@sidelyacicegi
|
YENİ BİR BÖLÜMLE TEKRARDAN BURDAYIM OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM 🫶🏻🫀🥰 1 HAFTA SONRA 9 EYLÜL PAZARTESİ Okul zili çalmıştı Türkiye genelinde okullar açılmıştı yeni başlayacak olanlar heyecanla, sınıf atlamış olanlar ise oflayarak okula gidiyordu. Sare heyecanla okulunu açmış öğrencilerini bekliyordu 1 haftadır aşırı heyecanlıydı evini kendisine göre düzenlemişti eksiklerini almıştı kitaplarını dizebileceği kitaplık sipariş etmişti ve yanında da çocuk kitapları da almıştı onları heyecanla kitaplığa dizerken okulun başlayacağı ve öğrencilerine kavuşacağı günü iple çekiyordu tüm hazırlıklarını tamamlamıştı okula gelmişti sınıfını düzenlemişti öğrencilerine vereceği hediyeleri hazırlamıştı ama saat 12’e geliyordu 10:00’da okulda olmaları gereken öğrencilerin 2 saattir gelmemesine artık meraklanmaya başlıyordu bu kaçıncı dışarı çıkıp bakışı sayamamıştı bile sadece köyün ortalıkta gezen tavukları dışında kimse yoktu. Pes ederek masasına oturdu yeniden beklemeye başladı hevesi giderek soluyordu acaba saatimi yanlış anladılar diye düşündü ve içinden bunun için dua ediyordu en azından saatten haberdar edebilir yarın eğitime başlayabilir diye düşünmüştü. “Öğretmen hanım” Sare duyduğu sesle elini kalbinin üstüne koyarak korkuyla kapıya doğru döndü. “Aklımı aldınız.” Karşısında gördüğü yaralı haline nazaran dimdik ayakta duran Tuna Yüzbaşıydı. “Sizi korkutmak istememiştim kusura bakmayın.” Ses tonunun gürlüğü Sare’yi şaşırtmıştı o gün kısık çıkan sesine kulakları aşinaydı. “Yok sorun değil, iyileşmişsiniz tekrardan geçmiş olsun.” Sare gülümseyerek Tuna Yüzbaşı’ya bakıyordu sonra dudaklarını bastırarak gözlerini kaçırdı. “Evet, aslında teşekkür etmeye geldim 1 haftadır hastane ile kışla arasında buna pek vaktim olmadı.” Sare başını sallayarak gülümsedi sonrasında kendisiyle getirdiği kahve makinesine yaklaştı. “Rica ederim lütfen teşekkürlük bir şey yok iyi olmanıza sevindim yine olsa yine yapardım, kahve içer misiniz?” Sare Komutana dönüp baktığında Komutan beklemediği soru karşısında şaşırmıştı kendisini toparlayarak başını salladı Sare iki kahveyide bardaklara koyarak birini Tuna Yüzbaşı’ya uzattı. “Dikişleriniz alındı mı ya da yeniden mi atıldı merak ettim.” Tuna Yüzbaşı kahvesinden bir yudum alarak konuşmaya başladı. “Doktor dikişlerinizi atana teşekkür etmelisiniz yaranız derinmiş dedi, pansuman falan 1 haftadır gidip geliyordum alındı bugün bende teşekkür etmeye geldim.” Sare gülümseyerek kahveden içtiğinde aklı hala gelmeyen öğrencilerindeydi. “Birde arkadaşınıza, tabi ona da iletirseniz sevinirim.” Sare başını salladığında Tuna Yüzbaşı başını sınıfa çevirdi öğrencilerin oturacağı sıralarda onlar için hazırlanmış hediyeleri gördü Sare Tuna Yüzbaşı’nın bakışlarını görünce yüzünü düşürdü. “Öğrenciler gelmemiş sanırım” Sare hüzünle başını sallayarak gözlerini kaçırdı. “Neden bilmiyorum belki de saati bilmiyorlardı.” Tuna