Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@silaymea

Esen rüzgarla uzun kahverengi dalgalı saçları havaya uçuştu. Düzeltmedi bile ağlamaya devam etti . ağlamak için bir çok nedeni vardı. Sevdiği adam tarafından aldatılmıştı hemde gözünün içine baka baka nasıl olurda bu kadar aptal olabilmişti?... Artık ne yapacağını kime inanacağını şaşırmıştı kendinden kaçıyordu adeta. Oturduğu yerden kalktı, güzel büyük kehribar rengi gözleri kırmızılaşmıştı. Ne çok ağlamıştı, nişanlısı ile o güzel sarışını yan yana gördüğü andan beri durduramıyordu gözyaşlarını. Şemsiyesinin altına sığınarak ilerledi kordonda. İzmir de yağan yağmur sanki güzel kızın içine birer kor gibi damlıyordu. Dalgalar delice çarpıyordu kıyıya. Aldırmıyordu ıslanmaya, dalgın dalgın seyretti denizi .Bir yandan da yürüyordu telefonu çalınca alabildi gözleri dalgalardan. Ekranda eski nişanlısının adını görünce durakladı sakince kulağına götürdü telefonu. “ Maral saatlerdir seni arıyorum lütfen nerdeysen söyle gelip alayım seni sana her şeyi anlatayım hiçbir şey bildiğin gibi değil. Maral lütfen bir şey söyle neredesin?” “Sahildeyim” “Tamam tamam güzelim hemen geliyorum yakındayım” bir şey demeden kapattı telefonu. Sesini duymak bile deliye çevirmişti genç kadını hangi ara ondan nefret etmeye başlamıştı kestiremiyordu. O kadınla sarmaş dolaş gördüğünde mi yoksa kendisi için sarf ettiği o sözleri duyduğunda mı? Bilemiyordu. Birazdan yanındaydı uzun boylu adam. Sıklıkla spor yaptığı gri takımından bile belli oluyordu. Gür siyah saçlarından birkaç tel anlına dökülmüştü. Sert köşeli çenesi ve düzgün biçimli burnu ile fazlasıyla yakışıklı görünüyordu. Hemen karşısında durmuştu genç kadının “ Maral çok merak ettim canım seni sen her şeyi yanlış…” “Canım mı? Her şeyi yanlış mı anladım? Sen ne saçmalıyorsun Hakan sen ne biçim bir insansın, o kadınla el ele iç içe hiç utanmadan benim ne kadar fazlalık olduğumdan ne kadar aptal olduğumdan bahsediyordun. Söylesene ben mi çok aptalım yoksa sen mi çok midesiz, iğrenç bir adamsın? Mide mi bulandırıyorsun nasıl olurda senin gibi bencil kendiden başkasını düşünmeyen biriyle beraber oldum hala aklım almıyor.” “Maral özür dilerim ne desen haklısın ben büyük bir eşeklik ettim özür dilerim sevgilim lütfen, lütfen affet beni . Bak ben sen ne istersen yaparım söz veriyorum.” “Daha fazla uzatma senin saçmalıklarını dinlemek istemiyorum. Uzak dur benden sakın bir daha karşıma çıkma.” Parmağında ki gösterişli , parlak yüzü çıkarıp adamın avucuna bıraktı. Hakan’ın yüzü kıpkırmızı oldu bir an gözlerinde ani bir ışık yanıp söndü hırsla uzandı Maral’ın ince uzun eline “ne yapıyorsun Hakan bırak elimi” “Sen neler kaybettiğinin farkında değilsin sana düzgünce söyledim anlamadın ama çok pişman olacaksın bu yaptığın için göreceksin Maral” “Hiç sanmıyorum sen kafayı yemişsin hırsından ne dediğini bilmiyorsun şimdi bırak elimi ve defol hayatımdan.” Sertçe çekti elini adamın sert parmakları arasından deli gibi bakıyordu. Arkasına bile bakmadan yürüdü daha fazla durmak istemiyordu burada. En azından gurunun bir nebzede olsa kurtara bilmişti. Artık ağlaması durmuştu hırsını tam alamamıştı ama daha fazlasını da istemiyordu sadece bu iğrenç adamdan kurtulmak yeterliydi. Hakanla iki sene önce arkadaşları sayesinde tanışmıştı. Üniversitenin üçüncü senesiydi arkadaşlarıyla gittiği bir yemekte karşılaşmışlar daha sonrada buluşmaya devam etmişlerdi. Uzun boyu , yapılı vücudu , yeşil gözleriyle çok yakışıklıydı ama Maral içim onun bu özelliklerinden çok nazik oluşu ve saygılı davranışlarıydı. Her zaman Marala karşı çok sabırlı, nazik olmuştu. Onu hiç zorlamamıştı okul bittikten birkaç ay sonra nişanlanmışlardı. Fakat nişanlandıktan sonra Hakan da ki çoğu güzellikler gitmiş yerine umursamaz ve kaba bir adam gelmişti. Evliliklerine iki ay vardı bir çok şeyi halletmişlerdi, evleri bile hazırdı her şeyi kendi elleriyle hazırlamıştı Maral. Annesi ve babası yıllar önce kendi evlerinde yanarak ölmüşlerdi. Maral’ın kimsesi kalmamıştı o kazadan sonra. Yan komşuları olan yaşlı çift büyütmüştü onu. Babası gibi gördüğü Kemal bey dört yıl önce akciğer kanserinden ölmüştü. Maral ve Nuray hanım bir başlarına kalmışlardı ama Nuray hanımda yaşlılığın getirilerine dayanamamıştı oda altı ay önce vefat etmişti . Maral adeta hayata küsmüştü hiç bir şeyden zevk alamaz olmuştu. Gitgide çoğu şeyden soyutlamıştı kendini içine kapanmıştı. Hakan’dan bile uzaklaşmıştı ama bu Hakan’ın onu aldatmasına sebebiyet verecek değildi.

