BEBEKLER SINIRI DOLDURDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM. HEPİMİZİN ELLERİNE SAĞLIK KELEBEKLERİM🎉🎉
BÖLÜMÜ DÜZENLEMEYE FIRSATIM OLMADI YARIN İÇİN BÖLÜM YETİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORDUM. HATAM VARSA AFFOLA🥰
3 K OYUMUZ OLMUŞ HEPİMİZİN ELİNE KOLUNA VE AĞZINA SAĞLIK🫶🏻🫀💜
BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 210 OKUNMA, 70 OY VE 300 YORUM
BU ARADA BEBEKLERİM, BİLİYORUM YORUM SINIRINI HEMEN DOLDURMAK İSTİYORSUNUZ AMA BEN SİZİNLE KİTAP HAKKINDA, KİTAPTA GELİŞEN OLAYLAR HAKKINDA VE PARAGRAF ARALARINDAKİ TEPKİLERİNİZ HAKINDA KONUŞMAK İSTİYORUM. VE BUNLARI MERAK EDİYORUM. ÖNCELİĞİMİZ BÖLÜM HAKKINDAKİ FİKİRLER, GÖRÜŞLER VE YORUMLAR OLSUN. ÇÜNKÜ BAZI OKURLAR, PARAGRAF ARALARINDA BÖLÜMDEKİ OLAY HAKKINDA YORUM YAZDIĞINDA BEN BOŞ YORUMLARDAN ONLARIN YORUMLARINI GÖREMİYORUM. GÜZELLERİM ÖNCELİĞİMİZ BÖLÜM HAKKINDA SOHBET MUHABBET OLSA, BAKTIK SINIR DOLMUYOR ÖYLE BOŞ YORUM ATIP SINIRI DOLDURSAK OLUR MU? SÖZ DOLMAZSA BEN BİLE BOŞ YORUM ATIP DOLDURACAĞIM SINIRI, AMA BEN SİZİNLE BÖLÜMDEKİ OLAYLARI KONUŞMAK VE TEPKİLERİNİZİ OKUMAK İSTİYORUM. NACİZANE RİCAM SAYIN BUNU, SİZİ SEVİYORUM ÖPÜLDÜNÜZ BEBEKLERİM🫶🏻🫀💜🥰
DİKKAT‼️‼️
Bu bölümde içiniz pamuk gibi olacak. Şahsen benim pamuk gibi oldu. Şöyle sevilmedim dedim kendi kendime🥲
Işıl ışıl ışıldadığınız yeni bir yıl dilerim. Bu arada yarın yazarınız ilk işine başlıyor. Sizi çok seviyorum🫶🏻🫀💜🥰
Tuna Yüzbaşı telefonun başında gülmeye başladığında arkasında bahçenin kapısına yaslı iki beden dikkatle onu inceliyordu.
“Bu çocuğu hayırlısıyla evlendirebilsek” Yavuz Albay hanımına bakarak kıs kıs güldü.
“Şuna bak ağzı kulaklarında” Tuna Yüzbaşı telefona bakarak gülmeye devam etti.
“Az önce azarladım. Adam üzüleceğine geçmiş karşıma keyifle gülüyor.” Yavuz Albay söylendiğinde hanımı dirseğini karnına bastırarak konuştu.
“Sevdalı çocuk ne yapsın, azarlayıp durma çocuğumu içim gidiyor.” Yavuz Albay hanımına ciddi değilmiş gibi baktı.
“İşime karışma hanım, çağır şu fırıldak oğlunu, benimde dengemi bozdu.” Hannan hanım güldüğünde ses Tuna Yüzbaşı’ya gider gitmez, Tuna Yüzbaşı ciddileşerek arkasına döndü.
“Ooo Tuna bey, akşam şerifleriniz hayır olsun inşallah” Tuna Yüzbaşı garip garip babasına bakıyordu.
“Hadi sofraya” Yavuz Albay tavırlı ses tonuyla kapıyı işaret etti. Tuna Yüzbaşı hızlı adımlarla bahçenin kapısının içerisinden eve girdiğinde, masaya oturarak sessizce bekledi.
“Oğlum sen niye bu babanı delirtiyorsun?” Tuna Yüzbaşı yutkunarak baktı.
“Ben bir şey yapmadım. Sen sıkma canını anne” Yavuz Albay oğluna bakarak konuştu.
