@sidelyacicegi
|
OKURKEN YAŞADIĞIM ORADAYMIŞ GİBİ HİSSETTİĞİM AŞIRI UZUN VE MÜKKEMMEL BİR BÖLÜMLE KARŞISINIZDAYIM SÖZ VERDİĞİM GİBİ HER GECE 00-01 ARASI BÖLÜM ATMAYA ÇALIŞIYORUM EMEĞİM İÇİN OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ŞİMDİLİK HOŞÇAKALIN🫶🏻🫀🥰 9 SAAT ÖNCE “Seninle bir anlaşma yapalım Komutan” Tuna Yüzbaşı yerdeki silahını alıp Ahad’ın üzerine doğrulttu Ahad ise tüm kozlarını oynamaya kararlıydı. “Onca masumu öldüren bir şerefsizle anlaşma mı yapacağım?” Ahad güldü kafasını sallayarak Tuna Yüzbaşı’ya baktı. “Açıkçası o bombayı İstanbul’un kalbi olan İstiklal’de patlamak çok güzel bir histi çıkan dumanlar eşliğinde kolunu bacağını belki de hayatını kaybetmiş insanları izlemek zevkliydi” Tuna Yüzbaşı silahını sıkıyordu eli tetiğin üzerindeydi ama ateş etmeyecek kadar az bir mesafe vardı gözlerinin önüne gelen görüntüler kalbinin üstüne düşen bir yumruk gibi sarsıyordu bedenini ama bunu dışına yansımamıştı bu fırtına içinde kopuyordu. “Hiç mi vicdan yok sizde, onca çocuk onca ana baba ailesinden birini, bazıları yaşamasına sebep olan insanları kaybetti gerçi bendeki de soru senin gibi soysuzların vicdanı mı olur ailesi mi olur siz bu dağlarda yaşayan leşlersiniz.” Ahad dizini tutarak kahkaha atmıştı Tuna Yüzbaşı ise yutkunarak mümkünmüş gibi silahını daha da sıktı. “Çok güzel bir kadını sevdim Komutan, o kadar güzeldi ki bana her şeyi yaptırabilirdi çok güzel zamanlar geçirdik Almanya’daydık bir patlamayı organize etmek için gittiğimde tanışmıştık ama benim gerçekte kim olduğumu öğrendi, korktu ve polise ihbar etti onu duymuştum onun o korkuyla konuşan tiz sesi beni mahvetmişti sonra bana ihanet ettiği için ilk defa onun canını yaktım saçları elimdeydi benden sonra onun başka biriyle olma düşüncesi beni mahfediyordu onu acısız öldürmek istedim gözlerine bakarak onu nefessiz kalıncaya kadar boğdum sonra nabzı yavaşladı son kez gözlerine baktım son kez dudaklarından öptüm ve öldürdüm her şeyden önce bana ihanet etmemeliydi bunu yapmasaydı ömür boyu yanımda olurdu insan bazen öldürür sevdiğini” Tuna Yüzbaşı yüzünü buruştururak iğrenç bir şeye bakıyor gibi bakmıştı Ahad yüz ifadesini gördüğünde acıyla gülümsedi. “Sen sevmiyordun takıntılı bir manyaktın seven insan saçının teline dokunmaya bile kıyamaz sen sevdiğini sandığın kadının bile son nefesini taşıyorsun sen hiç kimseyi sevemezsin tek bildiğin yam yam gibi insanlara saldırmak sonra da bunu acıklı bir hikaye gibi anlatmak.” Ahad, Tuna Yüzbaşı’ya sinirlenmişti dişlerini sıkıyordu elinde olsa silahı alır onun kalbini parçalardı ama ne yazıkki hareket edemeyecek kadar şiş ve hareketsiz duran bir bacağı vardı. “Doğru ben inandığım dava uğruna sevdiğim kadını bile öldürdüm peki ya sen sevdiklerin için ne yapabilirsin?” Tuna Yüzbaşı başını yana eğerek küçümseyici bir bakış yolladı Ahad üzerinde olan bakışlara nefretle bakıyordu. “Ben inandığım dava uğruna yalnızca sevdiğimi değil tüm insanlığı yaşatmak için sizin gibileri öldürürüm.” Ahad, Tuna Yüzbaşı’nın hazır cevaplılığına