@simurganka45
|
Keyifli Okumalar😘🥹
Deniz Anlatımıyla
Balkondan çıktığımda hızlı ve sert adımlarım aşağıya inen merdivenleri bulurken sinirden her tarafım titrediği için anlık dengemi kaybedicek gibi olunca belime dolanan kollar sayesinde düşmekten son anda kurtuldum. Yana döndüğümde Zeynep'in buruk gülüşü ve endişeli gözleriyle derin bir nefes alıp pnunla aşağıya inmeye devam ettim.
Zeynep hiç duraksamadan bana kollarını dolayınca ben de ona sarıldım. 'Saçmalama asıl ben özür dilerim.' Dediğinde başkası adına özür dilememesi gerektiğini söyleyecektim ama bunun için bile konuşacak gücü kaybettim sanki.
Arkamızdaki hareketlilikten kimlerin geldiğini tahmin etsem de bozuntuya vermedim. Telefonumu çıkarıp Zeynep'e uzattım. Hiç beklemeden numarasını kaydedip kendini çaldırdığında gülümsedim.
'O neydi neden vedalaşır gibi konuştun?' güldüm Toprağın sesine bunların kafası kalındı ya da anlama glüğü çekiyolardı.
'Gibisi fazla' evin zilini bastığımda açan babanneye gülümseyip arkamdan sorular soranları umursamadan valizimin bulunduğu kaldığım odaya gidip kimse rahatsız etmesin diye kapıyı kilitledim.
Hep iki taraf birbirine daha da kötü yaklaşmasın diye bana yap denileni yapsam da burama gelmişti.
Telefonumundan annemi bulup aradım. Bir kaç çalış sonrası açıldığında sesi daha iyi geliyordu.
'Bebeğim özür dilerim' hala önceki konuşmanın etkisi şu an son düşüneceğim şeydi.
'Anne ben bilet alıp yarın geliyorum haberin olsun.' Sesimin bu kadar düz çıkması beni bile şaşırtmıştı. Annemi de şaşırtmış olucak ki bir kaç saniye ses gelmeyince kendine gelsin diye boğazımı temizledim.
'Deniz bir sorun mu var? Biri bir şey mi dedi' Ah annem küçük bebeğine neler dediler duysan onların yerine sen de diğerleri gibi üzülürsün ama ben sana kıyamam bilirsin.
'Yok istemiyorum burda kalmak. Hem Murat bey de burda değil.' Annem sessiz kalınca ilk defa ne diyeceğimi bilemedim. 'Neyse ben haberin olsun dedim şimdi bilet bakıp gelicem görüşürüz annem' dediğim gibi telefonu kapattım.
Öylece kapıya dalmışken çalmasıyla irkilip kendime geldim. Ne düşündüğümü hatırlamaya çalıştım ama boştu hatırlamıyorum ya da hiçbir şey düşünmedim mi? Deliriyorum çok iyi.
'Deniz torunum taze sütten ısıttım hadi gel salona ya da buraya mı getiriyim?' Babannenin sesiyle derin bir nefes alıp telefonumu da elime alıp kapıyı açtım. Yüzümü incelese de fırsat vermeden büyük adımlarla salona ilerledim.
İçeri geçtiğimde dede bey ve Rüzgar'ın bakışları bana dönse de umursamadan tekli koltuğa oturdum.
'Denizim geldin rüzgarın kaldı geride hayırdır kızım bir sorun mu var?' Oturup ağlamak ve bağırarak ortalığı dağıtmak arasında gidip gelsem de ikisini de yapmadan omuz silktim.
Telefonumu elime alıp bilet bakınmaya başladığımda adım sesleri ahşap salon zeminini gıcırdatırken kafamı kaldırmadım. Akşamüstü aktarmasız bir uçuş bulduğumda telefonun arkasından kartımı çıkardım. Ben onu girmekle uğraşırken babanne araya girdi.
'Hayırdır kızım alışveriş mi yapaysun?' Arada ağzı buralara kayıyordu ya da arada normale ağzı kayıyordu ikisinin arasında seçim yapacak kadar yanlarında değildim.
'Bilet alıyorum.' Dediğimde ortama sessizlik çökse de mırıldanmayı duydum çünkü yakınıma oturan Topraktı ama kafamı kaldırmadım artık umrumda değillerdi. 'Gerçekten gidiyorsun' dedikten sonra hışımla salondan çıkarken ben işlemi tamamlamıştım çoktan.
