BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 250 OKUNMA 90 OY VE 230 YORUMDUR.🫶🏻🫀
LÜTFEN ÇARŞAMBAYA KADAR SINIRI TAMAMLAMAYA ÖZEN GÖSTERELİM. SİZİ SEVİYORUM BEBEKLER🫶🏻🫀
DİKKAT‼️‼️
BU BÖLÜMDE PSİKOLOJİK AÇISINDAN KENDİNİZİ KÖTÜ HİSSEDECEĞİNİZ ANLARA DENK GELEBİLİRSİNİZ.🫶🏻
BÖLÜMDE TURNA KUŞUMUZU ÇOK SEVECEĞİNİZE EMİNİM🫶🏻🫀♥️🥰
KEYİFLİ OKUMALAR OYLARDA VE YORUMLARDA BULUŞALIM BEBEKLERİM🫶🏻🫀🥰♥️💜
UPUZUN BİR BÖLÜMLE GELDİM BEBEKLER🫶🏻🫀♥️🥰💜
“İmre ateşi çok yüksek” Tuna Yüzbaşı, Sare’yi kucağına alarak hastaneye doğru ilerlemişti. Sare’nin dışarıya çıkıp soğuk havayla temas ettiğinde bedeni yeniden titremeye başladı. İmre getirdiği sedyeyi Tuna Yüzbaşı’ya doğru uzattı. Tuna Yüzbaşı dikkatle Sare’yi sedyeye koymuştu.
İmre, konu Sare olunca aşırı derecede panik yapıyordu. Ateşine bakarken bile eli titriyordu.
“İstersen ben bir bakayım.” Başka bir kadın doktor Sare ile ilgilenmeye başladığında, Sare yarı baygın terden sırılsıklam olmuş bir şekilde öylece yatıyordu. Tuna Yüzbaşı gerginlikle acilde bir ileri bir geri gidip geliyordu.
“Ya bu kız, ne talihsiz bir kız ya” Ömer Üsteğmen endişeyle kendi kendine konuştu.
“Bir şeyi yoktur değil mi?” Tuna Yüzbaşı endişeli bir yüz ifadesiyle Ömer Üsteğmene baktı.
“Merak etme iyidir, yani öyle olmasını umuyorum.” Tuna Yüzbaşı yüzünü sertçe ovaladığında kendisine kızdı.
“Hayır bende hata, okuldadır, meşguldür dedim. Keşke daha erken gitseydim yanına” Ömer Üsteğmen kendi kendine konuşan Tuna Yüzbaşı’ya yaklaştı.
“Kardeşim insanlık hali sakin, İmre var yanında, Allahın izniyle bir şey olmaz.” Tuna Yüzbaşı sakinleşmek yerine daha da endişelendi.
“Hiç dikkat etmedi kendine, dedim ki kalın giyin üşütürsün.” Gerginlikten ne yapacağını şaşırmıştı.
“Kardeşim hepimiz hastalandık, sakin ol” Tuna Yüzbaşı başını iki yana salladı.
“Hayır bu normal bir hastalık değil, eminim bir şey var onda” Hissettiği şeylerin etkisindeydi. Dün gece gördüğü rüyayı anımsadı. Başını iki yana sallayarak görüntüyü yok etmeye çalıştı.
Sare’nin yediği üçüncü serumdu. Bir türlü ateşi düşmüyordu. Üstelik ara ara uyanıp kim olduğunu sorguluyordu. Ve sürekli sayıklıyordu.
“Anne” Başını yana yatırdı.
“Lütfen uzaklaş” Sedyede kıvrandığında gözlerinden yaş akmaya başladı.
“İstemiyorum, bu doğru değil.” Gördüğü kabusun etkisindeydi.
“Tuna” Sesi fısıltıyla çıktı.
“Buradayım Sarem” Tuna Yüzbaşı elini tutarak avcunun içini öptü. Ardından yüzüne yapışan saçlarını kulağının arkasına itti.
“Beni bırakma.” Gözleri hala kapalıydı.
“Türk askeri gelecek.” Sare’nin sözleriyle Tuna Yüzbaşı’nın tüm vücudu kaskatı kesildi. Bir an olsun yutkunamadan Sare’yi izledi. Aynı şeyleri yaşamasını istemiyordu.
“Bırak beni” Sare sedyede yeniden kıvranmaya başladı.
“Lütfen böyle gülme.” Tuna Yüzbaşı dehşete düşmüştü.
“Sare, güzelim bak ben buradayım, benden başka kimse yok yanında” Onunla konuşmaya çalışıyordu.
