11. Bölüm

SÜTLAÇ VE TURŞU

SILA
sila172521

ONUNCU BÖLÜM

                          

 

İrfan, polis merkezinden içeri girer girmez başka bir yere gelmiş gibi hissetti kendini. Her gün geldiği iş yerinde değil gibiydi sanki. Ortama farklı bir hava hakimdi. Herkes adeta ruh gibi etrafta dolanıyordu. ‘Mesai saatinin bitmesine dakikalar kalmış olması bunun nedeni olabilir’ diye düşündü. Doğrudan başkomiserinin odasına yöneldi. Ferman, onu arayıp merkeze gelmesini istemişti. Bu gün olan olay yüzünden azar işitecekmiş gibi hissediyordu. Evet hata yapmışlardı. Bilmedikleri bir mahalleden hele de o kadar tekinsiz bir mahalleden adam almaya gidip tek başına ilerlemek, büyük acemilikti. Başkomiseri ne dese haklıydı.

 

İrfan, kapıyı açtığında Ferman’ın yanında Yusuf müdürün de olduğunu farketti. İrfan’ı görünce konuşmalarını bir anda kesip ona doğru döndüler. Yusuf müdür, siyah tekli koltuğun ucuna sinmiş oturuyordu. Her an yere düştü düşecekti. Yüzündeki o anlamsız ifadenin nedenini çözemedi İrfan. Açık kahverengi gözlerin, ilk defa bu kadar boş baktığını görüyordu.

 

Ferman ise iki elini masaya yerleştirmiş hafif öne doğru eğilmişti. İrfan, odaya girince o da doğrulup masanın üzerindeki kağıt yığınını düzenlemeye başladı. Odada anlam veremediği bir hava vardı. Kimseden çıt çıkmıyordu. İrfan hala tutmakta olduğu kapının kulpunu bırakmadan dudaklarını araladı. Konuşup konuşmamakta kararsızdı.

“Başkomiserim beni çağırmıştınız.”

Ferman, yalandan topladığı kağıtları bir tarafa bırakıp eliyle içeri gelmesini işaret etti. Yusuf müdür yerinden hızlıca kalkıp “Gel İrfan gel. Bende çıkıyordum zaten” diye mırılandı. Sol eliyle yanından geçerken İrfan’ın omzunu hafifçe patpatladı. Odadan çıkmadan hemen önce arkasını dönüp uzunca Ferman’a baktı. Bu bakış, öyle sıradan değildi. Arkasında derin bir sevgi ve çaresizlik barındırıyordu. Ardından hiçbir şey demeden kapıyı sessizce kapatıp çıktı. Ferman ise kımıldamadan boşluğa doğru bakıyordu. İrfan, başkomiserinin aklından geçenleri o an o kadar çok merak ediyordu ki; sanki işe yarayacakmışçasına gözlerine odaklandı ama daha fazla sessizliğe dayanamadı.

“Başkomiserim iyi misiniz?”

Ferman, gözlerini kırpıştırdı. O kadar dalmıştı ki İrfan’ın odada olduğunu dahi unutmuştu. “Dalmışım İrfan ya kusura bakma.” Elini saçlarından geçirip önündeki kağıtları karıştırdı. “Estafurullah başkomiserim.” diye mahcubiyetle cevap verdi İrfan. Ferman ise önünde birbirine girmiş kağıtları karıştırmaya devam ediyordu. En son bir tanesini alıp üzerindeki yazılara göz gezdirdi. “Hah buldum! Al şunu. Önceki dosyalardan kalmış. Bazı yerlerde eksikler var. Sana zahmet doldur o kısımları.” İrfan, kendine uzatılan kağıdı alıp hızlıca inceledi. “Ama bunlar nerdeyse bir yıl önceki dosyasının evrakları. Yusuf müdür, bu yerlerin önemli olmadığını bu yüzden de doldurmaya gerek olmadığını söylemişti. Yani emriniz başım gözüm üstüne ama bunca zaman sonra neden dolduruyoruz ki?”