“Ne zaman istiyoruz Sare’yi” Tuna Yüzbaşı ağzına götürdüğü çorbadan sonra boğulur gibi öksürüklere kapılınca, Hannan hanım oğluna su uzattı.
“Ne anlamadım?” Babası sert çehresini oğluna uzattı.
“Bu işin adını koyalım bir an önce, köyün ağzı torba değil.” Tuna Yüzbaşı yutkunarak babasına bakıp bir şey demedi. Hannan hanım söze dahil olunca ona baktı.
“Artık isteyelim oğlum gelinimizi, sen bize söylemeye çekiniyorsan diye sana söylüyor baban” Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla ikisine baktı.
“Yani, bilmiyorum Sare’nin bu konu hakkındaki düşüncesini, konuşmadık.” Yavuz Albay şaşkınlıkla kaşığını sofraya bıraktı.
“Oğlum nasıl konuşmadınız?” Tuna Yüzbaşı gerginlikle konuştu.
“Bilmem konuşmadık. Zaten biz yeni kısmen sevgililikten, sevgililiye geçiş yaptık. Pat diye böyle bir konuyu açamam.” Yavuz Albay ve Hannan hanım şaşkınlıkla oğluna baktı.
“Kısmen sevgililikte ne oluyor?” Soruyu soran Hannan hanımdı. Tuna Yüzbaşı gülmemek için kendisini zor tuttu.
“Valla bende bilmiyorum.” Tuna Yüzbaşı güldüğünde Hannan hanım da güldü.
“Sen söyleyemiyorsan annen ağzını aralasın, kızın da evlilikte gönlü varsa söz yapalım.” Tuna Yüzbaşı uzandığı suyu içerken püskürtmemek için kendisini zor tuttu.
“Baba sende benden kurtulmaya ne meraklısın” Hannan hanım gülerek yeniden konuştu.
“Oğlum baban haklı, bugün merkeze pazara gittim. Kadınlar durmuş Öğretmen de Öğretmen, neymiş Komutanla görüşüyormuş, çocuklarınızı okutmayın falan fistan, daha kötü sözler var da benim terbiyem müsade etmiyor söylemeye, benimde zoruma gitti. Ne yapayım oğlum sevdalanmış bir kere, bana bakın dedim. Bir daha bizim kızımız hakkında ileri geri konuşmayın, vallahi yolarım sizi dedim. Biz tutuştuk pazarda ağız kavgasına, Necati zor ayırdı.” Tuna Yüzbaşı’nın boşluğuna gelmişti. Güldüğünde, babası ona ters ters bakınca susmak zorunda kaldı.
“Necati ne alaka?” Tuna Yüzbaşı gülmemek için dudaklarını bastırıyor ve kaçamak bakışlarını babası ona bakıyor diyr ona yolluyordu.
“Baban yolladı. Garibim kadınların arasında kaldı zaten” Tuna Yüzbaşı bu sefer kendisini tutamamıştı.
“Necati’nin bahtsızlığı bir, ben iki” Babası ters ters oğluna baktı.
“Konuyu değiştirme” Tuna Yüzbaşı boğazını temizleyerek konuştu.
“Yani bu konu hakkında ne düşündüğünü bilmiyorum baba” Babası yeniden konuştu.
“Ağzını arala oğlum, olmadı annen yapsın.” Tuna Yüzbaşı gerginlikle konuştu.
“Olmaz, tamam ben konuşurum.” Babası başını sallayarak yemeğine devam ettiğinde, Tuna Yüzbaşı gerginlikten devam edememişti.
SARE LİA SARUHAN
“Yarın seni alayım, sinema izleyelim olur mu?” Reels izlerken telefonuma gelen mesaja tıkladım.
“Sinema mı?” Şaşırmıştım.
“İstemezsen farklı bir şey yaparız. Sen seçersin istediğin şeye uyarım ben” Gülümseyerek telefona baktım.
“Sinema olur güzel fikir” Anında görüldü olduğunda mesajı yanıtladı.
“Tamam güzelim, şimdi uyusam olur mu bugün dinlenmeye vaktim olmadı.” Ya kıyamadım. Hemen mesajını yanıtladım.
“Olur uyu sen, iyi geceler Turna kuş” Yine anında görmüştü.
“Yarın seni 9 da alırım.” Şaşkınlıkla baktım. 9 mu?
“9 çok erken değil mi?” Yine anında görüldü olmuştu.
