Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@sila172521

YEDİNCİ BÖLÜM

AĞUSTOS BÖCEĞİ VE KARINCA

 

“Yırtarım senin o çemçük ağzını paçoz!” Elleri kelepçeli ve bir kolundan da polis memurunun tutuyor olması sarı bukleli kadının arkasındakine laf atmasına engel değildi. Elbette arkadan ilerleyen, kafasında onlarca renkli takma saç olan kadında, kendisine söylenen lafın altında kalmaya niyetli gibi durmuyordu.“Sen kendini ne sanıyon bacım? Ateş olsan cürmün kadar yeri yakarsın sen! Ben senin o yanık saçından bir tutarım vallahi Allah yarattı demem tüm mahallede yerden yere vurarak sürüklerim seni. Yapmazsam şerefsizin en önde gideniyim haa!” Kışkırtma çabası işe yaramış olacak ki öndeki kadın, önce saçlarını bir yana savurdu sonrasında da ani bir hareketle polis memurunun elinden kurtulup az önce kendisini ‘yerlerde sürükleyeceğini’ iddia eden kavgalısına sağlam bir yumruk yapıştırdı. Aldığı darbeyle yana doğru savrulan kadın, acıyla inledi. Yumruk atan ise kendisiyle büyük bir gurur duyarak karşısında iki büklüm olan kadına biraz daha yaklaştı. Biraz önce elinden kurtulduğu polis, kolundan tutup onu çekiştirmeye başladı. “Ne yapıyorsun sen! İyice zıvanadan çıktınız siz.” O sırada yumruk yiyen kadın bu fırsatı değerlendirerek sanki hiçbir şey olmamış gibi aniden doğrulup birden öbürünün saçlarına yapıştı.“Bittin kızım sen! Kimse elimden alamaz seni!” İki polis memuru, adeta birbirini yolan bu kadınları ayrımak için büyük bir çaba sarf etselerde uğraşları nafileydi.

Merkezin önüne yeni ulaşmış olan Ferman ve yardımcıları bu kavganın kucağına düşmüşlerdi. İrfan, hafif sırıtarak “Ooo tam zamanında gelmişiz başkomiserim. Büyük cümbüş var.” Arabayı park edip yanlarına gelen Hakan’a döndü; “Senin belalılar gelmiş yine. Dikkat ette seni de araya almasınlar.” Hakan, neyden bahsettiğini anlamak için binanın girişine baktığında; zamanında kendisine aşık olan o iki kadını farketti. Ama şimdi ikisi de gördükleri yerde Hakan’ı parçalamak istiyorlardı. İstemsizce yüzü düştü. Onları kandırmak istemezdi ama görevdeydi ve yapmak zordundaydı. Yanlarına ajan olarak girdiği ailenin iki kızının da ona aşık olacağını ve işlerin sarpa sarıp bu kadar büyüyeceğini nasıl bilebilirdi ki?

“Ayrılın birbirinizden! Ne bu kargaşa?” Ferman, resmen kükremişti. Kadınlar korkup durunca polis memurları fırsat bilip kollarından çekiştirerek zorda olsa merkeze doğru ilerlettiler. Arkadaki renkli saçlı olan, uzakta bekleyen Hakan’ı farketti. Yüzünde şaşkınlıktan daha fazla olan duygu kesinlikle öfkeydi. “Ooo kimleri görüyorum kimleri. Bu ülke senin gibi şerefsiz görmüş müdür acaba Hakan Bey. Ama görüşeceğiz seninle. Daha bitmedi seninle işimiz. Af dilemek için kapımda yatacaksın kapımda.” Ferman, kızın daha fazla konuşmasına engel olup”Hadi hadi nefesini daha fazla yorma içeride yeterince harcayacaksın zaten” diye kızdı.