Yüzbaşı başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu. “Gelmezler” Sare şaşkınlıkla Komutana baktı. “Neden gelmesinler ki eminim saati unutmuşlardır hepimiz unuttuk çocukken ya da zorlandık eminim böyledir” Sare kendisinin de inanmadığı ama inanmaya zorladığı kelimeleri sıraladı. “Gelmezler, çünkü bu köyde Öğretmen sevmezler o yüzden de çocuklarını okula göndermezler.” Sare yarıladığı kahveyi masaya bıraktığında kollarını göğsünde kavuşturarak Tuna Yüzbaşı’ya döndü. “Neden ki niye bunu yapıyorlar çocuklar okula gelmeli” Tuna Yüzbaşı da yarılanan kahvesini Sare’nin yanından geçerek masaya bıraktı Sare yutkunarak geriye doğru adımladı. “Bana göre öyle size göre de ama bu köye göre böyle değil onlar okulu sevmezler, Öğretmeni sevmezler, yani yeni bilgiler edinecekleri hiçbir şeyi sevmezler, mesela interneti, internetin bilgi almak için sağladığı siteleri hiçbirini sevmezler.” Sare şaşkınlıkla Tuna Yüzbaşı’ya yaklaştı. “Neden sevmiyorlar ki çok saçma kim kendisine yararlı olabilecek şeyleri sevmez ki” Sare ellerini açarak konuşurken Tuna Yüzbaşı onun şaşkın haline gülümseyerek kahvesini aldı ve konuşmaya başladı. “Çünkü bir şeyler hakkında bilgisi olan insanları kolay kolay köleleştiremezsin ama o insanların hiçbir şey öğrenmemesini ya da cahil bir toplum haline gelmesini sağlarsan o insanlara istediğin her şeyi yaptırırsın çünkü hiçbir bilgileri olmadığı için yaptıkları şeyin doğru olup olmaması önemli değildir onun doğru olduğunu kabullenirler çünkü doğrusunu öğrenmek için çaba sarfetmezler.” Sare ciddiyetle yeniden konuştu. “Bu onlara ne kazandırır ki yeni nesili kendileri gibi mi yetiştirmek istiyorlar bu çok saçma yeni nesilin bilgiye, öğrenmeye ve öğrendiğini uygulamaya ihtiyacı var bu ülkenin geleceğini oluşturacak nesli böyle cahilce kısıtlamak aşırı saçma” Tuna Yüzbaşı hak vererek başını salladı son yudumunu aldıktan sonra tekrar konuştu. “Bu onlara bir şey kazandırmaz bu onları piyon olarak kullananlara çok şey kazandırır.” Sare artık anlam veremediği sözler duymaktan sıkılmıştı herkes şifreli konuşuyor gibi hiçbir şey anlamıyordu. “Gerçekten günlerdir köylüyle iletişim kurmak istiyorum, çocuklarla konuşmak istiyorum ama onlar sanki ben uzaylı ya da tuhaf bir yaratıkmışım gibi köşe bucak kaçıyorlar anlamıyorum soruyorum cevap yok doğru dürüst iletişim kurabildiğim bi muhtar var o da garip garip konuşuyor hiç anlamıyorum onları kim niye piyon olarak kullansın ki çocukların okula gitmesinin kime ne zararı olabilir.” Tuna Yüzbaşı elindeki boş kahve bardağını çöp kutusuna atarak Sare’ye döndü kendisine bir sürü soru dolu bakışlarla bakıyordu. “Teröristlere zararı dokunur çünkü kandırabilecekleri insanlar ve onlar için dağda askerle çatışacak çocuklar olmaz ailelerde çocuklarını dağa yollamaz bu yüzden bilgiyi engelliyorlar insanların aklını kullanmasını bir şeylerin yanlış olduğunu öğrenmelerini istemiyorlar cahilleştirilen köylüyü köleleştirmek