“Yolu da hesaba katarsam 12 e doğru orada oluyoruz. Seni gelip alacağım. Sonra gideceğiz derken vaktimiz yolda ölmesin.” Hak vermiştim. Merkeze gitmek 2-3 saati buluyordu.
“Tamamdır hadi uyu” Bana yatağın içinde uykulu halini attığında, hayranlıkla izledim. Saçları dağınıktı. İstemsiz bu görüntüye her gün bakmak istedim.
YAZARIN KALEMİNDEN
Tuna Yüzbaşı sabahın köründe evinden çıktığunda Ömer Üsteğmeni evinin önünü süpürürken görmüştü.
“Ömer, hayırdır kardeşim, öğleni kurt mu yedi?” Ömer Üsteğmen keyifle konuştu.
“Kardeşim tam uyuyacağım, aklıma bir takıldı. Sağa dönüyorum aklımda, sola dönüyorum aklımda, en son dedim gideyim süpüreyim de kurtulayım.” Tuna Yüzbaşı güldüğünde, Ömer Üsteğmen muzip bir tavırla baktı.
“Ooo damat bey, siz nereye” Tuna Yüzbaşı gülüşünü kesip somurtarak baktı.
“Sare ile sinemaya gideceğiz.” Ömer Üsteğmen kahkaha atarak konuştu.
“Vay be bizim odun, romantik çocuk oldu. Sinemalar falan” Tuna Yüzbaşı ters ters bakarak konuştu.
“Boş boş konuşma Ömer, hadi ben kaçtım.” Ömer Üsteğmen aniden konuştuğunda, Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla onun telaşına baktı.
“Kardeşim dün söylemeyi unuttuk. Bizimkiler mangal yapalım. Bayadır yapmadık diyor.” Tuna Yüzbaşı başını salladı.
“Tamam benim için sorun yok. Ben uyarım.” Ömer Üsteğmen başını onaylar anlamında salladı.
“Neyse hadi git beni oyalama” Tuna Yüzbaşı gülerek kolay gelsin deyip oradan uzaklaşmıştı.
İMRE
Sabah Sare’nin ısrarına rağmen yataktan kalkamadığım için şimdi kara kara merkeze nasıl gideceğimi düşünüyordum. Ailem benim için bir hediye yollamıştı. Aren de o günden beri al diye başımın etini yediği için almak zorundaydım. Bir de İstanbul’da ki hastaneme teslim etmem gereken bir kaç dosya vardı. Bazı hastalarımın dosyalarını yanlışlıkla yanımda getirmiştim. Köy meydanına çıkıp gezindim.
“Merhaba günaydın, ben merkeze nasıl gidebilirim acaba?” Buradan otobüs falan kalkıyordur umuduyla sormuştum.
“Arabayla” Yapma ya, hadi canım, çok zekisin.
“Onu biliyorum. Acaba herhangi bir araba kalkıyor mu otobüs, minibüs gibi?” Kadın garip garip bana baktı. Sanki gel evlenelim dedim.
“Yola çıkın. Elbet birileri geçer. Bizde öyle yapıyoruz. 5 dakika da bir geçiyor.” Yutkunarak kadın baktım. Nasıl tanımadığım arabaya binecektim?
“Merkez buradan fazla uzak sanırım.” Kadın anında ellerini iki yana salladı.
“Yok yok, buraya ilk gelenler uzak sanıyor. Bize yakın geliyor. Siz yola çıkın zaten hemencicik varacaksınız.” Kadının sözlerine istemsiz inanmak istedim. Başka çarem zaten yoktu. Ama bir yanım yalan söylediğini düşünüyordu. Yinede bu dediğini yapmayı denemek istiyordum. İnşallah herhangi bir saldırıya uğramazdım.
Bir süredir yoldaydım. Ne araba geçmişti ne de insan, kadının yalancı olduğunu düşünüyordum. Köye gider gitmez boğmazsam bana da İmre demesinler. Zaten inanmamıştım ama bir ihtimal şansımı denedim. Ve artık yorulmaya başlamıştım. Önümdeki hafif yokuşu geçtiğimde, askeriyenin önüne geldiğimi gördüm. İlk defa şanslı olduğumu düşünmeye başladım. Karargahtaki askerlerden birine rica da bulunabilirdim. Belki bana yardım ederlerdi. Derken karargahtan çıkan tanıdık yüze denk geldim. Bu Tuna Yüzbaşı’nın timindeki askerdi. Ömer Üsteğmen karargahın çıkışından çıkarken, kapıdaki askerle gülerek konuşuyordu. Arabasına doğru ilerlemeye başladığında aceleyle durdurdum.
