Aslında böyle bir şey yazmayı düşünmüyordum ama Boran ve Hayat'ın hikayesini de rastgele geçmek istemediğimden sadece bir bölümü onların mesajlaşmalarıyla okumanız düşüncesi bana mantıklı geldi.
Geçen bölüm okuduğumuz ilk mesajlaşmalardan başlayacak her şey. Ve yazar anlatımıyla devam edecek. Ek bir bilgi daha;
Hayat kendisine mesaj atan kişinin kim olduğunu bilmiyor çünkü Boran sıfırdan bir numarayla yazdı. İlk etaplarda anlaşılacağı üzere anonimcilik oynayacaklar 🍃
Şimdiden keyifli okumalar dilerim 💖 ve gitmeden sizlerle, Boran ve Hayat'ın modellerini de unutmuş olma ihtimalinizi göz önünde bulundurarak yeniden paylaşıyorum ✨
(Hayat'ın güzelliği 🧿🤤❤️🔥)
(Borann 🫠❤️🔥)
⚫️
Boran: Özür dilerim, kaba davrandım.
Doğru bir giriş mi yapmıştı emin değildi. Ekranda olan bakışlarını birkaç dakika boyunca ekrandan çekemezken, karşı taraftan da yanıt gelmişti.
Hayat: Özür mü dilersin? Ali, sen misin?
Çatılan kaşlarıyla mesajı emin olmak için bir defa daha okuduğunda parmakları da çoktan ekranda dolaşmaya başlamıştı.
Boran: Ali değilim. Ama anladığım kadarıyla birçok kişi tarafından kaba davranışlara maruz kalıyorsun?
Mesajı anında görüldüğünde alacağı cevabı da merakla beklemeye başlamıştı.
Hayat: Nil, sen misin yoksa?
Boran: Biliyor musun, Nil'le uzaktan yakından alakam yok. Üzgünüm o da değilim.
Hayat: Kimsin, dalga mı geçiyorsun benimle?
Boran: Hayır, dalga geçmiyorum. Ve oldukça ciddiyim. Üzgünüm, biraz kaba davrandım.
Boran:Söylememem gereken şeyler söyledim.
Hayat: Kim olduğunu söylersen, cevap verebilirim sanırım.
Boran: Kim olabilirim sence? Böyle bilinmeden yazmak fena değilmiş.
Hayat: Engelleyebilirim!
Boran: Fakat kim olduğumu merak ediyorsun ;)
Hayat: Belki birazcık. Ama yine de engellerim, hiç şüphen olmasın.
Siz: Anladım Hayat, en çok sen engellersin. Ama yine de kim olduğumu söylememeyi tercih ediyorum, en azından bir süre. Konuşsak böyle fena olmaz mı? Arkadaşça?
Hayat: Yeteri kadar arkadaşım var benim, bir sorayım kendime bir tanesine daha gerek var mıymış diye... Sordum.
Hayat: Yokmuş, şansına küs :)
Siz: Senden özür dileyecek kadar seni kıran arkadaşlar mı?
Onlardan birisi olduğun için bu kadar takılmış olabilir misin özür dilenmesine?
Siz: Bende pek özür dilemem normalde, özür dilenecek şeyler yapmam. Ama bir şeyler oldu işte arada, yaptık bir hata.
Özür dilediğine göre kesin fena bir şey yaptın. Son zamanlarda işlerim yoğun olduğu için kim olduğunu da tahmin edemiyorum.
Siz: Bence kötü niyetle yapmamışımdır, sinirli bir anıma denk gelmişsindir :)
Hayat: Mesaj alındı, üzgünüm ama kolay kolay unutmam bir şeyleri. Kim olduğunu öğrenmeden önceki son konuşmalarımız bunlarda muhtemelen :) bilmen lazım.
Siz: Hava da ne güzel bugün değil mi Hayat? Baksana cama.
Hayat: Evet hava çok güzel. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor :) sana iyi güneşi izlemeler, benim çalışmam gerekiyor.
