Yeni Üyelik
28.
Bölüm

🧚🏻‍♀️Eğlenmek Lazım🧚🏻‍♀️

@silayetimoglu

Helia o kadar hızlı yürüyordu ki ona yetişebilmek için koşmak zorunda kalmıştım. Sonunda ona yaklaştığımda bu sorunun konuşmadan çözülebileceğini sanmıyordum. Kolunu tutup onu kendime çevirdim ancak bakışlarını bana değdirmemekte ısrar ediyordu. Derin bir nefes aldım ve ilk önce düzensiz nefeslerimin durulmasını bekledim. O ise sadece susuyordu ve sustukça kendimi suçlu hissediyordum.


- Valtor ile aramda sandığın gibi bir şey yok Helia. Biz sadece savaş için alıştırma yapıyorduk ve kafamın dağılması gerekiyordu.


Her zamanki gibi beni dinliyordu ama sanki sabırsız gibiydi. Nihayet bana baktığında gözleri artık içimi ısıtmıyordu. Ürperdiğimi hissettim.


Sert bir silkenişle kolunu elimden kurtardı ve kaşlarını çattı.


- Ben göreceğimi gördüm Flora ve söyle bana alıştırma böyle samimi bir şekilde mi yapılır?


Olayların en sonunu bildiği için bana ona göre davranıyordu ve bu kalbimi çok kırıyordu. Elbisemin ıslaklığına gözyaşlarım karışıyordu.


- Ya da şöyle diyeyim ya ben Crystal ile öyle samimi bir şekilde antrenman yapsaydım ve sen bizi yakalasaydın ne tepki verirdin?


Her ne kadar onu sevsem bile Helia'ya yaklaştığı an onu yakıp kül ederdim ancak düzgün bir açıklama yapmadan bunu gerçekleştiremezdim.


- Bunun düşüncesi bile iğrenç Helia. Muhtemelen sana çok kırılırdım.


Ancak o konuyu dağıttıkça benimde aklım dağılıyordu. Asıl bu halde olmamız onun suçuydu sabah bana ôyle davranmasaydı Valtor'u başımdan savardım.


-Sanki buradaki tüm suç benimmiş gibi davranma. Sabahleyin bana öyle davranmanın amacı neydi? Eğer sen öyle yapmasaydın benim Valtor'la işim bile olmazdı.


Bir anda bana sarılınca kollarım iki yanda sallandı ve ona karşılık vermedim. Konuşmadan ona karşı bir harekette bulunmayacaktım.


- Geçende az kalsın balkonda basılacağımız zamanı hatırlıyor musun?


Başımı evet anlamında salladım. Ben onunla ilgili hiçbir şeyi hafızam silinmediği takdirde unutmazdım. Hatta silindiğinde bile tam olarak unutmamıştım.


- "Sana söylemeyi çok istediğim bir şey var. Bunu uzun zamandan beri erteliyordum ancak bunu söylemenin tam zamanı. Bu orman gözlerin-" deyip devamını getirmemiştim. Eğer o an bozulmasaydı sana evlilik teklifi edecektim.


Bunu duyduğumda gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Sözleri bu dediklerinden sonra çok anlamlı geliyordu. Olanları sindirmeye çalışıyordum. Aslında diyeceklerini tahmin edebilirdim ama sadece iltifat edecek sanmıştım.


- Bu kadar düşünüp birbirimizi üzmeye gerek yoktu canım. Sen şimdi bana burada teklif etsen ben yine kabul ederdim.


Ellerimi tuttuğunda bu sefer tebessüm ettim. Aramızdaki buzların eridiğini görebiliyordum. Yüzüme yapışan saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdığında derin bir nefes aldım.


- Bu şartlar sana pek layık değil ama sözlerimin devamını duymak ister misin?


Başımı evet anlamında salladım elimi kalbime koyarak konuşmasını bekledim. Şu an kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Yeryüzü ayaklarımın altından kayıyordu sanki.


- Bu orman gözlerini son nefesime kadar görmek istiyorum. Her günün başlangıcında ve sonunda sesinle huzuru tatmak ve her canlı için en önemli şey olan zamanı sende harcamak istiyorum. Seninle evlenebilir miyim Flora?


Şu an ağlamak istiyordum ama kendimi tutmam lazımdı yoksa ağlamaktan ona cevap veremeyebilirdim.


- Sence de cevabım belli değil mi?