“Pardon rahatsız ediyorum kusura bakmayın merhaba” Ömer Üsteğmen şaşkınlıkla bana baktı.
“Şey siz, Sare’nin?” Dün onunla oldukça maceralı bir koşuşturma yaşamıştık.
“İmre ben” Başını sallayarak sorgular gibi baktı.
“Ben yolda kaldım da, yani tam olarak öyle sayılmaz. Ben köyde bir kadına merkeze nasıl gidebilirim diye sordum. Siz yola çıkın elbet araba geçer dedi. Hiç kimse geçmedi. Sonra merkez yakın, size uzak geliyor dedi. Gidiyorum gidiyorum yol bitmiyor. Rica etsem beni en azından merkezin yakınlarına olsun götürür müsünüz? Ayaklarımda hal kalmadı. Ve yollar biraz ıssız olduğu için korkmaya başladım.” Ömer Üsteğmen karşısına uzaylı çıkmış edasıyla şaşkınlık içerisinde bana baktığında kendimi garip hissettim.
“Size harbiden yola çıkın elbet araba geçer mi dedi?” Başımı hızla salladığımda kollarını iki yana açarak havaya baktı.
“Allahım şu köye rica ediyorum. Akıl fikit ihsan eyle” Bende içimden amin demiştim.
“Çok tehlikeli, Allahtan bir şey olmamış, ben zaten merkeze gidiyorum. Sizi bırakayım.” Çölde su görmüş gibi ona baktığımda arabasını işaret etti. Valla şuanda hiç mütevazi olamayacaktım. Anında arabanın sağ koltuğuna yerleşmiştim.
“Siz uyarayım da, bir daha böyle bir işe kalkışmayın. Allah muhafaza teroristin biri çıkar karşınıza, kimsenin haberi de olmaz. Kadın belli ki sizi kandırmış. Merkez en az 3 saate yakın o da hızlı kullanırsan.” Başımı sallayarak çantamı çıkarttıp arka koltuğa koydum.
“Aslında kadına inanmadım ama şansımı denemek istedim. Belki doğru söylüyordur diye” Ömer Üsteğmen başını iki yana salladı.
“Bir daha yapmayın lütfen” Başımı onaylar anlamda salladım. Yolu izlemeye başlamıştım.
“Sare ve Tuna sinemaya gidecekmiş” Ömer Üsteğmen gülerek söylemişti.
“Evet heyecandan yerinde duramıyordu sabah” Ömer Üsteğmen yeniden konuştu.
“Bizimkide sabahın 08:30’unda kalkmış gidiyordu. Normalde görevden geldiğinde, Tuna’yı asla o saatte kalkıp bir yere gönderemezsin. Aşk insana neler yaptırıyor.” Ona gülerek baktığımda, gülüşü sonlandırıp boğazını temizledi.
SARE LİA SARUHAN
Yaklaşık 30 dakikadır hangi filmi izleyeceğimize karar vermeye çalışıyorduk. İkimizde durmuş filmlerin konusunu okurken ilgimizi çekmeyeni eliyorduk.
“Bu güzel bence” Tuna başını iki yana salladı.
“Konusu çok klasik güzelim, hemen hemen her dizi/film aynı konuyu anlatıyor zaten” Ona hak vererek başka bir öneri sundum.
“Ya bu, bence bunun konusu da sürükleyici” Elimle işaret ettiğim filme doğru ilerdim. Filmi gösterirken Tuna’nın bana değil, yanımda duran adama baktığını gördüm. Gereğinden fazla yakındı. Bunu fark eder etmez uzaklaşmıştım. Ama Tuna adama bakmaya devam etti. Bende ona doğru giderek koluna girdim. Adam arkasına dönüp Tuna ile göz göze gelince ikiside ciddiyetle birbirini izliyordu.
“Tuna” Koluna asılarak bana bakmasını sağladım.
“Bu filme gidelim. Ayakta beklemekten yoruldum. Karnım sızlıyor.” Bunu dememle başını sallayarak beni bilet gişesine yönlendirdi. Biletlerimizi aldığımızda bana dönerek konuştu.
“Patlamış msır sever misin?” Başımı salladım ve gülümsedim.
“Bayılırım.” Gülümseyerek beni oraya yönlendirdi.
“İki tane patlamış” Sözünü kesmiştim.
“Yok bir tane büyük boy olsun.” Başını hızla sallayarak kıza siparişi vermişti.