Telefonumu elimden bırakıp kenara koyduğumda birbiriyle bakışan iki yaşlı insanın arasından gözlerimi ayırıp yanıma konulan süte baktım. Yanında küçük bir tabağa bal konulmuştu çünkü benim sütü bile nasıl içtiğimi bilemeyecek kadar yabancıydılar. Buruk bir gülümsemeyle telefonumu alıp odaya çıktım. Saat umrumda olmadan üstümdekileri değiştirmeden yatağımın yanındaki prize telefonumu takıp gözlerimi burdaki son geceme kapattım.
Gece sık sık uyansam da tekrar kendimi uyumaya zorlamıştım düşünmemek için. Horozlar ötüşmeye başladığında gün de aydığında artık yeter diyerek yataktan kalktım. Valizime ilerleyip üzerime başka bir eşofman takımı giyip valizime çıkardıklarımı yerleştirip fermuarını kapattım. Çantama tüm eşyalarımı koyduğumdan emin olunca yatağımı da toplayıp son kez odaya göz gezdirdim. Misafir odası olduğu her halinden belliydi. Benim bu evdeki konumum buydu misafirdim hiçbir zaman odam olmayacaktı diğerleri gibi bu evde. Tüm umutlarımı içerde bırakıp valizimi de yanıma alıp kapısını kapattım.
Umutlarımı da elimden almışlardı benden geriye onlara sadece kusabileceğim öfkem kalmıştı o yüzden uçağıma saatler de olsa bir an önce kimsenin kalbini kırmadan gitsem iyi olucak. Valizimde çok ağır olmadığı için yavaş yavaş indirdim aşağı. Kapıya doğru gidicekken kapının çalmasıyla kaşlarım benden izinsiz çatılırken salondan çıkan büyük amca beyle şaşırdım. Bana gülümseyerek kapıya gittiğimde derin bir nefes aldım.
Kapı amca bey tarafından açılınca içeri giren kişi biyolojik olarak babam olan ama bana bir babalık yapmayan Murat Kara girdi. Gözlerinin altını saymazsak giydiği takım elbiseyle oldukça heybetli duruyordu. Gözleri valizimden bana çıkınca yorgunca gülümsedi. Amca bey salona geri geçerken Murat Kara da ayakkabılarını çıkarıp kapıyı kapattı. O bana bakarken ben gözlerimi kaçırıp kapattığı kapıya baktım.
'Deniz babacım' kollarını bana doğru açarak gelse de bir adım geri çekilmemle omzu çöktü. Kollarını yavaşça indirdi ben olduğu yerde kalır derken o yaklaşıp alnımdan öpünce derin bir nefes aldım. Üzerinden etrafa yayılan ferah koku beni içine hapsetmek istese de irademin son sınırlarını da kullanıp gardımı indirmedim. 'Gel salona geçelim' ben diyorum Ankara bunlar diyor götüm harika...
Ben ilerlemesem de belimden itilmemle bunu siz istediniz diyerek adımlarımı ona uydurup salona girdim. Salondaki koltukların zınga zıng ilk geldiğim zaman masada oturan sülale üyeleriyle dolu olması bugünün kaçıncı şokuydu. Murat Kara'nın beni götürmesine izin vermeden yemek masasından boş bir sandalye alıp kapının giriş kısmına onlara bakacak şekilde oturdum.
Kolumdaki saate bakıp uçağa daha saatler olduğunu görünce kendime göz devirdim. Ben bunların karga bokunu yemeden geliceğini bilsem son dakka çıkardım odamdan.
'Saatle işin mi var torunum?' Dede beyin sözlerine gülmemek için kendimi sıktım. Gülseydim zaten sinirden olurdu. Dünkü hallerinden eser yoktu o kadar eminlerdi ki oğulları geldi diye gitmeyeceğime bir de üstüne dalga malzemesi yapmışlardı bunu.
Dede beyin ve diğer bir kaç kişinin gülüşüne takılmadan ciddiyetle cevap verdim. 'Uçağım var kaçırmak istemem' Sözlerimle gülüşleri düz hale gelince bu sefer benim dudaklarım kıvrıldı. Dün bilet alıcağımı bilseler de bugün olduğunu bilmiyorlardı keşke söyleseydim de bunca tiyatroya gerek kalmasaydı.