daha kolay çünkü” Sare çatık kaşlarla Tuna Yüzbaşı’ya bakarak yutkundu bir süre konuşamamıştı. “Tamam bu köye gelirken böyle bir durumun olduğunun bilgisini almıştım ama bu kadar olduğunu düşünmemiştim yani saati unutmadılar, uyuyakalmadılar çocukları kendileri göndermiyorlar.” Bunu aslında kendisine söylüyordu moreli fena halde bozulmuştu bakışlarını yere çevirerek kaçırmayı seçmişti gözleri istemsizce dolduğunda hiçbir şey demeden ayakkabılarına bakıyordu. “Öğretmen hanım, bunları üzülmenizi istediğim için söylemedim ne ile karşı karşıya olduğunuzu bilerek hareket edin istedim bu köye daha öncesinde de bir çok Öğretmen geldi bir kaçı ilk ayından gitti bir kaçını da köylünün elinden biz kurtardık her yıl gelir buraya Öğretmen, 1 ay sonra daha görmeyiz.” Sare başını Tuna Yüzbaşı’ya çevirerek ciddiyetle konuştu. “Ben böyle olmayacağım görev süremi tamamlayana kadar buradayım onlar inatçıysa bende inatçıyım onların inadını kırana kadar onlara doğruyu anlatırım çocukların okula gitmeleri gerektiğini ve kendi çocuklarını cahilleştirmemelerini anlatırım.” Tuna Yüzbaşı gülümseyerek Sare’ye yaklaştı gözlerinin içine bakıyordu bu normal bir gülümsemeden ziyade üzgün bir ifade gibiydi. “Öğretmen hanım bence bunu yapmayın onları tanımıyorsunuz neler yapabileceklerini bilmiyorsunuz ellerinde olsa askeri buraya sokmayacaklar bence kendi güvenliğiniz için buradan gitmelisiniz.” Sare çatık kaşlarıyla Tuna Yüzbaşı’nin tam yanında dikildi ve gözlerini gözlerinden çekmeden konuşmaya başladı. Tuna Yüzbaşı’da tüm dikkatini kararmış ve inatçı gözleriyle kendisine bakan Sare’ye yöneltmişti. “Gerekirse kapı kapı dolaşırım yinede doğruyu anlatırım kolayca pes eden bir yapım yok sonuna kadar gideceğim elbet öğrencilerim okula gelecek.” Tuna Yüzbaşı sözlerine rağmen bu kadar cesur olmasına şaşırmıştı. “Pekala o halde size kolay gelsin bir şey olursa karargahı ararsınız.” Sare başını salladığında Tuna Yüzbaşı yanından geçerek çıkışa yöneldi sonrasında arkasını dönerek konuştu. “Bu köyde muhtar dışında kimseye güvenmeyin muhtar asker dostudur diğerlerinden emin değilim iyi dersler Öğretmen hanım” Son sözünü söylerken sınıfa bakmıştı bu Sare’yi üzmüştü bilerek böyle dediğini biliyordu çünkü ortada ne bir öğrenci ne de bir ders vardı. Sare okulu kilitleyip arabasına bindi köyün merkezine doğru gidecekti yapacağı şeyden korkuyordu ama yinede vazgeçmek istemiyordu arabası muhtarın evinin önünde durduğunda arabadan inerek kapıyı çaldı. “Hoşgeldiniz Öğretmen hanım nasılsınız sefalar getirdiniz şeref verdiniz buyrun” Muhtar eliyle evi işaret ettiğinde Sare gülümseyerek konuştu. “Yok ben gelmeyeyim rahatsız etmek istemem sadece bugün okullar açıldı ama öğrenciler okula gelmedi bekledim ama gelen giden yok” Muhtar üzgün bir ifadeyle Sare’ye baktığında Sare’nin umutları birbir tükenmek üzereydi. “Bu sene de mi yollamadılar ya, Öğretmen hanım yollamazlar geçen senede aynısını yaptılar