Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@simurganka45

Keyifli Okumalar🎊😘🥹🫶🏻

Ay hazırladığım taslak silinmiş yeniden yazmak zorunda kaldım🥹

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

Gül teyzeyle çayımızı denize bakan balkonda içerken bir yandan da annemler hakkında sohbet ediyoruz. Serkan abi de bizimle otururken telefonu çalınca içeri geçti.

 

Elimdeki çayla denize bakarken sonra düşünürüm diye geriye attığım her şey tek tek aklıma düştü. O eve geldiğimde gösterilen tavır, abimin mezarından eve geldiğimde uyandığımda bayılmadan duyduklarım, uyandığımda duyduklarım son bir kaç günde ne çok şey yaşamıştım.

 

Aklıma dayımın gelmesiyle tekrar derin bir nefes alıp verdim. Bir şeyler gizlediklerine adımın Deniz olduğu kadar emindim. Sadece olayın ne olduğunu çözememiştim. Dayımda olayı çözeceğimi bildiği için beni burda olayın dışında bırakmıştı.

 

Olay neyse annemin de haberi vardı. Akşam yemeği yerken beni aramış tedirgin bir sesle konuşmuş yakın zamanda bir arada olacağımızı söylemiş sonra da Gül teyzelerle konuşmuştu. Babamın evinde olmadığımı biliyordu ve sorgulamamıştı.


Salağa yatmak böyle durumlarda olayı çözmede işime yaradığı gibi mış gibi yapıyordum onlara karşı ama bir yandan da içim içimi yiyordu. Olayın büyük olduğu ve bir şekilde hepimize dayandığını aynı zamanda tehlikeli olduğuna kanaat getirmiştim yemekten beri ama bana daha çok detay lazımdı. Bu detayları bulabileceğim tek kaynağım Serkan abi ise fazla dikkatliydi. Hiç açık vermiyordu.

 

En azından telefonunu biraz odada bıraksa hiç tasvip etmesem de dayımla olan mesajlaşmalarından bir şey bulabilirdim ama dediğim gibi hatasızdılar. Bu yüzden şimdilik saf ayağına yatıp biraz olsun dikkatlerinin azalmasını beklemem gerek.

 

Omzumdaki sıcak elle daldığım düşüncelerle birlikte irkilerek arkama baktığımda Serkan abi gülümseyerek elindeki şalı kaldırdı.

 

'Buz gibi olmuşsun daha tam iyileşmedin. İçeri girmiyorsan üstüne örtelim şalı olur mu abim?' Sözleriyle cevabını beklemeden üstüme şalı güzelce sararken dolan gözlerimi saklamak için gökyüzündeki yıldızlara çıkardım bakışlarımı.

 

Gerçekten de sadece kan bağı hiçbir şeye yetmiyordu. Kendi öz abimler bugün arkasını dönmeden beni bırakırken yedi kat el diye tanımlanabilecek Serkan abim yüm şefkat ve sevgisini gocunmadan sunuyordu bana. Zaten en çok da bu koymuyor mu insana beklenen yerden gelen ihanet ve beklenmeyenden gelen merhamet...

 

'Kıyafetlerin orda kaldı ne zaman gidelim almaya ya da ben mi yarın alıp geliyim?' Omuz silktim sadece nasıl kolayına gelirse öyle olsun.

 

'Ben çayları tazeleyip geliyim' Gül teyzenin elimdeki soğumuş bardağı almasıyla balkondan çıkması bir oldu.

 

Gül teyzenin çıkışıyla Serkan abi balkon mobilyasının önündeki orta sehpaya oturup ellerimi tuttu.

 

'Abim konuşalım mı biraz?' Serkan abinin benimle konuşurken özel olarak dayım gibi merhametli çıkardığı ses tonuyla gözlerim tekrar doldu. Kahve gözlerini gözlerime çıkardığında önce kaşlarını çatıp oturduğu sehpadan kalkıp yanıma oturdu.

 

'Şşş tamam ağlamak rahatlatacaksa ağla ama içine atma abim tamam mı?' Serkan abi Allahtan seni hep dayımı gördüğüm gibi gördüm yoksa aşık olucaktım yanlışlıkla sonra keşfete düşerdik dayımın arkadaşına akım yapıyorum diye. Aklıma gelenle psikolojim bozulduğu için ağlarken güldüm.

 

Biraz sakinleşince masadaki peçeteyi alıp burnumu silmeye çalışmasıyla ondan biraz geri kaçtım.


