@silayetimoglu
|
Şu an günlüğümü Alfeadaki odamdan yazıyorum. Yaşananları kısaca özetlemem gerekirse hastaneden çıktıktan sonra Bloom'ların evine gittik. Odamdan tüm eşyalarımı toparladım. Aşağı indiğimde Helia'dan mesaj geldiğini farkettim. Müstakbelim: Ben Timmy ile konuştum. Buradaki salonu başka bir arkadaşıma devredeceğim. Parmaklarım klavye üzerinde gezindi. Flora: Orasını güzel işletiyordun. Niye ayrılıyorsun ki? Müstakbelim: Senden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Flora: :D Yoksa? Müstakbelim: Kızılçeşmeye uzman olmaya gideceğim ve aramızda gezegenler olmayacak ;) Verdiği bu habere ne kadar sevinsem az! Emojisi ise çok tatlıydı. - Hadi kızlar gidiyoruz! Bloom, bize seslendiğinde Mike ve Vanessa'ya sarıldım. - Bize çok emek verdiniz teşekkür ederim. Vanessa, elini kahverengi saçlarına götürdü. - Ne emeği Flora? Biz üstümüze düşeni yaptık sadece. Askılı bluzumun askısını düzelttim ve ayakkabılarımı giydim. Güneş, ışınlarını en cömert haliyle atmosfere dağıtıyordu. Bu yüzden güneş gözlüğü takma gereği duydum. Kızılçeşme aracı ile Magix'e gideceğimiz için diğer kızların yanına gidip beklemeye başladım. Kollarımı birbirine kavuşturdum. Helia'nın lanetinin bozulması ile birlikte yaşadığım travmayı atlatmaya başlıyordum. - Kızlar! Buradaki güzel kıyafetleri çok özleyeceğim. Üstelik daha indirime girecek olanlar vardı. Stella, sitemli bir şekilde konuştu. Musa ise elini başına götürdü. - Stella, senin bir krallığın var ve sen hâlâ indirim mi kovalıyorsun? Nihayet duygularıma tercüman olduğunda Stella ona omuz silkti. Bir anda çıkan rüzgar ile ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalıştım ve göğe baktım. Uzmanlar, sonunda gelmişti. Derin bir nefes aldım ve tebessüm etmeye başladım. Aracın rampası önümüzde açıldığında heyecanlı bir şekilde Helia'yı beklemeye başladım. Sıra ile araçtan Brandon, Timmy, Riven, adını bilmediğim mavi saçlı bir çocuk ve Helia indi. Koşarak Helia'ya sarıldım beni etrafımda rahat bir şekilde döndürdüğünde gülüyordum. Ellerimi onun omuzlarına koydum ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. - Seni gördüğüme çok sevindim Helia! Günaydın! Mavi gözlerinin içi gülerken beni cevapladı. - Seni görmeden önce dünyam karanlıktı ama seni görünce dünyam aydınlandı. Utanarak yere baktım. - Ya Helia ya beni şımartıyorsun. Elini yanağıma koydu. - Demek ki şımartılacak bir kadınsın. Kollarından istemeyerek ayrıldıktan sonra araca bindik ve koltuklara oturup kemerlerimizi bağladık. Khai, ilgiyle etrafı incelemekle meşguldü. Musa, Riven'ın saçlarını karıştırıyordu. Bloom ve Stella, Brandon'un yanındaydı. Onların konuşmalarını dinlemeye başladım. - Sky nerede Brandon? Bloom, bu soruyu sorduğunda Brandon Stella'ya baktı. - Kral Erendor onu salmıyor. Bloom, kaşlarını çattığında Brandon'un bir taraflarına ateş fırlatmasından korktum. - Ama beni hiç aramıyor. Brandon elini Bloom'un omzuna koydu. - Bence bu konuyu sen Sky ile konuş. Elini indirdi ve Stella ile birlikte yanyana oturdular. Bloom ise kendi kendine söyleniyordu. - Beyefendiyi yakalasak konuşacağız. Ardından Layla'nın yanına gitti ve somurtmaya devam