valla benim Öğretmenlere mahçup olmaktan yüzüm kızardı köylü çocukları yollamıyor hiçbir şey olmuyor valla benim çocuklar liseye gitmese ben yollardım.” Sare hüzünlü yüz ifadesiyle arabasına yaslandı gözleri doluyordu. “Yanlış yapıyorlar kendi çocuklarının geleceklerini mahfediyorlar.” Muhtar başını sallayarak konuştu. “Zaten okutmazlar Öğretmen hanım evlendiriyorlar küçük yaşta” Sare köydeki çocuklar için de üzülmüştü çocukların hayatları onların doğarken seçemediği ailelerin yüzünden heba oluyordu. “Siz sanki bu köyden değilmiş gibi konuşuyorsunuz şaşırıyorum bazen” Muhtar gülmeye başlayınca Sare istemsiz gülümsedi. “Ben bu köydenim ama Allaha şükür aklım var neyin doğru neyin yanlış olduğunu biliyorum ben teroristlere çocuklarımı heba etmemek için yıllardır yüzlerini görmüyorum İstanbulda karımın ablasının yanındalar ben her ay onlara para gönderirim onlarda orada okurlar” Sare duyduklarına mutlu olmuştu en azından şanslı olan çocukların olmasına sevinmişti. “O zaman buradaki çocuklar içinde çabalamalıyız burada suçu olmayıp bilgiye aç nesil yetişiyor buna engel olmalıyım lütfen bana yardım edin” Muhtar dehşete kapılmış gibi konuşmaya başlayınca Sare şaşkınlıkla baktı. “Olmaz sakın bu işe bulaşmayın Öğretmen hanım köylü serttir kalbinizi kırar sizi incitir bırakalım belki yollamak isterler.” Sare Muhtarında kendisine yardım etmek yerine kendisini uyardığında hafif bir sinirle konuştu. “Anlaşılan yardım etmeyeceksiniz o halde bunu tek başıma yaparım gerekirse kapı kapı dolaşırım.” Sare arkasına dönüp arabaya bindiğinde muhtarda onunla birlikte koşturdu Sare arabayı döndürerek köyün merkezine doğru ilerledi muhtar tüm engellemelerine rağmen durmayan Sare’nin peşinden arabaya atlayarak takip etti. Sare köyün merkezine geldiğinde arabadan indi kendisine bakan gözlerin etkisindeydi yan tarafta kahvehanede kendisini izleyen köyün erkekleri diğer tarafta ise samanları taşıyan atın peşinde koşuşturan çocuklara baktı. “Selam” Gülümseyerek çocuklara selam vermişti çocuklar büyük bir heyecanla Öğretmene doğru koştular. “Öğetmenim nasılsınız?” Sare kendisine sarılan çocuğa sarılarak konuştu. “Çok iyiyim burada ne yapıyorsunuz okul açıldı neden okulda değilsiniz sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordum.” Çocuklar başlarını eğdi gözleri istemsiz olarak kahvehanede ki erkeklere kaymıştı. “Babam yollamıyor Öğetmenim geçen sene de yollamadı.” Sare çocuğun saçlarını okşayıp gülümsedi. “O zaman bende babanla konuşurum ve sizde yarın okula gelirsiniz” Çocuklar korkuyla konuştu. “Olmaz izin vermezler, biz gidelim kardeşim hadi” Çocuk yanındaki kardeşini de alarak kaçar gibi koştu. “Yasak Öğretmenim” Diğer çocuk ise üzgün gözlerini Sare’de çekerek ilerledi. Muhtar aracıyla Sare’nin arabasının arkasında durduğunda alelacele Sare’ye yaklaştı. “Öğretmen hanım arabanızla ne ara geldiniz tabi benim külüstür yetişemedi size ama bir durun gözünüzü seveyim ortalığı