“Hayır hayır, ülkem beni terk etmedi.” Sare titremeye başladığında, Tuna Yüzbaşı hızla perdeyi açarak İmre’yi koridorda aradı.
“Ömer, İmre’ye haber ver. Sare’nin durumu hiç iyi değil.” Ömer Üsteğmen telaşla İmre’yi bulmak için koşturdu.
“Bırak beni”
“Bırak beni!”
“Sana bırak beni dedim!”
“Hayır neden anlamıyorsun istemiyorum.”
“Bırak!”
Sare gözlerini açtığında gözlerinin önünde bir sürü silüeti görüyordu. Hepsi bir anda kendisiyle konuşmaya çalışıyordu. Milyonlarca ses birbirine girmişti.Hepsi başının önünde dönerken çığlık atarak sedyede doğruldu.
“Dokunma!” Acildeki diğer hastalarda çığlıktan dolayı korkmuştu.
“Sare”
“Yaklaşma!” Boğazı acıyacak şekilde bağırmıştı.
“Güzelim, benim Tuna” Endişeyle Sare’ye baktı.
“Hayır, Tuna öldü. Gördüm onları, benim arabam patladı.” Başını ellerinin arasına alarak saçlarını çekmeye başladı.
“Tuna yaşıyor Sare” Sirel kulaklarında çınlamıştı.
“Kes sesini Sirel, beni rahat bırak artık!” Saçlarını çekmeye devam ettiğinde Tuna Yüzbaşı yavaş adımlarla ona yaklaştı.
“Sare, neden gidip intikam almıyoruz?” Sare saçlarını yeniden sinirle çekiştirdi.
“Baver ve Rojin bize acı vermedi mi?”
“Neden onları öldürmüyoruz?”
“Kes sesini Sirel, onlar zaten öldü!” Lia konuşmuştu.
SARE LİA SARUHAN
Başımda binlerce ses vardı. Gözlerim herkesi karartıdan ibaret görüyordu. Ellerim ayaklarım uyuşmuştu. Adımı seslenen adamın ses tonunu ayırt edemiyordum.
“Türk askeri gelmeyecek.” Başımı tutarak yerimde sallanmaya başladım.
“Baba lütfen yapma.” Babamın sesinden nefret ediyordum. O ayak seslerini çok yakından duyuyordum.
“Bırak beni!” Etrafımdaki her şeyi yere fırlattığımda kontrolümü kaybetmiştim. Sadece bağırıyordum. Çünkü bana Sirel bunun doğru olduğunu söylüyordu.
“Bırak beni!” Bana doğru yaklaşan adamdan uzaklaşmaya çalıştım. Masanın üzerindeki vazoyu kırarak cam parçalarını elime aldım.
“Bana yaklaşırsan seni öldürürüm.” Gözlerim bana yaklaşan adamı seçemiyordu.
“Güzelim benim Tuna, hadi bırak o elindekini” Onu tanıyor muydum? Bana neden böyle sesleniyordu?
“Sen kimsin?” Nefes nefese konuştum.
“Benim Tuna” Tuna ölmemiş miydi?
“Sen Tuna değilsin!” Ağlayarak ona baktım.
“Bebeğim benim Tuna” Yutkundum. Avcuma baktığımda kan bileklerime sızıyordu.
“Hadi onu bana ver. Kendine zarar vereceksin.” Gülmeye başladım.
“Ya başkalarına zarar vermek istiyorsam?” Kahkaha attığımda bana dehşet içinde baktı.
“Sen böyle bir insan değilsin, merhametlisin, sevgi dolusun.” Beni ikna etmeye çalışan adama gözlerimi devirdim.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Ben hiçbir zaman merhametli olmadım. Sevgi dolu olmak eziklerin işidir. Ben intikam için yaşarım.” Tuna Yüzbaşı karşısındaki sevdiği kadının her hareketini izledi. Sare gibi davranmadığını çoktan anlamıştı. İlk kez bir kişiliği ile karşı karşıyaydı. Kendisine zarar vermesinden korkuyordu.
“Sen Sare değilsin.” Edindiği farkındalıkla Sirel güldüğünde bu sefer konuşan Sirel olmuştu.
“Bize zarar veren herkesi öldüreceğim.” Sirel kontrolden çıkmış gibiydi.
“Sana zarar verenleri öldürdüm.” Tuna Yüzbaşı’nın cevabıyla Sirel şaşkınlıkla baktı.
“Kimler mesela?” Tuna Yüzbaşı anında cevapladı.
“Baver ve Rojin” Sirel kaşlarını çattı.
