@simgemsibisi
|
Selam benim canlarım. Yeni kurguma hoşgeldiniz. Burada deneme amaçlı yayınladığım bir kurgu olacak. Uzun zamandır da bu tarz bir kurgu yazmak istiyordum açıkçası. Umarım beğenirsiniz. Hoşgeldiniz diyerek sizi kurgumuza uğurluyorum. İyi okumalarrr....
Bu sayfayı ikiye bölünmüş bir ekran gibi düşünün. Hani yaz dizilerinde olur ya ekranın bir tarafında kızın yaşadıkları diğer tarafında erkeğin gittiği yerler. Şöyle bir fark var ki ekranımızda ne zengin bir CEO ne de o CEO'nun şirketinde asistan olan bir kız yok. Bizim ekranımızın birinden kardeşi ve annesi için hayata tutunmaya çalışan bir kız ve genç yaşta ailesine baba olmak zorunda kalmış tüm hayat mücadelesini ailesine ve Beşiktaş'a vermiş bir erkek var. Ne daha önce karşılaştılar, ne bir sokak arasında çarpıştılar ne de kız saf salak gösterilip bir erkeğe muhtaç edilecek duruma geldiğinde karşılaştılar. Bunların hiçbiri olmadı çünkü onların oyunu bir senaryo değil başlı başına bir kader oyunuydu. Kız hiçbir zaman erkeğe muhtaç olmadı, erkek ise hiçbir zaman gücünü kadına karşı kullanmadı. Aynen olması gerektiği gibi. Duru "Tamam anneciğim merak etme. Çok öpüyorum. Kapattım!"kulağıma yapışan telefonu çekip terleyen ekranını üstüme sürdükten sonra cebime sıkıştırarak ilerlemeyi sürdürdüm. Bugün Beşiktaş haddinden fazla kalabalık ve trafik yoğunluğu ile dolup taşıyordu. Bildiğim kadarıyla daha doğrusu çokta anlamadığım kadarıyla Beşiktaş'ın ev sahipliği yaptığı önemli bir maç olduğunu duymuştum. Zira yanımdan tek bir sivil kıyafetli insan geçmemişti. Hepsinde çeşit çeşit Beşiktaş forması vardı. Kalabalığın aksine yoğun bir gürültüyle marşlarda her yeri inletiyordu. Açıkçası taksiye binmektense yürümek her zaman daha avantajlıydı şu durumda. Yazık Duru'm sana durumun vahim diye geçirdim içimden. Yaka değiştirmekten bir hal olmamış gibi bir de evime geç gidecek olmanın hüznü vardı üzerimde. Yaklaşık altı aydır özel olarak ortaokul öğrencilerine,daha çok lise sınavına hazırlanan öğrencilere yönelik dersler veriyordum. Etüt gibi bir kurumda verdikten sonra bir de evlere gidiyordum. Kısacası hayatım altı aydır yoğun geçiyordu. Herkes işini severdi ama ülke değiştirircesine mesafe kat etmek ilk tercihleri olmazdı. Bende keyfimden yapmıyordum. Henüz yedi yaşında olan,kanser hastası kardeşimin tedavisi içindi bu koşuşturmacam. Aynı hastalıktan babamı kaybettiğimizden beri üzerimde oldukça büyük bir yük hissetmiştim. Net bir sonuç vermeyecek tedavi yöntemleri bile uçuk fiyatlardandı. Tabi tüm kazandığım parayıda ayıramıyordum. Evin ihtiyaçları,kredi borçları. Böylece çok çalışmamın sebebini açıkça gözler önüne seriyordu. Derin bir nefes alıp telefonum ekranındaki adresi bir kez daha kontrol ettim. Stadyumdan uzak olamayn bir araya girdiğimde tatlı bir mahalle karşıladı beni. Sanki maçın çoşkusuda buraya yansımıştı. Her yerde Beşiktaş simgesinin olduğu bayraklar asılıydı. Sanırım fanatik mahallenin içine düşmüştüm. Gerçi semtin adı da Beşiktaş'tı. Burada farklı bir takım tutan birinin barınabileceğini düşünmüyordum. Barınsada barındırmazlardı herhalde. Üstemdeki kıyafetlerin renklerine bakıp aksi bir takımı