Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@simurganka45

Keyifli okumalar❤️🫶🏻

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Hocanın söylediklerini de hızlıca not aldım. Dersi derste dinlerdim. Sonradan çalışmak bana göre değildi. Sınavlardan önce biraz bakanlardandım. O yüzden derste konsantre olur işimi sonraya bırakmazdım. Zaten bu sayede genellikle üstten ders ala ala son döneme bir kaç dersim kalmıştı sadece. Hocanın son sözlerini de not alıp ajandamı kapattım. Hoca kol saatine bakıp dersi bitirdi. Eşyalarımı topladım. Bilge bugün okula gelmediği için yalnızdım.

 

Amfiden çıkmadan boşalması için biraz oyalandım. Sırada telefonuma bakarken üstümde bir gölge hissettiğim için kafamı kaldırdım.

 

'Selam naber' göz göze gelmemizle gülümseyerek sormuştu Berk. Ona aynı şekilde karşılık verdim.

 

'İyidir senden' bir yandan da boşalan amfiyi görünce ayaklandım. Berk de yanımda yürümeye başladı. Koridorda yürürken bir kaç kızın bir Berk'e bir bana bakıp göz devirerek fısıldaşmasına artık alışmıştım.

 

 

 

 

 

(Normalde hayal gücüne bırakıyorum tam kafamdaki kişiyi bulamadığım için ama yan karakter olduğu için Berk'i bu olarak düşünebiliriz)

 

Berk bizim fakültedeki çoğu kızın peşinde koştuğu biriydi. Ben o defteri kapattığımı düşündüğüm işin hiç o gözle bakmadığımdan çok umursamıyorum. Yakın olmayacak ama selamlaşıp konuşabilecek bir arkadaşım olarak düşünüyorum. Tabi Bilge bu durumdan baya şikayetçi neymiş kaymak gibi çocuk çoğu kişiyle konuşmazken benimle konuşuyormuş ben salak olduğum için gözümün önündekini görmüyormuşum. Gerçi son zamanlar bıraktı artık bu işleri bana Sait'e olan aşkını anlattığından beri kendi hakkında fikir almakla meşgul.

 

'Grup ödevi için birini bulamadım. Sizinle yapsam sorun olur mu?' Sorun olmaz dercesine kafamı salladım. Biz zaten Bilgeyle bir kısmını halletmiştik son düzenlenme kısmını beraber yaparsak hızlı biterdi. Bizim de işimize gelir.

 

Telefonuma gelen mesajla çıkışta durunca Berk de benimle bekledi. Mesaj gelen kişiyi görünce şaşırdım ne alaka.

 

Nisa Mahalleden: Ahu seninle konuşmamız lazım acil.

 

Tamam dersim bitti benim. Mahalleye geçicem.:Siz

 

Nisa Mahalleden: Mahalle olmaz ben sizin o tarafa geliyorum. Sen bir yere geçince konum atarsın.

 

Tamam yazıp kapattım telefonu. Tatlı kızdı seviyordum ama böyle yapmasına da şaşırmadım diyemem. Berk beni eve bırakmayı teklif etse de arkadaşımla buluşucam diye reddettim. Yalan da değildi. O otoparka giderken ben de yürümeye başladım.

 

Okulun yakınlarında bir kafeye oturmuş Nisa ya da konum atmış onun gelmesini bekliyordum. Gelen garsona siparişimi verip telefonla ilgilendim.

 

Onbeş yirmi dk sonunda kapıdan Nisa'nın girmesiyle telefonu bıraktım. Ayağa kalkıp sarılıcağım sırada onun beni görmezden gelip oturmasına şaşırsam da bozuntuya vermeden oturdum geri. Normalde olduğundan daha farklıydı bugün bir karın ağrısı vardı ama çıkardı kokusu.

 

'Bir şeyler içer misin?' Onun beni davet etmesine rağmen önceden oturduğum için sormak istedim. Kafasını sallayınca önümdeki ikinci çayımdan bir yudum alıp konuşmasını bekledim.