“Ama en önemlisi hala yaşıyor. Onun ölmesi gerek.” Tuna Yüzbaşı anlamsız bakışlarını Sirel’e yolladı.
“Saremi bana geri ver.”
“Hayır.”
“Sevgilimi bana geri ver.”
“Hayır.”
“Sevdiğim kadını bana geri ver.”
“Sana hayır dedim. Bu benim bedenim.”
“O senin bedenin değil. Sana ait olmayan bedeni sahiplenemezsin.”
“Sare kadar korkak birini görmedim. O kadar aptal ki her şeyi bana yükleyerek görmezden gelebileceğini zanneden bir aptal.” Öfkeliydi. Özellikle de içinde bulunduğu bedene.
“Onu bana geri ver.”
“Onu bir daha asla alamayacaksın.”
“Onu bana geri ver.” Tuna Yüzbaşı bir adım daha attı.
“Nasılsa ikimizde aynı bedendeyiz, niye beni istemiyorsun?” Tuna Yüzbaşı bir adım daha attığında Sirel uzaklaşmadı.
“Sare’yi bana geri ver.” Kararlılığı Sirel’in direncini kırıyordu.
“Neden beni şimdi burada öperek yollamıyorsun?” Sirel sinsice sırıttığında Tuna Yüzbaşı’ya bir adım atmıştı.
“Ben Sare’yi kendisiyle bile aldatmam.” Bu Sirel’i sinirlendirmişti. Elindeki cam parçasını Tuna Yüzbaşı’nın omzuna sapladı. Tuna Yüzbaşı bunu yapacağını anlasa bile geri çekilmemişti. Cam omzuna saplandığında hiçbir tepki vermedi. Sadece dişlerini sıktı.
“Bu Sare’nin acı çekmesine sebep olduğun içindi. O aptal sana aşık olmasaydı şuan uzun süreli bu bedende durabilirdim. Ona verdiğin ya da vereceğin her acıyı ben çekiyorum. Bunun ne kadar acıttığını tahmin bile edemezsin. O aptal Sare, hala babasının karşısında titreyen küçük kız çocuğu gibi, hala korkuyor. Ama artık biz güçlüyüz. İntikam için yaşamak zorundayız. Sana bunu yaptığım için çok öfkeli, yine karşılaşacağız Tuna, işte o zaman büyük bir hata yaparsan, bu sefer bu cam parçasını şah damarına saplarım.” Sirel’in gözleri eskisi gibi keskin ve intikam doluydu. Kendisini inciten herkesi öldürmek istiyordu. Aklındaki ismin yanına gidecekti. Ondan intikam alana kadar durmayacaktı. Arkasına dönüp hızla ilerleyeceği sırada, Tuna Yüzbaşı karnından tutarak sırtını göğsüne bastırdı.
“Bırak beni!” Perdeyi açıp çıkmak için çırpınmaya başladı. Tuna Yüzbaşı ise bırakmamaya niyetliydi.
“Bana sevdiğim kadını geri vereceksin.” Sirel kahkaha atarak daha da çırpındı. Ama güçlü eller asla onu bırakmıyordu.
“Bir Türk askerine vurmak istemiyorum. Beni zorlama, yoksa o beynini dağıtırım.” Ayaklarını yukarıya kaldırıp sertçe Tuna Yüzbaşı’nın ayaklarına vurduğunda, Tuna Yüzbaşı beklemediği hamleden dolayı geriye sendelemişti. Ardından önüne dönerek Tuna Yüzbaşı’nın karnına tekmesini geçirdi.
“Demek oyun oynamak istiyorsun. Ama benim kim olduğumdan haberin bile yok.” Yumruğunu Tuna Yüzbaşı’ya yönelttiğinde, Tuna Yüzbaşı kolunu tutarak Sirel’in beline yapıştırdı. Sirel kurtulmaya çalışıyordu. Diğer elini havaya kaldırıp yeniden yumruğunu salladı. Ardından diğer elinide beline yapıştırmıştı.
“Beni bırakmazsan” Tuna Yüzbaşı sert çehresini Sirel’e yakınlaştırdı.
“Benim sevdiğim kadını bana geri vereceksin.” Sirel kahkaha attı.
“Bozuk plak gibi aynı şeyi söyleme. Kim olduğumu öğrendiğinde kaçacaksın.” Bu sefer gülen Tuna Yüzbaşı olmuştu.