'Abi kaç yaşına geldim bırak artık çocuk muyum ben?' Bir yandan da ayaklanmış koltuğun arkasına saklanmıştım.

 

'Ne zamandı o sümüklerini kazağımıza sildiğin geçen sene mi?' Derken bir yandan da bana elindeki peçeteyle ulaşmaya çalışıyordu.

 

O sırada zilin çalmasıyla durmam sonucu beni yakalayıp küçük çocuk gibi burnumu sıkarak silince yüzümü buruşturdum. Bir eli nazik ama güçlü bir şekilde kolumu tuttuğu için kaderime boyun eğdim.

 

'Çocuklar misafirimiz var aşağı gelin, derhal' Gül teyzenin sözleriyle bir tuttuğu koluna bir kapıya baktım. Tam adım atıcakken Serkan abi beni atik bir hareketle kucağına alınca düşmemek için gülerek kollarımı boynuna doladım.

 

'Abi bırak beni odama gidiyim. Uyudu de Gülüşe misafir istemiyorum. Hem benim misafirim sayılmaz. Sonuçta ben de misafirim. Ne demiş büyüklerimiz misafir misafiri sevmez ev sahibi hiçbirini sevmez' ben soluksuz bunları sıralarken Serkan abi beni bir tarafına takmadan merdivenlerden aşağı kata indiriyordu.

 

'Deniz nefes al abim' dediğinde oflayarak nefes aldım. Kollarındaki ellerimi çözüp çiçek oldum.

 

'Deniz'

 

'Deniz'

 

'Sümüklü' şuan ona trip attığım için son sözüne kadar suskun dursam da sümüklü demesiyle kaşlarımı çatarak ona baktım. Tam ağzımı açıcakken gülmesiyle düşüceğim tuzağı farkedip omuz silkip hıhlayarak tekrar çiçek oldum.

 

'Tamam bırak beni misafirlere rezil olmayalım' salona gelmeden masumca söylediğim sözlere inanması için bir de tatlıca gülümsedim.

 

'Aynen abim bak bakalım yedim mi?' Dediğinde oflayarak çırpınmaya başladım. Bir yandan beni tutmaya çalışırkenki surat ifadesi komik olduğu için gülmeye başladım.

 

'Dur düşürüceksin yine beni abi' dediğimde düşürüyor gibi yapınca çığlık atıp boynuna sarıldım.

'Kızım on yaşımdaydım seni düşürdüğümüzde Keremle hala nasıl unutmadın.'

'Teyzem sağ olsun hep dayıma sizin yüzünüzden böyle oldu çiçeğim diyor' derken neyseki salonın girişine gelmiştik.


İçerde koltuklarda oturanlar kadar ben de şaşkın olduğum için Serkan abime döndüm. O da şaşkın olunca benim gibi ona da süpriz olduğunu anlamış oldum.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Salondaki Denizin babannesi ve dedesi başta olmak üzere abileri, Zeynep ve Poyraz şaşkınca içeri henüz adım atmayıp salon girişinde genç bir adamın kucağındaki Denize ve adama bakıyordu.

 

Gül Hanım ise tebessüm ediyor gibi gözükse de bunun altındaki imanın kapıdaki ikili farkına varırdı tabi şaşkınlığı üzerinden atabilirlerse.

 

'Eee inmeyi düşünür müsün Deniz, indir oğlum sen de kardeşini' Gül Hanım'ın sözleriyle ikili kendine gelince girdikleri şoktan çıkıp Serkan dikkatlice Deniz'i yere indirdi.

 

Diğer herkes ise şaşkındı hala. Bu ikilinin bu kadar yakın olacağını düşünmemişti hiçbiri.

 

Hatta abileri sabahki Poyraz konuşmasından sonra babanne ve dedesinin de tanımadığımız insanlar hiç mi merak etmiyorsunuz demeleri üzerine suçluluk duygusuyla biraz da vicdan azabıyla gelmişti ama şimdiki durum farklıydı.

 

Poyraz da Zeynep'in nolur Deniz'i göreyim kız bayılmış aklım kaldı ısrarına dayanamamış sabahki olayları detaylıca amcasından öğrenmek için geldiği köy evinden çıkıp yolda karşılaştığı Kara ailesinin peşine takılmıştı. Diğerlerinin aksine kıza ve genç adama değil arkadaşlarına bakıyordu.