temsil edip etmediğimi kontrol ettim. Giydiğim krem renkler hiçbir takıma isabet etmiyordu sanırım. Kendimi güvende hissederek kapısında numarası yazan katın ziline basarak beklemeye başladım. Bir akrabamız aracılığı ile bana ulaşmış ders vermemi istemişlerdi. Bu devirde evlere gidip özel ders veren hocalar bulmak zordu. Öyle bile olsa ne hocalara güveniliyoordu ne de insanlar gittiği eve güveniyordu. Bende tanımadık yerlere gitmeyi tercih etmiyordum. Genelde bir akraba tavsiyesi ya da komşusu,yakınımızdaki insanlar. Aile konusunda tereddütsüz kefil oldukları için kapılarındaydım. Kefil olana da güven olmazdı ama kendimi savunabilecek bir kapasitede olduğumu hissediyordum. Hissetmek yetmez biliyordum. Kapı yüzüme karşı açıldığında beni karşılayan kocaman gülümsemesi ile orta yaşlarda bir kadın oldu. "Merhaba? Duru hocam?" "Evet benim."dosyalarımı zar zor kolumun altına sıkıştırıp elimi ona doğru uzattım. Bekletmeden kavramıştı elimi. "Feyza bende. Feyyaz'ın ablasıyım." "Öyle mi? Memnun oldum."kapının ağzından çekilipi bana yol verdiğinde içeriye girerek ilk önce bir etrafı taradım. Günümüz modern evlerindense eski Türk dizilerini anımsatan bir hava vardı içeride. Bu nedense güvende hissetmeme sebep olmuştu. "İçeri geçebilirsin müsait. Zaten erkek yok. Yani kardeşim var da o da Beşiktaş maçına gitti. Geceye kadar gelmez. Rahat rahat çalışırsınız."kafamla onaylayıp ayağımdaki ayakkabıları arkasını diğer ayağımla sıkıştırarak çıkardım. İçeri geçerken ise gözlerimi evin tarihi tabloların üzerinden çekemiyordum. Neredeyse evin tüm duvarlarını bu tarz eski çerçeveli resimler kaplıyordu. "Babam tam bir Beşiktaş fanatiğidir. Gördüğünde tablolar kuruluş yarından itibaren Beşiktaş kadroları. Aralarında babam ve Süleyman Seba fotoğrafları da var tabi."onların kim olduğunu anlamasamda hayranlıkla bakmayı sürdürdüm. "Gel bu taraftan. Annemle öğrencin burada." Gülümseyerek önüme geçtiğinde onun peşine düştüm. Minyon bir tipteydi. Sevimli bir yüzü vardı. Esmer güzeli diyebilirdim ona. Gerçekten sevimli olduğu kadar güzel bir yüzü vardı. "Anne Duru hoca geldi."büyük bir salona girdiğimizde ilk dikkatimi çeken duvarda boylu boyunca olan üzerinde osmanlıca olarak tahmin ettiğim sembollü bir Beşiktaş arması vardı. Baya baya fanatiklerdi çok fazla. "Hoşgeldiniz Hoca kızım."artık kızın tamamen annesine benzediğini söyleyebilirdim. Aynı kızı gibi annesi de minyon bir tipteydi. Genel olarak insana güven veren bir gülümsemeleri vardı. "Hoşbuldum. Nihal hanım değil mi?" "Evet evet. Aç mısınız? Yoldan geldiniz? Hemen koyayım bir şeyler." "Yok yok teşekkür ederim. Aç değilim." "Peki o zaman siz derse başlayın. Feyyaz! Hocan geldi hadi!"ahşap merdivenlerden gelen ayak sesleri ile o tarafa döndüm. Ortaokul çocuğu olduğu belli olan cılız bir çocuk indi. "Selam hocam. İki güne kaçacaksınız o yüzden çok moda girmesek olur."nerden geldiğini anlamadığım bir terlik çocuğun kafasına isabet ettiğinde,şaşkınlığa karışık kendi çocukluğuma gitmiştim. "Feyyaz! Uslu olacaksın. Hocan senin için nerelerden geliyor?!" "Şu terliği bir kere isabetsiz at. Uf sonra salak diyorsunuz! Beyin fonksiyonlarım