Eve geldiğinde hava iyice kötüleşmişti. Hemen üstünü çıkarıp duşa girdi. Ilık su ince vücudunu rahatlatmıştı. Lavanta kokulu şampuanı ile yıkadı saçlarını. Daha fazla düşünmek istemiyordu. Kendini rahatlamış hissediyordu sanki büyük bir yük kalkmıştı üstünden. Beyaz havlusuna dolanıp odasına geçti. İnce bir atlet ve rahat bir şort geçirdi üstüne saçlarını kurulamadan bıraktı ince omuzlarına. Nuray annesi küçükken saçlarını tarar sonra da omuzlarını öperdi “omuzlarına sadece bu güzel saçların yük olsun küçüğüm” derdi. İstemeden iç çekti. Daha fazla oyalanmadı canı hiç bir şey istemiyordu. Kendine sıcak bir çay yaptı sadece ,televizyonu açtı. Dışarı da hala yağmur devam ediyordu. Yavaşça kalktı yerinden pencereye yaklaşıp bir süre etrafı seyretti. Tekrardan düşüncelere dalmıştı.İzmir de kalmak başta ona mantıklı gelmişti okulu burada okumuştu, çocukluğu burada geçmişti, hayatının aşkı sandığı adamla burada tanışmıştı hatta burada evlenecekti ama şimdi bu şehir ona verdiklerinin iki katını alıyordu sanki ondan. Bu evi üniversitenin ikici yıllı kiralamıştı. Küçük, güzel bir evdi ona yetiyordu zaten fazla geleni gideni yoktu. Nuray hanımla burada beraber yaşamışlardı. Öğretmenlik okumuştu. Okulu da birincilikle bitirmişti bu sene Erzurum da öğretmenlik yapacaktı ama Hakan bunun evliliklerine zarar vereceğini düşünüyordu. Maral o gün Erzurum’a gitmekten vazgeçtiğinin haberini sevgili nişanlısına vermek için gitmişti fakat karşılaştığı manzara hiçte güzel değildi. O çok güvendiği adam öyle büyük bir arzuyla bakıyordu ki o kadına… Nasıl bu kadar kör olmuştu da daha önce fark edememişti. En doğru olanını yapmıştı ayrılmakla bir de utanmadan kendini savunmuştu. Utanmasa kendisini bile haklı çıkartacaktı. Zil çalınca sıyrıldı düşüncelerinden saat ne çabuk geçmişti yediye geliyordu bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki. Elinde ki soğumuş bardağı odanın ortasında ki sehpaya koyup kapıya yöneldi. Kapı deliğinden bakınca gelenin üst katta ki komşusu Menekşe olduğunu gördü. Kapının kilidini çevirip açtı kapıyı. Karşısında kocaman kıvırcık saçları soğuktan kızarmış minik kırmızı burnuyla dünyalar güzeli arkadaşı duruyordu. “Bak sana şahane kurabiyeler yaptım hem de en güzelinden. Ama Cesur’u gezdirmeye çıkardım ondan geciktim ve üşüdüm” Bir yandan konuşup bir yandan da içeri girmişti. Maral’ın İzmir de ki tek arkadaşı denilebilirdi Menekşe’ye. Üst katta Sibirya kurdu cinsi köpeğiyle beraber yaşıyorlardı. Aynı üniversite de okumuşlardı ama Menekşe aşçılık okumuştu. “inşallah çay koymuşsundur bunlar çaysız gitmez” dedi Menekşe koltuğa oturmuş elindekileri de sehpaya koymuştu. “Evet çay var yeni koymuştum altını açıp geliyorum.” Dedi Maral mutfağa gidip çayın altını açtı. Bardakları hazırlayıp tepsiye yerleştirdi. Odaya döndüğünde Menekşe bir dizi açmış izliyordu. Elinde ki tepsiyi orta sehpanın üstüne kurabiyelerin yanına yerleştirdi.

