Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@simurganka45

Keyifli okumalar🎊🤍

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

Kaç dakikadır karşımdaki kapıdan girmek için beklediğimi bilmeden olduğum yerde durdum. Buraya bir cesaret gelmiştim ama bir türlü ayağım gitmiyordu yanına gitmeye...

 

Bir cesaret bismillah diyerek girdim içeri. Ne tarafa gideceğimi bilmeden küçük patikalar arasında dolaşırken bir yandan da etrafıma göz gezdirerek arıyordum. İçimden geldiği gibi attığım adımlar sonunda aradığımı bulmamla adımlarım durdu nefeslerim sıklaştı. Yavaş adımlarla yanına ulaştığımda üşüdüğümden mi yoksa kendimi sıkmaktan mı anlamadığım bir titreme vücudumu esir aldı.

 

 

Cennet kuşumuz

 

Canım oğlumuz

 

Ateş Kara

 

Rengarenk çiçek ve rüzgar gülüyle süslenmiş küçük mezarın yanına oturdum. Mezar taşını titreyen elimle okşadım.


'Abi, abim' devamını boğazıma oturan yumru yüzünden devam ettiremedim. Ah benim daha bir haftalıkken evine gelemeden cennete giden abim...

 

'Özür dilerim yeni öğrendim. Buraya geliş amacım senken ilk sana gelmem lazımdı tekrar özür dilerim.' Toprağının üzerindeki çiçeklerin yapraklarını yavaşça okşarken içime zorla da olsa derin bir nefes çektim. 'Sen şimdi beni tanımıyorsun kim bu diyorsundur?' Diyip burukça gülerek ellerimin topraklı olmasını umursamadan gözlerimi silip biraz daha yaklaştım mezar taşına...

 

'Ben Deniz senin kardeşinim abi. Ben sizi yeni öğrendim yani her şeyi annem anlatmamıştı bana. Günlüğü düştü önüme onu okudum da öğrendim her şeyi.' Bir kaç küçük hıçkırıkla nefesim kesilince tekrar kafamı kaldırıp nefes almaya çalıştım. 'Okudum aslında belki gelmemem kimsenin düzenini bozmamam gerekiyordu ama yapamadım. Özellikle annemin senin için yazdıkları senin başına gelenler...' daha fazla konuşamadan kafamı mezarın mermerine koyup hıçkırarak ağladım. Abimdi o benim ben anlatmasam da içimdekileri bilirdi.

 

Artık titremelerim ağlamamdan mı yoksa üstümün ıslaklığından mı anlamadım ama baya köpek yavrusu gibi titriyordum. Gözlerim yavaş yavaş ağırlaşmaya başlayınca gözlerimi kapattım.


*
*
*

 

Gözlerimi zorlayarak açtım. İlk olarak gözlerimi okşayıp kendime gelmeye çalışırken her yerim ağrıyordu. Son yaşananlar tek tek aklıma dolarken mezarlıkta olmamamın bilinciyle yattığım yataktan zorla da olsa kalkıp doğruldum.

 

'Ulan kitap karakteri miyim ben? Bunca şeyden sonra bir de kaçırıldım mı?' Derken üzerime baktım kıyafetlerim değişmişti ulan neler geliyor aklıma tövbe tövbe iç sesim kaçırıldıysan kaçmak için ne bekliyorsun dediğinde kafamı sallayarak kapıya yaklaştım. Kilitli olmasın diye bismillah diyerek kapı kolunu aşağı indirdiğimde kapı açıldı. Bir açtığım kapıya bir boş olan koridora baktım. Bu işte bir terslik vardı.

 

Galiba sonra aşık olucağım mafyayla salonda karşılacaktım o takımıyla bacak bacak üstüne atmış otururken sallana gelen beni görücek önce uyanmışsın diyerek sonra benimle sevgili olmak istediğini söyleyecekti evet buydu. Kaderde varsa *üzülmek neye yarar üzülmek diyerek yavaşça ahşap merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Trabzonda olduğumuz için galiba villa yerine ahşap evi vardı mafyanın. Yavaş inmemin her yerimin ağrıması ve üşümemin de etkisiyle baya vakit geçmiş uykum açılmıştı. Bir yandan da kafamda kaçma planı kuruyordum.

 

Neyseki seslere doğru yaklaştığımda tüm her şeye inat omzularımı dikleştirip hızla içeri girdim. Girmemle gözlerimi açıp kapattım tabi benim ani girişimle tüm herkes susmuş bana bakıyordu. Babam ve ailesi bana bakarken ben onlara bakıyordum. Kaçırılmamıştım acilen okuduğum kitaplara ara vermem gerekiyordu...