 

Çocuğun annesinin abi kardeş imasına arkadaşları bozulmamıştı bu da şaşırtı onu. Kara ailesinde tıpkı kendisindeki gibi bir kıskançlık damarı olduğuna ailenin kadınları emindi çok çekmişlerdi zamanında bu durumdan. Ama şimdi iki arkadaşı ya duygularını bu kıza karşı çok iyi saklıyordu ya da gerçekten kıskanmamışlardı. Bunun olması demek bu kızı hala kız kardeşleri olarak görmedikleri anlamına geliyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

'Yaaa çok özledim' diyerek birden kollarını bana dolayan Zeyneple neyseki şaşkınlığı üzerimden atıp gülümseyerek kollarımı ona doladım. Nasıl oldu bilmiyorum ama insanlara zor alışan ben birkaç günde kendimi Zeynep'e yakın hissediyorum.

 

'Ben de özledim.' Dediğimde yanaklarımı öpmesiyle afalladım.

 

'Kızım misafirlerimize hoş geldiniz desene. Oğlum sen de gel benimle mutfağa' Gül teyzenin sözleriyle onlar içeri geçince ayağa kalkan babannemle ona yaklaşarak elini öptüm.

 

Babannem de Zeynep gibi yanaklarımı öpünce ne tepki vereceğimi şaşırdım.

 

Dedeme yöneldiğimde o elini öpmeme fırsat vermeden almımdan öptü.

 

'Kusura bakma Denizim' dediğinde başkası yerine utanmamasını söyleyecekken vazgeçip gülümsedim.

 

Ordan abi kişilerine geçtiğimde onlarda koltuktan kalkmış bana bakıyordu. İkisi zaten yan yana oturuyordu.

 

Öylece birbirimize bakarken elimi uzattım. 'Hoşgeldiniz Toprak Bey' dememle söylediğim sözlere mi yoksa elimi uzatmama bilmiyorum ama değişik bir bakış attı. Umursamadan elimi indirip yapmacık bir tebessümle 'Siz de hoş geldiniz Rüzgar bey' diyerek kıkırtıların geldiği taraf olan Zeynep ve abisi olduğunu düşündüğüm kişiye ilerledim.

 

Zeyneple zaten sarıldığımız için düz duran yeşil gözlü heybetli adama elimi uzattım.

 

'Hoşgeldiniz ben Deniz Ulusoy' gülümserken aynı şekilde elimi nazik şekilde tutarak ufak salladı.

 

'Asıl sen Karadenize hoş geldin Deniz. Ben de Zeynep'in amcasının oğlu Poyraz Sancaktar.' Kafa sallamakla yetindim. Burda kalıcı değildim kimin ne olduğu da beni ilgilendirmiyordu o yüzden.

 

Yine de kibar bir şekilde elimi çekerken 'Memnun oldum' dedim.

 

Gülüşümün kalktığı üçlü koltuğa oturduğumda çok geçmeden Gülüşüm elinde çay ve ikramlıklarla geldi. Hemen elinden alıp misafirlere ikram ettim.

 

'Kusura bakmayın böyle de emrivaki yaptık ama Deniz'i almaya geldik' Babanne hanımın Gül teyzeye yönelik söylediği şeylerle içten içe şaşırsam da dışarı yansıtmadan içerden gelip yanıma oturan Serkan abime baktım.

 

Bana göz kırpıp kolunu omzuma attığında ben de dayım kadar olmasa da güvenli bölgeme sığınmakla yetindim. Karşımdaki kimseyle göz göze gelmemek için onlara bakmasam da izlendiğimi hissettim.

 

'Deden beni kesicek gibi bakıyor' Serkan abimin sanki bana konuşmuyor gibi bıyık altından konuşmasına tebessüm ettim.

 

Çaylar içilirken biz de Zeyneple sohbet ettik. Abi takımı bir ara Zeynep benim numaramı alırken telefonlarını çıkarınca sinirden çırpınmamak için kendimi zor durdurdum.

 

Gelen Poyraz abiyle Serkan abim sohbet ederken saat baya ilerledi. Zeynep durmadan seninle şuraya gitmeliyiz şunu yapmalıyız gibi planlar yapınca burdan giderken arkamda sadece onu bırakmamın hüznünü hissettim.

