@simurganka45
|
Keyifli okumalar🫶🏻❤️ Biraz duygusal bir bölüm🤧🤧
Ahu Nazlı Anlatımıyla
O güne girmemize son bir kaç dk kalmıştı. Mert de bende durgunduk o yüzden. Gecenin çabuk bitmesini istediğim için Mert'i elinden tutup bir şey demeden yukarı sürekledim. Onun odasının önüne geldiğimizde ellerimizi ayırmadan içeri girdik. Önce ben sonra da o yattı yatağına. Her sene yaptığımız gibi başımı omzuma koydum. O da sardı beni. İkimiz de bir şey demedik. Söyleyecek sözlerimiz kursağımızda kalanlarla birlikte çıkmamaya yemin etmiş gibi oluyordu takvim hep 10 Şubatı gösterdiğinde. İkimizde sessiz çığlıklarımızı paylaştık. Uyumak için kendimi zorladım. Mert'in de aynısını yaptığından emindim.
Sabah uykusuz bir şekilde yataktan kalkıp odama yöneldim. Üstüme bir eşofman takımını giyip telefonumu kapattım. Cüzdanımı montumun cebine atıp aşağı indim. Mertle beraber evden çıktığımızda güneş daha doğmamıştı. Koluna girip başımı omzuma yasladım. Adımlarımız çoktan biliyordu gideceğimiz yeri.
Her zamanki yol üstündeki büfeden aldığımız biralar ve sigaralarla gelmiştik sonunda ikimiz de yerlerimize geçip oturduk. Mert uçak moduna aldığı telefonundan her zamanki şarkı listemizi açarken ben de biralardan açıp birini onun önüne koydum.
Çalan şarkı eşliğinde biramızı yudumlamaya başladık bu artık ıssız kalmış yerde.
Savaş Anlatımıyla
Sabahtan beri dükkana gelmeyen Naz ile merakım iyice artmıştı. Gelemiyorum diye bir mesaj atmak bu kadar zor olmamalıydı. En son çare anneme evlerinin ziline basar mısınız diye aramıştım. Bugün hafta sonu olmasına rağmen dükkana gelmemişti annemin dediğine göre evde de yoktular. Başlarına bir şey gelme ihtimali iyice beni endişelendirmeye çoktan başlamıştı.
Telefonun çalma sesiyle hemen açtım.
'Efendim'
'Komiserim gönderdiğiniz iki telefonun sinyali de en son sabah (ev adresi) alınmış'
'Tamam sağol' diyerek telefonu kapattım. Son çare olarak sinyalden umutluydum. Aklıma bizi geride bırakıp gitme düşüncesi geliyordu. Sonuçta daha önce de yapmışlardı.
Görmeyeceğini bildiğim halde yine Naz'a mesaj attım. Bugünkü kaçıncı mesajımdı saymayı bırakmıştım artık.
Bizimkilerin kafeye giriş yapmasıyla volta atmayı bıraktım. Yanıma gelip bir masaya oturduklarında artık nasıl bir haldeysem girdikleri zaman olan gülen yüz ifadeleri sorgular şekle gelmişti.
'Hayırdır Savaşım, bir sorun mu var?' Ali abinin sorusuyla bir sandalye çekip ben de oturdum yanlarına. Derin bir nefes alıp verdim.
'Sabahtan beri Nazlardan haber alamıyorum. Konuşanınız var mı?' Dediğimde hepsi sırayla kafa salladı.
'Endişelenme oğlum. İşi vardır.' Sait'in beni teselli etmeye çalışmasına yüzümü sıvazlamakla yetindim.
'Merti aradın mı?' Bu süper zekasından dolayı Serkan'ı alkışlıyoruz benim nasıl aklıma gelmedi.
'Onun da kapalı'
'Bilge'ye sordun mu?' Barış'ın sorusuna kafa salladım.
'Görüşmemiş bugün o da'
'Ben bir Emre'ye soruyim' diyerek ayaklanan Serkan'a kafa salladım. Bir kaç dk konuştuktan sonra yanımıza geldi.
'O da en son dün akşam konuşmuş' içimdeki korku iyice artmaya başladı.
Kafeye nefes nefese giren Bilgeyle hepimiz yerimizde dikleştik. Kalbim kasılıyordu. Nefeslenmesi için biraz beklerken bile geçen süre bana asır gibi geldi. En son kendine geldiğinde 'Galiba biliyorum nerde olduklarını' dediğinde hızlıca yerimden kalkıp arabaya doğru ilerledim. Bizimkiler de peşimizden geldi.
