Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2

@silaymea

Maral bu gün yola çıkıyordu. Dün nakliye şirketinden gelip tüm eşyaları almışlardı. Paralarını ödemişti o da bu gün uçakla gidecekti. İçinde inanılmaz bir heyecan ve korku vardı. Yeni bir hayata başlamanın heyecanı ve her şeyi eline yüzüne bulaştırmanın korkusu vardı. Menekşe bırakmıştı onu havaalanına sarılıp vedalaştıklarında çok ağlamıştı. En az Maral kadar o da çok heyecanlıydı.

Uçağa bindiğinde içini az da olsa bir ferahlık kaplamıştı. Sanki her şeyden tüm olanlardan kurtuluyordu . Güzel yüzüne yakışan gülümsemesiyle yaslandı geriye inene kadar uyumayı düşünüyordu önce ki gece heyecandan çok az uymuştu.

“pardon ,sanırım benim yerimde oturuyorsunuz” gırtlaktan gelen kalın sesin kendisine seslendiğini anlayınca açtı gözlerini. Karşısında duran uzun boylu adama bakmak için boynunu iyice geriye atması gerekmişti sesi kadar kendiside hoş olan adamın ısrarcı bakışlarına baktı sanki özel uçağıydı daha fazla bakmadı adama. Çekti adamın yüzünden bakışlarını.

“Buyurun bana mı seslendiniz?”

“Evet, benim koltuğumda oturuyorsunuz.”

“Üzgünüm ben farkında değildim” dedi Maral. Adama sinirlenmişti aslında ne vardı yani cam tarafında oturmasaydı incileri dökülmezdi ya. Kalkıp adamın geçmesi için yol verdi sonra da adamın yanına oturdu. Daha yeni kocaman olan koltuk sanki bir an küçülmüştü. Şaşırmamak gerekirdi adamın kocaman omuzları, uzun bacakları zor sığıyordu oturduğu yere. Maral içinde eminim gidene kadar tüm vücudu kramplar içinde kalır diye geçirdi.

“kusura bakmayın sizi kaldırmak istemezdim ama uçakta başım çok ağrır bende ya kitap okurum ya da bulutları seyrederim.” Dedi esmer adam Maral hafif bir gülümseme kondurdu yüzüne mesafeli bir sesle “sorun değil öyle takıntılarım yoktur.” Dedi. Pek konuşmak istemiyordu hala çok uykusu vardı. Yolculuk iki saat sürecekti en azından bu saat diliminde uyumayı düşünüyordu.

“ Ne güzel benimde tam tersi çok fazla takıntılarım vardır.”

“Sizin için zor olmalı.”

“Evet bazen çok zorluyor doğrusu. Erzurum’da mı yaşıyorsunuz?”

“ Hayır İzmirliyim iş için gidiyorum.” Maral içinden daha fazla konuşmaması için dua ediyordu. Pilot kalkışa geçtiklerinin anonsunu yapınca kemerini bağlayıp yerine iyice yayıldı uyumak için tüm her şey hazırdı ama yanında ki adam susmayı pek düşünmüyor gibiydi.

“ Ben de iş için gidiyorum. Siz ne işi için gidiyorsunuz?”

“Öğretmenim ben onun için gidiyorum.” Yanın da ki adamın gözlerinde bir şeyin değiştiğini düşündü bir an ama hala çok sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek bakıyordu. Gözlerine bile bakınca insanı tedirgin eden bir şeyler vardı bu adam da. Kısa kesilmiş saçları köşeli çenesi ile çokta yakışıklı görünüyordu Hakan kadar kaslı görünüyordu hafta da birkaç kes spor yaptığı belliydi.

“Öyle mi yoksa siz Karanlar köyüne giden öğretmen misiniz?”

“Evet yoksa siz de mi orda yaşıyorsunuz?”

“Yok, hayır bir tanıdığım Karanlar köyünde o söylemişti yeni bir öğretmen geliyor diye demek sizsiniz. Bu ara da ben Vedat.” Maral adamın bir eline bir de adama baktı. Sonra elini uzattı her hangi bir yanlışlık bulamadı.

“Memnun oldum Vedat bey ben de Maral” elini sıktıktan sonra hemen çekmişti adam gereksiz yere uzatmamıştı. Daha fazla konuşmadı ikisi de. Maral direk uykuya dalmıştı. Yolculuk boyunca uyumuştu pilot inişe geçtiklerinin anonsunu yapınca yeni tanıştığı esmer adam nazikçe kolunu dürterek uyandırmıştı onu .

