HER GECE 00-01 ARASI SÖZ VERDİĞİM GİBİ BÖLÜM ATMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM LÜTFEN SİZLERDE EMEĞİMİN ZİYAN OLMAMASI İÇİN OY VE YORUM YAPARSANIZ ÇOK MUTLU OLURUM ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM 🖤💜💙💛❣️
“Köye Öğretmen gelmiş diyorlar Baver” Baver elindeki bıçağı diğer bıcağa sürtüyordu cevap vermeyince yanındaki terorist konuşmaya devam etti.
“Kahvehaneye gitmiş çocuklar okula gelmeli demiş, Azer az daha kızın kafasına sıkacakmış ama şu Yüzbaşı timiyle gelip engel olmuş.” Baver bir anda bıçağı bilemeyi bıraktığında başını yanındaki adamına çevirdi keskin gözü adamı yakıp kavuracak cinstendi bir gözü görüyordu sağ gözü ise tıpkı korsanlardaki gibi bandajla kapatılmıştı bandaj göz çevresini sarmıştı alnından ve yanağından bandaja doğru giden bir kesiğin izi vardı sol yanağı ise yanıktı.
“Yüzbaşı, yüzümü benim bile tanıyamacağım hale getirdi bende onun canını kendi ellerimle alacağım ama önceliğimi önce Öğretmene vermem gerekiyor dikkatimi çekmemeliydi.” Baver bir bıçağı kenara fırlatarak diğer bıçağı ise adamının göğsüne doğru hafifçe vurarak konuştu.
“Bu Öğretmen başımıza bela olur mu bir öğren” Adamı kafasını salladığında yeniden sözlerine devam etti.
“Eğer köylü onu kabullenirse alırız sıkarız kafasına yapmadığımız şey değil.” Baver sararmış dişlerini göstererek güldüğünde adamıda onunla birlikte güldü.
👩🏫
Sare erkenden uyanmış kahvaltısını yapmıştı ardından hızla giyinerek köyün horozları eşliğinde yola koyulmuştu okula gitmemişti çünkü öğrencilerinin gelmeyeceğini biliyordu elinde stanley termosu ve ajandasıyla köyün sokaklarında ilerlerken arabasını almayı istememişti öncelikle ilk gittiği yer köyün küçük bakkalıydı içeri gülümseyerek girdi.
“Merhaba kolay gelsin” İçerideki müşteri ve bakkalın sahibi Öğretmenin yüzüne bakıp o yokmuş gibi başka şeylerle ilgilenmişlerdi müşteri alacaklarını alıp çıkarken bakkal sahibi arkası dönük olan Öğretmene baktı.
“Satmıyoruz” Eli dolaba gitmişti kola almak istiyordu ama bir anda arkasından gelen sesle durdu.
“Anlayamadım?” Gülümseyerek sormuştu.
“Satmıyoruz, yanlış anlama sana satmıyoruz.” Sare’nin yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solduğunda şaşırmış ifadesiyle bakkalın sahibine bakıyordu.
“Neden ben sizi tanımıyorum sizde beni tanımıyorsunuz ben size bir şey yapmadım hatta ben sizi tanımaya…..” Bakkalın sahibi Sare’nin sözünü keserek konuşmaya başladı.
“Sen bizi tanımaya çalışma Öğretmen, sen buradan git” Sare kasanın arkasında duran bakkal sahibine doğru yaklaştı.
“Diğer köylülerin aksine Türkçe’yi gayet iyi konuşuyorsunuz bana nedense böyle davranmak istemiyormuşsunuz gibi geliyor.” Bakkal sahibi derince bir nefes alarak önüne baktı Sare aslında bunu yapmak istemediğini anlamıştı.
“Bak kızım niyetim sana kötü davranmak değil ama satamam sende beni anla köylüyle düşman olamam.” Sare yutkunarak adama baktı gözleri dolmuştu.
“Pekala sizi zor durumda bırakmak istemem kolay gelsin.” Bakkaldan çıkmak üzereydi ki tekrardan bakkal sahibinin sesini duydu.