• en son kaldığımız sahne •
Boran: Aslına bakarsan yağmurlu havalarda güzeldir Hayat, bence önyargılı yaklaşıyorsun havaya :)
Hayat: Beni tanımadan böyle bir yorum yapman garip oldu açıkçası ama kendimi sana anlatacak değilim. Çünkü sen bir yabancısın :)
Boran: Bu birazcık acıttı gibi. Herneyse, arkadaşların özür diledi mi senden?
*görüldü
Boran: Tamam üstüme vazife olmayan şeylere burnumu sokmuyorum aldım mesajı.
Hayat: Bak tamam sohbetin çekilebilir, kafan fena sayılmaz. Ama üzgünüm hayatım yeterinde altüst vaziyette. Bu tarz şeylerle uğraşamam.
Hayat: Özür diledin ve vicdanını rahatlattın, bitti bence.
Hayat: Rica ediyorum bir daha yazma bana olur mu?
Boran: Özür diledim ama içim hala rahat sayılmaz. Hak etmedin dediklerimi.
Hayat: Şu anda herne kadar böyle düşünsen de, o an muhtemelen hakettiğim konusunda netti fikirlerin.
Hayat: Hiç bir söz boşuna söylenmez bilinmeyen.
Hayat: Lütfen, yeteri kadar yoğunum. Birde seninle uğraşmayayım.
Boran: İşin varsa seni tutmam merak etme. Ama konuşmayı kesemem. İllaki kim olduğumu öğreneceksin, o zamana kadar iki arkadaş olsak ne olur sanki.
Boran: Sadece beni tanımanı istiyorum.
Boran: Beni tanırsan, sözlerimin boş olduğunu da anlarsın çünkü. Önyargılı yaklaşmanı istemiyorum beni gördüğünde.
Boran: :)
Hayat: Patronum çağırıyor.
Hayat'ın, sohbetten çıkmasıyla oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanmıştı Boran. Bu işin buraya geleceğini bilseydi şayet yazar mıydı yeniden, emin değildi. Basit bir çekim demek istemiyordu çünkü son birkaç gündür gördüğü her kızıl saçlı kadına, acaba Hayat'mı diyerek dikkatli gözlerle baktığını bile sonradan farketmişti nede olsa!
Birazcık akışına bırakmaya karar verdi. İlk günden kızın üstüne gitmeyi istemiyordu. Ki bilinmeyen numaradan attığı bir mesaja, oldukça sakinde yaklaşmıştı ona göre. Masadaki kahve kupasını eline alıp, gözlerini camdan dışarıya çevirdi. Yağmur dinmiş, güneş gri bulutların ardından usulca sızmaya başlamıştı. Gülümsedi.
Yağmurlu havanın, güneşli havadan çok daha güzel olduğuna, o kadını ikna edecekti.
Patronunun sözleriyle derin bir nefes aldığında, ne diyeceğini bilememişti Hayat. 3 ay kadar bir süredir part-time çalışan olarak butik bir pastanede çalışıyordu. Diğer çalışanlara göre aldığı maaş daha azdı ama tüm buna rağmen iş konusunda hem çok pratik hemde çok dikkatliydi.
Ama şu anda patronunun part-time elemana ihtiyacımız yok sözleri, canını sıkmıştı.
"Hande Hanım, biliyorsunuz son yılım okulda. Ücreti çıkarmam için de çalışmam gerekiyor. Birkaç yerde daha çalışıyorum..."
Üzgün sesi kadını da sarsarken, oturduğu yerden ayağa kalkmıştı.
Farkındaydı bu kızın burada büyük çaba harcayarak çalıştığını ama yine de iş yeri kuralları gereği ihtiyaç duymadığı eleman için bir çözüm bulmalıydı.
"Güzelim, anlıyorum seni. İnan bana bu çabanı, başarını takdirde ediyorum. Ama burası küçük bir yer biliyorsun. Bak izin verir misin bilmiyorum ama bir arkadaşımın az ileride restoranı var. Yeni açıldı. Onunla konuşayım? Öğrencisin anlayışla da karşılar. Hem çalışkansın da?"
