@silayetimoglu
|
Nabu, mor gözleri ile gülümseyerek bize bakıyordu. Şaşkınlıkla elim ağzıma gitti ve müzik sesi Musa'nın ellerini çırpması ile tamamen kesildi. Layla, balık model elbisesi ile ne kadar koşabilirse o kadar hızlı koştu ve Nabu'nun boynuna atladı. - Sen yaşıyorsun Nabu! Nabu, gözlerini kapadı ve elini Layla'nın sırtına koydu. - Senin için geldim Layla. Sensiz günlerimi geçirmek çok zordu. Kızılçeşmeden uzmanlar onu aralarına otutturduğunda Layla, Nabu'nun yanına oturdu ve kimse onları alıkoymadı. - Bu olaylar hep bize mi denk geliyor? Bütün garip olayları yaşıyoruz. Musa'nın bu tespitiyle başımı salladım. Şaşkınlıktan yemeklerimizi bitiremedik ve Layla ile Nabu'nun etrafında toplandık. Bloom kızıl saçlarını düzeltti. - Sen nerelerdeydin Nabu? Nabu, ellerini Layla'dan ayırmadan herkesin merak ettiği o soruyu cevapladı. - Androstaki bir büyücülük okulunda eğitim alıyordum. Bundan Layla'nın haberi vardı. Şimdi ise tatile girdik. Merakla kaşlarımı çattım. - Buraya geldiğimde ise son olan olayları duydum ve hemen buraya geldim. Tecna elini çenesine dayadı. - Muhtemelen Valtor, Layla'yı kontrol altına alabilmek için Nabu'nun bedenini kopyaladı ve Layla'yı tuzağa çekti. Tebessüm ettim. - Çok mantıklı. Stella ise ellerini çırptı. - Hazır parti buradayken eğlenmeye ne dersiniz? Valtor falan içim şişti. Bloom, elini Stella'nın omzuna koydu. - Gerçeklerden kaçamazsın Stella. Stella ise omzunu silkti. - Ama hep korkuyla yaşayamazsın ki. Akışa bırak kendini. Hadi Musa başlat müziği! Musa, müziği başlattı ve çiftler yavaş bir şekilde dans alanında toplanmaya başladılar. Musa ve Riven mutlu hareketler ile dans etmeye başladı. Uzaktan tanıdık sarı saçları gördüğümde kaşlarımı çattım. Eteklerimi ellerimle topladım ve koşarak Sky'ın yanına gittim. - Bak ben normalde çiftler arasındaki sorunlara karışmam ama Bloom senin yüzünden perişan oldu. Mavi gözleri ile Bloom'u aradı ve uzun bir süre boyunca onu izledi. - Bizim oralarda durumlar çok karışıktı. Babam suikaste uğradı. Gözlerine inanmak ister gibi baktım. - Sana inanmak istiyorum Sky. Bari telefonla arasaydın onu. Bakışlarıma karşılık verdiğinde elini dostça omzuma koydu ama onun hamlesinden kurtuldum. - Sen eski haline dönene kadar aramızdaki ilişkinin önceki gibi olacağını sanmıyorum. Başını salladı. - Ben Bloom'un yanına gideyim. Gözlerimi yere indirdim. - Flora! Arkamı döndüm ve Helia'yı görmemle birlikte tebessüm ettim. - Efendim hayatım! Tebessümü genişledi yanıma gelirken. - Dans dalgasına katılmaya ne dersin, güzelim? Elimi eline koyarken içimden güzelin miyim gerçekten diye eriyordum. Dans alanının ortasına geldik ve huzurlu bir şekilde çalan şarkıda onun gözlerinin içine baktım. Amore'un dedikleri aklıma gelince ister istemez kıkırdadım. - Hayatımın iyi kisisin Flora. Yanaklarım yavaş bir şekilde elbisemin tonlarına evrilirken ne diyeceğimi bilmiyordum. - Normalde bana çoğu insan iltifat eder ama onlara karşı sadece minnet duyarım. Parmaklarımı eline geçirdim. - Bunları senden