“Ben ne olursa olsun yine ona giderim.” Sirel bu söze sinirlenerek Tuna Yüzbaşı’ya kafa atacağı sırada, Tuna Yüzbaşı ondan hızlı davranarak hızla ellerini gevşetip Sirel’i önüne döndürdü. Sırtı yine göğsüne yaslanmıştı. İncitmemeye çalışıyordu. Bu sefer bir eli boynundaydı. Başını yana yatırarak Sirel’in kulağına fısıldadı.
“İçindeki nefretin sahibi her kimse, senin intikamına yardım edebilirim.” Sirel yutkunarak Tuna Yüzbaşı’yı dinledi.
“O bana özel, onu ancak ben öldürebilirim.” Tuna Yüzbaşı kulağına daha da yaklaştı.
“O zaman bana sevdiğim kadını vereceksin. Bu bedendeyken asla onu inciteceğin hiçbir şey yapmana izin vermem.” Sirel sinirlenerek ayaklarını hareketlendirdi. Tuna Yüzbaşı ayaklarını Sirel’in ayaklarına dolayarak yerinde sabitleyerek hareketsiz kalmasını sağladı. Hiç bu kadar yakın olmamışlardı.
“Seni öldürmemi istemiyorsan beni rahat bırak.” Tuna Yüzbaşı kulağına doğru güldü.
“Ben kadınıma her gün ölüyorum. Ama bu sen değilsin.” Sirel buna sinirlenerek başını Tuna Yüzbaşı’ya çevirdi.
“Tuna, Sare?” İmre şaşkınlıkla ikisine baktı.
“Neler oluyor oğlum burada?” Ömer Üsteğmen de şaşkınlıkla baktı.
“Sare değil Sirel, bir şeyler yap İmre, kaçmaya çalışıyor.” İmre panik içinde sakinleştirici iğneyi çıkarttı. Sirel’e yaklaştığında çırpınmaya başladı.
“İmre eğer onu yaparsan seni öldürürüm.” İmre çatık kaşlarla baktı.
“Üzgünüm Sirel, seni seviyorum ama gitmek zorundasın.” İğneyi yaptığında Sirel’in vücudu iğnenin etkisiyle gevşemeye başlamıştı. Gözleri karardı ve vücudu kendisini boşluğa bırakmaya başladı. Ardından gözlerini tamamen kapamıştı.
“Onu sedyeye yatıralım.” Tuna Yüzbaşı İmre’nin sesiyle Sare’yi kucağına aldı.
“Niye çıktı?” Tuna Yüzbaşı düşünceli bir ses tonuyla konuştu.
“Bilmiyorum, ilaçlarını kullanıyordu. Sorun olmamıştı. Neden böyle oldu anlamadım.” İmre endişeyle kardeşine bakıyordu.
“Bence sedyeye bağlayalım, gözümüzden kaçırırsak bir yerlere gidebilir.” Ömer Üsteğmen konuşmuştu.
“Hayır bu onu incitir. Uyanan kişi Sare olursa çok üzülür.” İmre, Tuna’ya başını iki yana sallayarak baktı.
“Ben bir dakika bile yanından ayrılmam, buradayım.” İmre başını salladı.
“Senin omzuna ne oldu?” Tuna Yüzbaşı yaralandığının yeni farkına varmış gibi omzuna baktı.
“Önemli bir şey değil.” İmre, Tuna Yüzbaşı’nın omzuna doğru yaklaştı.
“Sirel, kontrolünü kaybettiğinde gözü kimseyi görmez. Ben yarana bakayım.” Tuna Yüzbaşı kararlılıkla yeniden konuştu.
“Sıkıntı yok. İlk yaram değil.” İmre, istemsiz gözlerini devirmişti.
“Son serumu da bitsin eve gidebiliriz. Zaten buradaki hastalarda fazlasıyla korktu.” İmre, Sare’nin hastalığının duyulmasını istemiyordu. Çünkü bu büyük olasılıkla mesleğini etkileyecekti.
👩🏻🏫
İlerleyen saatlerde İmre, Ömer Üsteğmen ve Tuna Yüzbaşı köye geldiğinde, Tuna Yüzbaşı Sare’yi kucağına alarak arabadan inmişti. İmre kilidi açarak Tuna Yüzbaşı’nın geçmesi için yol verdi. Tuna Yüzbaşı Sare’yi yatağına yatırdığında Sare, Tuna Yüzbaşı’nın ceketinden sıkı sıkı tutunuyordu.
“Tuna” Yarı uykulu konuşmuştu.
“Buradayım güzelim.” Gözlerini hafifçe araladı.
“Biraz kalır mısın?” Tuna Yüzbaşı, istemsizce İmre’ye baktı.
