82. Bölüm

U.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIK

Esma Gül
sidelyacicegi

SON 10 OY KALMIŞ AMA BEN YİNEDE PERŞEMBE GÜNÜ YAYINLANMASI GEREKEN BÖLÜMÜ OY GELMEDİĞİ İÇİN CUMA, CUMA YAYINLANMASI GEREKEN BÖLÜMÜ CUMA YAYINLAYAMADIĞIM İÇİN SADECE BİR SEFERLİK BUGÜN YAYINLAYACAĞIM 58. BÖLÜM VE ŞİMDİ YAYINLAYACAĞIM 59. BÖLÜMÜN SINIRLARI DOLMAZSA PAZARTESİ BÖLÜM YAYINLAMAYACAĞIM ŞİMDİDEN SÖYLEYEYİM.

BU BÖLÜMÜMÜZÜN SINIRI 230 OKUNMA 85 OY VE 230 YORUMDUR. BÖLÜM SINIRLARI DOLUNCA BÖLÜM PAZARTESİ GÜNÜ DOLACAKTIR.

KENDİNİZE İYİ BAKIN BEBEKLERİM, YORUMLARDA VE OYLARDA BULUŞALIM.🫶🏻🫀

Tuna beni kıskanıyordu. Adamın üstüne atlayacak gibiydi. Ve bunları söylerken Haze’nin burada olması da beni keyiflendirmişti. Neredeyse çocuk gibi yerimde zıplayacaktım.

 

“Siz nasılsınız İmre hanım” Bir anda İmre’ye dönünce İmre şaşkınlıkla baktı.

 

“İyiyim siz nasılsınız?” Doktor istifini bozmadan kahvesinden bir yudum daha aldı.

 

“Kargo şirketleri bu ara size çalışıyor valla” İmre kaşlarını çatarak baktı.

 

“Doğrudur, bir kaç eksiğimi aldım.” İmre çayından içerken bana kaş göz işareti yapıyordu.

 

“Bir ara da biz içelim çay, ne dersiniz?” Ben şaşkınlıkla bakarken İmre kaşlarını çattı.

 

“Düşünürüm.” Sandalyemi hala kurtarmaya çalışırken Tuna sımsıkı tutmaya devam ediyordu.

 

“Yarın size uygun mu?” İmre’nin sabrının taştığını anlayabiliyordum.

 

“Değil değil, yarın işi var İmre hanımın” Hepimiz Ömer’e baktığımızda şaşkın olanların arasında İmre de vardı.

 

“Yarın izinli değil miydiniz?” İmre ne cevap vereceğini şaşırmıştı.

 

“Evet izinliyim, ama işim var.” Doktor başını sallayarak yeniden konuştu. Neden Ömer’in yalanına ortak olduğunu anlayamadım.

 

“Ne işiniz var ya, ne olacak sanki bir kahve içmişiz çok mu?” İmre’yi biraz tanıyorsam birazdan adama dalabilirdi.

 

“Hem kahvenin kırk yıl hatrı var derler, ne dersin kırk yıl hatrımız olur mu?” Doktor pişkin pişkin sırıtırken, İmre’nin sabır çektiğine emindim.

 

“İnsanoğlunda artık kimsenin hatrı kalmadı. Herkes menfaat peşinde” Ömer yeniden konuşmuştu. Yeniden İmre konuştu.

 

“Olmaz, hatır işleriyle uğraşacak vaktim yok malesef” Karasu kıs kıs güldüğünde, erkek doktor asistanının kendisini çağırmasıyla kalkmak zorunda kalmıştı. O kalkar kalkmaz ilk konuşan Haze olmuştu.

 

“Ahlas’ı tanısan seversin aslında, kafa adamdır.” İmre sinsi bir yüz ifadesiyle baktı.

 

“Sen tanımaya çalış Haze, en azından Tuna diye ortalıkta dolaşmazsın.” Haze bu tepkiyi beklemediğinden şok içinde baktı.

 

“Saçma sapan konuşmayı kes.” Haze’nin sinirli ses tonu İmre’yi germişti.

 

“Saçma olan bir şey varsa, o da sen ve senin yalanların, hala hangi yüzle o masada oturabildiğine şaşırıyorum açıkçası, senin yerinde olsaydım, insan içine çıkamazdım.” Haze sinirle öne doğru eğildi.

 

“Sen kendini ne sanıyorsun ya, ben insan içine çıkamayacak hiçbir şey yapmadım.” İmre kahkaha atarak arkasına yaslandı. Tam konuşacaktı ki Haze sinirle çekip gitti.

 

“Her neyse elbet açığa çıkacak.” İmre bana göz kırpmıştı. Yanına gitmek için hareketlendiğimde sandalyemi çekmiştim. Tuna ise aynı hızda yeniden sandalyemi tutup kendisine çekti.

 

“Ne yapıyorsun?” Bana ters ters baktı.

 

“Sanane adamın fikrinden zikrinden sana mı kaldı?” Gülmemek için dudaklarımı bastırdım.