“İki de kola, kola içeriz değil mi?” Başımı hızla salladım. Koluna koala gibi yapışmıştım. Bir süre sonra aldığımız patlamış mısırın ve kolaların fiyatını ödemek için kolunu hareketlendirdiğinde bana baktı.
“Yavrum kolumu bırakırsan hesabı ödeyeceğim.” İlk başta ne dediğini kavrayamadım. Daha sonra ‘heee’ der gibi başımı sallayıp kolunu bıraktım. Kartını uzattığında post makinesinde ne kadar tuttuğuna bakmak için ayak uçlarımda yükseldim.
“690 tuttu.” Tuna çabamı görüp bana yardımcı olmuştu.
“Çekti. Afiyet olsun.” Bana değilde Tuna’ya bakarak söylemişti. Ben insan değil miyim? Bana niye afiyet olmuyor?
“Hadi güzelim” Elimden tuttuğunda şaşırmıştım. Çünkü sonunda bileğimden ya da kolumdan tutmamıştı. Sonunda elimin olduğunu düşünebilmişti.
“Koltuk numaralarımız D 32 ve 33” Tuna bilete bakarak konuşmuştu.
“Şurası sanırım Tuna” Elimle gösterdiğim yere bakıp başını salladığında beni arkasına alarak elimi tutarak ilerledi. Numaralarımıza giderken ayaklarını uzatarak oturmuş yolumuzu engelleyen adama ters ters baktık.
“Müsade edersen, bizde koltuklarımıza geçelim.” Tuna sert sesiyle adama baktığında adam zorla toparlanmak zorunda bırakılmış gibi oflayarak çekildi. Tuna önce beni geçirdiğinde ayaklarım adama değmesin diye öndeki koltuğa yapışmıştım. Tuna ise daha sert bir şekilde geçmişti. Sonunda koltuklarımıza yerleşmiştik. Tuna sağ tarafıma oturmuştu. Adamla benim görüşüm tamamen kesilmişti. Zaten tuhaf tuhaf bakmasına sinir olmuştum.
“Evde oturuyor sanki” Tuna söylenerek kolaları içecek bölümüne koyduğunda bir tane patlamış mısırı ağzıma attım.
“Herkes senin gibi değil.” İltifatıma gülümseyerek baktı. Ekrandan yüksek sesle reklam sesi duyulduğunda yerimden sıçrayarak Tuna’nın koluna tutunmuştum. Bir an zihnim sesin silah sesi olduğunu algılamıştı.
“Bir şey yok. Reklam sadece” Ona bakarak yutkundum.
“Bir anda duyunca istemsiz oldu.” Başını sallayarak eliyle çenemi tuttu.
“Yanımdayım” Gülerek koluna koala gibi yapıştım.
“Afiyet olsun Tuna” İmayla ona bakarak tatlı tatlı gülümsedim.
“Hasbinallah” Gülerek başını ekrana çevirdi.
“Ne, öyle dedi. Bir tek sana afiyet olur artık” Omuz silkerek kolundan çıktım.
“Kıskanınca kızarıyorsun.” Şaşkınlıkla ona baktım. Gerçekten kızarıyor muydum?
“Hayır, kızarmıyorum.” Tuna gülerek konuştu.
“Kıskandığını kabul ediyorsun yani?” Sadece kızarmadığımı inkar etmiş, kıskanmadığımı inkar etmemiştim.
“Evet, sende kıskanıyorsun, karnım sızlıyor demeseydim adama bakmaya devam ederdin.” Bana sahte bir sinirler baktı. Parmağıyla burnuma vurup güldü.
“Demek beni kandırdın. Küçük yaramaz.” Kıkırdayarak ellerimle yüzümü kapadım. Gözlerimi ona çevirdiğimde, dirseğini koltuğa yaslamış beni izliyordu. Ona doğru hareketlendiğimde karnıma korkuç bir acı girdiğinde, yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum.
“Canının yanmasından nefret ediyorum.” Fısıltılı konuşmuştu. Halbuki belli etmemek için çabalamıştım. Ama yinede anlamıştı. Film giriş müziği ile birlikte başladığında bakışlarımı filme çevirdim.
İMRE
Ben bu yolu asla yürüyemezdim. Hala yoldaydık ve ne zaman varacağımızı nedense soramıyordum. Ben utangaç bir kız değildim ama niyeyse susuyordum.