sizin yüzünüzden öldü benim! Ablamda anne olduktan sonra kazandı bu özelliği. İkiniz yüzünden şamaroğlu oldum!" Söylene söylene masaya yerleştiğinde annesinin mahçup bakışlarına gülümseyerek karşılık vererek bende yanına oturdum. "Bende Duru,Feyyazcığım. Sanırım yapamama konusunda beni bıktıracağını düşünüyorsun. Üzgünüm benim bir şey olana kadar yapma gibi inat kazanmış bir özelliğim var. Şimdiden benden bıkacağın için üzgünüm. Ama şöyle düşün sınava sadece beş ay var. Beş ay sabredebilirsin bence." Vahşet ve dehşet içinde bana bakarken gülümsememi ona sunarak çantadan kitaplarımı çıkardım. "Allahım nedir beni bu kadınlardan çektiğim?"kafasına bir terlik daha yediğinde bu sefer hak ettin dercesine bir bakış attım. Bu sefer terliğin sahibi annesi değil ablasıydı. "Hocam bu etik mi yani? Lütfen ya. Bir şey söyleyin. Ders içi öğrencinize şiddet var."bir yandan başını ovuştururken bir yandan bir ümit bana bakıyordu. "Bende terlikleri hep kafama yiyerek büyüdüm ama bak matematik öğretmeniyim. Hiçbir şey olmaz canım benim. Biz dersimize odaklanalım." "Allahım hocamda annemler gibi çıktı. Sen evleneceğim kadını koru." Terlik atmaya hazırlanan ikiliyi gördüğümde elimi uzatarak durmalarını işaret ettim. Bu sefer cidden acımıştım çocuğa. Derse geçsek iyi olacaktı. "Neyse biz sizi yalnız bırakalım rahat rahat dersinizi çalışın."ikisi de odadan çıkıp kapıyı kapattığında Feyyaz ile başbaşa kalmıştık. "Evet öncelikle sana bir seviye tespit sınavı yapacağım. Bakalım nereden başlamamız gerekiyor." "Hocam ilk günden sınav ne alaka ya?" "Sadece seviye tespit yapacağım. Durumun ne görelim ki nereden başlayacağımızı bilelim. Çok kasma ama sallamadan yapabildiğini yap. Yapamadığını öğretmek için buradayım."yine oflaya puflaya kalemini çıkarırken testi önüne bırakarak bende masaya kendi düzenimi kurdum. "Adımı soyadımı yazsam ekstra bir puan kazanır mıyım?" "Olayımız puan değil burada. Sadece senin hangi noktada olduğunu görmek. Sen sorulara odaklan on soru var yarım saat yeter diye düşünüyorum." "Yeter."kronometremi başlatıp onu germemek adına kağıdına bakmayarak etütte vereceğim dersi gözden gerçimeye başladım. Arada sırada ona ve süreye göz atıyordum. Şükür ki kağıda odaklanmış gözüküyordu. Zira çocuk odaklanmazsa ben kırk kerede anlatsam çokta bir faydası olmayacaktı. .... Seviye tespit sınavında geçen yarım saati de sayarsak Feyyaz ile beraber ikinci saatimizde. Normalde günlük iki saati uygun bulurdum ama işin içine seviye trspit sınavı girdiği için ve Feyyaz şu an ful kordine olduğu için yarım saat daha uzatmayı düşünüyordum. Meyve tabağında duran son elmayı da ağzıma atarak Feyyaz'a verdiğim soruyu kontrol ettim. Seviyesine göre gayet iyi ilerliyordu ve çokta zeki bir çocuktu. Sadece içinde okumaya karşı bir isteksizlik vardı. Bu da günümüz çocuklarında çok sık rastladığımız bir durumdu. Önlerinde okuyup iyi yerlere gelen çokta fazla bir örnek yoktu açıkçası. Teşvik adına bir şey olmaması onları da okumaktansa direkt hayata atılmaya itiyordu. Buna çokta itiraz edemiyordum açıkçası. Hayata atılı başarılı olan kişi ve örnek sayısı daha da göze çarpıcıydı. "LAY LAY LAY LAY LAY