Yeni Üyelik
15.
Bölüm

12. Bölüm ACI KAYBEDİŞ

@sima.d

 

Bol bol yorum yapmayı unutmayın

 

CLANN - l hold you

 

 

EMİLY JANE WHİTE- froze garden

 

 

🌪️

 

Öyle kaygıyla ve diken üstünde gidiyorum ki gözüm kulağım hep olacakları bekliyor geçmişin habercisi olduğunu varsayarak bir çise misali damla damla düşüyordu aklıma.

 

Bazen öyle basit ihtimaller insana öyle şeyler yaptırıyor ki kendine şaşırıp kalıyorsun. Ben bunca şeyi nasıl ve ne uğruna kabullenmişim diye.

 

Annem, babam, abim, sedef

 

Ve savaş..

 

Bunca şeyin arasında bir an olsun aklımdan çıkmamış ve ne olursa olsun onun yüzünü tekrar görecek olmam beni salak gibi hâlâ mutlu ediyordu. Bir insan birinin yüzünü görmek dâhi istemezken nasıl onun yanında olmayı bu kadar istebilir tam da bu kadar. o nalet adam öyle bir şeydi ki onu affedemiyordum kalbime soktuğu bu yalandan aşkın tohumları gerçekleri öğrenir öğrenmez yeşermeden kuruyup gitmişti. Bu yüzden de ona kızmaya hakkım var mıydı bilmiyorum ama beni onsuz bıraktığı için kızıyordum ona.

 

Ve tüm her şey için bir söz verdim kendime herşeyden elimi çektim. Kaderimde yazandan fazlasını yaşamayacağım en azından bir süre bunu kabulleneceğim.

 

Kimse göründüğü kadar güçlü değil. Sadece görünmeyen alevler, duyulmayan çığlıklar, dinmeyen dalgalar, habersiz tükenen etten kemikten bedenler vardır. O gün ona söylediğim gibi küllerinden doğacaktım yanma faslı bitti, şimdi cesur olmam gereken zamandayım.

 

🕯️

 

O gün muratla beraber çıkmıştık. Ve benim bu babamın olayı patlayana kadar barlas 'ın dün söylediği şirket mevzusunda açıkça benden savaşı onların safına geçtiğimi inandırmamı istiyordu. Böylelikle savaş benden umudunu kesecek benim de savaşa karşı tutumumu ölçecekti. Onun neyin peşinde veya neyi ne için söylediğini ve tüm planlarının farkındaydım ama o da ben de iyi biliyorduk ki ona istediğini vermeye mecburdum. ve benim bunu yaparken gözümü dahi kırpmamam gerekiyordu.

 

Ne korkunç bir hınç' dır ki ne yapacağımı da biliyordum.

 

Sonunda savaşın şirketin önüne geldik.

 

Murata benimle gelmesini istemediğimi ne kadar diretsemde benimle gelmiş üstüne şirketin içine girdiğimizde elini elime dolamıştı. Arkamızda kapının önünü doldurmuş bir sürü koruma ve bize bakan şirket çalışanlarının içinde onun elini ittirdim. O ise her zaman yaptığı gibi bozuntuya vermemiş fakat bu yaptığımın onun çok da hoşuna gitmemişti.

 

Şu yerli yersiz izinsiz dokunmalarından nefret ediyordum. Muratı ve beni yan yana bu şirkete girerken gören tüm çalışanlar bize donmuş şekilde bakarken murat ve ben kimseyle göz ucuyla bile bakmadan koridordan merdivenlere doğru ilerledik. O esnada aşağı inen gollum'u gördüm. Hâlâ içten içe ona gollum diyordum. Beni görünce bir an duraksadı ardından yanımda Murat'ı görünce kaşlarını çattı.

 

Birbirimize yaklaştığımız gibi yanından geçip yukarı çıkacağım esnada konuştu.

 

" Savaş için geldiysen burda değil" dedi sesinde zoraki bir tutum vardı.

 

Ona doğru döndüm.

 

" Onunla görüşmek istiyorum"

 

Sözlerim nedense onu şaşırtmamış hattağa sanki ben söylemesem o benimle konuşmak istiyor gibiydi.

 

" Ezim seninle konuşabilir miyiz?" Dedi

 

Bunu öyle dostane bir yerden sormuştu ki bir an sanki bu kötü oyunun içinde değilmişim gibi hissetmiştim.

 

Nefesimi büyük bir bıkkınlıkla verirken o Murat'a döndü.

 

" Yanlız"

 

Murat Benim bakışlarımı yakaladı. Ona bakıp gidebileceğini söyledim

 

" seni arabada bekliyorum" dedi O karanlık tebessümüyle elini belime atıp saçlarımı öptü.

 

Bunu yapması beni öylesine rahatsız hissettirmişti ki savaşın beni saran kolları öpücükleri beni göklere çıkarırken onun dokunuşları beni mezar kadar boğuluyordu.

 

Ama ne yazık ki bu sefer buna karşı çıkmamıştım gollum tam karşımdaydı ve onun da bu sahte yakınlığa ve taraf değişikliğine ikna olması gerekirdi.

 

Murat uzaklaşır uzaklaşmaz. Gollum bana uzun uzun baktı ve dudaklarını sonunda konuşmak için araladı.

 

" Ne yapıyorsun ezim?"

 

" Ne yapıyormuşum" dedim ukala bir edayla

 

" Bu adamla ne işin var, neyin peşindesin"

 

" Birşeyin peşinde filan değilim sadece bundan sonra hak edene hak ettiği gibi davranıyorum. bunun için kendinize pay çıkartıyorsanız sorun yok."

 

Her cümlem bir öncekini aratıyordu onun için, yüzündeki kafa karışıklığını görüyor umrumda değil gibi konuşmaya devam ediyordum.

 

" Bak ezim, her neyin peşindesin ve birden bire bunu neden yapıyorsun bilmiyorum ama bunun içine savaşı çekmemelisin. o sana yaptıklarının bedelini zaten ödüyor ondan intikam almak gibi bir düşüncen varsa emin ol hiçbir şey senin yokluğun kadar canını yakmıyor" dedi

 

" Benim onunla bu saatten sonra bir derdim olamaz ama sende biliyorsun ki bu şirketin %51 'lik hissesi hâlâ benim ve ben bu hisselerle istediğim şeyi yapmakta özgürüm ama bu hisse mevzusunu savaşla birebir konuşmak istiyorum o yüzden ona bunu söyle de saklandığı delikten çıkıp karşıma gelsin aksi hâlde sıfatlarının arasına korkak da eklenecek"

 

pes etmiş gibi nefesini verdi.

 

"Bu söylediklerine kandığımı sanma tamam madem buna inanmamı istiyorsun bu soruyu bir kenara bırakıyorum."

 

" Lütfettin" dedim kafamı ondan yana olmadan çevirirken çevirir çevirmez de gizemi gördüm. Ben onu hiç umursamadan dik duruşumu korudum. Fakat O kapıdan girince onu fark ettiğimi anladı ve yanıma yanaştı.

 

" Ooo burda kimler varmış hoşgeldin hangi rüzgar attı seni buraya gerçi kapıdaki korumalardan anlaşılacağı gibi murat 'ın rüzgarı seni buraya savurmuş" Sesi öylesine kinayeliydi ki o lafları ona yedirmemek için kendimi zor tutmuştum.

 

" Sen nerden çıktın gene kızım işin gücün yok mu senin bu şirketten çıkmıyorsun" dedim daha önce bu kıza yeterince sabır göstermiştim.

 

Tabiki karşımda böyle bir cevap almayı beklemiyordu. Bozulmuş fakat hâlâ kuyruğu dik tutmaya çalışıyordu.

 

" Merak etme seni değil savaşı görmeye geldim."

 

" Burası bir şirket, buluşma yeri filan değil. O yüzden burda çalışmamana rağmen arkadaş adı altında elini kolunu sallaya sallaya girmeyeceksin. haa, girersen de bir dahakine bu kadar sakin karşılamam haberin olsun." dedim tehditkar tonda

 

Gollum karşımda söylediklerimi duymaz gibi bir hali varken gizem ise rengi kaçmış, fakat gollum 'un burda olmasına güvenerek konuştu.

 

" Arat duyuyor musun alenen tehdit ediyor beni"

 

Burnumdan soluyarak kendime hakim olmaya çalışıyordum.

 

" Arat bir şey desene savaş'ı da seni de yıllardır tanıyorum Bu saçmalığa bir şey söylesene"

 

" Gizem ezim bu şirkette savaştan daha fazla söz hakkına sahip üstelik öyle olmasa dâhi benim burda bir şey söylemeye hakkım yok"

 

Gollumun sözlerinden sonra tek taraf kaldı ve bir sinirle şirketten çıktı.

 

" Sinirini ondan mı çıkarıyorsun?"