Yazar'ın Anlatımıyla
Bilge'nin açtığı konumla geldikleri yeri görünce hepsi şaşırıp kaldılar. Gördükleri görüntü içine oturmuştu. Mert ve Ahu yere çökmüş önlerinde bir sürü boş bira şişesi uzakta olmalarına rağmen ağladıkları belli olan gözleri kapatılmış ****Çocuk Esirgeme Kurumuna bakarak müzik dinliyorlardı.
Bilge'nin tarih son anda aklına gelmişti. Geldiği gibi de soluğu abilerinin yanında alıp orda olabileceğini düşünmüştü. Ahu her sene aynı gün yok oluyordu. Tahmini doğru çıkmıştı.
'Nerden anladın?' Artık içlerindeki endişe hüzne bırakmıştı onları o yüzden merakla sordu Ali soruyu. Öyle hayat dolu cıvıl cıvıl kızı böyle görmek üzmüştü onu.
'Bugün doğum günleri' bunu demesiyle herkes meraklansa da soru Sait'ten geldi.
'Doğum günlerinde niye burdalar' o an hepsi anladı Ahu'nun ve Mert'in anlattıkları şeyler vardı ama hepsi belli bir tarih sonrasının yakın geçmişindi. Eskiye dair hiçbir şey söylemiyorlardı. Doğum günü olduğunu bile şimdi öğrenmişlerdi.
'Tek bildiğim bırakıldıklarından sonra çıkarılmış kimlikleri. Muhtemelen doğum günü olarak da bırakıldıkları günü yazdırmışlar.' Bilge bile yakın olmasına rağmen bilmiyordu. Ahu ona bile bahsetmemişti tek bir kere yurt hayatından yaşanmamış sayıyordu. Bilge ilk zamanlar üzülse de sonralarda kabullenmişti bu durumu.
Bilge'nin sözleri bugün milyonuncu bıçak darbesini daha indirmişti Savaş'ın sol yanına. Kendi hayatlarına zor derken bu ikilinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha düşündü. Bir yandan da keşke dedi, bu kadarı da fazla değil mi diye isyan bile etti. Onun adı Naz dı Nazlıydı ama anlaşılan bunları yapacak hayatı olmamıştı. Her ne kadar yurtta büyüdüklerini bilse de karşısındaki ikili yaralı olduklarını öyle güzel gizlemişlerdi ki şu an ağlarken görmese inanamazdı.
Onları gizlice izleyen üç arabadan habersiz olan ikili çalan şarkıya eşlik etti.
Sanki terk edilmiş bir viraneyim Her yanım dağılmış, yıkılmışım ben Üstüne basılan taşlar misali Paramparça olmuş, dağılmışım ben Üstüne basılan taşlar misali Paramparça olmuş, dağılmışım ben
Terk edilmişlerdi, dağılmışlardı, yıkılmışlardı ama pes etmemişlerdi direnmişlerdi...
Çaresiz kalmışım, gözlerim şaşkın Çile rüzgarında savrulmuşum ben Çaresiz kalmışım, gözlerim şaşkın Çile rüzgarında savrulmuşum ben
Mert tek başına iç çekerek eşlik etti tek başına bu kısma. Çok kez çaresiz kalmıştı. Ahu biz niye sevilmiyoruz dediğinde, sokaklarda bank köşelerinde yatarken Ahu hasta olduğunda, okuldaki çocuklar ona piç dediğinde...
Dertler derya olmuş ben de bir sandal Devrilip batmışım boğulmuşum ben Dertler derya olmuş ben de bir sandal Devrilip batmışım boğulmuşum ben Dertler derya olmuş ben de bir sandal Devrilip batmışım boğulmuşum ben
Tutunacak hiçbir dalım kalmadı Bir ağaç misali kurumuşum ben Sanki bir köleyim sanki bir esir Yerlerden yerlere atılmışım ben Sanki bir köleyim sanki bir esir Yerlerden yerlere atılmışım ben
Çaresiz kalmışım, gözlerim şaşkın Çile rüzgarında savrulmuşum ben Çaresiz kalmışım, gözlerim şaşkın Çile rüzgarında savrulmuşum ben
Bu sefer Ahu Nazlı tek başına söylemişti. O da çaresiz kalmıştı. Mert aile sevgisi nasıl bir şeydir sence dediğinde, Mertle zar zor buldukları paradan Mert'e hediye alacakken elindeki parayı zorla aldıklarında, okuldaki kızlar seni ailen bile sevmemiş dediğinde...
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Mert'e onayı verdiğimde telefonundan her zamanki gibi yurdun hopörlerlerine bağlandı. Bunu bir kaç yıl önce keşfetmiştik yurt apar topar kapanınca hiçbir şeyi ellemeden kilit vurmuşlardı sadece. Daha sonra benim fikrimi Mert uygulayınca artık gitmeden önceki son şarkıyı yüksek sesle dinlemek gelenek haline gelmişti. Zaten etraftaki çoğu yer terk edilmişti. Gerçi şikayet eden olsa da umurumuzda değildi. Şarkıyı açtığında gözlerimizi kapatıp yüksek sesle eşlik etmeye başladık ikimizde.