bulandırmayalım gelin bi yolu yordamı neymiş konuşalım” Sare muhtara bakarak ellerini ceketinin cebine soktu ve ona doğru yaklaştı. “Az önce bana yardım edin dediğimde böyle demiyordunuz muhtar bey şimdi izniniz olursa köylüyle konuşacağım” İşaret ettiği yer kendilerini izleyen kahvehaneydi. “Etmeyin, eylemeyin Öğretmen hanım kahvehane erkek dolu namahrem diye bir şey var aaaa ayıp ama gelin şöyle biz bir şeyler bulalım ondan sonra bir şeyler yaparız.” Sare gözlerini muhtara dikip konuştu. “Namahrem varsa arabadan indiğimden bu yana neden beni izliyorlar bir tek kadına mı var bu mahrem erkeğin mahremi yok mu şimdi siz burada bir şeyleri düşünün ben konuştuktan sonra size bilgilendirme yaparım.” Muhtar ellerini başına götürerek sıkıntılı bir nefes verdi. “Ne var muhtar ben sana canın her sıkıldığında arama demedim mi?” Muhtar telaşla telefonun ardındaki sese cevap verdi. “Komutanım bırakın canımı köy karışacak Öğretmen hanım tutturdu köylüyle konuşacağım diye kahvehaneye gidiyor bunlar Mehmet Öğretmene yaptıklarını Öğretmen hanıma da yapmasınlar bi gelseniz.” Tuna Yüzbaşı karargaha yaklaşmıştı ama muhtarın sözleriyle telefonu kapatarak direksiyonu çevirdi köy istikametine geri döndü. “Alo Ömer timle birlikte köye gelin hemen!” Ömer Üsteğmen nedenini soramadan telefon yüzüne kapatılmıştı. Sare kahvehaneye gelip kendisini hala pür dikkat izleyen köyün erkeklerine bakarak konuştu. “Selamun aleyküm” Sare’nin selamını almışlardı Sare derin bir nefes alarak tekrar söze girdi. “Ben bu köye yeni atandım ismim Sare Lia Saruhan tanıştığımıza memnun oldum.” Köylüler cevap vermeden öylece Sare’yi izliyordu. “Öğretmen hanım ne iyi etti de geldi değil mi çocuklarımız için iyi oldu.” Muhtar telaşla Sare'nin arkasından içeriye girmişti elindeki tesbihi çekmeyi bırakıp masaya sertçe vuran adamla Sare yerinde hafifçe irkilmişti adam Sare’ye tuhaf bakışlarla bakarak konuşmaya başladı. “Bu köye Öğretmen gelmeyecek demedik mi Muhtar!” Muhtar Sare ile konuştuğu tavrından sıyrılıp ciddiyetle konuştu. “Devletimiz öyle uygun görmüş bende devletimizin nacizane muhtarıyım devlete Öğretmen istemiyoruz mu deseydim.” Adam ellerini masaya vurup daha gür bir sesle konuştu. “O çok sevdiğin devlet Öğretmeni koruyacak mı?” Muhtar yutkunarak baktığında Sare olanları anlamakta zorlanıyordu. “Peki siz niye Öğretmen istemiyorsunuz ben sizin için burada değilim çocuklarınız için buradayım onların okula başlaması gerekiyor.” Adam Sare’ye çirkin bir gülüş bahşettiğinde Sare korkusunu hissettirmemek için zor duruyordu. “Ben çocuğumu okula yollamam boşa bekleme bu köyde kimse çocuğunu yollamaz!” Sare sinirle konuştu. “Ama onları yollamak istediğiniz yerlere çokta basit bir şekilde yolluyorsunuz sanırım, ama kusura bakmayın siz kendi çocuklarınızı bilgiden, eğitimden mahrum bırakarak onlara büyük bir kötülük yapıyorsunuz onların okula gelmeleri gerekiyor buraya sizinle tartışmaya gelmedim sizinle