Yeni Üyelik
3.
Bölüm

✨Hayaller Ve Kâbus✨

@silayetimoglu

Musa ile aşağı indiğimizde, Bloom fırın eldivenleriyle sıcak tepsiyi masaya koymakla meşguldü.


Mis gibi kokular yayılıyordu ve o anladığım kadarıyla çikolatalı bir kekti. Normalde diğer türlerden de yerim ama çikolatanın yeri bende ayrıdır.


Bloom nihayet pastayı dilimlediğinde ve tabaklara koyduğunda, koşa koşa ona sarıldım.


- Ateşböceğim, döktürmüşsün yine.


Az kalsın onu yere düşürüyordum. Çok mutlu gözüküyordu ve arkadaşlarım mutlu olunca bende mutlu oluyordum.


- Flora, senin enerjin mükemmel. Nasıl hep böyle pozitif kalmayı başarıyorsun? Hadi şunları yiyelimde sonra sohbet edelim.


Başımı salladım ve sandalyeye oturdum. Yanıma Musa onun yanına da Bloom oturmuştu.


- Kendimi seviyorum ve sonra ister istemez mutlu oluyorum.


Nazik bir şekilde kekimi yerken Musa, ilgi çekici gözleriyle bana baktı. Konuşacağını anladığımda bende ona tebessüm ederek bakmaya başladım.


-Ee Flora, anlat bakalım günün nasıl geçti?


Bugün cidden yorucu ve uzun bir gün olduğu için olanları özetleyerek anlatacaktım. Zihnimde sözcükleri toparladım ve derin bir nefes aldım.


- İlk önce, başvuru yerine gittim ve orada bir erkekle tanıştım.


Musa hemen imalı bir şekilde ve sinsi bir gülüşle bana bakmaya başladı. Bunu yapınca onun kolunu dürtükledim.


- Daha sonra öyle bir sıra vardı ki anlatamam. Bende o sırada fenalaştım. Gözümü açtığımda o erkek vardı.


Bloom hepimize vişneli meyve suyu doldurup geri oturduğunda bana sordu.


- Adı neydi peki?


İsmi gerçekten çok güzel ve yumuşak bir his bırakıyordu.


- Helia.


Musa'nın gözleri büyüdü ve telaşla sordu.


- Asosyal yakışıklımın bahsettiği Helia mı?


Bende başımı evet anlamında salladım ve Musa'nın, Riven'a taktığı lakaba gülmeye başladım. Ben konuşmaktan yorulduğum için susmaya karar verdim.


- Flora, Helia hakkında bir şeyler biliyor musun? Bilmiyorsan seve seve anlatırım.


Musa bunları dediğinde inanamaz bakışlarla baktım. Altı üstü bir gündür tanıyordum onu ve hiç soru sormadım hayatıyla ilgili. Kızlar beni bildiği için kafamı tamam anlamında salladım.


Belki geçmişi iyi değildi bir de ben onun yaralarını deşmek istemezdim açıkçası. Ayrıca aşırı meraklı kız görüntüsüde vermek istemiyordum.


- Riven' ın anlattığına göre, o bu Dünyada yaşayan biriymiş ve burada dans eğitmenliği yapıyormuş. Boş durmayı sevmez o yüzden başka başka işlerle uğraşırmış.


Helia'nın vücudunun nasıl öyle olduğu anlaşılmıştı şimdi. Dans eğitmeni, kulağa hoş geliyordu. Bir anda o ile beni dans ederken hayal etmeye başladım.


Üstümde pembe bir dans elbisesi varmış ve onunda aynı şekilde öyleymiş. O narin ama aynı zamanda güçlü ellerinin arasında kuğular gibi süzülüyormuşuz.


Ardından belimden kavrayıp beni kendi etrafımda döndürüyor ve ahenkle dans etmeye devam ediyormuşuz. Arkadan tezahürat ediyorlar Flora diye. Ben ise çekingen bir şekilde gülümsüyormuşum.


