Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@sila172521

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HEYECANLI BİR GENCİN UMUT

DOLU GÖZLERİ

 

“Abi ayranda ister misin?” Ferman başıyla onayladı; “Ver bakalım iki tane.” Kardeşi Sena’nın mezuniyetinden çıkar çıkmaz Kadıköye atmışlardı kendilerini. Denizin kıyısındaki bir tavuk pilavcıda küçük ahşaptan taburelere oturmuş ileride kovalarını doldurmaya çalışan balıkçıları izlemeye koyulmuşlardı. Sena o gün düz, uzun siyah bir elbise giymişti. Oldukça sıradan gibi dursada sanki bizzat onun vücut hatlarına göre dikilmiş gibi duran bu elbise, Sena’nın üzerinde oldukça şık duruyordu. Dalgalı açık kumral saçlarından gözünün önüne gelen bir tutamı kulağının arkasına aldı.

“Eee bu gün bir olay falan yok m? Gitmeyecek misin?” Ferman bu sözlerin altında bir iğnelemenin olup olmadığından emin değildi. Kendini bildi bileli bir şeyleri laf altından anlatmaya çalışırlardı birbirlerine. Babalarından onlara kalan kötü bir miras gibi de düşünülebilir bu durum.“ Yok sıradan, sessiz bir gün.” Sena aldığı nefesi sıkıntıyla verdi. Abisinin günleri hiçbir zaman sakin olmazdı. Hele sıradan asla. Her zaman olaylı geçiyordu hayatı. Bir keresinde bir seri katili ekibiyle yakalamışlardı. Televizyonda, gazetelerde boy boy fotoğrafları çıkmıştı. Tüm ülke onları konuşmuş, sosyal medya çalkalanmıştı.

Bu yüzden sık sık görüşemezdi onunla. Bazenleri eve bile zar zor uğrardı. Evlendikten sonra ise bu durum dahada artmıştı. Ayça’yı seviyordu. Aralarında 2 yaş olduğundan yenge dedirtmezdi. Kendini yaşlı hissediyormuş. Abisi gibi o da işkoliğin tekiydi. Büyük bir ilaç şirketinde farmakolog(ilaç üretümi boyunca baştan sona kadar ilgilenen kişi) olarak çalışıyordu.

Bu günden itibaren artık abisi ile meslektaş da sayılırlardı. Bunca zaman hep onun gibi olmayı hayal etmişti. Ferman artık her ne kadar bu meslekten git gide bunalmaya, sıkılmaya, sorgulamaya başlasada kardeşi onun tam tersiydi. Sena, mesleğine bir an önce başlayıp gece gündüz iz peşinde oradan oraya koşuşturmak için can atıyordu ve abisinin bu huysuz hallerine bir türlü anlam veremiyordu. Onun gibi saygın bir başkomiser olmayı kim istemezdi ki?

“Ne oldu yoksa artık benimle vakit geçirmek istemiyor musun? Sıkıldın mı benden? Yaşlandık tabii eskisi gibi değiliz.” diye homurdandı Ferman. O sırada seyyar pilavcı, aralarındaki küçük tahta masaya pilav ve ayranlarını bıraktı. “Afiyet olsun abim.” Ferman başı ile onaylamakla yetindi.

“Abi hemen acıtasyona bağlama lütfen. Onun için demedim, biliyorsun. Benim dediğim ‘Yeni…böyle aksiyonlu, ilginç bir dosya falan yok mu?” Munzurca göz kırptı abisine. Ferman pilavını karıştırıp bir kaşık aldı. “Gizem arıyorsan elimizde yok, taze bitti.” Sena yüzünü asıp pilavını yemeye başlamışken Ferman konuşmaya devam etti; “Bu gün sabah ormanda bir ceset buldundu.” Sena hemen kafasını pilavdan kaldırıp pür dikkat abisini dinlemeye koyuldu.

