Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. BÖLÜM “E V İ N”

@simaara

Merhabalarr 🤍

 

Yeniden sizlerle bir aradayız, uzun zamandır ailemizde olanlar sizi burada yeniden görmek çok güzel... ve yeni gelenler, sizde ailemize hoş geldiniz sefa getirdinizzzzz :)

 

Çok uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyor, keyifli okumalar diliyorum 🕯

 

 

• • •

 

 

 

Bölüm Şarkısı: Adı Bende Saklı / Sezen Aksu

 

 

"Kararlarım şansa bırakılamayacak kadar değerli."

 

Yavuz KARADAĞ

 

 

 

 

⚫️

 

 

 

Elimdeki çerçeveyi gözyaşlarımın arasında bir kez daha dudaklarıma götürerek, uzunca öpmüştüm. İçimde öyle büyük bir özlem vardı ki, bir türlü geçmiyordu. İlk günkü gibi can yakıcıydı.

 

Yıllar beni değiştirmiş, olmadığım bir insan haline dönüştürmüştü. Çoğu zaman kendimi tanımakta zorluk çekiyor, ve anılarıma ihanet ettiğimi hissediyordum.

 

Kabullenmek istemediğim gerçeği ise sürekli yüzüme vuran ev bana adeta cehennem olmuştu. Sığıntı olduğuma dair ettikleri hakaretlere bile alışmıştım bir yerden sonra ve bunu farketmem de diğer şeyler gibi sadece acı vermişti bana.

 

Anne ve babamın yokluğunu doldurmaları gerekirken içimde daha büyük boşluk açtıklarının farkındalar mıydı bilmiyordum ama hayata dair umutlarımı söndürdüklerini bildiklerine emindim.

 

Tükeniyordum...

 

"Evin!"

 

Gözümden akan yaşları silerek çerçeveyi yastığın altına koydum ve oturduğum yerden ayağa kalkarak hızlıca üstüme başıma çeki düzen verdim. Amcamın sesi yine sarhoş oluşunu ele verirken, onu daha çok sinirlendirmemek adına hemen odadan çıkıp, yanına gitmiştim.

 

Oturma odasının kapısına çarparak içeriye girmiş, bedenini bir çuval misali koltuğun üzerine atmıştı. Kıyafetlerine sinen koku hızlı bir şekilde odaya dağılırken midemin bu kokuya da alıştığını ve yine de bulandığını farketmiştim.

 

"Kahve yap, getir bana."

 

Kafamı sallayarak odadan çıktım ve mutfağa girdim. Yengem ve oğlu, çarşıya gitmişlerdi, tahminimce de bir süre daha gelmezlerdi. Dolaptan aldığım cezveye kahveyi ve suyu koyduktan sonra ocağın üzerine bırakarak pişirmeye başladım.

 

Vücudum artık bu rutin haline gelen şeyler karşısında tepki bile veremiyordu. Yorulsam da çalışıyor, tüm evin yükünü sırtıma yüklemelerine izin veriyordum.

 

"Nerede kaldı kahvem?!"

 

Sert sesini ne kadar umursamamak istesem de ağırıma gidiyordu. O benim amcamdı, baba yarım sayılması gerekirken bana bir düşmandan farklı davranmıyordu.

 

Onlar için zorunluluktan başka bir şey değildim, önemsedikleri tek şey sadece namusumdu. Onlara laf getiririm diye çokça eve hapsedilmiştim, oysa namusuma leke sürmek isteyen ilk kişi öz oğullarıydı.

 

Ne aklım alıyordu ne de midem, abi dediğim adamdan evde köşe bucak kaçıyor olmamdan haberleri bile yoktu, olsa da inanmazlardı. Çünkü onların tek değerlisi Alim'di.

 

Ateşin cızırtılı sesi ile gözlerimi önümdeki cezveye çevirmiştim. Zihnim öylesine dolmuştu ki, kahvenin taşacak kadar kaynadığını bile farketmemiştim. Elime aldığım bez ile hızlıca taşan kahveyi temizledikten sonra cezvedekini fincana dökerek tepsiye koydum. Mutfaktan çıkıp oturma odasına girince amcamın az önceki haline göre birazcık daha ayık olduğunu anlamıştım. Ayaklarını ortadaki sehpaya yerleştirmiş, elindeki kumanda ile kanaldan kanala atlıyordu. Yanında durarak fincanı eline uzattım.