 

'Bak Ahu uzatmak istemiyorum.' Her zamankinden tok çıkan sesi beni şaşırttı. Yine de kesmeden dinlemeye devam ettim. Vücut dili analizine göre şu an sinirli ve gergin görünüyordu. 'Savaştan uzak dur.' Dediğinde kollarını bağlayıp arkasına yaslandı. Gülümsedim bu haline gerçekten biri bitiyor biri başlıyor. Hayır öyle bir grup ki aşk için birbirini seçiyorlar içinden. Bu hafta içinde Savaş için aldığım ikinci uyarı herhalde ilki Yağmur'dan tokat yememdi. Yağmur ilk zamandan belli olduğu için şaşırmasam da ne yalan söyleyim Nisa'dan böyle bir şey beklememiştim. Evet diğerlerine göre Savaş'a bir tık farklıydı ama bunu Mertle bizim gibi samimi olmalarına bağlıyordum. Benden cevap yerine sadece bir gülümseme alınca bozulmuş bir şekilde boğazını temizledi.

 

'Ben kimseye yakın değilim bu bir. İkincisi Savaş'a uzak ol diyebilecek bir konumda değilsin' onun aksine ben gayet sakindim. Ben kimse için çabalamamıştım hatta aksine özellikle Savaş'a mesafeli yaklaşıyordum. Bana gelen kendisiydi ben sadece son zamanlarda ilgi duymaya başladım ki bunu gösterecek hiçbir eylemim de olmadı. Şimdilik...

 

'Yeni geldin bilemezsin.' Bunlar sevgiliydi de benim mi haberim yoktu. Evet mahalleye yeni gelmiş olabilirdik ama nerden baksan 5 6 aydır görüşüyorduk. 'Hem sen gelmesen biz sevgili olucaktık. Savaş'ın bana yakın olduğunun sen de farkındasındır.' Çayımdan bir yudum daha aldım. Bir yandan da söylediklerini kafamda tartıyordum.

 

'Olun elinizi mi bağladım, kalbinizi mi' gerçekten şu an bu konuşmayı yapmamıza inanamıyorum.

 

'Ondan uzak dur'

 

'Bak Nisa ben kimseye yakın değilim herkese aynıyım. Sen git Savaşla konuş ona söylersin. Benden uzak durursa bir adım atarsam, benim de adım Ahu Nazlı olmasın.' Ayağa kalkıp üstümü düzelttim. Tam yanından geçiceğim zaman kulağına eğildim. 'Yağmura dediğim gibi artık sana da selam için elim kalkmaz.' Kasaya ilerleyip hesabı ödedim. Hayır sanki bir dünya derdim yok gibi bir de Savaş beyimizin sevdalılarıyla uğraşıyoruz.

 

Tam yoluma gidecekken arkamdan biraz yüksek sesle söylediklerini duymamla olduğum yerde kaldım. 'ANNEN BABAN BİLE SEVMEDİ SENİ, ondan mı bu kadar sevilmek için uğraşıyorsun' derin derin nefesler alsam da ilk sözleri kulaklarımda uğuldadı. Sözümü çiğnedim. Arkamı döndüğüm gibi ona bir tokat attım.

 

Gülerek kafasını kaldırdı. 'En ufak ilgiyi aşk sanacak kadar mı sevmediler seni.' son duyduklarımla üstüne atlayıp saçlarını tuttum. Kolumdan çekenler umrumda olmadı. Sözleri doğruydu ama ben böyle olsun istemedim. Sinirlerime engel olamayarak bıraktım saçını kafenin kapısına elimi geçirmemle cam büyük gürültüyle indi. Ellerimden boşalırcasına akan kanlar, etrafımda konuşulanlar umrumda değildi.

 

Elimi hangi ara sardılar hangi ara polis geldi hatırlamıyorum. Şu an ekip otosunda tek başıma gidiyorum. Arkamdaki arabaya da mağdur olan Nisa ve kafe sahibini aldılar. Hayatım gidiyor ama bok yoluna

 

Araç durunca yaram yüzünden takamadıkları kelepçeden dolayı kolumun altından tutarak indirildim. Gelen sağlık ekipleri yarama dikiş işini hallederken ağrı kesici yapıldığından canım acımıyordu gerçi alışıktım. Kafamı kaldırıp geldiğimiz binaya baktığımda içimden koca bir siktir çektim yine geldik bakalım Savaşla Sait'in mekanına çok güzel bir bu eksikti. İçeri alınırken Nisa'ya baktım bir an o sözleri duyunca nevrim döndü ayıp oldu kıza da ama görmek istediğim şey bana sinsice bakan bir Nisa değildi. Ya ben insanları artık gerçekten tanıyamıyorum bu benim sevdiğim ne kadar kibar dediğim kız olamaz.

