Yeni Üyelik
6.
Bölüm

✨Kızsal Işler Ve Şov Başlıyor✨

@silayetimoglu

Khai ile vedalaştıktan sonra bitki bölümüne doğru yol aldım.


Büyük seraya girdiğimde her iki sırada çeşit çeşit bitki sıralanmıştı. Bu da yetmezmiş gibi kategorilere ayırmışlardı.


Buraya bayıldım! Mor bir saksının içinde sardunya gördüğümde onu aldım. Şimdilik bu yeterdi. Yoksa ikinci bir evi bitki sarma vakası yaşayamayacaktım.


Bitkilerin parasını öderken telefonum çaldı. Serada uzaklaşırken telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.


Arayan Stella'ydı. Bakalım bu sefer neyden dert yanacak?


- Alo Flora bu sen misin?


Gözlerimi devirdim.


- Yok. Flora kaçırıldı ve bizde onu sana verebilmek için fidye istiyoruz.


Dediğimde kahkaha attığını duydum. Tebessüm ederken bir yandan da saksıyı sabit tutmaya çalışıyordum.


- Bütün kızlar toplandık ve inanabiliyor musun? Seninkinin salonu buralardaymış. İzlemeye gidiyoruz. Sana şimdi konum atacağım. Hadi bay.


Emrivaki yaptığı ve beni en son çağırdığı için biraz bozulmuştum. Artık kısa bir tribi hakediyordu.


Telefonuma gelen bildirimle mesaja tıkladım. Salon, pek uzakta değilmiş zaten.


Bir banka oturup çantamdan su içtim. Kalbim ilginç bir şekilde rutin olarak atmıyordu. Sanki ölecekmişim de son çırpınışlarımdaymışım gibi atıyordu.


Bunun sebebi Stella'nın iması ya da Helia'yı görecek olmam olabilirdi. Ya da her ikisi de.


Sonunda derin nefesler alarak ayağa kalktım. Demir kapıyı açtığımda etrafta gözlerimi gezdirdim.


Klasik bir dans salonuydu. Yerlerin bir kısmında parke diğer kısmında minderler vardı. Burası bir spor salonunun düzenlenmiş haliydi bana kalırsa.


Bizim kızları taş merdivenlerde otururken gördüm. Beni farkettiklerinde el salladı hepsi birden.


Ben onlara karşılık vererek yanlarına gittim.


- Sonunda gelebildin Flora.


Musa'nın bu serzenişine karşılık utangaç bir şekilde tebessüm ettim.


- Musa, beni biliyorsun. Normalde hızlıyım ama gelirken kalbim bir tuhaf oldu.


Kızların hepsi bir ağızdan gülerken bir imanın geleceğini anlamıştım.


Tam da tahmin ettiğim gibi hamle Stella'dan geldi.


- Yoksa kalbin Helia'ya aşık olmakla mı meşguldü?


Dediğinde hepsi imalı bir şekilde bana baktı. Bloom ve Layla'nın arasına otururken eşyaları yere bıraktım ve kollarımı birbirine kavuşturdum.


- En azından ben sadece aşık oluyorum. Bazıları gibi emrivaki yapıp en sona bırakılmıyorum.


Stella, sözlerimin ona karşı olduğunu uzun bir süre sonra nihayet anladı.


- Yaa ama Flora! Bizim işlerimiz erken bitmişti ve hepimiz buluşma noktasına gelmiştik. Sadece sen yoktun. Özür dilerim!


Dediğinde kalktım ve ona sarıldım. Parlak sarı saçlarının meyve kokusu burnuma doldu istemsizce.


- Affettim seni ayçiçeğim. Evet, ben biraz oyalandım.


Ayrıldığımız da Helia, bize doğru gülerek geliyordu. Daha doğrusu bana bakıyordu. Şu an ona bir şey çarpsa farketmezdi bile.


Gözlerim istemsizce onun gözleri hariç her yere odaklandığında kalbim sınırlarını zorluyordu.


- Merhaba kızlar. Sana da merhaba Flora!


Dediğinde bizim kızlar bakışlarıyla oooo demiş kadar oldular.


- Sanada merhaba Helia.


