Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@simurganka45

Keyifli okumalar🩵🥹🎊

 

Deniz Anlatımıyla

 

Üzerimden yine bir tır geçmiş gibi hissederken gözlerimi açmaya çalıştım. Açamayınca elimi gözüme götürmeye çalıştım ama yine yapamadım. Elim kalkmıyordu. Bilincim yavaş yavaş son anları hatırlarken başıma bir sancı girdi.

 

Amcamın gayrimeşrusu...

 

Gözlerim açılmamaya gayret etse de kapalı gözlerimin arasından bir damla yaş yanağıma doğru süzüldü. Ellerimi sıkmak isterim ama onu da yapamadım. Ne olmuştu da her yetimi kaybettim. Aklımdan binbir türlü kötü senaryo geçerken bir kapı açılma sesi eş zamanlı ayak sesleri duymamla kendimi serbest bıraktım.

 

'Daha niye uyanmadı, dünden beri uyuyor.' Toprak abimin sesiyle baya şaşırdım. Ne demek dünden beri uyuyorum. Tamam bayılmıştım da o kadar da değil babasını satim...

 

'Sakinleştiriciler uyku yapmış olabilir. Ateşi olduğu için antibiyotik de yaptık. İkisi de uyku yapmıştır merak etme.' Genç olduğunu tahmin ettiğim baya berak etkileyici bir kadın sesiydi konuşan doktor.

 

'Sevgilim bazı şeyleri aşmanın vakti gelmedi mi?' Ve bir öpücük sesi. Ulan ne oluyor hastahane odam günah yuvanız mı sizin. Bir dakika sevgilim mi dedi o abime. Anlık şaşırmadan sonra bir üzüntü hissettim hakkım olmasa da. Abime onun bir çok anına tıpkı diğerlerine olduğu gibi geç kalmıştım. Tesadüfen öğreniyprdum her şeyi...

 

'Baksana çok küçük daha size ihtiyacı var.' Yine sessizlik bir an önce odadan çıksalar bari hıçkırarak ağlamak istiyorum.

 

'Bunca zaman nasıl yaptıysa devam etmesi lazımdı. Her şeyi tüm düzeni bozması değil.' Tutamadım bir gözyaşı daha aktı yanağımdan. Özür dilerim abi ben sadece bir aile istemiştim. Ama haklısın keşke gelmeseydim.

 

'En azından benim için denesen sevgilim.' Yapma abi sevmemeni kabul ederim ama sırf biri için mış gibi yapmanı kabul edemem.

 

'Denerim hayatım.' Başım sağ olsun ben bugün bir abimi daha kaybettim. Buraya hepsini kazanmaya gelmişken hepsini kalbime gömüp gidicem galiba...

 

Artık daha fazla gözümden gözlümden düşmesin diye gözümü açmaya hazırlanıyordum ki koridordan bir ses geldi.

 

'NERDE BENİM DENİZ KIZIM' odanın kapısı ve adım sesleri gitmişlerdi. Gözlerimi açıp gülümsedim dayım gelmişti inandığım masala bugün veda vaktiydi.

 

Ne ben kalabilirdim artık ne de dayım bırakırdı beni burda...

 

Bağırış gürültü sesleri iyice yükselirken kapım bir hışımla açıldı. Önden babam abimler amcamlar derken ben onları iyi misin sorularını duymazdan gelerek kapıya baktım. Gözüm anlık beyaz önlüğü kızıl saçlarıyla giren doktora kaydığında yutkundum. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bana gülümsediğinde zoraki bir karşılık versem de gözüm hala açık olan kapıdaydı.

Sonunda beklenen kişi bir hırs ve dik duruşla içeri girdi. Üzerine giydiği mavi gömleği siyah kısa saçlarının ıslaklığından anladığım kadarıyla sakinleşmek için elini yüzünü yıkamış. Sinirle yumruk yaptığı elleriyle diğerlerine öfkeyle bakarken benim uyandığımı daha fark etmemişti.

