Yeni Üyelik
8.
Bölüm

✨Karmaşa Ve Ilgi✨

@silayetimoglu

Aman Allah'ım! Bu ses can düşmanımız Valtor'a aitti.


Yakışıklı yüzü ile bana bir bir hazineymişim gibi bakıyordu.


Khai ise korkarak arkama geçmişti. Her ne kadar bir çok kızın tercih edebileceği bir tipi olsa da içindeki çürümüşlüğü görebiliyordum.


Sihir yapamayacağımı bildiği için rahattı. Oysaki beni küçümsememesi gerekli.


Savunma pozisyonu aldım ve etrafıma baktım.


Burada kitaplardan başka bir şey yoktu haliyle. Elime kalın bir kitap aldım. Benim bunu yaptığımı gördüğünde Khai'de eline bir kitap aldı.


Valtor ise elini beline koydu.


- Beni bir kitap ile yenebileceğini mi sanıyorsun? Hem savaşacağın kişi ben değilim.


Khai'nin kulağına eğilim ve fısıldadım.


- Ne olur ne olmaz diye dönüşmen lazım.


Sesini alçalttı.


- Peki ama nasıl?


Ona doğru biraz daha eğildim. O sırada Valtor bir sihir yapıyordu.


- İçindeki sihrin seni sarmaladığını ve bir bütün olduğunuzu düşün ve ona odaklan.


Başını tamam anlamında salladı. Zaman kazandırmak için Valtor'un kafasına kitap attım.


Başı kanamaya başladığında kitabın sivri uçlu olduğunu anladım. Ama galiba Valtor sinirlenmişti.


Zira etrafında karanlık ışıklar toplanıyor ve bir ahtapot gibi beni sürüklemeye çalışıyordu.


Atik hareketlerle kaçmaya başladım. Bir yandan kitap atmaya devam ediyordum.


Valtor, ise bir anda durdu ve gülümsemeye başladı. Niye böyle yaptığını anlayamadım.


- Misafirim de gelmiş.


Başımı Valtor'un açtığı portala çevirdiğinde ağzımdan bir şaşkınlık nidası çıktı.


Bu gelen Layla'ydı ama kesinlikle benim bildiğim Layla değildi.


Gözleri kırmızı, saçları sarıydı. Buram buram kötü bir enerji yayılıyordu. Ama bu nasıl olur?


Şaşkınlığımdan istifade etti ve bana bir hamle yaptı.


Elinden bir çamur yığını çıktı ve beni olduğum yere sabitledi. Harika! Artık açık bir hedef olmuştum.


O sırada gözlerime bir ışık girdi ve elimi yüzüme siper ettim. Layla'ya doğru gelen çok güçlü bir ışın onu geriye doğru savurdu.


Sağıma baktığımda Khai'nin temel dönüşümü almış olduğunu gördüm. Gözlerim onu süzdü.


Altında yapraklardan oluşan bir eteği vardı. Üstünde ise tek askılı sarı bir bluz. Saçları düzleşmişti ve küçük kanatları hareket ettikçe renk değiştiriyordu.


- Sen benim arkadaşıma saldırmaya nasıl cüret edersin!


Ellerini öne doğru uzattı ve kahverengi ve kırmızı bir sarmal çıktı.


- Sonbahar öfkesi!


Bu hamlesi Valtor'a gelmişti fakat Valtor, çevik hareketlerle sarmaldan kaçmayı başardı.


O sırada Layla, Valtor'un önüne geçti ve ikisinide içine alacak bir kalkan yaptı.


Bunu yaptığında boynundaki Valtor'un işaretini gördüm. Demek üzüntüsünden faydalanıp onu kontrol etmeyi başarmıştı.


- Layla! Lütfen dur. Bu sen değilsin.


Kötü bir kahkaha attı ve yeni bir sihir oluşturmaya başladı.


- Benim sevgilim senin yüzünden öldü! O yüzden senin güçlerini alıp onu dirilteceğim.


Hayır! Bu olamazdı. Hem ben o saatte orada bile değildim.


- Onu ben öldürmedim Layla! Güven bana. Benim güçlerim bir insanı diriltmeye yetmez.


Valtor ise Khai ile savaşıyordu. Ama daha çok bizi izliyor gibiydi ve elinde tek patlamış mısırı eksikti.