 

Suçlu sayıldığım için beni sorgu odasına aldılar. Avukatım gelmeden konuşmam dediğim için karşımdaki memurları sinirlendirmiş olucam ki beklemek için beni nezarete yolladılar. Tabi boks işinde de her seferinde sıyrıldığımdan sevmiyorlar beni.

 

Boş birine alıp üstüme kilidi geçirince gidip banka oturdum. Yan tarafımdaki amca dışında kimse yoktu işler kesat herhalde. Amcaya baktığımda buraya hiç uygun durmuyordu o da bana bakınca kafa selamı verdim.

 

'Allah kurtarsın amca hayırdır' boş oturmaktan sıkıldığım için amcaya sardım.

 

'Seni de kızım. Ufak bir yanlış anlaşılma senin'

 

'Gönül işi,en büyük suç müebbetim var yani' dedim alayla. Amca da güldü sözlerime.

 

'Ne derler bizim oralarda bilir misin?' Dediğinde ona döndüm tekrardan. 'Sevmek helaldir, sevilmek vebaldir. Özlemek mübahtır, özletmek günahtır.' Kafamı salladım on numara sözdü. Bir ömrün anlatamayacağını iki cümlede özetlemişlerdi.

 

Saatler geçmiş amca gerçekten yanlış anlaşılmadan alınmış olucak ki çıkmıştı benim yanıma ise gelen giden yoktu. Ağrı kesicinin etkisi geçmiş olucakki elimde sızlamaya başlamıştı. Ayrıca sessizlik sürekli Nisa'nın sözlerini düşünmeme neden oluyordu.

 

En son tanıdık avukatı görünce göz devirdim. Arkasındaki memurlar kapıyı açınca bana baktı. Benim avukat yine halledememişti herhalde.

 

'Geçmiş olsun Ahu hanım. Abimin selamı var.' Bir yandan yukarı giderken bir yandan da sövmekle meşguldüm.

 

'Abine söyle, en sonunda eline ben kelepçe geçiricem. Onu içeri tıkacak biri işçin uğraşmasın' ne dersem diyim işlemiyordu ya adamları söylemiyor ya da önemsemiyordu. Ama sözlerimde haklıydım onun sonu benden olucak. Her seferinde beni içerden çıkarmaya pişman edicem onu. (Kim olduğunu söyleyemiyoruz ama tahmininiz varsa öğrenmek isterim🎈)

 

Karakoldan çıkarken eşyalarımı aldığım gibi telefonumu açmıştım. Bir sürü mesaj ve arama vardı. Savaş ve Sait karakoldan çıkınca kafeye gel diye mesaj atmışlardı. Göz devirerek cevap yazmadan çıktım. Mert zaten arabaya yaslanmış beni bekliyordu gidip sıkıca sarıldım. Mert benim gibi hayırsız olmadığı için avukata teşekkür edip beni sorgu için arabaya bindirdi.

 

Yol boyunca olayları anlatmış ama bu benim meselem diyerek onu oyun dışı bırakmıştım. Kafenin önüne geldiğimizde Mert sinirle soluyordu. Onun da yumuşak karnı bendim benim de o.

 

El ele girdiğimiz kafede bir masada oturup bizi bekleyen mahallemizin gençleri bizi görünce kaşlarını çatmıştı. Bilge ise koşarak bana sarılmış defalarca ben senin yanındayım demişti. Ulan Nisa naptın da karıştırdın ortalığı.

 

Bizim onlara doğru gitmeyip girişte kalmamızla Savaş bey ve ekürisi gelip karşımızda durdu. Çoğunun gözlerindeki öfkeyi görmemek için kör olmak lazımdı.

 

'Neden yaptın?' Savaş'ın sözleriyle Mert ağzını açmıştı ki ona susması için baktım. Arkalarında duran Nisa'nın tedirgin olmasıyla olayları yalan yanlış anlattığını anladım. İfade de vermemiştim olay ben ne kadar karşı çıksam da yukardan halledilmişti yine.

 

'Nisa ne anlattıysa ondan' Mert bana kötü kötü baksa da umursamadım. Kimse noldu dememişti, herkes neden yaptın diye sorgulamıştı. Bilge hariç hepsi zaten ona inanmıştı. Kendimi savunmak yaptığımı kabul etmekti zaten. Ben demiyorum zaten doğru yaptım ama sorun bir neden yaptım. Gözlerimi Nisa'ya çevirdiğimde karakola girerkenki bakışlarının aynısıydı. Gözler ona dönünce başını öne eğip elleriyle oynayınca sesli bir şekilde sinirim bozulduğu için güldüm. Yağmur'a kızıyordum ama o en azından kaçak dövüşmüyordu. Gerçekten sessiz atın çiftesi pek oluyormuş.