“Bak küçüksün senin yaşından büyük kızım var benim, zarar görürsün ailene söyle seni alsın buradan” Sare orta yaşlı adama baktı gözlerinde 1 haftadır kimsede görmediği bir merhamet vardı.
“Bu benim ilk yılım ve buraya atandım üzgünüm burada kalmak zorundayım.” Bakkal sahibi başını olumsuz anlamda salladı.
“İşin çok zor kızım kimse seni dinlemez her gün yemek yemek için ekmeğe ihtiyacın olacak merkeze mi gideceksin sürekli, yol 3 saat sürüyor.” Bakkal sahibine gülümseyerek baktı.
“Belki de artık bazı şeylerin değişmesi gerekiyordur ilk adımı siz atabilirsiniz, ilk başta her ses uzak ve kısık çıkar zaten kimse uzaktaki ses’e kulak vermezse o sesin ne anlatmaya çalıştığını kim bilebilir.” Bakkal sahibi başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.
“Mümkün değil çoğunun olmasa dahi eminim bir kaçının teroristlerle bağlantısı vardır haber onlara uçarsa yaşatmazlar.” Sare hüzünle baktı yıllardır bu şekilde yaşıyor olmaları içini acıtmıştı.
“O zaman askere güvenin Türk askerini burada destekleyin sizi korumalarına izin verin.” Sare’nin sözleriyle adamın gözleri daldı sanki Sare hiç yokmuş bu konuşmalar olmamış gibiydi.
“Ben askere her daim güvenirim zaten ama köylünün çoğu askerden nefret eder köye her gelişlerinde muhakkak taşlarlar.” Sare başını sallamıştı dudaklarını birbirine bastırdı yüzü düşmüştü görünen o ki öğrencilerine kavuşması biraz daha zaman alacaktı.
“Bana yardım eder misiniz çocukların okula gelmesi için çabalıyorum ama birilerinin de desteğine ihtiyacım var.” Bakkal sahibi Sare’ye hüzünle baktı gözlerinin önüne kızı geliyordu.
“Az önce senin yaşından büyük kızım var demiştim ya o bir zamanlardı, benim kızım doktordu 2020 yılında Türkiye’ye gelen Corona virüs bizim köyüde esir aldı, tek doktor oydu her gelene müdahale etmek için ne yiyordu, ne içiyordu ne de uyuyordu hiç durmadan insanlar ölmesin diye kendini görmüyordu sonra bir hasta yakını geldi köylülerin böyle en bilindik isimlerinden biri ağası, paşası onun oğluydu kızım elinden geleni yaptı ama virüs çoktan oğlunu esir almıştı kurtarmak için uğraştı ama ne ilaç var ne iğne buna rağmen elinden geleni yaptı ama çocuk vefat etti bu adam oğlunun ölümüne çıldırmış gibi önüne geleni yakıp yıktı kızımı sağlık ocağından sürükleyerek köy meydanına götürmüş bende tarladaydım keşke diyorum kendime o gün gitmeseydim haber geldi koşarak meydana doğru gittim meydanda bir kalabalık, vuruşma, çığlık sesleri köylüler toplanmış yerde yatan kızımı acımasızca öldüresiye dövüyorlardı kan beynime sıçradı atıldım aralarına kalabalığı yardım yerde gördüğümün benim kızım olmadığı sandım tanıyamadım her gece uyumadan alnından öptüğüm her namazımda sağlığı için dua ettiğim kızımı ben tanıyamamıştım ben gelmeden önce zaten onun narin bedeni darbelere dayanamamıştı çoktan ölmüştü ellerime aldım feryadım bu göğü yardı da köylünün vicdanını yaramamıştı.”
Sare bakkal sahibinin karşısında ağlayarak anlattığı kızının ölümüne dayanamamıştı oda onunla birlikte ağlıyordu göz yaşlarını koluna silerek adamı dinlemeye devam etti.
“Çok sevdiği üniformasının bir gün kendisini öldüreceğini bilemedi işte Allah rahmet eylesin” Sare gözyaşlarını silerek konuştu.
