Yeni Üyelik
8.
Bölüm

U.S 6. BÖLÜM ATEŞ

@sidelyacicegi

MERHABA UZUN BİR BÖLÜMLE YENİDEN BURADAYIM HER GECE BÖLÜM YAYINLAMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM LÜTFEN BÖLÜMÜ GÖRÜP OKUYANLAR OY VERMEDEN GEÇMESİN YORUM YAPTIĞINIZDA MUTLULUKLA CEVAPLIYORUM İSTEDİĞİNİZ HER ŞEYİ SORABİLİR KARAKTERLER HAKKINDA YORUMLAR YAPABİLİRSİNİZ UMARIM SİZİNDE SEVECEĞİNİZ BİR KURGU OLUR VE GİDEREK BÜYÜRÜZ WATTPADDE YARIM KALAN HAYALİMİ BURADAN DEVAM ETTİRİYORUM DESTEKLERİNİZ İÇİN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER 🫶🏻🫀💕

Sare yüzüne dokunup kendisine doğru çevirdi yüzü ateş gibi yanıyordu kendisine gelmesi için hafifçe sağ omzundan sarsmıştı.

 

“Komutanım beni duyuyor musunuz?” Ömer endişeyle Komutana yaklaştı Yüzbaşı hareketsiz bir şekilde öylece sırtını duvara yaslamış başı sola yatık duruyordu.

 

“Lütfen aç gözlerini az kaldı dayanmalısın” Tuna Yüzbaşı gözkapaklarını hafifçe araladığında Sare Yüzbaşı’nın yüzünden ellerini yavaşça çekti.

 

“İyiyim” Kısık bir sesti Sare duyup duymadığını bile kestirememişti son üç kez daha iğneyi batırdığında yarayı sararak bantladı ardından Yüzbaşı’nın sıkmaktan çenesi kaskatı olan sargıyı ağzından aldı.

 

“Sedyeye uzanmasını sağlayalım biraz dinlensin” Ömer Üsteğmen hafifçe Komutanını sarsmadan sedyeye yatırdı Komutan yarı baygın halde sedyeye uzandı.

 

“Sare herhangi bir sorun var mı?” Telefonun diğer ucundaki İmre merakla bekliyordu.

 

“Benim ellerim kan oldu ve midem hiç iyi durumda değil üstelik başımda dönüyor” Ömer Üsteğmen hafif sersemleyen Sare’nin kolundan tutarak sekreterin yanındaki sandalyaye oturttu.

 

“Ben bir su getireyim sizde yoruldunuz.” Hızla odadan çıktığında Sare ellerine baktı.

 

“İnanamıyorum İmre ben az önce bir yarayı diktim bunu nasıl başardım anlayamıyorum.” İmre arkadaşının şaşkınlığına istemsizce gülmüştü.

 

“İnsan bazen mecbur kalınca her şeyi yapabiliyor bebeğim sende korkunu biraz da olsa yendin” Sare midesinden gelen bulantı ile alelacele sekretere tuvaleti sorarak oraya doğru koştu kapıda Ömer Üsteğmen’e çarparak geçmişti bir süre sonra ellerini temizlemiş ve yüzünü yıkamış olarak gelen Sare odaya giriş yapmıştı.

 

“Su getirmiştim ama” Ömer Üsteğmen’in elinden suyu aldı su onu bir nebze olsun rahatlatmıştı.

 

“Ters giden bir şey olursa beni ararsın bebeğim olur mu?“ Sare elindeki suyu bırakıp hızla telefona koştu koşarken yerdeki kanlardan dolayı az daha kayıyordu ki Ömer Üsteğmen yeniden koluna destek olarak bunu engelledi.

 

“Teşekkür ederim, dur İmre kapatma bekle gözlerini açsın o zaman kapatırsın bir şey olursa ulaşamazsam kapatma lütfen” Ömer Üsteğmen’e teşekkür edip aniden telefonunu eline almıştı.

 

“Pekala o zaman yemek yemeğe çıkacağım sende benimle geliyorsun.” Sare tuttuğu nefesi bırakmıştı.

 

“Gerçekten teşekkür ederim Öğretmen hanım vallahi hakkın ödenmez.” Sare mahçup bir ifadeyle baktı ve gözlerini sedyede yatan Yüzbaşı’ya çevirdi.