 

'Bir de gülüyor musun Ahu. Özür dile Nisa'dan. O şikayetçi olsaydı nolurdu düşündün mü?' Barış'ın sözleriyle sadece gözlerine baktım. Maske falan takmadım görsün istedim benim de kırgın olduğumu.

 

'Gitsin olsun. Hatta ben ifademi de vereyim noluyormuş hep birlikte görelim.' Bu durumdan her ne kadar şikayetçi olsam da şu an adam vursam yerime birini gönderirler avukatım yine abimin selamı var geçmiş olsun derdi. Böyle ufak bir olayda suçlama olsa da onlar için çerez işti.

 

'Naz ayıp ediyorsun. Ne yaptın sana Nisa. O bunu hak etmedi.' Sait'in sözleriyle derin bir nefes daha çektim. Ben de bunu hak etmemiştim zaten kimsesizliğe bırakılmışken bir de yüzüme vurulmasını hiç hal etmemiştim. Ama şunu anladım ki Nisa güzel ağlamış.

 

'Ben inanıyorum Ahu, yaptıysa vardır bir nedeni' diyen Serkan'a minnetle güldüm.

 

'Başka suçlamak isteyen varsa şimdi söylesin. Çünkü artık doğrusunu anlatsam bile özrünüzü pişmanlığınızı kabul etmem' diyerek bakışlarımı üzerlerinde gezdirdim. Kimseden ses çıkmayınca.

 

Tam gidicekken birinin kolumdan tutmasıyla yaralı kolum olunca inleyerek gözlerimi yumdum.

 

'Naz koluna noldu?'

 

'Ahu kolun'

 

'Nazlı elindeki sargı'

 

Sorulan cevapları umursamadan başımı Mert'in omzuna koyup arabaya doğru yürüdüm. Arabanın önünde yaslanmış bir şekilde Yavuz bizi görünce hemen baştan aşağı beni süzdü. Onun da haberi olmuştu demek. Ajanları sağ olsun.

 

Bana sarılmasıyla karşılık vermesem de geri de çekilmedim. Korkmuş olduğu her halinden belliydi. Zaten onu iticek gücümde yoktu. Sağlam sandığın şeyler o kadar da güvenli olmayınca insan sorguluyor tabi ne yanlış ne doğru...

 

'Ahum iyisin di mi. Haberi alınca hemen karakola gittim ama çıkmışsın.' Elimi eline alıp sargıya baktı. Elimi çekip kafamı salladım. Arabanın kapısını açtığım sırada bana çatık kaşlarla bakan gözler umrumda değildi.

 

Ben ön koltukta, Mert sürücü koltuğunda Bilge ve Serkan da arka koltukta olacak şekilde bindik arabaya. Hızla geldiğimiz yoldan sonra onları beklemeden odama çıkıp kapıyı kilitledim. Kapının arkasına çökmemle gözlerimde yaşlar akmaya başladı.

 

 

 

 

Ağlamalarım sessiz iç çekişlerine dönene kadar oturdum orda. Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim hep yaptığım gibi. Üzerimde kanımla kirlenmiş kıyafetlerimi çıkarıp rahat bir şeyler giydim. Odadan çıkıp aşağı inip önce elimi yüzümü yıkadım. Salona girdiğimde Mert'in gölgesine sığındım yine beni kendine çekip alnıma öpücük kondurup saçlarımı sevmeye başladı.

 

Daha dikkatli bakınca üçünün de gözlerinin kızarmış olmasından olayları Mert'in anlattığına emin oldum. Sorun değildi ben anlamam gerekeni anlamıştım zaten.

 

'Ne olucak şimdi' Serkan'ın sorusuyla Mert beni kendine döndürdü. Bu bakışı biliyordum o mahallede o evden ağlayarak çıkıp eve geldiğim bakışın aynısıydı.

 

'Bir gidelim demene bakar Narçiçeğim.' O zamanda aynısını söylemişti şaşırmadım o yüzden uzanıp yanaklarını öptüm kocaman.