'Ne gitmesi Deniz, babam senin için geldi' Rüzgar'ın sözüyle bu sefer kahkahalarla güldüm.
Biraz önceki lafı söylemeye anca fırsat bulduğum için onlar oturur oturmaz konuştum. 'Ne tesadüf ben de onun için gelmiştim.' Murat Kara derince yutkunurken ben yumruklarımı sıktım.
'Hiçbir yere gitmiyorsun bırakmam' kendini onun da sıktığını sesini yumuşatmaya çalıştığını görsem de Murat Kara için de o tren çoktan kaçmıştı.
Sandalyemde biraz öne doğru eğilerek gözlerimi kıstım. 'Denesene bak bakalım gidiyor muyum gitmiyor muyum?' Tam Toprak bir şey söyleyecekken büyük amca omzunu sıkıp kulağına bir şeyler söyleyince durdu.
'Benim kızım burda kalıyor ve konuşuyoruz.'
Yapmacık bir şekilde dudaklarımı büküp üzgün gibi davrandım. 'Üzgünüm ki senin kızın yok Murat Kara.' İlk defa kendini tutamayacak gibiydi ben de bunu istiyordum öyle bir bitelim ki ben bu saaten sonra aklımı değil burda bırakıp gitmek aklıma gelseler kendime kızayım.
'Sen' 'benim''kızımsın' araya es vererek dişleri arasında konuşması doğru yolda olduğumun kanıtıydı zira heran kalkacak gibi diken üstünde oturan diğer seyirci konuklarımız da ben de bunun farkındaydık sabrının sonundaydı.
Sandalyemde geri yaslandım. Onun aksine keyifli bir sesle konuştum. 'Ben Deniz Ulusoy anne adı Esra Ulusoy. Ulusoy kütüğündeyim beni burda zorla tutarsanız polislerle vekaletinde olan kızlarını zorla alıkoymadan sizi şikayet edip benimle burdan gidicek ailenin torunu kızı yeğeniyim ama sizin hiçbir şeyiniz değilim.' Derken elimi Zeynepler harici diğer salon üyelerinde gezdirdiğimde şu an öfkeli olan sadece o değil tüm aileydi.
Onlara sözlerimi sindirmeleri için biraz zaman vererek onları inceledim. Bana bakan Ayaza göz kırpıp gülümsediğimde ondan da aynı şekilde karşılık alınca en azından arkamda onu bırakmak istemedim.
'Evlenirim' uzun sakinleşmek için saçlarını karıştıran Murat Kara'nın durup bana söylediğine salondaki diğerleriyle birlikte bende şaşkın şaşkın ona baktım. 'Eğer gidersen başkasıyla evlenirim.' Dediğimde kemiklerime kadar kırıldım. Gözlerimi kaçırmadım görsün dedim halbuki ilk evlenirim dediğinde salak gibi annemle olduğunu düşünmüştüm.
Akıllanmıyordum asla kimden ne bekliyordum ki. Aklınca zaafımın annem olduğunu anlamış onu üzmekle beni tehdit ediyordu. İyi ki anne iyi ki duymadın hala sevdasından kelimeler eskittiğin adamın kolayca başkasını nikahına alıcağını söylemesini.
Tüm içsel hesaplaşmalarına rağmen dışıma yansıtmadım hiçbirini. 'Evlenmenle tehdit edebileceğin biri miyim?'
Sorduğum soru en az biraz önce beni afallattığı gibi onu afallatıcınca sakallarını yolmak ister gibi koltuğa geri oturdu. Bir yandan dizini titretiyor bir yandan cildini tahriş ediyordu.
Beni o kadar tanımıyordu ki beni tehdit ettikleri şeyi yok saydığımı bilmiyordu.
'Hatta bunu yap biliyor musun, belki anneme yıllar sonra iyi bir şey yapmış olursun.' Bu sefer dikleşenler onunla beraber oğullarıydı.
Rüzgar mırıldansa da ortamın sessizliği sayesinde hepimiz duyduk. 'Üzülmez mi?' İçindeki anne hasreti olan çocuğu ilk defa bu kadar çıplak görsem de sonra ağlarız diyerek geri plana attım.