Sensiz geçmiyor bu günler biliyor musun? Yüreğine beni, beni soruyor musun? Öyle yalnız, yalnız kaldım biliyor musun? Türküler söyledim sana duyuyor musun? Türküler söyledim sana duyuyor musun?
İkimizde bir umut söylediğimiz bana bir masal anlat baba, penceresiz kaldım anne gibi şarkıları onların bir yerden hissedeceğini düşündüğümüz içindi bu kadar içten söylememiz.
Gözlerimden yaşlar hızla dökülürken gözlerimi açmadım.
Yıllar oldu oralardan çıkamıyorsun Bağlanmış elin ayağın kaçamıyorsun
Bu satırda hep yaptığımız gibi gözlerimizi açıp bir zamanlar bize ev dediğimiz ama aslında sadece hapishane olan yere bakarak söyledik. Çünkü yıllarımız geçmişti çıkamamıştık. Kaçmak istediğimizde ise...
Yazar Anlatımıyla
Bir kuş oldun gökyüzünde, uçamadın sen Nehir oldun ırmak oldun, taşamadın sen Çocuk oldun sokaklarda, oynamadın sen Doğdun da büyüdün ama yaşamadın sen Doğdun da büyüdün ama yaşamadın sen
Artık dinledikleri şarkıyı hopörlerlerden duydukları için karşılarında yerde diz çöküp birbirine sarılan ikiliyle arabadaki herkesin gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Açılan şarkının öylesine olmadığının hepsi farkındaydı. Karşılarındaki ikili hiç onlar gibi çocuk olup oynamamışlardı. Hastalandıklarında nazlanacakları, ilgiden boğulacakları bir aileleri olmamıştı. Belki de ilk defa bu kadar empati yapabilmişlerdi. İlk defa anlamışlardı birbirlerine olan bu düşkünlüklerini.
Şarkı bitip ikili yalpalayarak kalktıklarında gideceklerini anlayıp yakalanmamak için çalıştırdı arabayı Savaş. Onunla birlikte farklı yerlerden üç araba gizlendiği yerden ayrıldı.
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Eve geldiğimizde saat nerdeyse dokuzdu. Bütün gün bir şey yemeyip içtiğimiz için ikimizde berbat haldeydik. Tabi bunda bütün gün sokakta ağlamamızın etkisi de vardı. İkimizde sırayla banyoya girdiğimizde biraz olsun daha iyiydik. Yine hiç konuşmadan Mert'in kolunun altına girdim. Saçlarımı okşarken bugünün bana tek getirisi olan bu adama içimden sonsuz kez teşekkür ettim. Kapının çalınmasıyla ikimiz de birbirimize baktık. Mert alnıma bir öpücük kondurup yerinden kalktı.
Kim olduğunu umursamadım. Kapıdan giren mahallenin genç takımını elinde paketlerle görmeyi beklemiyordum. Hepsi gülümseyerek bana bakıp masaya geçtiğinde en arkalarından giren Mertle göz göze geldiğimizde bilmiyorum dercesine omuz silktiğimde ben de bir şey demedim. Acaba haber vermişler miydi? Aklıma gelen şeyle derin bir of çektim telefonları hala açmamıştık. Verdilerse bile görmemiştik.
'Yemek yememişsinizdir inşallah' Serkan sesini normal çıkarmaya çalışsa da bir garipti galiba bugünün anlam ve önemi hakkında az da olsa bir şeyler biliyolardı.
Mert elimden tutup yanlarına masaya götürdüğünde sesimi çıkarmadım. Bugünkü o kadar bağırarak şarkıya eşlik etmemden sonra boğazlarım acıyordu zaten. İkimiz de bir şey söylemeden boş yerlere oturduğumuzda herkes pidelerden almaya başladı ben ve Mert dışında. Ben masaya baksam da arada kafamı kaldırdığımda mutlaka bana bakan bir çift endişeli göze denk geliyordum.
Aklıma gelenle telefonumu alıp geri oturdum. Açtığımda bildirimlerden telefonun kendine gelmesi biraz uzun sürmüştü. Üstten baktığımda Savaş ve Bilge başta olmak üzere nir dünya arama ve mesaj vardı masadakilerden sonra okurum diye kaydırdığımda gelen üç mesaj dikkatimi çekti.
T.: Bugün doğum günün olmasa da bana geldiğin gün. Sana iyi ki doğdun iyi ki varsın demek için gerçek doğum gününe de ihtiyacım yok. Bu ne kadar umrunda olmasa da seni seviyorum Boncuk. Görmeseniz de hep sizinleyim.