 

“Ben bir şey yapmadım yani İmre yaptı sayılır o anlatmasa ben yapamazdım sonuçta” İmre telefonun ardından gülümseyerek konuştu.

 

“Bebeğim o zaman bu ikimizin başarısı diyebilir miyiz?” Sare gülümseyerek onayladığında Ömer Üsteğmen’de gülümsemişti.

 

Bir süredir Teğmen Biran, Asteğmen Hakan ve Karan, Ömer Üsteğmen, Sare ve sekreter aynı odanın için bekliyorlardı tabi telefonun karşısında bir de İmre vardı odada derin bir sessizlik hakimdi kimse çıt çıkarmıyor herkes pür dikkat Yüzbaşı’yı izliyordu.

 

“Siz nereden çıktınız ne yapıyorsunuz burada?” Gelen sesle odadaki herkesin dikkati gelen köyün doktoruna çekilmişti.

 

“Valla sülalede olaylar olup bittikten sonra olayı öğrenmeye gelen halam gibisin doktor” Doktor Ömer Üsteğmen konuşunca bön bön bakarak anlamaya çalışmıştı Teğmen, Asteğmenler, Sare ve telefondaki İmre gülmüştü.

 

“Anlamadım ne için geldiniz?” Ömer Üsteğmen sedyede yatan Komutanının görünmez olup olmadığını sorguladı o kısacık anda doktora baktığında doktor hala şaşkınlıkla kendisine bakıyordu.

 

“Bi köy havası alalım dedik ya öyle bir turladık ne iyi ettik değil mi?” Ömer Üsteğmen’in sözlerine gülmemek için dudaklarını birbirine bastıran Sare eliyle ağzını kapatıp başını yan tarafa çevirdi.

 

“Ne diyorsun asker?” Ömer Üsteğmen en son sedyeyi sinirle işaret ederek doktora Komutanını gösterdi.

 

“Hayır yan tarafındaki sedyede yatan Komutanımı nasıl görmezsin ona şaşıyorum hadi köy tuhaf, köylü tuhaf, köye gelen doktor da tuhaf “ Doktor en sonunda anlayarak başını sallamıştı ama Sare’nin aklı Ömer Üsteğmen’in en son söylediği sözlere takılmıştı.

 

“Kurşun yarası mı var ben cerrah değilim aile hekimiyim ben çıkartamam merkeze götürün.” Doktor takmıyormuşçasına masasına ilerlediğinde Teğmen Biran doktoru süzmeye başladı doktorun yanına gidip kafasını masaya yatırıp vurmamak için kendisiyle savaş veriyordu.

 

“Hayır kurşun yarası değildi bıçak yarasıydı bende diktim sadece nasıl olduğuna bakarsanız iyi olur” Doktor Sare’ye şaşkınlıkla baktı.

 

“Sizde kimsiniz doktor musunuz?” Sare gülümseyerek ayağa kalktı ve elini uzattı.

 

“Ben Sare Lia Saruhan köye Öğretmen olarak atandım” Doktor ellerini başına götürerek konuştu Sare bu tepkiyi beklemiyordu.

 

“Eyvahlar olsun yine mi kaos” Sare şaşkınlıkla boşta kalan eline baktı sonrasında geri çekerek anlamsız bakışlarını doktora yolladı.

 

“Bir şey mi oldu anlamadım?” Doktor hiçbir şey demeden masasına oturarak Sare’yi tamamen görmezden geldi Sare için bu kırıcıydı.

 

“Pekala tanışmayalım o zaman” Ömer Üsteğmen sinirle araya girdi.

 

“Ulan hödük müsün kız elini uzatıyo ne diye kızı görmezden geliyorsun?” Sare hiç beklemediği tepki karşısında şaşkınlıkla baktı.

 

“Aaa pardon pardon adınız neydi demiştiniz?” Sare tekrar ayağa kalkarak elini sıktı ismini söyledi.

 

Tekrardan odada sessizlik hakim olduğunda Teğmen, Asteğmenler ve Ömer Üsteğmen dışarıya hava almak için çıkmışlardı Sare ise Yüzbaşının başında duruyordu.

 

“Hayır, dur, gitme” Sare sedyede yatan Yüzbaşının yanına yaklaşarak ne demek istediğini anlamaya çalıştı.