konuşmaya geldim.” Adam elindeki tesbihi elleriyle çekerek Sare’ye yaklaştığında Muhtar adamın önüne geçmişti. “Bana bak muhtar ben seni bilir sayarım ama bu kız bir daha köy meydanında dolaşıp insanların aklına saçma sapan şeyler sokmaya çalışırsa ne olacağını biliyorsun.” Sare adımlarını adama doğru yöneltti. “Bakın lütfen beni biraz olsun dinleyin çocuklarınızı yarın okula gönderin hatta sizde gelin, görün, bakın orayı gerçekten güzel bir sınıf ortamına dönüştürdüm kendi gözlerinizle görün” Adam gülmeye başladığında kahvehanedeki diğer erkeklere baktı onlarda gülmeye başladığında Sare kendisini ciddiye almadıkları için üzülmüştü onunla dalga geçiyorlardı . “Bana bak Öğretmen hanım buradaki kimse sizin nazik teklifinizle ilgilenmiyor tabi farklı teklifleriniz varsa belki onlarla ilgilenen olur.” Kahvehanedeki adamlar daha yüksek sesle güldü Sare adamın kendisine bulunduğu çirkin imaya iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi bakmıştı adamın Sare’nin yüz ifadesini görmesiyle kaşları çatıldı. “Edebini aşma Azer doğru dürüst konuş” Muhtarın uyarısı adamın daha da fazla kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. “Bende sizin gibi cehalete esir olmuş insanlarla konuşmaya çalışıyorum yazık çocuklarınıza üzüldüm sizin gibi insanlar tarafından yetiştiriliyor olması ne acı” Sare’nin daha fazla midesi kaldırmadığı için kahvehaneden çıkarak arabasına doğru ilerledi o sırada duyduğu silah sesiyle korkuyla arkasına baktı kendisinin ardından gelen adamları engellemeye çalışan muhtarla birlikte yanına geliyorlardı. “Bana bak Öğretmen canını seviyorsan defol git bu köyden” Adam silahı kendisine doğrultmuştu muhtar ise önlemek için elinden geleni yapıyordu. “Benim burdan gitmeye hiç niyetim yok!” Sare ellerini cebinden çıkarmadan adama bakarken adam Sare’nin soğukkanlılığına şaşırmıştı. “Öğretmen burada hiçbir çocuk okula gitmeyecek!” Sare sinirle konuşmaya başladı sabrı taşmıştı. “Köyün adına konuşmayı bırakın siz göndermek istemiyorsunuz diye herkes bunu yapmak zorunda değil elbette gelen olacaktır çünkü pes etmiyorum tek bir çocuk dahi gelse ona her şeyi öğretirim yinede senin gibi biri olmasını engellemiş olmaktan gurur duyarım!” Adam Sare’ye yaklaşarak silahı başına doğrulttuğunda Sare adımlarını geriye doğru atmıştı kalbi haddinden fazla atıyordu. “Yapma Azer, bak asker gelir önünü arkasını düşünmeden bir şey yapma” Adamın sinirden gözü seyirirken Sare bir an olsun bakışlarını adamın gözlerinden çekmemişti birden fazla silah ses duyduğunda korkuyla arkasına doğru baktı. “İndir o silahı!” Askerler silahlarını Sare’ye silahını doğrultan Azer’e bakıyordu yanlarında ise sivil kıyafetleriyle Tuna Yüzbaşı vardı onlara nazaran daha küçük bir silah doğrultuyordu. “Son kez tekrar ediyorum Azer, silahını indir!” Tuna Yüzbaşı tekrardan gür sesiyle konuştuğunda Azer silahını beline koyarak başını salladı. “Hoşgeldin Komutan yine hangi rüzgar attı