“Allah rahmet eylesin Rabbim size sabır versin, peki onlara ne oldu cezasız kalmadılar değil mi?” Adam bakışlarını Sare’ye çevirerek gülümsedi.
“Cezaevindeler ama ne değişir ki biri gider biri gelir dünya böyle kötülük her yerde işte, o yüzden kızım bırak bunlarla uğraşma benim kızımda senin gibiydi gözü karaydı ama ne oldu toprağın altında” Sare gözyaşları içinde adama cevap verdi.
“Belki de bana bu yüzden yardım etmelisiniz onlara dur diyebilmek için, onlar istediğini yaparken biz niye korkup istediklerini yaparak yaşayalım lütfen kızınız için üzgünüm ama bu köyde çocuklar için bir şeyler yapmazsak hepsinin sonu aynı olacak.” Bakkal sahibi yutkunarak başını eğdi Sare ise hüzünle bakmaya devam ediyordu onun korkusu bu köydeki çocuklarında bir gün buna benzer şeyler yaşayacak olmalarıydı.
“Benden ne yapmamı istiyorsun?” Bakkal sahibi içindeki verdiği savaşa yenik düşmüştü köylüyle o günden beri zerre konuşmamış onları tamamen yok saymıştı bunun suçluları cezaevindeydi ama içinden buna engel olmayan diğer köylülerlede konuşmak gelmiyordu.
“Bana senin gibi düşünen köylülerin kimler olduğunu söyler misin en azından diğerlerine nazaran daha ikna edebileceğim insanların olup olmadığını öğrenmek istiyorum?” Bakkal sahibi başını sallayarak yanıtladı.
“Var ama korkuyorlar aslında bakma köyün çoğunluğu korku yüzünden onların yanında yoksa kimseye çocuklarını vermek niyetinde değil kimse” Sare karanlığın ucundaki ışığı yakaladığında içi istemsiz umutla parladı en azından bunun bir adım olduğunu düşünüyordu.
“O zaman sizden bir ricada bulunsam beni onlarla görüştürebilir misiniz?” Bakkal sahibi başını sallayarak yanıtladı.
“Kimse görmemeli yapacaksanızda köyde bu duyulmamalı yoksa teroristlerle bağlantısı olanların kulağına gider ne yapacaksanız gizli yapmalısınız.” Sare başını sallayarak çantasından çıkardığı not defterine numarasını yazdı ardından kağıdı yırtarak bakkal sahibine uzattı.
“Bu benim numaram beni ararsınız” Bakkal sahibi kağıdı alarak cebine koydu.
“Muhtara da söyledim ama yanımda olacak mı bilemiyorum.” Bakkal sahibi Sare’ye baktı yeniden cevapladı.
“Ben muhtarla konuşurum ona kimse kolay kolay dokunamaz burda, ama yine de tedbirli olması şart benden haber bekleyin.” Sare gülümseyerek başını salladı ve bakkaldan tam çıkacakken yeniden bakkal sahibinin sesiyle durdu.
“Şuradan çantana ekmek koy farkedilmeyecek dersen kola da al kendine bende seni azarlıyormuş gibi göndereceğim burdan dikkat çekmeyelim.” Sare’ye bakınca gözünün önüne kızı geliyordu dayanamayıp almasını istemişti Sare parayı uzattığında başını olumsuz anlamda salladı.
“Satmıyoruz dedik Öğretmen hanım koyun çantanıza” Sare gülümseyerek sırt çantasına iki ekmeği ve 1 litre kolayı koyarak sırtına geri takmıştı ardından çıkışa giderken bakkal sahibi bir anda bağırdığında şaşkınlıkla ona baktı ardından anlayarak ilerlemeye devam etti.
“Sana satmıyorum dedim zorla mı defol git bir daha gelme buraya!” Sare oyuna ayak uydurarak konuşmaya başladı.
“Sadece ekmek almak istemiştim bağırmanıza gerek yok ne kötü insansın” Bakkal sahibi Sare’yi hafifçe ittirerek bakkalının önünden çekilmesini istedi.
“Bana dokunmayın gidiyorum zaten sizin ekmeğinize kalmadım gider merkezden alırım.” Bakkal sahibi eliyle git işareti yaptığında Sare önüne dönerek ilerlemeye devam etti.