 

“Bir şey mi istediniz?” Yüzbaşı kendinde değildi sayıklıyordu ve oluk oluk terliyordu Sare başından da yaralanan ama kanın kurumuş olduğu Yüzbaşının başını da sarmıştı terler sargıya doğru akmaya devam ediyordu.

 

“Dur, kurtaracağım” Sare istemsizce elini alnına götürdüğünde hızla elini çekti.

 

“İmre Komutan cayır cayır yanıyor ateşi var ne yapacağız?” Ardından doktora doğru baktı.

 

“Ateş düşürücü iğne ya da ilacın olmadığını varsayıyorum çünkü ezca dolabı boş demiştin” İmre’nin sesiyle doktor konuşmaya başladı.

 

“Merkeze bunun için gitmiştim malesef yarın getirecekler” Sare umutsuzca sedyede yatan Komutana baktı.

 

“O zaman eski usül ile düşüreceğiz Sare, soğuk suyla bezi ısla ve sürekli alnına koy en azından bunu deneyelim” Sare sağlık ocağının çıkışına doğru ilerleyerek dışarıya çıktı askerlerin hepsi dört bir yana dağılmış nöbet tutuyordu.

 

“Ömer bey!” Ömer Üsteğmen kendisine seslenildiğini başta anlamamıştı şaşkınlıkla arkasına döndü.

 

“Bey mi?” Sare mahçup bir ifadeyle gözlerini kaçırdı ve diğer askerlere baktı.

 

“Size nasıl hitap edeceğimi bilemedim de kusura bakmayın” Ömer Üsteğmen ve diğer askerler güldüğünde Sare utanarak gözlerini kaçırdı.

 

“Dağda bey diye seslenilmeyince bi garipsedim asıl siz kusura bakmayın bir şey mi oldu?” Sare telaşla konuşmaya başlayınca ortamı bir anda kasvetli bir hava sarmıştı.

 

“Komutanınızın ateşi çok fazla ama düşürebilmemiz için ilaç yok soğuk su ve bez bulabilir misiniz?” Askerler telaşla kendi aralarında konuşmaya başladı.

 

“Köylüden isteyelim”

 

“Köylüde çok verir ya”

 

“Denemekten zarar gelmez ama”

 

“Köyün çeşmesi ne taraftaydı oraya da ben bakayım”

 

Sare köylüler hakkındaki konuşmaları garipsemişti içine bir kuşku düşmüştü kimse köy hakkında hiç iyi bir şey söylemiyordu aklındaki şüpheyle içeriye girdi. Tuna Yüzbaşı’nın başında doktor öylece dikiliyordu sanki ona yardım etmek için değilde farklı bir amacı varmış gibiydi.

 

“Ne yapıyorsunuz?” Arkasından gelen Sare’yi gördüğünde elindeki kesici aleti önlüğünün içerisine geri soktu ve arkasına dönerek gülümsedi.

 

“Ahh ateşine bakıyordum da” Sare kuşkuyla doktora baktı ve kıyafetlerini süzdü.

 

“İzleyerek mi?” Doktor hiçbir şey demeden masasına yöneldi Sare ise telefonundaki aramanın kapandığını görünce telefonu eline alarak İmre’ye mesaj yazdı.

 

Whatsap mesaj:

“İmre telefonu neden kapattın?” Gerginlikle beklemeye başladı aklına gelen en kötü ihtimalin olmasını istemiyordu telefonu İmre’nin kapatmış olmasını diliyordu.

 

“Hayır bebeğim bende neden kapattığını anlamadım galiba süresi doldu iyi misin?” Sare mesajı okurken ellerinin içi terlemişti belli etmemek için çırpınıyordu.

 

“Hayır sanırım dediğin gibi gerek olursa ararım seni” İmre’den olumlu bir mesaj gelince telefonu kapatıp cebine soktu.

 

“Askerler gelmedi hala” Sare doktorun sesini duymasıyla gerginliğine daha da gerginlik eklenmişti.

 

“Dışarıda bir çoğu nöbet tutuyor bir kaçı su bulmaya gitti sadece” Bu bilgiyi neden verdi bilmiyordu ama ister istemez gerilmişti doktor kafasını sallayarak oturdu.