 

" Senden mi çıkarıyım? kendini onun için öne atıy"

 

" Kimse için kendimi öne atmam savaş hariç" derken lafı ağzıma tıktı.

 

" İyi. ben gidiyorum o zaman söylemem gerekenleri fazlasıyla söyledim."

 

" Nereye?"

 

" Sana hesap mı vericem ne biçim korumasın ayrıca, koruduğun adamın yanında bile değilsin"

 

" Sadece koruma değilim. savaş benim kardeşim, abim yerinde. o bunu istemese bir an yanından ayrılmam"

 

" Öyle mi? Senin yerinde olsam onu tekrar getirirdim yoksa çok sevdiğin kardeşinin can güvenliği de olmayacak benden söylemesi"

 

" Sen kendin için endişelen görünen o ki epey bir ihtiyacın var. "

 

" Senin yerinde olsam Dedim zaten, Herneyse sana yeterince vakit ayırdım"

 

Onun konuşmasına fırsat tanımadan yanından uzaklaşıp şirketten çıktım. muratın arabası kapının önündeydi. arabaya bineceğim sıra biri bana doğru ateş etti ama etrafıma baktığımda kimseyi göremedim. O kısacık saniyede korumalar anında silahları çekti.

 

Murat da elinde silahla arabadan çıktı. Arabadan iner inmez gözlerini bana çevirdi ve yanıma koşup elini yanağıma yerleştirdi.

 

" İyi misin?"

 

Sesinde telaşlı tiz bir yumuşama vardı.

 

" İyiyim"

 

" Lan ne duruyorsunuz dağılın bulun o puşt'u" dedi korumalara püskürerek

 

" Kimdi bu?"

 

" Bilmiyorum ama içimden bir ses bu işin içinde savaşın olduğunu söylüyor"

 

Gözlerimi devirmiş şekilde ona bakarken o kesinlikle ciddiydi.

 

" Saçmalama bunu o yapmış olamaz"

 

bir yandan da etrafıma bakınıyordum.

 

" Neden? Benimle berabersin ve onun şirketinin önündeyiz ondan başka da seni öldürmek istecek kim olabilir? Unutma seni öldürmeye bir kez kalktı zaten"

 

Haklıydı savaş beni öldürmek istemişti ama bunu başaramamıştı. Yine de bunu o yapmış olamazdı çünkü yapacak olsaydı ben herşeyi öğrendiğim gün beni öldürmeye çalışırdı.

Şimdi bunu yapması için hiçbir sebep yoktu.

 

Ardından korumlardan biri bir adamı arkadan kollarını tutmuş şekilde getirdi.

 

Ardından gollum ve şirketteki korumalar yığın bir şekilde şirketten çıktılar.

 

Gollum ' un elinde silah hepsinin önünde durmuştu.

 

" Ne oluyor?"

 

" Bi bunlar eksikti." Dedi murat ağzının içinden

 

Fakat gollum bunu duymuş olacak ki murata çıkıştı.

 

" Sen ne ordan konuşuyorsun lan!"

 

" Kesin! bi de sizinle uğraşamam"

 

Adamı ters şekilde tutmuş korumaya bakan gollum konuştu.

 

" Demin ateş eden herif bu muydu?"dedi adama süzerken

 

" Galiba" dedim

 

Adamın kafası önde olacak şekilde artık çırpınmadan durmuş bizi dinliyordu.

 

Gollum adamın üzerine doğru gidip yakasını tutup silahı kafasına dayadı.

 

" Konuş lan kim tuttu seni"

 

Adam gözleri büyümüş şekilde golluma bakarken ağzını dahi açmadı.

 

" Konuş ulan yoksa beynini patlatırım burda"

 

Adam sadece sinir sinir güldü.

 

" Ne gülüyorsun oğlum gebertirim seni!"

 

" Hiç bi b*k yapamazsın" dedi sesi öylesine cesurdu ki sanki şu anda yakalanmış olan o değildi.

 

Murat adamın yakasından tutup çekti.

 

" Madem burda konuşmuyorsun. Götürün" dedi murat korumalara emreder şekilde

 

" Ezim bu mesele bizi de ilgilendiriyor biliyorsun değil mi?"

 

Tabiki biliyordum. Savaşın şirketinin önünde beni vurmaya çalışanlar savaştan şüphelenmemi istiyorlardı.

 

Adamın amacını kime çalıştığını bilmiyorduk. Gollumun gelmesi en ufak bir bilgide herşeyi sarpa sardırabilirdi.

 

" Adamı konuştururuz ama bir de o hengamenin içinde sen ve murat hiç çekilmezsiniz." Dedim ve muratla beraber arabaya bindik.

 

Söylediğim onu ne kadar ikna etmişti bilmiyorum ama bu durumda söylenebilecek en makul geçiştirmeyi yapmıştım.

 

Muratla ben yan yana oturmuş o ise tam karşımızdaydı.

 

Adam yol boyunca bana bakıp duruyordu.

 

Murat da benim gibi fark etmiş olacak ki elindeki silahı sallayarak adamla konuştu.

 

" Ne bakıyorsun lan dön önüne"

 

Adam bir an murata yarım ağız sırıtırken ben hâlâ adamın bu özgüveni alacak kadar kime güvenebileceğini düşünüyordum.

 

Hareketlerinden belliydi ki bu öylesine tutulmuş bir adam değildi.

 

Sonunda Murat'ın evine gelmiştik. Biz iner inmez murat adamı korumalarla eve soktu.

 

Ve evin deposuna indirdi.

 

Ben öyle fakir bir aileden gelmeme rağmen bunları anlayamıyordum bu mafyalar adam dövdürtmek için evin bodrumunu kullanıyorlardı. Bu bana yeterince tuhaf gelirken şu anda bunu daha fazla düşünmedim.

 

Murat ceketini çıkarıp salondaki koltuğa fırlattı ve kol düğmelerini açıp gömleğin düğmelerini yukarı doğru sıyırdı.

 

" Gelmek istersen zevk duyarım" dedi teklif eder gibi

 

" Gelmek istersen mi? Tabiki geliyorum" dedim yanından geçip bodruma inerken bana yetişti ve kapının önünde olan korumalardan biri kapıyı açtı ve içeri girdik. Adam gözlerini dikmiş bize bakıyordu.

 

Bıraksam Murat adamı konuşturmadan öldürebilirdi bu yetmezmiş gibi adamın bu hareketlerinden daha da tahrik oluyordu. bunu yumruğu sıkan ellerinden, ağzını sımsıkıya sıkan çenesinden ve belirginleşmiş göz çevresindeki çizgilerden yeterince belli ediyordu.

 

Şimdi işin en cafcaflı kısmına gelmiştik.

Murat adamı yakasından tutmuş yumruk üstüne yumruk savururken adam hiç bana mısın demiyordu.

 

Murat'a durmasını söyledim ve adama yaklaştım. Ağzı, kaşı, yüzü kan içinde başını kaldırdı.

 

" Konuşmayacaksın öyle mi?" Dedim

 

Patlamış dudağını zor zoruna açıp konuştu.

 

" Sence" dedi başını geriye doğru yaslayıp sırıtırken

 

Manyak derecesinde bir katildi. Gerçi hiçbir katil normal sayılmazdı da bu daha önce gördüklerimle kesinlikle ilgisi yoktu. Bu adamı dayak, işkence paklamazdı.

 

" Kimsin sen" dedim saçlarımı yana atıp yandan adama bakarak.

 

" Şimdi de hakkımda bilgi alıp mı olup biteni öğrenmek istiyorsun tamam peki ne de olsa hiçbir şey öğrenmeyeceksin adım engin "

 

" Beni neden öldürmek istedin?"

 

" Seni öldürtmek istediğimi de nerden çıkardın?" Dedi alaycı şekilde

 

Bir anda adamın yakasından tutup kafasını bana bakacak şekilde sıktım.

 

" Lan bana bak gevşek gevşek gülüp benim tepemi attırma adam gibi konuş"

 

" Çok belli ediyorsun?"

 

" Neyi?"

 

" Babanın kızı olduğunu"

 

Yakasını sertçe itip bıraktım.

 

" Ne ima ediyorsun sen" dedim artık o kadar da sakin duramazken

 

Sustu, sakin kalmaya çalıştım benimle bu şekilde oynama çalışıyordu.

 

Ellerimi cebime soktum ve onu inceler gibi bakmaya başladım.

Onunda şu anda ne yaptığımı anlamaya çalıştığından emindim.

 

" Bak şimdi söylediklerime adam gibi cevap vermezsen çekip giderim ama tekrar gelirsem bu kadar yumuşak olmam"

 

" Komiksin. Kaybedecek bir şeyim olsa burda ne işim var benim ne canım umrumda ne de başka bir şey"

 

" Herkesin kaybetmekten korktuğu bir şey vardır. Ve içimden bir ses bunun sana uzak olmadığını söylüyor"

 

Vücut hareketlerine verdiği tepkilere bakıyordum böylelikle sunduğum varsayımla haklılık payımı ölçüyordum.