 

'Biz kalkalım artık. Her şey için çok teşekkür ederiz. Deniz kızım sen de hazırlan istersen' Babanne hanımın sözleriyle Serkan abimle Gülüşe baktım. Gülüş gülümseyerek kafa sallarken Serkan abim üst katı işaret ettiğinde hemen yavrusu gibi peşine takıldım. Konuşmadan orta kata çıkınca salona girdiğimizde kapıyı kapattım.

 

'Deniz istemiyorsan zorunda değilsin. Dayın gelene kadar kalabilirsin bizle biliyorsun di mi abim?' Kafamı sallarken duygusallıkla ona sarıldım. Biraz sarılmama müsade ettikten sonra kollarımdan tutarak beni ayırdı kendisinden.


'Dur kız sümüklerini sürme yine üstüme' güldüm benim güldüğümü görünce o da güldü. Beni güldürmek için yaptığını bildiğim için bu sefer sitem etmedim sümüklü değilim diye.

 

'Gitmek istemiyorum' dediğimde kafasını sallayarak beni de kolunun altına alarak tekrardan aşağıdaki salona indi.

 

'Deniz biraz daha misafirimiz olsun.' Ortaya bir açıklama yapmış devamını getiricekken dede beyin telefonu çalmasıyla koridora geçip bize eliyle bir dakika işareti yaptı.

 

Bu sırada Zeynep'e istediği zaman buraya beni gçrmeye gelebileceği hakkında bilgi verdi Serkan abim.

 

Dede bey girdiğinde surat ifadesi sinirli gibi olsa da bana sahte de olsa gülümseyip 'Oğlum seninle bir konuşalım' diyerek Serkan abimle dışarı çıkınca oyuncağı elinden alınmış bebek gibi kapıya baktım.

 

'Maşallah çok düşkünler herhalde birbirlerine' Babannenin sözleriyle Gül teyzem dolu gözlerle bana bakınca hemen kolunun altına girdim.

 

'Eskiden biz de İzmirdeydik. Serkan Kerem Aslı arkadaştı biz de sürekli görüşürdük komşuyduk zaten ananeleriyle. Oraya gelirdi arada Deniz sonradan daha sık gelmeye başladı bebekliğinden beri beraber büyüdüler bizimkilerle. Biz çocukları birbirinden ayırmayınca Serkan'ı ayırmadı dayısından. Serkan zaten tek çocuk o da kardeş bildi Denizimi. Buraya dönünce eskisi gibi görüşemesek de aralarındaki bağ hiç kopmadı.' Gül teyzenin elini tutup sıktığımda babannenin gözlerindeki yaşı hızlıca sildiğini gördüm. Üzüldüğüm için ona tebessüm ettim.

 

'Nasıldı küçükken Deniz.'

 

'Çok usluydu hiç üzmedi hiçbirimizi' dediğinde burukça güldüm. Aklım başıma gelip annemi yorgun görünce kendimce bir de ben üzmeyeyim onu diye böyle olduğumu benden başkası bilmiyordu bilmesinler de zaten. Annemin benim için yaptığı onca şeyden sonra benimkisi küçük bir fedakarlıktı.

 

'Hayret prenses hanım o kadar ilgiye nasıl şımarmamış.' Rüzgar'ın sesiyle derin bir nefes alıp verdim. Geldiğinden beri yaptığına devam edip susamaz mıydı?

 

Normalde cevap vermeden hatta muhattap olmadan geldiğim gibi çıkmaktı hayatlarından ama yeterdi benim de sabrımın bir sonu vardı ayrıca benim düşündüğümü beş yaş büyük olan Rüzgar düşünemiyordu.

 

Beni kabul edip hayatlarına almak istememelerini anlayabilirdim ama beni yargılamak kimsenin haddine değildi.

 

Diğerleri ona dik bakışlar atsa da Rüzgar'ın alaycı elaları benim üzerimdeydi. Çenemi biraz daha dikip önemsiz bir şeymiş gibi konuştum.

 

'Şımardıysam aileme şımardım. Size şımarmadım ya.' Anlık afallamasına sözlerimden sonra gülümsedim.

 

'Rüzgar öyle demek' Toprak kişi onu savunucakken elimi kaldırıp durdurdum. Sustukça tepeme çıkmışlardı alışma süresi dedim de bokunu çıkardılar bunlarda bundan sonra lafını esirgeyen Denizi...

 

'Kardeşinizi savunmanızı anlıyorum ama açıklamanızla ilgilenmiyorum.' Söyleyip söylememe arasında kalsam da devam ettim.