öfkeyle baktı bu sefer sesli gülen Yüzbaşı olmuştu. “Yeter bu kadar son nefesini verdiğinde bende senin gözlerine bakacağım ama baştan söyleyeyim dudaktan öpmem prensip olarak kadınlardan hoşlanıyorum.” Ahad, yerinden sinirle doğrulmaya çalışmıştı onun eline koz vermiş gibi hissetti kesik kesik çıkan nefesi elinde olsa saldıracak gibiydi. “O halde arkadaşlarını yaşatmak için ne kadar hızlı koşabilirsin Yüzbaşı” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatarak baktı. “Ne saçmalıyorsun?” Ahad, yukarıdaki kayalıkları gösterdi bir terorist füze atmak için çantasından füzeyi çıkartıyordu ateşlemek için hazırlığını yapıyordu. “Seni oyalamak için konuştum Komutan, ama işe yaradı hızlı olursan o füze fırlatılmaz ama yetişemezsen ne yazık ki timinin parçasını bile bulamayacaksın.” Tuna gözlerini teroriste dikti hızla artan nefesi göğsünü delip geçecek gibiydi hızla teroriste doğru koştuğunda kayalığı tırmanmaya başladı Ahad ise bacağını tutarak kaçmaya başladı Yüzbaşı kesik kesik nefeslerle kayalığa tırmanmaya çalışıyordu her adımında küçük taşlar aşağıya doğru düşüyor ayağı kayıyordu diz kapaklarının olduğu bölge de üniforması yırtılmış ve taşlar diz kapağını kanatmıştı yinede pes etmedi terorist askerlerin yerlerini bulmak için dürbünle baktı füzeyi askerlerin bulunduğu yere doğrulttuğunda Tuna Yüzbaşı’nın nabzı mümkünmüş gibi daha da hızlandı olduğu yerde durdu silahını doğrultu tek bir şansı vardı ya füze ateşlenecek ve arkadaşlarını öldürecekti ya da tek bir kişi ölecek o füze ateşlenmeyecekti. “Ben milletimi yaşatmak için öldürürüm, hadi Tuna tek bir kurşun Allahım sen elimi şaşırtma” Bir gözünü kıstı ve kendisini teroriste odakladı terorist hareketlendiğinde Tuna Yüzbaşı’nın nabzıda aynı anda daha çok atmaya başlamıştı derin bir nefes aldı ve silahı ateşlediğinde füze teroristin ayaklarının önüne düşmüştü kafasına saplanan kurşunla yere yığıldı. Tuna Yüzbaşı hızla kayalığın devamını tırmandığında artık ayakları acıdan hareket edemeyecek gibiydi dürbünü aldı ve aşağıdaki timine baktı çoğu silahları bir köşeye bırakmış ellerindeki bıçaklarla kendilerine gelen teroristlerin boğazını kesiyordu onlara doğru gelen terorist kafilesini gördü toplamda 40 ya da 50 kişilerdi Tuna Yüzbaşı füzeyi o tarafa tuttu ve ateşledi füze büyük bir gürültüyle havada süzüldü. “Füze geliyor saklanın!” Askerler bir anda bulundukları konumdan hızla uzağa kaçmaya çalışırken füze gelen terorist kafilesinin üzerine büyük bir gürültüyle düştü ve geriye kulakları tırmalayan büyük bir ses bırakmıştı Tuna yorgun bir şekilde oturdu. “Allahım teşekkür ederim” Omzundaki yara daha fazla ayakta tutamıyordu gözleri kararıyordu son bir güçle doğruldu teroristin yanında bulunan kutuya baktı içindeki vericiyi açtı timine ulaşamamasının sebebi buydu. “Karasu 3 Yüzbaşı Tuna konuşuyor beni duyuyor musunuz?” Komutanlarının sesiyle eğildikleri yerden öksürerek doğrulmaya çalışan askerler hızla telsizlere sarıldı. “Komutanım yaşıyorsunuz çok korktuk Komutanım” Uzman Çavuş yuşa