“Tuna’ya ne oldu? Umarım askerliğine bir şey olmamıştır.” Sıkıntıdan konuştuğumda bana bakarak cevapladı.
“Bu sefer iyi yırttı. Bir dahakine Albay gözünün yaşına bakmaz.” Başımı gerginlikle salladım.
“Sare dünden beri benimle konuşmuyor. Ama yine de hata yaptığımı düşünmüyorum.” Ömer Üsteğmen başını sallayarak konuştu.
“Bende öyle, zaten öğrenirdi. Şimdi öğrenmesi iyi oldu. Bu sefer Sare’ye patlardı.” Başımı salladım.
“Umarım hep mutlu olurlar.” Kendi kendime söylenmiştim. İstemsiz Sare’nin benimle konuşmamasına içerleniyordum.
“Ne zaman başlayacaksınız?” Başımı Ömer Üsteğmene çevirip anlamsız bakışlarla ona baktım.
“Anlamadım neye?” Gülümseyerek bana bakıp yola döndü.
“İşten bahsediyorum.” Başımı ‘hee’ anlamında sallayıp güldüm.
“Bu hafta sanırım.” Başını sallayarak konuştu.
“Hayırlı olsun.” Gülümseyerek ona baktım.
“Teşekkür ederim.” Daha da aramamızda konuşma olmamıştı.
Bir süre sonra merkeze geldiğimizde, arabadan inerek konuştum.
“İşiniz uzun sürmeyecekse, isterseniz siz gidebilirsiniz.” Ömer Üsteğmen de indiğinde bana bakarak konuşmaya başladı.
“Sıkıntı yok. Bu saatten sonra otobüs çok geç gider köye, siz işinizi halledin bende halledeyim. Burada buluşalım. Beni ararsınız.” Onu arar mıydım? Bende numarası yoktu.
“Tabi teşekkür ederim. Ama bende sizin numaranız yok.” Arabanın kapısını açıp binecekken konuştuğumda durarak bana baktı.
“Doğru aklımdan çıkmış, size numaramı vereyim.” Telefonumu çıkarıp tuş kilidini açarak ona uzattım. Numarasını yazdığında bir kez çaldırdı. Kendi telefonuna çağrı geldiğinde telefonu bana uzattı.
“Ben buralardayım, işiniz biterse arayın. Acele etmenize gerek yok.” Gülümseyerek minnettarlıkla ona baktım.
SARE LİA SARUHAN
Film başlayalı baya olmuştu. Ama nedense filmi pek sevmemiştim. Olaylar çok üstünkörü anlatılıyordu. Arada Tuna’ya bakıyordum. Dirseğini koltuğa koymuş başını bana çevirmiş beni izliyordu. Sinema salonunda tek çift biz değildik. Ama bizden daha farklı çiftler de vardı. Sarmaş dolaşlardı. Ama ben bana Tuna bakınca bile utanıyordum.
“Beni değil, filmi izle.” Fısıldayarak ona yaklaştım.
“İlgimi çekmedi. Çekeni izliyorum.” Utanarak dudaklarımı bastırdım.
“Bu kısımda, çocuğun adını ne koyacaklar merak ediyorum.” Filmde çift anlaşamadıkları isim hakkında tartışıyorlardı.
“Adamın kızına koymak istediği ismi sevmedim.” Başını ilk kez filme çevirdi.
“Niye bu kadar diretiyor anlamıyorum. 9 ay kadın taşımış karnında, bırakta isim koymaya hakkı olsun.” Gülümseyerek ona baktığımda, somurtarak filme bakıyordu.
“Bence de çok bencilce davranıyor. En azından iki isim olsun ortaklaşa koymuş olurlar.” Tuna bana bakarak başını salladı.
“Yani kırmaya ne gerek var.” Merak ettiğim soruyu sorup sormamak arasında kaldım.
“Hiç, kızın olursa ne isim koyacağını düşündün mü, sen koymak isterdin?” Tuna bana yine o eski yoğun bakışlarıyla baktı.
“Düşündüm. Tabi eğer karım da kabul ederse” ‘Karısı’ kabul ederse, istemsizce yanında benden başkası olursa ne yapardım diye düsündüm.
“Ne koyacaksın peki?” Koyacağı ismi çok merak etmiştim. İstemsizce merakla ona baktım.