İndiğinde Erzurum da hava buz gibiydi. Uykudan uyanmış olmasının buna bir katkısı var mıydı bilmiyordu ama çok üşüyordu. Saat öğlen üçe geliyordu. Muhtarın oğlu alacaktı onu eşyaları yarın gelmiş olurdu. Bu gece ev sahibi olan kadının yanında kalacaktı. İner inmez muhtarı aradı ona indiğini ve kapıda onları beklediğini söyledi telefonu kapatmıştı ki yanında uzun boynu, daha yirmilerinde bile olmayan bir genç durmuştu.

“Merhaba siz hoca hanımsınız değil mi?”

“Evet benim”

“Ben muhtar Hasan’ın oğlu Nuri köye ben götüreceğim.”şiveli konuşmasına rağmen Türkçesi gayet iyi olan genç Maral’ a arabayı gösterdi. Hemen valizlerini arabanın arkasın da ki kasaya yerleştirmişti Nuri.

Yolculukları kırk beş dakika sürmüştü. Köy de pek alışılmış köyler gibi değildi . Yollar gayet temiz düzgündü. Her yer çiçekler kocaman ağaçlarla dolu olan bir köydü. Hemen dağların arasından bir nehir bile geçiyordu. Maral hasta kalmıştı bu görüntüye. Beğeni ile süzüyordu etrafı ama karşılama için aynı şeyi düşünmüyordu . Muhtar ve yanında bir kadın karşılamıştı Maral’ı pek sıcak davrandıkları da söylenemezdi.

“Hoş geldiniz Öğretmen hanım ben Güler muhtarın karısıyım” Maral kadının uzattığı elini nazikçe sıkmıştı.

“Hoş buldum Güler hanım. Ben de Maral AKTAŞ” Maral kadının duruşunu da hareketlerini de hiç sevmemişti ama ön yargılı da durmak istemiyordu. Kadının tiz sesi ve garip bakışlı yeşil gözleri çok rahatsız ediciydi.

“Ben size evinizi göstereyim hoca hanım yerleşene kadar köyün büyüklerinden Perihan teyzenin yanında kalırsınız size evi veren de o zaten. Okulun karşısında eviniz. Nuri sen de hoca hanımın eşyalarını Perihan teyzenin evine götür oğlum hadi.” Muhtar’ın akıcı bir Türkçesi vardı karısından çok daha iyi konuşuyordu. Köy çok fazla büyük değildi en fazla yüz tane ev vardı. Bütün evler güzel ve büyüklerdi. Hepsinin yanında ahırlar vardı bir çoğunun önünde bahçesi vardı. Tabi köyün en gösterişli evi muhtarındı önünden geçerken Güler hanım içeri davet etmişti ama yorgun olduğunu söyleyip nazikçe reddetmişti. Sonunda dedikleri eve gelmişlerdi.

“Perihan teyze bu yeni hoca birkaç gün sende kalacak. Güler sana anlatmıştır zaten sen yardımcı olursun değil mi öğretmen hanıma?”

“Olurum tabi muhtar bu zamana kadar sen mi yardımcı oldun sanki geç kızım sen içeri hadi.”

“Uzatma Perihan teyze sana ne denildiyse onu yap yeterlidir.” Muhtar hasan sözünü bitirir bitirmez arkasını dönüp gitmişti. Maral neler olduğunu bile anlamamıştı. Perihan teyze elinde odunuyla bir hışımla girmişti içeri.

“Korkma kızım gel gel otur şöyle .” içeri girdiğinde karşısına direk bir oturma odası çıkmıştı bir tane koltuk, yerler de ve duvar diplerinde eski model kalın minderler vardı. Odanın ortasında bir kuzineli soba yanıyordu. Buralara kış erken geliyordu demek ki. Maral gidip Perihan teyzenin yanına oturmuştu içersi sıcacıktı.

“çıkar üstünü yavrum şimdi ısınırsın. Sen geleceksin diye erkenden yaktım sobayı çay da yaptım kalk bir elini yüzünü yıka banyo koridorun sonunda . gel çocuğum göstereyim ben sana” Maral sonunda sıcak bir karşılama görmüştü. Perihan teyze koridorun sonun da ki banyoyu göstermişti genç kıza bir çok oda zaten koridor üzerindeydi banyonun bir yanın da mutfak vardı bir yanında da bir yatak odası ve kapısı kapalı bir oda daha vardı. Ev küçüktü ama güzel bir evdi. Maral elini yüzünü yıkadıktan sonra tekrar oturma odasına geçti yaşlı kadın da elin de ki bardaklara çay dolduruyordu.