 

"Amca buyur."

 

Elimdeki kahveyi alırken gözlerini kısaca üzerimde dolandırmıştı ve ben bu bakışlarından bana kızacak bir şeyler bulduğunu anlamıştım.

 

Umursamamaya çalışarak arkamı döndüğümde, duyduğum sesiyle odadan çıkmak bir yana dursun adım bile atamamıştım.

 

"Yengenler hemen gelmez, çarşıya in bana rakı al."

 

İtiraz etme şansım yokken kafamı sallayarak sadece onaylamıştım. Elimdeki tepsiyi mutfağa bıraktıktan sonra odama geçerek siyah şalı saçlarımın üzerine doğru örttüm.

 

Siyah belden oturtmalı yarım kollu bir elbise vardı üzerimde, etekleri diz kapağımın 1 karış kadar aşağısında bitiyordu. Çantamı elime alarak hızlıca odadan çıktım, kapının önündeki babetlerimi de aynı şekilde hızlı bir şekilde giyinmiştim.

 

"Hemen git gel!"

 

"Tamam amca."

 

Yüzüme vuran hava ile dudaklarım hafifçe kıvrılmıştı, her şeye rağmen hala güzel olan şeyler de vardı.

 

Mardin'in taşlı sokaklarında koşturan çocukların arasından geçerken, eskileri ne kadar özlediğimi farketmiştim.

 

Tekrarı olmayacaktı.

 

Çarşıya gidecek olan arabaya binerken, gözlerimi kısaca insanların üzerinde gezdirmiştim. Hepsinin farklı bir derdi ve hayatı vardı, onlarla göz göze geldiğimde ise acılarını hissedecek olmaktan korkuyordum.

 

Arabanın tekerleri yoldaki tozları havaya kaldırırken, kafamı cama yaslayarak şu anki yalnızlığımın tadını çıkarmaya başlamıştım.

 

Bıraksalar sonsuza kadar tek başıma kalabilirdim, çünkü buna ihtiyacım vardı.

 

 

 

~

 

 

 

Yanımda oturan teyzenin kalkması ile bende yerimden kalkarak arabadan inmiştim.

 

Alışveriş poşetleri ile oradan oraya koşturan insanların yanı sıra banklarda da oturanlar vardı, onları izlemek beni mutlu ediyordu.

 

Uzun zaman olmuştu buraya gelmeyeli, o yüzden eve hemen gitmek istemiyordum. Bakışlarım ne yapsam dercesine etrafta gezinirken, çoktan sokakların arasına girmiştim.

 

Dükkanların tezgahları ışıl ışıl parlarken, elim benden bağımsız bir şekilde fularlara gitmişti. Annemde de vardı böyleleri...

 

Dudaklarım kıvrılırken tezgahın arkasında duran teyzeye fiyatını sorarak ödemesini yapmıştım.

 

Başımdaki şalı koyu kahve saçlarımın üzerinden geriye ittirerek fuları takmıştım. Tezgahın üstündeki aynaya bakarak güzelce düzelttim.

 

"Maşallah keça min, bila çavê xerab nekeve." (Maşallah kızım, nazar değmesin.)

 

Gözündeki sürmeye rağmen mavi gözleri parıldıyordu, gülümsedim.

 

"Teşekkürler. Hayırlı işler."

 

Arkamı dönüp yürümeye devam ederken, amcamın istediği rakıyı alarak bir an önce eve dönmem gerektiğini kendime hatırlatmıştım.

 

Sokağın sonunda, bir kaç dükkan ileride tam köşede olan büfeye girdiğimde yoğun bir alkol kokusu sarmıştı dört bir yanımı. Burnum sızlarken, kasada duran adama hızlıca almak istediğim şeyi söylemiştim.

 

Onun dışında 2 adam daha vardı içeride ve bakışları çok rahatsız ediciydi. Sabırsız bir şekilde siparişimi hazırlayan uyuşuk adama dönmüştüm.

 

"Biraz hızlı olabilir misiniz?"

 

Gözleri bir süre saçlarımda ve gözlerimde gezinmişti.

 

"Neden, acelen mi var?"

 

Yoğun ses tonuyla gülümsemesi, kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Söylediği şey komikmiş gibi diğer iki adam da ona katılarak gülmüştü. Buradaki birçok erkek kendisini kadınlardan üstün görüyordu ve ben bir kadın olarak ezilmenin, alaya alınmanın ne kadar iğrenç bir duygu olduğunu bildiğim için, sinirlenmiştim.