duyunca böyle nasıl anlatsam bilemiyorum yanaklarım ağrıyana kadar gülesim geliyor ve kalbim mutlulukla çarpıyor Helia. Sallanırken yavaş müziğin yerini hareketli bir müzik aldı. - İstiyorsan oturalım Flora. Sesi soru sorar gibi çıkmıştı. - Gerek yok. Ellerimizi ayırırken onu kravatından tuttum ve kendime çektim. Vücudumu dansın ritmine kaptırırken kollarımı sallıyordum. O ise kafasını sağa ve sola sallıyor bunu yaparken saçları yüzüme doğru geliyordu. Khai ise profesor Palladium ile sohbet ediyordu. Stella, Brandon ile dans ederken dengesini korumaya çalışıyordu. - Oturalım mı? Yoruldum biraz. Başını salladı ve kolunu bana uzatmasıyla koluna girdim. Yavaş bir şekilde ilerlerken masadan soğuk su aldım ve yudumlamaya başladım. Elimi çeneme yaslayıp etrafı izlemeye başladım. Bloom ve Sky'ın konuşması kulaklarıma vuruyordu. - Sky neden böyle yapıyorsun? - Sana anlattım ya olanları. Bloom'un gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. - Yıprandığım ve üzüldüğüm bir ilişki istemiyorum ben Sky. Sky, ona sarılmaya çalıştı ama elleri son anda iki yanına düştü. - Bana göre ilişki bu demek değil. En azından bana haber vermeliydin üzülmezdim o zaman. Sky, başını eğdi. - Yani ayrılmak mı istiyorsun? Bloom'un gözünden yaşlar akarken başını hayır anlamında salladı. - Seni son kez affediyorum Sky. Bir daha böyle bir şey yaparsan beni sonsuza dek göremezsin. Sky, Bloom'un önünde diz çöktü. - Sence çok beklemedik mi bu evlilik meselesi için. Bloom, Sky'ın elini tuttu. - Şu an evlenemeyiz. Gençliğimi yaşamak istiyorum. Sky ayağa kalktı. - Benimle evlenmek istemiyor musun yoksa? Bloom, başını salladı. - Tabikide istiyorum hatta her şeyden çok bunu istiyorum ama yaşımız küçük. Gözlerimi onlardan çevirdim ve saate baktım. Gece yarısına geliyordu. Bir anda oluşan hengame ile kendimi kapıya doğru sürüklenirken buldum. Bir yandan düşmemeye çalışırken diğer yandan bizim kızları arıyordum. Ayakkabımın tekinin ayağımda olmadığını farketmemle endişe ile etrafıma bakınmam bir oldu. - Flora! Helia'nın sesini diğer seslerden ayırt ettim ve onu bulmaya çalıştım. Merdivenin aşağısında başı gözüküyordu. - Sonra görüşürüz Helia! Başımdaki çiçeği elime aldım ve onu Helia'ya doğru üfledim. Mor çiçek havada süzülürken doğru kişiyi bulduğunda tebessüm ettim. Akıntıdan kurtulmayı başardığımda kendi odama girdim ve yorgunlukla ortak salondaki koltuğa attım kendimi. Çok geçmeden diğerleri de geldi. Stella, bir yandan telefonla konuşuyor diğer yandan takılarını çıkartmaya uğraşıyordu. - Sizce de erken bitmedi mi kutlama? Gözlerimi devirdim. - Yarın ders var biliyorsun değil mi Stella? Omuz silkti. Musa, banyodan çıktığında kanepeye uzandı. Ardından Bloom gitti. Sky ile barıştığı için mutlu gözüküyordu. Layla ise muhtemelen Nabu ile birlikteydi hâlâ. Tecna pijamalarını giyip yere oturdu ve teknolojik aletlerini bızıklamaya başladı. Ben ise banyoya yakın bir sandalyeye oturdum. Bloom'dan sonra ben girmek istiyordum çünkü Stella banyoya bir girdi mi iki saat