Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@simurganka45

 

 

 

 

 

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

Elimde sımsıkı tuttuğum günlükle kordon sahilinde oturmuş boş gözlerle adımı aldığım Deniz'e bakmayı sürdürdüm. Hızlıca gözden geçirdim zamanında anlamsız gelen her şey anlam buldu sanki öğrendiklerimle.

 

Kızgındım, kırgındım, üzgündüm, pişmandım her şeye ve herkese...

 

Bu büyülü sayılabilcek durumu şortumun arka cebindeki telefonumun zil sesi bozdu. Ekrana baktığımda gülümsedim. Aşk kadınım🤍 arıyor...

 

Annem iki kişilik ailemin tek üyesi. Bunca yıl benim için her şeyi yapmış iyiliğim için de olsa hayatımın büyük kısmını benden saklamış olan benim en büyük idolüm.

 

Telefon kapanmadan açıp sesime yaşadığım durumu yansıtmamaya çalıştım.

 

'Efendim annem' hayat bunca zaman bir şeyler öğretmişti bana en çok da duygularımı yansıtmamayı sanırım...

 

'Annecim ehliyet kutlaması için her şey hazır ama bil bakalım ne yok' dediğinde neşeli sesiyle kendimi istemsizce gülerken buldum.

'Bilmem ehliyetin mi?'dedim senelerce beni her yere özel şoförümcesine götürmesine rağmen belki de bunca öğrendiğimin ona ne kadar zor olduğunu düşündüğüm için güldürmek istemiştim. Başarılı da oldum telefonun diğer ucunda neşeli gülüşü ulaştı kulağıma bir yandan elimdeki günlüğe baktım. Günlüğü tutan elim daha da sıktı defteri. Annem ne dedi bilmiyorum dalmışım ama kendimi toparlayıp elimdeki günlüğü sırt çantama attım.

 

'Gelirim 10 dakikaya' bir şey demesine fırsat vermeden diğer suç ortaklarıyla bana hazırladıkları kutlama için ananemlerin evinin yolunu tuttum kafamdaki binbir düşünceyle...


 

 

 

 

 

 

 

Bir kaç saat öncesi yazar anlatımıyla

 

Deniz uyanmış ehliyet için gelen kağıdı posta kutusundan alıp aile üyelerinin olduğu gruba alnına yapıştırıp kocaman gülümsemeyle göndermişti.

 

Odasındaki bir yıldır çözdüğü kitaplara bakıp gülümsedi. Son sınıftı bir sene boyunca deli gibi çalışmıştı üniversite sınavına. Mimar olmaktı hedefi ve bunun için de elinden geleni fazlasıyla yapmış. Gerek uykusuz kalmış gerek kütüphanelerde özel derslerde geçirmişti günlerini. Tüm emeklerinin karşılığını da bir hafta öncesi girdiği sınavın iyi geçmesiyle almıştı. Üzerinden büyük bir yük kalaa da asıl yük istediği sıralamayı yaparsa gelicekti.

 

Deniz ne kadar hırslı bir kız olsa da en büyük motivasyonu annesiydi. Deniz için bir idoldü annesi Esra Ulusoy. Yıllarca kendi tırnaklarıyla kendisini kucağına alıp yılmadan çalışıp didinerek gelmişti şimdiki haline. Şimdilerde ise herkesin gıpta ettiği bir moda tasarım şirketi vardı. Bazı çekemeyenler dedesinin sayesinde olduğunu sansa da Deniz en yakın şahidiydi o şirketi ne şartlarda kurduğunun. Kucağında onunla az ek işlere gitmemişti annesi. Dedeleriyle bilinenin aksine o kadar iyi bir bağları yoktu hep bir gergin hava solurdu Deniz onlarla olunca. Bunu kendince annesinin bekar bir anne olarak onlardan bağımsız bir hayat kurmasına bağlıyordu. Sonuçta dedesi bilinen bir iş adamıydı istese annesi onlarla rahat bir hayat sürer bir eli yağda bir eli balda olurdu. Annesi ise iki kişi olmalarına rağmen ayrı ev açmıştı kendisine. Bir kez Deniz neden diye sorduğunda ev üstüne ev kurulmaz annecim demiş Deniz de annesine hayran biri olduğu için onun sözünü doğru bilmiş kurcalamamıştı bir daha.