 

Poşeti bana uzattı.

 

"Ne kadar tuttu?"

 

Ellerini kasaya doğru koyarak hafifçe öne eğilmişti.

 

"Bizden olsun bu sefer."

 

Kaşlarım havaya kalkarken, hafifçe gülümsedim, bu tepkim onu daha da mutlu etmiş gibiydi.

 

"Şimdi, ben şu şişeyi kafanda patlatmadan ne kadar tuttuğunu söylesen iyi olur."

 

Gülüşüm hala yüzümde iken ödemem gereken tutarı söylemişti. Parayı sertçe önüne bıraktım ve büfeden çıktım, aynı zamanda söylenmeyi de ihmal etmiyordum.

 

"Şerefsizliğe gelince en ön sırada koşuyorlar, sen dua et acelem vardı benim. Yoksa o şişeyi kafana nas...Ahh!!"

 

Acı bir fren sesi ile ellerim refleksle sert bir zemine çarparken saçlarım yüzüme dağılmış, sıkı sıkıya tuttuğum poşet ise kayarak yer ile buluşmuş ve cam şişe kırılmıştı.

 

Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına korkuyla kafamı kaldırmıştım. Büyük siyah bir jeep tam önümde durmuş, bana çarpmaktan son anda kurtulmuştu. Arabanın kaputunun üzerindeki ellerimle geriye çekildim, etrafımıza toplanan bir kaç insan vardı. Arabanın kapısının hızlıca açıldığını işittim, ama dönüp bakamadım. Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki, deli gibi korkmuştum...

 

"Manyak mısın kadın sen? Ne halt etmeye arabanın önüne atlıyorsun?"

 

Çarşının ortasında yükselen bariton ses ile, korkuma rağmen bakışlarımı yerden kaldırmıştım. Benimle bu şekilde konuşamazdı.

 

"Önüne mi atladım? Beni ezecektin farkındaysan! ÖNÜNE BAKMADAN MI KULLANIYORSUN SEN ARABAYI?"

 

Sesim hala titriyordu korkudan, dilim damağım kurumuştu. Koluma bir el sarıldı.

 

"Al kızım bir iki yudum su iç, rengin attı."

 

Büfenin bir kaç dükkan gerisinde az önce fuları satın aldığım teyzeydi bu. Titreyen ellerim ile su şişesini elime alıp dudaklarıma götürmüştüm. Karşımdaki iri yarı adam hala öfkeliydi, sözlerimi de beklemediği bakışlarından belliydi.

 

"Sağına soluna bakmadan yoluma atladın!"

 

Tane tane söylediği kelimeler zihnime saplanırken yerdeki kırılan şişeye baktım, bir de bununla mı uğraşacaktım.

 

"Hadi ben sağıma soluma bakmayı unuttum, çarşının ortasında böyle araba mı kullanılır hiç? Benim yerimde koşan bir çocukta olabilirdi!"

 

Kahveleri gözlerime dönerken, ellerini cebine koymuştu.

 

"Ağam bir sorun mu var?"

 

Zengin olduğu arabasından ve giyiminden belli oluyordu ama ağa olacağını düşünmemiştim. Bir kaç adam yanımıza yaklaşırken o kafasını sallayarak konuşmuştu.

 

"Hayır, dağılın."

 

İnsanlar hala beklerken, bir kez daha tekrarladı, az öncekine nazaran daha sertti sesi.

 

"DAĞILIN LAN!"

 

Herkes bir bir yanımızdan uzaklaşırken, titreyen ellerimi iki yanımda yumruk yapmış bir şekilde karşısında duruyordum.

 

"BANA BAK, BU DENSİZLİĞİNİ BENİ TANIMAYIŞINA VERİYORUM! YOLUMA ATLAYAN SENDİN."

 

Dudaklarım şaşkınlığın verdiği refleks ile açılırken, hala gözlerine bakıyordum. Oldukça uzundu boyu.

 

"Kimsin, padişahın oğlu falan mı? Bir daha söylüyorum ben yoluna atlamış olabilirim bir ihtimal ama sende kullanmaman gereken bir hızda kullanıyordun arabayı!"

 

Öylece bana bakarken o öfkeyle yerdeki poşete baktım.

 

"Az önceki adamın kafasında patlatayım derken elimde patladı!"