 

'Haklısın Toprak buraya gelmekle hata yapmışım keşke o günlükte okuduğum kadarıyla kalsaydınız.' Gül teyzenin yanından kalkıp bahçeye çıktığımda arkamdan seslenseler de durmadım.

 

Bahçe kapısından da çıkıp denize ilerledim. Şimdiden denizden gelen o tuzlu koku hoşuma gitmiş beni sakinleştirmişti.

 

Kayalar dalgalar vurduğu için ıslak ve kaygan olduğu için dikkatle bir adım attım. Bir adım daha atmışken dengimi kaybedip düşücekken bir elin belimi sarmasıyla yere hafif eğik şaşkın gözlerle bana endişeyle bakan Poyraz abinin koluna tutundum.

 

Ben şaşkınlık ve şoktan dolayı gözlerimi kırpıştırıp dururken beni yeşil gözleriyle tarayıp eski dik konumuma getirdi.

 

'Dikkatli ol kayalar ıslak' kafamı sallayarak yaşadığım heyecandan dolayı ilk bulduğum kuru yere çöküp karşımdaki denizin ortasındaki gemilerin ışıklarını izlemeye başladım.

 

Konuşmasını beklesem de konuşmayınca gitti mi diye baktığımda benden biraz gerideki kayaya oturup sigra içerek denize baktığını gördüm. Anlamış gibi ben ona dönünce denizdeki yeşilleri bana dönüp göz kırptı.

 

'Gittin sandım' dedim dikizci gibi gözükmemek için açıklama ihtiyacı hissederek.

 

'Gidersem düşersin yine'

 

'Düşersem kalkarım' hep yaptığım gibi diye başladığım cümleyi içimden tamamladım.

 

'Ailenin toplaması gibisin' tekrar ona dönme ihtiyacı hissettim. 'Bakma öyle kötü kötü. Ailedeki herkesten biraz özellik almışsın anlamında söyledim.' Omuz silkip önüme döndüm. Anneme benziyordum diğerlerini bilmiyorum bilmek de artık istiyor muyum bilmiyorum.

 

'Bakma onların kafa geriden geliyor. Yakında pişman olurlar.'

 

'Konuşmak için sana bakmamı mı bekliyordun' dedim gülerek o da küçük bir tebessümle kafasını iki yana sallayarak. Sigarasınu söndürüp kenara koydu çöpünü.

 

'Aslında çok konuşmam' dediğinde güldüm. 'Sen konuşmadığın için konuşuyorum yoksa sayılıdır kelimelerim.'

 

Derin bir nefes alıp bu sefer denize değil ona dönük oturdum.

 

'Acıyor musun bana?'

 

'Duygular konusunda iyi değilim hatta duygusuz diye dalga bile geçerler arada. Sana şu an hissettiğim duygular arasında acıma hayranlığın yanından bile geçemez.'

 

'Çocuk avutuyorsun galiba'

 

'Çocuksun daha' dediğinde onunla konuşurken asla ciddi kalamadığımızı fark ettim.

 

Birden bize doğru gelen Zeyneple içerde yaşananlar aklıma gelirken tekrar yüzüm asıldı.

 

'Kızdın mı gül diye dedim. Dedim sana duygular konusunda iyi değilim derken' dediğinde gülümsedim. Kendince destek olmaya çalışırken gerçekten ne söyleyeceğini toparlar gibi araya verdiği eslerden gerçekten şu an kafamı dağıtmak için konuştuğuna emin olmuştum.

 

'Abi sen gülüyor musun? Şunun tadını bilenler aşağı yazsın.' Zeynep'in yaptığı taklit ve abisinin ona attığı ciddi bakışla gülümsedim. Belki biz de neyse...

 

'Sizi bekliyolar gidelim mi?' Zeynep'e kafamı sallayarak onayladım. Yerden dikkatlice kalkarken Poyraz abinin her an tetikte kalkmamı beklediğini görünce gülümsedim.

 

Birlikte eve yaklaştıkça yuvarlak olmuş konuşmalarını bizi fark etmeleri bozdu. Hepsi bize bakarken Serkan abim yanıma gelip beni kenara çektiğinde yüz ifadesinden ne diyeceğini anladım.

 

'Sorun yok abi giderim ben. Tatsızlık çıkmasın.'

 

Derin bir nefes alıp üzgün gözlerle bana baktı.