Cevap verememişti bir süre Hayat. İnsanları zor durumda bırakmaktan hoşlanmıyordu. Hande Hanımı da bir süredir tanıdığı ve samimiyetine güvendiğim için durumu izah etmek istemişti.
"Hayat, utanmanı çekinmeni istemiyorum. Senin yaşında kızım var benim, anlıyorum seni de. Evet dersen hemen hallederim."
Başını usulca sallamıştı Hayat. Başka şansım yok demişti içinden. Bu yaşında birçok işte çalışmış, tecrübe kazanmıştı. Babasının her gün kendisine mahcup bakışlar atması içini sızlatırken bile, kendisini durdurmamıştı. Zordu hayat ona göre. Adının Hayat olduğu her an biraz daha yoruluyor gibi hissediyordu.
Emekli polis olan babasının sevgisiyle ayakta duruyordu bedeni, ruhu.
Annesinin gittiği gün daha dün gibi aklındaydı. Aylarca gidip geldiği hastane koridorları, ev sahipliği yapmıştı küçük kalbine...
Stresten uzak durmalısın diyerek uyaran doktora sadece gülüşmemişti. 15 yaşındaydı. Annesi ben artık sıkıldım diyip evden çekip gittikten sonra yıllar geçse de, Hayat 15. yaşını geçememişti.
Ağladığı her gecenin sonunda, bayılıp, gözlerini hastenenin beyaz tavanına açıyordu. Karşısındaki kadının bende anneyim, anlarım seni demesiyle içinde bir şeylerin hareket ettiğini hissetmişti.
"Siz nasıl uygun görürseniz Hande Hanım."
Derken sesini mesafeli tutmaya çalışmıştı.
Üzülecek vakti yoktu. Daha akşam 9'daki organizasyon için, yemek şirketine gidecekti. Çalışmalıydı, pes ettiği her an kaybederdi. Bunu istemiyordu.
"Şimdi izninizle çıkıyorum ben."
Odadan dışarıya çıktığında belinde bağladığı önlüğü titreyen parmaklarıyla çözmüştü. Babası şu anını görse "Güzel kızım, bırak ben halledeyim. Çalışma artık, gençliğini yaşa..." derdi. Gülümsedi burukça. Ben çocukluğumu yaşayamadım ki, gençliğimi yaşayayım diyememişti asla. Annesinden nefret etmek istiyordu ama yüreği ona da izin vermiyordu. Ofladı.
Uzun koridorda adım sesleri yankılanırken, düşen omuzlarıyla giyinme odasına girmişti.
"Hadi Hayat, bunun da altından kalkarız evelallah."
1 hafta sonra:
Boran: Seni darlamayayım diye diye 1 haftayı zor ettim.
Boran: Kızıl? İnsan merak eder bu adam bana yazmıyor öldü mü kaldı mı diye?
Boran: Hayatt!!
Hayat: Kızıl?
Hayat: Bana lakap takılmasından hoşlanmam bilgine.
Hayat: Düşünecek kadar uzun vaktim olmadı ne yazık ki, senin aksine benim günlerim oldukça dolu geçiyor :)
Boran: Şu anda müsait misin? Konuşmak istersen eğer, müsaitim bende :)
Hayat: Birazcık vaktim var ama konuşmak ister miyim bilmiyorum pek.
Hayat: Kendine dair bilgi falan verirsen düşünürüm tabii.
Boran:
Hayat: WOQMAPQMSQLAMĞWAM
Boran: Buzlar kraliçesini güldürmedim de demem artık.
Boran: Eee ne var ne yok?
Hayat: İnsanım ya ben, gülmem çok normal.
Hayat: Hiçç, öyle oturdum boş boş televizyon izliyorum.