Ferman, sıkıntıyla aldığı nefesi geri verdi. “Çünkü artık Yusuf Müdür yok!” Sesi istemsizce yükselmişti. Biraz duraksadı. Daha sakin bir sesle konuşmaya devam etti. “Yerine yeni biri geliyor. Yeni gelen müdürün de açığımızı bulmak için her evrağı didik didik inceleyeceğinden eminim.” İrfan, afallamıştı. Bu sabah konuşurken duydukları polisler haklıymış demek ki. Gerçekten Yusuf Müdür’ün yerine başka biri geliyordu. İrfan, Yusuf Müdürün emekli olmasına şaşırmamıştı. Aylar öncesinden emekli olmak istediğini biliyordu zaten. Ama yerine Ferman’ın değilde başka birinin gelmesi aklına yatmıyordu. Emniyette Yusuf Müdürden sonra sözü en çok geçen kişiydi başkomiseri. Gelen kişinin kim olduğunu sormayacaktı. Çünkü Başkomiserinin tavrından kim olduğunu az çok anlamıştı zaten. Hakan’ın şu bahsettiği; sabahki kutuyu gönderen adam olmalıydı. Ferman ile aynı ortamda nasıl çalışacaklarını merak etti İrfan. Üstelik adam, resmen başkomiserinin yerini kapmıştı. ‘Müdür olmayı en çok o hakediyor’ diye geçirdi içinden. Şimdiden başlarına dert olacağını kestirebiliyordu. Adamın adını hatırlamaya çalıştı. ‘Ahmet miydi’ diye düşündü. ‘Yok yok daha farklı bir şeydi sanki… Aslan? Yok o da değildi.’

“İrfan aloo! Kime diyorum ben!” Ferman’ın seslenmesi ile düşüncelerini bir kenara bıraktı. “Buyurun başkomiserim. Dalmışım kusura bakmayın. Ne diyordunuz?” Mahcupça ellerini önünde birleştirdi.

“Bundan sonra kavga gürültü istemiyorum diyordum. Artık eskisi gibi kolay kolay sıyrılamazsın işin içinden. İlk olayda hemencecik kendini kapının önünde bulursun. Yeni müdür, gözünün yaşına bakmaz ona göre.” İrfan, hızlıca başını salladı. “Tamam başkomiserim. Dikkat ederim ben. Siz hiç merak etmeyin.” Ferman, tekrar önündeki kağıtlarla ilgilenmeye dönünce İrfan, ‘Kolay gelsin’ diyerek usulca çıktı odadan.

Aklı, hala yeni müdürün adındaydı. Bir türlü hatırlayamıyordu. Normalde isim hafızası da kuvvetliydi. 2 Sene önce yakaladığı kapkaççıyı, geçen gün karşılaştıklarında hemencecik hatırlayıvermişti. Fazla üzerinde durmamaya karar verdi. Çünkü hiç olmayacak bir yerde pat diye aklına geleceğini zaten biliyordu.

Hızla ilerlerken köşeyi döner dönmez önünde beliren bir nesnenin alnına çarpması ile acıyla inledi. Kısık sesli bir küfür döküldü dudaklarından. Ne olduğunu anlamak için kafasını kaldırdığında karşısında iki polis memurunun durduğunu gördü. Birisi elinde üstüne zimmetli olan silahını tutuyordu. Kafasına neyin çarptığını işte şimdi anlamıştı. “Elinde niye gezdiriyorsun silahı!” diye çıkıştı İrfan. Karşısındakiler ise hiç oralı olmamıştı. Elinde silahı olan polis, kıkırdadı.

“Sana mı soracağım lan ne yapıp yapmayacağımı! Kim oluyorsun sen!”

Tam bu kısım, İrfan’ın sinirden tepesinin attığı ve bu adamı yorulana kadar pataklaması gereken yerdi ama yapmadı. Sinirden dişlerini sıktı. Başkomiserinin dediklerini unutmamalıydı. Bu saatten sonra kavgadan, gürültüden uzak duracaktı. Sakince yere çömelip bir eliyle alnını tutarken, bir eliyle de yere düşürdüğü evrakları toparlamaya çalıştı ama diğerlerinin hiç sakin kalacakmış gibi bir halleri yoktu. Elinde silahı olan, İrfan’a doğru yaklaştı. “Kabadayı mı zannediyorsun sen kendini? Ferman başkomiserin olmasa şimdiye kadar çoktan yollamışlardı seni. Ama artık başkomiserinin devri bitti, yolun sonuna geldiniz. Sende gideceksin o puşt arkadaşında gidec-.”