 

Bir ayağının ucunu yere vurup geri çekiyor ardından tekrar yere vurarak odak dağıtmaya çalışıyordu. Ama belliki zeki bir adamdı göz temasını benimle kesmemiş aksine bakışları daha keskin daha saldırgan olmuştu.

 

" saçma sapan konuşma"

 

" Haklıyım demek ki agresifleştiğine göre"

 

" Boşuna uğraşıyorsun asla hiç bir şey söylemeyeceğim" dedi tekrar o rahat tavrını takınarak

 

Murat tekrar adamın üzerine gideceği sıra kolunu tuttum. Bana ve tuttuğum koluna baktı ardından elimi geri çektim.

 

"sırası değil" dedim inceden onun duyacağı şekilde

 

" Madem öyle ya da böyle konuşmuyorsun günah benden gitti" dedim yalandan acır gibi bakarak

 

İçeri girmeden her ihtimale karşı önlem aldırmıştım.

 

Sağ tarafımda benden onay bekleyen korumaya baktım o da kapıyı açıp dışardakini içeri davet etti.

 

Kapı açılır açılmaz şiş gözleri fal taşı gibi açıldı.

 

" Arzu"

 

Kız içeri girer girmez eli kolu titriyordu. Neden burda olduğunu düşünüyordu haliyle. belimden silahı çekip kızın kafasına dayadım.

 

" Sen konuşmayı düşünüyor musun? yoksa ben sevgilinin kafasında koca bir delik açıyım mı?"

 

" Hayır bunu yapamazsın sen suçsuz kimseyi öldüremezsin" dedi sanki beni tanırmış gibi,

 

" artık ben bile bana güvenmiyorum. Şu saatten sonra gerekirse herkesi öldürürüm"

 

Bir tercih yapması gerekiyordu. Uğruna ölümü göze alarak koruduğu kişi ya da sevdiği kadın zor bir tercih olsa gerek bu kadar düşündüğüne göre,

 

" Bak vuruyorum engin, sevdiğin kadından daha mı değerli lan koruduğun kişi" dedim başımı ona çevirip bağırarak

 

" madem öyle gözlerini kapat" dedim kıza,

 

Kız korkuyla gözlerini yumdu. Ardından ben silahın emniyetini indirdim. Tam tetiği çekiyormuş gibi hırsla tetiğe bastırırken,

 

" Tamam, tamam konuşucam dur" dedi korkuyla,

 

Silahı indirdim.

 

" Güzel."

 

Kısa bir süre sustu ardından konuşmaya başladı.

 

" örgüte filan çalıştığım yok. Bunu benden neden istediklerini bilmiyorum tek bildiğim şey bunu yapmak zorunda olduğum"

 

" O ne demek lan doğru düzgün açıkla şunu sana bunu yaptıran kim?" dedi murat,

 

" Benim sizinle şahsi bir derdim yok. Ama bunu benden isteyen kişisin seninle büyük bir derdi var. Kendine kuzgun dedirten biri ve çok güçlü elini nereye atsan onun muhakkak parmağı vardır. Ama sadece işi olanlar onun adını bilir. Saf değiştirdiğin zaman senin savaşa iyiden iyiye düşman olmanı istedi. Bende olabilecek en iyi zamanı kolladım. Bütün bildiğim bu"

 

Adamın çenesini tuttum.

 

" Karşında salak mı var senin. Öylesine bir katil değilsin olsaydın buraya gelene kadar can korkusundan 100 kere ötmüştün üstelik bu kadar donanımlıysan bildiklerin eminim daha fazladır."

 

" Arzu 'nun başı üzerine yemin ederim başka bir şey bilmiyorum. O işini hep böyle hal eder kimse gerçek ismini dahi bilmez. Üstelik beni arzuyla tehdit etmişken başka seçeneğim de yoktu."

 

" Kızı çıkarın" dedim

 

Kız çırpınıyor fakat karşı koymuyordu.

 

" Arzu korkma gelicem tamam mı korkma" deyip kızın arkasından bağırdı.

 

" Tamam her şey yeterince saçma ama diyelim ki tüm söylediklerin doğru benim hakkımda ne biliyorsun sen, biraz önce sanki beni tanıyormuş gizem yaratıyordun"

" Senin hakkında bir şey bildiğim yok sadece saçtığın haberlerden bir şeyler biliyormuş gibi davrandım."

 

Yalan söylüyordu. Benimle ilgili söylemediği şeyler vardı. Ben odadan çıkarken murat çıkmamış koridora geldiğimde kemik sesleri salondan bile duyulur hâle geldi ve seslerin arasında insanın kulağını tırmalayan çığlıklar duyuldu.

Salona girdim. Korumaların yanında minicik kalmış arzuyu gördüm. Zavallı kız hiç suçu yokken tüm bunların arasında kalıyordu.

 

Yanına yanaştım. Tam karşısında durup korumlara bahçeye çıkmalarını söyledim.

Salonda sadece ben ve o vardık artık.

Onu ürkütmeden yanına oturdum.

 

" Sana zarar vermicez"

 

O korku dolu gözlerini bana çevirdi. İnanmak ister gibi dursa güvenemiyordu.

 

" Demin odada bana silah çektin engin konuşmasaydı beni öldürecektin"

 

" Engin haklı ben suçlu olmayan kimseyi öldüremem o an içerde bunu yapmam gerekiyordu ve yaptım. çünkü senin ölümüne sebep olamayacağını itiraf edeceğini biliyordum"

 

" Nerden biliyorsun? Sen bizi tanımıyorsun bile"

 

" Sen odaya girer girmez bunu anladım. Sana bakınca gözleri parlıyor. O katil bakışları senin yanında normale dönüyor. Artık buna ne denir bilmiyorum ama onun için önemlisin"

 

" İçerdeki adam senin kocan mı?"

 

Murat'ı kastediyordu.

 

" Hayır. bizimki uzun bir mesele" dedim hiç açıklamak istemeyerek

 

" Engini ne zaman bırakıcaksınız?" Dedi biraz da olsa samimiyetime inanmışa benziyordu.

 

" Bir süre bizim misafirimiz olucaksınız ama merak etme bu çok uzun sürmez"

 

" Zaten biz burdan çıksak bile bu saatten sonra bizi öldürürler" dedi gözlerinden yaşlar süzülürken

 

" Biz sadece mutlu olmak istiyoruz. Ama demir bir türlü bu pis işlerden kurtulamıyor bende normal insanlar gibi sevdiğim adamla normal bir yuva kurmak istiyorum çok mu şey istiyorum. Ama bir türlü başımız beladan kurtulmuyor sürekli ona bir şey olacak mı korkusundan geceleri gözüme uyku girmiyor. Bıktım usandım artık gitsem onsuz yapamıyorum onun yanında da her gün ölüyorum sanki çıkmaz bir sokağa girmiş geri de dönemiyorum."

 

"güçlü olmaya çalış bu dünya günahsızlar için çok acımasız dik durmaktan mücadele etmekten başka çare yok. Bende burda olmak istemiyorum ama gidemiyorum."

 

" İnsan gidemediği yerden devam ediyor" dedi düşünceli haliyle

 

" Benim de pek parlak bir hayatım var sayılmaz o yüzden seni anlıyorum yanında birisi de olsa insan bazen yapayalnız hissediyor"

 

Ağlıyor gözyaşları deminkinden daha fazla düşüyordu yanaklarından,

 

Öyle saf ve temiz seviyordu ki ne kadar çaresiz olsa da engini bırakmıyordu.

 

bana mahcup bir edayla baktı.

 

" Sen iyi birisin. o içerdeki adamla ne işin var bilmiyorum ama sen onun gibi değilsin belli."

 

kısa bir an duraksadı sonra endişeli haliyle sordu.

 

" Sana güvenilir miyim?"

 

Kafamı onaylar şekilde salladım.

 

" Ben hamileyim"

 

Bir an söylediği şeyin şaşkınlığına kapıldım. Ardından düşüncelerimi toparlamaya çalışarak sordum.

 

" Engin biliyor mu?"

 

" Hayır söyleyemedim"

 

" Ne zamana kadar saklayacaksın. o bebeğin babasıysa bilmeye hakkı var"

 

" Tabiki bebeğin babası o, sen beni ne sanıyorsun öyle herkesle düşüp kalkan birine mi benziyorum"

 

" Yok canım onu kastetmedim"

 

Kınar gibi baktı fakat üstünde durmadan devam etti.

 

" Kafam çok karışık. söylesem ne değişicek ki biz daha kendimize sahip çıkamıyoruz o daha bebek, bunca şeyle nasıl mücadele eder."