“Köyde yanlış anlaşılmasın?” Bunun ceremesini Sare’nin çekmesini istemiyordu.
“Zaten köylünün eline malzeme vermesekte konuşuyor. Şuanda uykulu onunla kal. Ben salonda koltukta uyurum.” Tuna Yüzbaşı başını salladı.
“Ömer’e söyler misin soğukta durmasın benim arabayı alsın. Sabah gelir beni almaya.” İmre başını sallayarak odadan dışarıya çıktı.
“Tuna” Tuna Yüzbaşı yatağa oturduğunda, Sare’nin başını göğsüne yaslamıştı. Sare kollarını bedenine sardığında, Tuna Yüzbaşı’nın tüm vücudu istemsizce gerildi.
“Buradayım bebeğim.” Sare belli belirsiz gülümsedi.
“Abimi özledim. Hastalandığımda bana masal okurdu. Büyüdüğümde bile okumuştu.” Tuna Yüzbaşı dudaklarını Sare’nin saçlarına bastırdı.
“Bana masal okur musun?” Tuna Yüzbaşı gözleri kapalı konuşan Sare’ye şaşkınlıkla baktı.
“Ben hiç masal okumadım, dinlemedim. Bilmem ki” Sare gözlerini kırpıştırarak başını yukarıya kaldırdı.
“Herhangi bir şey anlat ben dinlerim. Başımın içindeki sesleri duymak istemiyorum.” Dudaklarını büzüp hüzünle baktı.
“Pekala, ama hoşuna gitmezse ben karışmam, sen istedin.” Gülerek konuşmuştu. Sare gülümseyerek başını salladı.
“Uçsuz bucaksız dağların ardında soğuk mu soğuk bir köy varmış, insanlar kendisine yabancı geleni sevmezmiş, bazılarının kalbi ise kötülükten iyice körleşmiş, günlerden bir gün bu köye güzel mi güzel, merhametli, cesur ve sevgi dolu güzeller güzeli bir kız gelmiş, ama nasıl güzel, sonra yaralı bi oğlan gelmiş köye, ee kız şaşırmış tabi, sonra oğlanın yarasını tedavi etmiş, eli de pek bir maharetliymiş, sonra gel zaman git zaman, bu oğlanın aklı iyice karışmış, sırf kızın güzelliğini ve gülüşünü biraz daha fazla görebilmek için, her gün köye gelirmiş, sonra oğlan kendisini garipsemeye başlamış, çünkü artık farklı davranıyormuş, bir bakmış bu kıza aşık olmuş, kendisine kızmış, kabullenmek istememiş, ama kız öyle güzel gülüyormuş ki o gülüşe engel olacak bir gücü kendisinde bulamıyormuş, sonra kabullenmiş, önce kısmen sevgili sonra da tamamem sevgili olmuşlar.” Sare uykuya kanmak üzereyken uykulu ses tonuyla konuştu.
“Sonra ne olmuş, hikaye nasıl bitmiş?” Tuna Yüzbaşı dudaklarını yeniden saçına bastırdı.
“Hikaye daha bitmemiş, oğlanın umudu yıllarca sürmesiymiş.” Sare gülümseyerek yeniden konuştu.
“Evlenmemişler mi?” Hüzünle konuşmuştu.
“Evleneceklermiş, kızın ne düşündüğünü bilmiyormuş, merak ediyormuş.” Sare’nin cevabını merak ediyordu. Bir şey söyleyecek mi diye bir süre bekledi. Cevaplaması için umutlanmıştı. Sonra Sare’ye eğildiğinde uyuduğunu gördü.
“Zamanlamanda ne harika be güzelim.” Kendi kendisine gülmüştü.
Sare’nin üstüne yorganı biraz daha fazla çekip omuzlarını kapadı. Başını yatak başlığına yasladı.
İmre ve Ömer dışarıda arabaya yaslanmış konuşuyorlardı.
“Sare’nin yaşadığı bu şeyin kesin bir tedavisi yok mu?” Ömer Üsteğmen düşünceli bir tavırla konuştu.
“Düzenli tedaviyle azaltılabiliyor. Her gün Önder abiyle seans yapıyor aslında, ilaçlarını düzenli kullandığından uzun zamandır böyle bir şey olmamıştı.” İmre buna neyin sebep olduğunu bulmaya çalışıyordu.
“İlaçlarını kullanmayı bırakmış olabilir mi?” Ömer Üsteğmen konuştuğunda, İmre çatık kaşlarla ona baktı.