3 GÜN SONRA
Saat gece 01:00’di Sare bakkal sahibinin kendisine tarif ettiği yere yaklaşmıştı hızlı adımlarla ilerliyordu.
“Geldin mi gecikince bir şey oldu sandım.” Sare geldiği halde geldin mi diye sorun bakkal sahibine gülümsemişti.
“Geldim Salim abi” Sare’ye parmaklarını kendi dudaklarına bastırarak sus işareti yapmıştı.
“Hadi içeri geçelim.” Muhtar bakkal Salim’i ve Sare’yi evin girişinde bekliyordu.
“Yavv Vallahi dokuz doğurdum Öğretmen hanım korkudan” Muhtara gülümseyerek evin içine girmişti evde 3 tane küçük çocuk tahtadan yapılmış oyuncaklarla oynuyordu anne babası ise ayağa kalkarak Sare’yi karşıladı.
“Hoşgeldiniz Öğretmen hanım” Çocukların babası konuştuğunda annesi ise Sare’yi içeriye buyur etmişti.
“Hoşbuldum nasılsınız bu saatte geliyorum ama kusura bakmayın” Adam ve kadın başlarını sorun yok anlamında salladıklarında Sare gülümseyerek çocuklara baktı.
“Buraya neden geldiğimi az çok anlamışsınızdır, ben köye Öğretmen olarak geldim okullar başlayalı 1 hafta olacak neredeyse ama ben hala eğitime başlayamadım.” Çocukların babası başını sallayarak yanıtladı.
“Evet ama biz göndermeyi” Sare hızla adamın sözünü keserek konuşmaya başladı.
“Bakın Nazım abi ve Salim abi beni sizinle görüştürdüyse sizinde diğerleri gibi olmadığınızı bildikleri için lütfen bu kötülüğü onların geleceğinden çalarak yapmayın sizden istedikleri şey çocuklarınızı büyütüp onlara vermeniz siz bunca zahmete çocuklarınızı dağda askere silah sıksınlar diye mi katlanıyorsunuz ya da birilerini öldürsünler kendileri gibi çocukları annesiz babasız bıraksınlar diye mi?” Adam ve kadın başlarını eğmişti Sare’nin sözlerine içten içe hak veriyorlardı.
“Gönderemeyiz Öğretmen hanım duyulduğu an alırlar canımızı” Sare hüzünle baktı.
“O halde birlikten kuvvet doğar derler ya bir çoğunuzla görüşürüm ikna ederim birlik olursak bunu yapmalarını da engelleriz birimize zarar gelirse hepimiz koşarız elimden geleni yaparım söz veriyorum.” Sare’nin tüm çabası gece boyunca devam etmişti ikna etmek oldukça zordu sabah ezanı duyulana kadar Sare, Muhtar Nazım, bakkal Salim çocukların anne ve babasını ikna etmek için dil dökmüşlerdi sonunda pes ettiklerinde çocukların anne ve babası kabullenmişti Sare sonunda istediğini elde etmişti.
Sare gün daha fazla aymadan hızla evine gelip ajandasına not aldı heyecanlıydı içinden bir ses öğrencilerine çok yakında kavuşacağını söylüyordu.
“Bugün üç çocuğun okula geleceği kesinleşti zorlu bir ikna süreciydi ama ben bunu başardım tabi Nazım abi ve Salim abiyle” Ajandasına not alırken tam da bunu yazmıştı üzerine yapıştırdığı kalpli stickkera bakıp ajandasının sayfasını öperek odanın etrafında sevinç çığlıkları atmaya başladı.
1 AY SONRA
TARİH: 7 EKİM PAZARTESİ
Sare Öğretmen eline aldığı zili çalarak ders zilini resmen başlatmıştı öğrencileri saat 10:00’da sırtlarındaki küçük çantalarıyla koşarak okula giriyordu küçük sınıfı heyecanla dolduran 10 öğrenci vardı bu onun için inanılmaz derecede mutluluk vericiydi öğrencilerin kendi aralarında konuşmalarını dinledi.