Gözleri parlarken Bloom ayağa kalktı ve onun yerine Helia oturdu.


- Benim ismimi senin dudaklarından sonsuza kadar duyabilirim. İnan bizi tanımayan bir kişi seni dua ediyor sanır.


Sen her zaman böyle romantik olmak zorunda mısın, Helia ya?


Elimi saçıma götürüp kuyruğu sıktım. Onun yanında çok çekingen kalıyordum.


Bir anda uzanıp yanağından öptüğümde o donakaldı. Ben ise kıkırdayarak yerime oturdum.


Normalde bunu asla yapmazdım ama onun yanında kendimi her şeyi yapabilecekmişim gibi hissediyordum.


Aramızda bir sessizlik oluştuğunda yerimde huzursuz bir şekilde kıpırdandım.


Bir insan sevgili olduğunda nasıl konuşur ki? Daha önce hiç bir erkekle bu kadar yakın olmamıştım.


Kolundaki saate bakarken elimi çeneme yaslayıp onu izlemeye başladım.


Saçlarını dikkatini dağıtmasın diye topuz yapmıştı. Üstünde rahat eğitmen kıyafeti vardı ve aman Allahım! Hatları belli oluyordu.


Yutkunarak onu izlemeye devam ederken aklıma hiç masum şeyler gelmiyordu.


Biraz fazla ona bakmış olmalıyım ki elini gözlerimin önünde salladığında başımı sallayarak kendime geldim.


O, benim bu halime gülerken öyle güzel gülüyordu ki onu öpesim geliyordu.


Umarım birazdan şuraya ağzımın suyu akmaz.


- Flora, sana dans etmeyi öğretmemi ister misin?


Bunu dediğinde bir müddet düşündüm. Gruptaki en hantal dans etmeye çalışan kişi bendim. Diğerleri kuğu gibi süzülür ben tüm sakarlıklarımla insanları kendime güldürürdüm.


- Normalde çok isterim ama inanır mısın ben hiç güzel dans etmem.


Ellerini omuzlarıma koydu ve destek verircesine sıktı.


- Kimse annesinden kusursuz dans ederek doğmadı, Flora. Senin yapabileceğine inanıyorum. Hem yapamasan bile bir şey değişmez çünkü sen hiçbir şey yapmazken bile mükemmel birisin.


Çok şanslı olduğumu söylemiş miydim?


Ona doğru döndüğümde gözlerime çok tatlı bir şekilde bakıyordu.


Yanağına uzandım ve onu öptüm. Geri çekildiğimde ellerimle yanaklarımdaki kırmızlığı saklamaya çalışıyordum.


- Kıyafet giymek için şuradaki kabinleri kullanabilirsin.


Başımı tamam anlamında salladım ve ayağa kalktım. Eliyle benim elimi tuttuğunda ellerimin terlememesi için dua ediyordum.


Nitekim ellerim terledi de ama o tiksinmek şöyle dursun daha sıkı tutmaya başladı.


Bir kilometre koşmuşum gibi atan kalbimin sesi kulaklarımda yankılanıyordu.


Kabinin kapısındayken onunla gözgöze geldiğimde eliyle öpücük yolladı.


Utangaç bir şekilde güldüm ve kabinin kapısını kapadım. Elimi anında kalbime doğru götürdüm.


Şimdi sırası değil. Şimdi sırası değil. Sonunda kendimi sakinleştirmeyi başardığımda askılara doğru ilerledim


Kırmızı bir dans elbisesi bulduğumda onu giydim ve eşyalarımı katlayıp bir poşete koydum.


Saçlarımı bozup yandan topuz yaptım. Birkaç tutam çıktığında onları düzeltmedim.


Görünüşümü son kez kontrol ettikten sonra dışarı çıktım.


Bizim kızlar elleriyle 'fıstık gibisin' işareti yaptıklarında onlara gülümsedim.


Gözüme giren flaş ışığıyla kaşlarımı çatarak bunu kimin yaptığına baktım.


Tam da tahmin ettiğim gibi Stella bana anı toplamakla meşguldü. Bir ara bunun için ona teşekkür etmeliyim.


Çünkü olayın içindeyken kendini dışarıdan göremezsin değil mi?