 

Fısıltılı sözlerime anlam verememiş gibi bakıyordu, ona cevap vermeden arkamı dönerek az önceki büfeye doğru yürümeye başladım.

 

"Nereye gittiğini sanıyorsun?!"

 

Sert sesini duyarken dönüp bakmadım, burada durarak onunla çene yarıştıramazdım. Büfeye girdiğim an kasadaki adamın bakışları beni bulmuştu.

 

"Aklın burada mı kaldı?"

 

"BANA BAK AZ ÖNCE KIRMADIM KAFANI AMA ŞİMDİ KIRARIM GÖRÜRSÜN, ADAM AKILLI İŞİNİ YAP."

 

Konuşmamı devam ettirecekken koluma dolanan bir el yüzünden susmak zorunda kalmıştım. Az önceki adamdı bu, büyük eli kolumu sıkıca tutuyordu.

 

"BIRAK!"

 

Sert tepkim ile tutuşu biraz gevşemişti ama hala eli kolumdaydı, kasadaki adama döndüm.

 

"Az öncekinden hazırla..."

 

Hızlı bir şekilde söylediğimi yapmaya başlamış, deminki bakışları bir anda üzerimden çekilmişti.

 

"Ne oluyor burada!"

 

Kolumu tutan adamın sorusu ile kolumu bir kez daha çektim.

 

"Sana ne? Ne oluyorsa oluyor, bırak kolumu!"

 

Gözleri bir an beni bulmuştu ama sonrasında poşeti uzatan adama yeniden dönmüştü. Elim parayı vermek için çantama uzanmak isterken kolumu tutan adam yüzünden başaramamıştım.

 

Boştaki eli ile cebinden çıkardığı 200 TL'yi kasaya uzatmıştı, adam para üstünü verecekken elini kaldırarak durdurmuştu onu. Çatık kaşları ile hala adama bakıyordu.

 

"Gözlerine, aklına mukayyet ol."

 

Demişti sadece. Adam ise önünde birleştirdiği elleri ile mahçup bakışlar atıyordu.

 

"Yavuz Ağa'm, bir hatamız mı oldu?"

 

Adamın sözleri ile kaşlarım havalanmıştı, nasıl da şerefli insan rolüne bürünmüştü hemen.

 

Kolumdan tutan adının Yavuz olduğunu öğrendiğim adam beni büfeden çıkartırken, kolumu bir kez daha elinden çektim. Bu sefer bırakmıştı. Çantamdaki cüzdanımdan bir miktar para çıkartarak uzattım.

 

"Kendi aldığım şeyi kendim ödeyebilirim, böyle saçma sapan şeylere hiç gerek yok."

 

Parayı almamıştı ve uzattığım elime dik dik bakıyordu. Gözlerimi kısarak bir kez daha konuştum.

 

"Alır mısın rica etsem şu parayı!"

 

Yine almamıştı.

 

"İndir elini, almayacağım."

 

Sert ve kaba olması beni daha da sinirlendirirken son kez suratına bakmıştım.

 

"Ne halin varsa gör, kaba herif!"

 

Cevap vermesine fırsat tanımadan arkamı dönmüş ve yürümeye başlamıştım. Eve gitmem gereken zamandan daha geç kaldığımın farkına varmak beni korkuturken çarşının tam ortasındaki hareket edecek olan otobüse binmiştim, araba hareket ederken elim saçlarımı bulmuştu ama aradığım şey orada yoktu.

 

Telaşla çantamın içine bakarken, fuların bende olmadığından emin olmuştum. Dudaklarım üzüntüyle kıvrılırken kollarımı önümde bağlamıştım.

 

O kadar da beğenerek almıştım...

 

Nasıl kaybederdim?

 

 

 

 

 

 

 

⚫️ ⚫️ ⚫️

 

 

 

 

 

 

• Ailemize yeni katılanlar ilk bölüm ve karakterler hakkındaki düşüncelerini şuraya bırakabilir 🤍

 

• Yeni bölümdeki güzelliklerde görüşene kadar kendinize iyi bakın. Hoşça kalın 🫶🏼

 

• SOSYAL MEDYA HESAPLARINDAN VE BURADAN BENİ TAKİP ETMEYİ, AKLINIZA TAKILAN ŞEYLERİ SORMAYI UNUTMAYIN.

 

İnstagram:

• Simaarawattpad (duyuru hesabı)

 


simaara 🖋

 

Loading...
0%