 

" Yine de bu saklanabilecek bir şey değil. bu çocuk öyle ya da böyle olduysa ve sende onu istiyorsan bunu demire söylemelisin. "

 

" Bilemiyorum. kendimi buna şu an hazır hissetmiyorum demire bunu söylesem ne tepki vereceğini de bilmiyorum."

 

" Hazır olduğun bi zaman ona bunu söyle"

 

Arzu bacağımın üzerinde duran elimi tuttu ve minnet dolu bakışlarla gözleri dolu dolu baktı.

 

" uzun zamandır kendimi bu kadar rahatlamış hissetmedim. Biriktirdiğim yükleri söylemek yükümü hafifletti sağol"

 

" Önemli değil bana da iyi geldi hiç değilse bu evde doğru dürüst biriyle konuşabilirim artık"

 

" Rahatsız olmazsan bu adam senin kocan değil anladığım kadarıyla sevgilin de değil hangi sıfatla burdasın onun sana aşık olduğu belli ama senin için öyle değil sanırım"

 

" Nerden anladın?"

 

" Baksana senin için engine saldırdı"

 

" onun bu kaba saba korumacı halleri bana olan aşkından değil o böyle biri zaten. işi gücü mafyacılık işte kendini kanıtlama, güç gösterisi benimle alakası yok"

 

 

Elindeki peçeteyle burnunu sildi.

 

" Sen istersen yukarı odaya çık dinlen bu gün epey bi yoruldun."

 

" Peki"

 

O yukarı çıkarken seslendim.

 

" Dikkat et " dedim o da kafasıyla beni onayladı.

 

Arzu yukarı çıkar çıkmaz. Murat geldi. Elleri kan revan içinde elini silerken yaklaştı.

 

" Kız nerde?"

 

" Yukarda"

 

" Herifin bu kıza zaafı olduğunu nerden öğrendin" dedi

 

Konuşurken diğer yandan ellerindeki kanı bir bezle üsten temizliyordu.

 

" Zaten dikkat ediyordum. Bu olayda üzerine gelince bir tanıdığımdan rica ettim o da bana adamın sakladığı en değerli hazinesinin yerini söyledi"

 

" Bu kadar kısa sürede mi?"

 

" Arabada adamın gizliden resmini çekip atmıştım bile eve gelene kadar her şeyi hallettim. Sen beni bırakta, umarım adamı öldürmedin. "

 

" Yok yaşıyor şerefsiz" dedi hâlâ hırsını alamamış olduğu yeri yakıyordu.

 

" Seni orda durdurmasam daha hiç bir şey söylemeden adamı öldürecektin"

 

" Öldürürüm sana zarar vermek isteyen herkesi öldürürüm. Onu öldürmediğime dua etsin gerçi ölmekten beter oldu."

 

Kısa bir süre öylece baktım ona

 

" Niye bakıyorsun öyle"

 

" Babama benziyorsun"

 

bir an durmuştu. Beklemiyordu şu anda bunu söylememi.

 

"onun gibi değilim, ben seni sevdiğim için yapıyorum her şeyi"

 

" İşte aranızdaki tek fark bu o beni hiç sevmedi sen ise sadist kişiliğini beni sevdiğin gerekçesiyle kapatıyorsun."

 

" Bence sen ve ben aynıyız. Güce açız, gardını düşürmek aptallık gibi geliyor ilk fırsatı bulur bulmaz intikam için geri dönüyoruz. Ama yaptıklarımız nedenini istemediğimiz tek bir şey üzerine hareket ediyor."

 

" Neymiş o"

 

" İkimiz de yanlızız ve bundan nefret ediyoruz"

 

" Sırf bu yüzden aynı değiliz Seninle, hayal dünyasında yaşama"

 

" Hayal demişken hiç hayal ettin mi bizi? Sen ve ben olsaydı nasıl olurdu?"

 

" Hayır, neden biliyor musun? ben seninleyken bile sana zor tamamül ediyorken senin olmadığın bir kaç dakikada da daha güzel şeyler düşünüyorum."

 

" Böyle konuşarak beni incittiğini mi düşünüyorsun?"

 

" Yok canım sen hiç incinir misin? ne de olsa sende yüzsüzlüğün hududu yok"

 

" Öfkelendiğinde içindeki canavarı zapt edemiyorsun. Bu da benim baya hoşuma gidiyor" dedi üstündeki gömleği salonun ortasında çıkarırken

 

Kafamı iki yana sallayarak Ona bakmak istemeden merdivenlere yöneldim.

 

Odama girer görmez kendimi duşa attım.

 

Banyodan çıktığımda gözlerim telefonumu aradı. Derken aşağıda bıraktığım geldi aklımda.

 

Hızlıca üzerime kıyafetlerimi giyip aşağı indim ve salondaki büyük sehpada duran telefonumu aldıp ve tekrar yukarı çıktığım esnada arzunun odasının kapısının Aralık olduğunu gördüm.

 

Kapıyı tamamen açtığım sıra arzunun yerde kanlar içinde yattığını gördüm. Kanaması vardı. Beni görünce telaşlı korkuyla yardım istedi.

 

" Ezim yardım et bebeğim, bebeğime bir şey oldu galiba" dedi.

 

Hemen yanına koştum ve koltuğunun altına girerek onu ayağa kaldırdım. Fakat ayakta duramıyordu.

 

Murat diye bağırdım. Saniyeler içinde kapıda belirdi.

 

Üzerine bir tişört çekip çıkmıştı.

 

Yerdeki kanları görünce benim yanıma koştu.

 

" İyi misin sen"

 

" Ben iyiyim ama arzu kötü hemen hastaneye gitmeliyiz"

 

Murat tek celsede arzuyu kucağına aldı ve evden çıktık.

 

Hastaneye geldiğimizde arzunun strese bağlı kanaması olduğunu söylediler. Zaten riskli bir hamileliği olduğunu kendine dikkat etmezse bebeği kaybedebilceğini söyledi doktor. Müşade odasına alınmadan önce ben ve murat kapının önünde bekliyorduk.

 

" Ne oldu birden bire"

 

" Ne olabilir kız hamile ve dün hamile olan bir kadının başına ben silah dayadım."

 

" Ne olmuş hamileyse ne de olsa aldırmayacak mı?" Dedi murat umrunda değildi bu durum, dün belkide suçsuz bir bebeğin babasını öldürecektik. benim vicdanım bunun üstüne sızım sızım sızlarken o gram umursamıyordu. Tamam arzuya dokunmayacaktım ama demiri öldürme faslında emin değildim.

 

" Sen ne anlarsın ki zaten" dedim tiksintiyle ona bakarak

 

O da benim bu halime önce anlamaz şekilde bakıp ardından kaşlarını çattı.

 

Arzuyu müşade odasına aldıklarında odasına girdik.

 

" Nasıl hissediyorsun daha iyi misin?"

 

" İyiyim ama bir an bebeğimi kaybettim sandım öyle korktum ki" dedi cihaza bağlı olan elini karnının üstünde götürerek

 

" Merak etme sende bebeğinde gayet iyisiniz ama doktor seninle konuşmuştur sanıyorum düşük riskin var ve bir daha böyle bir durumda kalırsan bu kadar şanslı olmayabilirsin"

 

Kafasını önüne doğru eğdi. Eliyle karnını daha sıkı tutmaya başladı.

 

Murat arkadan konuştu.

 

" Doktor çıkabileceğini söyledi. İyiysen çıkalım"

 

sonunda ağzından iyi bir şey çıkmasına şaşırmıştım.

 

Doktoru serumu bittikten sonra çıkabileceğini söylemişti.

 

Yaklaşık bir yarım saat sonra da hastaneden çıkmıştık.

 

Eve geldiğimizde arzuyu yatağına yatırıp çıktık.

 

Murat ve ben kapının önünde birbirimize bakarken bir koruma geldi.

 

" Murat bey söylediğiniz gibi aile doktorunuz geldi emrettiğiniz şekilde misafirhaneye aldık herhangi bir problem olursa kendisini arzu hanımın odasına çıkarırız"

 

" Tamam diğerlerine söyle tedbirli olmakta fayda var"

 

Garipsemiş şekilde ona baktım.

 

" bebeğini aldırması gerektiğini söylediğin kadın için eve yatılı doktor mu getirtiyorsun? Hayret"

 

" Hastanede öyle söyledim diye suratıma bakmıyordun şimdi basit bir iyilik için gülüyorsun belkide bunun için yapmışımdır."

 

Cevap vermedim. Gözlerimi ondan yana kaçırdım.

" Neyse gidip uyusak iyi olur gece gece yeterince Adrenalin yaşattınız. "

Ben sol taraftan o sağ taraftan odalarımıza geçtik. Ben ona bakmasam da odaya girene kadar onun gözünün bende olduğuna emindim.

Murat'ın yüzüne her baktığımda ondan koşarak uzaklaşmak istiyordum. Çünkü kendimi bir çeşit simülasyonda gibi hissediyordum. Sanki her şey baştan başlamış ve ben aynı şeylerin tekrardan yaşıyordum.

