@silayetimoglu
|
Kalbimin altında bir şeyler hareketlendiğinde biri beni uyurken yataktan atmış gibi bir tepki vererek gözlerimi açtım. Derin derin nefesler alırken ciğerlerim ve beynim yaşıyor olmanın şaşkınlığına bürünmüştü. Hala aynı yerdeydim ama etraftaki onca atık ve yıldız bana zarar vermiyordu ve içimden geçip gidiyorlardı. Bu his aynı gıdıklanmak gibiydi. Etrafıma bakındığımda uçsuz bucaksız karanlığın içinde soluk bir ruhun bana doğru geldiğini gördüm ve korkarak ellerimi kendime siper attım. Hızlı bir şekilde etrafımda dört dönerken onu takip etmekte zorlanıyordum. Upuzun mor saçları etrafa doğru dalgalanıyordu ve mavimsi teninin içine yıldızlar sıkıştırılmış gibiydi. Üzerinde ise soluk sarı uzun bir elbise vardı ve bembeyaz gözleri içimi görür gibi bakıyordu. "Delores içindeki korkuyu ve şaşkınlığını biliyorum ama benden korkmana gerek yok." Bu şey gerçek ismimi nereden biliyordu ve en önemlisi niyeti neydi bunu çözemiyordum. Şu an olağanüstü bir şey yaşıyordum ama bu gözlerimi devirmeme engel değildi. Sağol çok yardımcı oldun, korkum uçup gitti. Olmayan dudakları ile gülümsediğini hissettim ve duygularımı sezinleyen biri pekala aklımı da okuyabilirdi. Harika benden bilmem kaç seviye üstün olan birine rezil olmadığım kalmıştı. "Sana yalan söylemeyeceğim eğer söylersem ölürüm ve gezegenimizden geriye kalan tek sen olursun." Bu kadın, gezegenimiz mi demişti, Burada neler dönüyordu böyle? Ellerini öne doğru uzatıp dans eder gibi birkaç hareket yaptı ve önümüzde şeffaf bir bulut belirdi, içerisinde değişik görüntüler vardı. İkimize benzeyen bir çok canlı vardı ve onun az önce yaptıklarına benzer bir çeşit dans yapıyorlardı. "Bu kişiler Merantis gezegeninin sakinleri diğer canlılar bize kara delik yöneticileri der." Dedikleriyle beraber bir süre düşündüm. Şimdi çoğu şey rayına oturuyordu. Kara deliklere olan anlamsız ilgim benim Merantis insanı olmamdan kaynaklıydı. "Harika bir şekilde yönetiliyor ve elimizdeki büyük gücü dikkatli bir şekilde kullanıyorduk. Biz evrenin temizleyicileriydik. Her ne kadar evren daima genişliyor olsa da her şeyin bir sınırı vardır Delores. Bizim görevimiz ölü yıldızları kontrol edebildiğimiz kara delikler sayesinde toplayıp ve onları yok etmek. Böylece evreni büyük bir kalabalıktan kurtarıyor olmamızdı." Bana bu olanları bir süre sindirmem için zaman verdi ve buluttaki görüntü değişmeye başladı. Şimdi ise büyük bir dehşet vardı. Tüm o çığlıklar zihnime giriyor ve başımı ağrıtıyordu. "Bizim bile engelleyemediğimiz şeyler vardır. Yönetime çok yanlış kişiler geçtiğinde kibirleri gezegenimizden büyük olan kişiler yanlış kararlar aldı. O efsanevi zaman savaşında halk ikiye ayrıldı. Kimimiz zaman lordlarıyla iş birliği yapmamızı söylüyordu kimimiz daleklerin tarafında yer almamızı istiyordu." Zaman savaşı ister istemez bizim geleceğimizi de etkilemişti ancak şu an hiç dalek kalmadı diye biliyordum. Daha önce objektif baktığım bu konuya öğrendiklerim sayesinde olumsuz bakıyordum. Dalekler bittiyse bile diğer kötüler rahat durmuyordu. "Gezegenimiz terk edilince oluşan kötülükle kara delikleri kontrol edememeye başladık ve evrenin dört bir yanına dağıldılar. Her ne kadar zaman savaşında biz yenilmiş olsak bile Doktor, çizgiyi değiştirmeye kalktı ve bu yüzden ona kızgın olsak bile bir şey yapamayız. Galliffrey'in temizlenmesi gerekiyordu çünkü." Parmağımı kaldırarak ona doğru salladım. Çoğu şeyi diyebilirdi ama buna hakkı yoktu. "Senin kim olduğunu bilmiyorum ama ona laf söylemeye hakkın yok. O sadece umudunu eline alıp aklı ve cesareti ile gezegenini yanlış yollardan da olsa kurtarmaya çalışan biri." Kadın elleriyle bulutu dağıttı ve göğsünün üzerinde birleştirdi. Ellerini bana doğru uzattığındaysa mor bir küre etrafına beyaz ışıklar yayarak parlıyordu. "Sevgini görebiliyorum küçüğüm ve yaşamanı