 

“Bende aynısını sana soruyorum. Sanane milletin maduriyetinden?” Tuna’nın dişlerini sıktığını çenesinin kasılmasından anlamıştım.

 

“Uzatma.”

 

“Uzatırım.”

 

“Bir daha saçma sapan insanlarla dialog kurma.”

 

“Ben senin askerin değilim. Bana emir verme.”

 

“Ben sana emir vermiyorum. Benim konuşma tarzım böyle”

 

“Benimle herkesle konuştuğun gibi konuşamazsın.”

 

“Sare uzatma, sanane elin adamının, İstanbullu kızları güzel bulmasından?”

 

“Merak etmiş olamaz mıyım?”

 

“Olamazsın.”

 

“Olurum.”

 

“Olmayacaksın o zaman”

 

“Olacağım.”

 

“Sare beni delirtme.”

 

“Sen zaten delirmeye gayet müsait bir insansın.”

 

“O zaman delirtmeyi kes.”

 

“Sen beni delirtirken iyiydi öyle değil mi?”

 

“Sare uzatma.”

 

“Tuna uzatırım.”

 

“Bu döngü devam edecek mi yoksa biz sizi yalnız mı bırakalım?” Ahmet keyifle sordu. Sandalyemi Tuna’dan uzaklaştırdığımda, yeniden sandalyemi sertçe çekip kendine yapıştırdı.

 

“Yerinde dur.”

 

“Durmam.”

 

“Duracaksın.”

 

“Durmayacağım.”

 

“Sare, sabrımı” Yüzüne doğru yaklaştım.

 

“Sende benim sabrımı taşırma.” Boğazını temizleyerek uzaklaştı.

 

“Siz evlensenize, sizin ateşiniz bizi yaktı burada” Ahmet ile birlikte Ömer kahkaha attığında ikisine de ters ters baktım.

 

“Ev yanar oğlum” Ömer kahkahayla Ahmet’e baktığında Tuna masanın altında ayağına vurmuştu.

 

“Boş boş konuşup asabımı bozma.” Ahmet, Tuna’nın radarına girmemek için gülerken ağzını kapatıyordu.

 

“Ben gidiyorum randevum geldi.” Bu seferde kolumu tutmuştu.

 

“Gidiyoruz.” Elimin yerini yine unutmuştu.

 

“Benim bir elim var.” Kolumdan elini elime geçirdiğinde sımsıkı tutup ilerledi.

 

“Bunlardan ümidi kestim. Ömer bari sen evlen.” Murat abinin sesini duyduğumda neredeyse kahkaha atacaktım. Sanırım umutsuz vakaydık.

 

Randevu saatimi doktorun odasının önünde birlikte bekliyorduk. Önümüzden geçen insanlara ters ters bakan Tuna’ya baktım. Yüzü is olmuştu. Bu halde bile yakışıklıydı.

 

“Niye insanlara böyle bakıyorsun?” Farkında değilmiş gibi anlamsız bakışlarla baktı.

 

“Nasıl bakıyorum?” Yeniden söze girdim.

 

“Yani dövecekmiş gibi, her an olay çıkartacakmışsın gibi” Saymaya devam ederken yeniden konuştu.

 

“Sinirliyim.” Gülerek ona baktım.

 

“Niye ya ne oldu sanki?” Bana ters ters baktı.

 

“Bilmiyormuş gibi davranma” Numaradan anlamamış gibi baktım.

 

“Sare bir daha onunla muhatap olma.” Bir adım atarak önünde dikildim.

 

“Peki senin kaçıncı Haze ile muhatap oluşun, ben bir süreden sonra saymayı bıraktım. Bereketi kaçmasın.” Çenesi yine gerildiğinde, dişlerini sıktığını yeniden anlamıştım.

 

“Haze ile muhatap olmadım.” Ters ters baktım.

 

“Senin kolunu tuttu.” Şaşırarak bana baktı.

 

“Buna ben izin vermişim gibi konuşuyorsun.” Sinirle ona baktım.

 

“İzin verdiğini söylemedim. Sen bir kez bir erkeğin bana karşı ilgisini farkettin. Bense başından beri senin için Haze’den bir ton laf duyuyorum.” Bana bir adım atıp aramızdaki kısacık mesafeyi kapadı.

 

“Bak, ben sağlık çalışanlarına şiddete karşıyım. Ama bir kez daha o adamı etrafında seninle konuşurken görürsem, işte o zaman bu karşıtlığı çiğnemek zorunda kalabilirim.” İşaret parmağımı göğsüne bastıra bastıra konuştum.

 

“O zaman bende gidip Haze’yi mi dövmeliyim?” Bileğimden tutarak durdurdu.

 

“Yapma.” Anlamamıştım.

 

“Neyi?” Başını iki yana sallayıp parmağıma baktı.

 

“Bana temas etme.” Şaşkınlıkla baktım.

 

“Anlamadım?” Ağzım açık kalmıştı.

 

“Çünkü kendimi zor tutuyorum.” Ne için bunu söylediğine anlam veremedim. Aklıma gelen düsünceleri hemen zihnimden uçurmuştum.

 

“Ne için?” Gözlerini kapatıp geri açtı.

