@sim_onjja
|
7 YIL ÖNCE
Kulaklığımda ki sesin kesilmesi ile kafamı kaldırdım, üç metre ötemde, tam karşımda; iki araba çarpıştı saniseler içinde gerçekleşen olayı daha anlayamamışken büyük bir patlama ile bedenim geriye savruldu.
Yere düştüğümde zamanın akmaya başladığını hissettim, hızla inip kalkan göğüs kafesime uzandı sağ elim. Sıkışan kalbim ile olayın olduğu yere odaklandım.
Zorlukla ayağa kalktığımda hızla arabalara koştum, beyaz arabadan alevler yükseliyordu, içinde kimseyi göremiyordum. ''Beni duyabiliyormusunuz?!'' diye bağırdığımda hızlıca sırt çantamı yere fırlattım ve siyah arabaya koştum.
Yerde ters dönmüş plakayı ayağımla itelediğim sırada plaka döndü, '58 Elf 1900' kalbim çarptı, gözümün önü karardı. Düşündüğüm şeye imkan vermek istemiyordum
Korkuyla haykırdım ve siyah arabanın yolcu koltuğunun kapısını zorlamaya başladım. ''Beni duyan varmı?!'' haykırıyordum adeta. ''Lütfen anne baba siz içerde olmayın, lütfen!'' çığlıklarımın haykırışlarımın arasından bir beden beni kendine doğru çekti.
''Hemen ambulansı arayın!'' dedi bir adam beni tutmaya çalışırken, ''abi yalvarırım bırak, annem babam içinde!'' dedim adama dönerek, ''bekle kızım kurtaracaklar.'' dedi beni uzaklaştırmaya çalışarak.
Camını kırdıkları araba ile adamın kolları arasından sıyrılarak arabaya koştum. Annem, babam...
Annemin yüzünde kanlar, babamın kulağından kan akıyordu... ''HAYIR!'' gözümün önünde son halleri vardı sadece, yere düşmüştüm kulağımda sesler vardı ama ben hiç birine cevap olamadım.
🥀🥀
Hissiz ve yorulmuş bir şekilde odamda yatağımda yatıyordum. Koluma bir el dokundu, ''kalk kızım ağzına bir lokma at, açsın kaç gündür.'' dedi halam kolumu sıvazlayarak. ''Etme gülüm, babanın ananın emanetisin sen bize.''
''Gözümün önünde oldu, saniyeler içinde.'' dedim kısılan sesim ile üzerimde ki annemin sweetinden derin bir nefes çektim. ''Anne!'' halamın oğlu Meriç abimin sesi kulaklarıma geldi.
''Anne, dayımla çarpışan aracın sahibinin bir yakını geldi aşağıda.'' dediğinde halam ayaklandı, odadan çıktığında istemsizce ayağa kalktım.
Odadan çıktığımda yavaş adımlarla merdivenlere yöneldim, yedi basamak indikten sonra salında oturan halam ve eşi ile adımlarım durdu. Karşılarında 40'lı haşlarında takım elbiseli bir adam oturuyordu.
Merdiven basamağına oturdum ve dizlerimi kendime çektim. ''Bize bıraktıkları tek şey kızları Lavinia'' dedi halamın eşi Zafer enişte.
''Benim oğlum bana geride hiç bir şey bırakmadı.'' dedi adam, oğlu ölen birine göre fazla ifadesiz ve duygusuz biri gibiydi. ''Sizin buraya gelme sebebiniz nedir?'' dedi halam dayanamayarak.
Adamın yüzünde küçük bir tebessüm belirdi, ''Merdiven basamağında bizi dinleyen o küçük hanımı görmek için geldim.'' dediğinde hepsinin gözü bana döndü.
Boğazımı temizleyerek ayağa kalktığımda küçük adımlarla yanlarına ilerledim. ''Başın sağ olsun.'' dedi adam sıkıntılı bir nefes vererek.
''Kazayı gören tek kişi sensin.'' dedi adam yüzüme sorgulayıcı bir ifade ile bakarken. Hiç kimseden ses çıkmıyordu, ''Okuldan mı çıkmıştın?'' dedi sorgulamaya devam ederek. ''Ya da intihar etmey-'' sözünü hızlıca kestim ''ne saçmalıyorsun sen?!'' dedim sertçe.