 

“Öğretmen hanım getirdik bu da bez” Sare kovayı alarak içine bezi soktu ve sıktı ardından soğuk bezi Tuna Yüzbaşı’nın alnına koymuştu.

 

“Dur, ateş etme” Yüzbaşı ara sıra sayıklıyordu Ömer Üsteğmen ve Teğmen Biran odada Sare ile birlikte kalmışlardı Ömer Üsteğmen arada doktorun tuhaf haline şüpheyle baksada şuan aklı onu düşünecek kadar rahat değildi.

 

Saat gece 01:30’du Tuna Yüzbaşı’nın ateşi sonunda Sare’nin çabalarıyla düşmüştü Sare bir dakika bile onu doktorla yalnız bırakmamıştı öyle ki dinlenmemişti bile, sadece 6. Hissi ona doktora güvenmemesi gerektiğini söylüyordu doktor en sonunda sağlık ocağından ayrıldığında Sare rahat bir nefes almıştı.

 

“Ömer” Yüzbaşı göz kapaklarını hareket ettirip açtığında fısıltıyla konuştu.

 

“Bir şey mi dedin tam anlayamadım?” Yüzbaşı kurumuş dudaklarını tekrar hareket ettirdi.

 

“Timim iyi mi?” Sare gülümseyerek konuştu.

 

“Hepsi çok iyiler merak etme iyileşmeni dört gözle bekliyorlar” Tuna rahatlayarak bir kez daha konuştu.

 

“Baran onun ayağı yaralıydı ne oldu ona?” Güçlükle konuşuyordu Sare ayağı kayalıklara çarptığı için yaralanan askerinden bahsettiğini anlamıştı.

 

“Merak etme doktor yarasını sardı şuanda çok iyi dışarda senin iyileşmeni bekliyor Timin geri kalanı da iyi” Tuna hafifçe başını salladı tekrar konuştu.

 

“Ömer onu bana çağırır mısın?” Sare başını sallayarak odadan çıktı ve çıkışa yöneldi dışarıya çıktığında gözleri Ömer Üsteğmen’i arıyordu.

 

“Size güzel bir haberim var Komutanınız gözlerini açtı hatta Timinin iyi olup olmadığını sordu bir de ayağından yaralı bir asker vardı ismi Baran sanırım onun iyi olup olmadığını sordu hepiniz için iyi dedim.” Askerler derin bir oh çekerek rahatlamıştı Komutanlarının uyanmasını saatlerdir bekliyorlardı.

 

“Komutanım beni mi sordu o halde beni mi düşünmüş” Ayağı sargılı olan Astçavuş Baran konuşmuştu gözleri dolunca başka tarafa baktı.

 

“Canım Komutanım ya o halde bizi düşünmüş duygulandım valla” Murat Teğmen gülerek Ahmet Başçavuşa takıldı.

 

“Ahmet sende her şeye duygulanıyorsun.” Ahmet Başçavuş tam modunu yakalamışken gelen duygusallık bir anda yok olmuştu.

 

“Dalga geçmeyin Komutanım balık burcu erkeğiyim ben duygusal olabiliyorum.” Askerler güldüğünde Sare de onlara eşlik etmişti.

 

“Burçları da mı biliyorsun sen?” Teğmen Biran gülerek sordu.

 

“Kız arkadaşım söylemişti.” Askerler muzip bakışlarla Ahmet’e bakarak hepsi aynı anda konuştu.

 

“Ooooo” Hepsinden çıkan bu sese göz deviren Ahmet Başçavuş tekrardan konuştu.

 

“Eski kız arkadaşım.” Askerler yeniden hep bir ağızdan konuştu.

 

“Aaaaa” Ahmet dalga geçen abilerine tavırlı bir bakış atarak arkasına döndü.

 

“Söylemeyi unuttum bir an, Ömer Üsteğmen seni Komutanınız görmek istiyor.” Ömer Üsteğmen başını sallayarak içeriye doğru adımladı.

 

“Öğretmen hanım saolun valla bi geldiniz kendinizi çok tuhaf bir şeyin içinde buldunuz.” Ahmet Başçavuş yeniden konuşunca Caner Üstçavuş söze girdi.

 

“Vallahi ellerinize sağlık hayırlı olsun bu arada atamanız.” Sare gülümseyerek konuştu.