sağlayan benim çünkü ben sana bakmakla yükümlü biriyim. Sen Merantis'in umudusun Delores. Senin bedeninin ölümü senin kendini bulmanı sağladı ve Tardis'i bilerek buraya yönelttim. Madem Doktor'a yardım etmekte kararlısın sana engel olmayacağım." Etrafımızdaki atmosfer değiştiğinde buzlarla kaplı bir alandaydım ve Doktor kısır bir döngünün içine girmiş gibiydi. Benim dolaylı yoldan dadım olan kişi ise gitmişti. Zihnimde onun duru sesi dalgalandığında ürperdiğimi hissettim. "Sana güçlerini kazandırarak görevimi tamamladım. Artık özgürsün Delores." Tebessüm ederek Tardis'e girdim artık ne yapacağımı biliyordum. Kararlılıkla yerdeki balyozu aldım ve Doktor' a doğru ilerledim. Yaptığı şeye o kadar odaklanmıştı ki beni fark etmemişti bile. Şu anki halinden çok çok kötü bir durumdaydı. Derisi iyice büzüşmüş ve kemikleri kendilerini belli etmeye başlamıştı. Zayıf elleriyle katmanlarca buzu kırmaya çalışıyordu ama bunu tek başına yapması milyonlarca yıl sürebilirdi. "Doktor saçmalık, bazen inanç kendi başına yeterli olmaz beynimizide kullanmamız gerekir." Doktor göz ucuyla bana baktığında gözlerinin parlamasından beni tanıdığını anlamıştım ama konuşacak bir durumda değildi. Bu yüzden utanıyor olmalıydı. Sonra ağır balyozla duvarı kırmaya başladım. Ben darbeleri birbiri sıra indirdikçe etrafa buz parçaları yayılıyordu. Yorulmaya başladığımda derin bir nefes aldım ve son darbeyle birlikte beyaz bir ışıkla beraber etrafımız tamamen değişmeye başladı. Gözlerimi kısarak Doktor' a siper oldum. Nihayet ışık kendini kurak toprağa bıraktığında bu sefer güneşten dolayı gözlerimi kısmıştım. "O bir Merantis'li ve yanında Doktor var tutuklayın ikisini." Ben daha ne olduğunu anlayamadan ikimizi bir hapse atmışlardı. Tek görebildiğim şey iki tane güneş, kıpkırmızı toprak ve şeffaf bir koruma kalkanıydı. "Burası neresi Doktor?" Görevlilerden biri ona bir tane hap verdiğinde ölü gibi olan adam yavaş ama gözle görülür bir biçimde eski haline dönmüştü. O hapı Dünya'ya götürseydim zengin olurdum diye düşünmekten kendimi alamadım. "Burası benim evim Pink." Şaşkınlıkla ellerimi belime koydum. Karşılama şekilleri cidden harikaydı. "En son kara delik incelemeye iniyordum ve sonrası benim için karanlık. Neler olduğundan haberin var mı Pink?" Yere oturup bağdaş kurdum ve olan şeyleri ona kısaca anlattım. Anlatmam bittiğinde mavi gözleri kendine aptal dermiş gibi bakıyordu. "Tabi ya anlamalıydım! Saçların, lanetin, gözlerin ve aklın bir Merantis'li olduğunu gösterirdi. Aptal Doktor." Derin bir nefes aldım ve onun omuzlarından tuttum. "Her şey iyi hoş ama buradan nasıl çıkacağız?" Bana manidar bir gülümseme bahşetti ve ayağa kalktı. "Sen orasını bana bırak." Tüm bu yaşananların üzerinden bir yıl geçmişti ve Doktor senato ile her şeyi uzun uzun konuşmuştu. Ben ise o sırada güçlerimi kontrol etmeyi öğreniyordum. Herhangi bir kara deliğe yaklaştığımda görünüşüm o kadına benziyordu. Saçlarım uzuyor,tenimde yıldızlar geziniyor ve gözlerim altın rengi oluyordu. Lanetim ise Dünya'ya uyum sağlayamamla ilgiliydi. Dalek meselesine geldiğimizde ise olaylar biraz karışıktı. Başkan üzerinde kocaman başlıklı kırmızı cübbesiyle bize doğru geldiğinde oldukça gergindim. "Merantis gezegeninden kalan tek nefer olduğun için bizim kaderimiz senin ellerinde ya Dalekler'i canlandırıp bizi yine bir savaşa sokacaksın ya da onları kara deliğe sokup sonsuza kadar yok edeceksin." Dudaklarımı bükerek Doktor'a baktım o ise bana omuz silkerek cevap vermeyi tercih etmişti. Her iki tarafında birçok yanlışı olmuştu ve bu konuda karar mercii olmak çok zordu. Derin bir nefes aldım ve kararlılıkla başımı salladım. "Bu savaşta sayıca az olduğunuz için ve mümkün olduğunca az zarar verdiğiniz için sizinleyim Başkan." Başkan gülümsediğinde iyi hoş her şey tamamdı ama daha önce gücümü gerçek