 

'Yarın gidip babasına camın parasını vericem, sözleşme için de konuşurum' artık mücadeleye halim yoktu. Yarın da bu olayın dedikodusu başlardı. Bunu söylememle Bilge yerinden kalkıp belime sarılarak yanıma oturdu.

 

'Nolur gitmeyin' iç çekmelerine sessiz kaldım. Bizim için de göçebe gibi yaşamak kolay değildi

 

'Benim de isteğim kalmanızdan yana ama nasıl mutlu olucaksanız öyle olsun abicim' Serkan başımın üstünden öpüp kapıya ilerlediğinde Mert de onu geçirmek için peşinden gitti. Sırıttım arkalarından o gün arabada verdiği sözü tutuyordu Ahu Ceylan bir kaç gün bizimkilerin suratına gülelim diye flörtöz davranalım. Ben senin her daim arkanda olan abinim yanlış anlama beni. Ben hep sizin yanınızdayım. (Önceki bölümdeki araba sahnesi konuşulanlar özet🎈)

 

 

Serkan Anlatımıyla

 

Mertlerle kafeden ayrıldığım zamandan beri telefonumu taciz edenleri yine meşgul edip ağızlarına sıçmak için kafeye doğru yürüdüm.

 

Mert'in anlattıkları Ahu'nun o çaresiz hali canımı sıkıyordu. Sinirden dolayı normalden daha hızlı gelmiştim kafeye. Bir hışımla içeri girip bizimkileri bıraktığım yerde buldum. Allahtan kızlar gitmişti yoksa Nisa'ya çok fena patlardım. Ali abi yeni gelmişti ona bir kafa selamı verip sandalyeyi sertçe çekip oturdum.

 

'Selamın sabahın da mı yok' diyen Barış'la yapmacık bir şekilde gülümseyerek ellerimi yumruk yaptım. Mert her ne kadar bu Ahu Nazlı'nın meselesi dese de ben onun kadar kontrollü biri değildim.

 

'Size söyledim. Ahu Ceylan'ı da Mert'i de kardeşim gibi görüyorum. Üzerseniz beni karşınızda bulursunuz dedim' O olaylardan sonra aramızdakinin şaka olduğunu açıklayıp ikisini de kardeşim olarak gördüğümü söyleyip tavrımı söylemiştim başta onlara. Hatta söylediğimde Savaşla Barış'ın bariz rahatlamasına da şahit olmuştum. (Yazar iç ses: Beton yetmez be Serkan'ım'

 

'Bitti mi Nisa'nızı avutmanız' dedim sert bir sesle. Gelip bir de bize masum rolü yapıp ben ona destek olmak istedim bana saldırınca ne yapacağımı bilemedim demişti yılan. Nasıl anlamamıştık bunca zaman sinsiliğini. Savaş ne kadar benim arkadaşım saçmalayın dese de uyarmıştık onu sana farklı diye.

 

'Sorun neymiş?' Kızı yargılarken merak etmezken şimdi akılları başlarına anca gelmişti kalasların.

 

'Nisa Savaş'tan uzak dur demiş Ahu'ya' dememle Savaş'ın kasıldığını hissettim. Bizi yalanlarken gerçekler sert bir şekilde vurulmuştu yüzüne.

 

'Çitlenbik ne demiş' Ali abinin sözüyle devam ettim.

 

Olayları sonuna kadar anlattığımda tepkileri ölçmek için yüzlerinde gezdirdim bakışlarımı hepsi önce şaşırmış dursa da şu an Nisa'ya anlam vermekle Ahu'ya üzülmek bir yandan da pişmanlıkla kavruluyordu. Cebimden bir sigara çıkarıp keyifle yaktım. Artık sıvama zamanıydı onlar için.

 

'Şimdi ne olucak' diyen Barışla gözlerimi kaçırdım. İnşallah Bilge bir şekilde burda kalmaya ikna ederdi. Benim bir şey daha söyleyeceğimi anlayan Ali abi 'Dökül' dedi.

 

'Mert bir gidelim demene bakar dedi.' Kaçıncısını yaktığını saymadığım bir sigara saha yakan Savaş'ın gözlerindeki üzüntüyü görünce gardımı düşürdüm. Kıyamıyordum şerefsizlere. 'Ahu yarın babanla sözleşme için konuşucakmış gerçi Bilge en son gitmeyin diye yalvarıyordu.' Tüm bakışlar Savaş'a dönünce gözlerini kapatmasıyla bir damla yaş süzüldü yanağına içimiz yandı. Anlatmıyordu ama demekki düşündüğümüzden derindi sevdası.