 

Deniz'in o evi sevmesinin sebebi dedesi ve tam bir salon kadını olan ananesi değildi. Hiç şüphesiz o eve gitmek istemesinin sebebi annesinin tekne kazıntısı ikiz kardeşleri Deniz'in teyzesi Aslı ve dayısı Kerem'di. Onlar da tıpkı annesi gibi dedesi ve annanesinin dışardan çizdiği elit aileye ters fırlamaydılar. Bunun yanı sıra tekne kazıntısı oldukları için Denizle onların arasında 8 yaş olup kardeş gibi büyümelerinin de payı azımsanamayacak kadar çoktu.

 

Deniz daldığı derin düşüncelerden aklıma gelen fikirle annesinin giyinme odasına daldı. Onun için her şeyi yapan annesi için burayı düzenleyecekti. Telefonundan şarkı açıp işlere girişti. Çok geçmemişti ki silmek için çektiği hurç gibi kutuyu devirdi. Yere dökülen eşyalardan bu kutunun burda olma sebebini düşündü. Diğer kutulardan farkı yoktu dışardan ama içinden dökülenlerle burda ne sebebi olduğunu düşündü. Yere eğilip toplarken gördüğü bebek kıyafetleriyle bunun annesinin anı kutusu olduğunu anladı.

 

Bebek kıyafetlerinde kurutulmuş güllerde sıkıntı yoktu annesinin kardeşlerinin kıyafetleri oldupunu düşündü. Kendisine yaptığını göstermişti annesi hatta kendisininkinde nerdeyse her anını birine anlatır gibi video kaydını almıştı annesi onunla ilgili bir çok kaset ve Deniz'in her anının çekildiği fotoğraflarla doluydu kutu.

 

Deniz gülümseyerek katladığı bebek kıyafetlerini kutunun dibine yerleştirdiğinde dökülenlere tekrar baktı. Saman kağıdı gibi bir büyük zarf vardı eliyle ellediğinde içinde fotoğraf olduğunu tahmin etti. Yapışma olasılığına karşı kendi odasından boş bir albümü getirip zarfı açtı. Kendisinin de fotoğraf çekip anı biriktirmeye merakı olduğundan çok fazla ekipmanı vardı. Annesi tırnaklarıyla gelse de o Ulusoyların ilk ve tek torunu olmanın sefasını sürüyordu. Bir istediği iki edilmiyor maddi ve manevi her türlü desteği istenmeden karşılanıyordu tek bir şey hariç...

 

Deniz zarfı açıp dikkatlice yere döktüğünde fotoğraf çıkmasına şaşırmamıştı. Şaşırdığı şey bambaşkaydı bu fotoğraflar annesinin gençliği ve kendisinin şimdiki hali(annesine çok benziyor gözleri hariç) değildi elindeki resme bakıp kalmasına sebep olan yanında annesinin elini tutmuş annesinden uzun sarışına yakın kumral aynı Deniz'in gibi masmavi gözlü bir adam olmasıydı. Deniz ister istemez fotoğrafı özenle inceledi kendini heveslendirmek istemiyordu ama bu kişi babası olabilirdi...

 

Deniz o fotoğrafı bırakıp başka fotoğrafın arkasını çevirdi onda bu sefer dayısı olabilecek bir oğlan vardı. Dayısının aksine basbaya sapsarı bir çocuktu. Annesi gibi kahverenginin değişik tonu olan gözlerle gülümseyen bir çocuktu.


Deniz diğer fotoğrafta gördüğü adam annesi biraz önce dayısının olamayacağını düşündüğü çocuğun daha büyük hali ve kucaklarında yine sarışın bir çocuk görünce artık kafası karman çorman olmuş halde fotoğrafları tekrar zarfa koyup kutuya onu da yerleştirdi.

 

Sona kalan siyah defterin günlük ya da anı defteri olduğunun bilincindeydi eğer biraz önceki fotoğrafları görüp kafası karman çorman olmamış olsa onu da kesinlikle okumazdı. Ama işte her şeyin olduğu gibi bunun da bir aması vardı bu gördüklerini annesine ya da diğerlerine soramazdı sorsa da doğru cevap alamazdı. Bunu çok küçükken benim babam var mı diye sorduğunda lafın kaynaltılmasından anlamıştı. Deniz annesinin işte olmasını fırsat bilerek siyah defterin ilk sayfasını açtı.