 

“Her şey için” Sesi bu sefer yumuşak çıkmıştı.

 

“Bir daha Haze ile ilgili bir konum olmayacağını söyledim. Bu konuyu artık kapat.” Gülmeye başladım.

 

“Ne güzel ya, bir şeyler olsun bitsin, ama Sare nasılsa uzatmaz kapatır.” Elimi hızla bileğinden çektim.

 

“Neyi hak ediyorsun biliyor musun? Tamamen görmezden gelinmeyi” Sinirle bana baktı.

 

“Ne yapalım her gün kavga mı edelim?” Beni anlamıyordu.

 

“Hayır sadece anlamaya çalışsan zaten ortada bir problem kalmaz.” Sinirle elini saçlarından geçirdi.

 

“Şu saçma sapan konuyu kapatman için ne yapabilirim. Söyle onu yapacağım.” Bir tane suratına çakasım vardı. Gerçek anlamda beni sinir ediyordu.

 

“Sana söyleyeceklerimi söyledim. En ufak yardım talebine bile koşarsan, koştuğun yolu geri döndüğünde beni bulamazsın.” Gözlerimi ondan çekerek ekrana baktım. Yan taraftaki teyzeler dedikodumuzu yaparken en azından sessiz olabilirlerdi ama neyse.

 

“Söz verdim.” Ona baktım.

 

“Belki de artık sözlerine inanmıyorumdur?” Gözlerinden geçen ifadeye ister istemez içim burkuldu.

 

“Çünkü sürekli bir şeylerin sorumluluğunu alıp yapmıyorsun. Sonra nasılsa Sare alttan alır. Çünkü enayiyim ya ben, biliyor musun bence ben seni daha çok seviyorum. Sen benim sevgimi seviyorsun.” Anlamsız bakışlarını bana yollamıştı. Gözlerindeki o ifade daha da büyüdü.

 

“Sevgimden şüphen mi var?” Tamamen ona döndüm. Sesindeki ton istemsizce içimi parçaladı. Çatallaşmıştı.

 

“Benimle bulaşacakken, başka bir kadının yanına gidiyorsan, şüphelenmem gayet normal” Sanırım biraz fazla kırıcı olmuştum. Çenemi tutamadığım için biraz kendime kızdım.

 

“Aptal olma Sare, o gün seninle buluşacaktı. Sana gelmesi gerekiyordu.” Sirel konuşmuştu.

 

“Evet ama sonuçta onların dostuydu. Yardıma ihtiyacı olduğunu sanıyordu.” Lia konuşmuştu.

 

“Lia, sen mantıklı değilsin sen düpedüz aptalsın.” Sirel, Lia’yı terslediğinde, Lia istemsizce kırılmıştı.

 

“Eyvallah, sorun değil.” Tuna sadece bunu söylemişti.

 

“Acıtıyor değil mi? İşte senin sözlerin bundan daha fazla yakmıştı.” Bugün nedense dilim zehirliydi.

 

“Seni kırdığım için ben her gün ölmeyi diliyorum.” Şaşkınlıkla baktım. Bunu bana söylememişti. Duvara yaslanmış, gözlerini postallarına dikmiş, öylece kendisine söylüyordu.

 

“Dileme, kendini affettirmek istiyorsan, sakın ölmeyi dileme.” Sesim sonlara doğru çatallaşmıştı.

 

“Doldurma gözlerini” Omuz silktim.

 

“İsmim yandı.” Hızla odaya adımladım. Benimle birlikte girmişti.

 

“Sare hanım değil mi?” Doktor bana soru sorduğunda gülümseyerek cevapladım.

 

“Evet, tahlil sonuçlarım çıktı. Sonuçlarını öğrenmek için gelmiştim.” Gerginlikle doktora baktım. Ne zaman doktora gelsem gerim gerim geriliyordum.

 

“Kan tahlilleriniz pek iç açıcı görünmüyor Sare hanım, b12, D vitamini sınırda, kansızlığınız da var.” Her doktora geldiğimde rutin sözler olmuştu.

 

“Daha önce ilaç kullandınız mı?” Başımı sallamıştım.

 

“Evet ama daha sonra kesmişlerdi.” Kadın doktor başını sallayarak ekrana bakmaya devam etti.

 

“Bu ara sürekli başım dönüyor. İştahsızlıktan olmaya başladı.” Doktor başını sallayarak konuştu.

 

“Kansızlıktan dolayı olabilir. Sınırda, size kan ilaçları, b12 iğnesi ve d vitamini ilaçları da yazacağım bunları kullanmaya özen gösterin. Yoksa kan takviyesi almak zorunda kalabilirsiniz.” Konuşacağım sırada Tuna söze girmişti.

 

“Niye kendine dikkat etmedin. Daha önce gelirdik, ayrıca zaten seni bildim bileli bir şey yemiyorsun.” Bana biraz sitem ediyor gibiydi. Haklıydı, bu ara sağlığıma hiç dikkat etmemiştim.

 

“Bilmem, bende yeni yeni farkedince randevu aldım işte” Bana ters ters bakıyordu. Niye bu kadar sinirlendi anlamadım.