 

'Kızım iyi misin?' Babamın sorusuyla kalkıp bana yaklaşması bir oldu bir adım geri gidip elimi kaldırdığımda olduğu yerde durdu. Ona baktığımda benimle aynı olan mavi gözlerinin kan çanağına döndüğünü gördüm bu içimde bir yerleri sızlatsa da duruşumdan ve kendimden ödün vermedim. Benim hareketimle zaten çökük olan omuzları daha da çöktü buruk bir tebessümle bana gülünce bakışlarımı ondan çekip diğerlerine baktım.

 

Masadaki herkes büyük salonda bana bakıyordu babam gibi buruk bir tebessümle. Abilerim ise onları çözememiştim ikisi de babasının kalktığı tekli koltuğun arkasındaki duvarda kollarını birbirine bağlamış bana duygusuz bakıyorlardı.

 

Onlara bakmamla günlükten öğrendiğim büyük abim olan Toprak kaşlarını kaldırdı ne var gibisinden kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu tavrıma dudağının bir tarafı hafif kıvrılınca göz devirerek diğerlerine baktım.

 

Zeynepler yoktu keşke olsalardı daha rahat hissederdim. Onları da yeni tanımıştım ama annemin anlattıkları ve Derya teyzelerin yaklaşımı ister istemez onlara yaklaştırmıştı beni.

 

'Yeğenum otursana ayakta kaldun.' Sesin sahibine döndüğümde bana bahçede zaman ver diyen amcam olduğunu gördüm. Kolunun altındaki kızla bana bakıyordu. Kolunun altındaki kız bana nefretle bakıp göz devirince kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı noluyoruz babasını satim...

 

Boş yer için bakındığımda bavulumu getiren Ayaz ve yanındaki adamın ortasının boş olmasıyla oraya yürüdüm. Ayaz ilk girdiğimde gülerek baksa da şimdi kafasını eğmiş bağladığı ellerine bakıyordu. Yanına oturmamla bana bakınca şaşırdı ona gülümseyince o da bana gülümsedi. Ona göz kırpıp önüme döndüm.

 

'Telefonum nerde?' Diyerek sessizliği ben bozdum. Babam tekrar oturduğu koltukta abime dönünce ellerini çözüp cebinden telefonumu çıkarıp babama verdi. O an ekran açıldığında babam elindeki telefona sonra da bana baktı. Ekranımda annemle benim bir fotoğrafım vardı. Babam derin bir nefes alıp şakağını ovarken telefonu elden ele bana ulaştırdı.

 

Telefonun ekranına açmamla dudağımı ısırdım. Annem, dayım, teyzem bir sürü mesaj atmış bir de üstüne aramıştı. Ben boku avuçladım. İlk olarak annemi aramak istesem de ortam müsait olmadığı için dayımı aradım zaten yan yanalardır büyük ihtimalle.

 

Telefon daha ilk çalışında açıldı.

 

'Denizz, niye açılmıyor bu telefon.' Dayımın yüksek sesi telefondan dışarı çıkınca yandan kıstım.

 

'Dayıların bir tanesi bir sakin ol bişi yok bişi yok' diye tatlılık yaptığımda derin bir nefes alıp verdi. Anlık nerde aradığımın farkına varınca kafamı kaldırıp çevreye bakındım. Göt korkusundan herkesin yanında aramıştım ayağa kalkıp koridora geçtim.

 

Dayımı neyseki uyudum yalanına inandırıp annem ve teyzemle de konuştum. İyi olduğuma ve bir daha açmazsam hemen ilk uçakla geleceği tehditine boyun eğip telefonu kapatıp tekrar eaki yerime kimseye bakmadan geçip oturdum.

 

'Kızım' babamın devam etmesine fırsat vermeden yapmacık bir gülüşle sözünü kestim.

 

'Sonunda bana sorduğunuz sorunun cevabını bulmuşsunuz galiba Murat Bey.' Derken sesim olabildiğince duysuz omuzlarım dikti. Babama içimden baba desem de dışarıdan söyleyecek değildim. Murat Bey dememle gözünden akan yaşı hızlıca sildi içim bir tık yumuşasada gardımı indirmeden devam ettim. 'Halbuki ben DNA testinden önce anlamazsınız diye düşünmüştüm.'

 

'Özür dilerim beni bir dinlersen' dediğinde omuz silkip arkama yaslandım.

 

'Nedenlerle ilgilenmiyorum kendinizi yormayın.'