Gözümün önünde Bloom'un eli sallanırken hayalime kendimi fazla kaptırdığımı anladım ve silkelendim. Musa'nın en baştaki imalı bakışlarından bu sefer Bloom' da da vardı.


Ben ise hiçbir şey olmamış gibi anlatmaya koyuldum.


- Sonra bizi birtakım sınavlara tâbi tuttular. İlk olarak ben kazandım ama ikincisinde Helia kazandı. Çünkü o sıralar biraz üzgündüm.


Musa, sözümü keserek atladı.


- Eğer o çocuk seni üzdüyse gözünün yaşına bakmam onu döverim.


Onun bunu sihirsizde olsak yapabileceğini bildiğim için güldüm. Sert ama tatlı kızlardandı. Bu yüzden Layla ile çok iyi anlaşıyordu. İkiside genç yaşta nice zorluklardan geçmişti. Musa, annesini kaybetmiş ve babası onun müzik ile ilgilenmesini istememişti üzüntüsünden.


Ama o hem babasını hayat ile barıştırmış hem de inat edip müzik perisi olmuştu. Layla ise dile kolay tam on beş yıl Darkar'ın tutsağı olmuş, pixieler dışında kimseyle iletişime geçmemişti. Bir yolunu bulup kurtulmuş ve Alfeaya sığınmıştı.


Ben böyle düşünceli bir şekilde kekimi yemeye devam ederken, Musa beni dürtükledi. Ona kaşlarımı kaldırarak sordum.


- Ne oldu, Musa?


Bloom ve ikisi kahkaha atarken, onlarla birlikte bende gülmeye başladım. Cidden gülmek bulaşıcıydı.


Bloom kahkahalarını dindirmeye çalışarak bana döndü.


- Aşık Flora' da hiç çekilmiyor.


Bunun üzerine tekrar gülmeye başladılar. Bende o sırada Bloom' u dürtüklemek ile meşguldüm.


- Nerede kalmıştım, kızlar? Üzülmemin sebebini çok saçma bulacaksınız, ki haklısınız da. Ben durduk yere ben bir periyim dedim. O ise sendeki güzellik ancak perilerde olurdu ama dikkat et süre doluyor dedi.


Musa ise bembeyaz ellerini omuzlarıma koyup beni sarsarak başımın dönmesine sebep oldu.


- Flora! Kendine gel. Beni çıldırtmak mı istiyorsun? Çocuk sana resmen iltifat etmiş.


Bloom' da başını sallayarak Musa' ya destek çıktığını gösteriyordu.


- Musa haklı, Flora. Dur tahmin edeyim sen de bu yüzden triplere girdin ve tüm gün somurttun. Böyle yapınca da kaybettin.


Beni bu kadar iyi tanımalarına şaşırmıştım ya da adeta şeffaf biri gibi tüm duygularımı dışa yansıtıyor da olabilirdim.


- Evet. Neyse devam edeyim. Ben ise ilk zaman üstüme alındım çünkü bende güçlerim olmasa bile bir periyim. Sonra aklım bu dediklerine takıldı ve işe odaklanamadım. Sonrasını tahmin ediyorsunuzdur zaten.


Bu dediklerimden sonra saate baktım ve çok geç olduğunu farkettim. Yarın son aşama olacağı için çok heyecanlıyım ama uykusuz kalmak istemiyorum.


O yüzden kızlara sarılarak yarın için erken kalkmam gerektiğini söyledim.


Geçici odama geçip pijamalarımı giydim ve kendimi yatağa bıraktım. Yatar yatmaz uyudum.


Tam dalacağım sırada Bloom'un çığlıkları ile yerimden sıçradım ve koşarak onun odasına gittim.


Hâla çığlık atıp tepinmeye devam ediyordu. Hızlı bir şekilde hareket ederek onu omuzlarından kavradığım gibi tuttum ve kaldırdım.


- Bloom! Hadi uyan.


Gözlerini açıp bana baktı ve ağlayarak sarıldı. Onun ağlamasının geçmesini beklerken sırtını sıvazlıyordum.


