@simaawyq
|
Eva.
Oturduğum sandalyede arkama yaslanırken babam yanıma oturmuş, kolunu omzuma atmıştı. Bunu yapma sebebin gerçek ailem olabilecek insanlara göz dağı vermesi olduğu için sinirlerim iyice artmıştı.
Her an bana yakın olup benim onları seçmeyeceğimi göstermek istiyordu. Ama Loris'in dediği gibiyse gerçekten beni ölen kızlarının yerine koymak için gerçek ailemden aldılarsa onları mahvederdim.
Eva Görgü olduğumu zannedebilirlerdi, ne de olsa yeri gelince onları gerçek Eva'yı gösterirdim.
"Sen iyi misin?" Diyen kişi Rosanna'ydı. Gözleri kızarmıştı, ayrıca Türkçede zorlandığı için benimle konuşmaktan çekiniyordu. Bazen ağzını açıp konuşmak istese de bunu yapamadan annem benimle konuşuyordu.
Kendimi bu şekilde iğrenç hissediyordum. Başım ağrıyordu, sürekli aklım dağılıyordu. Ne diyeceğimi bilmiyordum, konuşmak istesem de kelimeler birbiriyle uyumlu olmuyordu.
"İyiyim. Bir de.." diyerek suyumdan bir yudum aldım. "Kendinizi türkçe konuşmak için zorlamaya italyanca'yı biliyorum, severimde." Dediğimde gözlerinin parladığını gördüm.
Eğer İtalyanca konuşursa kendimi kötü hissederim diye korkuyordu ana dilimin türkçe olduğunu gördüğü için bana uyum sağlıyordu. Ya da sağlamaya çalışıyordu.
"Ha ragione, mamma, in fondo anche in Italia te la cavi così." ("O haklı anne ne de olsa İtalya'da da böyle anlaşacaksınız.") Diyen Luca ile duraksadım. Molinari olduğumdan o kadar emin konuşuyorlardı ki geriliyordum.
En azından bana yardımcı olup sakin sakin bu konulara geçseler, anlayacaksın. Fakat her seferinde bunu yapmışlardı. Bacaklarım da yeniden bir titreme oluşurken, gözlerim kızarmaya başladı.
Bu kızarıklık Rosanna ile benzerdi ve bu bile beni korkutmuştu. Karşımdaki insanların rahat olması kötü hissetmeme neden oluyordu, reşit olmama az kalmıştı. On sekiz yıl onlar için bu kadar kolay mıydı?
"Qual è il tuo problema? Sei arrivato all'improvviso, ho imparato tutto all'improvviso e mi prendi in giro come se fosse facile. E non devo venire con te. Ho meno di 3 settimane prima di diventare maggiorenne ." ("Derdiniz ne sizin? aniden geldiniz her şeyi aniden öğrendim ve sanki bu durum kolaymış gibi benimle dalga geçiyorsunuz. ve sizinle gelmek zorunda falan da değilim. reşit olmama 3 haftadan az bir süre var." ) Durmadan konuştuktan sonra sinirle arkama yaslandım. Göğsüm inip kalkarken bedenim bunalıyordu. Geldiklerinden beri tek yaptıkları buydu, beni götüreceklerini söylemek.
Rosanna telaşlı gözlerle bana bakarken, oturduğum masada kimsenin konuşmasına izin vermeden ayağa kalktım. Adımlarımı dışarı atacakken, magazine yakalanma korkusu ile terasa adımladım. Çıktığım gibi sert bir rüzgar saçlarıma vurdu. Bu hissi sevdiğim için rahat bir nefes verdim. Bacaklarımın titremesi dururken, gözlerimi yumdum.
Bir kaç kişi vardı ve onlarında ara sıra bana baktığını hissetmiştim. Tanınmak istemedim ilk defa. Bir süre öyle kalırken yanımda hissettiğim kişi ile gözlerimi açtım. Kafamı benden fazlasıyla uzun olan Loris Molinari'ye çevirirken, dudaklarımı ısırdım istemsizce.
"Verrai con noi" ("Bizimle geleceksin,") dediğinde öfkeyle soludum. Bu muydu yani? Konuşmak için ağzımı açacakken beni susturdu.
"Non pensavamo che fosse difficile per te, perché anche quando siamo venuti qui, il nostro unico pensiero era portarti con noi. Immagino che avessi ragione su quello che hai appena detto." ("Senin için zor olduğunu düşünmedik, çünkü buraya gelirken bile tek düşüncemiz seni yanımıza almaktı. Az önce dediklerinde galiba haklıydın." ) dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım.