 

Olayların ve dayımı görmenin duygusallığıyla gözlerim dolu dolu kollarımı kaldırdım. 'Dayııı'

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Genç adam duyduğu sesle hemen ela gözlerini yatağa çevirdi. Bebeğine hızla ilerlerken bir yandan da onu gözleriyle süzerek durumunu ölçüyordu. Gözleri şişmişti ama göz altları da morumsuydu. Beyaz olan teni sanki daha da beyazlamıştı iki günde sanki zayıflamış çökmüş gibiydi gözünden sakındığı kıymetlisi.

 

Hızlı adımlarla kızın açtığı kollara aynı şekilde karşılık verip yatağa oturarak sımsıkı sardı kızı. Kız da dayısının verdiği güven hissiyle iyice doladığı boynunda iyice küçüldü.

 

Murat karşısındaki görüntüye biraz buruk biraz gıptayla baktı. Kızı daha yeni öğrendiği kızı dayısına sığınmıştı. Ondan kendisine sığınmasını bekleyemezdi daha kaç gündür hayatındaydı ama yine de içi burkuldu. Dün kızı birden salonun ortasına yığılınca ne yapacağını bilememiş bir kaç dakika kalmış abisinin kızını kucaklayıp arabaya koşmasıyla kendine gelmişti.

 

Doktorlar durumu için yoğun stres düşük bağışıklık ve yetersiz beslenme korkulacak bir şey yok demişti. Murat için öyle değildi hangi baba rahat ederdi ki çocuğunun canı yanarken. Tüm gece yatağın başında beklerken çok düşündü Murat kim bilir ne kadar hastalık geçirmişti annesine mi sığınmıştı hep. O olmadığında yalnız mı kalmıştı eksikliğini çekmiş miydi babasının...

 

Şimdi tüm sorularına cevap bulmuştu Murat biraz da ondandı burukluğu. Kızı şimdiki gibi ne zaman eksik hissetse dayısına sığınmıştı. Aralarındaki bağı kıskandı ama buna hakkı yoktu. Elinde olmayan durumlardan da olsa bu duruma hepsini o getirmişti.

 

Tekrardan genç çocuğa baktı. Onlar boşandığında tıpkı büyük oğlu gibi 6 yaşındaydı. Büyümüştü oğlu gibi o da. Küçükken eşiyle tatile annesine gittiklerinde hep birlikte vakit geçiriyorlardı. Rüzgarla küçüğü olduğu için çok uğraşmasa da Toprağı delirtirdi. Toprak eğer küçüklükten itibaren ağır başlı olmasa Keremin haylazlığı baya dert olur kavgaları büyürdü.

 

Eski Kerem değildi çocuk da değildi artık. Eskiden enişte diye peşinde çikolata için koşan çocuk olmadığını kendi karşısına dikilip 'Biz kızımızı siz üzün hastanelik olsun diye mi gönderdik. Yatın kalkın Deniz kızıma dua edin yoksa ne buraya gönderirdim ne de şimdi bir dakika burda tutardım sizi.' Haklı olduğu için kimse bir şey dememişti. Rüzgar hariç..

 

Rüzgar uzun ince ama heybetli görüntüsü, elaya dönen gözleri harici huy olarak da benziyordu dayısına. O yüzden Kerem ortalığı bir araya getirirken Rüzgar da üstüne yürüyüp 'Babama sesini yükseltme, kimsin lan sen' demesi bir olmuştu. Korkmuştu Murat kavga çıkıcak diye ama beklenenin aksine Kerem biraz daha uzun olmanın verdiği avantajla üstten bakış atıp bir kaç adım geri uzaklaşmıştı.

 

'Dayınım' demesi Rüzgarı daha da öfkelendirse de Kerem karşılık vermemişti Allahtan.

 

Bu olaylardan dolayı tekrar oğluna baktı Murat. Yumruklarını sıkmış yataktaki ikiliye öfkeyle bakıyordu. Başkası bunun onları sevmediği için olsa da biliyordu Murat evlatlarını onların öfkesi annelerineydi. İkisinin ortak kararıyla asıl sebep söylenmemiş Ateşleri yürek yangınlarının kaybı sonrası birlikte yapamadıklarını anlatmıştılar. Bu yüzden iki oğlu da annelerinin onları bırakmasına öfkeliydi bunun da suçlusu Murattı...

