Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@simurganka45

Keyifli Okumalar

 

 

Deniz Anlatımıyla

 

İnsan hiçbir şey için büyük konuşmamalı çünkü büyük konuştuğun her şeyle sınanır paşalar gibi de yaparsın...

 

Tıpkı benim gibi o odadan indikten sonra Murat Kara annemle konuşmuştu bize bilgi verecek kişinin tek koşulun ailesinin bir arada olması olduğunu Murat Karaya söylediği için şimdi annemle beraber Murat Karalarla ayrılmıştık Serkan abimlerden.


Elimden gelse kahkahalarla gülmek isterdim halime ya da şu an daha ana yola yeni girmişken kapıyı açıp kendimi mi atsaydım. Sabah herkesin içinde beni burda tutamazsınız laflarını ne de güzel yemiştim aynı gün içinde. Camdan hala görünen denize bakarken şehrin ışıklarından az görünen yıldızlara bakıp gülümsedim.

 

'Senin katilin cezasız kalmasın diye bir değil bin sözümü çiğnerim abi'

 

Bence annem de sırf bu yüzden kabul etmişti. Hatta dayım ve teyzem de yoksa hiçbir güç bizi oraya gönderemezdi dayımla teyzemi de bizi el sallayarak yolcu ettirmezdi. Kendimi boşverip anneme baktım oğulları arka arabamızda olduğu için biz Murat Karanın arka koltuğunda iki ayrı cam kenarındaydık ikimizin de bakışları yoldaydı.

 

Annemi düşündüm nasıl gidicekti o eve hadi benim kötü anılarım bir haftalıksa onun senelerini geçirdiği her köşesinde anılarını saklayan geçmişiyle yüzleşmek ard ardına gelen bunca olayı kaldırabilecek miydi? Tekrar başımı çevirdim gökyüzüne 'Allahım sen anneme verdiğin derdi kaldırabilecek güç ver. Annem artık üzülmesin.'

 

Araba durunca yolda mı kaldık diye etrafıma bakındım. Köy için daha yolumuz vardı ama biz iki ya da üç katlı evlerin olduğu bir mahallede durmuştuk.

Murat Karayla göz göze geldiğimizde yorgunca bir gülümseyiş gönderirken ben hala olayı kavramaya çalışıyorum. Annem derin bir nefesle inince ben de kapımı açıp indim. Annem durduğumuz eve bakarak yumruklarını sıkarken ben ve yanımda duran Murat Kara annemi izliyorduk. Annem akan göz yaşını silip bahçe kapasından girince Murat Kara da girdi ben kaldım yine.

 

'Babacım gel hadi' bu sefer Murat Kara'nın bana elini uzatmasıyla güldüm ama buruk. Artık buydum galiba hep bir buruk gülüş olucaklardı artık bende.

 

Kafamı iki yana sallayıp bahçedeki oturma grubuna yöneldim. Açıkçası burası galiba eski evleriydi zaten köy evi babannelerinindi annem dedemlerle bile ev üstüne ev olmaz derken burda da ayrı eve geçmek istemesi normaldi. Murat Kara bir bana bir evin kapısına bakan anneme bakıp sakalını kaşıyıp derin bir nefes aldı.

 

Gözleri bana değince annemi işaret ettim kafamla açıkçası her şey üstüme üstüme gelirken önce öğrendiğim bilgileri biraz sindirmem lazımdı el mecbur anneme destek amaçlı gidicektim sadece biraz nefeslenmeye ihtiyacım var.

 

Kararsızca bana bakınca bugün herkese zor olduğundan sopamı arkama saklayarak -mecazianlamda- gülümsedim. Bana gülümseyip annemin arkasından gidip kapıyı açıp annemin girmesini bekledi.

 

İkisi girince kafamı kaldırıp yıldızlara baktım. Aslında ruh heryerde deseler de nedense abim gökyüzünde gibiydi ondandı başımın bu gerçeği öğrendim öğreneli hep yıldızlara dönüşü...

 

Bir kaç dakika ya da daha fazla durmuş öylece yıldızlara bakıp abim olsaydı nasıl olurduk acaba hiç ayrılmaz mıydı annemle Murat Kara ya da ben doğar mıydım yine diye düşünürken omzuma gelen ağırlıkla önüme döndüm. Masaya bırakılmış bir kupa gülerek omzuma battaniye koyan bir Murat Kara vardı.

 

'Hasta olma babacım istediğin zaman da içeri gel olur mu? Kapıyı aralık bıraktım' deyip saçımdan öpüp gidince arkasından bir kaç kez gözlerimi kırpıştırarak baktım.

