Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@silan_poyrazzz

Yeni kitapla hepinize merhabaaa

Yayın tarihi

3 Eylül 20024

Keyifli okumalar dilerim. 💕

 

Koşuşturma ve kaçışmanın ardından lazer randevuma doğru yürümeye başlamıştım. Orada burada arandığım için her randevuya farklı bir yere gidiyor her seferinde de polislerden kaçıyordum.

Yine böyle bir koşuşturmanın ardın Pendik'te olan bir güzellik merkezi kapısı içerisinden girdim. İçeri de biri merkezin üst kısmındaki dairelere giden, diğeri merkeze giden iki farklı merdiven vardı. Merkeze gideceğim merdiveni yavaş ve sakın adımlarla çıkmaya başladım. Eminim şuan polisler arıyor ve bulamadıkları için çıldırıyorlardı. Valla ne yalan söyleyeyim hep aynısını yapıyordum onlara ve hep te kaçıyordum. En güçlü polisler bile devreye girmişti. Sonuç yine benim galibiyetim ile bitmişti.

Kapıdan içeri girip resepsiyona doğru ilerledim. Genç, hatta liseli , turuncu ama sakin bir renk tonuna sahip saçları olan, tatlı yanaklı bir kız kocaman gözlerle kafasını kaldırıp bana baktı.

Resepsiyon önüne geldiğimde tatlı tatlı gülümseyip konuşmaya başladı.

"Buyrun?"

"Lazer randevum vardı. Onun için geldim."

Her zaman bunu yapıyormuş gibi kafasıyla onaylayıp yeniden konuştu.

"Adınız ne hanıfendi?"

"Alev Yalçın.”

Hızlıca önündeki bilgisayardan bir şeylere baktıktan sonra ayağa kalktı. Sakin adımlarla yanıma geldi.

"Odayı hazırlamaya gidiyorum beş dakika bekleteceğim sizi."

Nazik bir şekilde konuşurken hızlıca kafa salladım. Anlaşılan hep bu işi yapıyordu ve artık bezmişti. Belliydi gerçi bezdiği ama neyse. Bu sırada çoktan oradaki yerlerden birine oturmuştum. Merkezin bir tarafı kuaför kısmıydı ve her tarafta doğal taş süsü vardı. Duvarlarda olan resimler ve ışıklandırmalar farklı bir hava katıyordu. İçeri doğru uzanan koridor labirentte benziyordu ama yolunu bilirsen çıkarsın gibi bir yerdi. Benim hemen yan tarafımda buranın yöneticisi gibi duran kadın oturuyor elinde sigara ile karşındaki kişiyle konuşuyordu.

Daha buradan fark etmiştim pisliğin önünde gideni olduğunu. Havalı havalı hareketleri, samimi olmaya çalışması ve bunu çok rahat yapması benim gözümden kaçmamıştı ama diğer insanları çok rahat kandırabilirdi.

Beş dakika sonra kız yanıma geldi ve beraber içeri geçtik. İçeri geçince makineyi ayarlamaya başladı. Bende üstümdekileri çıkartıyordum. Ne var yani seri katilsek güzelde mi olmayacağız.

Üstümü çıkartıp uzandığımda oda işine başlamıştı. Bir beş dakika sonra durup konuşmaya başladı.

"Vücudunuz yaralar ve morluklarla dolu. İyi misiniz?"

Şöyle bir bakmıştım bedenime o an. Ne diyebilirdim ki? Asla diğer kızlar gibi bir bedene sahip olamicaktım. Benim bedenimde morluklar, yaralar, kesilmeler olacaktı. Pürüzsüz bir tenim olmayacaktı asla. Buna emindim. Zaten normal bir hayatım yoktu ki normal bir bedenim olsun.

 

"Boşver çok önemli değil." Diye geçiştirdim. Yüzü bile çok masum duruyordu. Merak ettiği çok belliydi. Ama anlatmak istemediğimi anlamış olacak ki kafa salladı. Ben de konu bulmak için düşünmeye başladım.

"Adın ne peki?"

Kız işine odaklanırken cevap verdi.

" Mia."

"Adın güzelmiş kaç yaşındasın sen?"

"18ime girmeme bir şey kalmadı. Siz peki?"

Gülümsedim. Çünkü bende öyleydim fazla bir şey kalmamıştı 18'ime. Kızdan ay olarak büyüktüm.