 

Muratsa herkes hayatta güvende olsun da gerisi aşılır sanmıştı yanıldığını şimdi çok daha iyi anlıyordu. Muratın omzuna vuran kişi abisiydi. Anlamıştı dalıp gitmesinden neyi düşündüğünü kendisini suçladığını o yüzden Deniz'in çıkmak istediğini bile duymadığını fark etti.

 

Murat kendine geldiğinde boş yatağa bakıp ayağa kalktı. Anlık kalkmasıyla sarsılsa da gözünü yumup kendine geldi.

 

'Baba iyi misin?' Toprağın endişeli sesine kafa salladı.

 

'Abi hastahanedeyken bir doktorla görüşelim. Kaç gündür de göğsünü tutuyorsun.' Öfkeyle kardeşine baktı. Hem şimdi bu olayı söyleyip herkesi telaşlandırmasına hem de dün karısı ve kızının sözlerine. Kardeşi de suçlulukla başını eğdi. Seviyordu karısını ama işte bazı şeylerin aması vardı. Onlar adına her seferinde özür dilese de onlarla baş edemiyordu. Her seferinde be bir daha olursa boşanırız dediğinde kızını öne sunan karısı dinliyordu onu ne kızdığında psikolojisini bahane eden kızı...

 

'İyiyim ben' dedi.

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

Abimin sevgilisi olduğunu öğrendiğim kızıl afet benim değerlerimi kontrol ederken amcamlar babamla birlikte dayımla çıkmışlar abimlerle kalmıştım hastane odasında.

 

'Nasıl hissediyorsun kendini canım' kızıl afetin gülümsemesine gülümseyerek karşılık verirken hala tedirgindim. Aklım dışarda dayımdaydı inşallah kavga çıkmazdı.

 

'Yorgunum' dedim ama bu cevap sadece öylesine değildi. Ben genel olarak yorulmuştum. İnandığım hayal ettiğim her şey üstüme çökmüş ben de altında kalmıştım.

 

'Yorgun olman çok normal. Vücut direncin düşük kan değerlerin de öyle. Yazdığım takviyelerle kısa zamanda toparlanacağını düşünüyorum.'

 

'Kendini toparlayana kadar yediklerine dikkat etsin. Meyve yemesine özen gösterin.' Bunları abimlere bakarak söylediği için ben de gayri ihtiyari onlara bakmıştım. Toprak abim büyük bir sevgi ve gururla bakıyordu doktora yani sevgilisine. Bunu kıskanmadım ama imrenmeden de edemedim. Hadi o sevgilisi Rüzgar abimin bakışları bile sevecendi ilk kez görüyordum galiba onu da böyle. Yalan söylemeye gerek yok üzüldüm.

 

Onlar benim hakkımda konuşmayı bırakıp kendi aralarında konuşmaya başlayınca gözlerimi onlardan kucağımdaki ellere çektim. Binbir umutla geldiğim bu memleketten biran önce gitmek bu günleri yaşanmamış saymak istiyorum.

 

Çok geçmeden kapı açılınca hevesle kapıya baktım. Bakmamla dayımın bakışları beni buldu. Çok geçmeden yatağın ucuna oturup ellerimi tutunca dudak büküp ağlamamak için kendimi zor tuttum. Sevgi arsızı değildim ama tek isteğim ailem tarafından sevilmekti...

 

'Nasılsın deniz kızım' dayımın hitabıyla güldüm. İlk kitabımı annem çok yoğun çalıştığı için dayım okumuştu o gün bugündür de bana kitaptaki gibi deniz kızın diyordu.

 

'İyiyim dayım, gidiyor muyuz?' İster istemez sesim fazla hevesli çıkmıştı. Dayım diğer tarafımda duran babama bakıp tekrar bana döndüğünde bir işler olduğunu anladım ama bozuntuya vermedim.