“Bunu sadece karıma söyleyeceğim.” Neye uğradığıma şaşırmıştım. Yani o kişi ben değildim. Yutkanamadım. Boğazım düğümlendi. Belli etmemek için zoraki gülümsedim. Gözlerim bana ihanet etmesin diye tırnaklarımı avcuma gömdüm. Başımı filme çevirdim. Ama bu raddeden sonra bir daha filme odaklanamamıştım. Gözlerim istemsiz olarak ansızın doluyordu. Tuna’nın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Acaba ben onun için gelip geçiçi biri miydim? Bana söylemediğine göre beni ileride karısı olarak görmeyi istemiyordu. Sanırım ben haddinden daha fazla bağlanmıştım. Nedense evliliği bile hayal etmeye başlamıştım. Ama sanırım bunu yapan sadece bendim. Yutkunmak çok zor gelmişti. Filmdeki çifttin tartışmasıyla birlikte cinsel içerikli sahneler gelince gözlerimi filmden çekmiştim. Tuna’ya baktığımda yine filme değil bana baktığını gördüm.
“Ben çıkmak istiyorum.” Gözleri gözlerimi esir almış gibiydi.
“Olur çıkalım.” Sahneler giderek tuhaf bir hal almıştı. Çıkan sesler midemi bulandırdığı için aceleyle çıkmak istemiştim.
“Çeker misiniz ayağınızı?” Adam yine yayılarak oturmuştu. Ayaklarını çekmeyince sinirlendim ve ayağının üstüne sertçe vura vura basarak geçtim. Adam ayaklarınu toparlamış şaşkınlıkla bana baktığında, arkamı dönüp tepkisine bakmıştım.
“Çek lan ayağını, kırdırtma bana” Adam bana laf söylecek gibi olduğunda, Tuna’nın sesiyle koltuğa sinip ayaklarını tamamen çekti. Tuna’yı arkamda bırakıp hızlı hızlı yürüyordum. Kabanımı koluma atmıştım.
“Sare, ne oldu?” Arkama dönüp zoraki olarak gülümsedim.
“Bir şey olmadı. Artık eve gidelim mi zaten geç oldu?” Tuna yanıma gelip gözlerinş bana dikti.
“Gözlerini niye doldurdun?” Konuşmak istemiyordum. Çünkü az önce onun için ne olduğumu gayet iyi anlamıştım.
“Hayır alerjim tuttu sadece, bir şey yok.” Arkamı döndüğümde dirseğimden tutup kendisine çevirdi.
“Alya” Anlamsız bakışlarımı ona yönelttim.
“İleride olursa kızımın adını Alya koymak istiyorum. Gök, gökyüzü, sema ve cennet anlamına geliyor. Vurulduğum görevde kurtardığımız küçük kızın ismiydi. Çok güzel, sarışın bir kız çocuğuydu. Hayatımda böyle güzel kız çocuğu görmemiştim. Hayran kaldım. Bu yüzden eğer kızım olursa Alya koyacağım.” Yutkunarak ona baktım. Hani bunu karısına söyleyecekti? Bana neden söylüyordu.
“Hani sadece karına söyleyecektin?” Gülümseyerek bana baktı.
“Söyledim.” İçime korku süzüldü.
“Ne, senin karın mı var?” Bana şaşkınlıkla baktı.
“Gerçekten işine gelince öyle zekice hamleler yapıyorsun ki, benim karım yok. İnanmazsa e devlet vereyim.” Gülmemek için kendimi zor tuttum. Bir an aklım gitmişti. Elimi başıma götürdüm.
“Güzel isimmiş.” Kolumu bırakın deri ceketinin ceplerinin içine ellerini yerleştirdi.
“Sen birde o küçük kızı görseydin. Sapsarı saçlar, bembeyaz ten, masmavi gözler, ama baksan savaşın ortasında kalmış, işte bazı güzellerin kaderi iyi olmuyor. Bahtı güzel olsun İnşallah” Hüzünle ona baktım. O küçük kızı onu baya etkilemiş görünüyordu.
“Amin” Telefonu çaldığında yeniden görev emri geldiğini sandım. Kalbim istemsiz daha hızlı attı.
“Tamam Murat, benim orada yapalım.” Karşıdan gelen sesi duyamıyordum.
“Tamamdır görüşürüz.” Telefonu kapatıp bana döndü.
“Biz mangal yapacağız. Sende benimle geliyorsun.” Misin-musun’larla bu adamın zerre alakası yoktu. Bana soru sormuyordu. Benimde orada olacağımı sadece bana haber veriyordu.
“İmre’yi yalnız bırakamam.” Başını sallayarak bana baktı.