Başkomiser, yardımcısı Hakan’ın bu zor görevin üstünden başarıyla gelmesiyle gurur duyuyordu. Ama üzerinde büyük bir etki bıraktığının da farkındaydı. Bu işler kolay gibi gözükebilirdi dışarıdan fakat işin içine girince hiçte öyle olmadığı anlaşılırdı. Gizli görevdeki bir memurun mental açıdan kendisini bekleyecek olan değişimlerden güçlü çıkması zor olabiliyordu. Bu süreçte her zaman yardımcısının en büyük destekçisi olarak yanında yer almıştı.

Ferman, arkalarında bekleyen Nabi’ye döndü. Bir an onun varlığını unutmuştu. “Gel Nabi. Arkadaşlar senin ifadeni bir alsınlar.” İçeriye doğru girdiklerinde Nabi bir polis memuru tarafından yanlarından götürüldü. Merkez yine her zamanki gibi hareketli duruyordu. Yan masadaki iki polisin konuşmalarına istemsizce kulak misafiri oldular. “Yarın gelir diyorlar işte. Fena biriymiş. Anlata anlata bitiremiyorlar adamı. Tek başına koca çeteyi çökertmiş. Bunlar yetmezmiş gibi birde üstüne yakışıklıymış. Sevgilisi falanda yokmuş.” Ferman, aralarında konuşup gülüşen bu iki memuru susturmak için yanlarına doğru yönelmişti ki duyduğu şeyle kalakaldı: “Seneye Yusuf müdür emekli olunca onun yerine geçecekmiş o yüzden buraya geliyormuş diyorlar.” Öbür komiser, elini havada salladı. “O iş yaş inanma sen. Ferman başkomiser dururken başkası müdür olur mu hiç?” Hakan ve İrfan gururla Başkomiserlerine baktı. Onlarda Ferman’ın müdür olması taraftarıydılar. Çoktan hakettiğini düşünüyorlardı.

O sırada, Nabi’yi götüren memur yanlarına geldi. “Başkomiserim bir gelişme var. Maktülün öldürüldüğü geceye ait kamera kayıtlarına ulaştık. En önemlisi de kayıtta gözüken iki adamı Nabi tanıdı. Size bahsettiği kişilermiş.” Sonunda bir ipucu yakalayacaklarını biliyordu Ferman. “Harika haber bu. Nerede şimdi Nabi?” Memur, eliyle ilerideki odayı işaret edince o tarafa doğru yöneldiler.

Nabi, odaya girenleri görünce ayağa kalktı. “Nabi bu adamlar mıydı Mehmet’i alanlar emin misin?” diye sordu Hakan. Nabi, başını hızlıca yukarı aşağı salladı. “Doğru doğru. Bunlar o adamlar eminim.” Mavi gözleri yine telaşla etrafını süzüyordu. Bakışları İrfan’a gelince sabit kaldı. İrfan, rahatsız olup yerinde kımıldandı. Ferman’ın sesiyle Nabi bu sefer ona döndü. “İfadende alındığına göre artık gidebilirsin. Yine sana ihtiyacımız olursa aynı yerden gelip seni alırız.” Ferman, elini sıkmak için uzandı. Nabi, başkomiserin elini tuttu fakat hemen bırakmadı. “Nabi eğer istersen sana bir yerde iş ayarlayabiliriz. Kendi paranı kazanırsın, karnını doyurursun.”

Deniz mavisi gözlerini Ferman’ınkilerden ayırmadan konuştu Nabi; “Her şeyin, herkesin bir nedeni vardır. Nasıl ağustos böceğinin karıncaya ihtiyacı varsa karıncanın da ağustos böceğine ihtiyacı vardır. İnsanlar sokaktakileri görmezse çalışmanın,çabalamanın öneminin farkına varamazlar. Ben kendi halimde yaşayıp giderim. Siz başkalarına yardım edin.” Ferman, anladığını belirtircesine kafasını salladı. Karşısındaki tuhaf bir adamdı. İnsanlar, onu görüp kendilerine ders çıkarsınlar diye çalışmayı reddediyordu. Belkide akıl sağlığı yerinde değildi. Öyle olmamasını diledi Ferman. Eğer aklı yerinde değilse şu gördüğüm dediği adamlar hakkında da sallamış olabilirdi.