Boran: Boş boş televizyon izleme diye geldim işte buraya, konuş benimle. Tanısan seversin, eğlenceliyimdir :)
Hayat: Tanıtırsan bakarız, üstün güçlerim yok uzaktan tanıyamam ya seni :)
Boran: Az değilsin sende ama düşmem bu tongaya kızıl, güzel denemeydi yine de.
Hayat: Eee bu anonimcilik nasıl devam edecek?
Boran: Ben sürekli seni yoklayacağım, arada yürürüm, sende geri adım atarsın bence çok güzel olur, sonuçta arkadaş sayılırız.
Hayat: QİQLWĞQAĞQÖSĞW ÇOK GÜZEL ŞAKAYDI.
Hayat: Şimdi gerçek cevabı alayım?
Boran: Ben ettiririm, sen düşünme oraları.
Boran: Merak ettiğim bir konu var, onun cevabını verirsen baya mutlu olurum.
Hayat:?
Boran: Şu arkadaşların, konuşuyor musunuz? Bak amacım seni üzmek değil. Sadece seni üzen insanları çevrende bulundurursan her an zarar görürsün unutma bunu.
Boran: İyi niyetini suistimal etmelerine izin verirsen bir kez, devamı gelir.
Hayat: Konuşmadık. Konuşmayı kendi açımdan düşünmüyorum.
Hayat: Yeteri kadar dolu kafam, bir şeylere takılmak istemiyorum.
Boran: Canın sıkıldığında buradayım unutma, dinlerim derdini de. Bir yabancıya anlatmak, en yakınına anlatmaktan daha güvenilir ve rahatlatıcıdır genelde.
Hayat: Sana anlatacağımı düşündüren şey ne? Belki tanıdığım birisisin ve benimle dalga geçiyorsun?
Boran: Dalga geçmiyorum, onlardan birisi de değilim. Bunu kanıtlamam gerekiyorsa da kendimi göstermeden bir şekilde kanıtlarım. İnan bana.
Hayat: Neyse, görüşürüz.
Boran: Görüşeceğimiz günlerde gelecek kızıl :)
Hayat: *HAYAT :)
15 gün sonra:
Hayat: Dün hediye konusunda verdiğin fikirde ciddi miydin? Ona göre alacağım?
Boran: Ben söylediğim her şeyde ciddiyimdir güzellik. Hem beni dinle sen, arkadaşın beğenecek eminim.
Hayat: Alt tarafı çakmak ama ne kadar sevinebilir ki?
Boran: Çakmak koleksiyonu var demedin mi sen, bir erkek için oldukça ideal bir hediye. Kendinin de oldukça beğeneceğine eminim.
Boran: Gönül isterdi erkek arkadaşına hediye seçmeyelim ama hayat işte ne yaparsın :)
Hayat: Kıskandın mı ne oldu yoksa wpqmqğwmağwms
Boran: Olabilir Hayat Hanım.
Boran: Çokta geç ayrılma oradan, erkenden dön evine. Haberde verirsen çok makbule geçer.
Hayat: İyi bari şimdi gidip alayım şu hediyeyi. Teşekkür ederim yeniden.
Boran: Rica ederim, dikkatli ol.
•
•
•
Boran: Saat 11'i geçti hala daha mesaj atmadın?
Boran: Sarhoş olmazsın diye düşünüyorum, öyle bir his var içimde.
Boran: Kızıl buzlar kraliçesi?
Hayat: Ay bekle biraz, yeni girdim eve.
Boran: Bekliyorum. (11:05)
Hayat: Başım patlıyor galiba. (00:20)
Boran: Bir an uyudun kaldın sandım.
Hayat: Yok yok, müzik sesi beynime işledi sanırım. İlaç falan içtim, anca topladım kendimi.
Hayat: Bu arada hediyeyi garip bir şekilde çok beğendi arkadaşım.
Boran: Şerefsiz sever tabi.
Hayat: Şerefsiz falan ayıp oluyor, arkadaşım sonuçta.
Hayat: Sen naptın hem?
Boran: Bende bebek bakıyorum ne olsun, verdiler bana keyif çatıyorlar.