LAYY!!! OOOOO BEŞİKTAŞ!" gelen gürültülü sesle irkilmeme engel olamamıştım. Bulunduğum iki saat boyunca sessiz bir ortam yaratılmıştı evin içinde. Arada sırada bebek ağlama sesi gelsede çokta uzun sürmemişti. Şimdi ise hem mahalleden hem evin içinden çoşkulu bir marş yükseliyordu. "GÜCÜNE GÜÇ KATMAYA GELDİK! FORMANDA TER OLMAYA GELDİK! BEŞİKTAŞ SENİNLE ÖLMEYE GELDİK!" "BARBAROS MEYDANINDA DÜN GİBİ SEVDAM!" "Ay çocuğum sus içeride ders çalışıyorlar." "Dayım çoştuğuna göre maçı kazanmışız. Görüyorsunuz hocam ben bu ev ortamında nasıl ders çalışayım söyleyin bana? Bir bebek ağlar,bir dayımın Beşiktaş aşkı tutar. Ah ah Feyyaz hep mağdur."hafifçe gülerek saçlarını karıştırdım. "Bugünlük bitirelim. Tebrik ederim çok verimliydin bu ders aynısını iki gün sonra da bekliyorum." "Eyvallah hocam."eşyalarımı toparladıktan sonra gülümseyerek kapıyı açtım. Feyza hanım ve Nihal hanım buradaydı. Hatta ağlana minik kız da buradaydı. Onların aksine birde uzunca, her tarafı beşiktaş ile sarmalanmış bir adam vardı. Kumral saçları terden alnına dökülüyor,yüzünde gururlu bir gülümseme vardı. "Hoca hanım? Çok ses yaptık değil mi? Ay kusura bakmayın. Zaferin çoşkusu işte." "Yok yok. Dersi bitirdik biz. Bugünlük yeter. Eğer Feyyaz da memnunsa iki gün sonra yine gelebilirim. Tabi size nasıl uygunsa." "Ben çok memnunum."hepsi aynı anda şükredercesine ellerini yüzlerine sürdüklerinde kıkırdamadan edemedim. "Vallahi Duru hoca çok güzel anlatıyor. Anlamasam bile anlıyorum. İnsanın oturup saatlerce dinleyesi geliyor."sözleri beni utandırırken bu sefer hepsi şaşkınlıkla Feyyaz'a bakıyordu. "Ay Allahım sana çok şükür. Biz bu oğlandan bunları da mı duyacaktınız. Af buyur kızım ama sen ne yaptın bu çocuğa? Her geleni topuklarını vurdura vurdura kaçırdı bu haylaz?" "Anne bunu sonra konuşalım. Duru hocamda evine geç kalmasın."diyen Feyyaz ile kendime gelerek "evet çok teşekkür ederim her şey için. Yine telefon üzerinden iletişim kuralım." "Olur kızım çok teşekkür ederiz." "Ne demek."ayakkabılarımı ayağıma geçirirken kadın oğluna bir şeyler mırıldandığında hızlı bir onay alarak bana döndü. "Ücreti oğlumla halledersiniz." "Nasıl isterseniz? Fark etmez." "Kapıya çıkalım hoca hanım. Orada halledelim biz."kafamla onaylayarak benim için açtığı kapıdan çıktım. O da arkamdan çıkmıştı. "Annemle konuşmuşsunuz ücreti." "Evet saatlik olarak konuştuk. " "Sanırım iki saat ders yapmışsınız. İsterseniz ibandan atayım. Bildiğim kadarıyla karşıdan geliyorsunuz o kadar taşımayın yanınızda." "İyi olur sizin için nasıl kolay olacaksa. Yani karşıdan geliyorum ama evim burada. İş yerim o tarafta." "Anladım öyleyse iyi. Siz ibanı verin isterseniz."telefonumu açıp kare kodu ona doğru uzattım. Okuttuktan sonra "açıklamaya bir şey yazmama gerek var mı?" "Feyyaz yazsanız yeterli."kafasıyla onayladıktan sonra bir kaç yere daha bastı ve bakışları bana doğru kalktı. "Tamamdır. Teşekkür ederiz. Siz ne tarafa gideceksiniz?" "Maslak. O tarafa gideceğim." "İsterseniz taksi ayarlayalım." "Onu soracaktım bende taksi durağı yakınlarda var mı diye? Çok iyi olur."kapıyı tam kapatıp eliyle geldiğim yolu gösterdiğinde yürümeye başladım. O