“Bunu yapmış olamaz. Olmamalı.” Hızla eve girip ecza dolabına baktı. İçinde Sare’nin ilaçlarına rastlamamıştı. Şaşkınlıkla geri dışarıya çıktığında Ömer Üsteğmen soru soran gözlerle bakıyordu.
“Yok, ilaçlar bitti mi yoksa Sare onları kullanmayı mı bıraktı bilmiyorum. Ama ilaçlar yok.” Ömer Üsteğmen kaygılı bir şekilde başını salladı.
“Bence iyileştiğini düşünerek onları kullanmayı bıraktı. Eğer bitmiş olsaydı mutlaka yazdırır alırdı.” İmre başını sallayarak onayladı.
“Sabah olsun da bak ben ona ne yapıyorum.” Sinirli ses tonuyla konuşmuştu.
“Bu arada Tuna soğukta durmasın kışlaya dönsün dedi.” Ömer Üsteğmen gülümseyerek İmre’ye baktı.
“Yok, aklım kalır şimdi, ben iyiyim böyle, sen içeriye git istersen.” İmre gülümseyerek konuştu.
“Sare gerçekten çok şanslı, önceden onu kimsenin sevmediğini düşünürdü. Şimdi onu seven bir sürü insan var. Onun adına gerçekten mutluyum.” Ellerini hırkasının ceplerine sokmuştu.
“Ben tek çocuğum, hep kardeşim olsun istemiştim. Zaten bende zar zor olmuşum, binbir tedaviyle, benden sonra düşünmüşlerde annemin vücudu kaldırmazmış, bunu öğrenene kadar küçükken kardeşim yok diye hep annemle babama kızardım. Sonra bundan vazgeçmiştim. Şimdi ne bileyim, Sare sanki hep hayatımdaymışta bende ona hep abilik yapmışım gibi hissediyorum. Hep böyle hissetmeye çalıştığım kardeşliğin boşluğunu doldurdu. Öyle bir boşluğun varlığını Sare’yi tanıyınca öğrendim. Bir anda doldu. O yüzden eğer eve gidersem aklım kalır. Sabah yine kedi bakışlarını görmem lazım.” İmre gülerek Ömer Üsteğmene baktı.
“Gerçekten kedi gibi bakmıyor mu saf saf, yerim onu” Ömer Üsteğmen de gülerek karşılık verdi.
“İstediği olmayınca da, elinde ekmek olan köpek gibi bakıyor. Aynı onun bakışları.” İmre kahkaha atmıştı.
“Gerçekten öyle bazen aklıma gelince gülüyorum.” İkiside gülüyordu. Sabaha kadar sohbet muhabbet günü karşılaşmışlardı.
🎈
Sabah olduğunda Tuna Yüzbaşı felaket bir boyun ağrısıyla uyanmıştı. Sare hala göğsünde uyuyordu. Uzanıp dudaklarını saçlarına bastırdı. Ardından yavaşça Sare’yi yatağa yatırdı. Aslında planı gün ağarmadan gitmekti. Ama uyuyakalmıştı. Boynu tutulmuş olsa bile hayatı boyunca uyuduğu en güzel uyku olduğunu düşündü. Kapıyı açtığında göz ucuyla bile koltuğa bakmamıştı. İmre’nin rahatsız olmasından çekinmişti. Hızla mutfağa yöneldiğinde, çayı koymuştu. Sare’nin ilaçlarını alması için ona kahvaltı hazırlayacaktı. Ses çıkartmamaya çalışıyordu.
Kahvaltıyı hazırlamaya başladığında önce patatesleri doğrayıp yağda kızartmaya başladı. Ardından doğradığı biberleri başka bir tavaya koydu. Domatesleri ve salatalıkları ince ince doğramaya başladı. Bir yandan dolaptaki peynir zeytin gibi ürünleri masaya yerleştiriyordu.
“Tuna” Sare’nin sesini duyduğunda başını ona çevirdi.
“Ses mi yaptım?” Endişeyle baktı.
“Hayır” Sare, öksürerek konuştuğunda gülümseyerek Tuna’ya bakarak gözlerini ovuşturdu.
“Gözüme şuan felaket tatlı görünüyorsun. Seni hiç saçların dağılmış uykulu halinle görmemiştim.” Sare ellerini anında saçlarına getirerek düzeltmeye çalıştı.
“Ya, neden daha önceden söylemiyorsun?”Arkasına döndüğünde Tuna Yüzbaşı karnından tutarak sırtını göğsüne bastırdı.
“Sarem, çok güzelsin.” Sare yüzünü kapatarak konuştu.
“Hayır şuanda çirkinim” Tuna Yüzbaşı kollarını karnına dolayarak saçlarından öptü.