Helia'ya bakınırken diğer uzmanların geldiğini gördüm. Riven ve Musa birbirlerine sarılmış tek kulaklıkla müzik dinliyorlardı.


Bloom ise bir köşede düşüncelere dalmıştı. Bir ara Sky ile onun konuşmasını sağlamalıyım. İçim hiç rahat değil.


Layla ile Nabu sohbet ediyor, Stella ise Brandon'a makyaj yapıyordu.


Onların bu haline kahkaha atarken Helia ile göz göze geldim. O an dudaklarını ısırdığını görebiliyordum.


Karşı karşıya geldiğimizde uzun uzun bakıştık. O, inatla gözlerime bakarken gözlerimi kaçırmamak için kendimle savaşıyordum.


Nihayet transtan çıktığında sağ elimi tuttu ve beni kendine yaklaştırdı. O an elinden tüm vücuduma yayılan bir elektrik akımı geçti.


Bu akım o kadar şiddetliydi ki sanki savaşın ortasında Stormy beni vurmuştu.


Aynalı kısma geçtiğimizde beni elleriyle yönlendirdi. Sol eliyle belimden tutunca o kısım alev alev yanmaya başladı.


- Beni dikkatli bir şekilde dinle Flora. İlk baş iki adım sağa, sonra bir adım ileri gideceksin. Daha sonra iki adım sola ve bir adım geri gideceksin. Bunları tekrarlayacağız böylece.


Onu dinliyordum ama dedikleri bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyordu.


- Uymaya çalışırım ama çok stres yaptım.


Başımın yanına doğru eğildiğinde boy farkından dolayı gözlerim göğsüne denk geliyordu.


Anın heyecanından istemsiz bir şekilde nefesimi tuttum.


- Kendini bana bırak Flora.


Onun dediği gibi kendimi saldım ve ruhumu huzurlu müziğe verdim.


Kendimi çok hafif hissediyordum. Dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü bilmiyordum ama beni tutuşu kendimi kırılgan bir kuğuymuş gibi hissettiriyordu.


Vücudumuzun arasına mesafe girerken onun dediği adımları uyguluyordum bazen karıştıracak gibi olursam kendimi toparlamaya çalışıyordum.


Bir kolumdan tutarak kendi çevremde döndürdü beni ve en sonunda benim vücudumu yere eğdi.


Uzun saç tutamları yüzüme değerken nefes nefese kalmıştık. Benimki heyecandandı ama Helia'yı bilemedim şimdi.


Başım istemsizce geriye gittiğinde nefesi boynuma geliyordu ve bu beni gıdıklıyordu.


Düşmemek için bacağımı beline doladığımda aklıma masum olmayan şeylerin dolmaması için başka şeyler düşünmeye çalıştım.


Kendimi anın büyüsüne kaptırmıştım çoktan. Benim kendime gelmemi sağlayan şey ise kopan alkış tufanı olmuştu.


Utanarak doğrulduğumda Helia elimi hiç bırakmamıştı. Etrafa göz gezdirdim.


Bizim takım haricinde onlarca insan vardı ve bizi alkışlıyordu.


- Ama bu nasıl olur? B-biz kendi başımıza değil miydik?


Helia ise su içtikten sonra bana da bir tane uzattı. Ben suyu kana kana içerken kekelediğim soruma cevap verdi.


- Aslında senin dediğin gibi kendi başımızaydık ama kim senin bu güzelliğini görse ışığa zevkle giden bir kelebek gibi gelirdi.


Ah! Onun normal konuşmaları bile beni eritmeye yetiyordu. Nasıl cevap vereceğimi bilemeyip başımı yere eğdim.


- Bu yüzden çok şaşırmamak lazım.


Beraber bizim takımın yanına gittiğimizde Bloom, bana sarıldı.


- Harikaydın Flora.


Onun sarılmasına karşılık verdim.


- Ah! Teşekkür ederim, ateşböceğim.


Bloom'dan ayrıldıktan sonra diğerleri elleriyle onay işareti yaptılar gülümseyerek.


- Benim kadar mükemmel olamasan bile sende kendi çapında harikaydın.


Stella bunu dediğinde bende dahil hepimiz kahkaha attık.