"Aynısı. Az kaldı doğum günüme."

Bu sırada kollarım bitmiş bacağıma geçmişti.

"Stajyer misin?" Diye sorduğumda gülümsedi.

"Evet. Stajyerim burada. Sizin mesleğiniz ne?"

"Kasabım ben." Kız aniden şaşırarak bana döndü. Kocaman meraklı gözlerle bana bakıyor anlamaya çalışıyordu.

"O zaman çok normal. Bacağınızda, kollarınızda yaralar olması ama çok zayıfsınız bunu nasıl yapıyorsunuz?"

Ona bakarken kıkırdadım fazla masumdu. Bu nedense içimde bir şeylere dokunuyor ve onunla daha fazla sohbet etmeme sebep oluyordu.

"Zayıf olmak güçsüzlük değildir. Zekan varsa her işe kolaydır ve bildiğin kasaplardan değilim."

Kız daha da şaşırırken işini bitirmesine az kalmıştı. Lazer acısı tarzı hiç bir şey hissetmiyordum çektiğim acılardan sonra bunlar çok ağır gelmiyordu.

"Ben stajyerim siz çalışıyorsunuz okula gitmiyor musunuz?"

"Hayır gitmiyorum okula."

Kız bedenimdeki morlukları, çalışıp okula gitmememi büyük ihtimalle aile içi şiddete bağlamıştı. Konu değiştirmek amaçlı hemen gülümsedi yine.

"Saçlarınız ve yüzünüz çok güzel." Kıza gülümserken bende aynı şekilde karşılık verdim. "Kendimi bilmem ama sen harbi güzelsin." Kız kıkırdayınca bende ona gülmüştüm. Tatlı tatlı gülünce sohbete devam ettik.

"Evrenlerle falan ilgileniyor musuunuz?" Sorduğu soru ile kafa salladım. Aniden konu açması fazla sosyal olduğunu gösteriyordu. Neyse ki fazla yabancı değildim bu konulara.

"Evet. Vakit buldukça araştırma yapıyorum. Evrenler, enerjiler, manifestler ve en çok ilgilendiğim telepati ve kineziler."

Kız sevinçle yerinden sıçrarken işi bittiği için kalkmıştım. Otururken heyecanını izliyordum.

 

"Bu harika!" Ona kıkırdarken hala çıplak oturduğumu fark ettim. Kızda durup bana bakınca sanki az önce her tarafımı görüp elleyen kendisi değilmiş gibi arkasını dönmüştü. Ona kahkaha atarken utandığına emindim.

"Ben çıkım siz giyinin." Zorla klişe bir cümle söyleyip kaçarcasına çıkmıştı. Hemen iç çamaşırlarımı giyip eteğimi sonrada siyah bluzumu geçirdim üstüme. Elbise, etek giymeyi çok seviyorum zaten. Cıvıl cıvıl geliyordu bana. Kararmış hayatıma renk katıyordu bence. Kapıya yanaştığımda çok tanıdık bir ses duymuştum.

"Polisiz biz. Arama iznimiz var."

Sonra kızgın ince bir ses yani Mia,"Beyefendi odalarda çıplak müşteriler var!" Ve sonra şu sıralar korkulu rüyam olan ses geldi.

"Odalara girmemize gerek yok." sonra adım sesleri gelmişti. Biraz daha odaklanınca içeri bekleme ve kuaför kısmına gittiklerini anlamıştım. Kafamı çıkartıp hala kapıda dikilen Mia’ya baktım.

 

"Mia, güzelim çıkart beni buradan."

 

Mia garip bir bakış attıktan sonra -ki normalde olsa çok gülerdim- ağzını açıp konuşmuştu. " Aiev hanım kapı açık ya?" Mia’ya gülerken çıktım odadan, kapıya geldiğimde kafamı salona doğru uzattım ve kendimi ifşa ederek bağırdım.

 

"ADİOS!" Evet, aksiyon olmadan duramıyordum. Onlar ise bağırarak arkamdan geliyorlardı.

"LAN ALEV!" Kahkahalarda koşarak indim aşağıya.

"ELİME GEÇTİĞİN AN MAHVEDECEĞİM SENİ."