Kendimi balçık deryasından kurtarmaya çalıştım ama olmuyordu. O sırada büyük bir patlama oldu.


Duvar yıkıldı ve oradan Enchantix dönüşümünde olan Bloom fırladı.


Önüme geçti ve Valtor'a meydan okuyan bakışlarla baktı.


- Kendi gücünde olan biriyle boy ölçüşebilecek misin bakalım!


Mavi kanatlarıyla çok yükseğe zıpladı ve Valtor'u geçici bir süreliğine kafese aldı.


Ardından boynundaki peri tozunu harekete geçirdi. Nihayet peri tozu içindeki sihri ortaya çıkardığında Layla'ya doğru uçtu.


Layla her ne kadar kaçmaya çalışsa bile Bloom, onun üzerine peri sihrini serpti.


Layla yavaş yavaş eski haline dönerken yere yıkıldı.


- Ejder kanadı!


Bloom'un son anda yaptığı kalkan ile yere düşmekten kurtuldu.


- Bloom, Believix!


Bloom, ismi Believix olan ama daha önce görmediğim bir dönüşüme geçerken kütüphanenin kapısı ardına kadar açıldı.


Helia'nın telaşlı halini gördüğümde ona gelmemesi için elimi kaldırdım.


- Flora!


Bağırdım.


- Helia gelme!


O sırada Bloom, dönüşüm geçirdiği için Valtor, onun yaptığı kafesten kurtuldu ve yüzüne sinsi bir tebessüm yayıldı.


Valtor'un yüzüne yayılan sinsi gülüşünden hiç hoşlanmamıştım.


Eliyle bir portal açtı ve karanlığın içinden üç kişi buraya geldi:Icy, Darcy ve Stormy!


- İşte benim kızlarım. Bakın size intikamınız için kimi getirdim?


Trix'e bakarak bunları söylediğinde gerçekten endişelenmeye başlamıştım.


İki peri bu kadar çok kişiyle baş edemezdi.


O an Bloom tebessüm etti ve Valtor'a yaklaştı.


- Yalnız olduğu mu kim söyledi?


Bloom'un girdiği duvardan Musa, Stella ve Aman Allahım! Bayan Aurora girdi.


Musa ve Stella, Bloom'unkine benzer bir dönüşümle gelmişti. Bayan Aurora ise kar kraliçelerini andırıyordu.


Musa, beni ayaklarıma bulaşan çamurdan kurtardığında tökezlesem bile yıkılan bir duvarın arkasına geçtim.


O sırada savaş devam ediyordu ve Helia yanıma gelmişti.


Boynuna atladım ve bir süre sarıldık. Ondan ayrılmadan ağlamaya başlamıştım.


- Sana bir şey olacak diye o kadar çok korktum ki Helia!


Cümlem burnumu çekmem ile kesildi. Omuzu hiç beklemediğim bir hızla ıslanırken sırtımı sıvazlıyordu.


- Benim yanımda sen varken bana hiçbir şey olmaz Flora.


Nihayet ondan ayrıldığımda eliyle yanaklarımdan akan gözyaşlarını sildi.


Savaşın şiddeti tüm hızıyla devam ederken Layla benim yanıma gelmişti.


Ona sarıldım. O ise ağlamaya başladı.


- Her şey benim yüzümden oldu.


Başımı salladım.


- Sen sadece acını yaşıyordun o yüzden kendini suçlu hissetme.


- Bana neler oldu bilmiyorum ama bazı şeyler var aklımda.


Hiçbir şey demeden onu dinlemeye devam ettim.


- Bana bu haber geldiğinde verilen konuma geldim ve Valtor oradaydı. Nabu daha ölmemişti ve savaşıyordu.


Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti.


- Sonra Valtor, onun asasını kırdı ama Nabu hiç vazgeçmedi. Sadece tek bir an dikkati dağıldı o zaman beni görmüştü.


Ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya başladı. Ben ise onun omzunu sıvazlıyordum.


- Bu fırsattan yararlandı ve onu gözlerimin önünde binadan aşağıya attı. Onun peşinden bende atladım ama Valtor, sanki acı çekmemi istermiş gibi beni bir kafese aldı.


Etrafta her türlü sihir yankılanıyor ve birbirimizi duymamızı zorlaştırıyordu.