Gözlerini yere eğdi ve rastgele bir şekilde otlara bakmaya başladı. Yüzü düştüğünde elimi yanağına koydum. Ne demiştim ki?


- Sende haklısın tabi. O son davranışımdan sonra ben olsam bende evlenmek istemezdim.


Gözlerimi büyüterek ona baktım. Ne diyordu bu adam? Ben onun için her şeyi göze almışken böyle konuşarak kendine haksızlık ediyordu.


- O olayda senin suçun yoktu Helia. Tabikide seninle evlenirim.


Bir anda kaşları havalandı ve inanamaz bir şekilde bana baktı.


- Doğru duydum değil mi?


Başımla onu onayladığımda içimdeki hisleri tarif edecek bir kelime bulamıyordum. Kollarını belime sardı ve burnumun üstünü öptü.


Bir ışık gözlerimi aldığında şaşkın bir şekilde etrafa baktım. Stella'nın telefonuyla gözgöze geldiğimde ofladım.


- Herkes hazır aşk kuşlarım. Hadi Zenith'te gidiyoruz.


Koşar adım üstümü değiştirdim ve eşyalarımı aldıktan sonra herkes gemiye binmeye başladı. Ben ise yaşananların etkisiyle Helia'dan uzak durmaya çalışıyordum. Etrafımda dönüp zıplamamak için zor duruyordum.


Musa hariç bizim kızlar toplandığında ikiside bana olanları açıklamam için gözlerini dikmişti. Elimle yanımdaki koltukları gösterdiğimde cümleye nereden başlayacağımı düşünüyordum.


Daha sonra her şeyi en başından ve içimden geldiği gibi anlatmaya başladım. Onun sabahki hallerinden, Valtor'la konuşmamıza, yanlış anlaşılmaktan evlilik teklifine kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım.


Onlara baktığımda ağızları kulaklarına varıyordu.


- Tebrik ederim canım.


Layla bunu dediğinde tebessüm ettim ve gemi bir anda hareketlenince nerede olduğumu hatırladım. Elim mideme gittiğinde Stella bana tek gözünü kırpmıştı.


- Yoksa minik bir bitki cadısı mı geliyor?


Başımı koltuğa koydum ve kaşlarımı çattım. Midemi unutabilmem için uyumam gerekiyordu ve bu Stella'nın imalarıyla oldukça zordu.

  

- Sence Stella öyle bir şey olsaydı şu ana kadar doğmaz mıydı ve komadayken nasıl çocuk yapılabileceğini biliyorsan beni aydınlatmanı isterim.


Boşta kalan elime Layla yumruk attığında ona karşılık verdim ama bu yorgun bir şekilde olmuştu.


- Bugünü kesinlikle aklımızda tutmalıyız millet! Flora, Stella'yı laflarıyla nakavt etti.


Kollarını birbirine kavuşturdu ve omuz silkti.


- Olsun ben yine de sorayım dedim. Hal hatır sormakta suç olmuş bu devirde.


- Bu benim her zamanki bulantılarım. Ayçiçeğim biliyorsun durumumu.


Brandon tek kaşını kaldırıp yanımıza geldi ve Stella'nın kollarını beline sardı. Ben ise gözlerim kapandı kapanacak bir şekilde onları izliyordum.


- Her şeyi duydum tatlım ve istersen onları aydınlatabiliriz.


Stella'nın sesi kulaklarıma dolduğunda içimden eyvahlar ediyordum. Çünkü içindeki cilveli Stella kendinin yerini almıştı.


- Of olan var olmayan var. Gidin başka yerde yapın ne yapıyorsanız.


İçimden Layla'ya hak vermeden edemedim. Kollarımı birbirine kavuşturduğumda yolculuğa hazırdım ama aklım bir yandan Musa'da kalmıştı. Acaba o ne yapıyor?


Minik bir öpücükle tebessüm ederek gözlerimi açtım. Helia karşımda bana eğilmişti ve omuzlarımı tutuyordu.


- Seni uyandırmak istemezdim ama geldik. Üstüne bir şeyler giysen iyi olur dışarısı çok soğuk çünkü.


Gözlerimi ovuşturup esnediğimde içerisi cidden bana soğuk gelmişti. Kollarımı birbirine sürttüm ve çantamdan hırkamı çıkarıp üstüme geçirdim.