Merdivenleri indikten sonra kendimi yola attım. Tamam itiraf etmeliyim seviyordum bu işi. Kalabalığın arasına daldığımda sağlıklı beslenmediği için zayıf olan bedenim ile çok rahat geçmiştim. Kendimi kalabalık bir yere sıkıştırıp hızımı düşürdüm. Etrafa baktığımda beni aradıklarını fark etmiştim.

Bora’nın sinirden belli olmuş boyun damarları, dağılmış uzun kıvırcık saçları ve üstünde ki sivil olan kıyafetleri fazla iyi duruyordu. Beni yakalarsa sikecek gibi bir hali vardı.

Valla korkuyordum he ondan.

Yanında etrafı dikkatlice izleyen Kerim, bana fazlasıyla benziyordu bu çocuk. Kavisli kaşları, keskin çenesi - çene kası dahil buna- kemeri olan ama ucu kalkık burnu ile fazla yakışıklıydı. Şahsen dışardan bakan biri olsam kendimi onun kardeşi sanardım.

Onlar beni ararken ben yavaştan geldiğim yere geri gidiyordum. Oraya bir daha gitmem sanıyorlardı çünkü normalde gitmiyordum. Pendik kalabalık olsa bile etraftaki sivil polisler hayatımı riske atıyorlardı. Hızlıca güzellik merkezine geri girdim. İçeri girdiğimde Mia bana bakıyordu merakla.

"Alev hanım?"

"Selam bebek."

 

"Randevunuzu verdim ben. Bir şeyler içmek ister misiniz?" Diyordu ama saate bakıp bakıp duruyordu.

"Mesai bitti sanırım?"

Kafasını hızlıca sallayınca gülümsedim.

"Başka zamana uzun uzun oturup konuşuruz belki."

"Peki Alev hanım."

"Hanımı falan kaldır. Yaşıtız nede olsa."

Gülümseyip hemen ekledi.

"Alevcik." ona gülümseyince hızlıca çıktım dışarı. Bir yere sindikten sonra beklemeye başladım.

İlk defa biri benimle bu kadar çok yakınlaşmıştı. Ya da gerçekten sevilmiştim. Diğerleri gibi vücudumu yargılamamış hatta iyileşmem için tavsiyelerde bulunmuştu. Benden şüphe etmemiş etmişse bile o gaddar polislerin eline vermemişti. Yaşıttık ve evet katil olacak kadar küçüktüm. Diğerleri benim yaşımda katil olurken benim şuan iki bine yakın kurbanım vardı. Hayatım asla kolay olmamıştı. İlk öldürdüğüm kişi öğretmenimdi ve daha 14 yaşındaydım. Neden öldürdüğümü hatırlamıyordum. Belki de içimden bir dürtü öyle yaptırmıştı.

Ben bunları düşünürken Mia çoktan çıkmıştı. Sakin adımlarla onu takip etmeye başladım. Arabam sahil yolundaydı ve Mia oraya gidiyordu. Yürürken bir bakkala uğrayıp soğuk kahve aldı. Onu içe içe yürümeye devam etti. Hava kararmış saat 8'e yaklaşıyordu. Bir lise stajyeri için geç çıkıyordu. İş yeri sahibine haddini bildirmeyi aklıma not aldım. Ben bu kıza aniden neden bağlanmıştım?

Sahil yoluna gelince şarkı mırıldanmaya başladı. Ah canım sevgilimi söylüyordu ve ben bu şarkıya aşıktım.

"Ah canım sevgilim, derin bir okyanustayım." Aniden bende devam ettirdim şarkıyı.

"Hiç kimse gelmiyor bırak beni konuşayım." hızlıca arkasını dönüp bana bakınca devam ettim.

"En azından bugün, bugünde son bahardayım." şaşkınlığını üzerinden atınca hemen bana eşlik etti ve beraber söyledik.

"Soracak olursan ben şimdi uzaklardayım."

"ALEVCİK." Gülerek yanıma gelince bende ona gülümsedim. Elinde ki kahveyi bana uzattı.

"İçer misin?" Kafamı hayır anlamında sallayıp yeniden daha fazla nasıl güleceğimi bilmeden gülümsedim. Beraber yürümeye başladık o sıra.

"Polisler seni neden kovalıyorlardı?" Merakla soruyu sorarken ben ne cevap vereceğimi düşünüyordum. Harbi ne diyeceğim ben kıza? Kendimle alakalı bir şey desem korkma ihtimali çok fazlaydı.