“Başardın Sare kırdın inatlarını öğrencilerine kavuştun sonunda” Kendi kendine konuşarak mutlulukla onları izliyordu 1 aydır Muhtar Nazım ve bakkal sahibi Salim’in ayarladığı buluşmalarla Sare aileleri ikna etmiş ve bunu yaparken yakalanma tehlikesi atlatsalar dahi vazgeçmemişlerdi sonunda aileleri ikna ettiklerinde 10 öğrencinin gelmesi kesinleşmişti zorlu ve yorucu bir süreçti ama başarmışlardı.
“Merhaba çocuklar sonunda bir aradayız artık tanışalım mı?” Öğrenciler hep bir ağızdan evet diye bağırdıklarında Sare söze girdi eline tebeşiri alarak tahtaya kendi ismini yazdı.
“Ben Sare Lia sizin Öğretmeninizim sizinle tanışmak için çok çaba sarfettim ve heyecanlıyım tanıştığımıza memnum oldum çocuklar” Çocuklar ayaklarını sandalyelerinden sallayarak gülerek konuştular.
“Öğetmenim çok güzelsiniz” Sare kendisine hayran hayran bakan kız öğrencisine yaklaşarak saçlarını okşadı.
“Siz benden daha güzelsiniz, şimdi sizi tanımak istiyorum hadi bana kendinizi tanıtın” Çocuklar heyecanla kendilerini tanıttıklarında Sare de onları büyük bir çoşkuyla dinliyordu daha sonra onlara aldığı ama bir aydır vermek için çırpındığı hediyelerini dağıttığında çocuklar yerlerinde duramayacak kadar heyecanlılardı Sare onlara sırt çantası da almış ve okula gelirken çantalarını takmalarını istemişti.
🪖
“Duydunuz mu siz olayı?” Caner Üstçavuş yemekhanede yemeklerini yiyen Karasu timine yaklaşarak konuştuğunda Karasu timi ona doğru baktı.
“Ne olmuş gene ya daha görevden yeni geldik yine mi görev emri geldi?” Ömer Üsteğmen söylenerek kuru fasülyesinden bir kaşık aldı.
“İşimiz bu Ömer söylenme yemeğini ye görev emri geldiyse buna bile vaktin olmayacak” Ardından Caner Üstçavuş daha fazla beklemeden konuşmaya devam etti.
“Ömer Üsteğmenim görev emri gelse bana mı gelir Yüzbaşıma gelir.” Ömer Üsteğmen ters ters bakarak yemeğini yemeğe devam etti.
“Öğretmen hanımı diyorum ya ne yapmış ne etmiş başarmış valla” Karasu timi anlamsız yüz ifadeleriyle Caner Üstçavuşa bakınca Caner Üstçavuşta onlara aynı bakışla karşılık vermişti.
“Ne yapmış Öğretmen?” Bunu soran Tuna Yüzbaşıydı Ömer Üsteğmen ise muzip bir tavırla Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Köydeki ailelerden bir kaçını ikna etmiş valla toplamış öğrencilerini okulda ders veriyormuş” Karasu timi şaşkınlıkla Caner Üstçavuşa bakınca Caner Üstçavuş elindeki tepsiyi bırakıp yemeğine kaşık atmıştı.
“Baya dişli çıktı bizim Öğretmen hanım köylüyü bile ikna etmeyi başardığına göre, boşa Yüzbaşıma kafa tutmamış demek ki” Ömer Üsteğmen gülerek yemeğini yerken bir çift gözün etkisi altında olduğunu fark edince yutkunarak suyu içti.
“Boş boş konuşma Ömer pek yorulmuş gibi değilsin sen, bi eğitim alanında alıştırma yap” Ömer Üsteğmen suyu içerken öksürerek suyu elinden bıraktığında Ahmet Başçavuş sırtına vuruyordu.
“Ahmet sudan ölmedim ama elinden öleceğim.” Ahmet Başçavuş özür dileyerek elini çekti.
“Tuna Yüzbaşım ben öylesine dedim latife ediyordum.” Keyiflenme sırası şimdi Tuna Yüzbaşındaydı.
