Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@sila172521

BEŞİNCİ BÖLÜM

SERT GÖRÜNÜŞÜN ARDINDAKİ

HAYLAZ ÇOCUK

 

“Pat diye kıza kahveyi uzatıp al mı diyeceğim yani.” İrfan, Hakan’ın sırtından iteklemesi yüzünden elindeki kahveleri dökmemek için büyük bir uğraş içerisindeydi. Hakan günlerdir arkadaşının hoşlandığı kız ile aralarını yapmaya çalışıyordu. “Hadi be oğlum nazlanma! Öküz gibide dikilme karşısında. İki sohbet etmeye falan çalış. Ne bileyim saçın çok güzel olmuş, farklı bir şey mi yaptın diye sor. Süreye oyna yani.” Dedi arkadaşının sırtını pat patlayarak.

İrfan yüzünü buruşturup arkasını döndü.“Öyle demek kolay tabii. Ben daha ‘Merhaba’ diyemiyorum kıza. Sen kalkmış iltifat et, konu aç diyorsun.” Hakan, arkadaşının bu hallerinden büyük keyif alıyordu. Normalde hiçbir şeyden korkusu olmayan, mermiye kafa atabilecek potansiyelli bu adam, şimdi karşısında utangaçlıktan kıvranıyordu. “Görevdeymiş gibi düşün. Rahat ol. 1. Adım: ‘Kahveyi ver.’ 2. Adım Konu aç. 3. Ve en önemli adım ise kızı bol bol öv. Hadi göster kendini koçum benim. Sana güveniyorum.”

İrfan derin bir nefes alarak önüne döndü. Başarabilirdi. Ah bir konu açabilse gerisi kendiliğinden gelirdi zaten. Sakince aralık olan kapıyı ayağıyla itti. İçeriye girmeden önce arkadaşına dönüp “Dua et” diye mırıldandı. Hakan, ellerini havaya kaldırıp gözlerini tavana dikti. “Yumurtaya can veren Yarabbim. Sen bu İrfan kuluna yardım et. Şu kahveyi üstüne döküp rezil olmadan götürebilsin. Amin.”

İrfan, odaya girdiğinde dört masadan sadece birinin dolu olduğunu gördü. O da en soldaki pencerenin önündeki Burcu’nun masasıydı. Diğerlerinin henüz gelmemiş olması işine gelirdi. Böylelikle daha rahat davranabilirdi.

Burcu, o sırada yaşlı bir kadınla konuşuyordu. İrfan’ı ve elindeki kahveleri görünce yaşlı kadının karşısındaki boş sandalyeyi işaret etti. “Günaydın İrfan. Buyur, şöyle otur.”

İrfan, birkaç adım daha atarsa her an kahveleri fırlatıp kaçabilirdi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki ne yapması gerektiği aklından uçup gitmişti bile. Yavaşça sandalyeye oturdu. Kahveler ise hala elinde duruyordu. Yaşlı kadın, “Ah yavrum sağol ne iyi yaptın. Benimde ağzım kurumuştu” dedi. Ardından İrfan’ın elindeki kahvelerden birini alıp birden içiverdi. İrfan neye uğradığını anlamayıp öylece kalakaldı. Resmen donmuştu. Gözleri faltaşı gibi açılmış, yaşlı kadına bakıyordu. İlk adım yerle bir olmuştu. Burcu, ise bıyık altında gülüyordu. Hemen ciddileşti. “Peki binaya tanımadığınız giren çıkan birisini gördünüz mü?”

Yaşlı kadın, kaşlarını çattı. Bozulmuşa benziyordu. “Birini görmüş olsam burada benim işim ne? Çoktan paralamıştım o hergeleyi. Ama neredeee. Yok, göremedim kimseyi. Kaç oldu bu artık yeter! Sürekli ayakkabıları çalıp çalıp duruyorlar. Nereye kadar devam edecek daha bu? Tüm apartman şikâyetçiyiz vallahi bu durumdan” diye çıkıştı.

Oldukça sinirlenmişe benziyordu. Bir çırpıda konuşup derdini anlatmıştı. “Tamam teyze biz kameralara bakıp seni bilgilendiririz. Sen şimdilik gidebilirsin.” Diyen Burcu’ya tek kaşını şüpheyle kaldırıp baktı yaşlı kadın.“Bulabilecek misiniz bari hırsızı?”

İrfan birden atıldı. “Bulunur bulunur siz hiç merak etmeyin teyzecim. Burcu görüp görebileceğiniz en cevval polislerden birisidir. Gözünüz hiç arkada kalmasın. Şimdiden bulunmuş bilin hırsızı.” Burcu, bunu beklemiyor olacktı ki İrfan’ın bu ani çıkışı karşısında şaşıp kalmıştı. Yaşlı kadın ise duyduklarından sonra pek bir keyiflenmişti. “Heh iyi bari. İşte şimdi rahatladım. İçime su serpildi vallahi. Neyse ben sizi tutmayayım daha fazla. Sizin işiniz vardır şimdi. Hadi iyi günler. Kolay gelsin” diyerek odadan çıktı.