"Hadii ama, söylemek istemezsen seni yargılamam tabi ama çok merak ediyorum."

"Şuanlık bilmene gerek yok. Yeri geldiğinde anlatırım sana."

"Bundan sonra görüşebilir miyiz?"

"Eğer istersen neden olmasın?"

 

Tatlı tatlı hareketler yaparken ona kıkırdamıştım. Daha bir saat olmuştu adam akıllı ama ben çok sevmiştim onu. Sahilde yürümeye devam ederken arkamdan kabusumun sesini duydum.

"ALEV!" Bora bana bağırınca arkamı dönüp baktım. Elinde silah vardı ve bize tutuyordu. Hızlıca Mia'yı arkama almıştım. Vurulucaksa ben vurulmalıydım sonuçta. İlk defa Kerim kaçmadığımı fark edince silahı cebine koydu. Ama Bora hala silahı bana tutuyor, keskin yeşil gözlerle beni izliyordu.

"Mia git!" Mia korkmuş olacak ki sesini çıkartmıyordu.

"Ellerini kaldır ve arkanı dön!" Bora yine bağırdığında artık bağırması bile fazlasıyla korkutuyordu beni. "Mia beni dinle git!" Mia’ya kafamı çevirdiğimde ellerimi havaya kaldırmıştım. Bana korku dolu bakıyordu ve yine "git, seni bulacağım," dedim. Hızlıca koşmaya başladığında bu sefer Kerim koşacaktı peşinden. "Hayır!" diyerek hareket ediceğim sıra bacağımda o sızıyı hissettim. Yine de bu beni durdurmadı.

Kerim’e son anda çerme takıp yere sermiştim. Fakat Bora bana doğru koşunca vurulmuş bacağımla son hızda koşmaya başladım. Gözlerim yine dolmuş beni vuran yine o olmuştu. Yine de bana yetişti ve kolumdan yakaladı. Çığlık atacağım sırada elini ağzıma koyup sırtımı kendi göğsüne yapıştırdı. İyice gerilmiştim. Beni kötü adamlar değil bu adam korkutuyordu. Gözlerimden bir iki damla yaş firar edince çırpınmaya başladım. Resmen bu adamın korkundan ağlıyordum!

"Dur artık!" Dişlerinin arasından sinirle konuşunca bile durmadım. Akan göz yaşım başka hiçbir yer yokmuş gibi eline değmişti. O bu yüzden şaşırıp beni hafif boş bırakınca dirseğimi karnına geçirdim. Anlık aldığı darbe yüzünden o eğilirken ben kurtulmuştum. Hızlıca diz kapağına geriden vurup yere serince bacağımı umursamadan koşmaya başladım. Saklanma umudu ile taşlar çıktığımda biri kolumdan beni çekmiş kendi yanına hatta kollarına almıştı.

Yok bir de kaçırıl Alev bu sefer masum kız olursun he!

Kafamı kaldırıp beni kurtaran kişiye baktığımda karşımda Mia’yı bulmuştum. Şaşkınlıkla bakınca ona kafasını eğip bana baktı. "Şşşt..Alevcik." O bana fısıldarken ben kendime engel olamadan kafamı omzuna bırakmıştım. Bir süre sonra yerimizden çıktık. Hırkasını çıkartıp kolunu yırttıktan sonra bacağıma bağladı. Sonra yeniden bana dönüp konuştu. "Nesin sen? Neden peşindeler?"

Taşların üstünde oturuyor ileri bakıyordum şimdi. Sahi neydim ben? Neden peşimdelerdi? Ve ben neden şuan buradaydım? İleri bakıyor ama Mia’nın yüzüne bakamıyordum. Belki de görüceklerimden korkuyordum. Peki ne görmeyi bekliyordum? Sahiplenme, koruma, yargılanmamak mı? Bunların tersini görmek beni korkutuyordu evet.

"Mia ben.." durdum bir süre sessizce gözlerine baktığımda merakla bana bakıyordu. "Evet sen?" Derin bir nefes aldım. Göreceksem görecektim. Yapabilicek hiç bir şeyim yoktu. Ya kaybedecektim yada kazanacaktım.

Ne tuhaf ama sadece Türkiye’nin dünyanın bile başına dert olmuş seri katil küçücük kızın bakışlarından korkuyordu.

Ne var be tanrımıyız biz? İnsanız alo!