- O an sanki içimdeki sihirin iyi ve kötü yanı savaşmaya başladı. Her ne kadar savaşsam bile yaşadıklarımın etkisiyle kötü yanım kazandı ve sonrasını hatırlamıyorum.


Gözleri yere inmişti. Olanları bilmeye hakkı vardı ama onu iyiden iyiye üzmekte istemiyorum.


- Sonra sen buraya geldin Layla. Yanında Valtor vardı ve onun etkisi altına girmiştin. Gözlerin kırmızı ve saçların sarıydı.


Başını sallayınca sözlerime devam ettim.


- Sonra bana şu sözleri söyledin : 'Benim sevgilim senin yüzünden öldü! O yüzden senin güçlerini alıp onu dirilteceğim.'


Ellerimi kendi ellerinin arasına aldı. Gözyaşları parmaklarıma damlıyordu.


- Çok özür dilerim Flora! Nabu benim yüzümden öldü ve seni kırdım.


Ellerimi onunkinden ayırdım.


- Özür dilemene gerek yok Layla. Ayrıca Nabu senin yüzünden ölmedi burada bir suçlu varsa o Valtor'dur. Kendinde değildin o yüzden beni kırmadın.


Biz konuşmaya devam ederken savaş sesleri azalmış gibiydi. Ortamdaki sessizlik dikkatimi çektiği için başımı kaldırdım.


O an Bloom elini bana kaldırdı ve bağırmaya başladı ama sesi çıkmıyordu.


Darcy, saklandığımız duvarın önüne geldi ve karanlık sihirle duvarı parçalara ayırdı.


Layla, Helia ve ben tamamen ayrı köşelere savrulduk. Sol kolumu acıyla tutarak ayağa kalkamadan dizlerimin üstüne bastım. Ayağa kalkmaya gücüm yoktu.


Galiba kolum kırılmıştı ve sanki nefes alsam bile acısı çok olacak gibiydi. Kolumdan yayılan acı beynime yansıdığında başımı duvarlara vurma isteğiyle doldum.


Valtor bana doğru geldi. Endişeyle etrafıma baktım. Diğerleri ya Trix ile dövüşüyordu ya da kafese kısılmışlardı.


- Şu ana kadar ilgim hep Bloom'daymış gibi gözüktü. Ama ulaştığım birkaç bilgiden anladığım kadarıyla -eğer doğruysa-sen ondan daha değerlisin, çiçek perisi.


Geri geri yürümeye çalıştım.


- Ben sıradan bir doğa perisiyim. Benimle ne yapabilirsin ki?


Üzerime doğru eğildiğinde nefesimi tuttum.


- Ne yapabilirim ki mi?


Aniden benden uzaklaştı ve çok güçlü bir büyü yapmaya hazırlandı. Sanırım sonum gelmişti.


Etrafımda bulunan herkese son kez baktım. Kısacık on sekiz yıllık yaşamım gözlerimin önünden geçti.


Ailem, arkadaşlarım ve Helia...


Ama bu bize haksızlık değil miydi? Daha yeni bulmuştuk bu sonsuz evrende birbirimizi.


Benden sonra umarım çok üzülmezlerdi. Zira aralarından bir hayalet gibi gitmek istiyordum.


Varlığımın bir şey ifade etmediği gibi yokluğumda etmesin.


Sonunda Valtor'un hazırladığı büyü tamamlandığında gelecek olan hamleye karşı gözlerimi sıkıca yumdum.


Büyünün üzerime doğru gelen soğukluğunu ruhumda hissedebiliyordum.


Önüme bir gölge düştüğünde şaşkınlıkla gözlerimi açtım.


Son anda üstüme gelen darbenin önüne atlayan kişi ona zarar gelmesini isteyebileceğim en son kişi bile değildi.


- Helia!


Önümde ayaklarımın dibine yıkılan Helia'nın yüzüne baktım. Kolumun acısı ruhumun acısının yanında sinek ısırığı gibiydi.


Dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimle Helia'nın yüzünü kavradım.


Bana huzur veren gözleri demir gibiydi ama son demlerinde parlıyordu.


Gözyaşlarım yüzümde izler bırakırken yerde yatan adamın gözleride ruhumda izler bırakıyordu.


- Keşke önüme atlamasaydın. Bunu yaparken beni sadece sonsuz bir o acıya mahkûm ettin.


Helia öksürürken bana bakmaya çalıştı gözleri kısık bir şekilde. Bunu yapmak bile ona acı veriyordu, biliyordum.