Helia'nın koluna girdiğimde yüzüme vuran soğuk rüzgar, Melodydeki ılık meltemlerden sonra içimi dondurmuştu. Koyu pembe uzun saçlar görüş alanıma girdiğinde hızlı bir şekilde Tecna'nın önünde durdum ve ona sarıldım.


- Daha geçen gün görüştük ama seni çok özledim Tecna.


Layla ellerini omzuna koyduğunda Tecna tebessüm etmekle yetindi.


- Bu sözlerim sana değil Flora üstüne alınma lütfen ama yokluğun mantıksal açıdan çok belli oluyordu.


Bu dediklerine üçümüzde güldükten sonra yavaş yavaş atıştıran kara baktım. Burada hava her zaman böyleydi insanları gibi ama her yerin kendine özgü bir kimliği vardır.


Tecna elimi tuttuğunda beni hızlı bir şekilde saraya doğru çekiştirmeye başladı. Etrafı bile inceleyemeden beni çekiştirmesinin amacı kehanet ile ilgili olabilirdi.


- Galiba kehanetin benimle ilgili olan kısmı için altı ay beklememiz gerekecek.


Kaşlarımı çatarak ondan ayrıldığımda dediklerini anlamaya çalışıyordum. Savaş için altı ay bekleyemezdik.


Gözümü alan yeşil ışıkların siyahla ahenkli dansı gözlerimin içinde oynaşırken metal masadan kendime bakıyordum. Şu an Zenith'te yemek yiyorduk ama ortamda ilginç bir sessizlik vardı. Hayat hepimizi doğrularıyla ve yanlışlarıyla dört bir yana savurmuştu. Gönül isterdi ki hep birlikte mutlu yaşayalım ama bazen geleceğin daha net olabilmesi için bunların yaşanması gerekirdi.


Derin bir nefes aldım ve üzerimdeki hırkayı yukarı doğru çekiştirdim. Önümdeki yeşil renk çorbayı gördüğümde sebzeli diye sevinmiştim ama sonra daha dikkatli bir şekilde baktığımda içinde yüzen değişik şekiller bana göz kırpıyordu. Aslında ilginç tatlar denemeyi severdim ama şu an aklım tamamen Musada'ydı.


Zihnim birkaç saat öncesine gittiğinde aslında olanlar karışıktı.


- Nasıl yani anlamadım Tecna. Biraz daha açık konuşur musun canım?


Gözlerini devirdi ve elini bana doğru açtı. Yayılan mor ışık gözümü aldığında tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Ona attığım mesajı bana göstermesindeki amaç neydi?


- Yani diyorum ki burada bahsedilen keskin kenarları olan açık açık benim.


Bunu zaten biliyordum ama onun daha anlatacakları vardı bu yüzden susmayı tercih ettim.


- Geleceğin özü ise bebeğim.


Elimi çeneme koydum ve düşünmeye başladım. Madem bu gizem ortaya çıkmıştı. Niye Skyix gücünü kazanmamıştı?


Turkuaz gözleri hareketlerimi takip ettiğinde diğerleri çoktan yanımıza gelmişti.


- Ama kehanetler çok anlamlıdır canım. Hem senin dediğin gibi olsa bebeğin varlığını anladığın an gücü hissetmen gerekmez miydi?


Bana omuz silkti. Anlaşılan bununla biraz uğraşmamız gerekecekti. Stella kollarını birbirine dolayarak kaşlarını çattı. Güneş perisi olduğu için soğuk havayı sevmemesi normaldi.


- Daha sıcak bir yerde yaşayamaz mıydın Tecna? Burası çok soğuk ve ben soğuktan nefret ederim.


Tecna ellerini beline koydu ve o önde biz arkada onu takip etmeye başladık. Her türden insan bize dik dik ama saygıyla bakmakla meşguldü. Buraya hiç uymadığımız çok belli oluyordu. Valtor'un yıkımını yeni yeni atlatıyorlardı ve yabancılardan hoşlanmamaları normaldi.


Çeşitli büyüklük ve şekillerde robotlar etrafımızda dört dönüyorlardı ve onların enerjisini hissedemiyordum.


- Burası kendimi bildim bileli böyleydi Stella. O yüzden dengeyi bozup zaten dertli olan başımıza daha fazla iş çıkarmak istemem. İnsan değiştiremediği şeye uyum sağlamayı öğrenmeli.