 

Deniz Gözlüme söyleyemediklerim

 

Deniz aynı yazıyı bir kaç kere okudu. Kurumuş göz yaşından olduğunu düşündüğü sayfanın belirli yerlerindeki izleri parmağıyla okşadı. İlk sayfasından bu kadar dağılmışken diğer sayfalar konusunda tereddüt etse de içinde tohumu çoktan düşmüş merak filizi onu durdurmadı.

 

Rastgele bir sayfa açtı. İçini rahatlatmak için de belki bugün bu kutunun saçılması kaderdir diye düşündü. Yoksa öğrenmezdi sormazdı alışmıştı artık bu hayatını yaşamaya Deniz.

 

Deniz Gözlüm

 

Sahi ya ne kadar olmuştur kim bilir o güzel denizi andıran masmavi gözlerine bakıp bunu söylemeyeli... Seni sizi o kadar özledim ki. İçimdeki özlemin ateşi bir yangın çıkarsa tüm denizler kururdu yine de sönmez bu...

Gerçi büyük konuşmamak gerek. Bunu seninle benden daha çok tecrübe etmiş biri var mı sanmam. Bizim bitmez denen aşkımız kimseler ayıramaz dediğimiz evliliğimiz bitti. Ben kokularını almazsam ölürüm dediğim oğullarımdan yanında memleket bildiğim evimden ayrıldım.

Ölme konusunda aslında büyük konuşmamışım. Eğer ki şu an bu yazıyı yazarken karnımda kıpırdanan kızımız olmasa dayanamazdım. Hamile olduğumu bilmediğin gibi kızımız olucağını da bilmiyorsun. Bugün gittim doktora inatçı kızım nihayet kendini gösterdi. Çok mutlu oldum. Herkesin eşiyle geldiği kontrole tek geldim diye ağlamadım ama senin çok istediğin kızımızı bilmemene çok ağladım.

Bunları yüzüne söylesem bu senin tercihindi bencilsin bana söyleseydin gibi şeyler söylersin ama korktum Murat. Boşanırken oğullarımı şart koştuğunuz gibi kızımızı da benden alırsınız diye söyleyemedim bir de o gün yani boşandıktan sonra ilk yalnız yıldönümünde kapıma sarhoş halde gelip birlikte olduğumuz kızımızın olduğu o gecenin sabahına beni yatakta yalnız komidinde 'Hataydı bundan sonra bir daha yollarımız denk gelmesin' yazısını bulmasaydım haber verirdim Hatta yeniden bir aile olmayı bile düşünür ilk günkü gibi herkesi karşıma alırdım ama yapamadım.

Ben bunları yüzüne söyleyemeyecek kadar gururlu buraya sana söylemediklerini yazacak kadar aşık bir kadınım.


Deniz siyah defterin çoğu sayfasını okudu. Bunca zaman ondan saklanan tüm gerçekleri elinde tuttuğu siyah kapaklı defterden dinledi...

 

 

 



Deniz Anlatımıyla

 

Saatler hızlı geçmiş herkes benim bir şeyim olduğunun farkına varsa da kimse bir şey söylemişti. Ne yemekte konuşulan konular umrumdaydı ne dayımın bana hediye ettiği araba tek düşündüğüm bizdik. Siyah kaplı günlükten öğrendiğim derin sırlar...

 

Haftasonu olduğu için bugün burda kalıcaktık. Ananemle dedem yatmaya çıkınca biz de arka bahçedeki havuzun yanına çıktık. Artık yüzleşme zamanıydı günlükte dayım ve teyzem büyüyünce onlara anlattığı sayfaları detaylıca okuduğum için onların yanında konuşmaktan çekinmeyecektim. Bir bakıma iyi bile olmuştu olur da yıkılırsak bizi toplarlarlardı...

 

Doğru zaman olduğunu düşünerek havuzdaki gözlerimi sırayla hepsinde gezdirdim. Benim düşüncelere daldığım sıra hepsinin bana kitlenmiş sorunu dile getirmemi beklediklerini de böylece anlamış oldum. Önümdeki teyzemin ısrarı üzerine açılmış ve annemler ne kadar karşı çıksa da o artık bir yetişkin hem biz yanındayız diyerek koyduğu içkiden bir yudum aldım. Annemler bunu ilk sansa da teyzem tam bir çılgın teyze olduğu için arada kaçamaklarımız oluyordu. Boğazımı ıslattığımda derin bir nefes alıp sonunda konuşmaya başladım.