 

'Dayım bizim babanla dönmemiz lazım. Sen biraz daha burda kalıcaksın.' Derken bir yandan elleri arasındaki ellerimi okşuyordu. Duyduklarım ilaç etkisi halüsinasyon olduğunu düşünsem de değildi. Bir işler döndüğüne emindim.

 

'Sorun ne?' Ciddileşmiştim ellerimi çekmek istesem de dayım daha sıkı tuttu.

 

'Bir sıkıntı yok gidip annenle konuşucaz. Sen de biraz daha tatil yap burda' Zoraki gülümsemeyle söyledikleri kafama yatmadığı için kafamı iki yana salladım. 'Beni üzücek misin?' Dediğinde ofladım nefret ediyorum duygu sömürüsünden. Dayıma göz devirdiğimde beni kendine çekip sarıldı.

 

'Serkan abide mi kalıcam?' Ne dersem diyim dayımın geri adım atmayacağını kabullendiğim ve babamın da onunla gidiceği için sormuştum. Aslına bakarsanız biraz da abimlerin biz de kalırsın derler mi diye merak etmiştim.

 

Sorumun aslında ona sorulmadığını anlayan dayım babama döndü yine. Anlamıştı bu sorunun muhattabının ikimiz de olmadığını. Dayımdaki bakışlarımı babama çevirdiğimde oğullarına baktığını gördüm. İkisi de kafasını iki yana sallayınca hemen önüme döndüm.

 

Yatağın diğer tarafı da çöküp babam oturdu. Elleri saçlarımda gezerken ağlamamak için kendimi sıktım ama ilk yalnız kaldığımda ağlayacağıma adım kadar eminim.

 

'Abinler çalışıyor yalnız kalmanı istemiyorum güzelim. İstediğin zaman ararsın beraber vakit geçirirsiniz ben gelince de geçeriz eve olur mu?' Kafa salladım kaderime baş kaldıracak gücüm yoktu.

 

Cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattığında isteğini anlayıp numaramı girip ona geri uzattığımda gülümseyerek kaydetti.

 

Dayım telefonu çalınca dışarı çıkınca yine baş başa kaldık.


Sonunda çıkış işlemlerini hallettik. Babamlar ne iş çeviriyorsa beni burda bırakıp ilk uçağa yetişmek için beraber havaalanına gittiler ben de hastahane önünde öylece kaldım.

 

'Gidelim artık' Toprak abime kafa sallayarak onları takip ettim. Güzel yüksek siyah bir arabanın yanına gelmemizle Toprak abim sürücü Rüzgar abim ön koltuğa oturdu. Ben de arka koltuğa oturup onlara baktım. Araç hareket edince istemesem de ilk adımı ben attım.

 

'Serkan abimi arıyım mi? Ben evini bilmiyorum ya da beni bir yerden mi gelip alsın?' Bir yandan da elime telefonumu almıştım bunları söylerken.

 

'Tershaneden seni gelip alsın' Toprak abimin sözlerine kafa sallayıp Serkan abiyi aradım.

 

'Abi kusura bakma rahatsız ettim'

 

'Yok cimcime ne rahatsızlığı, Keremle konuştum haberim var. Nasıl yapalım istersin?'

 

'Abi beni tershaneden alır mısın zahmet olmazsa'

 

'Alırım abim de tershane ne alaka orda mısın sen'

 

'Yok abi ben gidince sana konum atarım olur mu?'

 

'Tamam dikkat et kendine'

 

Telefonu kapatıp camdan yolu seyretmeye başladım. Annemi teyzemi çok özlemiştim ama dayım buraya gizlice geldiği için şimdi arasam hem ağlardım hem de kesin dayımı şikayet ederdim.


Sonunda araba durmuş tershanenin önüne gelmiştik. Arabayı içeri sürdüklerinde merakla camdan dışarı baktım. Bazı gemi iskeletleri yanında çalışan işçiler vardı. Park edilince abimlerin inmesiyle ben de indim. Yerler ıslak olduğu için dikkatle indim.