 

“Genelde asker eşleri böyle şeylerden geç haberdar oluyor.” İkimizde bir an dikkatimizi doktora verdik.

 

“Doğrudur” Tuna konuşmuştu.

 

“Yani endişe etmeyin buraya sizin gibi çok asker eşiyle geliyor. Duyduklarına şaşırıyorlar. Haberdar olmamaları çok normal” Hangisine şaşırsam bilemedim. Tuna’yı eşim sanmasına mı yoksa Tuna’nın bunu inkar etmemesine mi?

 

“Doğrudur dikkatli olmaya özen gösteririm.” Kadın gülümseyerek yeniden konuştu.

 

“B12 iğnelerini 4 hafta boyunca, hafta hafta kullan. Daha sonra ayda bir kez kullanmaya devam et. İğneler bittiğinde yeniden randevu al kontrol edelim.” Başımı sallayarak reçeteyi elime aldım.

 

“Tamamdır, biz bunları dediğiniz şekilde vurdururuz.” Tuna elimden reçeteyi alarak konuşmuştu.

 

“İlaçlarınızı özenli kullanmaya dikkat edin Sare hanım, kan takviyesine gerek kalmasın. Şimdilik geçmiş olsun.” Başımı sallayarak gülümsedim. Ardından ikimizde odadan çıkmıştık.

 

“Niye dikkat etmiyorsun kendine?” Tuna’nın benim için endişe etmesi istemsiz hoşuma gidiyordu.

 

“Ediyorum.” Çantama sıkı sıkı tutunarak koridorda yürüdüm.

 

“Böyle mi dikkat ediyorsun? Madem böyle bir şeyin vardı. Daha önce gelirdik.” Benimde kendimden yeni haberim olmuştu.

 

“Farkeder farketmez randevu aldım zaten, ayrıca iyiyim bu ilaçları ilk defa kullanmıyorum. Daha ağırlarını da kullandım. Önder abinin verdiği ilaçlar mesela” Bana endişeyle baktı.

 

“Kendini ihmal etme. Ben burada olduğum zamanlarda birlikte geliriz. İğneleri vurdururuz. Hatta bugün bir tanesini vurduralım. Haftada bir kez vurdurmamız gerekiyor zaten” Başımı salladım. Ama önce Biran abiyi görmem gerekiyordu.

 

“Biran abiyi ziyaret edeyim ondan sonra vurdururuz.” Başını sallayarak konuştu.

 

“Benim daha önceden kaldığım odada kalıyor. Sen oraya git ben ilaçlarını alayım. Kimliğini bana veririr misin?” Çantamı açarak kimliğimi verdim.

 

“O zaman ben gideyim.” Gülümseyerek ona baktım.

 

“Hadi git.” Yanından ayrıldığımda Tuna’nın daha önceden yattığı odaya gidiyordum. Oraya giderken ilk haberi aldığımda hissettiğim tüm duygular gün yüzüne çıkmıştı. Kapıyı tıklayarak içeriye girdim. Tuna’nın vurulduğu anı anımsadım.

 

“Biran abi” Neşeyle içeriye girdim.

 

“Gel güzellik gel” Gülerek konuşmaya başladım.

 

“Senin burada olduğunu yeni öğrendim. Bende randevuya gelmiştim. Bilseydim elim boş gelmezdim. Nasılsın?” Biran abi gülümseyerek konuştu.

 

“Senin gelmen yeter, boşver gerek yok. İyiyim sen nasılsın?” Alçıda olan ayağına baktım.

 

“Acıyor mu?” Dudaklarımı büzdüm.

 

“Acımıyor da, doktor bir iki hafta üstüne basma dedi o kötü oldu.” Gülümseyerek ona baktım. Hüzünlüydü. Neşelendirmek istedim.

 

“İstersen üzerine imzamı atabilirim.” Güldüğünde bende gülmüştüm.

 

“Sen niye randevu almıştın?” Aniden ciddileşti.

 

“Dahiliye randevu aldım. B12, d vitaminim ve kansızlığım sınırdaymış, bir ton ilaç yazdı.” Endişeyle bana baktığında, abimi özlediğimi hissettim. Tıpkı onun gibi bakıyordu.

 

“Dikkat et kendine, Tuna’yı da fazla takma kafana, o biraz bocalıyor. Hem erkekleri çokta kafaya takmaya değmez. Hasta olursun.” Gülümseyerek ona baktım.

 

“Sende bir erkeksin?” Gülerek konuştum.

 

“Hayır ben senin abinim, abi olarak söylüyorum.” Başımı sallayarak onayladım.

 

“Biliyorum, ama yinede hoşuma gitmeyen şeyler yapıyor.” Biran abi anlayışla başını salladı.

 

“Merak etme, Ahmet, küçük müçük ama tek hakkından gelen o, sizi öğrenince tüm görev boyunca başının etini yedi. Arsıza Komutan olması da fayda etmiyor. Seni çok sevmiş, Haze’den de nefret ediyordu zaten” Biran abi gülerek konuştuğunda bende ona düşünceli bakmaya başladım.