Boran: -görsel-
Hayat: Ayy ne kadar tatlı gülümsemiş öyle, Maşallah. Ne kadarlık ki?
Boran: 1,5 yaşını geçti. 2'ye adım adım koşuyor :)
Hayat: Neyin oluyor kuzenin falan mı? Adı ne?
Boran: Yeğenim, abimin oğlu. Diğeri oğlu da yolda. Bir de başka abim var, onun da küçük kızı yolda. Bir anda ailemiz ikiye katlandı pqmapqkağapsğa Aras adı.
Hayat: Yaa ne güzel işte, kalabalık bir aile. Biz babamlayız. İki kişi bir evde, yine harika geçiyor günlerimiz ama kalabalık aile daha bir başka olur muhtemelen.
Hayat: Kaç kardeşsiniz bu arada, iki abin mi var sadece?
Boran: Bir de kız kardeşim var, 4 kardeşiz.
Hayat: Ayy ne güzel. Benim bir arkadaşımın 4 abisi vardı, her gün şikayet ediyordu bu durumdan ağqmağqmağqöa
Boran: Arkadaşın, kardeşim mi acaba?
Hayat: ÜQÖAĞQÖAĞQMAŞ
Hayat: Neyse ben yatayım saat geçiyor, yarın işe gitmem lazım. İyi geceler.
Boran: Sana da, istersen uyandırırım sabah. Kalkamazsan diye :)
Hayat: Düşünmen yeter ama gerek yok :)
2,5 ay sonra (Konuşmaya başlamalarından itibaren)
Hayat: Finaller geçmemem için çabalıyor...
Boran: Hukuk okumak ultra zor sonuçta ama halledersin sen :)
Hayat: Hukuk okuduğumu biliyorsun?
Boran: Senin hakkında çok şey biliyorum, küçümseme :)
Hayat: Neyse sorgulamıyorum bunu, her defasında cevap vermiyorsun çünkü. Okuldan çıktım şimdi, ne yapsam diye düşünüyorum.
Boran: Biraz dolaş istersen, kafan dağılır. Hava da güzel :)
Hayat: Yağmurlu hava en güzelidir :)
Hayat: Biraz yürüyeyim, sonra geçerim eve.
Boran: Dikkatli ol.
•
•
•
Boran: Akşam oldu Hayat.
Boran: Böyle saatlerce ulaşamayınca sana, garip hissediyorum.
Boran: Arasam açar mısın?
Kızıl kraliçe aranıyor...
Boran: Neden açmadın, ya da neden bakmıyorsun?
Kızıl kraliçe aranıyor...
Boran: Ulan, kalkıp kapına dayanacağım şimdi. Aklıma binbir türlü şey geliyor.
Boran: Uyumazsın da bu saatte sen.
Kızıl kraliçe aranıyor...
Kızıl kraliçe aranıyor...
Kızıl kraliçe aranıyor...
"Alo?"
Aniden açılan telefon ve duyduğu tanımadığı sesle afallayan Boran, kulağındaki telefonu indirerek ekranı okumuştu. Kızıl kraliçe yazıyordu, doğru kişiyi aramıştı.
"Hayat'ı aramıştım ben?"
Karşı taraftaki sesleri tam alamazken, konuşan kişinin bir erkek olduğunu anlayabilmişti sadece.
"Kimsin de Hayat'ı arıyorsun sen kardeşim? Numaran kayıtlı bile değil telefonunda, durup durup mesaj atıp arayınca önemlidir diye açtım!"
Numaramı kaydetmemiş mi demişti onca merakının arasında. Bakışlarını kıstı.
"Kim olduğum seni ilgilendirmiyor, Hayat nerede ve iyi mi?"
"İyi değil hastanede, bayıldı yine. Numaran kayıtlı değil, demek senden rahatsız oluyor ki kayıt etmemiş bile."
"Hastanede mi?"
İkiside farklı telden çalıyordu adeta. Boran'ın sorularını yanıtsız bırakarak aramayı kapatmıştı Hayat'ın arkadaşı.