"Probabilmente?" ("Galiba?") Dememle yüzümü iyice inceleyerek, belki de bir kaç saniyeliğine sırıtarak kafasını eğdi.
"Avevi ragione, Eva. Stiamo entrando adesso. I risultati sono arrivati. È ora di portare mia sorella con me." ("Haklıydın Eva. Şimdi içeri giriyoruz. sonuçlar çıktı. kız kardeşimi yanıma alma zamanı.") Dediğinde sabır dileyerek önüne geçtim. Aynı zamanda kendi kendime sinirle mırıldanmıştım, bu durum Loris'in hoşuna gitmiş olmalı ki yüzü yumuşamıştı.
"È una sorella. Non abbiamo ancora nemmeno visto i risultati." ("Kız kardeşmiş. Daha sonuçları görmedik bile.." )
🪐
"Sonuçlar," diyerek elindeki zarfı Felice Molinari'ye uzatan Gökdeniz hoca ile babam kaşlarını çattı.
Elindeki zarfı kaşları çatık bir şekilde açan Felice Molinari ile olduğum yerde beklemeye başladım.
Açtığı gibi yazan şeyleri okuduğunu anladığımız da ona baktık. Bense her şeyi anlamıştım.
Felice Molinari'nin yazanları okurken dudaklarını yukarı kıvrılmıştı. Gözlerinde hem mutluluk hemde rahatlamışlık hissi vardı. Yüz hatları iyice belirginleşmiş, gözleri anında beni bulmuştu.
Göz göze geldiğimizde mavi gözlerime değen simsiyah gözleri anlamlandırmadığım şekilde yumuşamıştı.
"Test sonuçları net. Eva gerçekten de bir Molinari, Felice Molinari ile DNA'ları %99 uyuşuyor." Diyen Gökdeniz hoca ile durduğum yerde öylece kaldım.
Bir şey demedim. Ne diye bilirdim ki.
"Hayır. Bu olamaz! Öyle bir şey yok! Testi bir daha yapalım. Eva benim kızım! Hayır! Atalay bir şey söyle!" Diyen annem deli gibi bağırırken babam bana döndü.
Gözlerim aklıma gelen gerçeklerle titredi.
"Ölen kız. Sizin gerçekten öz kızınız mıydı?" Diyerek babama döndüm. Şaşırdı çünkü bu soruyu beklemiyordu.
"Eva.. lütfen kızım bak." Diyemeden sertçe bağırdım.
"Beni gerçekten o yüzden mi aldınız? Ya da değiştirdiniz her ne yaptıysanız onu bana anlatacaksınız!" Dememle Babam ilk defa ona bu kadar bağırmamı görürken yutkundu. Beni onaylarken yanıma gelmeye kalkıştı fakat Felice Molinari, biyolojik babam buna engelledi.
"Sadece konuş, Atalay. Daha sonra kızımı yanıma alacağım. Ona yaklaşmaya kalkmayın." Dediğinde annemi de işaret etti. Babam derin bir nefes verirken annem kaşlarını çattı.
"Hayır. Atalay hiçbir şeyi anlatmayacak. Eva benim kızım!" Desede babam yutkunarak bana baktı.
"Loris haklıydı. Ölen bir kızımız vardı, seninle aynı gün İtalya'da doğan. Öldüğü için hiç iyi değildik. Sonra seni gördük, doğumuna giren bir hemşire ile anlaştık. Çocukları değiştirmesi için ona para teklif ettim." Dediğinde alayla güldüm. Ona ilerlerken sertçe göğsünden ittirdim.
"O da kabul etti öyle mi? Siz? Siz bunu nasıl yaparsınız?! Baba! Sana yıllarca böyle seslendim! Bana bunu yapamazsınız! Ne demek ya! Ne demek para verdik!" Kolumu birinin kavradığını hissettiğimde ona döndüm. Felice Molinari beni tutmuş bu da yetmezmiş gibi kendine çekmişti.
Onu umursamadan geri babama dönerken, kolumu hafif çekmeye çalıştım. Bu uğraşım boşunaydı çünkü kolumu bırakmamıştı.
"Bunca yıl bunu benden sakladınız. Siz bana bunları yaşattığınız için pişman olacaksınız. Öyle kolay bu durumdan kurtulacağınızı sanmayın." Derken annemin bana seslenmelerini umursamadan kolumu biyolojik babamdan kurtardım.