Konuşmuştu. “Komutanım bir an şehit olduğunuzu bile düşündük” Teğmen Murat konuşmuştu. “Bende diyorum bu füze niye teroristlerde patladı helal be Komutanım” Üstçavuş Caner konuşmuştu. “Valla bir an sesinizi bir daha duyamayacağım sandım Komutanım, siz istediğiniz kadar bana şınav çektirin oflarsam Ahmet değilim.” Tuna Yüzbaşı bir anlığına belli belirsiz gülümsedi. "İyi olmanıza sevindim" Tuna nefes nefese konuştu. “Yuva 1, Tuna Yüzbaşı konuşuyor beni duyuyor musunuz.” Telsizin başında bekleyen karagahtaki asker hızla konuşmaya başladı. “Karasu 3 iyi misiniz size ulaşmaya çalışıyorduk Albayımı çağırın hemen!” Telsizin ardında askerin diğer askere seslendiğini duymuştu. “Evlat durum nedir?” Tuna Yüzbaşı derin bir nefes aldı. “Komutanım biz iyiyiz ama dört bir yandan hala terorist geliyor desteğinize ihtiyacımız var timimde mühimmat kalmadı ve bende” Sonlara doğru sesi giderek kısılmıştı telsiz ellerinden kayarak düştüğünde Tuna Yüzbaşı hızla kayalığa doğru sırt üstü düştü. “Tuna!” Albay telsizden endişeyle bağırdı. “Yüzbaşım durum nedir!” Tuna Yüzbaşı baygın bir halde öylece uzanmıştı. “Ömer Üsteğmen Yuva 1 konuşuyor durum nedir kordinatınızı gönderin Tuna Yüzbaşı ile iletişimimiz kesildi acilen kordinat istiyorum!” Ömer Üsteğmen anında telsize cevap vermişti. “Komutanım Biran gönderiyor Tuna Yüzbaşı’yı bulmak için yukarı çıkacağız” Albay stresliydi endişeyle yeniden konuştu. “Size destek göndereceğim az daha sabredin çocuklar sıkın dişinizi” Ardından telsizin ardından ses kesilmişti. “Tuna Yüzbaşı’yı bulalım şimdi muhtemelen yaralı hızlı olun diğerleri gelmeden acele edelim.” Hızla yukarıya doğru tırmanmaya başlamışlardı geçerken öldürdükleri teroristlerin mühimmatlarını toplayarak silahlarını doldurdular üzerlerindeki bir kaç bombayı da yanlarına almışlardı. 9 SAAT SONRA İmre şaşkınlıktan konuşamamıştı telefonun ardındaki arkadaşının başına bir şey geldiğini düşünüyordu. “Ne demek bu Sare, daha dün gittin yolda kaza mı geçirdin ne oldu ne dikişi hemen Aren’i arıyorum geliyoruz oraya” Sare derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. “Hayır, arama abimi olmaz bende bir şey yok sağ salim köye geldim.” İmre derin bir nefes alarak rahatladı hastanedeki banklara oturdu. “Sare aklımı aldın ne yaptın yemek yaparken bir yerini falan mı kestin ya dikişlik mi merkez uzak mı ne olduğunu söyle artık burda gerginlikten kafayı yemek üzereyim!” Sare bıkkınlıkla nefesini verip konuşmaya başladı. “Ya susarsan anlatacağım fırsat vermiyorsun bende bir şey yok iyiyim” İmre sinirle ayağa kalkarak konuştu. “Neredesin sen sesin telaşlı dikiş mikiş diyosun ne dediğini de anlamıyorum güvende olduğuna emin misin Aren’i arıyorum ve köye geliyoruz tamam mı?” Sare tamamen anlatmaktan yorulmuş bir vaziyette tekrar konuştu. “Şuan görüp görebileceğin en güvenli yerdeyim İmre artık susup beni dinleyecek misin fazla vaktimiz yok çünkü” İmre kaşlarını çatmıştı tekrardan söz aldı. “Neredesin?” Sare pes ederek konuşmaya başladı hopörlere başından beri almanın hata olduğunu