 

Yine biriyle çıkar anlaşması yapmış üstelik bu kez beni kendine kukla etmek isteyen insanlar

 

Hayatım boyunca varlığını hissetmediğim umudu, şimdi küçük bir ihtimal için kovalıyordum. Umudun pençesi beni çoktan bir varsayıma inandırmıştı.

 

ERTESİ SABAH

 

​​​​Sabah uyanır uyanmaz telefonuma baktığımda haber yayılmıştı. üzerine tıkladım ve ne yazdıklarını okumaya başladım.

BU YAPTIĞI ARTIK YUHH DEDİRTTİ

 

İş adamı Dündar akman şimdi de başka bir haberle gündeme bomba gibi düştü.

 

Söylenenlere göre Dündar akman servetini gayri resmi yollarla elde etmiş olup ailesinden kalanlar dışında sonradan yaptığı tüm işlerinden elde ettiği kazancına el konulacak ve şu anda aldığımız bilgiye göre bu olay mahkemeye taşınmış fakat eşinden ve çocuklarından gelecek açıklamalar ise şimdiden herkese merak uyandırıyor.

 

Bunu yaptığımı pişman mıydım? Hayır değildim. Benimki hırs da değildi artık bir yaşam mücadelesi bir zafer ona karşı sonunda kazanabilceğim bir savaştı.

 

Sabah Murat'ı görememiştim. Bu da benim işime gelirdi. Elimin içinde çalan telefona baktığımda gollum arıyordu. Savaşın geldiğini ve onunla görüşmek istiyorsam evinde olduğunu söyledi.

 

Bu daha iyi olurdu. Korumalara ihtiyaç duymama rağmen yanıma aldım ve doğruca savaşın evine gittim.

 

Onun evine geldiğimde kapıda gollum yanında da savaş ben arabadan inene kadar gözlerini bana dikmiş bakıyorlardı.

 

İnip yanlarına doğru yürüdüm ve savaşın tam karşısına durdum.

 

Haline bakılınca iyi görünüyordu ama gözlerine bakınca o yorgunluğu gördüm.

 

" Konuşmamız gerek" dedim dümdüz şekilde sesim artık ona karşı soğuk ve ifadesizdi.

 

" İçerde konuşalım" dedi onun sesi benim kadar katı değildi aksine iyi bir şey için gelmediğimi bilmesine rağmen yumuşak konuşuyordu.

 

" Hayır burda konuşacağız. Hattağa konuşalım bile şirket hisselerini temelli olarak istiyorum."

 

Her zaman ki tepkilerini korumuş sakin bir edayla konuştu.

 

" Neden?"

 

" İlla bir neden mi olması gerekiyor ben öyle istiyorum"

 

" Ya kabul etmezsem"

 

" Bence kabul edeceksin?"

 

" Yıllarca emek verdiğim ailemden kalan şirketimi sana vereceğim öyle mi?"

 

" öyle"

 

" Tamam" dedi beklemediğim şekilde ne demişti bu kabul mü etmişti şimdi ben onun yalanları ile alay ediyordum ama o karşımda durmuş şirketi bana vermeyi kabul ediyordu.

 

" Kabul ediyorsun yani"

 

" Evet, Niye şaşırıyorsun vereceğimden emindin, zaten istediğin de bu değil mi?"

 

" İyi"

 

Tam arkamı döndüğüm sıra konuştu.

 

" Hepsi bu kadar mı?"

 

Garip garip ona baktım.

 

" Ne?"

 

" bunun için mi geldin?"

 

" Ne için olacaktı ne bekliyordun"

 

" Bir şey beklemiyorum buraya geleceğini bile düşünmedim. Hattağa bir daha buraya hiç gelmezsin diye düşünüyordum."

 

Cevap vermedim öylece gözlerine baktım onun gözlerine baktıkça kalbim eskisi gibi varlığını hatırlamış dışardan duyulacak kadar hızlıca çarpıyordu. Bakışları artık benimkileri yumuşatıyor ona olan öfkemi söndürüyordu.

 

" Hâlâ bana çok güzel bakıyorsun"

 

Yüzüne alık bir ifadeyle baktım.

 

İtiraf edeceğim Onun ağzından böyle şeyler duymayı özlemiştim.

 

" Sana mı?" Dedim sinir şekilde sırıtarak

 

" Gözlerin senin gibi yalan söyleyemiyor"

 

Bir adım ona doğru yaklaştım ve başımı onu daha rahat görebilmek için kaldırarak gözlerini gözlerime diktim.

 

" İyi bak o zaman eskisi gibi mi?"

 

Gollum konu şirketten dağılınca usulca yanımızdan uzaklaştı.

 

" Senin derdin ne ya, ben yaptığını unutmaya çalışırken neden bana sürekli bunu hatırlatıyorsun Hâlâ bu oyunun devam ettiğini mi sanıyorsun sen!" dedim sinirle

 

" Ben bizden vazgeçeli çok oldu ama senden vazgeçmiyorum. İstediğin kadar bağır çağır ama seni bu kadar kişiye karşı tek bırakmıcam"

 

" O yüzden mi günlerdir ortada yoktun" dedim bir adım ona yaklaşıp başımı ona daha rahat bakabilmek için kaldırarak

 

" Senden uzaklaştım çünkü yakınındayken seni üzmekten başka hiçbir şeye yaramadım senden senin iyiliğin için vazgeçtim bizden olmuyor, olmayacak. ama şimdi o yanına geçtiğin dallama sana ne yapacak seni nelerin içine sokacak bilmiyorum belki de seni bana olan hırsından kullanıyor nasıl bir tehditle ordasın bilmiyorum ama yanındayım ve istemesen de yanında olmaya devam edeceğim"

 

" Beni bir kere kaybettin zaten. Bir önemi kaldı mı artık senin için"

 

" Konu sen olunca aksi mümkün olmuyor"

 

Dediğinde kontrolsüz yükselen kalbimle başım fena halde beladaydı.

 

" Öncesinde sana inanmak istiyorum ama sonra öyle bir şeyle karşıma çıkıyorsun ki sana güvenmenin hayatımda yapacağım en büyük hata olacağını hissettiriyorsun"

 

İç çeker gibi baktık birbirimize ardından

Kısa bir an sustuk. söylenecek bir şey kalmadığı için mi? yoksa susarak birbirimizin yanında bir kaç saniye daha kalmak ve sessizliğin sesinde birbirimizle konuşmak mı? İstedik Bilemiyorum.

 

" Nihan onu affettiğini söyledi" dedi kelimeler ağzından ağır ağır çıkarken

 

" Kimse nefret beslenecek kadar değerli değil o yüzden seni de affettim."

 

Sırtımı ona döndüm arabaya doğru ilerledim. Burda daha fazla kalırsam ona yenilecektim.

 

Toprağın üzerindeki zemin düz olmadığından topuğum sallanıp duruyordu.

 

Sonunda korktuğum başıma geldi ve ayağım döndü ben yere kapaklamayı beklerken tek elini bel boşluğuma koyup düşmemi engelledi. Şimdi tehlikeli şekilde birbirimize yakındık.

 

" Dikkat et" diye yavaşça konuştuğunda affallamıştım Kalbim göğüs kafesimden çıkıp ağzıma gelecekti sanki

 

" Kalbin benim için böyle atmamalı" kalbimin hızlı atışlarını hissetmesinin mümkün atı yoktu.

 

"Bırak beni" diyerek ellerimi panikle çekmeye çalıştım. Panik her yerdeydi, kalbimde, zihnimde, göğüs kafesimden her yerde!

 

Ben ilk kez bir adamın yanında ne yapacağımı bilmiyordum üstelik bu gereksiz kalp çarpıntısı da neydi? Bana her dokunduğunda kendime engel oluşum git gide daha da azalıyordu.

 

Kalbim ona karşı hep maluptu gözlerimi ondan yana kaçırıyor eğer bakarsam ona kapılıp gitmekten korkuyordum. Kalbim artık taşlaşmışken onu her gördüğümde eski beni hatırlıyordum bu kadar değişmediğim zamanı..

benim de suçum yoktu ki şartlar hiç normal değildi, Bana da kötü olmaktan başka çare kalmamıştı. Ama o hep bana ödeşmenin kötülük olmadığını, ve hiçbir zaman onlar gibi kötü olamayacağımı söylüyordu. Bu öylesine garipti ki annem babam bir gün bana bunu söylemeyi bırak bir tatlı söz duymamıştım ağızlarından. onlar beni hiç görmemişti ya da görmezden gelmişti bende yıllarca görünmez olduğum sanıyordum o yüzden belkide onların gözünde var olmak için yıllarca iyi kötü şeylerle anılarak fark edilmek istiyordum. Bu benim için o zaman bir ihtimaldi. zaman aslında bana bunu bilinçsiz yaptığımı ve iyileşmek için hep bir çaba içinde olduğumu fark ettirmişti.