 

Karşımdaki Karadeniz'i görmemle iki günde denizi seyretmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Dikkatlice denize doğru ilerleyip küçük tabureye oturdum.

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Toprak ve Rüzgar denize ilerleyen kızın arkasından bakakalmışlardı. Toprak cebinden sigarasını çıkarıp yaktığında Rüzgar da ona eşlik etti.

 

İşçiler de şaşkın şaşkın küçük kıza çaktırmadan baksa da kimsenin kim olduğunu sormaya cesareti yoktu. Birbirleri arasında istişare yapsalar da bunlar tahminden öte değildi.

 

Toprak ve Rüzgar dalmış giderken ikisinin yanına biri gelmesiyle ona döndüler.

 

'Hayırdır lan Karadeniz de gemileriniz mi battı?' Poyrazın sesiyle daldıkları yerden irkilerek gülen arkadaşlarına döndüler. Poyraz uzun kalıplı yeşil gözlü biriydi. Onlarla burada çalışıyordu aynı zamanda Yusuf'un ölen abisinin oğlu olduğu için de aile dostuydu. Kendisi dışardan sert dursa da yakınlarına farklıydı. Bu iki çocukla beraber büyüdüğü için de kardeş gibiydiler.

 

'Manita mı yaptınız kim bu kız?' Poyraz'ın sözleri izledikleri kızaydı. Arkası dönük olduğu için yüzünü görmese de siyah dalgalı saçları burdan görünüyordu. Kendisi çoğunlukla merkezde olduğundan son olaylardan bir haberdi.

 

'Babamın kızı' Demekle yetindi Rüzgar.

 

Poyraz ciddi bir tavra büründü. Doğru kelimeyi seçmek için bir kaç kez ağzını açıp kapatsa da ne dese bilemedi.

 

Toprak arkadaşına anlatmak istediği için olayı kısaca anlattı. Poyraz her sözle şaşırsa da sabırla arkadaşını dinleyip onlara destek oldu. (Tekrar aynı şeyleri yazmaya üşendim dndk)

 

'Yani Murat amca gelene kadar sizinle kız' Poyraz'ın sözlerine Rüzgar kafasını iki yana salladı.

 

'Yok bir tanıdığı gelip alıcak'

 

'Oğlum siz salak mısınız amına koyayım?' Poyraz'ın sert ve sinirli sesi ikisini de ona döndürdü. O ise ikisine değil denizi seyreden kıza bakıyordu. 'Neler okuyoruz genç bir kızı kardeşinizi tanımadığınız bir adama nasıl bırakıyorsunuz. Kalsın lan sizle bebek değil ki bu bakamayacaksınız.'

 

'Ona çok benziyor. Her baktığımda' Devam edemedi Rüzgar.

 

'Sizin kafanıza sıçıyım. Suçlusu bu kız mı lan yaşananların da cezasını ona kesiyorsunuz. İlerde çok pişman olursunuz.' İkisi de düşündü haklıydı arkadaşları.Daha fazla burda durursa kavga edeceğinin bilincinde ikisinin omzuna çarparak orayı terk etti.

 



Deniz Anlatımıyla

 

Telefonumun çalmasıyla yerimden kalkıp hala aynı yerde duran abimlere ilerledim. Oturduğumda Serkan abime konumu atmıştım geldiğinde arayacağını söyleyip yola çıkmıştı.

 

Karşılarında durduğumda içim ne kadar kırık olsa da dışardan bunu yansıtmadım. Tıpkı onlar gibi duygusuz gözlerle onlara baktım.

 

'Getirdiğiniz için teşekkür ederim. Ben gidiyim artık.' İkisinin de bir şey demesine izin vermeden çıkış kapısına doğru meraklı bakışlar eşliğinde gittim.

 

Kapıdan çıkmamla arabasına yaslanmış Serkan abiyi görünce adımlarımı hızlandırdım. Hiçbir şey demesine fırsat vermeden sımsıkı sarıldım.