 

Tam sütümden içicekken telefonumun çalmasıyla kupayı geri bıraktım. Ekranda dedemin isminin görülmesiyle başımı ovdum. Diğerleriyle konuşamadım ki ne kadarını biliyordular şimdi açıp pot kırarsam dedemin sağı solu belli olmazdı. En iyisi çalsın çalsın kapansın da diğerlerine bulaşıp onlara patlasın olay patlayacaksa biraz da bencil olmak lazım...

 

 

 

 

 

 

 

Toprak Anlatımıyla

 

Rüzgar, Poyrazla tershanedeki gizli yerimize oturmuş arada deniz fenerlerinin aydınlattığı denize bakıp çayımızı içmek dışında hepimiz suskunluk yemini etmiş gibi konuşmuyorduk.

O evi her ne kadar her hafta temizletsek de çıktık çıkalı adımımızı atmamıştık. O ev demek yuva demekti kahkahalarımız güzel günlerimiz demekti ama aynı zamanda başımıza yıkılan da bir yerdi. Ateşin annemin gidişi her şeyin başlayıp bittiği o eve nasıl girilir bilmediğimizden biraz vakit geçirmek daha doğrusu geciktirmekten için buraya gelmiştik.

 

Poyraz zaten yeni mezun olmasına rağmen iş kolik olduğu için burdaki ofisindeydi geldiğimizi haber vermiş olucaklar ki termosu aldığı gibi çayla yanımıza gelmiş ama hiçbir şey sormadan bekliyordu anlatmamızı. Zaten genelde susmayı tercih ederdi.

 

'Nasıl geçti yemek' çok geçmeden sonunda beni yalancı çıkarmıştı. Hafiften dudağım yukarı kıvrıldı. Ben sessizce sigaramı içmeye devam ettim.


'Bilmiyorum, herkes her şeyi öğrendi.' Rüzgar benim aksime daha içli bir çocuktu. O belki de annesizliği benden daha küçükken tattığından bir de annemin son Ateşin gidişinden sonraki hallerini hatırlamadığından içi çocuk kalmıştı.


'Tepkileri ne oldu? Anlatsanıza oğlum taksit taksit soruyim mi illa?' Sinirlendiğini hızlı ve sert konuşmasından anlamıştım. Aklımda bin türlü düşünce varken şu an onun sinirini çekemedim.

 

'Eve geçtiler' Rüzgar'ın mırıldanmasıyla denizdeki bakışları önüne eğildi.

 

'Sizin burda ne sikim işiniz var o zaman'

 

'Gidemedik oğlum sanki bilmiyorsun olayları. Kaç yıl oldu 19 mu 20 mi? Kolay mı amına koyayım?' Rüzgar da sinirlenmişti birazdan durulurlardı nasıl olsa. Telefonum cebimde titreyince cebimden çıkarıp baktım. Güzelim arıyor... Şu an kimseyi istemediğim için sessize aldım.

 

'Deniz o da gitti mi?' İlk defa ona döndüm. O zaten bize bakıyordu ama bir tık gergindi. Tek kaşım havalandı hafiften.

 

'Senin bu Deniz'e ilgi alakan hayırdır?' Göz kırptığımda önce gülse de benim kaşlarım çatılınca kafasını iki yana salladı.

 

'Benim denize olan düşkünlüğümü herkes bilir' ciddi ciddi deniz bakıp söylediğiyle ben yerimde dikleşince Rüzgar da yumruğunu sıkmıştı.

 

'Sikerim belanı Poyraz. Kelime oyununun sırası mı?' Dediğinde Poyraz güldü piç herif.

 

'Daha ne kadar geri zekalı olabilirsiniz merak ediyorum. Evet Deniz'e ilgili davranıyorum çünkü onu en çok ben anlarım, malum sizin ilk öğrendiğinizde aklınız pek başınızda değildi. Küçük lan oğlum daha o, ne kadar dik dursa da eksik benim gibi... 9 yaşımı gördüm onu ilk gördüğümde etrafında insanlar varken kimsesizlik nedir iyi bilirim. Anasızlığın babasızlığın yarasını da bilirim. Yavaştan kıskanmanız yola geldiğinizi gösteriyor sonunda aklınız başınıza geldi demek. Benden yana içiniz rahat olsun kardeşim gibi Deniz benim, küçücük kıza hele de sizin kardeşiniz olan kıza bakıcak değilim' Sözlerinde sonuna kadar haklıydı biz hıyar herifin tekiydik.

(Yazar Notu herkesin beklediği spoi: Ben herkesin büyük konuşmasını yedirirken sana bu laflarını yedirmem mi Poyraz)

 

Telefonum tekrar çalınca sinirle cebimden çıkardım tershanedeki güvenlik ismini görünce açtım.

 

'Toprak bey kapıda dayınız olduğunu söyleyen biri var, inatla girmek istiyor ne yapalım?' Derin bir nefes verdim bir Kerem eksikti şu an. O herifin küçüklükteki inadını bildiğim için yerimizi söyleyip getirmesini istedim.