"Vücudumda morluklar var, peşimde polisler ve zayıf bir beden?"

"Anlamıyorum Alev! Ne diyorsun?"

"Katilim Mia! O televizyonlarda aranan adını bile bilmediğiniz halkın “Gölge” ismini taktığı katil.”

 

Gözlerinin içine bakıyordum. Daha en fazla 2 saat olmuştu ona bağlanmış mıydım cidden? Bu sırada gözlerinde gördüğüm korku taneleri bana bir tokat gibi çarpmıştı. Sessizce önüme döndüğümde hala bana bakıyordu.

"Sen ciddi misin?"

"Ciddiyim." Bu sıra ayağa kalktı. Gidecekti bundan doğal bir şey yoktu.

"Hadi kalk." Naif ve nazik ses ile şaşırıp kafamı kaldırmıştım. Üzerime eğilmiş elini uzatmıştı.

"Korkmuyor musun?"

Cevap vermedi inatla elini tutmamı bekliyordu. O eli tutarsam asla bırakmazdım. Bu yüzden tereddüt ile bakıyordum eline. Onun da başına bela vermek gibi bir niyetim yoktu.

"Aaaa inatçı keçi!" Birden eğilip elimi tutup sertçe ayağa kaldırmıştı. Şaşkınlıkla ona bakarken hızlıca taşların üstünden beni sürüklüyordu resmen. En sonunda yola geldiğimizde acıyan bacağım yüzünden acıyla inlemiştim. Hemen durup bana baktı.

"Acıyor mu? Hastaneye gidelim mi?"

"Acıyor, ben hallederim. Hastaneye gidemem."

Bir şeyler yeni kafasına dank etmiş gibi aydınlanınca hemen kafa salladı. O an şaşkınlıktan bayılacağım bir şey yapıp kucağına almıştı.

"Lan!" Kucağından bacağıma dikkat ederek atladığımda bana bakıyordu dik dik.

"Buraya gel!" Bu sefer ben korkmaya başlamıştım. Kızın içinden şeytan çıktı mübarek. Ben yanaşmayınca gelip kalçama vurdu bu sefer.

"Lan sapık mısın!?" Durup sırıtınca geriye adımlamıştım. "Senin benden korkman lazım benim senden değil!" Diye isyan etmiştim bu sefer. Üstüme adımlayıp bu sefer yine kucağına aldığında hala şaşkınlıkla bakıyordum. Bu nasıl güçtü ne yiyor ne içiyordu bu kız?

"Utandın mu sen?" Sorduğu soru ile afallamıştım.

Lan ne oluyor?

"Bence sen utandın!" Nazlı kızlar gibi isyan edince gülmüştü. Kucağından aşağıya atlayıp yüzüne bakmaya başladım.

"Ne utanıcam la? Hem her tarafını gördüm. Bence sen utanmalısın?" Bu sefer gerçekten böyle utandığımı hatırlamıyordum. Yüzüme kan sıçramış gibi sıcaklamıştım bu seferde.

"Evime götüreceğim seni otobüs durağına gidelim." Utancımı yenmek için baskın bir tonda konuşup hafif üstüne eğildim. Aynı boydaydık yüzüne doğru eğilince en ufak bir gerileme bile yapmadı.

"Öpersen gelirim ama arabamla gideriz." Evet ehliyetim yoktu ama bu sektörde araba kullanmayı bilmek zorundaydım ve evet öpersen demiştim çünkü bunu yapamayacağını biliyordum. Böylelikle onu da riske atmazdım.

Hayatın ya bana garezi vardı yada benimle oynamayı seviyordu. Ne oldu biliyor musunuz? Ne olucak en olmaz dediğim şey oldu kız beni öptü. Gözlerimi kapatmış, dudağıma öpücük kondurmuş geri çekilmişti. Şokla Mia’ya bakıyordum. Benim halime bakarken gülmeye başlamıştı. Üstüne garip bir şarkı söylemişti.

 

"Sağlam kalça! Bebek gibi de bi yüz Allah’ım sanki büyü! Boynunda şeytan tüyüü." Ben hala şokla ona bakarken o bana kahkaha atıyordu.

Lan kız beni öptü bu nasıl olay. Hani Bora öpücekti? Wattpad’te öyle olmuyor muydu? Ben hangi wattpad’deydim öyleyse?