- Bu evrendeki en mükemmel insan sensin altın kızım.


Bu sözler karşısında herkes bir ooo çekerken Stella'ya baktık. Ama onun yüzü gülmüyordu.


Brandon, onun bu halini görünce telaşlandı ve elinin tersiyle Stella'nın ateşinin olup olmadığını kontrol etti.


- Bir şey mi oldu hayatım?


Stella, kollarını kavuşturduğunda Stella'nın ona trip atacağını anlamıştım.


- Yani başka evrenlerde benden daha mükemmel kızlar var. Brandon, sen bana bunu mu demek istiyorsun?


- Bunu kastetmediği mi sende çok iyi biliyorsun.


Stella, Brandon'un üstüne tabiri caizse atladı ve onun kahverengi saçlarını karıştırdı.


- Şaka yapıyorum tabiki.


Ah şu Stella ve şakaları. Bu sefer ucuz atlatmıştık trip maratonunu.


Stella'nın bir aya kadar trip atabilme potansiyeli vardı çünkü.


Dans ederken ve sonrasında sohbet ederken saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım.


Hava kararmaya başladığında hepimiz alışveriş merkezinden çıktık.


Biz kızlar, önde ilerlerken erkekler arkamızdan geliyordu.


Onlara kısa bir bakış attığımda fısır fısır bir şeyler konuştuklarını farkettim. Yakında çıkar kokusu bakalım.


Nihayet Bloom'un evinin önüne geldiğimizde Bloom hariç herkes sevgilisiyle vedalaştı.


Herkes içeri girip en son Helia ile ben kaldığımda ne yapacağımı bilemeyerek dikilmeye devam ediyordum.


- Senin daha önce hiç sevgilin oldu mu, Helia?


Bunu dediğimde gerçekten inanamıyorum. Geçmişi beni ilgilendirmez ki! Hem olduysa ne olmuş?


Öyle bir ihtimali düşünmek dahi kıskanmama sebep oluyordu. Keşke onu daha erken tanısaydım.


Kalbim sızlarken başımı yere eğdim o, gözyaşlarımı görmesin diye. Karanlıkta pek farkedilmememe rağmen o beni gördü ve eliyle çeneni tutup kaldırdı.


Ona alttan bakarken baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi.


- Benim senden önce oldu ama senden sonrası bir daha olmayacak buna emin ol.


Bunları dediğinde kalbim sanki kanatlanıp uçtu. İçim o kadar rahattı ki yolun ortasında durup bu saatte dans edebilirdim.


Yanağına hızlıca bir öpücük kondurup kapı pervazındayken tebessüm ederek ona baktım.


O ise anın etkisinden çıkamamış olacaktı ki eli öptüğüm yanağında kaskatı kesilmiş bir şekilde gözlerini büyüterek bana bakıyordu.


- Binlerce, binlerce kez iyi geceler sana!


Bu sözlerine karşılık kendine geldi ve sesini daha net bir şekilde duyabilmem için ellerini ağzına tuttu.


- Binlerce kez beter olsun gece! Senin ışığın yoksa.


Cumartesi günkü yaşadıklarımı gözümün önüne getirirken dudaklarım kendiliğinden kıvrılıyordu.


Yarın resmî olarak ilk iş günüm olacağı için çok heyecanlıydım.


Telefonuma gelen bildirimle birlikte yattığım yatakta doğruldum.


05.......: Flora günaydınnn! Beni hatırladın mı? Khai.


Sabahın köründe bu enerji ile bana mesaj atabilmesi beni şaşırtıyordu.


Flora: Evet hatırladım. Sana da günaydın. ☺️


Onu telefonuma kaydetmeyi unuttuğum için mesaj kısmından çıkış yaptım ve onu kaydettim.


Khai(・∀・): Nasılsın, ne yapıyorsun? Seni rahatsız etmedim öyle değil mi?


Beni bu kadar düşündüğü için mutlu oldum.


Flora:Yok etmiyorsun. Ben iyiyim sen nasılsın?


Khai(・∀・):Bende iyiyim film izliyordum. Ne tür filmler seversin?


Bir süre boyunca düşündüm.