 

'Zeynep ısrar etti bugün onunla kalıcaksın. İstediğin her saat arayabilirsin beni abim tamam mı?' Onu da zor durumda bırakmamak için kafamı salladım.

 

Gül teyze ve Serkan abimle vedalaşıp hiçkimseyle konuşmadan sabahki arabanın ortasına bindim. Dedem öne babannem yanıma Rüzgar beyimiz ise Zeyneplerin arabasına geçti. Arkalı önlü eve geldiğimizde Zeynep'e duş alıp geliceğimi söyleyip babannemle eve geçtim.

 

Duş alıp üzerime rahat bir eşofman bir üst giyip ceketlerimden birini yanıma aldım. Duştan sonra saçımın suyunu alsam da yine de kapşıyonu kafama geçirip telefonumla aşağı inip yine büyüklerle vedalaşıp yan kapıdan Zeyneplerin evine geçtim.

 

Kapıyı vurmak için elimi kaldırdığımda kapı arkadan Toprak tarafından açılınca umursamadan arkadan gülümseyen Zeynep'e ilerledim.

 

'Abimler terasta oturucak biz benim odama geçelim' kafamı sallayarak ona ayak uydurduğumda öncelikle mutfağa geçtik. Zeynep her ne kadar gerek yok desem de kız gecesi atıştırmasız olmaz diyerek bir şeyler yapıyordu.

 

Telefonuma düşen annemden görüntülü konuşmayla istemsiz kapıya baktım. Kimseyi görmeyince heyecanla konuşmayı yanıtladığımla annemle teyzemi ekranda görmemle gerçekten gülümsedim.

 

'Ooo bensiz ne kadar mutlusunuz hanımlar'

 

'Ay ne mutlusu aşkom senin bu annen yaşlı yaşlı konuşuyor. Seni özledim bebeğim gel de piyasanın tozunu atıp dayınla anneni çatlatalım ya da ben mi oraya gelsem. Nasıl kız orda var mı yakışıklılar' Teyzemden aldığım özelliklerden birisi de nefessiz çok konuşabilmek olabilirdi. Annemin kolunu yalandan burkmasına abartılı tepki verince gülümsemem büyüdü.

 

'Aynen teyze Trabzondaki yakışıklılar sıraya girdi teyzen gelsin diye bekliyor atla gel hemen' dediğimde teyzem kahve saçlarını arkaya doğru havalı bir şekilde atıp tıranaklarına baktı.

 

'Girerler şekerim sonuçta Ulusoy kızları her erkeğe nasip olmaz.' Dediğinde annemle aynı anda teyzeme göz devirdik. Teyzem havalı gibi davransa da hepimiz onun havasına hayrandık abartmıyordu yani. Teyzem bir ortama girdiğinde kendine baktıracak kadar aurası yüksek biriydi ama içten içe romantik bir aşık olduğunu sadece biz biliyorduk.

 

'Kerem Ulusoya verildiniz hanımefendi' dediğimde teyzem anlık arkasına bakınca güldüm. Dayım her seferinde teyzeme hatta anneme gelen her türlü karşı cinsi uzaklaştırdığı için bıkmıştı ondan.

 

'Abla Allah aşkına bu kızın dayı aşkını fazla abattığını ne zaman açıklıyoruz.' Derken sanki yanlışlıkla söylemiş gibi bir de ağzını kapatmıştı.

 

'Bebeğim iyisin di mi? Solgun görünüyorsun' Annem kendi haline bakmadan birden ciddileşince teyzem de bizi yalnız bırakıp gitmişti.

 

'İyiyim anne hava değişimi çarptı galiba bir de yerimi yadırgadım ondandır. Sen nasılsın?'

 

'İyiyseniz iyiyim annecim' annemin sözleriyle tekrar kapıya baktığımda orda durmuş kalmış Rüzgarı görmeyi beklemiyordum.

 

'Ben su alıcaktım' demesiyle bakışlarımı ondan çekip tekrar ekrandan anneme baktığımda gözlerinden düşen yaşlarla yüzüme yerleşen gülümseme silindi. Çaktırmadan kamerayı çevirdiğimde annemin mikrofonu kapandı.

 

Tezgah karşısında uyuşuk uyuşuk suyunu içen Rüzgarın karşısında oturduğum için farkında değildi annemin özlemle ona baktığının. Ama sanki biliyor gibi o da gitmiyordu mutfaktan hatta onun üstüne bir de Toprak yanına gelmişti.