“Gel yavrum, yıkadın mı elini yüzünü. Gel otur şöyle yoldan gelmişsin üşümüşsündür.”

“Ben teşekkür ederim size de zahmet verdim.”

“Öyle şey mi olur kızım hem şu sizi kaldır bakayım bana Perihan teyze de.”

“Tamam Perihan teyze.” Dedi Maral. Kanı çok ısınmıştı bu kadına şirin, tonton bir kadındı.

“Birkaç gün bende kalırsın sonra yanda ki eve geçersin benim odamın yanında ki kapıdan da geçiliyor çayını da içince gider beraber bakarız.” Yaşlı kadın birkaç saniye düşünceyle baktı Maral’ın yüzüne.

“Bak kızım. Bu köye çok öğretmen geldi. Çoğunu bıktırdılar, bu köyde kimseye güvenme kızım hiç kimseye sadece köyde Abdullah ve karısı Hamide var. Onlar bir uymaz Karanlara bir de ben gelen öğretmenlerin çoğu bir şeyler yapmaya çalıştı ama sonuç aynı oldu yolladılar bu köyden. Bir müdür bey gitmedi bu köyden oda onlardandır o yüzden gitmez buradan paranın kokusu iyi geldi ona o da bir kaç güne döner köye onunla da tanışırsın.”

“Neden gidiyorlar ki öğretmenler buradan, Karanlar , Abdullah ve karısı kim ben hiçbir şey anlamadım Perihan teyze.” Maral’ın gerçekten aklı çok karışmıştı. Perihan teyzenin dediklerinden hiçbir şey anlamamıştı.

“Dur kızım sende haklısın öyle pat diye anlattım aklını karıştırdım seninde.” Yaşlı kadın gidip pencereleri ve kapıyı kontrol etti sanki birini görecekmiş gibi baktı etrafa daha sonra gelip yine oturdu Maral’ın yanına.

“Maral kızım ben daha gençken, senin yaşlarındayken hatta senden bile küçükken bu köye Karan beylere gelin gelmiştim. Çok iyi insandı Karan bey. Köyün en varlıklıları onlardı kimsenin hakkını yemezlerdi. Fakire yetime yardım ederlerdi. Karan Bey en büyük ağabeydi . Tam dokuz tane oğlu vardı. O oğulları ona yarardan çok zarar getirdi. Abdullah ve küçük kardeşi Ali hariç tabi. Karan bey öldükten sonra köyü zindana çevirdiler yedi kardeş kendilerini devlet gibi görmeye başladılar hatta her yere rüşvet soktular. Kimse köye yabancı gelin yabancı damat getiremedi çünkü her yabancı onların işleri için tehlikeydi. Birkaç sene önce bir asker yüzünden işleri bozuldu iki kardeşleri hapse girdi ama yaşayamadılar tabi orada içeride geberip gittiler sonra her şey daha kötü oldu bir yabancı köyün yanından bile geçemedi. Her türlü pis işe girdiler devlet çok düştü peşlerine yavrum ama hep kurtuldular. Ondan bu köye ne öğretmen ne doktor soktular. İşte bir müdür var oda onların pis işlerine yardım eder. Dediğim Abdullah yıllar önce askerdeyken afyonlu bir kıza aşık oldu izin vermediler köye getirmesine Abdullah da baş kaldırdı onlara. Ayrıldı ağabeylerinden bir daha selam bile vermez oldular birbirlerin. Hamide ve Abdullah’ın on beş yaşında Meryem adın da kızları var. Bu sene bir sürü öğrenci gibi Meryem de liseye geçecek ondan Abdullah okula bir öğretmen yollatsınlar diye devlete başvurdu kızım onlarda bize seni yolladı. Tabi bu anlattıklarımın hepsi bu kadar değil kızım. Sakın ola ki onlara bulaşma ama onlardan da korkma. Sana hiç bir şey yapamazlar ben varım Abdullah ve Hamide var. Tamam mı kızım.” Maral duydukları karşısında kısa çaplı bir şok geçirmişti nasıl insanların arasına düşmüştü. Hem de bu duydukları daha hiçbir şey değildi. Ne diyeceğini nasıl bir tepki vereceğini şaşırmıştı yeni bir hayat kurmak için geldiği yerde daha beter hayatlar vardı.

“Ta…tamam ama ben onlarla nasıl başa çıkacağım ki yani be ne yapacağımı bilmiyorum.”