- Hayatımdaki en değerli detay sensin, Flora.


Kısık bir sesle bunları söylemişti ama duymuştum.


- Lütfen konuş Helia! Sakın susma.


Ellerim gözünden akan yaşları siliyordu. O da ağlamaya başlamıştı.


- Benden sonra bir çiçek gibi parlamaya devam et ve hayata küsme.


Sözünü kestim.


- Senden sonrası asla olmayacak.


Biliyorum der gibi baktı bana.


- Seni orada bekliyor olacağım Flora. Seni seviyorum.


Bana son bir kez tebessüm etti ve o güzel gözleri yavaş bir şekilde kapandı.


- Uyan, uyan Helia! Lütfen kapama gözlerini. Uyan!


Ellerimle omuzlarını sarsıyordum. Beni sıcaklığı ile sarmalayıp huzur veren vücudu artık buz gibi olmuştu.


Gözlerimin önüne perde inerken içimde biriken öfkenin fokurdayan sesini duyabiliyordum.


İntikam isteğiyle dolup taşan gözlerimi Valtor'a diktim. Hayatımın katiline.


- Sen! Niye bize zarar veriyorsun? Ne yaptık sana?


Sözlerimi duymamış gibi yaptığında onu ciddi anlamda evire çevire dövmek istiyordum.


İçimdeki acı büyürken susmaya dayanamayan kalbim ağzımdan destek alarak çığlık çığlığa bağırdı.


Karşımda bir şeyler oluyordu ama ben göremiyordum. Vücudumu Helia'nın üstüne bıraktığımda duyduğum sesler sanki suyun altından geliyordu.


- Flora! Helia! Aman Allah'ım!


Bu galiba Bloom'un sesi. Seslere garip uğultular da karışıyor.


Bir patlama onu geriye savurduğunda acıyla kalbini tuttu Valtor. Daha sonra Trix onun yanına geldiğinde şaşkınlıkla bana bakıyordu.


- Sen o'sun.


Trix ile birlikte kendini bir yerlere ışınladı.


Bu cümlenin muhatabı bendim ama hiç savaşmamış halde kendimi çok yorgun hissediyordum.


Kulağım Helia'nın gittikçe zayıflayan kalp atışlarını duyarken kendimi karanlığa teslim ettim.


Göremiyor, duyamıyor ama dokunuşları hissediyorum. Güçlü kollar beni Helia'dan ayırıyor. İçimden kollarımla onu tutunuyorum.


Ne olur beni ondan ayırmayın, yoksa ölürüm diye bağırıyorum. Ya da bağırdığımı sanıyorum.


Bunun dışa vurumu ise acı dolu iniltiler oluyor.


Kendimi bir kez daha boşluğa bırakırken bana sonsuz gelen uykunun içerisinde bir yatağa yatırıldığımı hissediyorum.


Yerimi hemen yadırgıyorum. Bedenim bile biliyor ki Helia şu an çok uzakta.


Artık mücadele etmekten vazgeçiyorum. Senin yanına gelmek istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.


Sahi, bana yol gösterir misin? Beni orada da sevebilir misin aşkım?


Ruhum tekrar boşluğa düşüyor ve onu tutmaktan vazgeçiyorum.


Gözlerimin önüne gelen zayıf ışıkla birlikte onu engelleyebilmek için elimi kaldırıp yüzüme götürmek istedim.


- Uyanıyor!


Sanki yüz yıl uyumuşum ama yinede daha fazla uyuyabilirmişim gibi hissediyorum kendimi.


Elimi hareket ettirecek enerjiyi bulamadığımda mecburen gözlerimi açtım.


Bunun için bile büyük bir güç sarf etmem gerekti.


Gözlerimi açınca odağıma giren ilk şey beyaz florasan lamba idi. Gözlerim sulanınca onları biraz kıstım ve ruhumun tam olarak uyandığını hissettim.


Uyurken değişik rüyalar görmüştüm. Bölük pörçük ama çok netlerdi. Mesela Khai ile kütüphanede iken Valtor ve Trix geliyordu ve etrafımızda büyük bir savaş veriyorduk.


Başka bir karede ise Layla, Valtor'un kontrolü altındaydı ve benim güçlerimi almak istiyordu.


Daha fazla hatırlamak istediğimde beynimi zorladım.