 

'Bir su içiceksin alt tarafı' annemin görüntüsü de kapandığında göz yaşlarının ağlamaya döndüğünü anlamak zor değildi.

 

Toprakla bakışlarımız buluşunca bana baktı. Gözlerimi kaçırıp ekrana bakınca gözlerimden bir kaç yaş firar etti.

 

'Ben seni tekrar ararım. Seni seviyorum anne' diyerek ekranı kapattığım gibi mutfaktan çıkıp merdivene yöneldim. Son kez arkama baktığımda ikisinin de benim kalktığım masaya oturduğunu görünce hızla yukarı çıktım.

 

Nereye gidiceğimi bilemediğim antrenin tam karşısında ışıkları ve kapısı açık balkon olduğunu düşündüğüm yere ilerledim biraz olsun nefes alabilmek için.

 

Doğru gelmiştim burası camekanla kapatılmış geniş kare şeklinde bir balkondu. Açık olan tek pencereye ilerleyip kafamı dışarı çıkarıp sakinleşmek adına derin nefesler alıp hıçkırmamak için yumruğumu ısırdım.

 

Gözyaşlarımın artık ardı arkası gelmezken birden ısırdığım yumruğun olduğu kolumun aşağı çekilmesiyle irkildim.

 

'Nefes alamıyorsun sıkma kendini' Poyraz abi arkamda durup kolumu indirince biraz arkamdan çekilip bana alan tanıdığında indirdiğim yumruğumla mermeri tutup gözlerim kapalı durdum.

 

'Derin nefes al ver sıkma kendini' tekrar biraz uzaktan da olsa duyduğum sesle cevap vermesem de dediğini yapıp burnumdan derin bir nefes alıp arkamı dönüp sırtımı biraz önce baktığım camın altındaki duvara yasladım.

 

'Bir şey mi söyledi abinler' kafamı hayır anlamında iki yana salladım.

 

'Zeynep gelsin mi, çağırayım mı?' Yine kafamı iki yana salladım.

 

'Tamam sen burda biraz yalnız kal' bir şey söylemedim. Çok geçmeden kapının kapanma sesini duyduğunda eş zamanlı elimde sıktığım telefona ard arda mesajlar gelmesiyle gözlerimi silip baktım.

 

Annem özür dilemişti önemli değil seni seviyorum anne diyip telefonu kenara bıraktım.

 

Dizlerimi kendime çekip kafamı dizlerime yasladım. Çok geçmeden kapı tekrar açıldığında kafamı kaldırmasam da birden fazla gelen adım sesiyle hepsinin geldiğini anlsmak zor değildi.

 

'İyi misin?' Sesi boğuk çıksa da konuşanın Toprak abim olduğunu anlamak zor değildi. Kafamı ksldırıp hırsla göz yaşlarımı silerken ona baktığımda onu da dağılmış gördüm. İlk kez belki de duygulu bakıyordu ama geçti.

 

'Çok mu umurunuzda sanki' Sesim ister istemez sertti böyle bir çıkış beklemiyor olucaklar ki ikisinin de kırmızıya dönmüş gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

 

'Bak hepimiz için zor bu durum' Rüzgara alayla güldüm.

 

'Size öğretmemişler herhalde geç gelen pişmanlık hiçbir işe yaramıyor. Yalan değil güzel heyecanlı umutlarla geldim çok şey değil normal herkes gibi ayrı ayrı da olsa ailem olsun istedim. Siz bana şımarık diyorsunuz ya siz de bencilsiniz. Olaylara sadece kendi pencerenizden bakıp hüküm veriyorsunuz.'

 

'Kaç yaşınıza gelmişsiniz biz annesiz kaldık ama bu kız kaç yıl babasını bilmiyormuş dediniz mi? Ben söyliyim demediniz. Ben sanki her şeyi hemen sindirip mi geldim okudum sizi merak ettim okurken sevdiğim abimlere kavuşmaya geldim.'


Gözlerimden akan yaşlar artık kendimi kandırdığım için sinirdendi.

 

'Sonuç' ikisinde de gözlerimi gezdirdim. 'Koca bir hiçsiniz. Benim abim toprak altında diğer ikisini de' derin bir soluk daha alırken başımı iki yana sallarken devam ettim. 'Diğer ikisini de bir hastahane odasına gömdüm bitti.' İkisinin şaşkın bakışları arasında balkonu terk ettim...

 

 

Bölüm sonu🎊🎉

 

 

 

 

Loading...
0%