Halam hızla ayağa kalkarak yanıma geldiğinde sıkıca bana sarıldı ''daha fazla uzatmayın ve gidin!'' dedi adama doğru. İntihar girişiminde bulunacağımı nerden biliyordu, kimdi bu adam?
🍂🍃
Yirmi iki gün... Aynı yer ve aynı saat, kolumda ki saatten kaldırdım kafamı. Tüm gün okulda duyduğum 'başın sağ olsun' cümleleri canımı yakmaya fazlasıyla yetti.
Önümde duran siyah, camları filmli araba ile çantamın askılarını tuttum. Sürücü tarafının camından bir zarf atıldı yere ardından araba hızla yanımdan uzaklaştı.
Yerde ki zarfa ilerledim ve aldım:
Acın tarif edilmez biliyorum genç... Kimsen kalmadı geride, arkanda ki büyük dağ yıkıldı. Yangın yeri için, az sonra atıştırmaya başlayan yağmur damlaları bile içinde ki yangına daha fazla kör olacak. Kar yağsa canın acıyacak, dolu düşse yaran kanayacak. Sevgili baban kızına çok güzel bir isim seçmiş, Lavinia. Anlamıda bir o kadar güzel; yüzü ay ışığı kadar parlak ve güzel olan kadın. Sadede geleyim, karşına çıkmak isterdim fakat korkacağını düşündüm. Sana bir şans verecek bir adam tanıyorum, büyük bir adam. Sivas'ın en büyük yer altı mafyası. Z******** Mahallesine git ve Ulaş Paşa ile görüşmek istiyorum de sonrada derdini anlat.
🍂🍂
Yağan yağmur ile eş zamanlı mahalleye girdim, etrafta yıkık dökük evler ve bir çok genç vardı. Onlardan çekinmemiştim ama beni garipsediklerini hissetmiştim.
Küçğk bir bakkal'a girdim, güler yüzlü yaşlı bir adam bana döndü. ''Güzel kızım, bu yağmurda burada ne işin var?'' dedi yumuşak ses tonu ile. Yanan sobanın sıcağı ile gevşemiştim, ''benim Ulaş Paşa ile görüşmem gerekiyor.'' dediğimde adamın gözleri üzerimde gezindi.
''Gel kızım önce sen bir ısın kendine gel.'' dediğinde eliyle sobanın yanında ki sandalyeyi gösterdi, sandalyeye oturmadan sırt çantamı çıkararak göğsüme yasladım. ''Açlığın varmıdır?'' dediğinde kafamı iki yana salladım.
🥀🍂
Yarım saat kadar ısındıktan sonra yaşlı adam çalan telefonu ile ayaklandı ve bana döndü. ''Gel kızım.'' dediğinde peşinden ayaklandım ve dışarıya çıktım, ''bak kızım, şu karşıda ki kahveye gideceksin.'' dediğinde yüzüne gülümsedim ve hızlı adımlarla kahveye ilerledim.
Kapıda duran iki adamın müsade ermesi ile içeriye girdim. Ortada ki büyük masada oturan kır saçlı hafif kilolu adam ile ağırca yutkundum. ''Buyur hanım kızım.'' dediğinde karşısında ki sandalyeyi işaret etti.
Sandalyeyi yavaşça çektim ve oturdum, arka masalara bölünmüş adamların gözleri yerdeydi. ''Nedir seni bize gönderen dert?'' dedi. ''Ben yirmi üç gün önce anne ve babamı bir trafik kazasında kaybettim.'' dediğimde yan masada ki genç takım elbiseli bir adamın şaşkın bakışları diğerlerine döndü.
''Başın sağ olsun.'' dedi yaşlı adam tesbihibini avcuna alarak. ''Peki hanım kızım bizden istediğin nedir?'' dedi adam, ''dün bir arabadan zarf atıldı önüme...'' çantamdan hızlıca zarfı çıkarıp masaya bıraktım ''size gelmemi söyleyen bu zarf.''
Adam ortamızda ki zarfı açarak okumaya başladığında kafamı yere eğdim. ''Hoş geldin''
|
0% |