Flora:Romantik komedi severim. Dram sevmem çünkü bu çok ağlamama sebep oluyor. Diğer türlere açığım.


Khai(・∀・):Ne güzel! Ben bilimkurgu, polisiye ve fantastik severim. Daha dün akşam 2021 Dünyalar Savaşı diye bir film izledim.


Flora:Film izlemeyi çok seviyorsun galiba?


Khai(・∀・):Evet! İnsanın pek arkadaşı olmayınca filme sarması gayet normal bir şey.


Khai:Flora sana bir tane konum atacağım. Çabuk buraya gel! Bir şeyler oluyor!


Flora:Tamam geliyorum.


Telaşlı bir şekilde ayağa kalktım ve üstüme elime gelen şeyleri giydim.


- Kızlar benim acil bir işim çıktı. Gelince anlatırım.


İçeriye doğru bu sözleri söyledikten sonra bir taksi çevirdim.


Konumu ona okuduktan sonra dediği yere sürmeye başladı.


Acaba ona bir şey mi olmuştu? Daha tanışalı çok olmadı ama ben onu seviyorum.


Hem herkese yardım etmeyi severim. Düşüncelere dalmışken geldiğimizi farketmedim.


Para verip hemen taksiden atladım.


İki katlı bir evin önüne geldiğimde hava günlük güneşlikti.


Kapı aralık olduğu için içeri girmemle beraber sert bir rüzgar darbesiyle yere serilmem bir oldu.


Aklıma ilk Stormy'nin, Khai'yi bulup rehin alabilmiş olma düşüncesi geldi.


- Khai neredesin!?


Aşırı rüzgardan gözlerim kısılıyor saçım ağzıma giriyordu.


- Buradayım Flora!


Sesin geldiği yöne doğru gittiğimde Khai'yi yere çökmüş ağlarken buldum.


Tir tir titriyordu. Ona sarıldığımda bana karşılık verdi. Rüzgar dindiğinde ondan ayrıldım.


- Şimdi bana ne olduğunu anlatmanı istiyorum,Khai.


Tamam anlamında başını salladı.


- Ben filmde olan bir şeye sinirlenmiştim. Kendi kendime söylenirken kaynağını bulamadığım bir rüzgar çıktı.


- Pencere açık kalmıştır.


- Hayır. Oturmadan önce her yeri kontrol ettim. Kapalıydı.


Bu dedikleriyle aklıma bir ihtimal geliyordu ama emin olamıyordum.


Evin dağılmış eşyalarının arasından birlikte kalktık. Onu hava almaya çıkardım.


- Benim bir arkadaş grubum var. Onlara danışabiliriz.


Burnunu çekti.


- Onlara güvenebilir miyim peki?


Başımı evet anlamında salladım. Biraz bekledikten sonra bir taksiyi durdurdum.


Khai taksiye biner binmez omzumda uyuyakaldı. Taksiciye sessiz bir şekilde adresi söyledim.


Yaşadıkları onu çok yormuş olmalıydı. Dünyadaki son peri olabilir miydi?


Bazı güçler sihrin az olduğu yerlerde duyguların yoğunluğuyla ortaya çıkardı.


Bende öyle olmamıştı. Çünkü Linphea'da sihir her zaman mevcuttu. Ona göre önlem alınmıştı elbet.


Zaten Linphea'da genellikle doğa ile bağlantılı güçler olurdu. En güçlüleri ise doğa perileri olurdu ki bunlar çok nadirdi.


Bir gün çiçeklerin arasında koştururken ölü bir çiçek görmüştüm.


Onu okşadım ve gözlerimi kapattım. İçimden keşke yaşasa diye bir temennide bulundum.


Gözlerimi alan yeşil ışıkla birlikte onları açtığımda gerçekten ölmüş olan çiçeğin parlayarak açtığını gördüm.


O zamanlar on üç yaşındaydım tabi. Heyecanla eve gittim ve aileme olanları anlattım.


Beni tebrik ettiler ve o gece bir kutlama yaptık.


Nihayet eve geldiğimizi anladığımda Khai'yi yavaş bir şekilde dürtükledim.


- Hadi uyan geldik.


Loading...
0%