Valtor bana saldıracakken önüme Helia atlıyordu ve kendisini benim için feda ediyordu.


Yanağımda bir ıslaklık hissettim. Bu, olanların rüya değil gerçek olduğunun kanıtıydı.


Tecna, dahil diğer kızlar etrafıma toplanmıştı. Ne Tecna mı? O, ölmemiş miydi?


Yatağımda doğrulmaya çalışırken kalbime ve beynime bir sızı yayıldı. Başımı tuttum ve gülümsemeye çalıştım.


- Tecna, gel buraya!


Kollarıma atıldığında beni incitmekten korkuyormuş gibi sarıldı.


Derin bir nefes aldım. Üstümde pembe bir hastane önlüğü vardı ve etraf can sıkıcı derecede beyazdı.


- Bana bir açıklama borçlusunuz.


Bloom, yatağımın kenarına oturdu.


- İyileşmene çok sevindim Flora. Ben şimdi sözlerime başlıyorum. Diğerleri devamını getirir. Güçlerimi kazandığım zamanı hatırlıyorsun değil mi?


Evet anlamında başımı salladım.


- Diğerlerinde de belki işe yarar diye onları kendi gezegenlerine ışınladım. Olumlu sonuçlar alırken televizyon açıktı ve senin çalıştığın yer gösteriliyordu.


Biraz dinlendi. O sırada ağzımın çok kuruduğunu farkettim.


- Musa, bana su verir misin?


Ayağa kalktı ve büyük bir bardağa su koydu.


- Teşekkür ederim.


Elinden suyu alıp içtiğimde vücudumda hayatın tekrar normale döndüğünü hissediyordum.


- Kızlara haber verdim ve yakın olduğum için oraya geldim. Layla'yı Valtor'un etkisinden kurtarmak için peri tozunu kullandım. Kendi gezegenlerimizde kendimize inanmamızla Believix adındaki dönüşümü kazandık.


İçimden bir vay be çekmeden edemedim.


- Valtor ile gayet iyi başa çıkıyorduk hepimiz ama sonra Trix geldiğinde işler zorlaştı ve sana ulaşabilmemizi engellediler.


Daha sonra Stella devam etti.


- Sessizlik oluştuğunda sizin arkanızdaki duvarı parçaladılar. Senin müdürün Aurora ise Dünya gezegenini yöneten bir Kuzey perisiymiş.


Ağzım yavaş bir şekilde açıldığında geri kapamam çok uzun sürmedi.


- Sonra Valtor, seni lanetlemeye kalktı anlam veremediğimiz bir şekilde. Bizi ise kapana sıkıştırmışlardı. Sonra Helia senin önüne atladı ve vuruldu.


Sözlerini sindirmemi istermiş gibi durakladı. O, anları tekrar tekrar yaşıyor gibi oldum.


- Sen ağlamaya başladın falan bayağı bir kötü oldun. Sonra Valtor'a bağırmaya başladın. Ardından inanamazsın ama senden büyük bir ateş patlaması çıktı.


Şaşkınlıkla elimi ağzıma götürdüm. Bir doğa perisi olarak nasıl ateşi kullanabilirdim? Bunu yapabilmem için yıllarca zorlu bir eğitimden geçmem gerekiyordu.


Sözlerine Layla devam etti.


- Helia'nın üstüne düştüğünde çok korktuk. Sonra Valtor ve Trix şaşkın bir şekilde bir yerlere kayboldu. Kurtulur kurtulmaz yanınıza geldik. Şimdi buradasınız.


Ayağa kalkmaya çalıştım ama beni engellediler.


- Helia nasıl? Onun yanına gitmek istiyorum.


Bloom beni yerime geri yatırırken saçlarımı okşuyordu.


- O iyi merak etme ama şu anlık kimseyle görüştürmüyorlar. Hadi sen de dinlen. Bir haftadır uyuyorsun. Doktorun söylediğine göre bir travma yaşayınca vücudun, kendini savunma amaçlı kilitlemiş.


Hepsiyle sarıldıktan sonra başımı pencereye çevirdim.


- İyi geceler kızlar!


Odadan çıktıklarından sonra kendi kendime bir söz verdim. Senin için mücadele edeceğim Helia.


Verilen ilaçların etkisiyle olsa gerek gözkapaklarım ağırlaştı.


Loading...
0%