacımın açılmaması için kumaştan tutarak aşağıya çekti. Arka koltuğun kapısını açarak kabanımı ve çantamı almıştı. Kabanımı görene kadar titrediğimin farkında değildim.

 

“Ne diye yazın ortasındaymışız gibi şu elbiseyi giyiyorsan” Söylene söylene ilerlediğinde kabanımı giyecekken ona inat giymeyi bırakmıştım. Merkezdeki yollar köye nazaran açıktı. Köyde yürümek istesem kar diz kapaklarımın üstüne gelirdi ama şuan sadece ayak bileklerime geliyordu. Titremekten mahvolmuştum. Neyse ki bu ilk mahfoluşumuz değildi. Beni de kendisine benzetti uyuz.

 

“Kabanını giy” Omzumu silktim. Bana göz ucuyla ters ters baktı.

 

“Kabanını giy Sare, zaten elbisenin her yeri açıkta, bir bakan dönüp bir daha bakıyor. İlla dövdürteceksin birini” Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ben durunca o da durdu. Biri dövülecekse onu ben yapardım. O ne oluyordu?

 

“Bende yapardım. İstersen listemdeki ilk kişiyi açıklayayım, merkeze gelmişken hastaneye uğrayıp Haze’yi listeden çıkartayım ne dersin?” Sirel yeniden kulaklarımda çınladığında istemsizce az daha kabul edecektim. Haze’ye de çok sinirliydim.

 

“Bu seni ilgilendirmiyor ne de olsa biz diye bir şey yok öyle değil mi?” Derin bir nefes aldı ve hiçbir şey söylemeden kolunu belime koyarak ilerletti. Asla elleri belime dokunmuyordu. Sadece kucağına aldığı zaman temas etmek zorunda kalmıştı.

 

Büyük manzaralı bir restaurantta geldiğimizde şaşırdım burayı daha önce keşfetmemiştim. Şimdi keşfettiğime göre kesinlikle İmre’yi alır gelirdim.

 

“Rezarvasyonunuz var mıydı?” Tuna kolunu benden çekerek konuştuğunda, üşüdüğümü hissetmiştim.

 

“Tuna Kızılhan adına” Adam önündeki deftere bakarak başını salladı.

 

“Yonca, müşterilerimize 153 no’lu masaya kadar eşlik eder misin?” Sanırım burası pahalı bir yerdi. Çünkü iç tasarımı da gayet hoştu. Masaya oturduğumuda Tuna karşıma oturdu. Ona somurtarak başka tarafa gözlerimi çevirmiştim.

 

“Merhaba menülerinizi getirdim.” Erkek garson menüyü önüme koyduğunda teşekkür ederek gülümsedim. Başımı menüye çevirmeden önce Tuna’ya bakmıştım. Ters ters garsona bakıyordu. Bu adamın herkese sinirlenmesi, Sirel’in her şeye öfkelenmesiyle eş değerdi.

 

“Yani bizi yakıştırdın mı?” Sinirle yutkundum. İstemsizce bağırdım.

 

“Asla, kes sesini!” Tuna ve garson şaşkınlıkla bana baktığında yutkundum. İkiside garip bir ifadeyle sorgulayıcı bakış atıyordu. İstemsizce yüksek sesle konuşmuştum. Sirel beni gerçekten rezil etmeye bayılıyordu. Tuna beni bu durumdan kurtarmak ister gibi konuştu.

 

“Buranın tavuklu menüsü çok iyi” Et pek yemezdim. Bende tavuklu yemeklerin olduğu kısma bakıyordum. Utançtan yüzüm kızarmıştı.

 

“Ben tavuk salatası alacağım.” Başım eğikti. Utançtan yanaklarım alev alev yanıyordu. Bana gözlerini kısarak baktı.

 

“Buraya salata yemeye gelmedin herhalde?” Gözlerimi devirdim. Her şeyi ona soracak değildim.

 

“Bana göz devirme.” Omzumu silkip başka yere baktım.

 

“Ben askerin değilim bana emir verme.” Garson tekrar yanımıza geldiğinde Tuna siparişini vermişti.

 

“Eşinize de aynısından mı yoksa farklı” Şoka girmiştik. Hayır sadece ben değil Tuna da şoka girmişti. Tabi garson bizim ‘biz’ bile olamadığımızı bilmediği için bize de şaşkınlıkla bakması normaldi.