düşündü çünkü şuan hepsi İmre’yi dinliyordu. “Bir oda dolusu askerin tam ortasındayım İmre oldu mu rahatladın mı?” İmre rahatlamıştı ardından şaşkınlıkla yeniden konuştu. “Ne?” Sare bu sefer daha fazla uzatmayarak söze girdi. “Bak köye askerler geldi bir asker yaralı ve yarası da derin gibi görünüyor köy merkeze çok uzakmış bende senin cerrah olduğunu söyledim bir şeyler yapabilir miyiz çünkü asker gitti gidiyor gibi bakıyor.” Tuna Yüzbaşı son kelimesine istemsizce gülümsemişti. “Off Sare ya kızım sen ne bahtsızsın dağın başına da gitsen ayağını attığın yerde illa bir şey oluyor.” Sare göz devirerek bakmıştı elbette İmre bunu görmüyordu. “Bana gözlerini devirme yarasına bir bak bana yarayı tarif et” Sare bunu nasıl anladığını sorgulayamadan Yüzbaşı’ya yaklaştı dokunup dokunmamak arasında elleri gidip geliyordu. “Şey rahatsız etmezse omzuna bir bakabilir miyim?” İmre’den şaşkınlık dolu bir tepki alınca Sare hafif bir sinirle telefona baktı. “Aşkım istersen biraz acele et bu kadar kibar hareket edersen muhtemelen ricanı anlayacak asker olmayacak.” Ömer Üsteğmen gerginlikle konuştu. “Haklı” Sare bir an gözlerini kısarak Ömer Üsteğmen’e bakmıştı Ömer Üsteğmen ise gözlerini kaçırdı. “Tamam şimdi omzuna bakmam gerek” Kendi kendine konuşuyor gibiydi arkasına dönerek sekreterden bir makas istedi ve tekrardan Yüzbaşı’ya yöneldi. “Üniformanı kesmem gerekiyor” İmre bıkkınlıkla nefes verince Sare görebilecekmiş gibi göz devirdi Tuna Yüzbaşı ise başını hafifçe salladı hala bedeni duvara yaslıydı üniformanın üstünde yaraya sarılı üniforma parçasını çıkartıp üniformayı kestiğinde derin ve kan sızan yarayı gördü Sare gözlerini kapattı ve tekrar açtı. “Ovvv İmre bu yara biraz kötü çok fazla kan var içim bir tuhaf oldu ben yapabilir miyim emin değilim.” İmre ciddiyetle konuştu. “Seni kan tutuyor farkındayım ama biraz dayanmak zorundasın şimdi sana soru soracağım ona göre bana yarayı tarif et, yara çok parçalı ya da dağınık mı?” Sare başta sorusunu anlamadı midesi bulanıyordu. “Hayır şey köprücük kemiğinin hemen altından başlayarak omuz kısmından arkaya doğru omzunu kaplayan geniş ve derin bir kesik.” İmre sıkıntılı bir nefes verdi. “O zaman dikiş gerekecek, belki o kadar da derin değildir diye düşünmüştüm omzunu kalp hizasından yukarıda olacak şekilde tutun temiz bir bezle baskı uygulayın yarayı dikmemiz gerekiyor öncelikle lokal anestezi yapmamız lazım bulunduğun yerde prokain (novokain) ya da lidokain (ksilokain) anestezikler var mı bakar mısın?” Sare hızla karşısındaki ilaç dolabına yöneldi Sare’nin bastırdığı yeri askerlerinden biri devralmıştı askerlerde odada başka bir yerde ilaç olup olmadığını kontrol ediyordu. “İmre dediğin ilaçları geçtim hiçbir ilaç yok burada ne yapacağız?” Tuna Yüzbaşı başını duvara bastırarak konuştu. “Bırak şimdi onu yoksa yok bilincimi kaybetmek üzereyim dikmeye başla dayanırım.” Kısık sesle konuşmuştu Sare ise dehşetle Yüzbaşı’ya baktı. “Hayır çok acır dayanamazsın bunu nasıl yapabilirim.” Tuna son kalan gücüyle fısıltı şeklinde