 

Birden ayağa kalkan Savaşla hepimiz afalladık. Hızlı adımlarla hatta koşarcasına kafeden çıkınca sağı solu belli olmaz diye arkasından hep birlikte gittik.

 

 

 

Yazar Anlatımıyla

 

Kapıyı alacaklı gibi çalan Savaş'ı durdurmaya çalışsalar da deli kuvveti gelmişti yerinden kıpırdamamıştı. Arkadaşları olayın sıcaklığıyla durumu daha da çıkmaza sokmasından endişe ediyorlardı.

 

Kapı açılıp karşısında Ahu Nazlı'yı kırmızı gözlerle gören Savaş biraz önce çekilmesine rağmen hareket etmezken gördüğü görüntü karşısında sendeledi. Nazlı'nın boş bakan gözleri ise ona ettiği haksızlığı karşılar şekildeydi.

 

Mert karşısında gördüğü adamlara sinir olsa da Nazlı'yı belinden kendi yanına geçip geçmeleri için kapıyı araladı biraz daha.

 

Salonda herkes Ahu'ya bakarken onun gözleri ellerindeydi. Ne için geldiniz diye sormak istemiyordu. Biliyordu bir kere ağzını açarsa öfkesini kırgınlığını kusar yine affederdi.

 

Bilge abilerine kötü kötü bakmaya başlayınca Ali boğazını temizledi. Ahu onun o ortamda bulunmaması ve şu an misafir olmasından kaynaklı yeni demlediği çay için Bilge'ye mesaj attı. Bilge istemeye istemeye gitti mutfağa elinde bir tepsi çayı sırayla dağıttı.

 

'Gitme Naz' sonunda ağzını açan Savaşla gözler onu buldu. Sesi biraz daha dolsa ağlayacak kadar titrekti. Ahu gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı.

 

'Özür dilerim. Ayağına kapanayım, gözüne gözükme de yapayım ama gitme' Ahu tekrar ağlamamak için kendi beynini oyaladı.

 

'Ahu biz özür dileriz' Barış da ona eşlik edince Ahu kahkahalarla gülmeye başladı. Herkes bu haline şaşırsa da sinirlerinin bozulduğunu anladılar. Halbuki Ahu kafede söylemişti onlara pişman olursanız affetmem demişti ama şimdi affetmek için gururuyla savaş veriyordu içten içe.

 

Ahu'nun kahkaları yere oturmasıyla hıçkırıklara döndü. Savaş yerinden kalkıp önüne diz çöktü. Mert onu iticekken Bilge onunla birlikte diğerlerini mutfağa götürüp kapıyı kapattı.

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Birden kahkahalara boğulurken şimdi hıçkırarak ağlamamla bugünkü delirme seansımı da böylelikle tamamlamış oldum. Gözlerimi silip kollarımı indirdiğimde karşımda gözlerinden akan yaşı silerek bana bakan Savaşla içim sıkıldı. Bir yanım onu deli gibi affetmek isterken bunu yapamıyordum.

 

İkimizde birbirimizin gözünün içine bakmak dışında bir şey yapmadan öylece durduk. Canım onun yüzünden yanmışken şimdi şifayı onun kollarında olmak olduğunu düşünen kalbimle sinirle güldüm. Gülüşüme bakıp tebessüm etmese de gözleri bir anlık parladı.

 

'Seni affetmek istiyorum' dedim bir anlık kalbimin sesini dinleyerek. Derin bir nefes saldı rahatlamış gibi. Ondan uzak kalmak istemediğime onunla yakın olmak istediğimin bugün farkına tam anlamıyla farkına varmıştım galiba. Ya da hep farkındaydım ama kaçmamak anca tercihim oldu.

 

'Beni affetmen için ne gerekiyorsa yaparım.' Elimi yüzüne uzattım. Yanağına koymamla gözlerini kapatıp iyice sığındı elime.

 

 

Bölüm sonu🎉🎉

 

Tam anlamıyla bitiremedim ama devamı gelir büyük ihtimalle:) yazarken başında bu küslüğü büyütücektim sonunda nasıl böyle soft bitti ben de anlayamadım.

 

Bölümü beğendiniz mi?

Loading...
0%