bir kara delik üzerinde denememiştim. Arkamda duran Doktor elini omzuma koyduğunda bana tebessüm etti mavi gözlerindeki ışıltı benim yanımda olduğunu gösterir gibiydi. Şu an uçsuz bucaksız Galliffrey'in oldukça uzağındaki bir bölgesindeydik ve nasıl bir etki olacağını bilemediğim için buraya gelmiştik. Şu an senato ve Başkan hariç diğerleri dönmüş bir haldeydi. İnsanlar kaskatı bir şekilde duruyorlardı gözyaşları ve hatta kanları bile durmuştu. Umarım şu adını bilmediğim kadının dediği gibi başarabilirdim. Okuduğum kitapları aklıma getirerek yönergeleri takip ettim. İlk önce zihnimi boşalttım bu başkaları için zor bir şey olabilirdi ama benim için oldukça kolaydı. Etrafımdaki altın rengi ışıkları gördüğümde kalbimdeki şarkının sesini dinleyerek süzülmeye başladım. Bu sırada gözlerim kapalıydı ama tüm Dalekler'i bir araya topladıkları için onları hissedebiliyordum. Ellerimi yukarı kaldırdığımda bir kara delik oluşturur gibi şekiller çizmeye başladım. Bu geçen sürede Merantis'in dilini öğrenmiştim. Elflerinki gibi bir dilleri vardı ama aksan olarak biraz kabaydı. Biz gücümüzü kelimelere değil bedenimize yansıtırdık. Doktor'un şaşkınlığını ve hayranlığını sezinlediğimde gözlerimi açtım ve ona tebessüm ettim. Başımda yıldızlardan bir taç vardı ve etrafa ışık yatıyordu arkamdaki tanıdık soğukluğu hissettiğimde bunu başardığımı biliyordum. Daleklerin arasında yürüdüğümde hepsi altın rengi bir hava akımı ile havalanıp kara deliğe giriyorlardı. Merantis'in son yaşayan insanı olduğum için diğerlerinin evrende başıboş dolaşan güçleri tanıdık bir enerji buldukları için bende toplanmıştı. Bu yüzden benim görünüşümde oluşturduğum kara delikler de farklıydı. Büyüklüğü ile gözleri kamaştıran delik hepsini yuttuğunda aynı hava akımı insanların tepesinde dolanmaya başladı ve Daleklerden kalan ne varsa hepsini silip süpürdü. Dalekler içeride atomlarına ayrılınca oluşan büyük sesle birlikte insanlar kulaklarını kapatmaya başladılar ve delik bir anda küçülerek kayboldu. Dizlerimin üzerine çöktüğümde belimi tutan el ile başımı yukarı kaldırdım. Doktor'un gözlerindeki yaşları gördüğümde yorgun bir şekilde ona gülümsedim. Çünkü yüzünde bana oldukça yabancı olan bir ifade vardı. Hisleriyle hasta olan birini bile iyileştirebilirdi. "Pink sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum minettar kaldığım tek kişisin." Ellerimi onun buruşuk yüzüne götürdüğümde gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Bir gözyaşı yarı aralık olan ağzıma değince kıkırdamaktan kendimi alamamıştım. "Bana teşekkür borçlu değilsin Doktor saçmalık asıl ben sana teşekkür etmeliyim. Eğer o gün beni dükkanda bulmasaydın yaşamımın amacını bulamayacaktım ve muhtemelen boş boş oturacaktım. Benim aradığım lider sendin ve bu sayede kendime inandım." O kadar yorgun olmama rağmen konuşmama devam edemeyince beni kucağına aldı. Yavaş yavaş hareket edebilen insanlar şaşkınlıkla bizi izliyordu. "Dinlenmeyi hak ettin Pink." Birkaç gün dinlenmenin ardından neler yapabileceğimi planlamıştım ve aklımdakileri gerçekleştirmek için veda vakti gelmişti. Bu hayatın sürücüsü bendim ve hep kendim için yaşamıştım. O yüzden şu an bana karışabilecek herhangi bir varlık yoktu. Doktor yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanıma yaklaştığında oturduğum koltuktan ayağa kalktım. "Son kararın ne bakalım Pembe Kafa?" "Kara delikleri yönetmesi gereken birileri lazım Doktor ancak benim 25 yılım insan olarak geçti. O yüzden Dünya'ya dönüp gerçek bir doktor olacağım. Böylece hem insanlara faydalı olacağım hem de insanlarla beraber olacağım. Sen uzayda ben ise yeryüzünde insanları kurtaracağız." Tardis'e girdiğinde elini bana doğru uzattı ve gözlerini kısarak bana baktı. "Son bir maceraya ne dersin Pink?" Elimi onun eline koyduğumda derin bir nefes aldım. "Seve seve." |
0% |