etti. Timmy, yanında mavi saçlı çocuk ile içeri girdiğinde bakışlarımız ona döndü. - Sizi Nex ile tanıştırayım kızlar! Ekibe yeni katıldı. Musa, Stella, Tecna ve ben Nex ile tokalaştım. Bloom ile Layla, şöyle bir bakmakla yetindiler. Sarı gözlerindeki kibri hiç sevmemiştim Nex'in. - Sen benimle tokalaşmadın Layla. Layla ise sinirli bir şekilde kollarını kavuşturdu. - Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok Nex. Senden hoşlanmadım. Biz periler olarak varlıkların etrafındaki enerjiyi görebilirdik. Mesela Helia'nınki bebek mavisiydi. Timmy'ninki kahverengi, Brandon'un kahverengimsi sarı. Nex'e gözlerimi diktim. İyice odaklanınca onun enerjisinide gördüm. Kırmızıydı ama cırtlak olanından. Gözlerim ve ruhum ondan rahatsız olmaya başladığında Helia'nın yanına gittim. Aracı o kullandığı için dikkatini pek dağıtamazdım. Yanındaki koltuğa oturdum ve dışarısını izlemeye başladım. Şu an uzay boşluğundaydık ve bana göre bir yer değildi. Karanlık, soğuk ve sessizdi. Olduğum yerde irkildim ve etrafıma bakındım. - Benim biraz başım döndü ben gideyim. Gözünü camdan ayırmadan tebessüm etti. - İyi misin Flora? İyiyim anlamında başımı salladım. Anlaşılan beni sadece araba değil uzayda tutuyormuş. Bizim kızların yanına gittim. - Nex çok yakışıklı değil mi? Stella'nın bu sorusuna gözlerimi devirdim. Musa ile aynı anda birbirimize baktık ve gülümsedik. - Bizim sevgililerimiz kadar olamaz. Sonra sağ elimin avuç içini kaldırdım. - Çak bakalım! Musa eli ile elime vurduğunda kıkırdadık. Bloom, Stella'ya parmağını kaldırdı. - Aman ha! Brandon duymasın. Stella, elini salladı. - Duysa ne olacak? Brandon, Stella'nın arkasına sessiz bir şekilde geçtiğinde eliyle susun işaret yaptı. Elimle yüzümü serinletirmiş gibi yaptım ve tamam işareti gönderdim. Bloom tek gözünü kırptı. - Nex'ten hiç hoşlanmadım. Benle flört edermiş gibi bakıyordu ve her ne kadar ölü olsa bile ben Nabu'yu seviyorum. Elimi onun omzuna koydum. - Ruhu şad olsun! Brandon, ellerini Stella'nın omuzlarına koyduğunda Stella, olduğu yerde zıpladı ve çığlık attı. Sesi o kadar yüksekti ki Musa'nın başına ağrı girdi. Helia ise bir şey oldu zannetti ve bu tarafa bakmaya çalışırken az kalsın aracın hâkimiyetini kaybediyordu. - Hayatımda duyduğum en orantısız ses! Stella, saçlarını savurdu. - Sesim ve ben mükemmeliz Musa. Sen kendi kulaklarına baktır istersen. - Benden başka kimmiş yakışıklı olan? Brandon, bunları dedikten sonra kollarını kavuşturdu ve Stella'ya sırtını döndü. Stella ise elini dişlerine götürdü ama hemen ardından ellerini ve vücudunu Brandon'un kaslarında gezdirdi. - Nex için dedim ama seni ne kadar yakışıklı bulduğumu biliyorsun. Brandon ona pas vermedi ama Stella'da pes etmeyecekti. - Şöyle düşün sen Netflix'sin o ise ATV. Sonra Brandon ona hızlı bir şekilde döndü. Stella'yı kucağına oturttu ve öpüşmeye başladılar. Gözlerimi kaçırdım. Riven ise o sırada ikisini ayırmaya çalışmakla meşguldü. - Burada aile var aile. Musa saçlarını eliyle tarıyordu. - Ne ailesi aşkım? Riven onun yanına gitti ve kollarının altına aldı. - Bizim yakında kuracağımız aile. Elimi yumruk yaparak ağzıma götürdüm. Tecna, Layla ve