İlk mesajı buruk bir şekilde okudum. Telefonunu kaydetmiştim ne olur ne olmaz diye gerçi kayıtlı olmasa da anlardım yazısından.
A: Benim kor alevim küçüğüm. Her ne kadar varlığımızı inkar etseniz de biz sizinleyiz. Doğduğun gün olmasa da iyi ki doğdun iyi ki tanıdım seni. Yanındaki haytayla çok güzel idare ediyorsunuz gurur duyuyoruz.
Ç: Tüm iyi kilerim aynı zamanda bazı keşkelerim olan bal çiçeğim iyi ki o gün hayat bizi bir araya getirmiş. Tüm siyahın içine güneş olduğun için iyi ki doğdun seni seviyorum ve çok özlüyorum.
Yanağıma gelen elle telefondan kafamı kaldırdım. Yanımda oturan Mert akan yaşlarımı silip gözlerimden öptü.
Kendimi toparlayıp önümdeki paketten pide alıp ısırdım Mert e uzattığımda o da yedi böyle böyle biraz yedik. Canım istemese de yemezsem yemez diye kendimi zorladım.
'Bugün işten kaytarmışsın' Ali abinin konuşmasıyla ona döndüm. Sonunda biri ağzını açmıştı.
'Öyle oldu kovuldum mu yoksa?' Sahte bir gülümsemeyle Savaş'a döndüm. Gözlerinde çok fazla anlam olsa da şu an umrumda değildi. O da benim gibi gülümseyerek 'Çok beklersin' dediğinde herkes tebessüm etmişti.
Masayı toplayıp hepimiz koltuklara dağıldık. Kimsenin nerdeydiniz diye sormaması garip gelsede işime geldiği için umursamadım.
Bilge elinde çaylarla gelip herkese dağıttı. Bana seninle sonra görüşücez bakışı atıp abisinin kolunun altına girdi. Ben zaten tüm gün olduğu gibi Mert'in gölgesindeydim.
Herkes muhabbet etmeye başladığında telefonumdan Mertle olan fotoğraflarımdan birini seçip instagrama attım. Her ne kadar kabullenmesek de bugün birbirimizi bulduğumuz gündü.
AhuNazlı00:Dünyam🌎 @mert00 Yorumlar kapatılmıştır
Paylaştıktan sonra telefonumu Mert'e çevirdim. Yazıyı gördüğünde yüzündeki tebessüm her şeye değerdi. Saçlarıma bir öpücük kondurdu.
Flashback Yurdun her yerini aramasına rağmen Mert'i bulamayınca iyiden iyiye korkmaya başlamıştı küçük kız. Tüm binayı aradıktan sonra bahçeye çıktı. Yolda gördüğü herkese soruyordu Mert'i görüp görmediklerini. En son biri arka tarafa gidiyordu diyince hızla koşarak oraya çıktı.
Etrafa bakıp göremeyince omuzları düşmüştü. Tam arkasını dönüp gideceği sırada bir hıçkırık sesi duymasıyla adımlarını oraya çevirdi.
Mert'i çalıların arasında görünce içi rahatlasa da ağladığından kalbi acımıştı. Onun yanına gidip yanına oturdu hemen.
Mert gelen kızla ona döndü. Küçük kız minik ellerini yanaklarına getirip yaşları sildi. Genelde durum tam tersi olurdu. 'Niye ağladın?' Dediğinde Mert ona sımsıkı sarıldı.
'Beni bırakma olur mu?' Gerçekten bugün rolleri değilmişlerdi. Küçük kız Mert'in ona yaptığı gibi saçlarını okşadı.
'Git desen de gitmem' dedi hep dediği gibi. Mert küçük kızın sözleriyle rahatladı.
Bütün gün arkadaşları ona şaka yapmıştı. Ahu Nazlı istesem seni bırakır diye.
Mert bırakmaz dese de dünyaları veririz o zaman bırakır demişlerdi.
'Dünyaları verseler bile mi?' Dedi emin olmak için. Kız biraz kollarını gevşetip yüzüne baktı.
'Dünyamı verin derim. Sen benim dünyamsın' dedi Mert'in yüzünü elleriyle kavrarken. Mert'e bu söylediğiyle dünyaları veren o olmuştu.
O günden sonra aralarında şaka konusu oldu bu. Büyüseler bile Mert arada bunu sorar Ahu Nazlı da her seferinde aynı cevabı verirdi.
Onlar için dünya diğeriydi o günden beri...
Flashback sonu
Mert00: Narçiçeğim🌎 Bu adam sana hep çocuk @AhuNazlı00 Yorumlar kapatılmıştır
Bölüm sonu🎉
|
0% |