Sonunda ayrıldığımız da konuşmaya başladı.


- Flora, ben çok kötü bir rüya gördüm.


Onun yatağına oturdum.


- Eğer bana anlatmak istemezsen seni anlarım. Uykunda tepinip çığlık atıyordun. İyi bir şey görseydin böyle olmazdı zaten.


- Anlatayım, belki bir şeyler yakalarsın. Şimdi bir sahil kenarındaydım. Uzun saçlı ve uzun boylu birisini gördüm. Sky herhalde diye arkasından sarıldım. Oydu ve beni ittirdi.


O anları tekrar yaşıyormuş gibi derin bir nefes aldı ve devam etti.


- Sonra bana tiksinircesine baktı ve bana, bize, aşkımıza niye ihanet ediyorsun gibi şeyler söyledi. Bende onu inkar ettim. Her ne kadar ona seni seviyorum desemde beni görmezden geldi. Sonra uyandım.


Anlayışlı bir şekilde kafa salladım ve odasından çıkıp mutfağa gittim. İkimize bitki çayı yapmak için sıcak suyun olmasını beklerken dışarısını izlemeye başladım.


Saate baktığımda gecenin üçüydü. Yatağa girip yatmak fena olmazdı ama Bloom' u o halde bırakamayacağımı bildiğim için uykumdan feragat etmeye karar verdim.


Suyun olduğunu anlayınca iki bardak aldım ve içlerine su doldurdum. Kendime ıhlamur, Bloom' a ise papatya çayı yapmaya karar verdim.


Sakinleşmesine yardımcı olurdu. Elime aldım ve açık olan kapısından içeri adımladım.


- Teşekkür ederim Flora. Sen olmasan ne yaparım bilmiyorum.


Onun yanına oturdum ve elime çayımı aldım.


- Kendine haksızlık etme Bloom. Sen çok güçlü bir kızsın. Hem bir kadının hayatını yaşaması için bir erkeğin aşkına ihtiyacı yoktur.


Doğru anlamında kafasını salladı.


- Biliyorsun sky bir veliaht, bu ilişkinizin arasını açmış olabilir. Onu çok düşündüğün için böyle bir rüya görmüş olmalısın.


Bloom'u yatağına geri yatırdıktan sonra elimi ve yüzümü yıkamak için lavaboya gittim.


Değişik bir tonu olan yeşil gözlerime bakarken şu son bir aydır yaşadıklarımı zihnimden bir film gibi tekrar tekrar oynatmaya başladım.


Eksik olan bir şeyler vardı. Müdüre Faragonda' nın haksız yere bizi suçlaması ve okuldan uzaklaştırması bana normal gelmiyordu.


Bunu bize söylediği vakit olayın şokundan dolayı kabul ettik ama bunu düşünen tek Winx üyesi ben olamazdım.


Bu düşüncelerimle boğuşurken odama geldiğimi bile farketmedim. Kendimi yatağa attım ve çok geçmeden uykuya daldım.


Magic Winx dönüşümümle bulutları yararak uçuyordum. Uzun zamandan beri bunu yapmadığım için oluşturduğu o mükemmel hissi neredeyse unutuyordum.


Belli bir süre diğer tatlı kuşlarla yarıştıktan sonra aşağı alçalmaya karar verdim. Gözlerimi yere indirdiğim de ayaklarımın ucunda o görkemli Alfea Peri Okulu yükseliyordu.


Her zamanki halinde değildi sanki. Bir savaş vardı. Arkadaşlarım ve benim o zamanki halim bütün gücümle savaşıyorduk.


Muhtemelen beynimdeki bir anım karşıma çıkıyordu ve gözlerimi alan ışıkla birlikte onları kapatma gereği duydum.


Işık azalıp etrafı görebilir duruma geldiğimde Bloom ile karşılaştım. Etrafında soyut ejderhası vardı.


Oldukça asil ve güçlü gözüküyordu. Ejderhasını tek bir el hareketiyle okula yönlendirdiğinde tam karşısındaydım.