çıkmazdı. Hatta bir kere o kadar uzun süre banyoda kaldı ki içeridekinin Stella olduğunu bilmesem bir su perisinin banyoda olduğunu sanardım. Telefonuma baktığımda saat gece yarısını geçiyordu. - Kızlar, ben yatmaya gidiyorum. Tecna, bunu dediğinde tebessüm ettim. - İyi geceler Tecna! Banyonun kilidi açıldığında Stella ile gözgöze geldim. Onunla göz teması kurmaya devam ederken bacaklarımı yana koydum ve kolumu kapının kulbuna koydum. Ayağa fırlaması ile beraber koşa koşa banyoya gittim. Tam kapıyı açıp girecektim ki çığlık sesi duydum. - Dizlerim, dizlerim! Stella, koşmaya çalışırken muhtemelen elbisesinin eteğine takılmış ve yere düşmüştü. Koşarak yanına geldim ve belinden tutup onu kaldırdım. - İyi misin Stella? Başını evet anlamında salladı ve doğruldu. Nihayet iyi olduğuna karar verdiğimde ellerimi ondan çektim. O ise tebessüm etti koşarak banyoya girip kapıyı kilitledi. - Stella senin bu yaptığına hile denir Su sesi geldiğinde beni yanıtladı. - Sen bu saflıkla devam edersen senin kalbini daha çok kırarlar Flora. Oflayarak kalktığım yere geri oturdum ve ellerime bakmaya başladım. - Sohbetinize doyum olmuyor kızlar. Bloom, neşeli bir şekilde bize dokundurma yaptığında omuz silktim. - Yorgun olduğum için hiç konuşasım yok ateşböceğim. Musa ayağa kalktı. - Ben yatmaya gidiyorum iyi geceler! Ayağa kalktım ve ona sarıldım. Şimdi ise odada ben, Bloom ve Layla vardık. Layla yorgunlukla tekli koltuğa oturdu ve omuzlarındaki kürkü yan tarafa koydu. - Okulu ne kadar çok özlediğimi farkettim. Ona hak verircesine kafamı salladım. Artık yorgunluktan göz kapaklarım ağırlaşırken Stella'nın banyodan çıktığını farkettim. Ağır adımlarla kalktım ve ilerledim. Kendimi suyun altına attığımda uykum açıldı. Bornozumu giyip Layla'ya iyi geceler diledim ve kendimi odamdaki yatağa bıraktım. Elimdeki ders programına göz gezdirirken gözlerimi deviriyordum. Son senemiz olduğu için aslında bizi daha serbest bırakmaları daha iyi olurdu. İlk dersimiz iksir dersiydi. Bu yüzden çok mutluydum. Okul formamı üstüme geçirdim ve saçımı topladım. Ortak salona girdiğimde bütün kızlar orada beni bekliyordu. - Hadi gidelim derse. Geç kalmayalım. Şen şakrak bir şekilde bunları söylediğimde Musa ve Khai hariç hepsi baygın gözler ile bana baktı. Stella ise ağzını kocaman bir şekilde açarak esnemeye aralıksız devam ediyordu. - Khai sınıfını biliyorsun değil mi? Başını heyecanlı bir şekilde salladı. - Okul çok büyük ama bulabilirim. Tamam anlamında başımı salladım. Musa ve Tecna'nın koluna girdim ve kapıdan çıktık. Yatakhanedeki sarmal bir şekilde uzanan merdivenlerden indik ve ders katlarını geçtikten sonra yemekhane tarafına ulaştık. Bloom, Stella ve Layla önümüzde tekli bir sıra olmuşken sohbet ediyorlardı. Ben ise onlara katılmak yerine dinlemeyi tercih etmiştim. - Daha ilk günden sıkıntıdan öldüm. Stella bunu demesiyle birlikte somurtmaya kaldığı yerden devam etti. Bloom arkasına yarım bir şekilde döndü. - Bir de iyi yanından bak. Yeni şeyler öğreniyoruz. Kıkırdadım. - Aklımı