 

'Madem dinlemeyecektin niye geldin?' Bu da ikinci abim Rüzgar'dı. O da dayımın kopyası gibiydi gerçekten oğlan dayıya çekmişti. Onun üstünden duygusuz bakışlarına omuz silktim. Ama bunu da kafamın bir yanına yazdım. Abim bana neden geldin dedi.

 

'Abime geldim. Gelmişken sizi de göreyim istemiştim.'

 

'Ben senin' Rüzgarın cümlesinin devamını da okuduğum kitaplardan bildiğim için kesmek istedim bunu kaldıramayabilirdim. Ama o devam etti hiç acıması duygusu yok gibiydi. 'Abin değilim.' Gülerek kafamı salladım.

 

'Eyvallah ama sana abim olduğunu düşündüren ne?' Dedim aynı onun gibi duygusuz durmaya çalışarak bu dediğim ufak da olsa maskesini düşürdü gözlerinden anlık bir üzüntü geçti ya da ben öyle olmasını istediğim için öyle sandım çünkü eski haline geri döndü hemen. 'Ben Ateş abime geldim. Gördüm bu konuşma bitince de gidicem.'

 

'Esra'nın kızı sonuçta' bana dışarda açıklama yapan amcamın yanındaki kadının sözleriyle öfkeyle ona baktım. Kısık sesle söylese de ortam sessiz olunca duyulmuştu.

 

'Meltemm' babamın dişleri arasından konuşmasıyla onun annemi savunmasına izin vermeden ben devraldım.

 

'Annemin adını ağzınıza almayın' derken sesim hafif yüksek ellerim yumruktu. Ayağa kalktığımda diğer herkes de ayaklanmıştı. Bu kadının bana bakan aşağılayıcı bakışlarını yeni fark etmesem ilk geldiğimde yapışırdım yakasına.

 

'Yeter herkes otursun yerine. Kızım sen de otur.' Dedemin sözleriyle ona bakıp ellerimi saçlarım arasından geçirip uyandığım odaya gitmek için adımladım. Tam bu sırada kolumu biri tuttu. Baktığımda Ayaz yaşlarında bir erkekti. Kolumu sıkmasa da davranışı canımı sıktığı için elinden kolumu kurtarıp odaya çıktım.

 

Odaya çıkınca etrafa bakındım. Bavulum burdaydı açıp içinden bana ait eşyalardan çıkarıp üstümü değiştirdim. Çıkardığım kendi kıyafetlerimi de içine koydum. Benden izinsiz bavulumu açmalarını göz ardı edicektim. Bavulumu ve çantamı da alıp odadan çıkmak için açtığımda babamı görmemle duraksadım.

 

O da önce şaşırıp sonra havadaki büyük ihtimalle çalmak için kaldırdığı elini indirdi. Önce yüzüme sonra üstüme en son da yanımdaki valizime baktı.

 

'Deniz nereye?' göz devirip gitmek için adım atıcağım sırada bana sarılmasıyla taş kesildim. Kafasını boynuma koyup beni sımsıkı sarıp ağlayarak özür dileyen benim babamdı. İlk defa babamla sarılıyordum aynı dayımla sarılmak gibiydi ama farklıydı da...

 

Çok isterdim ben de ona sarılıp onun kızım dediği gibi babam deyip sarılmak ama ona izin vermek dışında bir şey yapmadım. Ellerim sarmak için kalkmasın diye yumruk yaptım.


'Lütfen konuşabilir miyiz kızım?' Kafasını boynumdan kaldırıp kırmızı gözlerle bakınca kafamı sallayarak ondan bir adım geri çekildim. Onun içeri geçip odadaki üçlü koltuğa oturmasıyla ben de oturdum. Ben ona bakıyorken onun bakışları yerdeydi.

 

'Ne zaman öğrendin beni yani bizi?' Sonunda kafasını kaldırıp sorduğu soruyla çok şükür aramızda uzayıp giden gergin sessizlik bozulmuştu.

 

'Bir kaç gün önce. Annemin günlüğünü okudum yani her şeyden haberim var.' Dediğimde tebessüm edip bir yere daldı. Şu an özel gücüm olup düşüncelerini okumak istedim.

 

'Annen iyi mi?' Soruyu sorarken yurkunmaktan cümleyi zor bir araya getirdi babam. Onun gözlerinde aynı annemin onu anlatırken olduğu gibi özlem olması hem beni mutlu etti hem de bu duruma düşmemiz canımı sıktı.