 

Şimdi beni incitmemek için kendi ideallerinden vazgeçen bu adam bana elini bir kere uzatmıştı şimdi onu istemem ona tekrar güvenebilecek kadar güçlü

değildi. Kader bu sefer bizi öylesine imkansızlaştırmıştı ki artık hiçbir güç bu kadar engeli yenemezdi.

 

 

 

🌬️

Savaşın yanından çıkmış arabayken telefonuma baktığımda Murat beni defalarca aramıştı.

 

Kısa süre sonra eve geldiğimde direkt odama çıkıp savaşın şirketinin hakkında yeterince bilgi sahibi olmam gerekiyordu neticede işleri elime geçirmek için tek çıkar yol buydu.

 

Odaya geçmiş bilgisayardan işime yarar şeyler ararken bir röportaj gördüm.

 

Murat'ın bu sabah basına verdiği röportaj..

Murat bey, ezim hanım' ın şu anda tutuklu yargılanan babası Dündar akman hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

" Bir şey düşünmeme gerek yok. Kendisinin nasıl bir insan olduğunu ben dahil bütün Türkiye gördü. Ondan böyle bir beklememek de aptallık olurdu artık"

 

Bildiğiniz gibi Ezim hanım bundan önce sizin Dündar beyle birlik sağlayıp zorla evlenmeye zorlandığını söylemişti. Dündar bey her ne kadar inkar etse de siz bu konu hakkında hiç açıklama yapmadınız.

 

" Ezimin anlattıkları doğru fakat eksikti bizde bunu kendi aramızda açıklığa kavuşturduk ve şu anda bir sorunumuz yok."

 

Sözü açılmışken ezim hanımın düzenlemiş olduğu davetten kareler var. Gördünüz mü? bilmiyoruz ama sizi yakıştıran birçok insan var siz bu hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

" Ezim çok güzel bir kadın onun gibi kadınla anılmak benim için paha biçilmez ve sorunuza gelince evet birlikteyiz hattağa kendi aramızda ufak bir nişan da yaptık. Bunu açıkladığım için bana kıza bilir. ezim bu konularda biraz daha basına yansıtma taraftarı değil ama ben evlilik yolunda olduğumuzu herkesin bilmesi istiyorum."

Bilgisayarı kapattım. Ve o öfkeyle kalkıp Murat'ın odasına gittim.

 

Kapıyı açtığımda üstünde bornoz elinde havluyla saçlarını kuruturken banyodan çıkıyordu.

 

İçeri girdim ardından kapıyı sert şekilde çarparak odanın ortasına geldim.

 

" Ne yapmaya çalışıyorsun sen murat"

 

" Ne yaptıysam tekrar yapıyım maksat ayağını odama alıştırmak olsun"

 

" Burdayım işte sizin yanınızdayım üstelik senin de istediğin gibi savaş da umurumda değil sen hâlâ neyi ispatlamaya çalışıyorsun"

 

" Aramızda senin yarattığın duvardan başka bir şey yok ben neyi ispatlamaya çalışıyım. Bunu sadece yapmam gerektiği için yaptım"

 

" Adım kadar eminim ki savaş yüzünden yaptın. Bunu onun göreceğini biliyorsun ve bile bile yapıyorsun"

 

" İstediğini düşünebilirsin sevgili nişanlım ama bu gerçeği değiştirmez" dedi kesinlikle rahat şekilde

 

" Bazen aramızdaki tek köprüyü unutuyorsun murat, sedefi. Beni sana bağlayan tek şey kardeşim.

Eğer onu bir yem diye bana karşı kullanmasaydın çok iyi biliyorsun ki benim bu eve girişimi anca rüyanda görürdün. eğer bu işin sonunda tüm bunlara katlanmam heba olursa işte o zaman"

 

" Merak ediyorum ne yaparsın" derken dudakları tek bir tarafa kıvrılmış şekilde elleri bornozun cebinde bana bakıyordu.

 

" İşte o zaman ben değil sen bozmuş olursun anlaşmamızı" dedikten sonra arkamı döndüm ve kapıyı vurup çıktım.

 

Bu adam insanın sınırlarını epey bi zorluyor kendi istekleri dışında kimsenin düşüncelerine önem vermiyordu bu bana çok iyi tanıdığım birini hatırlatıyordu.

 

Arzunun odana geldim ve inceden kapıyı çaldım içerden gel sesini duyar duymaz içeri girdim.

 

Yatağın yanındaki kanepede oturmuş dışarıyı izliyordu. Yanına yaklaştım.

 

" Ne yapıyorsun?"

 

" Bir tutsak ne yapabiliyorsa onu yapıyorum öylece duruyorum. "

 

" Seni burda zorla tutmuyorum biliyorsun istesen gidebilirsin"

 

" Beni bıraksan da ben engini bırakır mıyım üstelik artık karnımda onun çocuğunu taşıyorken"

 

Bir süre ona penceden dışarı izliyor bende bende yarattığı bu boşluk hissinde kafa patlayordum.

 

" Aşağı gel biraz istersen hem senin için de değişiklik olur " dedim

 

O ise olur diyerek kafasını salladı kız günlerdir bu odadan dışarı adım atmıyordu.

 

Ardından o önde ben hemen arkasında odadan çıkıp aşağı indik. Salondaki kanepeye oturdu.

 

" Sen bekle ben hemen geliyorum" dedim onu salonda bırakarak

 

Engine bakmaya gittim adamı her ihtimale karşı murat burda tutuyordu fakat benim içimde huzursuz olan şeyler vardı ben bir mafya değildim ki üstelik benim burda oluşum Murat'ın yaptığına destek verdiğim anlamına geliyordu. Her şey bir kenara riskli bir hamileliği vardı arzunun, kız belkide bu sebeple bebeğini bile düşürebilirdi günahsız bir çocuğun vebalin ' e giremezdim.

 

Bodruma indim kapıda korumalar beni görünce sorgulatmadan kapıyı açtılar.

 

İçeri girdiğimde demir 'in yüzü 1 hafta önceki kadar kötü değildi hattağa yüzündeki çürük izleri iyileşmeye başlamıştı bile

 

" Sana bir müjdem var" dedim sesim renksiz fakat umutlu çıkarken

 

O ise ne olduğunu bile sormadı.

 

" Sormayacak mısın?"

 

" Ne istiyorsun oyun oynanacak durumda değilim seninle uğraşamam"

 

" İyi bende baba olacağın için sevinirsin sanıyordum" dedim arkamı dönerken

 

" Ne?" Dedi şaşkın bir şekilde

 

Tekrar ona doğru dönüp konuştum.

 

" Evet doğru duydun baba oluyorsun"

 

" Ciddi misin sen? ben baba oluyorum öyle mi?"

 

Kafamı ağır ağır salladım.

 

" Lan bu durumun içinde beni sevindirecek bir haber duymayı beklemezdim artık ölsem de gam yemem" dedi ağzı kulaklarında bulunduğu durumda sevinebiliyorken

 

" Asıl bundan sonra ölmemen gerekir,o çocuk için. arzu tüm bunların içinde sana bunu söylemek istemedi hattağa bence çocuğu istememenden korktu dünde bir düşük tehlikesi geçirdi şimdi iyi ama merak etme" dedim kollarımı başlamış karşısında dururken

 

" O çok hassastır çocuğumuza bu durumda bir şey olursa kendimi asla affetmem" dedi kendi kendine

 

" Bende bu yüzden burdayım"

 

Anlamaz şekilde bana baktı. Arkamda duran korumaya doğru konuştum.

 

" Çözün"

 

" Ama efendim"

 

" ÇÖZÜN DEDİM!"

 

günlerdir o sandalyeye bağlı olan demiri çözdüler ve Demir ayağa kalktı yanıma geleceği sıra kapıya doğru döndüm ve arkamdayken ona seslendim.

 

" Gel peşimden"

 

O da sorgulatmadan peşimden geldi. Salona geldimizde arzu şaşırmış fakat engini görmenin verdiği mutlulukla ona sarıldı. Demirde arzuyu sıkı sıkıya beline sarmış diğer eliyle de saçlarını okşadı.

 

" Gidebilirsiniz" dedim tek solukta

 

İkisi de garip garip baktılar.

 

Demir ağzını açacağı sıra ona fırsat tanımadan lafa girdim.

 

" Tek bir söz etmeyin neden diye de sormayın"

 

Arzu yanıma doğru geldi ve bir kardeş gibi bana sarıldı.

Bende kollarımı ufaktan ona sardım.

 

Ayrılacağımız sırada kulağıma doğru,

 

" Bir kızım olursa ismini ezim koyucam" dedi.