okudun Bloom! Stella önden tabldot aldı ve omuz silkti. - Aman ne yeni şeyler! Sıra yavaş bir bir şekilde ilerlerken Musa'yı dürtükledim. - O pantolon belinden nasıl düşmüyor Musa? Demir bir kaşık aldı ve beni cevapladı. - Arka taraftan tişörtüme tutturuyorum. Başımı salladım. Sıra nihayet bize geldiğinde domates, peynir, salatalık, yumurta gibi kahvaltılıklar aldım. Öğrenci kalabalığının içinde Layla'nın ıslık çaldığını işittim. - Buradayız kızlar! Masaların arasından geçerek yanına geldik. Telefonuma gelen bildirim ile elimi cebime attım. 🔥Ateşli Alfea Perileri🔥 Khai(・∀・): Kızlar acil toplanmanız lazım! Ayçiçeğim: Dedikodu falan mı var? Khai(・∀・): Ben ne gördüm? Ayçiçeğim: Meraktan çatlatma beni sonra yüzüm kırışıyor. Musathetripmachine: Senin yüzünün kırışmasından daha önemli meselelerimiz var. Ayçiçeğim: Sen yüzümün kırışığına kurban ol be! Kızlar tamam kavga etmeyin. Khai(・∀・): Sınıfımı bulmaya çalışırken okulun arka kısmında bir odadan sesler geliyordu. Ateşböceğim: Eee sonra? Khai(・∀・): Uzun kulaklı ve uzun boylu bir elfle siyah saçlı bir adamı öpüşürken gördüm! Alfa Tecna: Profesör Palladium ve Profesör Avalon'dan bahsediyor olmalısın. Ayçiçeğim: Oha oha oha! Kızlar ders Profesör Palladium'un dersi. Ayçiçeğim: Ben onun yüzüne bakamam gülesim gelir hshshshs. Musathetripmachine: Bize onlara hayırlı olsun demek düşer. Gerçekten öyle bir şey yapmayı düşünmüyorsun. Musa değil mi? Ayçiçeğim: :D HawliLayla: Doğru gördüğünden eminsin değil mi? Khai(・∀・): Canlı kanıt istiyorsan Layla. İşte kanıt. Ayçiçeğim: 😮 Khai(・∀・): Ben asla kanıtsız konuşmam. Bayan Griselda'nın sesi ile başımı kaldırdım. - Dersin başlamasına son beş dakika! Telefonumu hemen kapayıp cebime geri koydum ve hızlı bir şekilde yemek yemeye başladım. Sonunda yemeğim bittiğinde karnımı ovuşturdum ve arkama yaslandım. Kızlar ile merdivenlerden çıkarak sınıfa doğru ilerledik. Duyduğum anons sesi ile birlikte daha iyi duyabilmek için kendimi bir kürenin içine aldım. Şeffaf yeşil renginde olan küre ile dışarı sesim gidecekti ama içeriye herhangi bir gürültü giremeyecekti. - Bayan Flora, Müdüre Faragonda'nın odasına bekleniyorsunuz! Küreyi elim ile dağıttım ve Musa'ya döndüm. - Ben hemen dönerim. Başını salladı ve diğerleri ile birlikte sınıfa girdi. Ayakkabılarımın çıkarttığı tıkırtılar ile birlikte sınıflarına dağılan öğrencilerin arasından geçtim. Tavana kadar uzanan görkemli idare odasının kapısını elimi yumruk yaparak tıklattım. - Gir! Bu sesi duymam ile birlikte ağır kapı yavaş bir şekilde açıldı. Dikdörtgen biçiminde büyük ve modern bir masa vardı ve önünde iki tane kahverengi deri koltuk vardı. Yüksek başlıklı sandalye, masanın önündeki koltukların daha büyük ve görkemli haliydi. Koltuğun arkasında kocaman bir pencere vardı ve o pencereden gün ışığı her tarafı aydınlatmak istermiş gibi içeriye doğru süzülüyordu. - Oturabilirsin Flora. Müdüre Faragonda bunu söylediğinde sağ taraftaki koltuğa oturdum ve eteğimi düzelttim. - Beni çağırmışsınız. Gözlüğünü düzeltti ve