 

“Teşekkür ederim” Sare çekingen bir tavırla başını aşağıya eğip bakışlarını askerlerden kaçırmıştı.

 

“Zor bir göreviniz var Öğretmen hanım yani bu köye atanmanız biraz” Sözünü tamamlayamadan Teğmen Murat Ahmet Başçavuşu susturdu.

 

“Ahmet yeter bu kadar Öğretmen hanım da yoruldu.” Sare Ahmet Başçavuşun diyeceği şeyi çok merak etmişti sessizlik oluşunca hızla çaktırmadan Ahmet Başçavuşun yanına yöneldi.

 

“Az önce diyeceğin şey neydi bir daha söyler misin?” Ahmet Bahçavuş bir yanına gelen Sare’ye bir de Komutanlarına baktı.

 

“Söylemem, söylersem 100 şınav artı 50 cezası da yerim hiç kendimi riske atamam Öğretmen hanım” Sare şaşkınlıkla baktı Ahmet Başçavuş gülümseyerek Sare’nin şaşkınlığını izledi.

 

“Size ceza da mı veriyorlar” Ahmet Başçavuş gülerek konuşmasına devam etti.

 

“Yok öyle mühim bir şey değil eğitim alanında her zaman yaptığımız şeyler zaten ekstra yapmak istemem” Sare başını sallayarak yanından gülümseyerek uzaklaştı köy hakkında herkesin olumsuz konuşmasın anlam veremiyordu istemsizce içini huzursuzluk kapladı.

 

Ömer Üsteğmen alelacele Komutanının yanına geldiğinde Yüzbaşı doğrulmaya çalışıyordu Ömer Üsteğmen panikle onu sedyeye geri yatırdı.

 

“Albayım bir şey dedi mi gitmemiz gerek” Ömer Üsteğmen sahte bir sinirle konuştu.

 

“Şuan kendinden başka bir şeyi düşünmemelisin Tuna” Tuna gözlerini tavana çevirdi.

 

“Ağrın var mı bu halde merkeze götürmek doğru olur mu bilemedik sabaha iyi hissedersen çıkarız yola” Tuna Yüzbaşı belli belirsiz başını sallayıp tekrardan konuştu.

 

“O kız bu köye mi atanmış?” Ömer Üsteğmen gerginlikle başını salladı.

 

“Yani öyle olmuş” Ortam kasvetli bir havaya bürünürken Tuna Yüzbaşı tekrardan konuştu.

 

“Bu bir intihar ya da bir cinayet” Ömer Üsteğmen duvara sırtını yaslayarak Tuna Yüzbaşı’nın karşısına geçti.

 

“Devletimiz böyle uygun görmüş bir şey diyemeyiz umarım kolay bir yıl olur onun için” Tuna Yüzbaşı başını sallayıp gözlerini kapadı omzundaki sızı nefesini kesiyordu.

 

“Sen biraz daha dinlen ben askerleri dağıttım hepsi dört bir yanda nöbet tutuyor.” Tuna başını yan çevirmeye çalışarak konuştu.

 

“Doktor, ona dikkat et kızın yanına yaklaştırma onu” Ömer Üsteğmen anlamsız bakışlarla duvardan doğruldu ve Tuna Yüzbaşı’nın yanına geldi.

 

“Ne demek bu?” Tuna güçlükle yeniden konuştu.

 

“Belli belirsiz bir şeyler hissettim telefondaki kız konuşuyordu sonra bir anda ses kesildi başımda doktorun varlığını hissettim ama gözümü açacak dermanım yoktu suçlayamam ama eminde olamam tedbirini al Ömer” Ömer kuşkuyla kafasını salladı.

 

“Doktor evine gitti zaten tüm gece başında saolsun Öğretmen hanım bekledi, o mu doktor, Öğretmen hanım mı belli değil doğru dürüst yanaşmadı bile doktor demeye bin değil 1 şahit bile bulamayız.” Tuna başını düzelterek gözlerini kapadı daha fazla göz kapaklarını açık tutamıyordu yeniden uykuya dalınca Ömer Üsteğmen üzerine serdiği üniformanın ceketini Tuna Yüzbaşı’nın omuzlarına doğru çekti.

