@sila172521
|
DOKUZUNCU BÖLÜM
BENİM OĞLUM YOK!
Sokak, boydan boya polis kaynıyordu. Tüm mahalle, siren sesleri ile inliyordu adeta. Bir koşuşturma hakimdi. Arada ufak çaplı itiş kakışlardan dolayı bağırış ve küfür sesleri kulaklara doluyordu. Derme çatma, yer yer sıvası dökülmüş iki katlı binanın önündeki ambulansta işte bu sesler ile gözlerini araladı İrfan. Elini dahi kaldıracak mecali kendisinde bulamadı. Yakından bir yerden iki kişinin sesleri duyuldu:
“Tüm sokağı çevirdik komiserim. Adamı tanıyanların ifadesi alındı. Bir iki tanesi mırın kırın eder gibi oldu. Baktım zorluk çıkaracaklar, hemen merkeze çektik onları. Sanırım korumaya çalışıyorlar zanlıyı. Buradakiler böyle işte, ölseler satmazlar birbirlerini. Zaten burası da pek tekin bir yer değil komiserim. İki kişi buraya girmeniz deli cesareti yeminle. Allahtan daha büyük bir şey gelmedi başınıza. Ucuz atlattınız.” İrfan, söylenenlerden anladığı kadarıyla polis memurunun konuştuğu kişi Hakandı. Arkadaşının konuşmasını beklemeden lafa atıldı. “Ne geldiyse benim başıma geldi zaten. Hakan komiseriniz bir şey yapmadı.”
Kafalar, ambulansa doğru döndü. Hakan önce yanındaki komiseri gönderdi sonrada iki kolunu açıp arabaya coşkuyla bindi. “Aman aman kimler uyanmış. İrfan bey şükür kendinize gelebildiniz. Sırf işlerden kaytarıp yatmak için kafanı kırdırtmadıysan bende Hakan değilim.” İrfan yattığı yerden gözlerini ovuşturdu. “Büyük oyunu çözmüşsün Hakan vallahi bravo.” Yerinden doğrulmaya çalıştı. Hakan, hemen kollarından tutmaya yeltendiysede inatçı arkadaşı istemedi. “Ne oldu bana? Arkadan biri vurdu en son onu hatırlıyorum. Kimmiş vuran? Aradığımız adam mı?”
Hakan, geriye yaslandı. “O olduğunu düşünüyoruz ama bir kanıtımız yok. Civarda kamera zaten hak getire. Sokakta da pek bir kişi yokmuş. Sadece şu konuştuğun çocuk ‘babamdı’ dedi. Az önceki polisin dediği gibi ‘ucuz atlattın’. Sen yanımdan gittikten beş dakika sonra silah sesi duyuldu. Dedim bu hergele sinirlendi birini öldürdü heralde. Kalktığım gibi fırlayıp geldim yanına. Birde ne göreyim yerde bir seksen yatıyorsun. Kafandan da oluk oluk kan akıyor.” İrfan sözünü böldü. “Ben silahıma ulaşmaya çalıştım evet ama elime alamadan bayıldım. Adam mı ateş etti?”
Hakan, kaşlarını çattı. O kısmı kendiside pek anlamamıştı. “Evet senin silahın geldiğimde kılıfında duruyordu. Yani eğer sen değilsen ateş eden demek ki o adamdı. Ama madem silahı vardı neden seni öldürmedi? Madem öldürmeyecek zaten bayılmıştın neden silahı kullanma gereksiniminde bulundu?” Duraksadı. “Acaba seni öldürecekti de ıskaladı mı ne yaptı?” İrfan, acıyan kafasına elini götürdü. Ensesindeki acı nedeniyle şu an hiçbir şey düşünecek hali yoktu. Her ne kadar arkasını göremiyor olsada eliyle dokunarak anladığı kadarıyla başının arkasını neredeyse yarısını kaplayacak büyüklükte bir bandaj vardı.”
Hakan, derin bir nefes alıp sıkıntıyla verdi. “Kötü bir haberim daha var.” İrfan, bir eliyle kafasının arkasındaki bandaj ile uğraşıken bir yandan arkadaşını dinliyordu. “Ne oldu?”
Hakan, kafasını yana yatırdı. “Ferman başkomiserim, diğer adamı almaya gitmişti ya. Oradan da bir şey çıkmamış. Adam evinde yokmuş. Komşularına falan sormuşlar ne gören var ne de duyan. Söylediklerine göre bir haftadır da eve gelmiyormuş zaten.” İrfan başını iki elinin arasına alarak oturduğu yerde öne doğru eğildi.