Kardeşi gibi görüyordu Hayat'ı ve yeniden bayıldığına şahit olmak onu fazlasıyla hırpalamıştı. Oysa bu durumu aştığını düşünüyordu. Sıkıntılı soluklarının arasında kapattığı telefonu cebine koyarak Hayat'ın babasının yanına oturmuştu. Yaşlı adamın yüzü, yaşadıkları korku dolu anın emarelerini hala daha taşıyordu.
"Amcam.."
Demişti elini tutarak.
"Merak etme Hayat çok güçlü, derslere takılmıştır kafası. Hadi toparla kendini, uyandığında seni böyle görürse üzülür."
Sessiz bir iç çekişle kafasını arkasındaki duvara yaslamıştı yaşlı adam. Küçük kızı gözlerinin önünde tükeniyordu sanki ve kendisi bir şey yapamıyordu.
"Geçti sanıyorduk... benim kızım hala daha içinde yaşatıyormuş o günü."
Kelimeleri boğazına dizilmişti sanki. Onunla aynı zamanda farklı yerlerde bir kişinin daha canı yanıyordu.
Bir sağa bir sola yürüdüğü odadan çıkıp hasteneye gitmesi an meselesiydi ama kadının karşısına ne diye çıkacaktı onu bilmiyordu. Az önce kapanan telefonu yeniden eline aldığında şirketten güvendiği bir adamın numarasını bulmuştu. Hayat'a dair tüm bilgileri kendisine getirdiği gibi bu hastane olayının da aslı astarını öğrenmeyi istiyordu.
Sinyalden saniyeler içinde bulunduğu hastanenin bilgisini aldığında, uzaktan izleyeceğim sadece demişti. Ve evden de aynı şekilde ayrılmıştı.
Birkaç gün sonra:
Hayat: Küs müyüz?
Hayat: O günden sonra konuşmadın benimle, sadece arada iyi miyim diye soruyorsun?
Boran: İnsan tanımadığı kişiyle küsemez Hayat.
Hayat: Kızıl kraliçeye ne oldu?
Boran: Bilmem, rahatsız olduğunu söylemiştin.
Hayat: Sende bana inat demeye devam ediyordun ama.
Hayat: Bir şey mi oldu ben yokken, arkadaşım açmış telefonu öyle söyledi. Ama detay vermedi.
Boran: Olmadı Hayat, ne olabilir ki?
Hayat: Bak abim gibidir biraz Yağız. Böyle canı sıkkın olunca da herkese ağzına geleni sayar. Dediklerini umursama onun, kırmış anlaşılan seni. Özür dilerim onun adına.
Boran: Numaramı kaydetmemişsin, rahatsız mı oluyorsun benden?
Hayat: Ne?
Boran: Cevabını bekliyorum Hayat.
Hayat: Rahatsız olsam konuşmaya devam etmezdim, engellerdim.
Hayat: Numara konusuna da denk gelirsek kaydettim.
Hayat: Kimsin bilmiyorum diye kaydettiğim için böyle bir yorumda bulunmuş olabilir.
Hayat: Sorunumuz halloldu galiba.
Boran: Yani kayıtlıydı.
Hayat: Evet.
Boran: Güzel, bir an korkmadım değil.
Boran: Peki kızıl kraliçe, madem böyle seslenmemde rahatsız etmiyor seni devam edebilirim.
Hayat: Olur, farketmez.
Boran: Nasılsın bu arada, kontrole gittin mi?
Yaşadığı garip anlardan sonra hastanede gizlice kadını izlemiş, iyi olduğuna emin olduktan sonra da eve zorla dönmüştü genç adam. Sonraki günde masasına Hayat'ın sağlık durumu hakkında öğrendiği bilgiler gelmişti.
Küçükken başlayan stres kaynaklı bayılma ataklarıyla, oteldeki geceyi anımsamıştı.
Söylediğim sözlerden kısa bir süre sonra fenalaştı demişti...