“Neyin var senin yüzün bembeyaz olmuş hasta mısın yoksa.” dedi Menekşe endişeyle arkadaşının yüzünü süzüyordu.

“Hayır bir şeyim yok hasta değilim.”

“Ne bu halin peki. Bir şey mi oldu Hakan’la mı kavga ettiniz.”

“Biz ayrıldık. Hakan beni aldattı.”

“Ne, nasıl aldattı.”

“Bildiğin aldattı işte. Bu gün onu görmeye gidecektim sana da söylemiştim gittiğimde şirkette değildi. Asistanı yemeğe çıktığını söyledi. Onun hep gittiği restorandaydı. Bende sürpriz yapmak istedim. Eğer isterse Erzurum’ a öğretmenlik yapmaya gitmeyeceğimi söyleyecektim salak gibi. Ben gittiğimden o ve yanında ki kadında kalkıyorlardı.” Durakladı bir an büyük gözleri bir an sinirle kısıldı Hakan’dan nefret ediyordu. “Devam et hadi alçak herif yoksa o kadınla mı aldattı seni.” dedi Menekşe çok sinirlenmiş gibi duruyordu kara gözlerinden adeta alev fışkırıyordu.

“Evet, evet o kadınla… başta arkadaşı sandım ama kadını öptü hem de herkesin için de. Hemen geri çekildim. Benim yüzümden kavga etmişler herhalde, kadın neden hala ayrılmadığını soruyordu. Oda onun için öylesine biri olduğumu ve bir…bir aptal olduğumu söyledi. Kadın da onu onayladı tabi eğer aptal olmasaymışım bunca ay beraber olduklarını anlarmışım. Bir yandan da haklı nasıl bu kadar kör olabildim hala aklım almıyor.”

“İnanamıyorum, öldüreceğim o pisliği nasıl böyle bir şey yapabilir yüzüne baksan adam sanarsın. Peki sonra ne oldu görmedi mi seni?”

“Gördü ama konuşmadım arkamı döndüm gittim. Daha sonra arayıp durdu sahile geldi ve yüzüğü verdim her şeyi bittirdim. Utanmadan bir de bana her şeyi yanlış anladığımı eğer ondan ayrılırsam çok pişman olacağımı söyledi bende hayatımdan defolmasını söyledim ve terk ettim. Sinirden deliye dönmüştür şimdi beter olsun.”

“Tabi ki de beter olsun hem de öyle beter olsun ki sana bu yaptığı için her gün pişman olsun. Ah.. canım arkadaşım benim lütfen üzülme hatta öyle bir pislikten kurtulduğun için çok mutlu ol.”

“Üzülmüyorum, sadece o söyledikleri şeyler beni çok sinirlendirdi. Sanki ona mecburmuşum gibi davrandı. Neyse ben çayı getireyim bu gereksiz konuyu daha fazla uzatmayalım.” dedi Maral hemen ardından çayı almak için mutfağa geçti. Üzülmüyorum demişti oysa ki dokunsalar ağlardı çok fazla dolmuştu. Artık sevmek, aşık olmak istemiyordu. Kendine bile güvenmiyordu Menekşe de olmasaydı bu hayatta tek başına kalırdı neyse ki hala o vardı biricik arkadaşı, kardeşi. O gece dedikleri gibi bir daha o konudan bahsetmediler. Çay içip tayin hakkında konuştular bu hafta sonu Maral Erzurum’a gidecekti. Orada bir köyde orta okul’da Türkçe öğretmenliği yapacaktı. Gitmemesi için hiçbir engeli yoktu artık. Menekşe gittiği için çok üzülüyordu ama her fırsatta görüşe bileceklerini de biliyordu. O gece geç saatlere kadar oturdular daha sonra Menekşe saatin çok geç olduğunu söylemiş ve kalkmıştı. Maral da bardakları ve kalan birkaç kurabiyeyi mutfağa götürdü. Mutfağı çok fazla büyük değildi. Gri renkler de olan dolapları, bol gün ışığı alan bir mutfaktı modern eşyalarla döşenmişti. Bir köşe de küçük bir masası vardı balkon kapısının karşısındaydı. Annesiyle en çok burada vakit geçirirlerdi bir derdi olduğunda bu masa da oturur, hemen bir kahve yaparlardı ve konuşurlardı. Köşe de bir radyosu vardı babasından kalmıştı. Annesi o radyo da hep aynı kaseti çaldırırdı. Giderken bu radyoyu da yanında götürmeliydi. Odasına geçti saçlarını tarayıp ördü. Ne kadar da güzeldi oysaki hiç farkında değildi. İnce uzun vücudu, tertemiz yüzü , dolgun dudakları, sivri çenesi, düzgün minik burnuyla her bakanı kendine bir daha baktıracak kadar güzeldi. Ama bu kadar güzel olması bile aldatılmasına engel olamamıştı. Düşünmeyecekti bu olanları, kalkıp yatağına girdi. Örtüyü boğazına kadar çekti, hiç uykusu yoktu ama uyuması lazımdı bu hafta çok işi vardı hemen toparlanması gerekiyordu. Bir süre sonra çok fazla düşünmekten yorgun düşmüştü ve uyuya kalmıştı sabah olmasına çok az kalmıştı ama sonunda uyuyabilmişti. Uyandığında saat dokuza geliyordu. Hafifçe gerindi gece geç uyumasına rağmen iyi uyumuştu hiç uyanmamıştı. Kendini gayet dinç hissediyordu. Hemen kalktı yataktan bu gün çok işi vardı. Banyoya yöneldi ilk önce dişlerini fırçaladı daha sonra ılık bir duş aldı bu uyanmasına yardımcı olmuştu. Üstüne ince, uzun v yaka bir t-shirt geçirdi altına da aynı renk siyah taytını giyinmişti. Bunlar hem rahattı hem de şık durmuştu. Saçlarını kurutup açık bıraktı. Canı hiç makyaj yapmak istememişti bu gün. Mutfağa geçip kendine ufak bir şeyler hazırladı. Tek başına olunca insanın canı bir şey yemek istemiyordu. Bu gün göndereceği tüm eşyaları toplamaya başlayacaktı. İki gün sonra nakliye şirketinden geleceklerdi. Hemen arkalarından da o çıkacaktı yola. Bir şeyler atıştırdıktan sonra hemen koyuldu işe. Tabaklar, bardaklar, çatal kaşık her şeyi kolilere yerleştirmişti. Mutfakta ki bir çok işi bitirmişti ki Menekşe de gelmişti yardıma beraber kitapları ve diğer şeyleri yerleştirmişlerdi. Birkaç ufak şey haricinde çoğu işleri bitmişti. Yemek yapamayacak kadar halsiz düşmüşlerdi. Dışarıdan bir şeyler sipariş etmişlerdi.