“Bende latife ediyorum Ömer daha ne kadar şınav çekeceğini söylemedim eğitim alanında söyleyeceğim.” Ömer Üsteğmen kendisini acındıran bakışlarla Tuna Yüzbaşı’ya bakarak onun vicdanına oynamaya çalışıyordu.
“Yemeğinizi yiyin gidin dinlenin, Ahmet sende şu koluna baktır.” Yüzbaşı kalktığında Karasu timi de Yüzbaşıyla birlikte ayağa kalktı Ahmet Başçavuş hızla konuştu.
“Emredersiniz Komutanım” Yüzbaşı dönüp Ahmet Başçavuşa bakıp konuştu.
“Emretmiyorum Ahmet sağlığın için diyorum, bana lazımsınız merkeze gidip doktora görünün.” Yüzbaşı önüne dönüp gidecekken Karasu timi hep bir ağızdan emredersiniz Komutanım dediğinde Yüzbaşı arkasına dönüp sabır dilenircesine önüne dönüp yürümeye devam etti.
Tuna Yüzbaşı telefonunu çıkardığında her seferinde koyduğu kilidi hatırlamaya çalışmaktan bıkmıştı en sonunda hatırladığında kilidi açtı ve telefonuna bakarak koridorda ilerliyordu anlık olarak duyduğu sesle hazırola geçti.
“Tuna Yüzbaşı” Yüzbaşı arkasına döndü ve selam vererek Albayına baktı.
“Nasılsın Tuna?” Tuna Yüzbaşı konuşmaya başladı.
“İyiyim Komutanım” Albay, Tuna Yüzbaşı’ya gülümseyerek baktı.
“Oğlum Komutanın olarak sormadım baban olarak sordum.” Tuna Yüzbaşı’nın babası gibi görüp sevip saydığı bir Komutanıydı aralarındaki bağ güçlü ve derin bir bağdı.
“İyi sayılırım Komutanım” Albay endişeyle Tuna Yüzbaşı’nın omzunu sıktı.
“Ne oldu evlat canını sıkan bir şey mi var?” Tuna Yüzbaşı hüzünlü bir gülümseme bahşetti.
“Hayır Komutanım iyiyim” Albay gülümseyerek tekrardan konuştu.
“Buraya ilk geldiğinde daha fazla konuşuyordun evlat yıllar geçtikçe daha az konuşur oldun.” Tuna Yüzbaşı başını eğerek cevap veremedi yeniden söze girdiğinde Albayının gözlerinin içine bakıyordu.
"Buraya geldiğimde 24 yaşındaydım gençtim Komutanım şimdi 29 yaşındayım yaşlanıyorum." Albay gülerek cevap verdi Tuna Yüzbaşı verdiği cevaba şok içinde bakmıştı.
“Bak geçen Kartal timinden Üsteğmen Gökalp evlendi Üsteğmenin şimdi yüzünde güller açıyor.” Tuna Yüzbaşı gözlerini kaçırarak gözlerini başka yere odakladı.
“Hayırlısı olsun Komutanım” Komutan gülünce şaşkınlığı daha da arttı yaptığı imayı anlamıştı.
“Ee benim Karasu timinde de bir an önce hayırlısı olur inşallah” Albay Tuna Yüzbaşı’nın omzuna hafifçe vurarak gitmek için yöneldi.
“Hadi oğlum git dinlen gözlerin şişmiş” Tuna Yüzbaşı yeniden selam vererek karargahın çıkışına yöneldi.
🧨
“Baver” Baver elindeki çocuklardan birini istediğini yapmadığı için öldüresiye döverken araya giren adamına sinirle baktı.
“Şunlara silah kullanmayı öğretin lan az daha canımdan oluyordum.” Adamın boğazına sarılmış tükürüklerini etrafa saçarak konuştu.
“Çocukları daha yeni yeni eğitiyoruz Baver, silah kullanmayı hemen öğrenemezler ya” Baver yumruğunu adama geçirdiğinde adam kanayan burnunu tutarak doğrulmaya çalıştı.