 

'Anne benim babam kim?' Sorum zaten sessiz olan ortama bombo gibi düşmüştü. Annemi ise ufaktan bir telaş aldı. Farkındaydı ama kırk yıl düşünse aklına günlüğünü okumuş olmam gelmezdi. Teyzem ve dayım da birbirine baktı. Ben hiç babam kim diye sormamıştım bunca zaman. Babam nerde dediğimde susmalarından bizi istemeyen ya da tek gecelik bir ilişki olduğunu düşündüğüm bir profili merak etmezdim daha fazla. Gerçi haksız da sayılmazdım sonuçta ben onlar boşandıktan sonra sarhoş olunan bir gecenin sabahına pişman olunan bir günün çocuğuydum...

 

Sessizlik uzadıkça omuzlarım çöktü. Annem anlatmayacaktı ve ben tüm gerçekleri bilmiyor gibi devam edicektim hayatıma. Ama düşündüğüm gibi olmadı annem önündeki içkiyi fondip yapıp suskunluğunu bozdu.

 

'Baban' deyip gözlerini benden kaçırdı bilmiyordu ki tüm her şeye rağmen bana şu an yalan söylese doğru sayardım. Buğulanan gözlerini bana diktiğinde teyzem destek olurcasına annemin masadaki elinin üstüne kapattı elini. 'Baban Murat Kara' diyerek yine beni şaşırttarak en başından abimleri,Trabzonda olduklarını, benim olduğum gece yaşananları, neden babama beni söylemediğini, neden benden gerçekleri sakladığını arada göz yaşlarını tutamayarak yüzeysel şekilde anlattı. Arada derin boşluklar verdi ne ben ne de başkası onu bölmeden bitirmesini bekledik. Dayım da beni kendi göğsüne çekip saçlarımı okşadı yaşananları ilk kez duyduğumu düşünüp destek oldu dayım bana teyzem anneme...

 

Annem bitirdiğinde bu sefer gözler bana dönmüş vereceğim tepkiyi söyleyeceğim cümleleri beklediler. Bu arada annem anlattıktan sonra 'Tanışmak istersen sana engel olmam bebeğim, bu senin en doğal hakkın' demeyi de unutmadı. Açıkçası kafamda kurduğum bir sürü senaryonun hiçbiri bu şekilde değildi affallamamın sebebi yıllarca saklanan gerçekler olduğunu sansalar da değildi.

 

'Doğruları bana anlatıp kararı bana bıraktığın için teşekkür ederim, iyi ki benim annemsin' derken çoktan dayımın yanından kalkmış anneme sarılmıştım. Annem saçlarımı okşarken duyduğum vicdan azabıyla devam ettim göz yaşlarımı annemin omzuna akıtarak. 'Özür dilerim ben, ben günlüğünü okudum' dediğimde annem beni biraz kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı. En az sorduğum soruda şaşırdığı kadar şaşkındı.

 

'Beni mi denedin bebeğim?' Dediğinde gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı canımı çok acıttı. Hemen yerimden kalkıp ağlayan gözlerle ellerimi salladım yanlış anlamıştı.

 

'Hayır, hayır yemin ederim öyle düşünmedim' derken hıçkırıklarım arttı. Dayım beni arkadan sarıp tekrar eski yerim olan yanına oturttuğunda annem ve teyzem de orta sehpaya oturmuş beni sakinleştirecek şeyler söylüyor ellerimi tutuyorlardı. Dayımın ellerinden bir yudum su içip biraz bekledikten sonra devam ettim. 'Yemin ederim niyetim o değildi. Bilerek yapmadım tesadüfen gördüm merakımdan okudum. Bugün eğer söylemeseydin yemin ederim bilmiyor gibi devam edicektim. Benim için tek önemli olan sensin anne benim senden başka kimsem yok. Yol bu dersin o olur doğru bu dersin onu sayarım.'

 

Sözlerimden sonra annem diğer yanıma oturup beni kolları arasına aldığında biraz daha sakinlemiştim.

 

'Bizi saymıyor bir de. Yolayım o saçlarını da gör bak bir tek annen mi varmış?' Teyzemin saçımın ucunu hafifçe çekmesiyle ortamdaki hava biraz olsun dağılmış herkes buruk da olsa gülümsemişti.

 

'Biz kimseysek arabanın üstüne soğuk su iç dayım' dayım da teyzeme katılmış gülüşlerimiz normale dönmüştü.