Stella arkamdan ona söylenirken botlarımla karlara bata çıka saraya ilerliyordum. Bir anda Daphne'nin sesini duyduğumda ona doğru döndüm. Yüzünün yarısı tamamen kar olmuştu gülmeden edemedim. O ise her an dönüşmeye hazır bir şekilde tehlikenin nereden geldiğini çözmeye çalışıyordu.


Uzaktan bir yerden sürtünme sesi geldiğinde son anda koluma bir kar topu gelmesinden kurtuldum ve hızlı bir şekilde kendimi bir koli yığının arkasına attım. Bu işi Stella yapmadığına göre perilerden sadece bir kişi yapmış olabilirdi.


- Madem uyum sağlamalıyız o zaman karlarıma karşılık verin bakalım.


Layla yanına koca bir cephanelik kar almış bir yandan bize laf atıp diğer yandan kartopu yağmuruna tutuyordu.


Ellerimi ağzıma dayayarak ona bağırdım.


- Tamam ama sihir yok.


Omzunu silkti ve kar yığının altında gözden kayboldu. O sırada Stella'nın sesini duydum.


- Sizce bu savaşın kazananı kim olacak? Flora mı yoksa Layla mı? Ben oyumu Flora'ya veriyorum.


Daphne ve Tecna bir süre düşündüler ve gözleri ikimizin arasında mekik dokudu.


- Layla'nın spor geçmişi düşünülürse onu seçmek daha mantıklı olacaktır.


Omzumu silktim. İstediklerinin yanında olmakta özgürlerdi. Bu sadece bir oyundu bana destek olmadıkları için onlara bir şey diyemezdim.


O sırada omzumda bir el hissetmekle arkama döndüm. Helia yanımda durmuş bana tebessüm ediyor ve bir yandan da önümüzdeki kar yığınını düz bir duvar haline getiriyordu.


- Herkes sana karşı olsa bile ben senin yanındayım Flora.


Bu dedikleriyle beraber ellerimi yanaklarıma götürdüm. Kar kristalleri yanaklarımın ve kalbimin sıcaklığı karşısında fazla direnemediler ve erimeye başladılar.


- Çok tatlısın hayatım her zamanki gibi.


Benim bakışlarım onun kusursuz yüzünde gezinirken arkadan gelen kartopuyla beraber ellerimi onun omuzlarına koydum ve eğilmesini sağladım. Son anda kurtulmuştuk.


Layla elindeki bir kartopunu havaya atıp tutarken bilmiş bir şekilde gülümsüyordu.


- Belkide sadece odaklanman gerekiyordur Flora. Yoksa çok kolay yenileceksin.


Dedikleri doğru olduğu için derin bir nefes aldım ve üstümdeki karları silkeledim. Bir yandan birçok kartopu yaparken Helia ile plan kurmaya çalışıyorduk.


- Hız konusunda ben daha iyiyim Helia. Ayrıca Layla benim hamlelerimi tahmin edebilir ama seninkini edemez o yüzden sen onun dikkatini dağıtırken ben onu seri bir şekilde vurmaya çalışacağım. Eğer eklemek istediğin bir şey varsa söyleyebilirsin.


Gözümün önüne gelen bir tutam saçı karın beyazlığıyla yarışan parmaklarıyla geriye ittiğinde artık hiçbir şey yolumda duramazdı.


Yanağına bir öpücük kondurdum ve o hızla uzaklaşırken ona el salladım. Bir yandan hamle yaparken diğer yandan onu kollamalıydım. Helia sessiz ama hızlı adımlarla Layla'nın etrafında tur atarken onun hamlelerinden ustaca kaçınıyordu. Umarım günün sonunda hasta olmazdı.


Yerimden sessiz bir şekilde çıktığımda gözlerim Helia'nın mavi gözleriyle kesiştiğinde gülümsedim ve kucağımdaki kartoplarını bir kayanın arkasına attım. O ise Layla'nın arkasının bana dönük olmasını sağlıyordu. Dikkatli bir şekilde hedef alarak kartoplarını atmaya başladım.


Rüzgarın uğultusu kulaklarıma tatlı şarkıları getirirken gözlerimi dört açtım. Yakında savaşa girecek olmamıza rağmen yine de umudumuzu kaybetmemeliydik. Her şeyin sonunda elimizde güzel anılar kalmalıydı.


Bir elin beni dürtüklemesiyle şaşkın bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. Layla tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.


- Hiçbir şey yemedin Flora. Bir şey mi oldu iyi misin?


Omuz silkerek bir kaşık aldım ve ona tebessüm ettim.