“Şimdi sen gerçekten gidiyorsun ha”

“Evet Menekşe gerçekten gidiyorum. Zaten sende birkaç aya Ankara’ya taşınacaksın. Sen oraya yerleştiğinde ara tatil olmuş olur. Söz veriyorum tüm tatillerde geleceğim yanına.”

“Söz mü?”

“Söz hem de kardeş sözü her tatil de yanında olacağım tatlım hadi daha fazla üzülme hem orda en fazla iki sene kalacağım biliyorsun sonra bende geleceğim yanına.”

“Evet zaten beni rahatlatan tek şey de o.” Durakladı bir an derin bir nefes çekti içine. “Maral… sen Hakan yüzünden gitmiyorsun değil mi? Yani o burada diye gitmiyorsun dimi?”

“Sana yalan söylemeyeceğim. Başlıca nedenim o değil elbette ama gitmek istememde onunda payı var bunu saklayamam ama emin ol ben en çok mesleğimi yapmak için gidiyorum oraya hem sende istediğin zaman gelirsin yanıma. Bak ne diyeceğim ben oraya iki hafta erken gideceğim yerleşmem anca zaman alır eğer istersen sende benimle gel ne dersin?”

“Aslın da çok güzel olurdu ama gelemem. Gideceğim için annemler Çeşmeye çağırıyorlar bir süre onlarda kalmamı istiyorlar.” dedi Menekşe aslında onunla gitmeyi çok isterdi ama önceden ayarlanmış bir şeydi.

“Sorun değil canım artık başka sefere.” O sıra da zil çalmıştı. Siparişleri gelmişti Maral hemen parayı ödeyip gitmişti içeri. Oturup afiyetle yediler yemeklerini. İşlerle uğraşırken fark etmemişlerdi ama çok acıkmışlardı. Yemek yedikten sonra Maral kahve yapmıştı iki güzel kız elerinde kahveleri İzmir’in güzel manzarasına bakıyorlardı. Ne çok anı biriktirmişlerdi bu şehirde hepsi güzel anılar değillerdi. Aralarında en berbatlarından birini de daha dün yaşamıştı dünden beri Hakan onu birkaç kes aramıştı. Hiçbir aramaya cevap vermemişti hatta numarasını bile engellemişti. Artık onu hayatının hiçbir yerinde görmek istemiyordu.

“Yarın mı geliyorlar nakliye şirketinden?” diye sordu Menekşe.

“Hayıt bir sonra ki gün gelecekler. Daha toplaması gereken çok şey var.”

“Oradan kimseyle irtibat kurdun mu? Yani ora da kalacağın yer belli mi?”

“Evet köyün muhtarı ile konuşmuştum. Eski öğretmenlerin kaldığı bir ev varmış evin hemen yanında da bir teyze oturuyormuş o sanırım evin sahibiymiş ücretsiz vermiş evini öğretmenlere. Muhtarın sesi biraz sertti ama daha kimseyle tanışmadım. İnternetten baktım çok küçük bir köymüş merkeze de uzak biraz ama köyde her imkan varmış.”

“Muhtarları iyi çalışıyor demek ki.”

“Doğru olabilir.”

“Neyse canım artık ben kalkayım çokta geç oldu sende uyu dinlen bu gün çok yoruldun.”

“Tamam canım, ben seni geçireyim."

 

Loading...
0%