 

'Çok iyi, arkanızda bir notla bırakıp gittiğiniz kadını fazla merak etmiyor musunuz?' Dediğimde bunu söylememi hatta söylemeyi bırak bilmemi bile beklemiyor gibi dumura uğradı. Ağzını bir kaç kere açıp kapatsa da ne söylese toparlayamadı.


'Deniz kızım ben ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Bilmiyorum her şey daha çok yeni ve kafam çok karışık. Senden rica etsem biraz olsun bana vakit verebilir misin?'

'Az önce oğullarınıza da söylediğim gibi benim sizden bir beklentim yok. Sadece merak etmiştim gelmişken sizi görmek istedim.' Derin bir nefes aldım yalanlarımı anlamaması için güçlü durmak zorundayım. Ne kadar yok desem de beklenti içinde gelmiştim ben sandım ki tekrar aile olabiliriz ama yanılmışım...

 

Benim verdiğim esi babam devralarak ellerimi tuttu. 'Kızım beni yanlış anladın. Hem ne demek beklentim yok biz senin aileniz.' Dediğinde burukça güldüm o da ne düşündüğümü tahmin etmiş olucak ki kafasını iki yana salladı. 'İzin ver kendi bozduğum her şeyi düzelteyim. Abinlere de bakma sen onlar da şaşkın. Biraz da kıskanıyorlar seni.' Dediğinde güldüm baya kahkahayla sonunda kendimi durdurduğumda babam bana hayran hayran bakıyordu.

 

'Gülüşün aynı annen gibi. Sen gülünce insan her şeyi unutuyor.' Yanaklarımın kızarmasına engel olamadım. İşk iltifatım olmasa da babamdan aldığım ilk iltifattı...

 

'Oğullarınız kıskanacak yaşı geçmedi mi?' Dedim hem konuyu dağıtmak hem de gerçekten merak ettiğim için...

 

'Günlükte ne kadarı yazıyordu bilmiyorum o yüzden tam cevap veremem. Ama annesiz büyüdükleri için senin onla büyümeni kıskandılar bir de seni bunca yıl bulamamıza kızgınlar.' İnanmasam da içimden inanmak istedim nolur dedim böyle olsun beni sevsinler. Sevilmemiş bir çocuk değildim ufacık sevgiden medet ummak istemem ama ailem tarafından sevilmek istiyorum hatta belki imkansız bile olsa yeniden aile olmak...

 

'Şimdi aşağı inelim birlikte. Bütün gün üşüdün çay yapmışlardır içelim birbirimizi tanıyalım olur mu?' İçimdeki o soruyu sormaktan geri duramadım.

 

'Hiç tereddütünüz yok neden? Belki sizin kızınız değilim.' Dediğimde gülümserken hala tuttuğu elimi okşadı.

 

'Annenin ne yapıp ne yapmayacağını herkesten iyi biliyorum. O yüzden sen benim bizim kızımızsın. Bunun için de herhangi bir kanıta ihtiyacım yok.' Gülümsedim hatta hızlı gittiğimi düşünmesem sarılırdım. Olayların nasıl bu hale geldiğini bildiğimden mi neden abnemle ikisinin ayrılığını haksız buluyordum. Birbirlerini hala sevdikleri belliydi. Annemden emin olmuştum gelmeden şu an da babamdan emindim galiba.


'İnelim aşağı sana bir şey söyleyen olursa da cevabını verirsin olur mu?' Dediğinde kafamı salladım. Kendisi koltuktan kalkınca ben de kalktım. Elimden elini çekmeden boştaki eliyle de beni tutup kolunun altına aldığımda saçlarımı öptü. Tam merdivenden aşağı inerken telefonun çalmasıyla ben durunca o da durdu. Cebimden telefonu çıkarınca annem olunca ona baktım o da bana bakıyordu.

 

'Ben konuşabilir miyim?' Dediğinde bunu çok istesem de anneme böyle bir emrivaki yapmak istemediğim için bir dakika işareti yapıp bir kaç basamak uzaklaşıp açtım. Kendisi de durumu anlamış salona geçmişti.

 

'Efendim anne?'

 

'Bebeğim nasılsın?'

 

'İyiyim anne, abime gittim bugün' dediğimde annemin küçük hıçkırığıyla ben de göz yaşımın akmasına izin verip basamağa oturdum. Annemin kendine gelmesi için beklediğim süreçte salona geçen Rüzgar'ın yürümeyi bırakıp bana bakmasına göz devirdim. Ne tepki vereceğini görmek için 'Anne iyi misin?' Dediğimde ilk defa gerçek anlamda maskesini indirdi. Şu an küçük bir çocuk gibi meraklı ve hüzünlü gözlerle elimdeki telefona bakıyordu.