Bloom ise hep bir ağızdan bağırdı. - Oooo Riven vurdu gol oldu! Helia'nın sesi ile kendimize geldik. - Hadi herkes koltuklara inişe geçiyoruz. Onun yanına oturdum ve kemerimi bağladım. Elimi çeneme yasladım ve onu izlemeye başladım. Hafiften çatılan kaşları, aşağıya odaklanan mavi gözleri, göğsüne dökülen uzun siyah saçları ve tişörtünün altından belli olan baklavaları ile heykellere taş çıkartırdı. Dakikalar sonra yere indik. Hemen ayağa kalktım çünkü oturmaktan bacaklarım uyuşmuştu. Sırt çantamı omzuma attım ve bavulumu almak için bir hamle yaptım. Ellerime, ince uzun parmaklar değdiğinde kim olduğuna bakmak için başımı kaldırdım. - İzin verirsen ben taşıyayım. Helia tüm nahifliği ile sorunca başımı salladım. Okulun önünde ise tam anlamıyla bütün okul bizi karşılamıştı. Herkes bize bakıyordu ve ilgi odağı olmayı pek sevmiyordum. Ama Stella bu durumdan hiç şikayetçi değildi. Eli ile iki işareti yapmış ve patlayan flaşlara poz vermişti. Müdüre Faragonda yanımıza geldi ve hepimize teker teker sarıldı. En son bana sarıldığında biraz endişeli olduğunu sezdim. - Winx, yuvanıza hoşgeldiniz! Alkışlamaların eşliğinde tebessüm ederken düşünüyordum. Bizi hiç acımadan okuldan kovan bir kişi bizi karşılamak için fazlasıyla uğraşıyordu. - Herkes dağılsın kızlar! İtiraf etmek istemiyordum ama Griselda cadısını bile özlemiştim. Hepimiz odalarımıza dağıldık. Normalde tek kişi kalan Stella'nın yanına Khai yerleşecekti. Günlüğümü yazmayı bitirdikten sonra ellerimi çıtlattım ve Bloom'a baktım yine ağlayarak uyuyakalmıştı. O Sky benim arkadaşımı üzdüğü için ona çok kızgındım. Keşke Bloom gerçekleri görse ve bu belirsizlikten kurtulsa. Günlüğümü çekmeceye koydum ve yatağıma girip uzun bir süre sonra rahat bir uyku çektim. - Yeter artık Stella! Kaşlarımı çatarak parmağımı Stella'ya doğrulttum. - Sade olmak istiyorum ben. Bir popstar gibi olmak değil. Anladın mı? Stella, omzunu silkti. - Sen ne anlarsın zaten? Tebessüm ettim. - Ne mi anlarım? Göstereyim o zaman. Parmaklarımı şıklattım ve elimden çıkan yeşil küreler birleşti ve bir yığın oluşturdu. Ardından o küreler hareket etti ve bir elbise oluşturdular. Pembe ve omzu açık olan uzun bir elbise oluşmuştu. Koltuk altı kısmından ince bir ip ile kollarımı saran parçaları vardı. O elbiseyi üstüme doğru çevirdim ve küreler gözümün önünden gidip bu sefer üstüme süzüldü. Etek kısmından aşağı doğru bollaşıyordu ve en altta danteller mevcuttu. Elimde ise parmaklarımı açık bırakıp bileklerime kadar gelen pembe eldivenler vardı. Kolumda zarif kesem ve takılarımla birlikte artık baloya hazırdım. Stella, ellerini hayran bir şekilde çenesine dayadı. - Flora çok güzel oldun! Benim çırağım olur musun? Aynada kendime bakarken ona tebessüm ettim. - Sağ ol Stella, işi ehline bırakmak gerekir o yüzden teklifini kabul edemeyeceğim. Kesemden telefonumu çıkardım ve Whatsapp grubumuza mesaj attım. 