Çok geçmeden geldiklerinde güvenlik geri dönerken o elindeki poşeti masaya bırakıp karşıma oturdu.

 

'Yeğenlerim bensiz alem yapıyorsunuz alınıyorum?' Dediğinde göz devirdim.

 

'Hayırdır Kerem bu saatte ne işin var?' Uzatmanın alemi yoktu. Sorumla beraber alaycı ifadesi yok oldu birine mi bir şey oldu desem böyle bir giriş yapmazdı diyerek kendimi rahatlattım.

 

'Tek bir soru sorucam ona göre devam edelim?' Dediğinde benden önce Rüzgar atladı benden daha katıydı Kerem'e.

 

'Hayırdır?' Rüzgar'ın tavrını umursamadı hatta bir tık keyiflendi gerçekten Rüzgarla benziyorlardı.

 

'Deniz tüm bu olaylar bitince hayatınızdan çıksın istiyor musunuz?' Sert değildi ama yumuşak da değildi sesi de tavrı da oldukça ciddiydi bizden bir cevap bekliyordu ikimiz arasında gidip geliyordu gözleri. Rüzgarı bilmiyorum ama ben sorduğu soru karşısında afalladım. Bunu beklemiyordum.

 

Düşündüm ilk geldiğinde anneme benzeyen birinin hayatımıza girip ardında bizi bırakıp gidiceği düşüncesi olduğundandı Deniz'e ön yargım. Peki şimdi gerçekten Ateş'in mevzusu çözülünce gitse nasıl etkilenirdik. Hayatımıza aynı şekilde devam eder miydik yoksa bir gözümüz yıllardır olduğu gibi bu sefer birbirinin aynı olan iki kişi için mi kapıya bakardı...

 

Zaten gidicekse hep alışmadan gitsin diyeydi soğuk ve uzak durmam ama o zaman bugün gidicem diyerek bavulunu aldığında peşinden giderken kalbimdeki acı niyeydi? Böyle olmamalıydı bu yüzden kızgındım ona gelip tüm doğruları alt üst etmişti.

 

Halbuki biz babamın annemden sonra hayatına kimseyi almayacağının annemin de bize geri dönmeyeceği bilinciyle gelmiştik bu yaşa...

 

'Gitmesin desek kalıcak mı?' Ben kendi içimdeki muhakemeye devam ederken benden daha anlık karar veren Rüzgar'ın sorusuyla ben de Kerem'e baktım. İçtiği sigarasıyla masaya bakıyordu.

 

'Gitmesin derseniz kalır mı bilmem ama size yardım ederim en azından aranızdaki bağı kurmanız için. Deniz gitse de iletişimde olursunuz.'

 

'Neden yapasın ki böyle bir şey?' Bu sefer benim sorumla kafasını kaldırıp bana aşağılayıcı bir şekilde bakıp kafasını iki yana salladı.

 

'Kabul etmeseniz de ben Deniz gibi sizin de dayınızım. Nasıl Deniz ben babama abimlere gidicem dediğinde dayısı olarak yardım ettiysem siz de benim yeğenimsiniz.'

 

'Ya istemezlerse' Bu sefer soruyu Poyraz sormuştu. Galiba iki seçeneği de görmemiz için yardımcı olmaya çalıştı ya da gerçekleri görmemiz için...

 

'O zaman hiçbir şey yapmama gerek kalmaz. Şu an Deniz geri adım attıysa Ateş için. O kanıt elimize ulaştığı an döner memlekete belki içten içe hep yaşatır ama ne adınızı anar ne adımını atar size.' Stresten titreyen elimi görünmesin diye masanın altına alırken sakinleşmek için denize çevirdim başımı.

 

'Kalsın yani en azından haberleşelim.' Rüzgar'ın birden konuşmasıyla derin bir nefes verdim o en azından daha cesurdu benden. Bakışların cevap beklercesine bana döndüğünü hissetsem de denize bakmaya devam ettim.

 

'O zaman şöyle yapalım sorduğum sorunun cevabına karşılık özeli olmadığı sürece Deniz için bir soru hakkı' dediğinde sessiz kalmamızı onay kabul etti ki devam etti.

 

'Deniz'e karşı neden böylesiniz?' Dediğinde gözlerine baktım bunun cevabını bence herkes biliyordu sadece kimse dile getirmiyordu.

 

'Küçükken keşke sizi o kadar dövmeseydim de böyle mal olmasaydınız?' Cevabını almıştı. Tartışmak istemediğim için karşılık vermedim.

 

'Deniz'i nasıl böyle sakladınız? En azından davetlerde falan magazine düşmesi lazımdı?' Rüzgar'ın kafasındaki soru ilk benim de akşıma gelse de üç beş ihtimal vardı aklımda. Çayım bitince termosu alıp doldurdum. Boş bir bardak alıp bir çay da Kereme uzattığımda gülümsedi.

 

'Deniz içine kapanıktı sevmezdi davetleri' onu rahatsız edicek bir şey gelmişti aklına söylemekte zorlandığı için dudağını ısırdı. 'Gayrimeşru muhabbeti aldı başını gitti ne kadar babamın kütüğüne de yazılsa ablamın boşandıktan sonra çocuğunun olması yüzünden bir de boşanmadan sonra oldu. Ne kadar sustursak da gözleriyle ya da arkamızdan konuşulanlar gidiyormuş Deniz'in kulağına öyle içine kapandı. Psikologlarda geçti bir dönemi ama içindeki yara kabuk tuttu kaldı öyle. Ne insan içine çıktı ne de doğru düzgün arkadaş edindi.' Devam etmedi belki çok şey söylerdi ama sustu.

 

Söylenenler ağırdı bunları yaşaması... Masadaki herkesi derin sessizlikte sigara içmeye zorladı.

 

'Deniz size ne kadar sınır çizdi?' Soru hakkı ona geçmişti.

 

'Abim hastahane odasında öldü. Diğeri de 20 yıldır yok diyecek kadar.' Bizden ses çıkmayınca Poyraz'ın sözlerine Kerem okkalı bir kaç küfür etti.

 

 

'Lan ne bok yaptınız ben yokken' sakin kalma süresi bu kadardı. 'Keşke Denize engel olsaydım.' Dediğinde gözlerim onu bulduğunda işte şimdi tehlikeliydi bakışları anlaşmayı falan siktir edicekti büyük ihtimalle hatta annem olmasa bir posta kavga da ederdi zor tutuyordu kendini...

 

'Babam kim dediğinde yaptırsaydım bir mezar bak baban deseydim kara toprağı baba bilseydi en azından böyle bir ortama değil de babasının ölümüne ağlasaydı.' Çıldırmış gibiydi kaşlarımı çattım bu da bir diğer sorum olucaktı aslında neden bunca yıl bir yalana sığınmamışlardı.

 

'Yapamadım lan ablam sadece babası pişmandı gittiğinde iki oğlumdan sonra bir de kızımı veremem dediğinde babanıza acımadım umrumda olmazdı Deniz'in babası hakkındaki yalanım ama neden yapmadım biliyor musunuz? Söylesem sizi bulamazdı lan. Ben siz her Aslı'yla beni gördüğünüzde ablama bizim de kız kardeşimiz olsun derken sizden ona abi olmayı almak istemedim. Lan ben sizi adam sandım da bu kıza abi değil dayı oldum. Bu kızın abileri var dedim severler dedim. O gün hastahaneden giderken istememenize rağmen şimdi şoktalar severler dedim. Ama değmezmişsiniz...' sözleri ağırdı ilk defa gerçekten büyüklüğünü daha doğrusu dayılığının hakkını veriyordu. Gözlerim doldu sözlerine. Ayağa kalkıp denize döndü bir ileri iki geri derken birden gelip bana vurmasıyla kafam hafif yana düştü. Hakkıydı o yüzden kaderime boyun eydim geç bile kalınmıştı aklım tam anlamıyla şimdi başıma gelmişti.

 

'Ablam zaten Deniz ortaya çıkar diye yeterince düşememişti peşinize malum babanız faktörü vardı. Şimdi gerçekler öğrenildi sizinle bağlantınızı kesmez ama Denizle aranızı düzeltebilirseniz ki zor görünüyor tek başınızasınız. Her şey bittiği gün Deniz'i götürmek için ilk ben geleceğim evinize.' Arkasını dönmeden bizi bırakıp gitti.

 

Gidişinin ardından masaya bıraktığı poşete uzandım. Bir saklama kabında kurabiye getirmişti küçükken beraber yerdik biz çok yerdik o da hep bizden çok yemeye çalışırdı annem yapmıştı belliydi. Bugün ikram edilse de konuşulan konulardan yiyememiştik içimde kalmıştı. Zorla bir tanesini alıp ısırdım akan göz yaşlarımla bitmişti her şeyi başlatan Deniz bitiren biz olmuştuk Kerem söylemese kim bilir ne zaman fark edecektik.

 

*
*
*

İki araba önlü arkalı gelmiştik eve Rüzgarla gelmekten korktuğumuz ev ya son anlarımızsa diye cezbedici gelmiş soluğu burda almıştık. Poyraz da amcaları bizim burda kalıcağımızı öğrenince geldikleri için gelmişti peşimizden. Yan yanaydı zaten evlerimiz. Arabayı park edince kendime düşünme fırsatı vermeden eve geçtim.

 

Her şeyi bekliyordum belki eve girince ama holde oturup salonu dinleyen yere oturmuş Deniz'i beklemiyordum. Anahtar sesiyle bize dönmedi içerden annemle babamın konuşmalarını dinliyordu. Ben de sessiz olmaya özen göstererek yanına çöktüm Rüzgar da diğer yanına. Salon kapısı biraz daha ilerde kaldığı için görünmezdik zaten annemle babam konuşmaya daldığı için Deniz'i fark etmemişlerdi bizi de duymamışlar devam ediyorlardı konuşmalarına biraz da yüksekti sesleri.

 

'Esra nolur konuş Denizle' dediğinde ona dönsem de bana bakmadan karşıdaki duvara bakıyordu. Babam da anlaşılan bizim gibi geç pişman olmuştu. Denizin ördüğü duvarlar onu tanıyanların yardımı olmadan aşamayacağımız kadar yüksekti.

 

'Onunla aranı bozarken ben mi vardım yanında şimdi niye ediyim? Hem sen Deniz'in bu tavrını hak etmediğini söyleyebilir misin Murat?' Ulusoy ailesi bugün gözümüzü sert sözlerle açıcaklardı anlaşılan.

 

'Kızımla aramı bozduğum gibi ben düzeltmeye çalışırım konu o değil' Deniz'in güldüğünü gördüm ama bu daha çok inanmadığı için gibiydi. Bu gülüş bile ona yakışırken gerçekten gülse kim bilir nasıl güzel olurdu.

 

'Ay kızımla' annemin sözlerini babam kesti. 'Kızımız'

 

'Kızımızla arana onca sıkıntı soktun ki hangisi için yardım istedin bilemedim kusuruma bakma artık' Deniz her anlamda annemin kızıydı...

 

'Deniz bizim evde ben aldım diye hiçbir şey yemiyor.' Dediğinde şaşırdım düşündüm gerçekten geldiğinden beri su harici bir lokma koymamıştı evde Denize baktığımızda o da şaşırmış görünüyordu belki de bilerek yaptığı bir şey değildi...

 

'Kızına nasıl hissettirdiysen bir lokmandan bile çekiniyor demek ki Murat, gerçekten ben seni mi sevmişim' dediğinde Denizle birlikte üçümüzde yerimizde dikleşip dikkat kesildik. Annem haklı da olsa ağır konuşuyor babamın üstüne gidiyordu. Deniz içerdeki sessizliği yanlış yorumlamış olucak ki kalkmak istediğinde kolunu tuttum nazikçe önce koluna sonra bana baktı. Kafamı iki yana salladığımda geri yerine çökse de tetikteydi.

 

'Merhamet dilenecek şeyler yapmadım ama' derken babamın sesi ağlar gibiydi bir hıçkırık sesi de bunu kanıtlar niyetindeydi. 'Zaten tavırların sözlerin bana azap olurken bari gözlerin öyle bakmasın Esram. Ben bir hata değil bir çok hata yaptım belki elimde olmayan sebepler ama yaptım bedelini de sizsizlikle ödedim nolur merhamet et biraz.'

 

'Sırf bu yüzden üzülüyorum biliyor musun Murat evet sen yaptıklarının diyetini ödedin bizsizlikle. Eğer o hataları bana söyleseydin ve yapmasaydın ben ömür boyu severdim seni. Boşanmazdık belki acımızı beraber omuzlardık, kızımızı beraber öğrenirdik, ikimiz de hasret kalmazdık ne birbirimize ne çocuklarımıza ne de onların çocukluklarına. Biz hatalar yaptık diyetini sadece biz de ödemedik bizim yaptığımız hataları annesiz kalan oğullarım ödedi, benim yokluğum yüzünden kardeşine yaklaşamayan oğullarım ödedi. Bizim hatamızı bunca zaman aile nedir bilmeyen öğrendiği zamanda kabul görmeyen kızım ödedi. Biz seninle her şeyi hakkettik ama çocuklarımızın hakkına girdik Murat...' dediğinde artık onların sesli ağlayışlarına bizim sessiz gözyaşlarımız eşlik ediyordu.

 

Rüzgar'ı kolumun altına alırken Deniz'e de uzandım ama ters bir bakışla bana haddimi bildirdi. Kaldık öyle zaman kavramını yitirmişken koluma düşen ağırlıkla kapattığım gözlerimi açtığımda Deniz'in başı koluma düşmüştü. Siyah saçlarından göremesem de uyuyakalmasa bana böyle yaklaşmazdı.

 

İyice dalmasını beklerken mümkün olduğunca kıpırdamadım. Biraz geçince Rüzgar kalkınca ben de dikkatlice kalkıp Denizi sarsmadan kucağıma aldım. Küçücüktü bana göre annem haklıydı bedelini ödemiştik hangimiz daha çok acı çektik diye yarışmak saçmaydı hepimiz fazlasıyla sırtlamıştık üstümüze düşeni...

 

Mesela her şey normal olsa ben 18 yıl önce belki ilk doğduğunda kucağıma alırdım kardeşimi annemle babam dikkatli tut derken gülerek bizi izlerdi. Rüzgar şimdiki gibi buruk değil de gülen gözlerle sıranın ona gelmesini beklerdi. Ulusoy ailesi haklı mıydı her şey için geç mi kalmıştı Karalar...


 

 

Deniz'in Anlatımıyla

 

'Deniz annecim uyan hadi bebeğim' annemin sesi derinlerden gelirken oflayarak diğer tarafa döndüm ama annem bu sefer çat üstümdeki örtüyü çektiğinde rahat vermeyeceğini anlayarak gözümü kısıkça açtım. 'Uyan bakalım uykucu şirin elini yüzünü yıka cicilerini giy hemen sofraya' annemin beni uyandırmasını özlemişim gülümseyerek kalktığımda annemde dışarı çıktı.


Annemin odadan çıkmasıyla yatağın içinde otururken etrafa göz attım en son onları dinliyprdum umarım yakalanmamışımdır. Gerçi yakalanmadıysam beni annemin oğulları getirmiş demektir hangisi daha kötü karar veremedim.

 

Çift kişilik bir yataktaydım burasının bu evin yatak odası olduğunu anlamak için Einstein olmaya gerek yoktu. Bu odanın annemlerin eski odası olduğunu düşününce kendimi kötü hissedip yataktan kalkıp düzelttim. Yana konmuş bavuluma baktığımda üzerimde dünkü kıyafetlerimin olmasına burun kıvırdım. Hiç tasvip etmediğim bir olaydı dışarıda giydiğim kıyafetlerle yatmak aman sanki her şeyim yolundaydı da bir bu eksikti diye sinirden güldüm. Ailemi bulmak diye çıktığım yolun sonu psikiyatri servisi gibi ama neyse...

 

Pencereden ışıldayan güneşe bakıp kahverengi keten şortumla ondan bir kaç ton açık göğüs altımda biten kısa kollu bluzu çıkarıp hızlıca giyindim. Üzerimden çıkanları diğer kirlilerin yanına tepiştirdim eğer uzun süre kalıcaksak akşam şu çamaşır yıkama işini çözmem gerekiyor. Daha fazla oyalanmadan aşağı indim.

 

Mutfak olduğunu dün bardağımı bıraktığım için bildiğim yere yöneldim. Tahminimde yanılmamıştım buradaydı herkes çok güzel bir evcilik oyunumuz eksikti.

 

'Günaydın babacım gel hadi' Murat Kara'nın sözlerine boş boş baktığımda anneme bakmadım gardım düşmesin diye.

 

'Yüzümü yıkamak istiyorum banyonuz nerde acaba' mesanemin de dünden beri girmediğim için son düzlüğündeydim. Umarım bu bana bakma işine son verip biri bana banyonun yerini söylerdi.

 

'Ben gösteriyim' Rüzgar'ın yerinden kalkıp bana yaklaşmasıyla göz devirip arkamı döndüm ama ilerlemedim çünkü tahmin edersiniz ki nerden gidiceğimi bilmiyorum. Rüzgar önümden yürürken onu takip ettim el mahkum. 'Burası' dediğinde buraya kadar gelmesine gerek olmadığı tarif etse yeteceği için bir şey söylemeden içeri girip kapıyı kilitledim.

 

İşlerimi hallettikten sonra kuş yuvasına dönmüş dağınık topuzumu çözüp elimle saçlarımı açarak güzel bir at kuyruğu yaptım. Tahminimden daha uzun süredir içerdeydim artık istemeyerek de olsa karnım guruldadığı için üstümü düzeltip kapıyı açtım. Mutfağa geri geçtiğimde boş bırakılan yerler kırk katır mı kırk satır mı türündendi.

 

Annemle Murat Kara baş köşelere geçmişken oğulları yanları boş olucak şekilde onların sağ ve solundaydı.

 

Masaya yaklaşırken daha hiçbirinin başlamamasına bir tık utanıcak olsam da hemen toparladım kendimi annemin arkasındaki sandalyeye tutunmuş boş yerlerde gözlerimi gezdirirken karşıma baktığımda Murat Kara'yla bakışlarımız buluştu.

 

'Nereye geçiyim?' Dediğimde gülen yüzü düşecek gibi olsa da hemen toparladı. Göz altları şişmişti ya uykusuzdu ya da ağlamıştı hatta komboydu bence.

 

'İstediğin yere geç kızım dikildin kaldın zebellah gibi başımda' annemin alttan uyarıcı ses tonunu umursamadan göz temasımızı bozarak iki oğlunda gezdirdim ikisi de bana bakıyordu.

 

'Ben yerimi normalde bilirim de burda bilemedim kusura bakmayın' derken ses tpnum normal bir şeyden bahsediyor gibiydi ama ortam bir anda buz kesmişti tabi bakışlarımızın birleştiği Murat Kara ise pişmandı.

 

'Yeriniz başımın üstüdür' Murat Kara'nın sözüne rağmen Rüzgar onlardan birinin yanına oturmayacağını anlamış olucak ki yerinden kalkıp abisinin yanına geçti. Onun kalktığı değil anneme yakın olan sandalyeye oturdum.

 

'Bana daha çok kapının önü gibi gelmişti.' Annemin uyarmasına fırsat vermeden bu sefer oğullarına yalandan suratımı asarak devam ettim. 'Yine gelip tüm düzeni bozdum kusura bakmayın artık huy yaptı herhalde' derken artık biraz olsun rahattım.

 

Dizimin üstüne peçetemi sererken bir yandan oyalanarak onların yemeğe başlamasını bekledim. Ama onlar bekledi inatla kalkmak vardı da açtım.

 

'Evde bir şey yoktu sabah alışveriş yapıp hazırladım kahvaltıyı herkes güzelce karnını doyursun bakalım.' Annemin sözleri ortaya gibi durabilirdi dün onları dinlememiş olsaydım. Gerçekten bazı kötü şeyleri huy edinmiştim acilen kendime gelmem gerek yoksa banane insanların özelinden demem lazım.

 

Ben ortadaki kızartmaya uzanınca diğer herkes de başlamıştı bir şeyler almaya. Tabağıma sorayla kahvaltılıklardan alarak yemeye başladım bir şeyler konuşuluyordu ama şuan odağımı veremiyordum çünkü bu işin sonunun nereye varacağını düşünmekle meşgulüm.

 

'Kuymaktan alsana ben yaptım kızım' Murat Kara'nın sesiyle düşüncelerimi geri ittim. Ona baktığımda hevesle bana bakıyordu. Tam reddedicekken bir parça ekmeği koparıp çatalla kuymak koyup bana uzatmasıyla bakışlarım anneme kaydı. Bana olan bakışına dayanamadım hızlıca Murat Kara'nın uzattığı lokmayı yedim. Şu an düşünürsem ağlardım o yüzden bunu da ilk yalnız kalıcağım zamana sakladım. Bir gün fena patlayacak gibiyim ama bakalım hayırlısı ne demişler olucakla öleceğe çare yok...

 

'Şu mesaj atanlardan haber var mı ne zaman öğrenicez her şeyi?'

 

'Bu kadar mı katlanamıyorsun bize?' Bu soruyu soran Toprağa baktım şaka mıydı bu çocuk daha düne kadar geldim diye yapmadığını bırakmamıştı tam ne değişti diye düşünecekken gözlerim anneme değdi tabi ya annem... Tüm bunların bitmesi demek herkesin eski hayatına dönmesi demekti. Annem gidicek diyeydi tüm bunlar. O yüzden cevap vermedim şuanki hallerine ne kadar kızgınsam içlerindeki annesiz çocuklara da o kadar merhametliydim. Onların aksine...

 

'Duygularımız karşılıklı Toprak. Hem burda oynaman gereken biri de yok herkes her şeyin gayet farkında.' Derken sesim de başım da düz ve dikti. Toprak bir kaç saniye bana bakarken ne dediğimi anlamaya çalışır gibiydi.

Bana boş boş bakmasına daha fazla dayanamadan göz devirerek devam ettim. 'İlk bana adım atmanı sevgilin istemişti o yok. Annem her ne kadar kızsa da size benden dolayı tavır almaz o da bitti. Yani özüne dön gerek yok bu oyunlara.' Dediğimde annem Murat Kara'ya bakıp anlamaya çalışırken diğer ikili birbirine bakıp derin bir nefes aldı.

'Saçmalayı kes artık.' Sesi bağarmasa da Toprak da benim gibi öfkeliydi. Çok da umrumdaydı artık.

 

'Tabi paşam öyle söylerse emirdir benim için başka bir isteğin varsa söyle.'

'Çocuklar hemen salona geçin' annemin sesiyle ona döndüğümde gözlerindeki dehşet neyeydi tam çözemedim ama daha fazla bir şey söylemeden salona geçip kendimi koltuğa attım. Diğerleri de gelirken zatı şahane ikilimiz de gelip yan yana karşımdaki koltuğa oturduğunda ikisinin de nefesleri düzensizdi. Daha bunlar hiçbir şey kötü günler bitti sırada daha kötü günler var.

 

'Çocuklar bakın evet birden hepimizin hayatı öğrendiklerimizle karıştı ama bu birbirinizden alıp veremediğiniz ne?' Annemin üzgün sesi içimde bir yerlere oturdu keşke anlatabilsem anne sana ilk geldiklerinden beri yaptıklarını...

 

'Benim onlardan aldığım ya da almak istediğim yok. Sadece tabaklarını boş göndermiyorum.' Sesim az öncekilere nazaran sakindi.

'Eğer öfke kusucaksanız benden çıkarın hıncınızı birbirinizden değil. Bir suçlu varsa benim bir bedel ödenecekse ben öderim. Birbirinize kardeş olun düşman olmak isteyen bana olsun' Murat Kara'nın sözleri derin bir nefes aldırdı bana. Evet her şey onun yüzündendi ama ben gelirken onu affetmiştim her şeye rağmen ben sadece burda beni bırakıp gitmesine kırgındım kzıgın bile değildim. Hem hak da veriyordum ona anlattıklarından sonra her yere yetişmeye çalışıyor hiçbirimize de yetemiyordu. Ya da benim içimdeki babasız kız onu affetmeye sebepler buluyordu. O yüzdendi büyük ihtimalle ona kıyamayışım...

 

'Özür dilerim' Rüzgar'ın ilk kez çıkan sesiyle ona döndüğümde o zaten bana bakıyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Affetmek istemiyorum hatta bağırıp çağırmak neden beni istemediniz her şeyi bok ettiniz demek istiyorum ama tek yapabildiğim bomboş bakmak oldu. Onun kırgın bakışlarına daha fazla dayanamadan gözlerimi kaçırdım. Bu hayattaki en büyük zorluklarımdan biri de şüphesiz merhametimdi...

 

'Korktum. Sadece meraktan gelmiştin merakın geçince gidicektin. Hiç varolmayacaktık sen de arkana bile bakmayacaktın. Ben sandımki hiç alışmazsan yokluğunda zor gelmez ama olmadı. O gün gidicem dediğinde en azından yani ufff' diye toparlamaya çalıştı ama kafasını elleri arasına alıp sustuğunda yine burukça güldüm.

'O kadar tanımıyorsunuz ki beni.' Demekten de kendimi alıkoyamadım.

 

'Anlatmadın' dedi yüzsüz Toprak. En büyük olduğu için bizi toparlaması gereken oydu en büyük sorunumuz değil o yüzden kızgındım en çok ona bir de başkası için beni hayatına almayı kabul etmesine kırgındım.

 

'Sordunuz mu? Ya siz beni hastayken bile istemediniz yanında bu neyin kafası şimdi. Ama affettim üçünüzü de' dediğimde anneme bakmadım bir de bu hastalık mevzusunu açıklayamazdım şu an. Diğerleri şaşkınca bana bakarken devam ettim yine. 'Affetmemek sırtıma yük oluyor arkamda bırakıcam en başında ön gördüğünüz gibi o yüzden iyisi mi siz bana alışmamaya bakın.' Tam odadan çıkmıştım ki kapının çalmasıyla oraya yöneldim halbuki odama çıkıp müzik dinlemekti niyetim.

Kapıyı açtığımda sırtı dönük biri vardı hafif bir tırssam da belli etmedim. Arkamdan diğerleri de gelirken karşımızdaki kişi bize döndü. O an Allahtan kapının kolunu bırakmamıştım yoksa yığılıp kalmamam içten bile değildi.

Öylece baktım karşımdaki kişiye onun duygusuz bakışları hepimizde gezerken kimsenin ses çıkarmaya niyeti yoktu. Halbuki tanımamıza rağmen herkes farkındaydı bence karşımızdakinin kim olduğunu ama kimse inanamadığından ağzını açamıyordu.

 

'Ateş abi' dediğimde bakışları bana döndü. Duygularını okumakta o kadar zorlandım ama bana baktığında derin bir nefes bıraktım birazdan da son nefesimi vericektim. Murat Kara'nın gençliği diyebileceğim ona benzeyen yüz hatları ama benim gibi siyah saçları ve annem gibi gözleri olan adam benim ölmüş abimdi. İmkansızdı ama emindim.

'Hoşgeldin gelsene' derken kapının önünden çekildim. Bir bana bir arkadakilere baktı.

 

'Oğlum'

 

'Evlat'

 

'Abim'

 

'Abi'

 

Diğerleri girdiği şoktan çıkmış olmalı ki hepsi şoktan çıkmış ama hala sesleri fısıltı gibi olsa da konuşmuşlardı.

'Sen nasıl ama ben' diyen anneme dönmedim çünkü hemen kabullenmiş gibi dursam da şoktaydım.

'İçeri geçelim her şeyi konuşuruz. Bu arada inanmazsanız' diyerek bir belge çıkardı halbuki benimkinin aksine herkes onu tanımıştı çünkü o bir ailenin oğlu olarak kaybolmuştu bense yıkılmış bir ailenin enkazına doğmuştum...

 

Bölüm sonu🥹🫶🏻

 

 

 

 

 

Loading...
0%