 

“Ahmet neden nefret ediyor?” Biran abi yeniden konuşmaya başladı.

 

“Ahmet sevdiği insanları paylaşamaz. Tuna ile Ömer’in onun üzerinde bizden daha fazla hakkı vardır. Haze’ye, Tuna’dan ilk hoşlanmaya başladığı zamanlardan beri gıcık, Ahmet’e sürekli yengen olacağım şakasını yapıyordu. Birde bununla inatlaşmış, artık Tuna’yı rüyanızda görürsünüz diye, bizim deli de o günden beri gıcık almış.” İster istemez gülümsedim. Ahmet yenge olarak beni kabullenmişti.

 

“Bakma senide başta tehlike olarak gördü de daha sonra Haze gibi olmadığını anlayınca huyuna gitti.” Gülerek konuşmaua başladı.

 

“Bence Haze türünün tek örneği” Kahkaha attığında bende atmıştım. Kapı açıldığında bir an odaya Haze daldı sanmıştım. Ömer ile İmre içeriye girdiğinde gülüşümü bastırmaya çalıştım.

 

“Neye gülüyorsunuz?” İmre sormuştu.

 

“Hiç, siz nereden geliyorsunuz?” İmre ve Ömer anlık birbirine baktı.

 

“Hiç” Ömer konuşmuştu.

 

“Beni taklit etme, yoksa kısmen barışmışken hemen yeniden küserim.” Gülerek bana baktı.

 

“Aman aman nazını Tuna çeksin, ben susuyorum.”Ömer konuştuğunda bu sefer Biran abi konuştu.

 

“Sen kimin nazını çekeceksin göreceğiz.” Ömer boğazını temizleyerek cevap vermedi.

 

“İmre hanım ben çıksam, evde dinlensem hastane beni boğuyor.” İmre başını iki yana salladı.

 

“Bende onun için gelmiştim. Testlerin iyi istersen taburcu olabilirsin. Ama en az 2 hafta ayağının üzerine kesinlikle basma. Yani ben askerliğe devam etmek istiyorum diyorsan” Biran abi hızla başını sallayarak sözleri kabullenmişti.

                             🥼

Cesur Kuzgun Şırnak’a geldiğinde saat öğleni geçiyordu. Kendisiyle birlikte altı araba şehre giriş yapmıştı.

 

“Adres doğru mu Seçkin?” Yanındaki çalışan adamlarından birine seslendi.

 

“Doğru Cesur bey, şuanda Şurna et lokantası diye bir lokontada yemek yiyormuş, bizden önce gelen adamlarımız söyledi.” Cesur Kuzgun, Şamil Kılıçtutan’ın yaşadığı bölgeye giriş yapmıştı. Kendisine güzel bir süpriz hazırlıyordu.

‼️

“Bunların en iyisi et olanı, en sağlıklısı ha, ye de beni anlayacaksın.” Karşısındaki kız ağlamaktan tir tir titriyordu. Şamil Kılıçtutan ise kızın gözyaşlarını görmezden geldi.

 

“Ağlayıp durma, senden öncekiler sana yardımcı olacak.” Parmaklarındaki et suyunu yalayarak kıza baktı.

 

“Ben sizin kızınızla yaşıtım.” Kız ağlamaya devam etti.

 

“Ne olmuş yani?” Adam parmaklarını peçeteye silmeye karar verdiğinde ters ters kıza baktı.

 

“Bu benim altıncı karım olmayacağım anlamına gelmiyor.” Kızın ağlaması daha da şiddetlenmişti.

 

“Lütfen yalvarırım beni bırakın.” Şamil Kılıçtutan masaya hızla vurduğunda kız yerinde sıçramıştı.

 

“Bana bak, kendini öldürtme bana ağlamayı kes!” Kız susması gerektiğini bilmesine rağmen daha da çok ağlamaya başlamıştı.

 

“Anlaşılan gücün sadece kadınlara yetiyor.” Tok ve gür bir ses duyulduğunda Şamil Kılıçtutan ve adamları Cesur Kuzgun ve adamlarına bakmıştı. Hepsi silahlarını çekmeye hazır vaziyetteydi. Cesur Kuzgun’un adamları tetikte beklerken aynı şey karşı taraf içinde geçerliydi. Cesur Kuzgun kıza işaret ederek ayağa kalkmasını sağladı. Kız ayağa kalktığında, kızın oturduğu yere oturmuştu.

 

“Sende kimsin?” Şamil Kılıçtutan ağzını peçeteye silerek peçeteyi masaya fırlattı.

 

“Tehdit ettiğin kızın babasıyım, birde beni tehdit et.”Cesur Kuzgun keskin gözlerini adama dikmişti.

 

“Şu doktor kız?” Cesur Kuzgun başını salladığında, Şamil Kılıçtutan yutkunarak sırıttı.

 

“Duydum ki kızımın selasını okutacakmışsın, hangi cüretle benim kızımı canıyla tehdit ediyorsun?” Cesur Kuzgun öne doğru eğilip Şamil Kılıçtutan’a baktı.