“Korkma kızım. Ben sesin hep yanın da olacağım.” Yaşlı kadın kapı çalınca kalktı yerinde. Maral korkmuştu ama korkudan çok şok yaşıyordu. Kafası çok karışmıştı. Neden şimdi böyle bir şey olmuştu kafası almıyordu. İçeri uzun boylu bir adam ve hamile bir kadın girdi. Gülümseyerek Maral’a bakıyorlardı. Hamile kadını bir eli belirginleşmeye başlamış karnındaydı. Çimen yeşili güzel gözlerinin içi gülüyordu. Mutlu olduğu her halinden belliydi.

“Merhaba Maral hanım ben Abdullah buda karım Hamide.” Maral ilk önce uzun boylu esmer adamın elini sıktı. Muhtar Hasan’a ne kadar da benziyordu tek fark bu adam daha uzun ve güler yüzlüydü.

“Merhaba Maral hanım hoş geldiniz” dedi kadife sesiyle çimen gözlü kadın. Maral onunda elini sıkmıştı genç kadın hiç çekinmeden samimi bir şekilde öptü Maral’ın yanaklarını.

“Hoş buldum çok memnun oldum” dedi Maral.

“ hoş geldiniz Abdullah . Geçin hamide kızım ben size bardak getireyim çayı yeni demledim. Sıcak sıcak için dışarısı çok soğuk.” Perihan teyze hemen mutfağa yönelmişti. Hamide ve kocası da Maral’ın yanına oturmuştu. Adam karısına inanılmaz bir sevgiyle bakıyordu. Maral istemeden bu mutlu çifte özendi eğer Hakan onu aldatmış olmasaydı onlarda şimdi bu mutlu karı koca gibi olabilirlerdi.

“E beğendiniz mi köyümüzü Maral hanım” diye soru Hamide yüzünde ki tatlı bir gülümseme vardı. O sıra da Perihan teyze de elinde tepsiyle girmişti.

“Evet , çok gezmedim ama çok güzel bir yerleştikten sonra gezerim herhalde okulların açılmasına daha bir buçuk hafta var.”

“Evet daha çok zaman var. Hamide buraya geleli yıllar oldu ama hala geziyor. Köyümüzün nüfusu azdır ama gezilecek yeri çok hem hamide doğum yaptıktan sonra gezdirir sizi.” Bunu diyen Abdullah’tı sözlerinde samimi olduğu sıcak konuşmasından belliydi.

“Evet benim için büyük zevk olur hamilelik yüzünden hiçbir yere çıkamıyorum.”

“Çok iyi olur çok mutlu olurum Hamide hanım.”

“Lütfen sadece hamide diyin.”

“Tamam o halde sen de bana Maral de lütfen” Hamide tatlı bir gülümsemeyle karşılık vermişti . Maral bu tatlı kadını çok sevmişti. Gelir gelmez bir arkadaşı olması da büyük bir şanstı. Aklına bir anda Menekşe’yi aramadığı geldi ne çok kızmıştır şimdi hemen arasa iyi olacaktı ama insanlara da ayıp olacak diye düşündü. En iyisi kısa bir mesaj çekmekti. Hemen ceketinin cebinden telefonunu çıkardı. Sessizde olan telefonuna bir sürü bildirim gelmişti çoğu Menekşedendi. İyi olduğunu ve indiğini bildiren bir mesaj çekti hızlıca.

“Maral kızım. Bak bu köy yoğurdu kendi ellerimle yaptım bir parça ekmekle ye ki miden kötü olmasın kuzum hadi.”

“Aç değilim Perihan teyze niye zahmet ettin.”

“Ondan değil yavrum yemek yediğin zaman miden kötü olur yoldan geldin gel iki lokmada olsa ye.” Maral yaşlı kadını kırmadı. Yer sofrasında bir tabak yoğurt ve köy ekmeği vardı.

“Abdullah, Meryem nerede oğlum onu neden getirmediniz.”

“Oda gelir şimdi ana arkamızdan geliyordu.” Tamda o sıra da içeri uzun boylu kapkara saçları çimen yeşili gözleriyle Meryem girdi. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle koşarak gelip Perihan teyzenin boynuna atlamıştı.

“Perim sen beni özledin yoksa?” diyip öpmeye başlamıştı yaşlı kadını. Maral hayatında bu kadar neşeli bir genç görmemişti. Maral’ı görünce durakladı küçük kız. Sonra yine annesinden aldığı çimen yeşili gözleri neşe pırıltılarıyla doldu.

“A yoksa siz bizim yeni öğretmenimiz misiniz?”

“Evet canım ben Maral bu sene size ben öğretmenlik yapacağım.”

 

Loading...
0%