 

“Yok, yok ben eşi değilim. Çünkü karşımda oturan dengesiz herifle ‘biz’ bile olamadığımız için ‘eş’ olmamız mümkün değil.” Garson sanki dünyayı zombiler bastı, bende zombiyim senin beynini yemeye geldim demişim gibi baktı. Evet tam olarak neye şaşırdığına bende anlam veremedim.

 

“Tamamdır, siz de mi beyfendinin” Tuna sert sesiyle garsonun sözünü kesti.

 

“Aynısından” Garson not aldıktan sonra yanımızdan ayrılmıştı.

 

“Ben kendi yemeğimi seçebilirim.” Tuna ters ters baktı. Neye sinirlendiğini anlamamıştım. Az önce söylediklerim onun sözleriydi bana sinirlenmesine asla hakkı yoktu.

 

“Bakacağına söyleseydin o zaman Sare” Dişlerini sıkıyordu. Eliyle yüzünü ovuşturdu. Ardından gerginlikle elini ensesine götürdü. Sırtımı dikleştirip dirseklerimi masaya yerleştirdim. O bana dikleniyorsa bende ona diklenirdim. Bu hareketim onun etrafa bakmasına neden oldu. Kendini zor tutuyormuş gibi kaşlarını çatarak bana baktı.

 

“Şu kabını giy” Çıldırmak üzereydim bana hala askeriymişim gibi emir vermeye devam ediyordu.

 

“Senin benim elbisemle ne derdin var. Hayır anladım, yontulmamış kütüksünde bu kadarını da beklemiyordum.” Bana şaşkınlıkla baktı. Benimde ağzımdan çıkanı kulağım yeni duymuştu. Normalde bunları içimden söylerdim. Tepkisine gülmemek için kendimi zor tuttum.

 

“Sen bunun elbise olduğunu falan mı düşünüyorsun. Oturduğumuzdan bu yana biri bakıyor mu diye gerginlikten çatlamak üzereyim.” Gerçekten bana birinin bakıp bakmadığını mı kontrol ediyordu. Buna gerçekten şaşırmıştım.

 

“Ayrıca istediğini söyle, kır parçala hakkın var. Ağzımı açarsam Tuna değilim.” Ben onun gibi değildim. Ben kimseyi haksız yere incitmezdim.

 

“Ben kimseyi senin gibi haksız yere incitmem.” Başını eğdi, yutkunarak ellerine baktı. Elleriyle oynayarak gerginliğini azaltmaya çalışıyordu. Şuan gözüme çok masum görünüyordu.

 

“Haklısın, bu yüzden kendimden nefret etme sebeplerim daha da çoğaldı.” Bana bakmıyordu. Bu haline istemsiz için gitti. Ama onu kolayca affedemezdim. Başını kaldırdı yeniden etrafına baktı.

 

“Niye sürekli etrafa bakıyorsun. Beklediğin biri mi var?” Neden baktığını biliyordum. Sırtımı yaslamadığım için açıkta kalıyordu. Birinin bakıp bakmadığına bakıyordu. Onu sinir etmek için zıt zıt konuşuyordum. Hakettiğini düşünüyordum. Gerçekten öyle sözler söylememiş olsaydı, kıskandığını düşünürdüm.

 

“Sare, bak iki dakika didişmeden kendimi açıklayayım sonra söz, istersen sabaha kadar konuş.” Onu dinlemek için öne doğru eğildiğimde yutkundu. Gözleri arkamı bulmuştu. İstemsizce arkamı dönüp baktığımda iki adamın yemek yerken bize doğru baktığını gördüm.

 

“Arkana yaslan” Çenesini oynatıp arkaya doğru bakarken, gözlerini bir anlığına bana çevirdi. İkiletmeden sandalyeyi kendime çekip yaslandım. Normalde inatlaşırdım ama bana bakan adamların bakışlarından bende rahatsız olmuştum. Bu hareketim onu memnun etmişti. Gözlerini kırpmadan arkaya bakmaya devam etti ve yeniden konuştu.

 

“Tanıdık geldik sanırım beyler, bir sorun mu var?” Sert sesi birazdan dalacağım der gibi sinyal veriyordu. Gerginlikle yutkunup ona baktım.

 

“Yok, nereden tanıyacağız?” Kaşlarını daha da çattı. Sert çehresi bana bakıyor olsa istemsizce irkilirdim.

 

“Tanımadığın insanlara ne diye bakıyorsun, o gözlerini çek, tabağına düşürmeyeyim.” Adamlardan hiç ses çıkmadı. Gözlerini çekip yemeklerine devam ettiler. Gerçekten her yerde bunlar gibi her elbisesi açık olan kadına bakmaya hakları varmış gibi gözlerini dikmelerine sinir oluyordum.