 

“Senin kızın benim kızımı tehdit etmiş, kızımın huzurunu bozanın canını yakarım.” Cesur Kuzgun keyiften uzak bir şekilde gülmeye başladığında Şamil Kılıçtutan anlamsız bakışlarıyla ona baktı.

 

“Senin adamların beni iyi araştırmamış, halbuki peşime adamlarını takmıştın, hepsini yakalayıp yanına gönderdim. Senin cüretin benim kızımın canını yakmaya yetmez. Seni ya da adamlarını benim kızımın etrafında görürsem, hastaneye gelip onu rahatsız edersen, herhangi bir girişimde bulunursan, seni buraya gömerim. Benim sözüm lafta kalmaz. Benim radarıma girme. Seni bitirene kadar uğraşırım.” Şamil Kılıçtutan yutkunarak Cesur Kuzgun’a baktı.

 

“Sen benimle uğraşacağını mı?” Sözünü sertçe kesti.

 

“İşine, her şeyine engel olurum. Can vermek istiyorsan onu da alırım. Ama ben isterim ki kimsenin canı yanmasın, kimsenin kanı dökülmesin, ama sen beni zorlarsan, bu köyü başına yıkmadan durmam.” Cesur Kuzgun kendisinden emin bir ifadeyle arkasına yaslandı. Şamil Kılıçtutan ise gerginlikle ona bakıyordu.

 

“Adamlarına söyle beni iyi araştırsınlar, neler yapmışım, neleri yaparım bilsinler, kolay lokma değilimdir. Adamın gırtlağını yaka yaka midesine inerim. Öyle hale getiririm ki iş yaptırmam.” Şamil Kılıçtutan elini beline götürdüğü an kendi adamları da dahil Cesur Kuzgun’un adamları kendisine silah doğrultmuştu. Kendi adamlarınında ona silah doğrultmasına şaşkınlıkla baktı.

 

“Siz?” Adam şaşkınlıkla adamlarına baktı.

 

“Adamlarını iyi tanı Kılıçtutan, yoksa anında sana silah doğrulturlar, dediğim gibi benim kızlarımla uğraşmaya kalkma. Buna Sare Lia’da dahil, inan bana bu dünyayı sana dar ederim.” Cesur Kuzgun ayağa kalkıp ellerini cebine soktu. Cüzdanını çıkartarak masaya para attı. Ardından garsona baktı.

 

“Şamil Kılıçtutan’ın hesabını ben ödedim. Ödenmemiş hesap varsa onu da öderiz. Beyfendiye kapıya kadar eşlik edin.” Şamil Kılıçtutan’a küçümseyici bir bakışla bakarak başını titreyen kıza çevirdi.

 

“Bacım senin ailen yok mu?” Kızıyla konuştuğu ses tonuyla konuşmıştu.

 

“Ailem beni bu adama sattı.” Cesur Kuzgun kaşlarını çatarak Şamil Kılıçtutan’a baktı.

 

“Ne kadar para verdin kızın ailesine!” Bağırarak masaya doğru eğildi. Cevap gelmeyince masaya sertçe vurmuştu.

 

“350 bin” Cesur Kuzgun tiksinerek baktı.

 

“Çöpten farkın yok senin, Seçkin, çek defterini ver.” Seçkin çek defteriyle birlikte kalemi de uzatmıştı. Cesur Kuzgun çek defterine 400 bin Tl yazarak adamın önüne sertçe masaya bıraktı.

 

“Fazlasıyla verdim. Biraz utanman olur diye, ama sen kızın yaşındaki gencecik bir kızla evlenmeye utanmamışsın, bundan utanacağını sanmam.” Ardından doğrularak kıza baktı.

 

“Ailemin yanına gidemem, beni onlar öldürür.” Kız yalvararaj Cesur Kuzgun’un ayaklarına kapandı.

 

“Merak etme buranın güvenli olmayacağını biliyorum. Seçkin halledecek.” Ardından kıza gülümseyerek yerden kaldırdı. Seçkin kıza temas etmeden ilerlemesini işaret etmişti.

👩🏻‍🏫

Öğleden sonra okuldan eve gelmiştim. Midem bulanıyordu. Başım dönünce bir yere tutunmaya başladım. Niyeyse bu ara kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Bir şey yapacak dermanı kendimde bulamadığım için yatağa girip yorganı üzerime attım. İçim titriyordu. Göz kapaklarım açılmıyordu. Yorgana sarıldığım halde vücudum titremeye devam etmişti. Sanırım ateşim vardı. İstemsizce elimle ağzımı kapadım. Midem aşırı bulanıyordu. Gözlerimi kapadığımda ısınmaya çalıştım. Ama oda buz gibiydi. Mayıs ayına girmemize rağmen köyün soğuyu kırılmamıştı. Telefonum camın önündeki tekli koltuğun üzerinde çalıyordu. Ama kalkacak gücü kendimde bulamadığım için hiçbir şey yapamadım.

                              🥼

“Bu kız telefonu niye açmıyor ya” İmre telaşla kaçıncı arayışı olduğunu sayamadığı Sare’yi yine aradı.