🔥Ateşli Alfea Perileri🔥 Kızlar hazır mısınız? Ateşböceğim: Çok az kaldı. Ayçiçeğim: Zaten yanındayım Flora. Ama daha karar veremedim. Acaba elbisemi tokama göre mi kombinlesem? Senin bileceğin iş o ayçiçeğim 🌻💚 Musathetripmachine: Ben hazırım ama baloda çalacak olan müzikleri ayarlamam lazım. HawliLayla: Bende hazırım ama Musa'ya yardım ediyorum. Tecna, orada mısın? Alfa Tecna: Ben her zaman buradayım Flora. Hazır mısın peki? Alfa Tecna: Saçlarımı yapıyorum. Ayçiçeğim: hshshshshhs hiç gülesim yoktu. Tecna senin saçın mı vardı? Alfa Tecna: Saçlarım uzun olmayabilir ama en azından beynim var. Ateşböceğim: Stella kabul et. Tecna iyi laf soktu. Musathetripmachine: Tecna bir koydu amaaa! Çak bakalım! 🤜🏻 Alfa Tecna: 🤛🏻😎 Kızlar ben bahçeye iniyorum. Size yer tutarım. Daha sonra yanıma gelirsiniz. Khai(・∀・): Tamam olur :) :) Telefonumu kapattım ve keseme geri koydum. Merdivenlerden inerken etraftaki koşuşturmadan etkilenmemek ise oldukça zor oluyordu. Sonunda kapıdan çıktığımda bahçeye göz gezdirdim. Duvarlara çeşitli süsler yerleştirilmişti. Üç uzun masanın etrafına ise sandalyeler sıralanmıştı. Ortalarda bir yere oturdum ve diğer sandalyelere kimse oturmasın diye sihrim ile bitki yerleştirdim. Uzun masaların yanında çeşit çeşit yemekler ve içecekler olan bir masa vardı. Yuvarlak alan ise dans etmek içindi ve dans pistinin arkasında öğretmenlerin oturacağını tahmin ettiğim büyük bir kürsü vardı. Önümdeki küçük hava birden patladığında karşımda aşk ve duygular miniperim olan Amore vardı. - Amore, görüşmeyeli çok uzun zaman oldu. - Bende seni çok özledim Flora! Sende son zamanlarda o kadar büyük bir aşk hissettim ki buna tepkisiz kalmak kendime hakaret etmek olurdu. Üzerinde gül kurusu bir elbise vardı ve saçlarına çiçek takmıştı. Küçük yeşil kanatları hafif bir şekilde kıpırdıyordu. Onunla bakışırken etrafında koyu pembe bir enerji birikti ve kalbime aktı. Ruhumun kapılarının aralandığını hissettim. - Tebrik ederim Flora! Ruh eşini bulmuşsun. Böyle bir şey diyeceğini beklemediğim için şaşkınlık ve mutluluk duygularım birbirine karışmıştı. - Flora! Arkamı döndüm ve kapıdan çıkan arkadaşlarıma yerimi belli etmek için el salladım. - Buradayım. Bir sandalye hariç diğer sandalyelerin üstündeki bitkileri kaldırdım. Ellerimi birbirine çırptığımda bitkiler rengarenk çiçekler açtı. Avuçlarımı yukarı doğru kaldırdım. Komutumu anlayan çiçekler okulun tepesine yükseldi ve güzel kokular eşliğinde havaya yayıldılar. - Çok iyiydin Flora! Khai heyecanlı bir şekilde bunları söylediğinde tebessüm ettim. Muhtemelen aklıma benim küçüklüğüm gelmişti. Stella hariç herkes yerini aldı. Sırasıyla solumda Musa, Bloom, Khai, Tecna ve Layla oturuyordu. - Bu küçük insanlarda ne böyle? Khai şaşkın bir şekilde bu soruyu sorduğunda onu Musa yanıtladı. - Onlar bizim miniperilerimiz. Perilerle bağ kurar ve bir daha yanlarından ayrılmazlar. Khai, elini ağzına götürdü. Ben ise kesemden maskemi çıkarttım ve kurdelesini başımdan geçirip bağladım. - Çok iyiymiş. Bunu söylerken Amore'ye bakıyordu. Diğer miniperiler geldi ve perilerine doğru süzüldüler. Digit Tecna'ya, Chatta Stella'ya, Tune Musa'ya, Caramel ise Bloom'a gitti. Onlar miniperileri ile sohbet ederken sakin bir şekilde duyulan müzik sesi kesildi. Herkes bahçeye çıkmaya başladı. Musa, inadı sonucu kendi doğumgününde giydiği elbiseyi giymişti. (Bakınız: Sürpriz ve ayna ayna söyle ona!) Stella, uzun koyu