“Önceden haberleşmiş olabilirler. Baksana bizim adam belli ki biliyordu geleceğimizi. O çocuk söyledi zaten ‘Babamı kötü adamlardan koruyorum. Sen kötü adamsın’ dedi bana. Elimizde başka hiçbir şey yok. Nabi’nin gördüğü bu adamları bulduk bulduk. Bulamadık bu dosya yaş…” Duraksadı birden. Gözlerini kıstı. Bir şey hatırlamaya çalışıyordu. “Sen yanıma geldiğinde başka kimse yok muydu yanımda emin misin?” Hakan, raftan oksijen maskesini alıp incelemeye başladı. “Yoktu diyorum işte. Baktım iyice etrafa.” Elindeki maskeyi ağzına tuttu. Çocukken astımı nedeniyle sürekli bu maskelerden takardı. Doğru düzgün arkadaşları gibi koşup oynayamaz hemen tıkanıverirdi. Bu yüzden kimse onunla oynamak istemezdi. Maçlarda da kendi takımlarına almazlardı. Daha ilk yarının ortalarına gelmeden nefes nefese kalması, takım arkadaşlarının öfkelenip ona bağırmalarına sebep oluyordu. Şimdi yine uzun yokuşları çıkarken tıkanıyordu belki ama o çocukluğundan çok daha iyiydi durumu. Merkezdekiler ile beraber halı sahaya gittiklerinde rahatlıkla maçı tamamlıyor üstüne üstlük genelde de kendi takımının en iyi oyuncusu oluyordu. En büyük tedirginliği polislik parkurunda tıkanmaktı ama o gün hiç endişelendiği gibi olmamıştı. Kolaylıkla parkuru tamamlayabilmişti. Hakan, bu düşüncelerinden İrfan’ın sesiyle sıyrıldı. “Nabi oradaydı.”
Hakan, maskeyi aldığı yerine koydu. Arkadaşının söylediğinden bir şey anlamamıştı. “Neredeydi Nabi? Ne diyorsun?” İrfan parmaklarını saçının arasından hızla geçirdi. Sakalını sıvazladı. “Oradaydı işte. Ben daha bayılmadan hemen önce o çocuğun arkasında duruyordu.” Birden sesini yükseltti. “Lan kandırdı mı bu adam bizi! Yem mi attı bize?! İki adamın ismini verdi. Adamlardan biri ortalıkta yok çoktan tüymüş diğeri beni yaraladı. Lan bu adam bizi kekledi! Güvenmeyecektik bu adama. Haber etti önceden geleceğimizi.”
Hakan, arkadaşını sakinleştirmeye çalıştı. Sinir krizi geçiriyor gibi duruyordu. “Emin misin o olduğuna? Yanlış görmüş olabilirsin. Hemşire dedi az önce sert bir darbe almışsın. Ondan dolayı belki de halüsinasyon gördün yada başka birini Nabi’ye benzettin.” İrfan kafasını hızla iki yana salladı. Hakan’ın ona inanmıyor olmasına bozulmuştu. “Hayır hayır oydu eminim. Masmavi gözleri vardı. O gözleri nerde olsa tanırım. Bu adam bizi kandırdı diyorum sana! Ferman başkomiseri ara hemen! Yakalama kararı çıkartalım, bulalım şu adamı!”
O sırada ambulansın kapısında Kerim, gözüktü. “Senin oğlunda, seni benim babamı sevdiğim kadar seviyormuş.” Hakan ve İrfan, susup çocuğa döndüler. İrfan, hala sinirini üzerinden atamamıştı. “Benim oğlum yok diyorum sana! Anlamıyor musun sen!” Hakan, Kerime bağıran arkadaşını kollarından tutup sarstı. “Ne bağırıyorsun küçücük çocuğa dangalak!”
Kerim, kolunun altındaki topu sertçe İrfan’ın kafasına fırlattı. İrfan acı ile inlerken Kerim arkasını dönüp oradan uzaklaştı. Bir yandan da söyleniyordu. “Gelmiş bana oğlum yok diyor. O zaman adam niye senin başında ‘baba iyi misin’ diyor o zaman?” Küçük ellerini gökyüzüne açtı. “Allahım sen neden karşıma akıllı insan çıkarmıyorsun?”
Kerim, oradan uzaklaşırken söylediklerini elbette kimse duymamıştı…
mavi gözler başımıza çok büyük işler açacak benden söylemesi... |
0% |