 

“Off korkmaya başlıyorum. Hadi aç şunu Sare” Yeniden telefon cevapsız kaldığında bu sefer telaşla Tuna Yüzbaşı’yı aramıştı. O da telefona cevap vermediğinde daha da panik yaptı.

 

“Sen bari aç şunu Tuna” Telaşla odada bir ileri bir geri gidip geliyordu. Daha sonra aklına gelen numarayı tuşladı.

 

“Alo İmre?” Ömer Üsteğmenin soru soran ses tonuna gerginlikle cevap vermeye başladı.

 

“Ömer, Tuna yanında mı?” Ömer Üsteğmen hızla cevapladı.

 

“Albayın odasında, bir şey mi oldu?” Telaşla sormuştu.

 

“Ömer ben Sare’ye saatlerdir ulaşamıyorum. Telefonlarımı hiç açmamazlık yapmazdı. Köyde başına bir şey gelmiş olabileceğinden korkuyorum. Tuna’nın yanında mı diye öğrenmek istedim.” İmre’nin ses tonu sonlara doğru çatallaşmıştı. Köyde başına herhangi bir şey gelmesinden endişe etmişti.

 

“Tuna’nın hiç köye gittiğini görmedim. Sare yanında değil. Ama ben bir ona sorayım hatta kal lütfen” Ömer Üsteğmen hızla Albay’ın odasına yöneldiğinde, kapıyı çalmak ve çalmamak arasında kalmıştı. En sonunda tıkladığında içeriden gelen gir sesine hızla içeriye atıldı.

 

“Komutanım” Albayına selam verdikten sonra Tuna Yüzbaşı’ya da vermişti.

 

“Buyur Ömer bir şey mi oldu?” Albay’ın ses tonu ifadesizdi.

 

“Komutanım sizi böldüm kusuruma bakmayın ama Tuna Komutanımı ilgilendiren bir mesele var. Bekletmek istemedim.” Tuna Yüzbaşı gerginliklr ayağa kalktı.

 

“Ne oldu?” Sesi endişeliydi. Ömer Üsteğmen bir Albay’a bir Tuna Yüzbaşı’ya baktı.

 

“Konuşssana oğlum, ne oldu?” Albay’ından gelen emirle söze girdi.

 

“İmre hatta, Sare’ye saatlerdir ulaşamıyormuş, köyde başına bir şey gelmiş olmasından endişe ediyor. Sare’nin yanınızda olup olmadığını sordu Komutanım.” Tuna Yüzbaşı gerginlikle cevapladı.

 

“En son sabah 10 gibi konuştum. Bana da cevap vermedi. Komutanım izniniz olursa” Albayından müsade isteyeceği sırada Albay telaşla konuştu.

 

“Git oğlum git durma, bir şey olsa Gökalp söylerdi ama sen yine de git bir bak” Tuna Yüzbaşı hızla odadan çıktığında, Ömer Üsteğmen selam verdikten sonra peşinden gitmişti.

 

“İmre biz köye gidiyoruz. Sen telaş etme ben seni haberdar ederim.” Ömer Üsteğmen, İmre’ye seslendiğinde İmre aceleyle konuştu.

 

“Tamam senden haber bekliyorum.” Ağlamaklı çıkan ses tonunu bastırmıştı.

 

Tuna Yüzbaşı ve Ömer Üsteğmen köye geldiğinde, Tuna Yüzbaşı arabadan hızla inerek kapıya tıkladı. Kapı açılmamıştı. Telaşla tuvalet camına yönelmişti. Camı eliyle hızla ittiğinde cam büyük bir gürültüyle duvara çarpmıştı. Ardından hızla içeriye girerek tuvaletten çıkıp salona girmişti. Ardından Sare’nin kapalı olan odasının kapısına iki kez tıkladı. Ömer Üsteğmen geride durmuştu. Sare’yi uygunsuz yakalayıp yakalamayacaklarından emin değildi. Bir kaç kez daha vurduğunda telaşla kapıyı yarıladı. Sare’nin başına kadar yorgan çekiliydi. Aceleyle yatağa yöneldiğinde, Ömer Üsteğmen içeriye girmemişti.

 

“Sare” Telaşla yorganı kaldırdığında, yorganın altında su gibi terlemiş gözleri kapalı uyuyan Sare’ye baktı.

 

“Sare, güzelim” Yüzüne yapışan saçlarını çekip yüzünü okşadı.

 

“Ömer arabanın kapısını aç, Sare’nin ateşi çok yüksek!” Telaşla konuşup yorganı tamamdn Sare’nin üzerinden çekmişti. Ardından kucağına aldı.

 

“Tuna” Sare yarı uykulu haliyle sayıklamıştı.

 

“Buradayım Sarem, yanındayım.” Odadan çıktığında, Sare’nin başı yere eğik, saçları sallanıyordu. Açık olan kapıya yöneldi ve arka koltuğa oturmuştu. Sare ise hala kucağındaydı. Eliyle başını göğsüne çekti. Diğer eliyle yüzünü okşadı.

 

“Ömer acele et. Ateşi çok yüksek!” Telaşla konuşmuştu.