Dengemi sağlamayı bırakıp yere uzandığımda daha çok gülmeye başlamıştı. Yanıma gelip ayağı ile kalçamı dürtünce yine konuştu.

"Tecrübelerim var hayatım alışırsın." Kafamı kaldırıp ona baktım. Bu sefer kaşlarım catılmıştı. Ne yani bu kız herkesi öpüyor muydu?

"Herkesi öpüyor musun sen?" Neden kaşlarımı çattığımı anlamış olucak ki bu sefer yine kahkaha atmıştı.

"İLK ÖPÜÇÜMÜ VERDİM SANA İT" Ben biraz daha mal olurken o da yanıma oturmuştu. "Benimde ilk öpücüğümdü." Diye mırıldandım, yine bir kıkırtı bıraktı.

"Gidelim artık iyice kan kaybetmeye başladın." Bacağıma bakınca haklı olduğunu fark etmiştim. Hızlıca ayağa kalkmıştım ama başım dönünce hemen kalkıp koluma yapışmıştı. Beraber benim sahile park ettiğim arabama yürüdük. Beş dakikada gelmiştik. Şoför koltuğuna oturunca ben oda hemen yanıma oturmuştu.

"Neden vurdu ki seni o!? Sürebilicek misin?" Başta kızıp sonra yumuşamıştı.

"Bana neden vurdu bilmiyorum. Her zaman ve sürekli beni vuruyor ama sadece o yapıyor. Yanında ki bana dokunmuyor bile." Yine canım acımıştı. Hayır bu bacağım değildi. Bu kalbimdi. Katil olabilirdim ama bende insandim sonuçta değil mi?

Daha fazla konuşmayıp arabayı çalıştırdım. Bacağım acıyordu ama katlanıyordum. Alışmıştım sonuçta. Onun evinin adresine sonunda gelmiştik. Onun yardımı ile torpido gözünde olan aletleri çıkardım. Alkolle temizleyip hem mermiyi çıkarttım hem de diktim. Söylemesi ne kolay değil mi? Çıkardım, diktim. O acısı asla geçmeyecekmiş gibi geliyordu. Su gibi olmuştum. En son dikip sardığımda bedenim tamamen çökmüştü. Geriye yaslanmış öylece arabanın tavanına bakıyordum.

 

"Hadi kalk. İçeri geçelim." önce o indi araban. Önden dolanıp hızlıca yanıma geldi. Kapıyı açıp bana destek vererek çıkarttı. Anahtarı alıp arabayı kitlemiştim. Apartmana baktığımda beş katlıydı. Bu beni korkutmaya yetmişti. Bu bacakla daha fazla yürüyemezdim. Zaten ayakta duramıyordum bir de en üst kattaysa hiç bir güç beni oraya çıkaramazdı.

"Biraz zorlanıcaksın."

Geliyor gelmekte olan.

"Ev en üst katta."

Allahım neden ben? Neden şanssızlığı çekiyorum kendime ben.

Kendimi binanın önüne attım. Yürüyemezdim canım acıyordu çok fazla. Bedenim her an çökebilirdi. Her bayılabilirdim. "Acıdan kıvranan katil ilk defa görüyorum." Mia konuşunca dik dik yüzüne baktım. "Katilde olsak robot değiliz ya? Neden inanıyorsunuz filmlere kitaplara anlamam." "Ay sen gerçek katilsin!" Ciddi anlamda yüzümde mal mısın ifadesi belli olmuş olacak ki "neden böyle bakıyorsun" demişti. Sakince yüzünde gözlerimi gezdirdim. "Evine gir. Araba uyucam bu gece inan gelemem yukarı bu bacakla. Hem ailen kızmaz mı?"

"Ailem yok ki benim. Öldüler."

Derin bir nefes aldım. İşte bu bir gerçekti. Hem de fazla sert bir gerçek. "Odana git ve dinlen hadi." Yerimden kalktıktan sonra sakince arabama yöneldim sonrada kapıyı açıp bindim. Herhangi bir şey yapmamıştı. Ailesinden bahsedince üzülmüştü belli ki. Ya da kırılmıştı. Bilmiyordum ama yine bir şeyleri kırıp dökmüştüm.

Afferin Alev aynen devam edip kır dok.