Boran: Hayat özür dilerim ama hayatına dair çok şey biliyorum ve bu bildiğim şeyler beni bi çıkışa götürdü.
Hayat: Kontrole gittim gitmesine de, ne demek istiyorsun sen?
Boran: Seni kırdığım gece de fenalaştın.
Boran: Benim yüzümden.
Boran: Benim aptallığım yüzünden kötü oldun o gece ve çalışmaya devam ettin.
-görüldü-
Öylece ekrandaki yazıları okurken duraksamıştı genç kadın. Ne demişti o? Seni üzdüğüm gece, fenalaştın. Hafızasını zorladığında tek bir geceyi anımsıyordu. Çalışmaya devam ettin demişti. Etmişti, çünkü çalışması gerekiyordu. İhtimal vermek istemiyordu ama aklında tek bir adam canlanıyordu.
Önce restoranda gördüğü, sonrasında da davet akşamı kolundan tutup kendisini sürükleyen... o adam vardı sadece zihninde şu anda.
Olamaz dese de söylediği sözler onu işaret ediyordu.
Hayat: Sen o değilsin?
Boran: Kim olduğumu biliyorsun.
Hayat: Lanet olsun bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Dalga geçmek için mi yazıyorsun bana, ne işin olsun ki senin benimle söylesene?
Boran: Hayat saçmalama ne dalgası. Aşmadık mı bunları biz?
Hayat: Hayır aşmadık. Kapandı gitti diye aşmış olmuyoruz. Ne istiyorsun benden, vicdanın rahat etmedi mi daha. Yazmasana işte.
Boran: Hayır, yazacağım. Her gün, her an sana yazacağım. Çünkü yazmak istiyorum.
Hayat: Benan'la yarım kalan şeyi mi tamamlamak istiyorsun yoksa? O mu derdin :)
Boran: Yanında küfür etmek istemiyorum, oynama ayarlarımla. Benan'ına da başlatma. Bana ne ondan! Ben senin için yazıyorum.
Boran: O günden beri aklımdan çıkmıyorsun, sokakta gördüğüm tüm kızıl saçlılara sen misin diye bakıyorum ben. Rüyalarıma bile giriyorsun Hayat, daha ne diyeyim.
Hayat: Şaka yapıyorsun anladım. Şaka. Evet, evet. Sen ve ben... gerçekten şaka gibi.
-Hayat Çevrimdışı-
Boran: Hay anasını yaa! Ulan ilk defa bir kıza aşık olmuş gibi hissediyorum, yaptığına bak?
Boran: Güzelim gelsene şuraya, ne diye oynayayım seninle ben.
Boran: Kızıl saçların zihnime sızarken niye yapayım bunu.
Boran: Hastanede geldim izledim seni uzun uzun, söylesene neden yapayım bunları ben :)
Boran: Senden hoşlanmış olamaz mıyım kızıl kraliçe?
⚫️ ⚫️ ⚫️
• Yıldızı parlatmayı unutanlar en alt köşeye tıklarlarsa çok mutlu olurum ✨
• Sen aşık olmuşsun Boran QPALWMAPQMAĞQAPQA
• Böyle bir şey aklımda yoktu ama madem bu kadar Boran ve Hayat'a dair istekte bulunuldu, sizi geri çevirmek istemedim.
• Belli süre aralıklarla konuşmalarını paylaştım sizlerle. Sonda da anlaşılacağı üzere bilinmeyenin Boran olduğunu anladı Hayat. 2,5 ay kadarda kim olduğunu bilmeden konuştu.
• Bu kısımdan sonrası kurgunun normal gittiği zamana denk geliyor.
• Hepinizi öpüyorum 😽
• SOSYAL MEDYA HESAPLARINDAN TAKİP ETMEYİ VE AKLINIZA TAKILAN ŞEYLERİ DE SORMAYI UNUTMAYINIZ.
İnstagram:
• Simaarawattpad (duyuru hesabı)
30/06/2023
simaara
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
103.21k Okunma |
6.86k Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |