Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@simurganka45

 

 

 

 

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

Onların konuşmasına fırsat vermeden daha öncesinde haber verdiğim Serkan abimin evin önündeki arasına kendimi attığımda gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Serkan abim arada yoldaki bakışlarını bana çevirse de Allahtan ne oldu diye sıkıştırmadı.

 

Serkan abi köyden çıkmadan yan aynadan gördüğüm arabayla ofladım. Serkan abiye baktığımda o da dikiz aynasından benim gördüğümü görmüş olucak ki bana baktı. Benim o sırada ağlamam daha da artınca gaza yüklenmesiyle bindiğim gibi taktığım emniyet kemerine şükrettim.

 

Telefonumun sürekli titremesi canımı sıktığı için elime alıp uçak moduna aldım. Annemler bir şey olursa Serkan abime ulaşırlardı zaten.

 

'Kahvaltı yaptın mı cimcimem?' Serkan abinin sorusuyla daldığım torpidodan bakışlarımı çekip ona bakarken algılamaya çalıştım. Bana bakıp güldüğünde araba çok geçmeden kenara yanaştı. 'Daha uçak saatine var gel kahvaltı yapalım' dediğinde bu sefer anlasam da arkama baktım. Onların arabasını tekrar görmememle derin bir nefesle kafamı sallayarak arabadan çıktım.

 

Serkan abinin hangi ara bu sokağa girip kafeye geldiğini anlamayacak kadar dalmışım. Birlikte içeri girdiğimizde masada bulunan bir kaç kişi bize bakıp önüne geri döndü. Girdiğimiz taraftan yürüyüp üst kata çıktığımızda aşağıda olmayan balkona çıktık. Gelen garsona sipariş verdiğimizde telefonumdan gelen aramalara baktım.

 

Şaşırmamıştım başta Murat Kara olmak üzere diğerleri de tahminim üzerine diğer Karalar olucak bir sürü numara vardı beni arayan.

 

Serkan abimle havadan sudan konuşurken kahvaltımızın gelmesiyle birlikte yemeye başladık. Serkan abinin telefonu çalınca masadan kalkıp bana göz kırpıp sigara için olan boş alana gitti.

 

Bir yandan onun sigarası takım elbisesiyle duruşunu izlerken bir yandan teyzemle ikisinin düğün hayalini kurmaya başladım. Aklıma gelen görüntülerle gülümsedim. Kendileri benim birinci sıradan shipimdiler küçükken ben evlenirim diye düşünsem de sonradan teyzeme bırakmıştım Serkan abimi.

 

Bence onlarda birbirini seviyorlardı ama ikisi de birbirinden inat olduğu için kavgasız konuşmadıklarından anlamıyorlardı. Tabi bir de Serkan abilerin memlekete dönmesiyle araya giren mesafeler vardı. Ama Serkan abi teyzeme kızardı teyzem ona vurmaya kalkınca ondan kat be kat güçlü olmasına rağmen izin verir gülümserdi.

 

Teyzem de öyleydi kızardı ederdi ama canı yansa gülse mutlu olsa ilk Serkan abime bakardı gözleri. Ay benim canım shipim inşallah tutarsınız da ömür boyu birbirinizin tövbe tövbe... Kafamı iki yana sallayarak güldüğümde bir yandan çayımdan bir yudum aldım.

 

'Ne güldün boşluğa cimcime deli deli' Serkan abinin sesiyle baş parmağımla damağımı ittim. Aklımız gitti öyle sessiz gelinir mi? Şimdi teyzemle seni diyemeyeceğime göre biz ona soru sorarak sıyrılalım.

 

'Sen kimle konuştun hayır biri varsa bilmek en çok benim hakkım' Serkan abime kaşlarım çatık soruma cevap beklerken bir anda gğlen ifadesi bozulunca daha çok çattım kaşımı kusura bakma hanım kız Serkan abimi sadece teyzeme yar edebilirim gerisini yüreğim kaldırmaz.

 

'Çatma kaşlarını şöyle başın ağrıyor sonra.' Dediğinde tam eriyeceğim sırada son gücümle direnerek açıklamsını bekledim. Gözlerini kaçırdığına göre söyleyeceği şey benimle ilgiliydi ve benim hoşuma gitmeyecek bir şeydi. Ulan teyze senin dik başın yüzünden kaçırdık adamı başka kızlara...

 

'Dayın aradı.' Dediğinde bir tık rahatladım. Gerçi öyle bir ilişki olsa dayım teyzemin de Serkan abimin de en büyük kuması olurdu. İkisini de birbiriyle paylaşamazdı. 'Abim sen iyi misin? Senin şimdiye on kere soru sorman lazımdı?' Serkan abimin sesiyle kafamı sallayarak kendime geldim. Aklım dağılmaya müsaitti odaklanmam lazım.

 

'Neden aramış benim telefonum kapalı merak mı etmiş?' Ardı ardına sıraladığım sorularla beraber bir yandan da tabağımdaki salatalıkları yemekle uğraşıyorum.

 

'Gitmiyorsun Deniz bize geçicez kahvaltı bitince?' Kaşlarım tekrar çatıldı gerçekten hayatım beni erken yaşlandırıcak bu gidişle devam etmesi için kafamı salladım hayır anlamında. 'Çünkü ilk uçakla annenle dayınlar geliyor.' Dediğinde salatalık boğazımda kalınca öksürmeye başladım.

 

Serkan abi bir yandan nazikçe sırtıma vururken bir yandan masadaki suyu bardağıma koyup bana içirdiğinde kendime gelsem de zaten öksürmekten akmaya başlayan gözlerim durmadı. Hatta bu ağlayışıma hıçkırıklarımda eklendi.

 

Serkan abi zorlanmadan beni tek koluyla kucaklayınca ben de boynuna sığınarak ağladım. Öylece tek eliyle hesabı öderken ya da kafamı bir an kaldırınca göz göze geldiğimde bana bakan insanlar umrumda olmadan ağladım. Serkan abim de sağ olsun bir an olsun ters bir şey yapmadan ben yokmuşum kucağında gibi davranarak arabaya gelip beni koltuğuma oturttuğunda ayakkabımı çıkarıp başımı dizlerime gömüp öyle ağladım.

 

*
*
*

Hangi ara uyudum hangi ara Gülüşümün misafir odasına yatırıldım bilmesem de yanan gözlerimi açıp kendime gelmeye çalıştım. Yatakta oturur pozisyona gelince bir duşun iyi geliceğini düşünerek yanıma bıraktıkları valizimden gerekli eşyalarımı alıp bu kattaki banyoda hızlı bir duş alıp giyindim. Saçlarımın da suyunu alıp iki yamdan ördüm.


Kirlilerle odama döndüğümde bavuldaki diğer kirlilerin olduğu poşete koydum. Odadaki aynaya baktığımda daha iyi görünüyordum. Üstümde beyaz bol bir tişört altımda fitilli tayt vardı. Üstüme siyah kapşiyonlu sweatimi giymeyi düşünsem de evin içinin iyi olmasıyla yatağın üstüne bırakıp beyaz çoraplarımı da giydim. Telefonumu elime aldığımda annemlerin çoktan geldiğini düşündüm.

 

Aşağıya yaklaştığımda gelen seslerden yanılmadığımı anlamış oldum. Gözlerim dolsa da hemen derin nefes alarak hızlıca salona girdim. Gözlerim odada hızlıca dolanarak Gül teyzemle konuşan annemi bulunca hızlıca ona adımlayıp kollarımı sardığımda o da çok geçmeden aynısını yaptı.

 

'Anne seni çok özledim.' Annem örgülü saçımı severken bir yandan da kafamı boynundan kaldırmak istese de izin vermedim çünkü yaşlar akmaya başlamıştı zaten bunu fark etmişti o yüzden yapıyordu annem.

 

'Bebeğim ben de seni özledim ama bir aradayız hadi bak bana annecim' dediğinde kafamı iki yana sallayarak daha da sıkı sarıldım anneme. Annemin eli kabullenmişlikle sırtımda gezmeye başladı.

 

'Hu hu ben de geldim teyzen hani anne yarın olan. Koala annenden ayrıl da biz de sarılalım.' Teyzemin neşeli sesiyle kıkırdayarak kafamı kaldırıp döndüğümde bir an yüzündeki gülümseme sekteye uğrasa da kollarını açtığımda hemen toparlayarak yanıma geldi.

 

'Dayım neden ağlıyorsun? Biri bir şey mi yaptı.' Teyzemden ayrılıp yan yana annemin olduğu koltuğa oturduğumuzda omuz silktim.

 

'Serkan yeğenim niye ağladı?' Dediğinde dayımdan kafamı çevirdim ona küstüm beni almadan gitmişti.

 

'Bilmem arabada konuşmak için geleceğinizi söyledim ama duymadı galiba.' Dediğinde hangi ara dediğini düşünsem de hatırlamıyorum kesin kapsama alanı dışına çıkmıştım.

 

'Yeğenimi ağlatmanın hesabını sana sonra sorucam' teyzem sözleriyle beni daha çok sarıp karşımızdaki ikiliye pis pis bakınca yine kıkırdadım.

 

'Ula senun yeğenun da benum neyum. Eltum mi niye ağlatayim bilerek ne söylenduysa bağa oni dedum demedum mu cimicimem.' Serkan abimin ağız değiştirmesiyle kıkırtım gülüşe döndü. Teyzem omuz silkip tırnaklarına baktığında bu cilvesi karşısında bir dakikalık saygı duruşuna durmak istesem de ortam müsait değildi.

 

'Zaten eve geliyordum konuşurduk niye geldiniz.' Aklıma gelenle teyzemin kolları arasında çıkıp dikleşerek anneme döndüm. 'Birine bir şey mi oldu?' Annem elini yatıştırıcı şekilde kolumda gezdirip diğerlerine göz attı.

 

'Olmadı annecim. Abin aradı her şeyi konuşucaz artık gizli saklı kalmayacakmış.' Dediğinde anlık dalgınlıkla Serkan abime döndüm.

 

'Abi ne söyleceksin ayaklarına getirdin onca insanı sen de gelseydin ya benle'

 

'Annecim Toprak abin aradı. Birazdan burda olurlar. ' Dediğinde duyduğum isimle dondum. Nasıl unutmuştum bir an onları.

 

'Buraya mı gelicekler?' Dedim şaşırmamı gizlemeden. Annem kafasını sallarken ben de kabullenip arkama yaslandım.

 

'Beni onlara vericeksen karşılığında Rüzgar'ı iste bari boşa gitmesin.' Sözlerim mırıltı gibi olsa da ortamın sessizliğiyle herkes duymuştu.

 

'Bebeğim niye öyle düşündün.' Omuz silktim annemin sözlerine.

 

Çok geçmeden zil çalınca ortamın sessizliğine bir de gerginlik bulutu çözdü. Herkes birbirine bakarken mutfakta olduğunu şimdi fark ettiğim Gül teyzenin sesi geldi.

 

'Ben bakarım.' Herkesin ayaklanmasıyla ben de ayağa kalktım. Anneme baktığımda stresli olduğu belliydi sahi ya oğullarını görücekti kaç yıl sonra. Şu an ona destek olucak gücü kendimde bulamadığım için yanımdaki teyzemi kolumla dürtüp başımla annemin yanını işaret ettim.

 

Hemen istediğimi anlayıp annemin yanına geçse de o da gerginlikle dudağını ısırıyordu. Dayım üçümüz arasında gözlerini gezdirirken göz göze gelince bakışlarımı kaçırdım. Serkan abiye baktığımda o da teyzeme bakıyordu. Kapıdan gelen seslerle eş kapı kapandığında diğerleri salon kapısına doğru bir adım attığımda ben geri koltuğa oturdum.

 

İlk olarak Murat Kara girdi içeri girdiği gibi de gözleri annemin üzerinde durdu. Adem elması titrerken yutkunmasıyla derin bir nefes bırakıp gülümsedi. Bir kaç adımlık mesafeyi kapattığında tam ne yapsam karmaşası yaşarken annemin ciddiyetle elini uzatmasıyla burukça gülerek elini tutup dudağını eline bastırıp iki elinin arasına aldığında daha ikisinin aşkını izlemeye hazır hissetmediğim için dayıma baktım.

 

Yumruklarını sıkmış her an saldıracak gibi dursa da Allahtan Serkan abinin kolu onu mengene gibi sarmıştı da bir şey yapamıyordu. Bu gülümsememe sebep oldu. Dayım başındaki üç kadınla çok çekiyordu özellikle de annem ve teyzemle...

 

'Enişte hoş geldin' neyseki uzayıp giden bu olaya teyzem el atmıştı ama attığı gibi annemden ufak bir tehdit bakışı almıştı kafamı iki yana sallayarak güldüm. Hala enişte demesinin hesabını annem misafirler giidince özellikle sorucaktı buna adım kadar eminim.

 

'Hoş buldum Aslı. Ne kadar güzelleşmişsin. Kerem'in iki güzel kadınla başı dertte galiba.' Aynen Murat Kara biz de onu konuşuyoruz. Ayrıca ne bu aile dizisi mi çekiyoruz. Murat Kara çekilince annem hala kapıya bakınca gülümseyerek devam etti. 'Çocukların ufak bir işi çıktı beş dakikaya gelirler.'

 

Adım kadar eminim annemle karşılaşmayı ertelemek için dışarda bekliyorlardır.

 

'Denizim' benim önüme hangi ara gelmişti bu adam. Ben onu selamlamak için kalkmayınca yutkunarak gülümsemeye çalıştı. Saçlarımı öpüp dayımlara yakın koltuğa oturunca göz devirdim. Annem hala kapının orda dururken tam otur deyince kapının tekrar çalınma ve açılıp kapanma sesiyle olduğu yerde kaldı.

 

İlk içeri Toprak girdi elindeki buketi de en az dişleri kadar sıkıyordu. Annemi şu an yüz olarak tam göremesem de ağladığına eminim. Derin bir nefesle kollarını iki yana açarak Toprağa fırsat vermeden sarıldı. Toprakın boyunun maşallahı olduğu için annem kısa bir kadın olmamasına rağmen omzuna geldi. Toprağın elleri yanda boş dursa da çok geçmeden yavaş da olsa annemin belini buldu.

 

'Hoş geldin oğlum' gözümden akan yaşları silmekle uğraşmadım zaten yerini hemen yenisi alıyordu.

 

'Merhaba' bizi bu ortamdan çıkaran Rüzgar'ın sesi oldu. Herkes girdiği transtan çıkmış gibi kendine gelirken onun hali tam bir küçük çocuk gibiydi. Belki de gerçekten daha küçük olduğu için mi neyden onun daha içindeki çocuğu büyütemediğini böyle anlarda fark ediyordum.

 

Onun da Toprak gibi elinde bir demet papatya vardı. Annemin en sevdiği çiçeğin papatya olduğunu biliyorlardı. Toprak tam kenara çekileceği sırada annem onu bırakmadan tek koluna alınca diğer kolunu da Rüzgara doladı. Rüzgarın anneme sarılışı daha samimiydi.

 

'Sen de hoş geldin oğlum.' Dediğinde teyzem dayımın kollarına koşmuştu çoktan. Ben de burukça kalktım yerimden. Murat Kara da kalkıp bana gelicekken dayımların arasına girdim.

 

'Bensiz kucaklaşma mı olur?' Dedim kısık bir sesle dayım iki kolunun altına bizi alırken Murat Kara bir annemlere bir bize bakıp omzu çökük yerine oturdu.

 

'Sümüklerini sakın bluzume sürme' teyzemin sözleriyle burnumu kırıştırıp ona doğru uzanıcakken ensemden tutulup çekildim.

 

'Bırak senin teyzene laf anlatılmaz cimcimem' dediğinde kollarımı Serkan abimin kollarına doladım. Teyzem bana baktığında ona dil çıkardım.

 

'Ay durun lafa tutmayın yeğenlerimle tanışıcam. Merhaba ben sizin arkadaşlarınızla aranızı bozucak teyzeniz' dediğinde ikisi de annemin kollarından ayrılmış şaşkınlıkla teyzeme bakıyordu. Haklıydı teyzem benim arkadaşlarım bile teyzeme yazılırken onlarınkileri düşünemiyorum.

 

'Ay oğullarınızın güzelliğim karşında şoka girdi.' Teyzemin ortamı toparlayış şekli tartışılsa da sırayla ikisiyle de sarıldı. Bence güzelliğinden çok biri onunla yaşıt diğeri de üç yaş küçük teyzesinin şokunu yaşıyordu.

 

Herkes ilk tanışma faslını geçirse de ben umursamadan eski yerime geçmiştim. Annem yanıma otururken teyzem dayımların olduğu annemin oğulları da babalarını yanına oturdu. Gül teyzeye gel desekte ne mutfağa sokuyor ne de içeri geliyordu. Bence bu kasvetli ortamdan kaçıyordu benim imkanım olsa ben de kaçardım.

 

'Çiçekler için çok teşekkür ederim çok incesiniz' annemin oğullarıyla sohbet başlatmak için söylediklerine güldüm.

 

'Çok incedirler anne yanlarındaylen kopucaklar diye çok korktum.' Annem bir bana bir oğullarına baksa da omuz silktim. Burda durursam sürekli laf sokucağım bilinciyle anneme oğullarıyla kaynaşsın diye kıyamadım salondan açılan kapıdan bahçeye çıktım. Gül teyzemin çıkardığı terliklerle kendisi titizdi dışardaki pislik eve girerse olmazmış.

 

Sweatimi giymediğime üzülsem de yapacak bir şey yok diyerek bahçe takımına geçtim. Yakınında olduğumuz için gelen denizin kokusu beni şimdiden rahatlatmaya yetti.

 

Öyle geçen zamanın ardından yanımda hareketlilik olunca daldığım düşüncelerden sıyrılıp bana dolu ama gülümseyen gözlerle bakan teyzemin omzuna başımı koydum.

 

'Teyzem ben senin arkadaşın sayılırım biliyorsun di mi?' Teyzemin sözlerine kafa salladım. Haklıydı teyzem bana bir ebeveynden çok hep arkadaş gibi olmuş akıl vermiş yeri gelmiş bana uymuş birlikte azar yemiştik.

 

'Ne oldu içerde?' Dedim dolu gözlerinin sebebini sormak için.

 

'Annen minik kelebeğin bu hale gelmesinin sebebini sordu' şaşkın gözlerime bakıp kıkırdadı. Annem bana soramayınca ilk işi onlara hesap sormak olmuştu demek. Tam neler konuşulduğunun detsyını alıcakken içerden yemek yiyicez uyarısıyla ikimiz de kalktık. Daha doğrusu teyzem kalkıp kolunun altına da beni alıp içeri sürükledi.

 

Sofrayı hazırlamaya yardım ettiğimizde en sona ekmek sepeti kalmış diğerleri salondaki büyük masaya otururken ben mutfağa geçmiştim. Aslına bakarsanız içerde gözümün içine bakmaya çalışan herkesten kaçıyordum. Ekmek sepetini de oyalanarak alıp salona geçtim.

Masanın başına Serkan abim ve Gül teyzem diğer başına Murat Kara oturmuş. Serkan abimin sağ tarafına dayım, annem , teyzem otururken soluna ortası boşluk şeklinde annemin oğulları oturmuş. Harika harika en sevdiğim...(!)


Sorun çıkarmak istemediğim için sepeti masaya koyup bana ayırdıkları yere geçtim. Bunları yaparken mümkün olduğunca kimseyle göz göze gelmedim. Servis edilmiş çorbayı karıştırıp ilk soğuğunu aldırdım. Neyse ki mantar çorbası yapmıştı Gülüşüm yerdim onu yer.


'Ellerine sağlık Gülüşüm çorba harika harika en sevdiğim' dediğimde yaptığım taklidi bilen gençler gülerken Gül teyzem kızardı. Bu kadının övülmekle sorunu var iki güzel kelam et hemen kızarır.

 

'Afiyet şifa olsun yavrum devamı var' tam kafa sallarken annem araya girdi.

 

'Hayır Deniz çorbayla karnını doyurmak yok. Yemek yiyorsun.' Kafamı sallayıp geri yaslandım. Diğerleri sohbet ettiği için ki ben bunların hiçbirini dinlemediğimi şimdi fark ediyorum.

Çorbalar içilmiş ana yemek servise başlamıştı. Misafirlere gelen kızartılmış hamsi ve değişik mezelere bakıp burun kıvırdım. Balık sevmezdim. Bana da koyduklarında bakışmaya başladık hamsilerle. Ah küçük dostum kaderde bu da varmış ben de seni yemek istemiyorum ama imkanlar bu maalesef.

 

Çatalımla balıklarla oynamaya başladım ileri geri içimden de kırmızı balık şarkısını söylüyordum.

'Hayır neden balık mesela Gülüşüm' birden misafirler de aklıma gelince dilimi ısırdım onlar çoktan bana bakıyordu annemse bana sen olmadın der gibi kınayıcı bakıyordu. Biraz sonra çok ayıp adlı eserini okumaya başlardı.

 

'Sevmez misin balık?' Murat Kara'nın sesiyle ona döndüm meraklı gözlerle biraz da şevkatle bana bakıyordu. Bir laf vardır bilir misin? Geçti Borun Pazarı sür eşeği Niğdeye.

 

'Kızım Trabzonda ne yemeyi planlıyordun suşi mi?' Benim sessizliğim artık ortamı gererken Serkan abim yapmıştı günlük şakasını.

 

'Balık ünlü diye yaptıysanız bildiğim kadarıyla Akçaabat diye bir ilçeniz de vardı. Hani köftesiyle ünlü olan.'


Ulusoy kardeşler yurttan sesler korosunun 'Deniz' diye yükselmesiyle kuyruğu sıkıştırıp tabağıma geri döndüm. Bir elin balıklarımın üstünde limon gezdirmesiyle kaşlarımı çatıp eli takip ettim.

'Böyle daha iyi olur tadını bastırır' Toprak'ın yaptığı şey keşke benim içimde bir şeyleri düzeltebilse ama olmadı onun gülen yüzüne karşı ben düz baktım.

'Bak kılçığını böyle çıkarıcaksın' Rüzgar'ın benim tabağıma uzanıp balıkları ayırmasını sessiz bir şekilde bekledim. Diğerleri sohbet etse de kulaklarının bizde olduğuna eminim.

İkisi de tabağımı bırakıp hevesle bana bakınca kılıçları çıkarılmış limonlanmış balıklara bakıp güldüm. Keşke bu meziyetlerini ilk geldiğimde gösterselerdi işler iyice çıkmaza girince değil.

 

Tabağımı alıp annemin o yemek biticek demesine fırsat vermeden sandalyemi itip kendime yer açtım. 'Ben doydum size afiyet olsun.' Tabağımı mutfağa bırakıp salona koltuğa geçtim.

 

*
*
*

Yemeğin ardından bizi yukardaki kattaki salona göndermiş diğerleri aşağıda kalmıştı. Şu an herkes kaçamak bakışlarla birbirine bakıyor Murat Kara'nın bize açıklayacağı gerçekleri bekliyoruz.

 

'Öncelikle hepinize yaşattığım şeyler için özür diliyorum. Sizden af dileyemem af dileyevilecek biri değilim siz affetseniz de ben kendimi affetmem.' Sonunda konuşmaya başlamasıyla hepimiz ona bakmaya başladık. Anlaşmış gibi annemle tekli koltuklara yan yana oturmuş biz de her birimiz onları görecek koltuklara tek tek oturmuştuk.

'Başından başlamak en doğrusu olucak galiba. Ateş'in bizden gidişinden sonra' demesiyle annem ağlamasını tutamamıştı. Benim de diğerleri gibi gözümden yaşlar oluk oluk aksa da en kötümüz annemdi. Murat Kara ölümü cümle içinde bile çocuğuna yakıştıramamış bir adamdı bu yüzdendi ona annemin yaşadıklarına rağmen bir şans vermem.

Murat Kara annemin koltuktaki elinin üstüne titreyerek elini bırakırken başımı önüme eğdim. Biraz zamandan sonra annemin iç çekişleri azalınca tekrar Murat Kara boğazını temizledi.

 

'Ondan sonra ikimizde çok kötüydük. Toprak hayal meyal hatırlarsın belki. İmtihan dedim dik durmam lazım ailemin bana ihtiyacı vardı.' Dediğinde herkes sessizken sinirden gülmeme engel olamadım.

 

'Boşanıp oğullarını yanına alarak ne de güzel bir arada tuttun aileni.' Annemin kırgın gözleri Murat Karaya cevap istercesine çevrilirken dilimi ısırsam da çok geçti.

Derin bir nefes çekti içine 'Haklısın dışardan öyle gözüktü ama yemin ederim öyle değil. Ateşten bir kaç hafta sonra öğrendim biz takdir-i ilahi dedik ama benim kundaktaki yavruma birileri sebep olmuş. Aynı kişi bir mektup bir de fotoğraf göndermiş namlunun ucunda sen vardın Esra. Araştırdım kafayı yiyecektim. Oğlumun daha toprağı soğumadan bir de biri yüzünden oldu korkusu sardı beni. Araştırdık baya doğru söylemişler onlar sebep olmuş süt kokulumuza.' Sesi sonlara doğru titreyince kalkıp pencerenin birini açtım. Hiçbirimiz bu gerçeklere hazır değildik galiba...

 

'Araştırdığımı biliyorlarmış sonra tekrar mektup geldi. Ya boşanırsın ya da sıradaki karın olur diye.' Korktum şimdiki gibi düşünebilecek bir kafaya da sahip değildim. Boşanmayı o yüzden istedim.'

'Peki oğullarım onları neden aldın benden bunu da onlar istememiştir herhalde?' Annemin sorusunun cevabını diğerleri öğrenmiş olucak ki gözlerini kaçırdılar.

 

'O zamanlar iyi değildin hatta kendinde bile değildin. Avukat dedi ki çocuklar küçük olduğu için velayeti anneye verilir normalde ama Esra ablanın dışardan bile belli sağlık raporu istenicek dedi. Öyle nir zamanda seni bırakmam yükü ağır gelirken bir de bunlara üzülme bileceksen beni kötü bil istedim' (Burda anlatmak istediği zaten her koşulda o ara sağlık durumu nedeniyle oğullarının velayeti babaya verilecek mahkeme kararıyla en azından ben almış gibi görüneyim ki kendini benim psikolojim bozuk diye oğullarımdan ayrıldın deme)

 

'Tek başıma yapamam diye evimizi kapattım çocuklarla annemlerin yanına köy evine çıktık. Hem senin yokluğun hem oğlumun yası hem iş hem oğluma bunu yapanı araştırmak derken zamanlar geçti arayamadım. Bir yıla yaklaşırken birini bulduk delillerle polise teslim ettik. Dedim tamam gideyim Esra'nın ayaklarına kapanayım anlatayım her şeyi af dileyim eskisi gibi olalım.'

'O yüzden geldin' dedi annem sadece kafa salladı galiba benim temellerimin atıldığı güne gelmiştik. Baş ağrım şiddetlense de kendimi sıktım yumruklarım gibi.

'O gün geldiğimde çakırkeyiftim gece sana sabah güzel bir güne uyanıcaz demiştim hatırlarsan.'

'Tek bir saniyesini unutmadım. Her bir olay aklımda' annemin gözünden bir yaş daha düştü. Bu geceden ne kadar sağlam çıkıcaz ya da nasıl toparlanıcaz bilmiyorum tek bildiğim Allah sevdiği kuluna dert verirmiş...

 

'Sabaha kadar seni izledim.' Dediğinde Toprağın öksürmesiyle kafasını iki yana salladı. Gerçekten şu an o günü düşünmemize gerek yoktu bence. 'Sabaha karşı bu sefer telefonuma mesaj geldi. Beni asla bulamazsın. Toprak mı Rüzgar mı olsun sıradaki sen karar ver? Meğer yakaladığımızı sandığımız kişi suçu üstlenen adamlarıymış. Yapacak bir şeyim yoktu mecburdum. Seni o gün bırakmasam o notla benden nefret etmeni sağlamasam...' devamını getirmese de hepimiz anladık bir evlat acısı daha yaşayacaklardı.

 

'O günden sonra bir daha yanına yaklaşmadım. Düşmanım kimse sorunu seninle birlikte olmamdı. Yusuf'a anlattım zaten beraberdik tüm bu süreçte. Dedim ben bir daha yanına yaklaşamam sen korut kollat birilerine ne sırtına yel değsin ne ayağına taş. O günden sonra iyi olduğunun haberiyle yetindim. Gönderilen fotoğraflarına bile bakamadım bakarsam dayanamam soluğu yanında alırım diye. Baksaydım her şeyden haberim olurdu belki o zaman bir yolunu bulmaya çalışırdım.'

'Bundan sonraki açıklamam galiba Deniz'e olucak. Sen karşıma çıkınca gözlerime inanamadım. O kadar benziyorsun ki annene ilk gördüğüm an anladım benim kızım olduğunu. Şaşırdım sevindim ayrı geçirdiğimiz onca zamana üzüldüm ama aklıma gelenle de korktum. O yüzden kafam çok karışıktı. Seni bırakıp gittim bu işi artık tek başıma yapamadım gidip dayınla dedenle konuştum önce.' Haklıydım dedem de dayım da hatta Serkan abi de bu işin içindeydi.

 

'Anneni de dayın idare etti amacım en kısa zamanda dedenlerle birlikte bu işi yapanları bulup adalete teslim etmek sonra da annene yeni bir başlangıç teklif etmekti. İşler istediğim gibi gitmedi ilerleme kaydetsek de ne sana söyleyip burda tutabildik ne de dönmeni göze alabildik.'

 

'Geliceğini söylediklerinde ilk uçağa atlayıp geldim. Bir mesaj aldık inince gördüm.' İliklerime kadar titredim galiba sıradaki bendim. Önümdeki sudan bir yudum alsam da boğazımdaki yumru geçmedi. Bayılmama çok az kaldı umarım sonuna kadar dayanırım.

 

'Bu sefer diğerlerinden farklıydı. Senin fotoğrafını görünce tekrar aynı şeyleri yaşayacağız sandım ama seni göndermemek için de dil döktüm sabah evde. Yola peşine düştüğümüzde bu sefer farklıydı. Ailemi bir araya getirmeme karşılık bizi bu hale getirenlerin fişini çekecek bilgileri bize vereceği yazıyordu bu seferki mesajda. Dayına attım o da annenleri alıp geldi. Şimdi her şeyi öğrendiniz bir kaç güne o kişi elindeki belgelerle gelicek tabi sizle birlikte olursam.'

'Yani bu yüzden mi gitmemizi istemiyorsun?' Demiş bulundum. Murat Kara kafasını sallayarak yavaş adımlarla yanıma gelip titreyen ellerimi tek eliyle tutup önüme gelen kısa tutam saçlarımı kulağımın arkasına aldı.

 

'Deniz güzel kızım sizinle bir ömür için artık canımı da isteseler veririm. Tek pişmanlığım sizinle yeterince vakit geçirememek olur. Ben sadece aile olalım istiyorum. Ben senin baban annenin yine deniz gözlüsü olmak istiyorum. Tüm bunları yaparken de sizin tırnağınıza zarar gelmeyecek olmasına yönelik bir teklif sadece bir taşla iki kuş olur. Şimdi çıkıp gitmek istersen bir şey söylemeye yüzüm yok. Bil ki baban senin için sizin için şu yaşlı bedenini de ortaya koyucak bundan sonrası için.' Yaklaşıp saçımdan ufacık öptüğünde annemin de oğullarını iki kolunun altına aldığını gördüm.

 

'Peki doğru mu söylüyor bu da plan olmasın. Benim buraya gelmem yüzünden birine bir şey olursa dayanamam.' Devam etmeme izin vermeden beni kendine çektiğinde güçsüz kaldım kollarım belki onun gibi sarmadı ama göğsünden de kalmaya uğraşmadım.

 

'Şşş babacım sen en doğru kararını o günlüğü okuyarak yaptın. İyi ki buldun bizi yoksa kim bilir ne zamana kadar varlığından haberin olmadan gelicektik. Diğer konuya gelirsek sizi içine katmak istemiyorum ama şu kadarını bilmek hepinizin hakkı şu an verdiği bilgileri araştırdık ve benim bunca yıla rağmen elde edemediğim bilgiler daha fazlası bizi gerçekten bu beladan kurtarır. Çok yakında her şey çok güzel olucak.' İnanmak istedim her şeyin güzel olmasına ihtiyacım vardı.

'Biz annenle aşağı inelim siz de abinlerle konuşup meseleniz neyse çözün.' Annem de ayaklandığında oğulları bana gözlerini kaçırarak baksa da ben de ayaklandım.

 

'Benim bir abim var onu da 20 yıl önce almışlar. Annemin oğullarıyla da konuşacak bir şeyim yok. Konuşulacak her şey konuşuldu söylenecek her şey söylendi.' Arkama bakmadan herkesten önce aşağı indim.

 

Bölüm Sonu🥹🎉

 

Umarım beklentilerinizi karşılayan ve sorularınıza tatmin edici cevaplar veren bir bölüm olmuştur.

Yakın bir zamanda görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

 

Bir sonraki bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya bırakırsanız çok mutlu olurum 💖💜🎀

 

Sizce işbirlikçi kimdir?Yoksa tuzak mı? 🤷‍♀️

 

Loading...
0%