seni” Tuna Yüzbaşı adamı ceketinden tutup kendine çektiğinde adam korkuyla ona bakmıştı. “Eşkiya mısın lan sen ne diye köye yeni atanmış Öğretmenin başına silahı doğrultuyorsun” Adam konuşmaya başlayınca Tuna Yüzbaşı adamı arkasındaki kalabalığa itti. “Onu uyardım Komutan beni buna o zorladı yoksa ben durup dururken neden silah çekeyim.” Tuna Yüzbaşı tekrardan gür sesiyle konuştu. “Ya bilmiyoruz sanki seni, durup dururken hiç doğrultmamışsındır kimseye hep bir sebebin vardır değil mi alın şunu jandarmaya teslim edin.” Askerlerinden bir kaçı Azer’i yerden alarak araca bindirdi. “Sizde milletin can güvenliğine tehdit oluşturmayı kesin bir dahakine hepinizi alırım!” Köylü dağılmaya başlamıştı muhtar derin bir nefes alarak konuştu. “Vallahi yetişemeyeceksiniz diye aklım çıktı Komutan” Tuna Yüzbaşı muhtara kısa bir bakış atıp Öğretmene döndü. “Ben sizi daha az önce uyarmadım mı ne diye adamların içine giriyorsunuz?” Tuna Yüzbaşı’nın sert çıkan sesine Sare anlamsız bakışlarla bakarak konuştu. “Ben onlardan ricada bulundum onlar fazla tepki verdi sadece” Tuna Yüzbaşı dahil diğer askerler Sare’ye tuhaf tuhaf baktığında Sare arabasının kapısını açıp içeriye girmek için yöneldiğinde Tuna Yüzbaşı kapıyı eliyle kapatarak yeniden konuştu. “Şunlara bir bak bunlar ricadan anlayacak insanlara benziyor mu ne diye kendinizi saçma sapan bir şeyin ortasına atıyorsunuz?” Sare kendisine sesini yükselten Komutana sinirlenerek konuşmaya başladı. “Evet anlamış oldum bende gidip hanımlarıyla konuşmaya çalışırım.” Sare yeniden kapıyı açtığında Tuna Yüzbaşı yeniden kapıyı kapadı. “Tehlikeli işler peşindesiniz burası geldiğiniz yere benzemez burada işler sizin bildiğiniz gibi de ilerlemez kalıplaşmış kurallarını yıkamazsınız!” Sare sinirle sesini yükseltti. “O zaman ben buraya neden atandım öğrencim olmayacaksa burada ne işim var öyle değil mi kalıplaşmış olan şeyleri yıkmak için çaba gösteren olmamış belli ki ama göreceksiniz bazı şeylerin değişebileceğini herkese kanıtlayacağım lütfen o eli silahlı adamı da salmayın malum etraf eli silahlı katil kaynıyor!” Sare arabayı açıp kapıyı sertçe kapattığında arkasında kendisini şaşkınlıkla izleyen muhtar, Yüzbaşı ve Karasu timini bırakmıştı. “Bu Öğretmen vallahi deli vazgeçmeyecek gibi” Tuna Yüzbaşı başını muhtara çevirdi. “Göz kulak ol bir şey olursa ara bana ulaşamazsan karargahı ara” Muhtar başını salladığında Tuna Yüzbaşı askerlerine doğru yaklaştı. “Öğretmen hanım böyle küçük müçük sevimli duruyo ama vallahi ben bile ürktüm.” Kerim Başçavuş konuştuğunda Ömer Üsteğmen gülmüştü. “O neydi öyle ya vallahi gelmesekte üstesinden gelirmiş” Ahmet Başçavuş konuştuğunda Ömer Üsteğmen söze girdi. “Sen niye ürküyorsun Kerim Başçavuşum Tuna Yüzbaşım ürksün Öğretmen hanım Yüzbaşıma esti gürledi gitti.” Ömer Üsteğmen gülerek Tuna Yüzbaşı’yla göz göze geldiğinde kendisine sinirli bakan gözlerini görünce boğazını temizleyerek araca bindi. BÖLÜM SONU |
0% |