İç sesim bana söverken ben koltuğumu ayarladım. Rahat bir şekilde uzandığımda Mia’ya baktım neyse ki içeri girmişti. En azından zeki bir kızdı da ısrar etmemişti kalıcam diye. Onun için riskli olduğunu anlaması gerekiyordu. Koltuğa iyice yaslamış kendimi uykunun kollarına bırakmaya başlamıştım. İlk defa arabada uyumuyordum zaten.

Ben iyice dalmışken birden cama vurulması ile yerimden sıçradım. Korkuyla uyandığım için bacağımı da vurmuştum. Sinirle pencereye bakınca bana merakla bakan Mia’yı tabiki de görmeyi beklemiyordum. Elinde bir tane sepet tutuyordu. Hemen kilitleri açıp binmesini sağladım. Arka koltuğa binince arkamı dönüp baktım.

"Mia?"

"Selam yavru. Yiyecek getirdim. Ha bide umarım misafir kabul ediyorsundur." Gözlerim fal taşı gibi açılınca sepetten ağızları kapatılmış tabaklar çıktı.

Sikerim cinsiyeti git evlen.

İç sesim yine konuşurken Mia elime kaşık tutuşturdu. Tabağı elime bırakırken içine baktım. Pilav ve tavuk göğsü vardı. Hayretle ona bakıyordum en fazla yarım saatte bunu yapmış olması imkansızdı ama.

"Tavuk göğsünü şimdi pişirdim. Pilavda dün yapmıştım. Fazla diye bugün yer kalanını atarım diye düşünmüştüm. Sen geldin. İyileşip evime geldiğin zaman daha güzel yemek yaprız." Fazla uzun ve hızlı konuştuğu için fazla anlamamıştım ama iyi birşeyden bahsediyordu herhalde. Önümdeki tabağın üstünde duran filmi aldım. Arabaya dökmemeye dikkat ederek yiyordum. İçecek koyma yerine paket ayranı oyunca yüzüne baktım.

"Nikah basıcam böyle devam edersen." Bu dediğime önce durmuş sonra kahkaha atmıştı. "Benim için sorun yok." "Yavşak." Gülüşürken alınmamasına seviniyordum. Bana bu kadar hızlı alışmasına bile mutlu olmuştum. Yemekleri yedikten sonra sepeti yan koltuğuma koydu. Arkaya uzanırken yine sepetten çıkarttığı iki tane ince örtüyü bir bana birde kendi üstüne serdi.

Sepette sepetmiş maşallah.

Lan daha ne istiyon it.

Çok geçmeden önce o uyumuştu. Bende bir süre üstümdekini Mia’ya örtup geri uyumaya dönmüştüm. Sakin ve güzel bir uykuydu bacağımı saymazsak. Mia’nın bana bu kadar çabuk güvenmesi garibime gitmişti. Benimle olursa hayatı mahvolabilirdi keza polisler onu benimle görmüştü. Üstelik Mia’yı korumak için vurulmuştum. Bu da çok dikkat çekiyordu. Başı belaya girebilirdi ama onu saklayacak güç vardı bende. Böyle düşünürken çok geçmeden uykuya dalmıştım.

 

***

 

"Seni yakaladığımda elimden çekiceksin!" Bora yine bana bağırınca sakince karşısına çıktım. Elindeki silahla bana bakıyordu. Uzun şaçlarını toplamıştı. Kemikli yüzü ortaya çıkmış, çatık kaşları ve sinirli olduğu için birbirine bastırdığı dudakları ile çok korkutucu duruyordu. Elimde tuttuğum silahı ona doğrultunca oda bana kendi silahını doğrulttu.

"Beni daha yakalayamadan çektiriyorsun zaten!" İsyanla konuşunva sırıttı. "Ah seni salak kız. Tek yapman gereken bana gelmek. Bundan bile korkuyorsun." Haklıydı ben korkaktım. Korkaklığım beni buraya getirmişti. "Şuan karşındaysam korkak olduğum için!" dedim sinirle. Ne olmuştu yani korkaksam? Yine de güçlüydüm. Beni kolay kolay deviremezdi. Bunun çok net farkındaydı. Durup sinirle kıkırdadı. Bana ilk gülüşüydü bu. İlk gülüşünü sinirle armağan etmişti bana. Yine de bu bile güzeldi. Hem de fazla güzeldi. Sakinleşmeye çalışırken bana baktı.