“Benim için en güzel halin bu” Sare başını şaşkınlıkla Tuna Yüzbaşı’ya çevirdi.
“Saçım başım dağılmış, sen güzelsin diyorsun?” Tuna Yüzbaşı, Sare’yi kendisinin bile şaşıracağı şekilde yanağından öptü.
“Bişey kokuyor?” Sare kaşlarını çattı.
“Bak benim aklımı karıştırdın. Yandı biberler” Sare kıkırdayarak sandalyeye oturdu.
“Aklını en başında karıştırmadım mı zaten?” Tatlı tatlı Tuna Yüzbaşı’ya gülümsüyordu.
“Yerinde dur güzelim, bende yeniden doğrayayım.” Tuna Yüzbaşı yanan biberleri alarak yerine yenilerini doğramaya başladı.
🥼
İmre kapının kilidini açarak elindeki ilaçlarla ve Ömer Üsteğmenle içeriye girdi. Mutfağa geldiklerinde şaşkınlıkla Tuna Yüzbaşı ve Sare’ye bakmışlardı.
“Bir dakika, Komutanım kahvaltı mı hazırlıyor?” Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla Ömer Üsteğmene baktı.
“Sen kışlaya gitmedin mi?” Ömer Üsteğmen gülerek omzunu silkti. Ardından Sare’ye baktı.
“Nasılsın güzellik, iyi gördüm seni” Sare tatlı tatlı Ömer Üsteğmene gülümsedi.
“Sabaha kadar burada mı kaldın?” Ömer Üsteğmen köşedeki sandalyeye oturarak konuştu.
“Gitseydim aklım kalırdı.” Sare kedi bakışlarını Ömer Üsteğmene yolladı.
“Sen zahmet etmeseydin Tuna, bizde börek falan almıştık.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak konuştu.
“Sorun değil ne zahmeti” İmre bakışlarını Sare’ye çevirdi.
“Sare, Önder beyin verdiği ilaçlar bitti sanırım, yenilerini aldım.” Sare yutkunarak İmre’ye baktı.
“Geçenlerde ecza dolabında açılmamış bir kutu gördüm ama, sanırım hemen bitirdin.” İmre imalı konuşmuştu.
“Aslında kendimi iyi hissediyorum. O yüzden kullanmayı bıraktım.” Sare’nin sözleriyle ortam bir anda sessizleşmişti. Tuna Yüzbaşı başını çevirerek Sare’ye baktı. Ardından gözlerinin önüne gelen dün geceki haline yutkunmuştu.
“Önder bey sana ilaçları kullanmayı bırakabilirsin dedi mi?” İmre sorgulayıcı bir ses tonuyla konuştu.
“Hayır” İmre kızgınlıkla baktı.
“Sana bir doktor olarak söylüyorum Sare, doktor sana ilaçlarını kesebilirsin demediği sürece ilaçlarını bırakamazsın.” Sare kuşkuyla konuştu.
“Niye böyle söylüyorsun. Dün gece bir şey mi oldu?” İmre belli etmemeye çalışarak konuştu.
“Olması gerekmiyor Sare, kullan denildiyse kullan.” Sare başını sallayarak somurtarak İmre’ye baktı.
“Ben çok acıktım.” Konuyu değiştirmeye çalıştı.
“Oldu zaten biberler, tabağa alayım.” Tuna Yüzbaşı biber kızartmasını masaya koydu.
Kahvaltı yapmaya başladıklarında Tuna Yüzbaşı yemek yemeği unutarak sadece Sare’yi izlemeye başladı.
“Haziranda İstanbul’a gideceğim. Annem beni çok özlemiş.” Yutkunarak Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Nadide anne beni de aradı. Mutlaka gelsin diyor.” İmre, Sare’ye itafen konuşmuştu.
“Evet, bende kırmak istemedim.” Yeniden Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Sare, nasılsa geleceksin. Annenle hasret gider.” Sare başını sallayarak gülümsedi. Ona git deyip demeyeceğini merak ediyordu.
“Benimkileri bende özledim valla” Ömer Üsteğmen kendi kendine konuştuğunda, Tuna Yüzbaşı ağzına getirdiği lokmayı yutamamıştı. Özleyecek ailesi hiçbir zaman olmamıştı.
“İzin istersen halletmeye çalışırım senin için” Tuna Yüzbaşı ses tonundan yaşadığı duyguyu hissettirmemeye çalışarak konuşmuştu.