 

“Tuna, üşüyorum.” Sare sayıklıyordu. Tuna Yüzbaşı dudaklarını Sare’nin alnına bastırdı.

 

“Birazdan geçecek güzelim” Sare’yi kendisine biraz daha çekti.

BÖLÜM SONU

Bölüm : 18.01.2025 21:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Esma Gül / UZAKTAKİ SES / U.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIK
Esma Gül
UZAKTAKİ SES

75.03k Okunma

6.34k Oy

0 Takip
92
Bölümlü Kitap
TANITIMBİR HAYAL UĞRUNAÇOCUK İSTİSMARIU.S DUYURUSUÇLULUKU.S 4. BÖLÜM DİKİŞU.S 5. BÖLÜM YAŞATMAK İÇİN ÖLDÜRMEKU.S 6. BÖLÜM ATEŞU.S 7. BÖLÜM SİLAHU.S 8. BÖLÜM İKNAU.S 9. BÖLÜM İNATÇIU.S 10. BÖLÜM HAİNU.S 11. BÖLÜM BEKLENMEYEN KİŞİLİKU.S 12. BÖLÜM TANINMAZ HALU.S 13. BÖLÜM TÜRKİYE GELMEYECEKU.S 14. BÖLÜM AY YILDIZU.S 15. BÖLÜM ŞEHİT EMRİU.S 16. BÖLÜM ZEHİRU.S 17. BÖLÜM KABUSLARU.S 18. BÖLÜM BIRAKMAMU.S 19. BÖLÜM MESAFEU.S 20. BÖLÜM KIRGINU.S 21. BÖLÜM AKREP VE ASLANU.S 22. BÖLÜM LOJMAN BASKINIU.S 23. GÖĞSÜMÜ SIKIŞTIRAN KADINU.S 24. BÖLÜM KALBİYLE SAVAŞMAKU.S 25. BÖLÜM SANA KAYBEDİYORUMU.S 26. BÖLÜM RUH İKİZİU.S 27. BÖLÜM KURŞUNU.S 28. BÖLÜM NİŞANLISIYIMU.S 29. BÖLÜM BANA GEÇ KALDINU.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUNU.S 31. BÖLÜM SALDIRIU.S 32. BÖLÜM ÖPÜCÜKU.S DUYURUU.S 33. BÖLÜM PERDEU.S 34. BÖLÜM DUDAKLAR VE PARFÜMU.S DUYURUU.S 35. BÖLÜM OYUNU.S 36. BÖLÜM KÜÇÜK DÜŞÜRMEKU.S 37. BÖLÜM ŞEHİTU.S 38. BÖLÜM KANLA SÜSLENMİŞ AY YILDIZU.S DUYURUU.S 39. BÖLÜM AŞIK ATIŞMASIU.S 40. BÖLÜM SEVDİĞİM KADINU.S 41. BÖLÜM SARE’DEN TUNA’YAU.S 42. BÖLÜM DEKOLTEU.S DUYURU VE ALINTIU.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUMU.S 44. BÖLÜM FRAGMANIU.S 44. BÖLÜM YALANINI ÖPEYİM SENİNU.S 45. BÖLÜM FRAGMANIU.S 45. BÖLÜM KISMEN SEVGİLİMU.S 46. BÖLÜM TELLİ TURNAU.S 47. BÖLÜM FRAGMANIU.S 47. BÖLÜM ÇOCUKLUKU.S 48. BÖLÜM FRAGMANIU.S 48. BÖLÜM TAKİPU.S 49. BÖLÜM FRAGMANIU.S 49. BÖLÜM VİDEO KAYDIU.S 50. BÖLÜM SENİ KENDİME SAKLIYORUMU.S 51. BÖLÜM FRAGMANIU.S 51. BÖLÜM ALYAU.S DUYURUU.S 52. BÖLÜM FRAGMANIU.S 52. BÖLÜM KOALAU.S ÖNEMLİ ACİL DUYURU ‼️‼️‼️U.S 54. BÖLÜM FRAGMANIU.S 55. BÖLÜM FRAGMANIU.S 53. BÖLÜM MANGALU.S 54. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 54. BÖLÜM TEST SONUÇLARIU.S 55. BÖLÜM MADURU.S 56. BÖLÜM KARIM DİYECEĞİM TEK KADINU.S 57. BÖLÜM FRAGMANIU.S 58. BÖLÜM FRAGMANIU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 57. BÖLÜM ASKERİNE VEDA ETU.S DUYURU ACİL‼️U.S 58. BÖLÜM KISMEN BARIŞTIKU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIKU.S ACİL DUYURUU.S 60. BÖLÜM KİŞİLİK ÇATIŞMASIU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S ACİL DUYURU🥺‼️U.S 61. BÖLÜM FRAGMANIU.S 61. BÖLÜM MİSAFİRU.S 62. BÖLÜM FRAGMANIU.S 62. BÖLÜM İSTANBULU.S ACİL DUYURUU.S 63. BÖLÜM GEÇMİŞ
Hikayeyi Paylaş
Loading...