 

Herkes biraz olsun ilk şoku atlattıktan sonra annem tekrar lafa girdi. 'Gitmek tanımak istiyor musun bebeğim?'

 

'Olayın şokunu atlatsak mı önce?' Diyen dayım arkamdan anneme büyük ihtimalle bakışlarıyla bir şeyler anlatıyordu.

 

'Aslında yıldönümünde verilen hediyenin doğum gününde açıklanması hoş olur diye düşündüm.' Diyerek anneme baktım. Annem başını ovarak biraz düşündü büyük ihtimalle yarın akşamki doğum gününe gitmek istememi sindirmeye çalışıyordu. Hem beni kırmak istemeyip hem de orda olabilecek durumların beni etkileyip etkilemeyeceği ikilemindeydi. Onu böyle bir duruma sokmak istemedim ama bu hayatta benim isteklerime göre gitmiyor maalesef...


Sessizlik ilerlerken tekrar düşünmeye başladım. Acaba beni görünce ne yaparlardı kabullenirler miydi yoksa yok mu sayarlardı? Gelirken yolda araştırdığım kadarıyla tekrar evlenmemişti hala bekardı bu yüzden mutlu bir aile tablosu karşılamayacaktı bir tek ondan emindim.

 

Peki ben ben ne yapacaktım ona yıllarca eksikliğini çektiğim babama ben senin kızınım diyebilecek miydim? Yoksa öylece uzaktan onların bensiz bizeiz hayatını izleyip hiç yokmuşlar gibi hayatıma devam mı edicem?

 

En sevmediğim şey olan bilinmezlik bu sefer dört bir yanımı sarmış beynimin içini yerken yerimden kalkıp bahçede kenara koyulan bisikletime yürüdüm. Yürürken bile eski anılar kafamın içinde dönmeye devam etti.

 

İlk kez burdaki komşu çocuklarını bisiklet binince istemiştim daha küçük olmama rağmen ikiletmeyip hemen en pembesinden almışlardı aynı gün. Bisikletle yanlarına gittiğimde binmeyi bilmediğimden öylece kalmıştım. Önce onların nasıl bindiğini izlemiş sonra da onların yardımıyla öğrenmiştim. Tabi o zaman dört tekerlekli olduğundan kolaydı işim ama ilk destek tekerleklerini çıkardığımızda baya uğraştırmıştım dayımları.

 

Tüm arkadaşlarımın yanında babaları tutarken benim yanımda dayım vardı. Acaba annemler hiç boşanmasa nasıl olurdu mesela beni o gün bisikletle abilerim iki yandan tutup destek olurlar mıydı ya da babam mı öğretirdi. Acaba abimlere o mu öğretmişti. Yanaklarımdaki yaşları silip bisiklete bindim. Ön bahçede bisikleti sürerken tek amacım kafamdaki sesin susması olsa da inatla daha çok arttı. Görüşüm artık bulanıklaşırken içerde elimi yüzümü yıkayıp tekrar annemlerin yanına geçtim.


Annem benim gözlerime bakıp ağladığımı anladığı için üzülse de hemen kendini topladı. Sanırım ben yokken konuşmuşlardı. Gidip annemin kolları arasına girdim. Bir yanım hemen onlara gitmek istese de korkuyordum...

 

*
*
*

Burdaydım 18 yıl sonra memleketimdeydim bir zamanlar annemle babamın sevdasını dillerden dolaştığı aşkının tüm herkese örnek olduğu Trabzondaydım. Sabah her ne kadar yalnız gitme deseler de bana dayanamayıp tek göndermişlerdi. Tabi dayım bir telefonunla ordayım demeyi de unutmamıştı. Havalimanından küçük boy valizimi çekerek çıktığımda tekrar derin bir nefes çektim içime. İlk dedim kendime ilk kez babanla aynı havayı soluyorsun...

 

Çok geçmeden telefonum çalınca annemlere iyi olduğumu indiğimi özet geçtim. Beni havalimanından dayımın burdaki iş ortaklarından olan hem de dostu olan Serkan abi alıcaktı. Çok geçmeden bir arabaya yaslandığını görünce hemen ona ilerledim. Yaklaşınca beni gördüğü gibi yanıma geldi. Hemen kolları arasına girdim. Buralı olsa da o da İzmirdeydi dayımdan dolayı sürekli görüşüyorduk şu an da sırf benim için memlekete ziyaretini uzatmıştı...