 

Ve geri çekildi. Şevkatle baktım ona

 

" Çabuk Gidin yoksa vazgeçicem"

 

Arzu bu söylediğime inceden gülümsedi ve enginin elini tutup evden çıktı.

 

O esnada bahçeden yanıma bir koruma geldi.

 

" Ezim hanım gidiyorlar gitmelerine izin veriyorsunuz üstelik murat bey 'in haberi yok"

 

" Murat bey' den izin alan yok zaten" deyip eve girdim.

 

Salona girdiğimde murat takım elbisesini giyinmiş salonun ortasında hayran hayran bana bakıyordu. Söylediğimi duymuştu.

 

" Demek benden izin alan yok."

 

" bi tek sen mi kafana göre hareket edebilirsin sanıyorsun"

 

" Aksine, senin nasıl ele avuca sığmaz olduğunu biliyorum. Tıpkı benim gibi" dedi artık gülümsüyordu.

 

Bense onun bu davranışlarını tuhaf buluyor her geçen gün farklı bir manyaklığıyla karşılaşıyordum.

 

" Hazırlan gidiyoruz" dedi bi anda

 

" Nereye?"

 

" İş yemeği sayılır" kolunu kaldırıp saatine bakarak

 

" 2 saatin var hazırlanmak için"

 

yanından memnuniyetsizce geçip odama çıktım.

 

Hazırlanmaya başladım. Gardrop ' dan üzerine yapışan siyah uzun askılı bir elbise çıkarıp giydim. Ardından makyajımı da toprak tonları yapıp kırmızı bir rujla tamamladım. Kırmızı ruj benim hem favorim 'di. Saçlarımı da geriye doğru tarayıp ıslak bir görünüm verdim. Ardından bu senenin modası olan sivri topuklu ayakkabılardan giyip kombini tamamladım.

 

Aynada son bir kez kendime bakıp aşağı indim.

 

Murat salonda elinde içkiyle oturmuş beni bekliyordu. Ben iner inmez gözleriyle beni süzdü ve şehvet dolu bakışlarını iyiden iyiden üzerimde gezdirdi.

 

" Her zamanki gibi büyüleyicisin" dedi ayağa kalkarak

 

Ben onun yanından geçip dışarı çıkarken o da hemen arkamdaydı ve ben önde o arkamda arabaya bindik.

 

Ben cam kenarında oturmuş ondan yana bakmaya tenezzül dahi etmiyorken onun gözleri yol boyunca bendeydi.

 

nereye gittiğimizi tam olarak ona sormak istesem de gidince illaki görücektim bunun için onunla 1 dakika bile muhattap olmaya değmezdi.

 

Sonunda gelmiştik arabadan murat iner inmez elini inmem için uzattı. Bende nazikçe elini tutarak indim.

 

Etrafıma bakındığımda burası Kesinlikle debdebeli bir yerdi. Etrafta ışıl ışıl ışıklar ve aşırı özenilmiş bir prodüksiyon vardı.

Kapının önünde davet ve ziyafet protokolü yazıyordu. Normal bir iş yemeği için fazla şatafatlıydı zaten.

 

İçeri girmek için adım attığım sıra murat elimi tuttu. Sabırla iç çektim. İçerde bir sürü yüksek statü ve mevki sahibi iş insanları vardı.

 

Sahte Gülücüklerle içeri girdiğimizde kenarda duran bir grubun dikkati bize doğruldu.

 

Onlara doğru ilerledik.

 

Önde iki adam bize doğru adım attı selamlaşmaları için Murat'ın elini bıraktım fakat o elimi daha sıkı tuttu.

 

" Nasılsın? murat, epeydir ortalarda yoktun şimdi de magazinlerden düşmüyorsun" dedi daha genç olan adam

 

" Öyle oldu nişanlım sağolsun" dedi gördükçe sinirlerimi bozan sözde aşk dolu bakışlarını atarken

 

" Vayy be Murat'ı böyle deli divane eden kadın sensin demek, ben ilhan" dedi tokalaşmak için elini uzatarak

 

Kibar bir edayla adamın elini sıktım.

 

" Ezim, memnun oldum"

 

" Murat baksana geçen sene yurt dışında ihracat yaptığımız Tuğrul bey ' de burda" dedi diğer adam

 

Adam Murat'ı görmüş olacak ki elini ona doğru uzatıp selam verdi.

 

Murat kulağıma doğru yanaştı ve duyabileceğim şekilde fısıldadı.

 

" Burdan bir yere kımıldama"

 

Ardından uzaklaştı ve gülümsedi.

 

" Bekle bitanem hemen geliyorum" dedi ve yanağıma bir öpücük bıraktı.

 

Masadaki herkesin gözü bizdeyken bende bozmadan gülümsedim.

 

Murat gidince masada yanlız kalmıştım. Derken tam arkamdaki masada iki kız benim hakkımda konuşuyorlardı.

 

" Murat 'a ne olmuş böyle, bu kızın etrafında pervane"

 

" Kızı seviyor da ondan"

 

" Hâlâ bu kıza mı aşıkmış?"

 

" Murat her zaman ona aşıktı"

 

" bi öpüp tebrik etmediğin kaldı kadını"

 

" Ne yapıyım şekerim dedikolar bu yönde"

 

" Aman bırak ya bu işin içinde başka bir şey vardır yoksa murat hiç bu kadını sever mi?"

 

" Yani olabilir baksana kadına burdaki en şık kadınlardan biri, gerçi Murat'ın yanında hep şık kadınlar oldu da bu kadının farklı bir aurası var."

 

Daha fazla duymak istemediğim için Kulaklarımı onlara tıkadım ardından salona savaşın girdiğini gördüm.

 

Üzerinde Siyah smokin ' le ve yanında gollumla diğer tarafında da bir adamla konuşuyordu. Ardından benim olduğum masaya geldiler.

 

" Savaş malum sen burdaki herkesi iyi tanıyorsun tek tek tanıtmama gerek yok herhalde"

 

" gerek yok burdaki hemen hemen herkesle iş yaptım ben zaten"

 

" Doğru ya karşımızda koskoca savaş karaarslanlı var unuttuk kusura bakma"

 

Murata baktığımda savaşı görmüş o ölümcül bakışlarını savaşın üzerine dikmiş bir kuzu misali masada tek kalmış bana, büyük bir açlıkla baktı hemen konuştuğu adamdan müsade isteyerek bana doğru geldi.

" umarım Rahatsız olmuyorsunuzdur ikinizi aynı masada buluşturduğum için" dedi adam mahçup bir edayla,

Murat birden bana doğru yanaştı ve elini belime atarak ortamda her zamanki gibi üstünlük kurmaya çalıştı.

" Neden rahatsız olsun benim nişanlım ne de olsa gerçek olmayan sahte bir oyundan ibaretti şimdi benimle nişanlı öyle değil mi aşkım" dedi onay bekleyen baskılı bakışlarıyla

 

belime sardığı elini tuttum ve kibarca "evet" dedim.

 

" Nişanlım rahatsız olmasa da ben epey bi rahatsız oluyorum o yüzden hadi gel biz başka masaya geçelim hayatım"

 

Masadakileri Yeterince memnun etmek için gülümsüyordum. Bu gidişle bütün gece yapmacık Gülümsememden çenem kaskatı kesilecekti.

 

Tuvalete gitmek istediğim için ondan yana olmadan adım atarken Kolumu yakaladı ve elini yanağıma götürüp diğerlerinin duymayacağı şekilde dudakları saçlarıma değerken konuştu.

 

" Yanımda dur yoksa bu adamı herkesin içinde geberticem"

 

Elimi elinin üstüne koyarak fark ettirmeden indirdim.

 

" Tuvalete gidiyorum"

 

Dedikten sonra ellerini indirmiş gitmeme izin vermişti.

 

Ben salonun diğer tarafında duran tuvaleti görünce içeri girdim. içtiğim iki duble içkiden silinen rujumu tazeledim ellerimi yıkadım. O esnada tuvaletten gizem çıktı elini yıkarken tuvaletin aynasından göz göze geldik.

 

" Murat' la nişanlanmışsın tebrik ederim. bundan sonra savaşın peşini bırakırsın artık" dedi

 

Elimde peçeteyle elimi kurutuyorken peçeteyi top yapıp sinirle çöpe fırlattım.

 

" Kes sesini!"

 

" Sen savaş için hâlâ önemli misin sanıyorsun? Seni kaybetmekten korkmadığı için şimdi hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor, umursamıyor çünkü. Varlığın da yokluğun onun için bir. Artık bahanelere sarılmayı onu kendi içinde aklamayı bırak siz bundan sonra ancak bu tür davetlerde, şirkette yüz yüze gelebilirsiniz. Sen yokken ben vardım aklında onunla ilgili hayallerini şimdiden unutsan iyi olur"

 

Ben kendime hakim olmaya onun o bomboş konuşan çenesini dağıtmamak için kendimi zor tutarken o dayak yemeğe yemin etmiş gibi sabrımı zorluyordu.