'İyiyim annecim' Tam Rüzgara konuşmak ister misin diye sorucağım zaman hızla arkasını dönüp geldiği yerden dışarı çıkmasıyla elimle yüzümü ovaladım.

 

'Anne sana bir şey soracağım? Şey seninle konuşmak istiyor veriyim mi' Babam diyememiştim Murat bey de demek istemedim. Annemden bir cevap beklerken olduğum yerde biraz sallandım.

 

'Benim de konuşmam lazım telefonu verir misin annecim?' Annemin birden zırhını kuşanmasıyla ben de omuzlarımı dikleştirdim. Annem kesin babamın ağzına sıçıcaktı keşke telefonumda aramayı kaydeden program olsaydı da dinleseydim sonra.

 

'Bir dakika yanına gidiyorum' diyerek oturduğum yerden kalkıp salona geçtim. Bıraktığım gibiydiler sadece babam daha iyi görünüyordu. Bir bana bir kulağımdaki telefona baktığında gerginlikle sakalını kaşıdığında gülme isteğimi zorlukla bastırdım. Hızlı adımlarla yanına ulaşıp telefonu uzattığımda yerinden kalkıp saçımı öperek hızla uzaklaştı.

 

Ben de onun boş bıraktığı tekli koltuğa oturdum.

 

'Tanışalım mı Deniz' sesin sahibi tanımadığım ama Ayaz'ın yanında oturan adamdı. Bana gülümseyerek baktığı için gülümseyerek kafa salladım. Bu hareketimle yerinden kalkıp önüme geldiğinde ben de ayağa kalktım.

 

'Ben büyük amcan Mehmet' dediğinde elimi uzatıcaktım ki o buna fırsat vermeden sarıldı. Aynı babamla olduğu gibi ona da sarılamadım. Çok geçmeden benden ayrılıp belime kolunu koyup beni ilerletti ben de izin verdim.

 

Yaşlı çiftin oturduğu yerin önüne beraberce geldiğinde adamın yani dedemin yüzünü incelediğimde asla yaşını göstermeyecek dinç bir yüzü babam gibi mavi gözleri olduğunu gördüm. Eğer saçlarına aklar düşmüş olmasa dede diyemezdik.

 

'Babam yani deden Dursun' dediğinde adam elini uzattı normalde öpmezdim ama daha fazla uzatmamak için öpmeden çeneme ve alnıma koydum. Adamın bana tavır almasını beklerken o öpmek için eğdiğim başımı kaldırmadan avuçları arasına alıp alnımı öptü.

 

'Evine ailene hoş geldin kızım' dediğinde gülümsedim. Sert görünümüne tezat bakışları yumuşaktı.

 

'Mirası duyunca benim yağcılık' arkamdan duyduğum sesle arkamı döndüm.

 

'Melisa' birkaç kişiden yükselem sese umursamadan öfkeli gözlerle ona baktım. O da baştan aşağı beni küçümseyerek süzüp burun kıvırdı. Çattım bir beni çekemeyen kuzenim eksikti.

 

'Ben Ulusoyların tek torunuyum sizin mirasınıza mı kaldım?' Derken sesim oldukça düz ve sertti. Bu sözlerime bir kaç kişi bozulsa da benim bakışlarım Melisadaydı. Bana göz devirdiğinde kafamı iki yana salladım...

 

'O ne demek Deniz diğerleri nasılsa sen de öylesin bizim için' dedemin sözleriyle Melisa daha da bozuldu. 'Melisa sen de sözlerine dikkat et.' Dediğinde Melisa hemen gözlerini doldurdu.

 

'Gerçekten amcamın gayrimeşrusu için beni mi üzüceksiniz' sözleriyle kulaklarım uğuldadı. Ellerimin titremesine gözlerim de eşlik etti sanki yer sarsılıyordu. Deprem olmuyordu belki ama bana söylediği söz kesinlikle bende deprem etkisi yaratmıştı. Amcamın gayrimeşrusu... Kaç kişiden duymuştum bu gayrimeşru imasını ama hiçbiri şimdiki kadar acıtmamıştı...

 

Buğulanan gözlerim zar zor kapıdan gülerek giren babamı bulduğunda birden kaşlarını çatığ etrafında gezdirdi gözlerini... Babasının gayrimeşrusu daha fazla dayanamadım gözlerimi kapadım karanlığın içine doğru yol aldım. Son hatırladığım adımı sayıklayan bir kaç sesten ibaretti...

 

 

Bölüm sonu🥹🎊🎉

 

 

 

Loading...
0%