İrfan, bakışlarını önündeki boş sandalyeden ayırmamıştı. Kahveyi ise hala elinde, havada tutuyordu. Kafasını çevirip Burcu ile göz göze gelmeye cesareti yoktu. Burcu, boğazını temizleyerek ortamdaki gerici ve sessiz havayı bozdu. “Kahve benim için sanırım.” İrfan oturduğu yerde dikleşti. Masanın üzerindeki yarım kalmış kahveyi işaret etti. Yüzünü buruşturdu. “Aslında teyzenin içtiği senindi.” İşte o anda Burcu kahkahalarla gülmeye başladı. Bir eliyle de ağzını kapamıştı. İrfan’ı tanırdı. Gerçi merkezdeki herkes Ferman başkomiser ve ekibini tanırdı. Birbirinden zor dosyaları çözmeleri, yeri geldiğinde haberlere bile konu olmaları onları oldukça tanınmış kişiler yapmıştı. Ama İrfan merkezde daha çok sinirli hali ve kavgalarıyla bilinirdi. Çoğu kimse onunla konuşmaya çekinirdi. Her an patlamaya hazır pimi çekilmiş bir el bombası gibi ortalıkta dolanırdı. Kimse o bombanın kendisine patlamasını istemezdi. Burcu bu şekilde tanıdığı İrfan’ın, karşısındaki utangaç ve komik hallerine şaşırmıştı. ‘Sert görünüşünün ardında haylaz bir çocuk yatıyor demek ki’ diye düşündü. “Berabere kalmışsınız dün.”

İrfan afalladı. “Anlamadım. Kimle beraber kalmışım?” Burcu, kıkırdadı. Demek istediğini anlamamıştı İrfan. “Yani dün kimle kaldın bilmiyorum. Zaten onu kastetmedim ben. Dün akşamı diyorum. Derbi yok muydu? Önde gidiyorken gol yiyip berabere kalmışsınız.” İrfan’ın yüzü aydınlandı. Hangi takımı tuttuğunu biliyordu. Fenerli olduğunu biliyordu. En önemlisi onun hakkında bir şey biliyordu. Ağzı kulaklarına varmıştı. Şu an içi içine sığmıyor olsada üzülmüş gibi yaptı. “Evet ya öndeyken berabere kalmamız kötü oldu.” Telefonunun çalmasıyla irkildi. Arayan Hakan’dı. Burcu’ya mahcup bir bakış atıp telefonu açtı. “Efendim Hakan? Ne oldu?”

Telefonun diğer ucundan Hakan’ın fısıldayan sesi duyuldu. “İrfan saçma sapan şeyler yapmıyorsun dimi içeride? Abuk subuk konular açıp kızı darlayayım deme sakın. Hem fazla bile durdun zaten çık hadi. Başkomiser aradı şimdi. Bizi çağırıyor, bekletmeyelim adamı.” İrfan, cevap vermeden kapadı telefonu. İlk defa bir iki cümle kurabilmişti bu yüzden hemen gitmek istemiyordu. Morali bozulmuştu. Burcu’ya çaktırmamaya çalıştı. “Başkomiser çağırıyormuş, gitmem gerek.” Usulca ayağa kalktı. O sıra elindeki kahveyi farketti. Deminden beri elinde miydi yani? ‘Bari bunu kıza verseydim keşke’ diye düşündü. Ama artık bunun için çok geçti. Burcu’ya döndü. “Kolay gelsin sana da. Umarım çabucak bulursunuz şu hırsızı.” Ne söyleyeceğini beklemeden kapıya doğru yöneldi. Gerilmişti birdenbire. Hemen odadan çıkmak istiyordu. Kapının kulpunu tutacakken Burcu’nun sözü ile kalakaldı. “Bana bir kahve sözün oldu o zaman. Bu sabah ki biraz güme gitti çünkü.” İrfan, heyecanla kafasını salladı. “Evet… Tamam sözüm olsun. Müsait olunca haber veririsin.”

Bir çırpıda kapıyı açıp dışarı attı kendini. O kadar mutluydu ki arkasından Burcu’nun ‘Kolay gelsin’ dediğini bile duymadı. Kalbi adeta yerinden çıkacakmışçasına hızla çarpıyordu. Haykırarak koşmak istiyordu zor tuttu kendini. İçi içine sığmayan o değil, sert görünüşünün ardındaki haylaz çocuktu.

 

 

Bu ikiliyi nasıl buldunuz? Sizce Burcu mu Sena mı?

 

Loading...
0%