“Yok ya sıkıntı olmaz. Daha sonra şey ederiz. Neyse eee haftasonu ne yapıyoruz?” Ömer Üsteğmen konuyu değiştirmeye çalıştı.
Tuna Yüzbaşı ise çoktan olaydan ve konudan kopmuştu. Ortamda konuşulan hiçbir şeye vakıf olamıyordu. İstemsizce yediği lokmalar boğazına takılmıştı. Bir ailesi olsaydı, nasıl hissederdi diye düşündü. Çok mu özlerdi? Ya da onun için çok mu endişe ederlerdi? Sahi onu niye bırakmışlardı? Neden onu yanlarında istememişlerdi? Bebekken çok mu çirkindi? Sevilmeyecek kadar mı çirkindi? Hangi aile bebeğini öylece çöp konteynerine bırakırdı? Bu kadar mı değersizdi? Ya da onu çöpten farksız mı görmüşlerdi? Kafasının içinde dolanan sorularla boğuşuyordu.
Belkide istenmeyen bir bebekti. Hayatı boyunca ailesinin istemediği birinin başkaları tarafından sevileceğine inanmamıştı. Bu yüzden ilişkisinde bocalıyordu. Çünkü ara ara kendisininde sevilebilir olduğuna inanmak onun için güçleşiyordu.
TUNA KIZILHAN
Ben kimdim? Nasıl bir bebektim? Çöp konteynerine bırakılacak kadar değersiz ve çirkin bir bebek miydim? Ya da istenmeyen ve yanlışlıkla olan bir bebek miydim? Hangi sebep bir bebeği ailesiz bırakmaya neden olabilirdi? Hayatım boyunca kendimi sevilmeye layık bulamadım. Neden bilmiyorum ama yakıştıramadım kendime.
Şuanda özleyecek bir ailem olsaydı nasıl olurdu? Benim için endişe eden birilerinin varlığını bilmek, onlarla her günü ya da her akşamı telefonda konuşarak geçirmek. Doğum günlerinde ya da özel günlerinde hediye almaya çalışmak nasıl bir histi mesela? Benim bugüne kadar tek bir bekleyenim olmuştu. Ben birinin beni beklediğini bilmenin hissini Sare’yle öğrenmiştim. Bugüne denk yakıştırmıyordum kendime, hem sevilmeyi hem de beklenmeyi.
“Tuna?” Saremin sesini duydum. İçimdeki tüm kararmış duygular bir anda aralanmıştı.
“Güzelim?” Bakışları hep hüzünlüydü. Nasıl gülerken bu kadar hüzünlü bakışlara sahip olabildiğine bazen şaşırıyordum. Bakışlarının ardında sakladığı o hüznü anlatmaya korkuyordu. Bende anlatması için zorlamıyordum. Biliyordum. Elbet bir gün bana anlatma cesaretini bulacaktı. Hiç anlatmasa bile kabülümdü. Bana bakarken gülen gözlerinin ardındaki hüzün zaten kayboluyordu.
“Bir şey mi oldu hiç yemedin?” Bakışlarına hüzün çöktüğünde gülümsedim.
“Sabah sabah pek iştahım yok. Bir şey olmadı niye olsun?” Yumuşak bir ifadeyle bakmaya çalıştım.
“Tamam, o zaman salata ye” Çatala batırdığı salatayı bana uzattığında, ona hayır diyemedim.
“Aile var burada” Ömer yine muzip ifadesiyle bize bakıyordu.
“Aile?” Onu kendi silahıyla vurmuştum. Öksürerek konuyu değiştirmeye çalıştı.
“Neyse beni Ahmet arıyor durmadan, şuna cevap ver Sarekuş” Ömer telefonu Sare’ye uzatmıştı.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Ömer abi niye telefonu açmıyorsun ya, neler olmuş, Sare iyi mi?” Ahmet Başçavuş endişeli ses tonuyla konuştu.
“İyiyim en best kankam sen nasılsın?” Tuna Yüzbaşı güldüğünde elini Sare’nin saçlarına getirdi. Oynamaya başladı.
“Ya ben haberi, sabah aldım. Bana yazmış Ömer abi, bilsem anında oradayım biliyorsun.” Sare gülerek konuştu.
“Biliyorum biliyorum, iyiyim merak etme.” Ahmet Başçavuş gülerek konuştu.
“Yanındaki abime söyle nikahı kıysın artık, gözümüzün önünde dur.” Tuna Yüzbaşı dudaklarına götürdüğü çayı yutamadan öksürükler içerisinde kalmıştı.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
75.03k Okunma |
6.34k Oy |
0 Takip |
92 Bölümlü Kitap |