“Öğrenecekler lan askere sıkmayı öğrenecekler neredeyse ölüyordum diyorum eğer bunlar bir an önce çatışmaya girmeyi öğrenmezlerse seni ben gebertirim.” Adam korkuyla başını salladı ardından doğrulup Baver’e haberi verdi.
“Baver Öğretmen köylüleri ikna etmiş çocukları okula yolluyorlarmış” Baver’in sinirine sinir eklenmişti eli ayağı titrerken belindeki bıçağı az önce öldüresiye dövdüğü çocuğa doğrulttu.
“Baver yapma adama ihtiyacımız var” Baver keskin gözleriyle adama baktı.
“Benim acizlerle işim yok” Ardından bıçağı çocuğun kalbine saplandığında çocuk tiz bir acıyla son nefesini orada vermişti.
“Demek köy bizim ne kadar ciddi olduğumuzu hala anlamamış gidin köyü yıkın yakın çocukları ve Öğretmeni alın” Adam korkuyla Baver’e baktı.
“Öğretmeni almak sıkıntı çıkarmaz mı?” Baver hızla gelip bir tokat savuşturdu.
“Öğretmeni al dediysem al lan bir daha buranın adını bile hatırlamayacak hale geldiğinde köyden hızla kaçacak tabi hayatta kalabilirse” Baver öldürdüğü muhtemelen 17 yaşlarında olan çocuğu seyretti karşısındaki manzara hoşuna gidiyordu.
🛩
Köyde ekim ayında havalar git gide soğuyordu çoktan kışlıklar dışarıya çıkmıştı Karasu timi görevden yeni geldikleri için her biri kışlada kendilerine ayrılmış evlerin içinde sobanın başındaydı Tuna Yüzbaşı hava almak için evinden çıktığında evinin yanında bulunan masa ve sandalyelere yaklaştı birine oturdu ellerini ceplerinden çıkarmadan başını gökyüzüne çevirdi nefes alışverişinde ağzından çıkan dumalar gökyüzüne süzülüyordu.
“Tuna Yüzbaşım!” Kışlanın girişinde nöbet tutan askerlerden biri yanına gelmişti.
“Ne oldu asker?” Tuna Yüzbaşı kendisine telaşla gelen askere endişeyle baktı.
“Komutanım, Albayım sizi görmek istiyor ihbar gelmiş” Tuna Yüzbaşı hızla arabasına doğru ilerledi kendisiyle gelen askere emri verdi.
“Ömer Üsteğmenine haber ver Karasu timini karargahta toplasın.” Asker emri aldıktan sonra hızla yanından uzaklaştı ardından Tuna Yüzbaşı’da arabasını karargaha doğru sürdü. Kısa bir süre sonra karargaha geldiğinde kapıyı tıklayarak Albayın odasına girdi.
“Komutanım beni çağırmışsınız” Albay hızla Tuna Yüzbaşı’yı yanıtladı.
“Köye saldırı olacağı ihbarını aldık Öğretmen hanımın ve çocukların tehlikede olduğunu düşünüyoruz.” Tuna Yüzbaşı meraklı gözlerini Albayına çevirdi.
“Kim bu ihbarı yapan Komutanım ihbarın doğruluğu kesin mi?” Albay gözlerini kaçırarak Tuna Yüzbaşı’nın bu sorusunu görmezden geldi.
“Timini al hemen köye git saldırı gerçekleşmeden engellememiz gerek” Tuna Yüzbaşı selam vererek odadan çıkmıştı.
“Karasu hazır mı?” Tuna Yüzbaşı askerlerin üstlerini değiştirdikleri odaya girerek timinin üniformanlarını giyip silahlarını hazırladıklarını görmüştü.
“Hazırız Komutanım!” Askerler Yüzbaşı’nın gelmesiyle hep bir ağızdan konuştu.
“Görev emri geldi köye baskın olacakmış Öğretmen hanım ve çocuklar tehlikede, hadi acele edin!” Yüzbaşı da üniformasını hızla giydiğinde askerler karargahtan çıkarak iki ayrı araca bindi.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
74.93k Okunma |
6.32k Oy |
0 Takip |
92 Bölümlü Kitap |