“Belki haberlerde denk gelmişsindir. İşte o dosyayla ilgileniyoruz şimdi. Büyük ihtimalle sokakta yaşayan gariban insanlardan biri.” Sena anladığını belirtmek istercesine kafasını salladı. Sabah mezuniyette konuşuluyordu bu olay. Oradan haberi olmuştu. “Yara izi yok diyorlardı. Zehirlemişler mi?” Abisinin fazla bilgi vermeyeceğini biliyordu ama yinede şansını denemek istedi.

“Bilmiyorum daha belli olmadı.”

O sırada arka cebindeki telefonunun sesi duyuldu. Ferman umursamadan pilavından bir kaşık daha aldı. Zil sesinden kim olduğunu anlamıştı. Bazı kişiler için farklı sesler kullanıyordu. Kardeşi ile göz göze geldi. Sena şaşırmıştı, abisi sanki sesi hiç duymuyor gibiydi. “Abi açsana. Belki önemli bir şeydir.” Ferman pilavdan ağzına bir kaşık daha attı. En sonunda elini cebine götürüp aldı telefonunu. Ekranda ‘İrfan Baltacı’ yazıyordu, açtı. “Efendim İrfan?” Sena ismi duyar duymaz yerinde kıpırdandı. Abisinin neden yanında açmak istemediğini şimdi anlamıştı. İrfan’dan hoşlandığının farkındaydı ama hiç konusunu açmamıştı şimdiye kadar. Sena abisini ziyarete geldiğinde tanışmışlardı. Ardından birkaç kez sırf onu görebilmek için gelmişti. Güleryüzlü, eğlenceli biriydi İrfan. Sena, onunla konuşurken zamanın nasıl geçtiğinin anlamıyordu.

“Başkomiserim maktulün kimliği tespit edilmiş.” İrfan’ın sesi zar zor duyuluyordu.“Biraz bağır İrfan. Gelmiyor sesin” diye çıkıştı Ferman. İrfan bağırarak; “Maktülün kimliği tespit edilmiş başkomiserim. Mehmet Kara, 32 yaşındaymış. İkametgah adresi gözükmüyor. Tahmin ettiğimiz gibi evsiz sanırım.” İrfan, cümlesini henüz bitirmişti ki arkadan bir uğultu yükseldi. Tam o sırada bir adamın sesi duyuldu; Zinder…Hilfuluji...Alex…Alex vuruyooor ALEX ALEX ALEX 60. DAKİKA 2-0 YOK BÖYLE BİR GOOL ALEX DE SOUZA... FENERBAHÇE 2, GALATASARAY 0 DERBİYİ SOW AÇTI. ALEX DE SOUZA… KADIKÖY ADETA AYAKLANDI SAYIN SEYİRCİLER.” Ferman bu gün derbi olduğunu unutmuştu. “İrfan neredesiniz oğlum? Gürültüden sesini duyamıyorum.” Cevap gelmedi. “Aloo İrfan orada mısın?” Cevap hala yoktu. Ferman sinirlenip kapadı telefonu. “Akılları bir karış havada. Çocuk gibi davranıyorlar bazen.” Sena gülümsedi. “Birilerinin içinde hala bir çocuk yatıyor olması güzel. Hayattan zevk almayı biliyorlar...” Duraksadı. “Bazılarımızın aksine.”

Kardeşinin kendisini ima ettiğini anlamıştı Ferman. ’Hayattan zevk almak mı?’ diye düşündü. En son ne zaman yaşamaktan zevk aldığını bilmiyordu. Oysa ki güzel bir evliliği, iyi gelirli bir işi, anlaşabildiği iş arkadaşları vardı fakat çoğu zaman bedenini kötü bir his kaplardı ve kolay kolay terk etmezdi onu. Sanki birden sahip olduğu her şeyi kaybedecekmiş gibi gelirdi. Şu zalim, acımasız şehirde yapayalnız, bir başına dımdızlak kalacakmış gibi....

 

 

Sena ile tanıştık. İrfan ve Sena ikilisinden bir şeyler olur mu ne dersiniz? Ferman izin verir mi? Düşüncelerinizi merak ediyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.

Loading...
0%