da hemen yanımda yürüyordu. "Gönül isterdi arabamız olsun bırakalım ama bununla idare edeceğiz." "O kadar uzun zamandır toplu taşıma ya da taksi kullanıyorum ki hiç koymaz emin olun. Ayrıca tanımadığım biri olduğunuz için binmezdim arabanıza."adımları yavaşladığında benimkide otomatik olarak yavaşladı. "Metin Ali ben. Yanlış anlamayın zaten arabam yok." "Anlamam. Duru bende." Metin Ali ve Feyyaz. Bu isim üçlüsü bana neden çok aşina geliyordu? "Metin,Ali,Feyyaz"diye mırıldandım kendi kendime. Bunu istemsiz sesli yapmıştım. Cidden çok aşina gelmişti çünkü. "Babam'ın ismi de Süleyman. Soyadımız da Uysal." "Hm?" "Metin,Ali,Feyyaz üçlüsü büyük efsanedir. Babamda Metin Ali'yi bende kullanmış Feyyaz da bizim ufaklığa kalmış. Süleyman Seba Beşiktaş'ın kutsal ismidir. Uysal ise Beşiktaş'ın has çocuğu Necip Uysal'ın soyadı." "Siz direkt köken olarak Beşiktaşlısınız."kafasıyla onaylarken elleri cebindeydi. "Öyleyiz." "Peki Feyza hanımın isminin bir anlamı var mı?" "Cık"dedi olumsuz bir tonda. "Aslında Feyyaz ablam olacakmış. Annem kız diye babamın koymasına izin vermemiş ona yakın olsun diye Feyza koymuşlar." Ciddiyetini bir süre sorgulasamda ciddi olduğunu anladığım an sessizliğe bürünerek fanatikliğe şok olmuştum. "Senin tuttuğun bir takım var mı?" "Bunu söylemeli miyim?"dedim ironik bir sesle. "Söyle söyle. Beşiktaşta önce saygı,edep öğretilir." "Aslında çok anlamam öyle. Rahmetli babam Fenerbahçe'yi çok severdi. Fener formasında küçüklük resimlerim falan var. En son iki bin altı falandı Alex vardı bir onu biliyorum." Kafasıyla hafifçe onayladı. "Neyse Fenerse bir şekilde halledilir de iyi ki diğeri değilsin." "Galatasaray mı?" "Aynen. Fener ile bir kuştalık var tabi o da sınırında da Kartllar yalnız uçarda dediğim gibi önce edep."klasik takım rekabetleşmeleri diye düşünerek çokta üzerinde durmadım. "Kazanmışsınız sanırım. Zevkli miydi maç?"bunlar ne saçma sorular kızım? "Kazandık tabi. Zevkten dört köşe olduk vallahi. Beş sıfır beş. Gavurları bertaraf ettik. O Rafa Silva var ya o Rafa Silva! İnsanı dinden imandan çıkarır."hafifçe gülerek görüş açıma giren taksileri işaret ettim. "Geldik sanırım." "Evet evet geldik. Selamun Aleyküm abi!" "Aleykümselam aleykümselam." "Abicim Feyyaz'ın hocası. Maslak'a kadar gidecek. Güvenle götür kapısına bırak. Dolandırmadan ama ha!" "Merak etme Kartalım. Buyrun hoca hanım."kapımı açtıklarında teşekkür ederek bindim. Ali de gelip kapı kapanmadan "merak etme. Bizim mahalle öyle korkulacak bir yer değil. Yamuk yapanları yamulttuk hepsi adam gibi adamlardır. Abim hacı adamdır. Güvenle gidersin evine." "Çok sağolun. İyi geceler." "İyi geceler."kapımı kapattığında filmli camın arkasından onu izlemeyi sürdürdüm. Önce şöförle bir şeyler konuştu sonra omzuna vurduktan sonra tekrar benim olduğum tarafa bakıp elini kaldırarak selam verdi. Bende başımı eğerek karşılık verdikten sonra şöförün binip hareketlenmesi ile tekrar kendi sessizliğime büründüm. Canım kendim ve canım sessizliğim iyi ki varsınız. Bölüm sonu Bilirsiniz ilk bölümler kısa olur bu yüzden mazur göreceğinizi düşünüyorum. Sonraki bölümde görüşürüzzzz İnstagram:simgemsibisi
|
0% |