 

'Hoşgeldin fıstık' deyip elimdeki bavulu pikabın arkasına koyduğunda ben de bekletmemek için hemen ön koltuğa atladım. Serkan abi sürücü kısmına geçtiğinde hal hatır sormayla yola koyulduk. İçim içime sığmadığı için sürekli cama yapışıp sorular soruyordum Serkan abi de bana bakıp gülüyordu. Sadece buranın ünlü bir pastahanesinden aynı seneler önce babama annemin aldığı gbi çilekli pasta almak için durmuştuk.

Uzun sayılmayacak zamanda Serkan abi bir köye giriş yapmıştı. Her taraf alabildiğine yeşildi. Telefonuma bol bol fotoğraf çektim ihtimali beni üzse de belki bir daha gelmezdim...

 

Sonunda evler görülmeye başlandığında benim de nefes alış verişim hızlandı. Her eve onların evi gözüyle inceledim. Her geçen zamanda babama ve abimlere daha yakın olmak hem korkudan titretiyor hem de mutluluktan heyecandan midemi bulandırıyordu. Dayım otuzuncuya aradığında bu sefer meşgule attım araca bağlı olan Serkan abinin telefonunu bana bakıp göz kırğtığından omuz silktim. Dakika başı arayıp naptınız vardınız mı diye soruyordu. Onları da anlıyorum ama bu kadar da olmaz canım...

 

Aracın iyice yavaşlamasıyla Serkan abiye döndüm. Ağzımı açsam ağlamaktan ve Serkan abinin beni geri döndürüceği korkusuyla sadece gözlerine baktım sorarcasına kafasını sallayıp ilerdeki evi gösterdiğinde araç biraz gerisinde durmuştu. Burdaydım artık babamla aramda yirmi otuz adım bile ya var ya yoktu.

'Denizim istediğin an geri dönebiliriz?' Dediğinde kafamı iki yana saklayarak Serkan abinin elleri arasındaki elimi çekip arabadan indim. O da benimle inip bir sigara yaktı. Arabada ben varım diye içmemişti yol boyunca. 'Ben iyiyim git diyene kadar burdayım hadi git bakalım seninkilere' diyerek omzumdan hafifçe itince tekrar kolları arasına girdim. Hem bana desteği için hem de biraz daha güç toplamaya zaman kazanmak için.

 

'Teşekkür ederim Serkan abi, haber vericem sana' tam bir kaç adım atmıştım ki Serkan abinin sesiyle elimi kafama vurdum.

 

'Pastan kaldı' hemen geri gidip arka koltuktaki pastayı poşetini bırakıp kutusuyla aldım. Yollar her ne kadar sarsa da yavaş yavaş geldiğimiz için bir bozulma olmadığını tahmin ettim. Tekrar Serkan abiyle vedalaşıp hızlı adımlarla evin kapısına ilerledim. Kapıda son kez arkama baktığımda Serkan abi telefon kulağında bana el salladı. Dayımla konuştuğuna eminken demir kağıyı açıp içeri girdim. Konuşma sesleri gelirken yüzümde anlamsız bir gülüş oluştu bile belki bu seslerden biri babamındı ya da abilerimin...

 

Eve yaklaştıkça aşağı doğru inen merdivenleri gördüm galiba ordalardı. Birini bekliyor olucaklarki kağı ben geldiğimde açıktı babamlar inşallah gelmiştir diyerek dikkatlice merdivene ilerledim. Buranın dağlık yapısından kaynaklı olsa gerek evin yarısı daha yukardayken aşağısı daha aşağıdaydı yani içten iki katlı görünen ev şimdi üç katlıydı. Evin yan tarafında bahçede dizilmiş masalarda oturanlar biraz uzakta olsa da dikkatlice süzüp babamı aradım. En sonunda gözlerimi kısıp benim gözlerime benzeyen o mavi gözleri buldum. Ben hala onlardan uzakta olduğum ve aralarındaki sohbete daldıkları için kimse beni fark etmedi.

Elimdeki pastayı dikkatlice merdivene oturarak çıkardım. Kutuyu kenara koyup pastayı elime almadan üzerimdeki kot şort eteğimi ve üstümdeki beyaz crobu düzelttim. Siyah saçlarımdaki kıstırma tokayı da çıkarıp çantamın sapına takıp omzuma dçkülmelerine izin verip pastayla dikkatlice merdivenlere inerken gittikçe yaklaştım. Sesler yavaş yavaş kısılırken benim bakışlarım düşmemek için merdivende olduğu için ne tepki verdiklerini göremesem de misafir mi bekliyorduk tepkilerini duydum. Son basamaktan sonra hala kafamı kaldırmadan bir kaç adım daha attım.