“O da gelecek. Evden alırız onu” Gülümseyerek başımı salladım.
İMRE
İşimi bitirmiştim. Kargolarımı poşete koymuştum. Biraz kendi başıma gezintiye çıktım. Telefonumu çıkartıp, Ömer’i aramıştım. Yaklaşık 5-10 dakikadır onu bekliyordum.
“Kusura bakma ya, beklettim.” Arkamdan seslenmesiyle yerimde sıçramıştım.
“Sorun değil, bende hava alıyordum.” Yeşilliklerle dolu bir parkın bankında oturuyordum.
“Bende biraz alayım, daha sonra çıkarız yola” Yanıma oturduğunda, ellerini ceplerine yerleştirdi.
“Hava nisanda olmamıza rağmen buz gibi” Ona bakarak başımı salladım.
“Evet bence de öyle” Nefeslerimizden çıkan duman havada süzülüyordu.
“Sare, haziran ayında İstanbul’a dönecek mi?” Anlaşılan konuşmadan duramayan bir beyfendiyle karşı karşıyaydım. İstemsiz güldüğümde şaşkınlıkla baktı.
“Sanırım, annesi çok özledi. Onu görmeye gidecektir.” Gülmeme hala şaşkındı.
“Niye güldünüz?” Gülüşümü bastırarak konuştum.
“Hiç, aklıma bir şey geldi.” Başını başka yöne çevirip ansızın o da gülünce, neye güldüğümüzü bilmeden gülüyorduk.
“Bu arada ben konuşmadan duramam. Yani sessizlik bana göre değil.” Bunu anlamıştım. Ona gülüyordum.
“Anladım. Benim için sorun yok bende aynıyım.” Gülerek bana baktı. Telefonum çaldığında aramanın Sare’den geldiğini düşünmüştüm. Ama ondan gelmemişti. Yüzüm düşünce vücudum gerilmeye başladı.
“Ben buna cevap verip geleyim.” Banktan kalkıp biraz ilerledim ve telefonu açtım.
“Nasılsın eski aşkım?” Bir zamanlar bu soytarıyla nişanlanmıştım.
“Gevşek gevşek konuşma. Ne istiyorsun?” Güldüğünde, gülüşünden midem bulandı.
“Ya, bak rüyama girdin. Ama hayırlı bir rüya olmadığına eminim” Suratımı ekşiterek konuştum.
“Beni zaten bu saatten sonra anda rüyanda görürsün. Soytarılık yapmak için sirke git. Beni arama.” Yüzüne kapattığımda onu yeniden engelledim. Soytarıda numara bitmiyordu.
“Kusura bakmayın.” Ömer anlayışla başını salladı.
“Bazı erkekler ayrıldıkları kadının mutlu olmasından ve hayatlarına devam etmelerinden rahatsız olurlar. Arada bir kere kontrol ediyor sanırım.” Telefonumu işaret ettiğinde şoka girdim.
“Aaa, çok mu sesli konuştum?” Utanarak banka oturdum. Normalde utanmazdım.
“Yok sadece bir tahmin” Gülümseyerek ona baktım.
“Sizde erkeksiniz?” Güldüğünde onu istemsiz hayranlıkla izledim.
“Ben, benden sonra ne olduğuyla ilgilenmem. Mutlu olacaksa da benden uzak olsun yeterli.” Burada onun da bu konuda bir şey yaşadığı hissine kapıldım.
“Bu sözlerde biraz yaşanmışlık var sanırım” Başını salladı.
“Herkesi yaralayan birileri var. Ama ben bunu çoktan aştım.” Ağaçları seyrederek konuşmuştum.
“Çok mu yara aldınız?” Sesinde hafif bir sorgu vardı.
“Yani, aldatılmak, herkesi acıtır.” Başını sallayarak başını eğdi ve gülümsedi.
“Bilmez miyim?” Başımı ona çevirip baktım. O da az önce benim yaptığım gibi ağaçları seyrediyordu.
“Ben böyle konuları pek saklamayı sevmiyorum. Yani beni ilgilendirmiyor artık, yaşandı ve bitti gözüyle bakıyorum. Bu konudan yara almıyorum.” Beni dikkatle dinleyip konuştu.
“Madem öyle özel değilse, hazır burada oturuyoruz. Öylece durmayalım.” Gülümseyerek baktım.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
75.04k Okunma |
6.34k Oy |
0 Takip |
92 Bölümlü Kitap |