Gözler yalan söyler miydi? Hayır söylemezdi. En kontrollü katilin bile zaafı gözlerdi. Gözler anlık duyguyu bile çok rahat anlatırdı. Kişi kendini yanlışlıkla belli ederdi. Geri kalan ise karşı tarafın dikkatine kalırdı. Aynı bu durumu yaşıyorduk şimdi. Gözlerinde fark ettiğim minik pırıltılar beni afallatmıştı. Aynı zamanda telaşa düşmüştüm. "Gözlerine sahip çık Alev. Hadi git bu sefer. Nasılsa alacağım seni." Dik dik ona bakarken anlamaya çalışıyordum onu. Ne demekti bu? Arkasını dönüp silahını cebine koymuştu ve gidiyordu. 2 senedir beni ölümüne kovalayan bu adam şimdi şansı varken beni bırakmıştı. Arkasından mal mal bakarken iç sesim asıl soruyu bana yöneltti.

Gözlerimizde ne var amınakoyim göze bak diyor!

Sahi göz derken neyi kastetmişti? Gözlerine sahip çık derken? Sessizce arkamı döndüm. Fikrini değiştirmeden gitsem iyi olacaktı. Hızlı adımlarla arabalar arasından karanlığa karıştım. İyileşmeye başlamış bacağım sayesinde rahatça yürüyebiliyordum artık. Sakince Mai’nın yanına gitmeye başladım. O gecenin üstünden iki hafta geçmişti bile. Yine birini öldürmüş kurbanlarıma birini daha eklemiştim. Ne yapsaydım yani? Küçücük çocuğa uyuşturucu vermesine izin mi verseydim? Zaten suç yuvası bir ülkeydi. Herkes suç işliyordu hayır bide onlar kötüydü ama ben iyilik yapmaya kalkınca herkes bana kötü oluyordu!

Sus Alev.

Asıl sen sus iç ses. Kendime sinirlenip hızımı arttırdım. Hiçte pişman değildim vallaha. Bir daha olsa bir daha yapardım. Bu dünyada böyle insanlar yaşamamalıydı. Yaşıyorsa bile çocuklar bundan uzak durmalıydı. Eğer bir çocuk bu işe bulaşırsa orada devreye ben girerdim ve ben girersem kesin biri ölürdü. Geçmişimden kalma bir lanetti sanırım bu. Hayatımın bir yarısı yok olmuştu. Herkes trafik kazasında ailemi kaybettiğimi söylüyordu. Kaza olduğunda 12 yaşındaymışım. Ama ben hatırlamıyordum ne o yaşı ne ondan öncesini ne de o kazayı. Dediklerine göre hafızamı kazada kaybetmiştim. Bunu bana yurt müdürüm söylemişti. Oradan da katil oluğum gece kaçmıştım.

Titrek bir nefes alıp kafamı kaldırdım. Gökyüzüne bakıyordum. Yıldızlar her tarafa dökülmüş adeta gökyüzünü süslüyordu. Hatırladığım tek bir şey varsa benden biraz büyük bir erkek çocuğunun yanıma gelip bana sarılıp sonrada "Yıldızlara Bak" şarkısını mırıldanmasıydı. Belki biri daha vardı ama rüya olarak geliyordu bana. Sanki rüyamda görmüşümde onu gerçek sanmışım gibi.

 

İki haftadır olduğu gibi bu gecede Mia’nın evine gelmiştim. Yasin Abi beni kesicekti ama pekte umurumda değildi. Hızlıca merdivenleri tırmanıp kapıyı çaldım. Bir dakika bekledikten sonra kapıyı açmıştı. Sakin adımlarla içeri girip koltuğa kendimi attım.

"Neden geciktin?"

Gözlerimi kapattım sakince. "Birini öldürdüm. Bora beni yakaladı sonra bıraktı falan filan. Klasik şeyler yani."

"Bora ile olayını anlatırsın sonrada hadi kalk yemek yiyelim." Ayağa fırladım. Neşeyle yemek yerken de durumu anlattım. Öyle merakla diniliyordu ki anlatamam. Bu ev benim rahat ettiğim sığanım olmuştu iki haftada. Yuvam olmuş saklanabileceğim bir yer olmuştu. Buraya ait değildim belki ama yuvamdı.

Sorularınızı burdan alabilirim

Umarım beğenmişsinizdir. Sonraki bölüm 5 Eylülde burada olucak.

Görüşmek üzereeee.🌟

Loading...
0%