pembe bir elbise giymişti ve göz kamaştırıyordu. Bloom, gelinliğe benzeyen mavi dantelli bir elbise giymişti. Layla, koyu pembe balık model bir elbise giymiş ve omuzlarına kürk atmıştı. Tecna ise yine farkını ortaya koyarak göğüs dekoltesi olan yeşil bir elbise giymişti. Öğretmenler, kürsüde yerini aldıklarında onlara döndük. - Bu kutlama okulumuzun yeni dönemi başladığı ve Winx tekrar aramıza geldiği için düzenleniyor. Hadi eğlence zamanı! Faragonda bunları söyledikten sonra Bayan Griselda ayağa kalktı. - İlk yemekler yenecek ve sonra isteyen istediğini yapabilir. Saat on iki olunca ise herkes odalarına dağılacak. Stella, bu olanlara göz devirdi. - On iki mi? Ben ikiye kadar yatmam ki. Herkes önüne döndüğünde okul çalışanları ellerinde tencereler ile birlikte yanımıza geldi ve tabaklarımıza yemek koydular. - Çorba ve salata koyarsanız bana yeter. Teşekkür ederim. Khai, ben bunu söylediğimde delirmişim gibi baktı. - Flora o sana yetecek mi? Omuz silktim. - Ben çok ağır yemekler yiyemiyorum. Anladım dercesine başını salladı. Açık mor kayık yaka bir elbise giymişti ve bu ona çok yakışmıştı. - Ablacım sence bu et bana yeter mi? Sen iki kepçe daha koy bana. Şaşkın bir şekilde gözlerimi büyüttüm. Tabağının büyük bir kısmını et ile doldurtmuştu. - Midene zarar vermesin sonra. Ekmeğini et suyuna banarken bana cevap verdi. - Et yemek benim için hayat felsefesidir Flora. Kıkırdadım. Yeşil gözlerim hemen karşımızdaki masaya kaydı. Orada kızılçeşmeden gelen öğrenciler yemek yiyordu. Gözlerim ile Helia'yı aradım. Maske takınca herkes birbirine benzediği için bulmak zor oldu tabi. Bakışlarımız kesiştiğinde tebessüm ettim. Masanın altından bir sihir yaptım ve ceketinin cebine küçük bir çiçek yerleştirdim. Bunu yapmamla birlikte birçok göz bana döndü. Bizim kızlar ise bana imalı imalı bakıyordu. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Helia, oturduğu sandalyeden bana göz kırptığında kıkırdadım. Hemen eski halime geçmeye çalıştım çünkü herhangi bir öğretmene yakalanmak istemezdim. Sessiz bir şekilde çorbamı içtim. Oyalandığım için üzerinde ince bir zar tabakası belirmişti. - Okuldan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz bakalım? Bu soru Musa'dan gelmişti. Kendime soracak olursam Linphea'ya dönüp Helia ile evlenmek istiyordum ama biraz daha beklemem gerekecekti. - Linphea kolejinde iksir öğretmeni olmak istiyorum. Hayalimi söyleyemeyeceğim için şu anlık hedefimi söyledim. - Butiğimi tüm boyuta yayıp ünlü olmak istiyorum. Stella, bunu derken pek bir hevesli gözüküyordu. - Müzik kafede takılırım. - Spor dersleri veririm. Musa ve Layla ayrılmayacağı için birbirine tebessüm ettiler. - Ben tam olarak karar vermedim. Annemin yanına gidip çiçekçilik yapabilirim. Öğretmenlik pek bana hitap etmiyor. Bloom bunu söylediğinde anlayışla kafamı salladım. - Zenith'i yeniden kurup yönetmek istiyorum. Şaşırmadık çünkü Tecna geçici bir süreliğine öldüğünde gezegeni yıkılmıştı. - Ama sen nasıl? Başımızı okul kapısına çevirdiğimde tek diyebildiğim kelimeler bunlar olmuştu. Bu bölüm sevdiğim bölümlerden oldu çünkü bana okul hayatımı ve arkadaşlarımı hatırlattı. |
0% |