“Bu arada Nabi unutmadan sana bir şey soracağım. Harabe bir yerde yaşayıp televizyondan, telefondan uzak olan bir adam benim adımı ve başkomiser olduğumu nasıl bilebilir?”

Belli belirsiz gülümsedi. “Görünüşüme aldanıp bilgisiz sanmayın beni. Bilginin kimde olduğu belli olmaz. Kimseyi hafife almayın Başkomiserim. Gazeteleri uzun bir süre meşgul ettiniz. Sizi tanıyorum. Neler yapabileceğinizi biliyorum. İyi kalplisiniz. Yardıma ihtiyacı olan herkese el uzatırsınız.” Hala tutmakta olduğu Ferman’ın elini hafifçe sıktı. “O kişi düşmanınız olsa bile.” Gülümsedi. Kapıya doğru yöneldi. Sonra durup arkasını döndü. “Umarım Mehmet’e bunu yapanları bulursunuz.” İrfan’a çevirdi bakışlarını. İrfan, rahatsız olup gözlerini kaçırdı. “Kendinize iyi bakın” deyip kapıdan usulca süzüldü.

Nabi’nin çıkmasıyla Yusuf müdürün içeri girmesi bir oldu. Elinde küçük bir kutu vardı. “Ferman bu sana gelmiş.” Başkomiser, uzanıp avuç içi kadar olan kutuyu aldı. “Eee ne oldu dosyayla ilgili bir gelişme var mı?” Yusuf müdür, biraz gergin gözüküyordu. Sıcaklardan dolayı olduğunu düşündü Ferman. Yavaşça elindeki kutuyu açarken öğrendiklerini müdürüne anlatmaya başladı. “Şüpheli bir araç tespit ettik Müdürüm. Maktülü arabaya bindirirken gören görgü tanığı-” Duraksadı birden. Kutunun kapağını açmıştı. Gözlerini ayırmadan kutunun içine bakıyordu. Yusuf müdür havada parmağını şıklattı. “Aloo Ferman duyuyor musun beni? Ne oldu? Ne varmış kutuda?” Cevap gelmeyince başkomisere doğru yaklaştı. Kutunun içindekileri görünce yüzünü buruşturdu. “Bu ne be! Karıncayla böcek mi göndermişler sana? Hangi manyak göndermiş?” Ferman’ın aklındaki bazı taşlar yerine oturmuştu. “Yarının tarihi ne?” diye sordu. Hakan, hemen cevap verdi. “Bir Ağustos Başkomiserim.” Gülümsedi Ferman. “Sıradan bir böcek değil Müdürüm. Ağustos böceği bu. Yarın benim çalışma onun da keyif zamanı başlıyor.” Kafasını kaldırıp Yusuf Müdüre baktı. “Gergin olmanızın sebebi yarın gelecek olan yeni başkomiser değil mi?” Yusuf müdürün alnı kırıştı. Sanki sıcaklık birden iki katına çıkmıştı. Ferman, bu sessizlik ile cevabını almış bulunuyordu. “Agah geliyor değil mi?” diye mırıldandı. İyiliğin ve kötülüğün arasındaki o gri adam; Agah Karan…

 

 

En baştaki kızların kavgasını yazarken çok eğlendim. Gözümde canlandı resmen sahne kfhpkraghuıpwrhgwr

Agah Karan...bu isim ile işimiz çok gibi. Agah hikaye için önemli karakterlerden biri. Sevecek misiniz yoksa nefret mi edeceksiniz inanın orasını kestiremiyorum.

Nasıl buldunuz bölümü? Yorumlarınızı bekliyorummmm.

 

Loading...
0%