Kapıya çıkmadan yeni ailem yanımda durdu. Bu durum deli olmama neden olacaktı.
"Magazinciler aşağıda, şimdi onlarda her şeyi öğrenecek ve İtalya'ya gideceğiz Eva." Diyen Felice Molinari ile yutkundum.
"Hayır. Oraya gelmem. Benim hayatım burası, ne olursa olsun burada yaşayacağım." Dediğimde Felice Molinari hafif alayla güldü. Dibine kadar girerken bana doğru eğildi.
"Eva.. sen benim yanımda olacaksın. Ailenin yanında. Baban olarak seni artık bırakmayacağım. Eğer yaramazlık yapmak istiyorsan bunu evimizde yaparsın, küçük kızımın çocukluğunu görememiş olmam hayatının devam eden sürecini de göremeyeceğim anlamına gelmez. Şimdi yanımdan ayrılma kızım." Demesi ile beni göğsüne çekmesi nefesimi kesmişti. Hissettiğim bu güven gerçekten güzeldi.
Bedenim korkudan ve heyecandan titriyordu. Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Aşağı inerken konuştum.
"Erken değil mi? Çok erken. Daha sonra açıklama yapabilirdik." Dediğimde Luca bana döndü.
"Sarai sulle riviste con il tuo bellissimo fratello, sicuramente non è troppo presto, tesoro." ("En yakışıklı abinle magazinlere çıkacaksın, kesinlikle erken falan değil bebeğim.") Dese de ona bakarak yüzümü buruşturmam kahkaha atmasına neden olmuştu.
"L'ho detto perché avevo paura che avrebbe rovinato tutta la mia atmosfera in Turchia." ("Türkiye de tüm havamı mahvedeceğinden korktuğum için demiştim..") Sözlerime gülerek eşlik eden Rosanna ile ona baktım kısa bir an. Göz göze gelince bana öyle bir gülümsedi ki 17 yıldız çektiği acıları tüm kalbimle hissettim.
O iyi değildi. Rosanna gerçekten üzgün ve yorulmuş bir haldeydi.
"Eva hanım! İşinizi halletiniz mi?"
"Efendim neler oluyor?"
"Felice Bey neden Türkiye'ye geldiniz efendim?!"
"Eva hanım bu güzelliğinizi kimden aldınız acaba?"
"Luca bey! Harikasınız gerçekten!"
"Loris bey buraya bakar mısınız?"
"Efendim aranızda bir bağ mı var? Felice Bey Eva hanım neyiniz oluyor?"
"Açıklamayı bir kere yapacağım ve kimse sorgulamayacak. Yapılan hatalar yüzünden doğumundan beri öldüğü sandığımız kızımız ile şimdi tanıştık. Bebeklerin karıştırılması sonucu olan bir şey bu. Az önce yapılan testlere göre de Eva'nın benim öz kızım olduğu kesinleşti. Eva, artık bir Molinari. Her zaman olduğu gibi. Eva, benim kızım. Felice Molinari'nin kızı. İyi günler dilerim." Diyerek arabalarına doğru ilerlerken deli gibi adımı bağıran insanlarla arabaya koşarak girdik.
Nefesim kesikleşirken sırtımı arabaya yaslamıştım.
"Stai bene? Dovrei darti dell'acqua?" ("İyi misin? Su vereyim mi?") Diyen biyolojik anneme dönüp kafamı salladım. Suyu bana uzattığında elinden alarak yudumladım. Su benim sakinleşmemi sağlarken, araba da çoktan çalışmıştı.
"Il suo aereo è pronto, signore. Lo portiamo all'aeroporto?" ("Uçağınız hazır efendim. Havalimanına mı sürelim?" ) Diyen adam ile hızla biyolojik babama döndüm.
"İlk önce evime gitmeliyim önemli eşyalarım var." Dememle biyolojik babamın kaşları çatıldı.
"Her şeyi orada hallederiz Eva, o eve dönmeni istemiyorum." Desede kafamı olumsuzca salladım.
"Benim için önemli şeyleri umursamazsanız, ben sizi hiç umursamam biyolojik babacım." Diyerek ona ters bir bakış attığında Rosanna, kocasının koluna dokunmuştu. Derin bir nefes verip beni onaylayan Felice ile arkama yaslanmıştım.
Siktir! Benim bitmemiş bir projem vardı.
🪐
"Bak Eva dediğin gibi eşyalarını aldın, şimdi gitmemiz gerekiyor." Diyen Felice bakarak ofladım.