yeniden konuştu. “Ölmemden daha iyidir hadi yap şunu” Sare başını olumsuz anlamda sallayınca Tuna Yüzbaşı güçlükle başını Ömer Üsteğmene çevirdi. “Ömer yapın şunu dayanırım.” Ömer Üsteğmen Sare’nin yanına giderek ikna etmeye çalıştı. “Bak şuan tek seçeneğimiz bu tamam mı buradaki kimse istemez bunu yapmayı ama Komutanımı kaybedemeyiz lütfen arkadaşının dediğini yap” Sare korkuyla baktı birinin canını yakabilecek olmak onu dehşete düşürüyordu ya yanlış yaparsa ya acıdan ölürse bir Türk askerinin ölümüne sebep olmaktan deli gibi korkuyordu ama durup beklese yine sebep olacaktı ikilemde kalmıştı. “İmre yapabilir miyim sence” İmde üzgün bir ses tonuyla konuştu. “Yapmak zorundasın gibi görünüyor başka seçeneğimiz yok, sana anlatacağım ve sana güveniyorum hatırlıyor musun ben asistanken seninle birlikte bir çok deneme yapıyorduk o zamanı hatırla beni çoğu kez izledin.” Askerler sabırsızlıktan yerlerinde duramıyordu Komutanları gözlerinin önünde ölüme çok fazla yakındı. “Ya Komutanım öldü ölecek Allah aşkına yapın şunu” Kıdemli Üstçavuş Mehmet konuşmuştu. “Öğretmen hanım bakın izlemişsiniz de az çok biliyorsunuz lütfen yapın Allah aşkına” Ömer Üsteğmen gerginlikten yerinde duramıyordu saçlarını çekiştirerek Sare’ye baktı. “Tamam yapacağım umarım ölümüne sebep olmam, İmre’yi izledim ama ben doktor değilim sonuçta” Yutkunarak yaraya bakıyordu gözlerini kapatıp açtı asker Komutanının omzunu indirerek çekildi. “Eğer denemezsen de muhtemelen kan kaybından öleceğim.” Tuna Yüzbaşı kısık sesle konuşmuştu. “Bak sakın bayılma tamam mı yoksa panik yaparım, korkarım bende baygınlık geçiririm zaten şuan bile başım dönüyor içim bir tuhaf oluyor sakın bak bayılma” Tuna belli belirsiz kafasını sallamıştı dayanabilir miydi bilmiyordu ama kendisini zorlayacaktı. “Haklı bayılabilir.” İmre yanındaymış gibi telefona bakış atmıştı sonra ifadesini düzeltip ecza dolabında gördüğü sargılardan iki tanesini birleştirerek Yüzbaşı’ya doğru uzattı. “Dişlerinin arasına al” Daha sonra İmre’nin tarif ettiği gibi malzemeleri Yüzbaşının oturduğu sedyeye dizdi ve anlattığı şekilde dikmeye başladı. Tuna Yüzbaşı dişlerinin arasındaki sargı bezini dişlerini kırarcasına sıkıyordu gözlerini tavana dikmiş acıyla tavanı seyrediyordu ses çıkarmamak için kendisiyle savaşsada iğne tenine her girdiğinde tüm vücudu kasılıyor omzu ateş almış gibi yanıyordu. “Siz böyle bana bakınca elim ayağım birbirine giriyor acaba rica etsem çıkar mısınız?” Askerler Sare’yi haklı bularak odadan çıkmışlardı. Sare derin bir nefes daha alarak yarayı dikmeye yeniden başladı Tuna Yüzbaşı acıyla sırtını duvardan çekip yeniden sertçe duvara yasladığında yumruklarını sıkmaktan elinin içi soyulmuştu derin derin ve hızlı hızlı nefesler alıyordu Sare bir anlığına durduğunda gözlerini kapadı. “Özür dilerim az kaldı ama dayan lütfen bir Türk askerinin ölümüne sebep olmak istemiyorum az daha dayan yalvarırım.” Tuna Yüzbaşı gözlerini açmayınca Sare panikle yüzüne dokundu korkudan elleri titremeye başlamıştı. BÖLÜM SONU |
0% |