Olası bir tehlikeye karşı ellerimi yüzüme çapraz bir şekilde tuttum. Ama o içimden geçip yoluna gitti. Doğru ya rüyadayım şu an.


Bilimsel dilde rüyada olduğunun farkında olmaya lucid rüya deniyor. Hatta kontrol bile edebiliyorsun. O yüzden kendimi korumaya aldığımda bunu kolaylıkla yaptım.


Savaş bittiğinde ise hepimizi ortak odaya çekip bütün olup bitenleri anlatıyordu.


Ablası Daphne ona içindeki ejderha ateşinin tam olarak alınamayacağını ve kendine inanırsa güçlerini tekrar kazanacağını söylemiş. Ki en son trix onun gücünü almıştı.


Bir yerden müzik sesi geliyordu. Başlarda tatlı bir melodi duyulurken gittikçe ton yükselmesi oluyordu.


En sonunda dayanamayıp ellerimle kulaklarımı kapatmaya çalıştım ve o an sırtımın yumuşak bir yere değdiğini hissettim.


Anlaşılan rüya görmüştüm. Yatağımdan doğrulup telefonumdan alarmı kapattım ve bir süre boyunca oturup boş boş bakındım.


Daha sonra bu rüyamı düşünmeye vakit bulacaktım ama şimdi onu unutmamam lazımdı.


Nihayet uyandığıma kendimi inandırdığımda banyoya gidip yüzüme su çarptım.


Ardından dolabımı açıp içinden pembe bir tişört ve yeşil ispanyol paça bir pantolon çıkardım.


Onları giydiğimde boy aynasının başına geçtim ve saçımı ne model yapabilirim diye düşünmeye başladım.


Bugün kütüphanede işe başlamam için yapılan başvurunun son aşaması olacaktı.


Şu an Helia ile kazandığımız aşamaların sayısı eşitti. Yani her şey bugüne bağlıydı.


Ben bunları düşünürken odamın dışında ayak sesleri duydum. Ev halkı uyanmış olmalıydı.


Sihir olunca her işim kolay olduğu için saçlarımı istediğim kadar uzatıyordum.


Şimdi ise bana ciddi anlamda yük olduklarını düşündüğüm için kalemlikten bir tane makas aldım.


Puf alıp aynanın karşısına tekrar geçtiğimde derin bir nefes aldım. Bu benim için zor olacaktı.


Elimi, önümdeki saçlarıma getirdiğimde makasın o bilindik sesi kulaklarıma dolmaya başlamıştı bile.


Bir saate yakın zaman harcadığımda saçlarım sadece göğüslerime kadar uzanıyordu.


Onları örmeye başladığımda kısa sürede bitirdim ve lastik tokayla bağladım. Bunu yapmama rağmen birkaç tane tutamın çıkmasına engel olamadım.


Onları da tel toka ile tutturduktan sonra çantamı aldım ve içine telefon, su, anahtar gibi ihtiyacım olabilecek şeyleri koydum.


Artık hazır olduğumda sandaletlerimi giydim ve yola çıktım.


Nasıl olsa diğerleri benim kütüphaneye gittiğimi biliyordu.


Evden çıktığımda etrafımdaki insanları selamlayarak kütüphaneye doğru yürüdüm.


Karşıdan gelirken Helia'nın yüzünü gördüm ve nedensiz bir şekilde oldukça utangaçlaştım ve hızlı hızlı yürümeye başladım.


Elimi kapının koluna doğru uzattığımda aynı anda elimin üstüne uzun ve beyaz bir el değdi.


Onun Helia olduğunu anladım ve sanki ateşe değmişçesine elimi çektim ve Helia' ya baktım. Ne olduğunu anlamış gibi sol elini ensesine götürdü ve ovmaya başladı.


- Pardon Flora. Günaydın bu arada.


Onun önünden içeri geçerken tebessüm ettim.


- Önemli değil. Sana da günaydın Helia. Nasılsın?


Koridorda ilerlerken saate baktım zamanında gelmiştik.


- Aslında biraz yorgundum ama seni görünce yorgunluğum uçup gitti.


Yanaklarımın kızarmasını her ne kadar esmer olduğum için göremesede refleks olarak başımı çevirdim.


İçeri geçip Bayan Aurora'yı beklemeye başladık. Kapının önünde göründüğünde ikimize selam verdi.


- İkinizede selam. Bildiğiniz gibi bugün kazanan kişi Gardenia'nın en ünlü kütüphanesinde çalışmaya hak kazanacak. Bugüne kadar olanları açıklayayım.


Biraz durdu ve devam etti.


- İlk gün temizlik yapıldı ve Flora kazandı. İkinci gün yani dün ise alfabetik sıraya göre kitap dizme yapıldı ve Helia kazandı. Kısaca her şey bugüne kaldı.


Helia' ya baktığımda mavi kazağının kollarını kıvırıyordu.


- Bugün ise çalışma alanlarınızı değiştireceksiniz ve oradaki kitapları ezberleyeceksiniz. Daha sonra size isimlerini, yerini vb soracağım. En çok soruyu cevaplayan kişi ise kazanacak. Anlaşıldı mı?


Helia ile yine aynı anda konuştuk.


- Anlaşıldı Bayan Aurora.


Birbirimize iyi şanslar diledik. O benim kısmıma geçerken bende onun tarafına doğru yürümeye başladım.


"A" harfinden başlayarak nerede kaldığımı unutmamak için parmağımla takip etmeye başladım. O kadar çok kitap vardı ki kodlama yapmam gerektiğini anladım.


Birkaç kitap kodladıktan sonra şarkı söylermiş gibi içimden tekrar edip mırıldanmaya başladım.


İşim bitmeye yakın etrafıma bakındığımda Helia' yı elleri çenesinde gözleri parlayarak bana bakarken yakaladım.


- Flora, sesine hayran kaldım, çok güzel.


O ana kadar dışarıdan söylediğimi farketmemiştim. Özgüvenimi toparlayıp cevap vermeye hazırlandım.


- Teşekkür ederim ama sesim abarttığın kadar güzel değil.


Helia tebessüm ederek başını salladı.


- Kendine haksızlık ediyorsun çiçek kız.


Bunu demesiyle birlikte bugün kaçıncı kez utandığımı saymayı bırakmaya karar verdim. İzin versem Helia beni ömür boyu utandırmaya doymayacak gibi duruyordu çünkü.


Ona gülümseyip işime döndüm. Yarım saat sonra Bayan Aurora geldi ve sürenin dolduğunu anlamış oldum.


- Herkes buraya gelsin. Vakit doldu.


Helia gelirken elinde bir kağıt farkettim. Ezber yapabilmek için kullanmış olmalıydı o an niye aklıma gelmedi diye kendime sitem etmekle meşguldüm.


- Hiç farketmedin mi, Flora?


- Neyi farketmedim, Helia?


Boyu benden uzun olduğu için eğilerek benimle göz teması kuruyordu.


- Üstten dört, sağdan ikinci rafta bir şey var, senin için.


Merakıma yenik düşüp oraya gittim. Dediği yeri bulduğumda küçük bir kart buldum.


"Seninle bu koca hayatta karşılaşmışken bunun bir tesadüf olmadığına inandım. Normalde hayatıma kolay kolay insan almam ama söz konusu sen olunca her şeyimi anlatasım var ve seninle ilgili her şeyi sonsuza kadar dinleyebilecekmişim gibi hissediyorum. "


Bu yazılanları okuduktan sonra kendimi ağlamamak için çok zor tutuyordum. Kağıdı mutlulukla kalbime bastırdım ve aklıma kazınsın ve oradan bir daha çıkamasın diye tekrar ve tekrar okudum. Sonra saklamak için çantama koydum.


Kızlara pek göstermek istemiyordum karakterim dolayısıyla riven, Stella ve tec- kadar olmasa da ketumdum ama çok heyecanlıyım aynı zamanda. Her şeyi onlara anlatmak istiyorum.


Loading...
0%