"Yarın da burada olmalıyım. Zaten çok az bir kısmımız kaldı. İşimi bitirmeden sizinle gelmem." Dememle karşımda duran Molinari ailesi benim inadımla yeni tanıştığı için biraz sinirli bakıyordu.
"Ci stai bloccando così perché non ci vuoi, Eva?" ("Bizi istemediğin için mi böyle oyalıyorsun Eva?") Diyen biyolojik annem üzgün gözlerle bana bakıyordu.
Aslında bunun için bile gitmek istemeye bilirdim ama bunu söyleyip daha da üzülmesini istemedim.
"Non esiste una cosa del genere, non importa quanto tu non lo accetti, ho un lavoro in Turchia. Non posso abbandonare le persone con cui ho stretto un accordo. Oh, se non te lo aspetti, puoi tornare indietro. Inoltre, forse quando sarò maggiorenne, potrò tornare in Turchia-" ("Öyle bir şey yok, siz ne kadar kabullenmeseniz de Türkiye de benim bir işim var. Anlaşma yaptığım insanları yüz üstü bırakamam. Ha eğer beklemiyorsanız geri dönebilirsiniz. Ayrıca belki reşit olduğumda Türkiye'ye geri döneri-") aniden sözlerimi kesen Felice Molinari ile ona döndüm.
Sinirlenmişti. Çene kasları resmen seğriyordu ve siyah gözleri sanki daha da koyulaşmıştı. Bu durum yutkunmamı sağlamıştı.
"Questo non accadrà mai, Eva. Anche se diventerai maggiorenne, rimarrai con noi come Molinari. Se lo dici di nuovo, non sarò in grado di controllare la mia rabbia. Sei mia figlia." ("Öyle bir şey asla olmayacak Eva. Reşit olsan bile, bir Molinari olarak bizimle kalacaksın. Bir daha bunu söylersen sinirlerime hakim olamam. Sen benim kızımsın.") Dediğinde dudaklarımı ıslatarak, kafamı kısa bir an eğip kaldırdım.
"Yarın, yarın gidelim olmaz mı? Bu işi bitireyim. Eğer isterseniz benle sete de gelebilirsiniz oradan da gidebiliriz." Dememle mavi gözlerimi kırpıştırarak Felice Molinari'ye masum bakışlarımı attım.
Gözlerime bakıp öylece kalırken, hafif yutkundu.
"Tamam Eva. Tamam kızım. Yarın beraber gideriz, şimdi her şey tamamsa." Dediğinde hafif gülümsedim. Bu durum bana olan bakışların artmasına neden olmuştu.
"Tamam. Gidebiliriz." Diyerek önden yürüdüğümde gülüşme seslerini duymuştum.
🪐
Test Sonucunun Çıkmasını Beklerken...
Atalay kafenin en köşe tarafına geçip telefonu alırken, test sonuçlarının çıktığından emindi. Gökdeniz'i arayıp telefonu kulağına götürmüştü bile.
"Sonuçlar çıktı mı?" Diyen Atalay ile Gökdeniz derin bir nefes verdi.
"Çıktı Atalay Bey. Eva, dediğiniz gibi onların öz kızı." Dediğinde Atalay sinirle elini duvara çarptı.
"Her ne sikimse Gökdeniz! Değiştir. Sonuçları değiştir duydun mu beni? Benim kızım Eva. Öyle göster." Dediğinde Gökdeniz sıkıntılı bir nefes verdi.
"Gökdeniz, eğer bunu yapmazsan seni hayatını işini hepsini mahvederim duydun mu?" Dediğinde Gökdeniz onu onaylamıştı.
Telefonu kapattıktan sonra Gökdeniz test sonuçlarına ilerlerken, ne yapacağını bilemez bir haldeydi.
Fakat değiştirmişti. Zarfın içine sahte test sonuçlarını koymuştu fakat oyun kuracağını zannederken zaten oyuna düşmüştü.
Eva'dan kan alan hemşir, Çınar Korkmaz tüm olanlara şahit olup. Doğru sonucun Felice Molinari'ye ulaşmasını sağlamıştı.
Ve Atalay Görgü'nün bu yaptığı Felice Molinari'nin kulağına ulaşacaktı. İşte o zaman onu mahvedecekti. Kızını ondan alan bu adam, 17 yılın acısını yaşayacaktı.
&
Bölüm hakkında düşünceleriniz buraya bekliyorum.
Şimdilik bu kadar, diğer bölümde görüşürüz.
|
0% |