 

“Neyse nerede kalmıştım, devam edeyim.” Gözlerime bakıp gülümsediğinde az daha gülümsüyordum. Tuna beni kıskanıyor muydu? Bu hoşuma gitmişti.

 

“Bak ben, hayatım boyunca tim dışında kimseyle bağ kurmadım. Benim için bu önemsizdi. Çünkü ölmek için yaşıyordum. Yaşamak için bir gayem yoktu. Vatanım için en azından bir gayem olsun diye askerliği seçtim. Günün birinde bir kız köye geldi. Beni allak bullak etti. Sonra seni tanıdım. Beni tanımana, bana yakın olmana izin verdim. Sana yakın olmama izin verdin. Bir şekilde bu noktadayız. Sen benim değer verdiğim tek kadınsın Sare, başka hiçbir kadına bu kadar yakın olmadım. Çünkü arkamda benim için ağlayacak, yolumu gözleyecek birini bırakmak istemedim. Aslında şu ima olayında, sana sadece kızgındım onun sana git dememle alakası yoktu.” Sustu. Zorlanıyor gibiydi. Bana doğru eğilip yakınlaştı. Kalbim dışarıya çıkmak için göğsümüz zorlamıştı.

 

“Terorist baskınında köye geldiğimizde, köylüler arasında seni bulamadım. Aklım aylar öncesine seni bulduğumuz ana gitti. Öyle çok korktum ki senin bir kez daha kaçırılıyor ihtimalin beni mahfetti. O zaman karar verdim. O köyden uzakta güvenli bir hayat yaşamalıydın. Sana git desem asla gitmezdin ama seni istemiyormuş gibi yaparsam belki bir ihtimal gidersin sandım. Sonra senin gitme ihtimalin de beni mahfetti. Hayatımda ilk defa görev dışında babamdan bir ricada bulundum. 3 hafta geçti ama nasıl geçti. Aklımdan bir an bile çıkmadın.” Gözleri doluydu. Nedeninin bu olduğunu hiç tahmin etmemiştim. Benden soğuduğunu, beni asla istemediğini düşünmüştüm. Onun değer verdiği tek kadın olmak benim içimi ısıtmıştı. Ama aynı zamanda kırdığı yerlerde hala yanıyordu.

 

“Bunları bana açık açık söyleseydin. Canımı yakmana, istenmiyormuşum gibi davranmana ya da sevilmiyormuşum gibi hissettirmene gerek yoktu Tuna, eğer böyle deseydin dürüst olsaydın ben seni anlardım. Şimdi bana söyle her seferinde kendi içindeki savaşta bir şeye karar verip bana tam tersiymiş gibi davrandın. Ben sana bundan sonra bana yine aynısını yapmayacağına nasıl inanayım.” Gözleri kendisine ihanet edecek gibiydi. Öylece bana bakıyordu. Kaşının üstünde çizikler vardı. Başka yarası olup olmadığını merak ettim. Aynı zamanda ellerinin üstü parçalanmıştı. Onu gördüğümüzden bu yana onu ilk defa incelemiştim.

 

“O gün, tüm kişiliklerim aynı anda ortaya çıktı. Çünkü hayatımda ilk defa bu yönden bir hayal kırıklığı yaşadım. Benim de daha önce her insan gibi sevgililerim oldu. Ama ben hiç kimseye sana hissettiğim gibi hissetmemişim. Sana baktığım gibi bakmamışım. O gece ben bunu anladım. Ben hiç tatmadığım bir acıyı o gece tattım. Babam bana seni benden başka hiç kimse sevmeyecek, senin gerçekte kim olduğunu öğrenenler seni sevmeyecek, sen 7 kişilikli bir cadısın dediğinde ona inanmamıştım.” Sustum. Gözlerini kapadı. Acı çektiğini hissedebiliyordum. Çünkü aynı acıyı bende çekiyordum. Sözlerimin ağırlığı altında kocaman cüssesinin ezildiğini hissettim.

 

“Sen beni babama inandırdın Tuna, o gece onun sevdiği o küçük kızını ondan almak istedim. O gece hız yaptığımda ben ölmeyi diledim Tuna, çünkü ben beni sevdiğini düşünürken, ben benim gibi hissediyorsun sanarken, ben kandırıldığımı gördüm. Babamı aradım ve ona haklısın dedim. Sen o gece hayatım boyunca inkar ettiğim her şeyi kabul etmemi sağladın.” Ağlıyordum bu sefer susmak yoktu. Herkes eteğindeki taşları dökecekti. O da ağlıyordu. Gözleri kapalıydı ama yaşlar yanaklarından süzülüyordu.

 

“Ben seni seviyorum Tuna, o gece sana bunları söylemeye gelmiştim. Abim böyle düşünüyor, ama ben seni seviyorum ve kalmak istiyorum demeye gelmiştim.” Başını salladı ve dudaklarını bastırdı. Hala gözleri kapalıydı. Sözlerimi duymaya dayanamıyormuş gibiydi. Sonunda aylardır diyemediğim her şeyi söylediğimde içimin ferahladığını ve rahatladığını hissetmiştim. Gözlerini açtı bana öyle güzel bakıyordu ki uzanıp dokunmak istedim. Ama yapamadım.

 

“Bunların artık bir önemi yok. Ne için yapmış olursan ol. Belki kendi içinde en doğrusunu yaptın. Ama ben seninle olduğum sürece tehlikeyi bile umursamayacak kadar gözü karaydım. Sense hissettiğin bir şey varsa belki de yoktur. Onu görmezden gelerek benim adıma karar aldın. Bana sorma gereğinde bile bulunmadın. Bunu sadece şimdi değil her seferinde yaptın.” Sadece susuyordu. Beni dinliyordu. Başını salladı. Gözlerime hala o eski yoğun duyguyla bakıyordu.

 

“Ben sana güveniyorum Tuna, kolay kolay kimseye güvenmeyen ben, sana güveniyorum. Ama sana artık inanmıyorum.” Son sözümün ağır olduğunun farkındaydım. O da bu ağırlığın altında ezilmişti. Gözlerini yumup sözümü sindirmeyi bekledi.

 

“Niye geldin kapıma, niye çekip gitmişken, beni sevilmediğime ikna etmişken, niye geldin Tuna?” Hiçbir şey söylemedi. Hala korkaktı. Artık onunda bir şeyleri itiraf etmesi gerekiyordu.

 

“Korkaksın, hala hiçbir şey söylemeden öylece susuyorsun. Bu seninle son konuşmam olacak. Bu benim sesimi duyduğun son gün olacak. Bundan sonra aynı bende senin gibi susacağım. Öyle bir susacağım ki asla sesimi duyamayacaksın!” Sabrım tükenmişti. Bağırmıştım. Bir kaç insan bize dönüp baktığına emindim ama zerre umrumda değildi. Kabanımı ve çantamı alıp masadan kalktım. Artık o masada yerim yoktu. Ben onursuz bir kadın asla olmadım. Ben hep onurum için yaşadım. Beni bu kadar hor gören adamın yanında artık yüzsüz gibi kalamazdım.

 

“Sare!” Hızlı hızlı restauranttan çıkıp yürümeye başladım. Topuklularla koşabilsem koşardım. Tabi bana yetiştiğini yaklaşan ayak sesinden anlıyordum. Hışımla kolumdan çekildiğimde bedenim onun bedenine çarptı. Kabanımı yine giymemiştim. Donuyordum.

 

“Tuna, lütfen gitmeme izin ver.” Ağlamamak için direndiğimden sesim titreyerek çıkmıştı.

 

“Ben çok yoruldum. Kalbimi daha fazla yakma.” Yüzüm gözlerinde değil göğsündeydi. Ağlıyordum. Kendimi tutmaktan yorulmuştum. Güçlü görünmek için tüm duygularımı bastırmaktan artık ayakta duracak gücü kendimde bulamıyordum.

 

“Yapabilseydim gitmişken, yine sana gelmezdim.” İsyan edecektim. Benden ne istiyordu?

 

“Benden ne istiyorsun, beni zaten yeterince mahfetmedin mi neyim kaldı da neyi istiyorsun?” Yalvarır gibi konuştum. Bu sefer gözlerine baktım. Artık kendime bunu yapmayacaktım.

 

“Beni bırak, ben senin sessizliğinden yoruldum, gitmenden sonra gelmenden yoruldum. Ben seni özlemekten yoruldum. Düşünmekten yoruldum. Sen beni mahfetmekten yorulmadın. Benden ne istiyorsun ya ne, daha ne yapmam gerekiyor?” Ağlayarak göğsüne vuruyordum. Sinirlerim boşalmıştı. Kendimde değildim. Kolumu çekmeye çalışıp sertçe göğsüne vuruyordum. Elbette ona vurmamdan bile etkilenmiyordu.

 

“Ya ben seni seviyorum diyorum, tek kelime etmiyorsun ya, bu kadar da vicdansız olma artık, benden ne istiyorsun. Senden nefr…..” Sözümü kesmişti. Bu sefer sözleriyle değil, elleriyle hiç değil. Sözlerimi dudaklarıyla kesmişti. Onun dudaklarını hissediyordum. Bir eli kolumdayken, diğer elini yanağıma koymuştu. Beni öpüyordu. Çok kısa bir andı geçip gitmişti. Geri çekildiğinde nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Buz gibi havada artık üşümüyordum. Aksine vücudum alev gibiydi. Konuşmaya başladığında dudaklarıma çarpan nefesiyle titredim.

 

“Seni yaşamak istiyorum. Seninle yaşamak istiyorum. Ne kadar ömrüm kaldıysa seninle olmak istiyorum. Seni hissetmek istiyorum. Seni seviyorum Sare, kendime bunu itiraf etmem uzun sürdü. Seni mahfettiğim için kendimden nefret ediyorum. Evet, ben korkağım, çünkü ben yetimhanede büyümüş sevgi nedir bilmeyen, öğretilmeyen, kendi anne ve babasının bile sevmediği o çocuğum Sare, ben bilmiyorum nasıl sevilir. Sende bilmiyorsun, birlikte öğrenmek istiyorum. Her şeyi birlikte yapalım istiyorum. Benim yollarım hep sana çıkarken ben sadece sana gelmek istiyorum.”

TUNA KIZILHAN

Bugün doğduğumu hissetmiştim. Sanki benim doğum günüm onun dudaklarını hissettiğim, onun tenine dokunduğum gündü. Onu sevdiğimi kabullendiğim, onda kaybolduğum gün benim doğduğum gündü. Gözlerine bakmaya bile kıyamadığım kadını sevdiğimi hissettiğim gün benim doğum günümdü.

 

“Tuna” Ben adımı duyduğumda hiç böyle hissetmemiştim. Ben bundan neden mahrum kalmıştım?

 

“Seni affetmeyeceğim.” Affetmek için yanıp tutuşurken kendine hatırlatmak istiyor gibiydi. Gülümsedim. Bir gün affedecekti.

 

“Sen affedene kadar yanında olacağım.” Gülümsedi. Ama bunu belli etmemek için anında toparlamıştı.

 

“Benimle birlikte olur musun Sare?” Bana şaşkınlıkla baktı.

SARE LİA SARUHAN

“Nasıl birlikte olmak, ne?” Bana şaşkınlıkla baktığında anında kendisini toparladı.

 

“Ya…yani o anlamda değil. Ben şey demek istedim. Hani var ya, ne garip bir Türkçemiz var.” İstemsiz gülmeye başladım. Güldüğünde onun gülüşüne hayranlıkla baktım.

 

“Doğru dürüst çıkma teklifi bile etmeyi beceremiyorsun.” Göğüsüne vurduğumda numaradan acımış gibi yapmıştı.

 

“Ben nereden bileyim, herkesin uzman olmadığı konular vardır. Bende uzman oluruz herhalde” Göğsüne sertçe yeniden vurduğumda, kaşlarını çattı.

 

“Bak Yüzbaşıya mukavemetten alacağım seni karargaha” Bunun için fırsat kolladığına emindim.

 

“Almaya bu kadar meraklı olma Yüzbaşı” Gözleri yeniden dudaklarıma kaydığında öpeceğini düşünmüştüm. Ama bunu yapmadı.

 

“Şimdi ne yapıyoruz?” Şaşkınlıkla baktım.

 

“Neyi ne yapıyoruz?” Kaşlarını çatarak baktı.

 

“Sordum ya” Anlamamış gibi yaptım.

 

“Neyi sordun?” Dilini dişlerinin üzerinde gezdirdikten sonra bana baktı.

 

“Benim sevgilim olmanı istiyorum Sare?” Bir anda söylemesini beklemiyordum. Soru sormuyordu. İstiyordu sanki evet demekten başka bir seçeceğim yokmuş gibi, ağzım açık kaldığında gözlerimi kırpıştırarak baktım.

BÖLÜM SONU

Bölüm : 22.12.2024 21:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Esma Gül / UZAKTAKİ SES / U.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUM
Esma Gül
UZAKTAKİ SES

75.03k Okunma

6.34k Oy

0 Takip
92
Bölümlü Kitap
TANITIMBİR HAYAL UĞRUNAÇOCUK İSTİSMARIU.S DUYURUSUÇLULUKU.S 4. BÖLÜM DİKİŞU.S 5. BÖLÜM YAŞATMAK İÇİN ÖLDÜRMEKU.S 6. BÖLÜM ATEŞU.S 7. BÖLÜM SİLAHU.S 8. BÖLÜM İKNAU.S 9. BÖLÜM İNATÇIU.S 10. BÖLÜM HAİNU.S 11. BÖLÜM BEKLENMEYEN KİŞİLİKU.S 12. BÖLÜM TANINMAZ HALU.S 13. BÖLÜM TÜRKİYE GELMEYECEKU.S 14. BÖLÜM AY YILDIZU.S 15. BÖLÜM ŞEHİT EMRİU.S 16. BÖLÜM ZEHİRU.S 17. BÖLÜM KABUSLARU.S 18. BÖLÜM BIRAKMAMU.S 19. BÖLÜM MESAFEU.S 20. BÖLÜM KIRGINU.S 21. BÖLÜM AKREP VE ASLANU.S 22. BÖLÜM LOJMAN BASKINIU.S 23. GÖĞSÜMÜ SIKIŞTIRAN KADINU.S 24. BÖLÜM KALBİYLE SAVAŞMAKU.S 25. BÖLÜM SANA KAYBEDİYORUMU.S 26. BÖLÜM RUH İKİZİU.S 27. BÖLÜM KURŞUNU.S 28. BÖLÜM NİŞANLISIYIMU.S 29. BÖLÜM BANA GEÇ KALDINU.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUNU.S 31. BÖLÜM SALDIRIU.S 32. BÖLÜM ÖPÜCÜKU.S DUYURUU.S 33. BÖLÜM PERDEU.S 34. BÖLÜM DUDAKLAR VE PARFÜMU.S DUYURUU.S 35. BÖLÜM OYUNU.S 36. BÖLÜM KÜÇÜK DÜŞÜRMEKU.S 37. BÖLÜM ŞEHİTU.S 38. BÖLÜM KANLA SÜSLENMİŞ AY YILDIZU.S DUYURUU.S 39. BÖLÜM AŞIK ATIŞMASIU.S 40. BÖLÜM SEVDİĞİM KADINU.S 41. BÖLÜM SARE’DEN TUNA’YAU.S 42. BÖLÜM DEKOLTEU.S DUYURU VE ALINTIU.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUMU.S 44. BÖLÜM FRAGMANIU.S 44. BÖLÜM YALANINI ÖPEYİM SENİNU.S 45. BÖLÜM FRAGMANIU.S 45. BÖLÜM KISMEN SEVGİLİMU.S 46. BÖLÜM TELLİ TURNAU.S 47. BÖLÜM FRAGMANIU.S 47. BÖLÜM ÇOCUKLUKU.S 48. BÖLÜM FRAGMANIU.S 48. BÖLÜM TAKİPU.S 49. BÖLÜM FRAGMANIU.S 49. BÖLÜM VİDEO KAYDIU.S 50. BÖLÜM SENİ KENDİME SAKLIYORUMU.S 51. BÖLÜM FRAGMANIU.S 51. BÖLÜM ALYAU.S DUYURUU.S 52. BÖLÜM FRAGMANIU.S 52. BÖLÜM KOALAU.S ÖNEMLİ ACİL DUYURU ‼️‼️‼️U.S 54. BÖLÜM FRAGMANIU.S 55. BÖLÜM FRAGMANIU.S 53. BÖLÜM MANGALU.S 54. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 54. BÖLÜM TEST SONUÇLARIU.S 55. BÖLÜM MADURU.S 56. BÖLÜM KARIM DİYECEĞİM TEK KADINU.S 57. BÖLÜM FRAGMANIU.S 58. BÖLÜM FRAGMANIU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 57. BÖLÜM ASKERİNE VEDA ETU.S DUYURU ACİL‼️U.S 58. BÖLÜM KISMEN BARIŞTIKU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIKU.S ACİL DUYURUU.S 60. BÖLÜM KİŞİLİK ÇATIŞMASIU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S ACİL DUYURU🥺‼️U.S 61. BÖLÜM FRAGMANIU.S 61. BÖLÜM MİSAFİRU.S 62. BÖLÜM FRAGMANIU.S 62. BÖLÜM İSTANBULU.S ACİL DUYURUU.S 63. BÖLÜM GEÇMİŞ
Hikayeyi Paylaş
Loading...