 

'Kız cimcime dur boğuldum' dese de saçlarımı okşuyordu. Ayrılınca yüzüme üzgün gözlerle baksa da hemen kendini topladı. 'Atla hadi bizimkiler seni bekliyor. Güzel bir kahvaltı yapalım yoksa Kerem beni' diyip uzakalara dalıp korkmuş gibi irkilince gülerek arabaya bindim.

 

Yolda giderken dayımal konuşmuş Serkan abinin beni aldığını söylemiş sonra da kapatmıştım.

 

Merkezde denize yakın villa tarzı bir siteye gelince etrafı inceledim. Sonunda birbirinin aynı olan evlerin birinin bahçe kapısı açılınca içeri girdik. Aracın girmesiyle eş zamanlı evin kapısı açılmış Serkan abinin annesi Gül teyze tonton yanaklarıyla gülümseyerek çıkmıştı. Bize gelip gittikleri için tanımam beni rahatlattı. En son babasının vefatı sonrası Gül teyzeyle memlekete geri dönene kadar onlar da İzmir de yaşıyordu.

 

Arabadan inip Gül teyzenin kolları arasına girdim. 'Kiz dur deli uşak devirecesun beni' kızıyor gibi söylense de gülmekten gözleri kısılmıştı. Yanaklarına öpücük bırakıp ayakkabılarımı çıkardım.

 

'Özledim seni Gülüşüm' dediğimde terliğini çıkarmasıyla içeri koştum. Eskiden onu kızdırmak için bulduğum lakabı artık güldürmek için söylüyorum.

 

Girdiğim yerin salon olmasıyla ayıp olmasın diye oturmak için onları bekledim. Çok geçmeden Serkan abinin kolunun altında Gül teyzeyle içeri girince gülümsedim.

 

'Hadi ellerinizi yıkayın doğru sofraya'Gül teyze bazen ağız yapsa da genelde normal konuşuyordu. Serkan abinin peşine takılıp ellerimi yıkadım. Beraber denize bakan camın önündeki mutfak masasına geldiğinde iştahım açıldı.

 

'Gülüşüm döktürmüşsün yine fıstık' deyip yanağından makas alıp Serkan abinin arkasına kaçtım.

 

'Cel buraya çirpi bacak kiracaum o bacağunu' Serkan abi beni arkasından çıkarıp Gül teyzenin karşısına oturttu. Kendisi de ikimizin arasına oturduğunda kalkıp çayları doldurdum. Gülüşümü de öpüp yerime geçtim.

 

 

Toprak Anlatımıyla

 

Rüzgarla beraber akşam olunca babannemin köydeki evine gelmiştik. İkimizde üzerimizi değiştirip aşağı indiğimizde dedem ve babannemin arkamıza bakmasıyla Rüzgarla birbirimize bakıp yerimize oturduk.

 

'Nereyedur torunum?' Babannemin sorusuyla nefes alıp verdim.

 

'Tanıdıkları varmış orda kalıcak babam gelene kadar'

 

'Sebep buraya evi varken neden başka yere gitti. Yoksa siz bir got gafalılık mı ettunuz?' Cevap vermedim babannemden çeşitli azarlar yerken sustum.

 

'Kızı alın gelin nereye bıraktıysanız?' Dedemin sert sesiyle ona döndüm. Sert bakışları benim ve Rüzgar üzerinde dönüyordu.

 

'Biz bırakmadık gelip aldılar' Rüzgar biraz daha konuşsa sinirine hakim olamayacaktı.

 

'Rüzgarım Toprağım sizin derdiniz ne el kadar kızla. Yedirecek ekmeğimiz mi yoktu yatıracak yatağımız mı? Biz sizi böyle mi büyüttük oğlum. Bu kız masum oğlum. Eğer bir suçlu varsa hepimiz suçluyuz. O kız tüm her şeye rağmen öğrendiği gibi soluğu neden sizin yanınızda almış bir düşünün. Benim size başka diyecek sözüm yok.' Diyip salondan çekip gidince babannem de bize kınayıcı bakışlar atıp çıktı.


Bölüm sonu🎉🎊

Loading...
0%