 

“Öğretmen hanım” Ömer Üsteğmen yanda askerlerin konuşmalarını gülerek dinleyen Sare’ye seslenmişti Sare başını çevirip oturduğu yerden kalktı.

 

“Size ne kadar teşekkür etsek az yeni geldiniz dinlenemeden bize yardımcı oldunuz hakkınızı helal edin, Komutanımız Allaha şükür şuanda iyi tekrardan uykuya daldı.” Sare başını sallayarak gülümsedi birilerine yardımı dokununca çok mutlu oluyordu.

 

“Lütfen teşekküre gerek yok sizde bizim için canınızı feda ediyorsunuz sonuçta, yardım edebildiysem bu beni çok mutlu eder.” Askerlerin hepsi bir anda minnetle teşekkür etmeye başlayınca Sare çekinerek başını aşağıya eğmişti.

 

“Bu arada telefonda konuştuğunuz arkadaşınıza da teşekkür ettiğimizi iletin lütfen” Sare başını sallayarak teşekkürü kabul etti ardından çekingen bir tavırla içeriye girmek için yöneldi.

 

Tuna Yüzbaşı gözlerini her kapattığında gözünün önüne gelen görseller yüzünden uyuyamıyordu doğrulmak istese doğrulamıyordu başındaki yarası da başını ağrıtmıştı gözlerini tavana dikmiş kesik kesik nefeslerle tavanı izliyordu.

 

“Günaydın mı demeliyim, uyanmanızı çok bekledik Allah şükür iyisiniz” Sare gülümseyerek Tuna Yüzbaşı’ya yaklaştı Tuna Yüzbaşı başını Sare’ye çevirdi.

 

“Sağ olun tüm gece başımda beklemişsiniz” Sare Tuna Yüzbaşı’nın alnına elini koyarak ateşine baktı.

 

“Rica ederim ne demek, sanki biraz ateşin var gibi” Tuna Yüzbaşı Sare’ye dikkatle bakıyordu.

 

“Gözlerin kan çanağı olmuş resmen belki de İmre’yi aramalıyım.” Sare tereddütle Tuna Yüzbaşı’ya baktı Tuna Yüzbaşı da Sare’ye bakıyordu Sare yutkunarak elini alnından çekti.

 

“İyiyim bir şeyim yok geçer” Sare nasıl bu kaar rahat olabildiğini sorguluyordu kendinde en ufak bir yeri kesilse İmre’yi yana yakıla arar ortalığı ayağa kaldırırdı.

 

“Normal bir şey atlatmadınız nasıl bu kadar rahatsınız şaşırıyorum.” Tuna Yüzbaşı belli belirsiz gülümsedi Sare bunu görünce istemsizce rahatlamıştı.

 

“İlk yaram değil muhtemelen son yaramda olmayacak” Sare başını sallayarak dudaklarını birbirine bastırdı bir an asker olduğunu unutmuştu.

 

“Bu köy hakkında askerleriniz biraz olumsuz konuşuyor acaba nedenini sizde biliyor musunuz?” Sare saatlerdir merak ettiği soruyu sonunda birine sorabilmenin mutluluğu içerisindeydi.

 

“Köydeyken dikkatli olun köylüler yabancılara karşı nazik değiller kendilerinden olmayanı kabullenmekte güçlük çekiyorlar.” Sare içine usulca serpilen korkuyla bakışlarını Yüzbaşı’dan çekti yerdeki kovanın içerisinden bezi alarak sıktı ve Yüzbaşı’nın alnına koydu Yüzbaşı’yla göz göze gelmemek için savaş veriyordu.

 

“Uyarınızı dikkate alacağım sizde dikkatli olun köy dışında gittiğiniz yerlerde tehlikeli gibi görünüyor.” Tuna Yüzbaşı gözlerini tavana çevirerek konuştu.

 

“Dağlardaki leşleri temizlemeden gittiğimiz her yer tehlikeli olmaya devam edecek ama uyarınızı dikkate alacağım” Sare tekrardan dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı.

 

“İşiniz çok zor ama siz Türk askerisiniz üstesinden gelirsiniz.” Sare gülümseyerek yandaki sandalyeye oturdu Tuna Yüzbaşı ise gözlerini kapatarak uykunun esiri oldu.

 

BÖLÜM SONU

Loading...
0%