- İyiyim ama Musa için endişeleniyorum.


Stella elini omzuma koydu ve beni kendine çevirdi. Ellerinden yayılan sıcaklık kalbime işliyordu.


- Eğer ikimizde aynı Musa'dan bahsediyorsak o keçi inadı sayesinde yapamayacağı şey yok. Hem Riven ona bir şey olmasına izin vermez merak etme.


Söz konusu Stella olmasına rağmen dedikleri son derece mantıklı olup içimi rahatlatmaya yetmişti. Derin bir nefes aldım ve yemeğimi yemeye devam ettim.


Daha sonra hepimiz toplantı salonunda oturmuş yapabileceklerimizi konuşuyorduk.


- Her ne kadar bu kehanet açık seçik gibi dursa bile yanlış yola sapmamalıyız. Diyelim ki bebek senin gücünü kazanmanı sağlayacak o senin rahmine tutunduğunda gerçekleşmesi gerekmez miydi?


Elimi masaya koydum ve Daphne'ye baktım. Kendi düşüncesini oldukça sakin bir şekilde bizlerle paylaşıyordu ve kahverengi gözleri düşünmenin etkisiyle uzaklara dalmıştı.


Tecna önündeki kağıtlardan raporları okumaya devam ederken destek vermeye karar verdim.


- Sizce düşmanımız altı ay bekler mi ya da biz o kadar dayanabilir miyiz? Bloom'un öfkesi Sky'dan aldığı güç ile birlikte ilk bize yönelecektir. Benim önerim ise


Deyip duraksadığımda derin bir nefes aldım. Bu önerim son derece tehlikeli olabilecek bir şeydi ve işin ucunda bir can vardı.


- Eraklyon'a bir casus gönderip onları izlettirmek. Yapabilirse planlarını öğrenmek ama yapamazsa Bloom'u Sky'dan uzaklaştırması gerekiyor. Onun kendini bulabilmesi için Sky'dan uzaklaşması ve hayatında çok önemli bir yeri olan kişilerle konuşması gerekiyor.


Gözlerimi kapattım ve Daphne'nin yanına gittim.


- Unutma tatlım bu sadece bir öneri. Biz de o sırada Tecna ile veya dahası gelirse kehanet ile uğraşırız. Layla, Stella ve benimle ilgili herhangi belirli bir şey söylenmedi biliyorsun. Sadece kehanet var ama Skyix ile ilgili değil.


Thoren mavi gözleri ile ona baktığında Daphne bir süre düşündü. En sonunda konuşmaya karar verdiğinde ellerini kalbine koydu.


- Eğer Bloom'u eski haline getirebilirsem her şeyi yapmaya hazırım. Ancak bana bir iki gün zaman verin. Size kararımı bildiririm.


Başımı sallayarak yerime geçtim ve kollarımı kavuşturup düşünmeye başladım. Bu çok riskli bir işti ama yine de umut vardı. Daphne daha önce Bloom'un kendini bulmasına yardım etmişti ve işe yaramıştı. Şimdi de bunu yapabileceğine inanıyordum.


- Layla olası bir saldırı için sizden birkaç muhafız istiyorum. Su her zaman ateşi söndürür.


Başını sallayarak beni onayladı ve tebessüm etti. Tam toplantıyı sonlandırmaya karar vermiştim ki Stella çığlık atarak ayağa kalktı. Sandalyenin gümbürtüsünü kulaklarım algıladığında hızlı bir şekilde ona döndüm.


- Sky, Solaria'ya saldırmış. Hemen gitmem lazım.


Hepimiz ayaklandığımızda ona destek vermeye hazırdık. Çember oluşturduğumuzda daha az hasar olması için bizi ışınlayacaktı. Madem böyle bir yeteneği vardı o zaman neden Melody ve Zenith'e gelebilmek için gemileri kullanmamıza gelirsem onun güç tasarrufu yapması gerekiyordu. Her ne kadar gücü yararlı olsa da bu onu tüketebilirdi ve savaş için yeterli gücü olamazdı.


Helia yemekte pek konuşmamıştı ve bugünkü ka

çamağımızdan sonra hasta olmasından korkuyordum ancak elini sıkı bir şekilde tutarak tebessüm ettim. Bedenlerimiz sarı parıltılar eşliğinde portala çekilirken gözlerimi yumdum. Bakalım bizi hangi manzara karşılayacaktı bunu sabırsızlıkla bekliyordum.

Loading...
0%