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Kara ailesi aralarındaki sohbete merdivenden inen kızla ara vermiş herkes birbirine bakıp kaş göz yapsa da kimse bir cevap vermeden omuz silkmiş kızın kafasını yerden kaldırmasını bekliyordu. Evi şaşırmış sansalar da elindeki pasta Murata gibiydi belki de biri pasta göndermiştir bu kız da elemandır diye düşündü...

 

Tam o sırada Deniz yukarda nerde olduğunu fark ettiği babasına doğru yerdeki başını kaldırdı. Herkesin gözleri kızda olsa da o sadece kendisinin aynısı olan deniz mavisine baktı.


Murat gördüğü yüzle masadan destek aldı. Yanlış mı diye bir kaç kez gözlerini açıp baktı ama doğruydu.

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

Elimde çilekli pastamla sadece babama kitlenmiş bir şey demesini bir tepki vermesini bekledim. Ben bir şey söylemek istedim ama boğazımdaki yumru engel oldu babam hariç büyükler fısıldadığını sansa da duyuyordum. Hepsi anneme benzerliğimi farklı şekillerde söylüyordu. Ben babama o bana bakarken iki sandalye arkaya doğru itilerek büyük gürültü çıkarınca irkilerek bir adım geri attım.

Hala göz temasını koparmadığım babamın yanına gelen iki kişinin kim olduğunu bilmesem de abilerim olduğunu hissettim. Aynı anneme benzeyen kahverengi gözleri bir babalarına endişeyle bir bana öfkeyle gidip geldi.

Bu bakışmaya dayanamadığım daha doğrusu abilerim olduğunu düşündüğüm iki çift gözün nefreti altında daha fazla ezilmemek için dilimi dudadığımda gezdirerek bir yandan babama ilerlerken bir yandan konuştum. 'Doğum gününüz kutlu olsun' en son önüne pastayı bıraktığımda bir pastaya bir bana baktı. Gözleri benim gibi dolduğunda ben başta olmak üzere herkes bu sessizliği ikinci kez onun bozması için bekledik.

'Kimsin sen?' Onca şey düşünmüştüm hayal etmiştim dün gece ama babamın bana ilk sözlerinin bu olacağını düşünmemiştim. İçimde göğsüme batan kalp kırıklarıma rağmen daha da diktim başımı çantamdan annemden aldığım doğum belgesini önüne koyarken diğer herkes de duysun diye sesim titremeden bağırmasam da her zamanki gibi gurula söyledim.

'Esra Ulusoyun kızı, Deniz Ulusoy' aynı zamanda senin de kızınım demek isteseyen dilime kilit vurdum. Bir kaç kişi şaşırdıklarını kimisi zaten kopyası gibi demelerine rağmen doğum belgemi inceleyen üç kişiye baktım bir şey söylesinler bir tepki versinler diye...

 

Babam bir kaç defa okudu kağıdı bir bana bir kağıda baktı. Alnını okşadı ama bir şey demeden içeri gitti. Oğulları yani abilerim de peşinden. Güldüm ama buruk bir gülüştü gerçek anlamda babamı ilk gördüğüm gün o bana sırt çevirdi bunu unutmam baba...

 

Öylece arkalarından gittikleri kapıya bakarken bir elin omzumu sarmasıyla irkilerek kendime geldim. Kolunu saran kişiye baktığımda bu kişinin babama benzemesiyle aynı zamanda şirket haberlerinde onun da olmasıyla amcam olduğunu anladım. Bana gülümseyerek bakınca gözlerimi açıp kapattım. Eş zamanlı gözümdeki yaş da yanağıma süzüldü.

 

'Biraz zaman ver Deniz şaşırdı abim, biz de tabi' dediğinde kafamı salladım. O da diğerleri gibi eve girdiğinde ne bir adım geri gittim ne bir adım ileri

 

Kimse gel demediği için giremedim gidersem bir daha dönmem diye gidemedim...

 

Öylece kaldım...

 

 

Bölüm Sonu😘🎊🥹

 

Yeni kurgunun ilk bölümüyle sizlerleyiz yeni hikayeyi nasıl buldunuz😘🎊🤍

 

Loading...
0%