'Üzülür. Annem şimdi kalbine gömse de hala üzülür çünkü annem ölmüş birinin yasına bile ihanet etmeyecek biri. Başkasıyla evlendiği gün bitirir babanızı. Çünkü annem başkasının sevdasına bırakın gönül vermeyi diline bile almaz ne adını ne acısını. Biraz zaman geçince toparlanır. Zaten annemi isteyen hep olsa da annem istemediği için kimse giremedi kalbine. Belki kalbindeki azat olunca o da alır kalbine evimize birini.' Daha devam edicektim.
Tabi Toprak çıkışmasaydı. 'Yeter sus artık.'
'Tam tersi o kadar destekler ki dillere destan bir düğün yapar. Magazinden görürsünüz zaten.'
'Deniz, amcam zaten ortalık yangın yeri daha fazla körükle gitme sen de'
'Ben korken beni yakıp köz ederken yandığım kadar yakıcağımı düşünseydiniz.' Dedim hiç gocunmadan büyük amcam Mehmete. 'Esra yapmaz' Murat Kara kendi kendine konuşuyor gibi olsa da gözleri onay bekler gibi bendeydi. Annem onun hakkında böyle konuştuğumu bilse...
'Bu di mi annemi de beni de ilk gözden çıkarmanızın sebebi sizi çok sevmemiz. Unuttuğunuz şeyse sevmediğimiz zaman yapabileceklerimizin belirsizliği.' Yaptığım çıkarım nasıl şu an aklıma gelmişti. Anneme istedikleri gibi davranıyorlardı çünkü annemin sevgisi onları tüm her şeyden gerekirse kendi kötü düşüncelerinden bile korurdu. Ben de her anlamda annemin kızıydım. Gerçi annem sessizce çıkıp gitmişti hayatlarından ama onun çıkaramadığı öfke söyleyemediği her söz sanki bana düşmüştü. 'Öyle değil yemin ederim değil ben senin için de annen için de ölürüm.' İçimdeki o arsız küçük kız annesinin sevgisinin hala karşılıksız kalmamasına deli gibi sevinirken büyük Deniz'in dışardan umrunda değil gibiydi bu sözler. 'Gelir seni alırız.' Küçük amcamın sözleriyle gerçekten mi der gibi baktım. Babamlar evlenince küçük olucak ki dedem Rahmi Ulusoyu tanımıyordu.
'Zamanında annemi o evden çıkarmanızın tek sebebi annemin de istemesiydi. Yoksa Rahmi Ulusoy sandığınız gibi korkak ya da güçsüz biri değil. Ben buraya istediğim için gelebildim istemediğimi söylersem siz o evden bırakın beni bir kibrit çöpünü çıkaramazsınız.' Küçük amcam bozulsa da gerçekler bunlardı. Dedem soğuk biriydi belki onlara yaraşır bir torun değildim ama beni kimseye de bırakmazdı. Hele annemin bunca olayını detaylı olarak bilmese de yanında döktüğü göz yaşları için düşman bildiği bu aileye asla...
'Ben bu saatten sonra o günlüğü hiç okumamış saydım siz de beni gelmedi sayın. Buraya bir daha kendi isteğimle adım atarsam da Uzungöl kaldırsın beni.'
Bir kaç tövbe çekiş duysam da umursamadan kalktığım sandalyeyi yemek masasında aldığım yere yerleştirdim. Bu yapacağım şey çocuksa olsa da çocuktum o yüzden kapının kirişinde durup önce oğullarına sonra Murat Kara'ya baktım. Derin bir nefes alarak aklıma gelenlerle değiştirdiğim alıntıyı gözleri kıpkırmızı olmuş karşımda duran adama bakarak söyledim.
'Bu saatten sonra evin barkın bozulmasın ama eksikliğimiz de bir an olsun aklından çıkmasın. Ocağında aşın kaynasın ama tadına tuzuna varamayasın. Uykuların kaçmasın ama kafanı da yastığa rahat koyamayasın. Allah evlatlarının acılarını göstermesin ama kızın da olmasın.' Onun gözlerinden akan yaşlar benim içimde yoluna devam etse de bavulu tutup son dizeleri de arkamı dönüp kapıdan çıkarken söyledim. 'Bir aminlik işin var yine de dilim varmıyor.'
Bölüm Sonu🥹🎊🫶🏻
Kısa oldu ama umarım keyif almışsınızdur.
Okumak istediğiniz sahneyi buraya bırakırsanız çok sevinirim🫶🏻🥹
Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim 🙏 Görüşene kadar çok ama çok iyi bakın kendinize sizi çok seviyorum ve de öpüyorum 😘🥹🎉
|
0% |