boğazını temizledi. - Seninle ciddi bir şey konuşmam gerekiyor. Gözleri belli bir noktaya daldığında yutkundum ve önümdeki kitaplar ile bakışmaya başladım. - Söze nereden başlamam gerektiğini bilemiyorum. Göz teması kurdum. - İsterseniz en baştan başlayın. Tebessüm etti. - Rhodos ve Alyssa, yani annen ve baban aslında kral ve kraliçe. Bana baktı ve tepkimi ölçmeye çalıştı. Şaşkınlıktan elim ağzıma gitti. Madem kraliyet kökenli bir aileydik. O zaman niye sarayda olan kişiler amcam ve onun ailesiydi? Soru işaretleri ile birlikte Müdüre Faragonda'ya baktım. - Ama bunu benden neden saklasınlar? Bilmiyorum dercesine omzunu silkti. - Annen senin hamileliğinde çok farklı bir peri olacağının belirtileri görünüyordu. Sonra bir kehanet geldi. Bir bebek olacak ki O varis ki Ama bu güçler Düşünceli bir şekilde gözlerimi indirdim. Burada bahsedilen kişi ben olabilir miydim? Ama bu kehanette dört elementi kullanabilecek diyor. Benim sadece doğa ile ilgili güçlerin var. - Kehanet gerçek olmayabilir ama. Başını salladı ve tebessüm etti. - Bu tamamen gerçek Flora. Sana yaşanmış bu kehanetin bir diğer parçasını okuyabilirim. Evet anlamında başımı salladım. - Dalgaların gücüyle kutsanmış olan o kraliçe Bu durumda kayıp prenses ne yapacaktı? Gözlerimi büyüttüm ve ona bakmaya başladım. Bu Layla'nın, Valtor'un etkisinin altına girdiği zamanı anlatıyordu. İkinci kısımdakilerde doğruydu üstelik. Pes etmemiş ve hayatımda kendi kararımı ilk kez vererek bencil olmuştum. - Bu seni ikna etti mi Flora? Rahatsız bir şekilde yutkundum. Bir anda hayatım ile ilgili bu kadar bilgi bünyeme çok fazla gelmişti. - Seninki kadar büyük bu gücü isteyenler haliyle olacaktır. Senden istediğim tek şey güçlerini geliştirmek ve kendini korumak. Bir anda bu kadar sorumluluğun üstüme yıkılması oldukça yorucuydu. Şu an Helia'ya fazlasıyla ihtiyaç duyuyordum. Tamam anlamında başımı salladım. - Peki diğer güçlerinin ortaya çıktığı bir an olmuş muydu? Elimi çeneme dayadım ve düşünmeye başladım. Aslında iki kez olmuştu. - Bir keresinde domates yıkarken suyun sıcaklığı değişmişti ama o zamanlar yanlış gördüm sanmıştım. Derin bir nefes aldım. - Kütüphanede Helia'nın öldüğünü sandığım zaman Valtor'a ateş fırlatmışım. Kızlar söylemişti. Anladım dercesine başını salladı. Sonra elini çekmecenin içine koydu ve bir kağıt çıkardı. Kağıdı bana doğru uzattığında göz ucuyla inceledim. Ders programına benziyordu. Herkesin gördüğü temel dersler dışında dört element ile ilgili derslerde vardı ve öğretmen olarak Bloom'un ablası Daphne vardı. İçimden of çeksem bile bunu dışımdan belli etmedim. - Bugün derse girmesem olur mu? Aklım çok karıştı. Başını tamam anlamında salladı. - Bana hayatımla ilgili başka bir şey anlatmayacaksanız ben gidiyorum. Sandalyesine geri oturdu. - Tabi gidebilirsin. Büyük kapı arkamdan gürültülü bir şekilde kapandığında boğulduğumu hissediyordum. Başkası bana yalan söylese çok umursamazdım ama bunu annemin ve babamın yapması çok acı vericiydi. Şu an sadece ağlamak istiyordum. |
0% |