Adamın sözünü bitirmesine fırsat vermeden İrfan hızla yerden kalkarak yakasından tuttu. “Sen mi göndereceksin bizi şerefsiz! Sen bırak bizi göndermeyi odamdaki kalemin bile yerini değiştiremezsin!” Diğer polis, kolundan çekiştirmesine rağmen İrfan’ı bir santim bile yerinden kımıldatamadı. Sırtı duvara yaslanmış olan, önünde onu her an parçalayacakmış gibi bakan İrfan’a . “Sizde gideceksiniz o it başkomiserinizde gidecek.” İrfan, adamın yüzünü dağıtmak için yumruğunu havaya kaldırmıştı ki duyduğu sesle duraksadı.

“Ooo şamatanın ortasına düştük, bayılırım.” Koridorun başında duran bir adama aitti bu sözler. Tüm kafalar ona doğru döndü. Elleri, krem rengi pantalonunun cebindeydi. Üzerindeki mora çalan lacivert gömleğin üstten iki düğmesi açıktı. “Eee niye durdunuz devam etsenize. Uzun zamandır yumruklu, tokatlı bir kavga izlememiştim.” Bir elini cebinden çıkarıp geldiği yönü işaret etti. “Bilseydim gelirken çekirdek, çerez bir şey alırdım.”

İrfan, sımsıkı tuttuğu üniformanın yakasını bıraktı. Kimseden çıt çıkmıyordu. İki polis, resmen nefeslerini tutmuşlardı. İrfan, onların bu haline bir anlam veremedi. Ardından ikisi, birbirine kaş göz yaparak oradan uzaklaşmaları konusunda anlaştılar. Tam arkalarını dönmüş usulca sıvışacakken az önceki adam, tekrar konuştu; “Ha bu arada az önce ‘it’ diye bahsettiğin o başkomiser varya işte ona yarın bir tane fırın sütlaç yanına da bir kavanoz turşu alıyorsun, sonrada gidip özür diliyorsun. Tamam mı?” Az önce esip gürleyen o polis, şimdi resmen süt dökmüş kediye dönmüştü. Usulca kafasını sallayarak kendine söylenilenleri onayladı. Sonrada hızlıca yanındaki ile beraber oradan uzaklaştılar.

İrfan, istemsizce arkalarından gülümsedi. Yanına yaklaşmış olan adamı farkedince irkildi. Ne ara dibine gelmişti bu adam? Adımlarının sesini dahi duymamıştı. “Burada böyle kavgalar normal heralde. Hep böyle emniyette kavga çıkarır mısın?” diye mırıldandı. Karşısındakinin kim olduğunu çıkaramadı İrfan. Daha önce hiç denk gelmemişlerdi. Sorusuna bir cevap vermedi. Konuşmak istemiyordu. Yere düşen evrakları toplamak için eğildi. Adam, sorusuna cevap alamayınca yüzünü ekşitti. “Zor biriyiz sanırım. Umarım amirlerinin bu kavgadan haberi olmaz. Yoksa başın derde girebilir.” Elini İrfan’ a doğru uzattı. “Bu arada tanışmadık.” İrfan, kendine uzatılan ele baktı. Aldığı nefesi sıkıntıyla verirken doğruldu ve adamın elini tutu.

“İrfan ben.” Adam, hafifce dudaklarını büzüp gözlerini kıstı. Kafasını hafice sallayarak “Memnum oldum İrfan” dedi. Ardından önce doğru bir adım atarak kafasını sola doğru eğdi. Bu sefer yüzünde hiçbir ifade yoktu. Dudaklarını araladı. “Bende emniyetin yeni müdürü…”

Evet, tam olarak şu anda unuttuğu ismi hatırladı İrfan. “Agah Karan.” Diye mırıldanarak tamamladı karşısındaki adamın cümlesini.

 

 

Evett yeni bölümü nasıl buldunuz?

Sizce Agah ve Ferman arasında ne yaşanmış olabilir? Yorumlarınızı bekliyorummm

Bölüm : 12.01.2025 21:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...