 

Burda bu kadınla tartışıp rezillik çıkarmamalıydım. Onu gram umursamadan çıkışa yönelirken bu tavrım onu daha çok rahatsız etmiş olacak ki sesindeki kıskançlıktan ve çatallaşmasından bunu epey belli ediyordu.

 

" Senin bu hanım ağa triplerin bana sökmez sen ancak içerdekilere yutturursun o düzgün kadın profilini"

 

Bu cümle sabrımı taşıran son damladı. Tuvaletten çıkıp dışarda etrafta olanlara baktım kimse yoktu ardından içeri tekrar girip kapısıyı kapatıp anahtarla kitledim.

Elimdeki çantayı da kenara fırlatıp üstüne yürüdüm. Boğazından tuttum ve geri doğru ittip sırtını duvara yasladım. elleri elimin üstünde deminki cesareti kaybolmuş şimdi sadece çırpınıyordu.

 

" Hadi şimdide söyle ben kimmişim sen kimmişsin! konuşsana biraz önce yürek yemiş gibi konuşuyordun. savaş beni istemiyor öyle mi, sen inanıyor musun bu dediğine o hâlâ beni istiyor bu da seni delirtiyor değil mi? İstediğin kadar kudur sen hep seni istemeyen bir adamın etrafında dolaşan o basit kadınlardan olacaksın. Şimdi Bana bak, seni burda öldürsem dahi kimsenin ruhu bile duymaz o tatlı canın kıymetliyse sesini kes! ayağını denk almazsan o güzel olduğuna inandığın yüzün aklının halinin almayacağı hale gelir, canımı sıkarsan seni buna pişman ederim." Dedim elimi boğazından çekip yerde duran çantamı aldım ve kapıyı açıp çıktım.

 

Onu arkamda bırakıp çıktığımda tuvalette katil olacakken salona girdiğimde hiçbir şey yokmuş gibi davrandım.

 

Biraz hava alsam sanırım iyi olurdu yeterince gerilmiştim bu aptal kadın yüzünden

 

Dışarı çıktığımda kapının yakınında durmuş sigara içen abimi gördüm.

Yanına yanaştım, beni hemen fark etti.

 

" Ne arıyorsun burda?"

 

" Murat' la beraber geldim."

 

" Doğru ya şimdide murattı değil mi?" Dedi sinirleri bozulmuş şekilde sigarasını ağzına yerleştirip derince içine çekerek

 

" Abi bu şekilde daha ne kadar ikimize de acı çektireceksin" dedim sesim boğuk ve üzgündü o da bunu fark etmişti. Kimsenin varlığıyla, yokluğuyla kesilmeyen sesim, bir tek abimin yanında kısılıyordu.

 

" Gittiği yere kadar"

 

Onun tam önüne geçtim ve bana bakmasını sağladım.

 

" Abi ben senin masal anlatarak uyuttuğun ezimim, ben hâlâ senin kardeşinim"

 

Deminden beri gözlerime bakmamak için kendini zorluyor ona yalvarır gibi bakan bakışlarımı görürse affetmekten korkuyordu.

 

" O masal bitti ezim. biz seninle bundan sonra hiçbir şey değiliz. o adam için beni ezip geçtiğin gün, benim kardeşim öldü. acısını kalbime gömdüm şimdi karşımda abi demen benim içimde öldürdüğüm ezimden bir enkaz sadece "

 

Gözlerimden yaşlar süzülmek için fırsat kolluyordu sanki, anında gözlerim dolmuştu.

 

" Bir kere de ben yapmak istedim bi kere ona karşı ben kazanmak istedim çok mu şey istedim abi. ona karşı bir kere de ben kazanmak istedim..

bu yüzden seni kaybettim ama inan pişman değilim yine olsa yine yaparım bize bir hayat borçlu olan o, ve benden çaldığı hayatı onun burnundan getirmek benim için herşeydi. sende beni anla abi. kardeşini kimse yüzünden kaybetmedin ben yine aynı ezimim." dedim isyan eder gibi

 

" Eğer benim kardeşim olarak kalsaydın bana yakışır davranırdın burda olmazdın. boşuna uğraşma Biz bir kere parçalandık şimdi isteden de yapıştıramazsın."

 

Sigarasını attı. Bende ondan yana yüzümü çevirdim bana umudu öğreten abimden umudumu kesmiştim.

 

ne olduğunu anlamadığım şekilde "ezimm" diyerek beni itti nerdeyse düşecektim ki dengemi korudum. ardından bir silah sesi duyuldu.

 

Her şey donmuştu sanki bir an, abim tam göğsünden vurulmuş elini yarasına atmıştı. O an sanki tüm dünya başıma yıkılmış, Onu o şekilde görünce kalbim yerinden çıkacak gibi hızlıca çarptı. kolunu yakaladım fakat o iri cüsselisini ayakta sabit tutamadım ve beraber yere yığıldık.

 

" A-abi!"

 

Deyip elimi yanağına koydum. Etrafıma baktığımda kimseyi göremedim.

 

" Abi ne yaptın sen" Dedim çaresiz

Çıkan sesimle

 

Abim gözlerini zorlukla bana çevirdi.

 

ve kanlı parmaklarını tutmuş başını kucağıma yerleştirmişken ihtiyaçla bakıyordum.

 

" Seni korumam gerekir, ben bi abiyim. buna sevirci kalırsam babamdan ne farkım kalır." dedi zorukla konuşurken

 

Abimin kucağımda ölüyor oluşu bi an kafamda öyle bir uç noktaya gelmişti ki kendimde miydim? Değil miydim? Bilmiyordum.

 

" Yok hayır böyle söyleme sana bir şey olmayacak hem hani sen benim kahramanımdın. kahramanlar ölür mü?" dedim yalvarır şekilde bir yandan da Gözlerimden yaşlar düşüyordu.

 

Çok kan kaybediyordu. Zorlukla yutkundu ve zar zor açık duran gözlerle bana baktı.

 

" Ne olursa olsun devam et ezim sakın pes etme"

 

Artık gözleri kapanıyor şuuru iyice kayıyordu.

 

"sana bir mektup yazdım. Evde en sevdiğin kitabın arasında, hayattan ümidini kesersen o mektubu oku okudukça da benim her daim senin yanında olduğumu bil seni çok seviyorum"

 

" Abi bana bunu yapma, beni kimsesiz bırakma"

 

Zorlukla kolunu kaldırdı ve Elini yanağıma koyup akan gözyaşımı sildi.

 

" Özür dilerim " dediği an eli yüzümden kayıp düştü.

 

" Abi yapma beni bırakma bir şey söyle, abiiii!" Diyerek çığlık çığlığa bağırdım. Elim saçlarının arasında başını göğsüme yasladım.

 

Dünyam karardı, Benim hayatımı kurtarmak için kendini feda etmişti ve ben şimdi onun soğuyan bedenine sarılmaktan başka bir şey yapamamıştım.

 

"Abi, uyan! Lütfen uyan! Sen olmadan ne yapacağım? Nasıl devam edeceğim?" Sesim etrafta yankılanıyor bir bıçak gibi sessizliği yırtıp geçiyordu.

 

kimse yoktu. Bahçede soğuk mermerin üzerinde abim kucağımda gözleri kapalı dururken ben feryat eder şekilde onun kapalı olan gözlerine dokundum.

Ancak abim sessizce yatıyordu.

 

Gözyaşlarım yüzümü yıkıyor bir sel gibi gözlerimden akıyordu. kalbim acı ve öfkeyle doluydu.

 

"Sen olmadan nasıl yapacağım? Neden gittin? Neden bıraktın beni?"

 

Ellerim abimin soğuyan yüzünü okşarken titriyordu. Ancak sessizliği karşısında çığlıklarım daha da büyüdü. Yüreğimdeki acıyı dindirmeye yetmiyordu. Şimdi o güven limanı sonsuza kadar kaybolmuş,onu benden almışlardı.

 

Hıçkırıklarım boğazıma dizilmişti ilk defa o saniye düşündüm.

 

Benim yüzümden ölme düşüncesini. Bu gerçek benim kalbime öyle büyük bir acıyla saplanmıştı ki ömrüm boyunca bana bu suçluluğu vereceğine emindim.

​​​​​​

 

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

Sizce Demir gerçekten ölecek mi?

Ezim bunca karışık olan olayların içinde ne yapacak?

Savaş'ın ezime olan aşkı onun için daha nelerden vazgeçebilecek kadar güçlü?​​​​​​​​​

Murat' ın ezime olan bu saplantılı sevgisi daha ne kadar sınırları zorlayacak?

Hepsi ve daha fazlası için takip edip yorum yapmayı Buraya kadar gelmişken yıldıza dokunmayı da unutmayın 📍🎀

 

Loading...
0%